Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.
Yunus Suresi 105
Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.
Enam Suresi 79
İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
Ali İmran Suresi 67
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.
Nahl Suresi 123
De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.
Ali İmran Suresi 95
Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
Hiristiyanlarin yüzüne karsi birer Panteist olduklarini iddia etmeme ragmen, bu iddiayi cürütebilecek bir mantik temelini ortaya sürmekten acizler. Cünkü adamlarin Din'i "insanlar Tanrinin birer parcalaridir" mantigi üzere kurulu, insanlarda Ruh yoktur dendimi, Hiristiyan Din'i icine dogru cökmeye mahkum kaliyor.
Tasavvufta aynen böyle. Dayandiklari ne varsa hep bu batil, sirk inanci üzere.
Saygilar.
Panteizme göre evrenin toplamı Tanrı’dır ve evrenin dışında gizemcilerin savundukları gibi bir Tanrı yoktur. Açıkçası her zerre onun kendisidir. Gizemciliğe göre de, her zerre İlahi güzelliği yansıtan bir ayna ve araçtır. Evrenin yaratılış nedeni, Tanrı’nın güzelliğini yansıtmak ve göstermek içindir.
Panteizm üç Türdür;
1. Tabiatçı Panteizm: Tek realite tabiattır. Tanrı da tabiatın içinde var olandır. (Dideron, Boron d’Holbach)
2. İdealist Panteizm: Tek realite ruhtur. Tanrı da ruhun özünde var olandır. (Hegel, Fichte, Brunschvicg)
3. Teolojik Panteizm: Felsefî anlamda asıl Panteizm budur. Evrende tek realite Tanrı’dır. Diğer bütün varlıklar, evren, dünya, tabiat, insan, ruhlar vs. her şey Tanrı’nın varlığında oluşmuştur. Hiçbir şey onun dışında değildir, her şey odur.
Bruno, Boehme, Spinoza gibi filozofların ileri sürdüğü Tek-ilkeci (monist) Panteist görüş, giderek Tasavvuf içinde de benimsenmiştir. Tasavvuf düşüncesi de özünde bir panteist anlam taşımaktadır. Anadolu mutasavvıflarından Hallac-ı Mansur ve Mevlâna bu düşüncededir.
PAN-ENTEİZM (Çift kutuplu Kamu-Tanrıcılık ya da Diyalektik Tanrıcılık )
Spinoza ağırlıklı Panteizm algılayışına göre, Tanrı her şeydir ve her şey Tanrı’dır. Tanrı-Evren-İnsan ayırımı yoktur, böyle bir ayrım aklın yanılsamasıdır. tanrıbilimsel olarak Tanrı, Evren, İnsan bir ve aynıdır. Aşkın bir Tanrı var olmadığı gibi, her hangi bir yaratmadan da söz edilemez. Spinoza’nın bu görüşü, ailesinin göç ederek ayrıldığı Endülüs İspanya’sındaki ünlü mutasavvıf Muhiddin-i Arabî’nin etkisiyle oluşmuştur. Bilindiği gibi Arabî’nin görüşü "Vahdet-i Vücut" olarak ileri sürülmüştü. Ancak bir çoklarının sandığının aksine, Spinoza’nın Panteizmi ile Arabî’nin Vahdet-i Vücut anlayışı birbirinin aynı değildir. Spinoza’da Tanrı evrendedir ve evren kadardır. Arabî’de ise Evren Tanrı’dadır ve bu durum Tanrı’yı sınırlamamaktadır.
İngiliz düşünürü White Head’e göre, Tanrı’nın her türlü değişmenin ötesinde değişmez bir niteliği ve bunun yanında bir de değişen ve oluşan bir niteliği vardır. Tanrı değişmeyen yanıyla devinimi başlatmıştır ve Evrenin bilincindedir. Ancak Tanrı bu konumda kalmış olsaydı, ilk devindirici, özgür, öncesiz ve yetkin olarak kalacak ama varoluşa katılmamış olacaktı. Diğer niteliği ile ise Tanrı, değişme ve oluşma sürecinin içinde ve bilincindedir. Bu nedenle Tanrı’nın evrende içkin (evrenin maddesine karışmış-içinde bulunan) olduğunu söylemek de doğrudur. Evrenin Tanrı’da içkin olduğunu söylemek, Tanrı-Evren ilişkisinin karşılıklı olduğunun farkına varışın göstergesidir.
Süreç felsefesi olarak da ifade edilen ve White Head’le başlayan bu akıma Pan-enteizm ya da Diyalektik teizm denir. Pan-enteizme göre Tanrı, hem değişmeyen (mutlak), hem de değişen (göreli) dir. Hem zamanın içinde, hem dışında, hem sonlu, hem de sonsuzdur. Aynı zamanda hem tikel hem tümel, hem neden hem sonuçtur.
Özet olarak; Panteizm ile Pan-enteizm arasında önemli bir fark vardır. Panteizmde her şey tanrıdır. Pan-enteizimde ise, her şey Tanrı’dan sudur etmiştir (oluşmuştur). Ruhun tek amacı, oluştuğu Tanrı’ya dönmektir. Bunun da yolu tek evrensel yasa olan evrim/tekamül den geçmektir.
__________________ FATİHA: 6, 7/ Bizi doğru yola, kendilerine nimet verdiklerinin yoluna ilet; gazaba uğrayanlarınkine ve sapıklarınkine değil.
Katılma Tarihi: 15 temmuz 2006 Yer: ABD Gönderilenler: 266
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
sayin hakka dogru
vahdet-i vucut sirkin dik alasi diyen kardesimiz yanitlasin alahin nasil zahir batin evvel ahir oldugunu istersen ne dersin?Verecegi cevap bu konu basligi kadar ilginc olabilir belki....
Katılma Tarihi: 10 subat 2008 Yer: Almanya Gönderilenler: 3
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
buraya uzun süredir kimse birsey yazmamis. Tüm tartismalari okudum bu bölümdeki. Vahdeti Vucut görüsüne katilan bir kisiyim ve bu tartismalar bana güc katti. Ama sanirim bilgi ve hayat deneyimi birikimi az olan bir kardesime tam tersi etki ederdi. Halbuki yazilar ayni yazi degil mi?
Kuran`i Kerim in ibadeti ve hukuk yasalarini anlatan bölümleri tabii ki aracisiz okunlami cünkü cok aciklar ve cok anlasilir hükümler bunlar.Yani seiat ile ilgili bölümler.
Ama gerisi okadar kolay degil iste. Yani fizik,biyoliji,evrem bilim, felsefe, sosyoloji ... lazim. Yani hizlandirilmis kursla olmaz(!)
HZ ALLAHIN bu sıfatlarını imamı maturidi açıklamış ilim olarak ama
biz şahit ümmetiz şahid gören demektir görmeyen olsa olsa yalancı şahit olur. okumakla şahit olunurmu
-
yasin-21
“Sizden hiçbir ücret istemeyen kimselere uyun, onlar hidayete erdirilmiş kimselerdir.”
bukimseyi bulup bugün herhalde onlardan öğreneceğiz. nerden bulalım HZ ALLAHA soralım
saygılar
derwis bey ^malesefki siz böyle ayetleri parça parça gösterip sizi kandiranlara inaniyorsunuz ama ben yasin sûresini tüm okuyunca gördümki o ayette bahsedilen hidayete ermis ücret istemeyen kisilerden kasit peygamberlerdir ,sizin seyhleriniz filan degil....H.Z.MUHAMMED son peygamber olduguna göre bu cür'eti nerden buluyorlar acaba ???seyhlerinize de vahiy geliyor olabilirmi ??(hâ$â)
Katılma Tarihi: 06 ekim 2008 Yer: Turkiye Gönderilenler: 148
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
selam doğruyu bulma yolunda çaba sarfedenlere................
öğrenip anlama maksadıyla farklı dinler ve dini görüşler üzerindeki araştırmalarımda gözlerimi uzak doğuya çevirdiğimde budizm, brahmanizm, caynizm, sihizm, şintoizm, maniheizm vb. vb.görüşlerin içeriğindeki "birlik" kavramıyla karşılaştığımda bizdeki tasavvuf anlayışıyla nasılda ortak noktalarının olması beni şaşırtmıştı.
Arkadaşlarında bahsettiği gibi kuran da geçmeyen anlaması ve kavraması çok zor evrelerden geçilmesi gereken konuların, uzakdoğu dinlerinde temel yapı olması.yanan ateşten ayrılan kıvılcımlar misali, herşeyin çokluğun içinde birlik olması.........
islam dinine mensup olan insanların bu görüşlerden etkilendiğini ve ortaya herkesin kavrayamayacağı "tasavvuf" adında bir görüşün çıkma olasılığında olabileceğini insan düşünmeden edemiyor.
hristiyanlıktaki 12 havariden ,şiilerdeki 12 imam benzerliğine ,bunlardan eski olan budizmin temel felsefelerinden "karma" çemberinin yasasının 12 halkalı, kapalı bir zincir olarak sunulmasındaki gibi benzerlikler birbirlerinden etkilenmiş olabileceklerini insana gösteriyor.
konunun kapsamlı devamı için yorum yoğunluğunu takip edeceğim teşekürler................................
"hakkı batıl ile karıştırıp bile bile gerçeği gizlemeyin"bakara42
sağlıcakla kalın arkadaşlar................................................
1- Allah'a yolculuk: Bu, asalet-i varlığı esas alarak, varlıktan kalkarak, tümüyle aklî fonksiyonları işleterek Allah'a doğru giden bir yolculuktur. Fizikî âlem, aklın verilerine göre anlaşılır, sebep-sonuç ilişkileriyle kavranır, kosmosa "ne ise o şekilde" "rasyonel ve empirik" araçlarla nüfuz edilir.
2- Allah'ta yolculuk: Kavranan vârlığın aslında tek bir hakikat olduğu farkedilir. Akıl ile makulun, bilen ile bilinenin aslında tek bir hakikatin tezahürü olduğu keşfedilir. Akılla kavranan kosmos, aslında akılla kavranamayan hakikatın fiili aynasından başka bir şey değildir.
3- Allah ile yolculuk: Varlığın sürekli hareket hâlinde oluşundan, sürekli değişmesinden, ancak hakikatin hep baki kalmasından, aslında bizim fâni olduğumuzu, baki olan hakikat (Allah) ile bir yolculuğa çıktığımızı anlarız. Biz varolanlar, bu kozmik yolculuğun "şu andaki" vetiresini yaşamaktayızdır. Demek ki Allah, bir tanrı olarak kendini yaşamakta, bizler de onunla birlikte yol almaktayız. Belki de biz ve içinde yaşadığımız dünya tümüyle dönüşüp yok olacak, yerine cevheri hareket sonucu yeni yaratılışlarla yepyeni varlıklar gelecek, akıp giden zaman içinde ileride "Tanrı bizi hatırlayacaktır". Çünkü âlem, sabit, "yaratılıp bitmiş", blok âlem değil, sürekli genişleyen, "yaratılmakta olan'' dinamik bir âlemdir.. Ahiret dediğimiz şey, Allah'ın yeni bir nefesi, yeni bir ekolojik zaman ve yeni bir yaratılış vetiresidir (süreç). Bir anda tüm dünyayı kaplayan rahmani bir nefes (örneğin daha önce yaşamış her varlığı yeniden diriltici bir gaz) tabiata yepyeni bir canlılık getirecektir. Bu aynı zamanda bir cevheri hareket aşamasıdır da. Fizikî olarak varoluş sahnesinden çekildikten sonra mahiyet olarak (öz, suret, idea) ilâhî/ezelî zihinde yaşamaya devam edeceğiz. Şu hâlde insanoğlu bu âlemde Allah ile karşılıklı yaratıcılığa dayalı dinamik bir yolculuk hâlindedir. Ne Allah'a, ne de Allah'ta, bilâkis Allah ile yolculuk..."
"Allah'a" yolculuk ile başlayıp, "Allah'ta" yolculuğa, son olarak ta "Allah ile" yolculuğa dönüşen bu Tanrı-Âlem kavrayışının İslâm muhitinde üç tür yorumu da ifade ettiğini söyleyebiliriz: Deist, Panteist ve Pan-enteist yorumlar. Deist yorumda, âlem tümüyle makul bir makine gibidir. "Tanrı'nın makinesi'' olarak kavranan sabit âlem, akıl ve deneyle anlaşılır. Allah ise "orada bir yerlerde"dir. O'na doğru yol alınmakta, âlemîn makul işleyişine akıl ile nüfuz edilerek, O'na ulaşılmaya çalışılmaktadır. Panteist yorumda ise, âlem bizzat "Tanrı makinesi"dir. Tanrı uzaklarda bir yerlerde değil, bizim de bir parçası olduğumuz "âlem denilen makine''nin bizzat kendisidir. Dolayısıyla O'na doğru bir yolculuk değil, bizzat O'nda yolculuktur söz konusu olan. Pan-enteist yorumda ise, "Tanrı'nın makinesi" veya "Tanrı makinesi" değil "Tanrı ile makine" anlayışına ulaşılmaktadır. Bu durumda âlem "yaratıcı olarak yaratılmış" bir süreç olmaktadır. Öyle ki, "yaratıcı'' olmasıyla kendi başına, "yaratılmış'' olmasıyla bağımlıdır. Şu hâlde âlem, Tanrı'nın sonsuz sayıdaki makinelerinden sadece birisidir. Üstelik bu makine sürekli olarak kendini yenilemekte, tabiri caizse, bilgisayar diliyle güncellenmekte (update), yükselmekte (upgrade) ve gelişmektedir. Dolayısıyla söz konusu olan "Allah ile'' birlikte gerçekleşen kozmik bir yolculuktur.
İslâm düşünce tarihi içinde bu aşamaların nasıl seyrettiğine baktığımızda Farabi, İbni Sina, İbni Rüşd gibilerin zihnindeki kavrayış birinci, Sühreverdi, İbni Arabigibilerinki ikinci, Molla Sadra ve nihayet Muhammed İkbal gibilerinki ise üçüncü kavrayışı çağrıştırmaktadır. Allah'a doğru başlayan yolculuk, Allah'ta yolculuğa, nihayet Allah ile yolculuğa dönüşmüştür.
r.ihsan eliaçık
__________________ O halde yüzünü, Allah'ı bir tanıyarak dine, Allah'ın insanları üzerine yaratmış olduğu fıtratına doğrult. Allah'ın yaratışında değişiklik bulunmaz. Dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler.
Vahdet-i vücud, tevhid akidesinin felsefi olarak sistematize edilişidir. Tevhid de teşbih ile tenzihin arasını yapmaktır. Bu da yüce Kuran'ın metodudur.
Ne sadece teşbih ne sadece tenzih hem teşbih hem tenzih.
Kuran'da derki, Allah yarattıklarına benzemez hepsinden münezzehtir. Ancak Kuran Allah'ı görmek duymak gibi insanı sıfatlarla teşbih eder. Allah'ın iki elinden bahseder.
Vahdeti vücut panteizm değildir. Kainat tanrıdır demez. Ama kainat tanrıdadır der. O yüzden panenteizm diyebiliriz.
Panenteizmi çift kutuplu kamutanrıcılık, diyalektik kamutanrıcılık diye türkçeleştiriyorlar. etimolojisine bakarsak pan: herşey en: içinde teizm: tanrıcılık
herşey tanrının içinde, tanrı herşeyin içinde. ki bu holografik evren modeli hem kuran'a hem de bilime uymaktadır. o yüzden gelin varın yahudiliğin islama dayatması olan monoteizm saplantısından vazgeçin. islam monoteizm değildir. tevhid panenteizmdir.
" O evveldir,ahirdir,zahirdir,batındır"
kaldı ki tevhidin tesisi için teslis şarttır. Bir olan kendi zıttını yaratıp zıttıyla bütünleşmezse (tez,antitez,sentez olmazsa) tevhid-birleme nasıl gerçekleşir.
Allah ki cami-ül ezdadtır - zıtların birliğidir.
Hadi ile Mudi, Gaffar ile Kahhar bu konuda ilk aklıma gelen örnekler.
Rahman ve Rahim olması O Allah'ın çiftkutuplu işleyişine en büyük örnek değil midir?
Tasavvuf ve vahdeti vücut, içinden birçok sapkın çıkarmış olabilir. Ama en büyük tasavvuf karşıtları, teymiyye-meşrepler, selefiler, vahhabiler sapkınlaşmamışlar mıdır? Tevhid dinini korku ve baskı dinine çevirmemişler midir?
Haniflik, ortaksız hak din şüphesiz tevhidtir. İnşaallah rabbim tüm insanlığı tevhide erdirir.
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme Sizin yetkiniz yok forumda konu silme Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme Sizin yetkiniz yok forumda anket açma Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma