Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Selamün Aleyküm! Savana Kardeşim!
Allah Razı olsun düşüncelerinizi paylaşıma açtığınız için.
Varmiş olduğunuz sonuca da saygı ile karşılıyorum.
Savana yazdı:
Ancak benim bu konuda verdığım sonuç şu;Allah sınırsız iarde sahibi olansa onun yapacağı hiçbir şeyi biz kulların yargılamaya hakkımız ve yetkimiz yoktur.
Diyelim Kuranda vaad olunan kafir olanın ebediyen cehennemde kalacağı söylemine karşın ebedi yaşamda Allah diledi ve cehennemdeki bir kulunu oradan çıkarıp cennetine alıverdi.Bu durum karşısında biz kulların buna itiraz etmeye hakkımız varmı dır?Hangi kul çıkıpta hani o ebedi cehennemlikti neden cennete konuldu diye hesap sorar.Zaten sorarsa o kulun imanı eksiktir.Çünki Allahın sınırsız iradesini sorguluyor demektir.
Alemlerin Rabbi olan Yüce Allah'ın yapacağı hiçbirşeyi biz kulların yargılamaya hakkı da yetkisi de yoktur. Sınırsız iradesi de asla sorgulanamaz. Amenna! Saddakna! Bundan Allah'a sığınırım. Yazılarımda bunu ima edecek bir durum yarattıysam Tevvab olan Rabbim beni affetsin.
Değerli Savana kardeşim!
Savana yazdı:
"Bu yüzden bu konuda kesin hükümler çıkarmak zandan öteye gidemez...
diye belirtmişsiniz. Bildiğinizi sandığım“Zann” sözcüğü; “racih itikat (tercih edilen inanç, kanaat” demektir. Bu kanaat, bilgisizlikten kaynaklanan şekk, kuşku, sanı olabileceği gibi, “yakin”e, yani kesin bilgiye de dayanabilir. Dolayısıyla “zann” sözcüğü birbirinin zıddı olan bu her iki anlamda da kullanılabilir.“Zann” sözcüğünün Kur’an’da nerede hangi manada olduğunu anlayabilmek için iki kriter mevcuttur: Birinci kritere göre, sözcüğün içinde yer aldığı cümlenin övgü cümlesi mi, yoksa yergi cümlesi mi olduğuna bakılır. Eğer cümle, anlam bakımından övgü cümlesi ise “zann” sözcüğü “yakin” anlamında; yergi cümlesi ise “şekk, sanı” anlamında kullanılmış demektir.
İkinci kritere göre, Eğer cümlede “zann” sözcüğünü “en-i müşeddede” edatı olan “inne, enne” takip ediyorsa “zann” sözcüğü “yakin” anlamında, “en-i muhaffefe” edatı olan “in, en” takip ediyorsa “şekk, sanı” anlamında kullanılmış demektir. (Zerkeşi, el Bürhan, c: 4, s: 156, 157; Süyutî, el İtkan, c: 1, s: 512, 513)
Yazınızdaki zann sözcüğünü ne anlamda kullandığınızı bilemiyorum.
Hucurat 12:"Ey inananlar! Zannın çoğundan sakının, zira zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin suçunu araştırmayın; kimse kimseyi çekiştirmesin; hangi biriniz ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanır? Ondan tiksinirsiniz; Allah'tan sakının, şüphesiz Allah tevbeleri daima kabul edendir, acıyandır."
Necm 23:" Bunlar sizin ve babalarınızın taktığı adlardan başka bir şey değildir. Allah onları destekleyen bir delil indirmemiştir. Onlar sadece sanıya ve canlarının istediğine uymaktadırlar. Oysa onlara Rablerinden and olsun ki doğruluk rehberi gelmiştir."
Necm 28:"Oysa onların bu hususta bir bilgileri yoktur, sadece sanıya uyarlar. Sanı ise şüphesiz gerçeği ifade etmez."
En'am148:" Puta tapanlar, «Allah dileseydi babalarımız ve biz puta tapmaz ve hiçbir şeyi haram kılmazdık» diyecekler; onlardan öncekiler de, Bizim şiddetli azabımızı tadana kadar böyle demişlerdi. Onlara «Bize karşı çıkarabileceğiniz bir bilginiz var mı? Siz ancak zanna uyuyorsunuz ve sadece tahminde bulunuyorsunuz» de."
Yunus 36:" Onların çoğu zanna uyarlar; gerçekte ise zan, hakikat karşısında bir şey ifade etmez. Allah, yaptıklarını şüphesiz bilir."
Cennet ve cehennemde kalıcılık ebedidir.cümlesini, Rabbimizin vahyindeki ayetlere dayanarak kullandık. Kur'an'daki her ayeti Rabbımin kesin delili olarak kabul ediyorum. Kendime ait sözlerde de hata edebilirim endişesiyle yazılarımı hep"Kusursuz olan Allah'tır.Şüphesiz en doğrusunu Allah bilir." diye bitiriyorum.
Niyetimiz asla Allah'ın meşiyetini/iradesini sorgulamak değildir.
Değerli Savana Kardeşim!
Sizi sıkmayacağı düşüncesiyle lütfen aşağıdaki ayetleri okur musunuz?
Âl-i Imran suresi âyet 9, Nisa suresi âyet 172-175, En’âm suresi âyet 94, Â’raf suresi âyet 6-9, Yunus suresi âyet 45, İbrahim suresi âyet 49,50, Hıcr suresi âyet 25, Nahl suresi âyet 84-89, İsra suresi âyet 71, Kehf suresi âyet 47, 48, 98, 99, Meryem suresi âyet 68-72, 93-95, Ta Ha suresi âyet 108, Enbiya suresi âyet 101-103, Neml suresi âyet 67-85, Kehf suresi âyet 87, Sebe’ suresi âyet 40-45, Yasin suresi âyet 51-68, Zümer suresi âyet 31, 68-75, Fussılet suresi âyet 19-25, Duhan suresi âyet 40-42, Casiye suresi âyet 28-32, Kaf suresi âyet 20-35, Teğabün suresi âyet 9,10, Hakka suresi âyet 13-39, Kıyamet suresi âyet 10-15, Mürselat suresi âyet 1-50, Nebe’ suresi âyet 18-40, Zelzele suresi âyet 6.
Gördünüz ki, hiçbir insan istisna edilmeden, peygamberler de dahil olmak üzere hesap vermek için haşr mahallinde toplanılacak.
Bu toplama Allah'ın kesin olarak aldığı, asla değişmez bir karardır.
Şimdi burada "Allah dilerse müstesna" diyerek haşr olmayacak diyebilir miyiz?
Ya da Rabbımizin bu ayetlerine dayanarak "kesinlikle haşr vardır " dersek Rabbımizin meşiyetini/iradesini sorgulamış mı oluruz?
Kusursuz olan Allah'tır.
Şüphesiz en doğrusunu Allah bilir.
Sevgi, saygı ve muhabbetle.
Allah'a emanet olunuz.
Tekvir 29:" Alemlerin Rabbi olan Allah dilemedikçe sizler bir şey dileyemezsiniz."
İnsan 30:" Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz. Doğrusu Allah, bilendir, Hakim'dir."
|