Yazanlarda |
|
Sinan_25 Ozel Grup
Katılma Tarihi: 24 eylul 2005 Yer: Almanya Gönderilenler: 333
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Selam Kardesler.
Basligin gayesi, belirtildigi gibi kavramin tahlilinden ibaret. Diger konular icin ilgili basliklari kullanabiliriz.
Kur'an-da bircok özel kavram var, ilgili ve bilgili kardeslerimiz katki sagladikca, zamanla Forum'da derli toplu bir tahlil kösesi hazirlanabilir.
Forum'da yer alan konulari ilerde E-Kitap haline cevirmeyi düsünüyoruz. InsaAllah bundan hepimiz faydalanacagiz. Görüslerinizi, paylasimlarinizi uygun basliklarda acmaniz, hepimize dönük bir yardim, bir kolaylik olacaktir. Tesekkür ederim.
Tahlil, kardesimiz Sayin Hakki Yilmaz'in sitesinden, iki farkli icerikten birer alintidir; daha saglikli degerlendirmeler icin, kaynagindan baglantilari ile okuyabilirsiniz.
Saygilar
(Kevser Suresinden)
2. haniflik et/ destekle (şirke ve tağuta karşı çaba göster/ sosyal yardım yap)
Ayette geçen “صلّ salli” sözcüğünün dil bilgisi kurallarına göre “صلى saly” kökünden de, “صلو salv” kökünden de türemiş olması kabildir. Hem “صلى saly” hem de “صلو salv” sözcükleri nakıs sözcüklerdir. Nakıs sözcüklerin sonundaki harf-i illet, sözcüklerin değişik kalıplardaki çekimlerinin bir çoğunda ya ى ya harfine dönüşüme uğrayarak “ ى ya” ile gösterilir, ya da cezm hallerinde düşer. Bu durumda anlamları birbirinden farklı olan bu köklerden türemiş olan sözcüklerin gerçekte hangi kökten türediğini anlamak zorlaşır ve sözcüklerin ne manalara geldiği hakkında bazı karışıklıklar ortaya çıkar. Bu sebeple sözcüklerin hangi kökten türediği konusunda dikkatli bir tahlil yapmak, Kur`an`ın mesajını doğru anlamak bakımından çok önemlidir.
Ayetteki “صلّ salli” sözcüğünün hangi kökten geldiği araştırılırken ilk bakılacak şey, köklerin anlamlarıdır. Bu köklerden “صلى saly” sözcüğü; “ateşe atmak, ateşe girmek” demektir. Bu anlama göre “صلّ salli” sözcüğünün “saly” kökünden türemiş olması, konumuz olan ayetin peygamberimize “ateşe gir, kendini ateşe at” emrini vermesi anlamına gelir ki, bu mantıksızdır, dolayısıyla yanlıştır. Şu hâlde ayette geçen “صلّ salli” sözcüğünün “صلى saly” kökünden türemediği kesindir. Türkçe`deki “sallamak” ve “yaslamak” sözcüklerinin de kendisinden türediği ve “ateşe atmak, ateşe girmek” anlamına gelen “صلى saly” sözcüğü, bu anlamıyla Kur`an`da kullanılmıştır:
Hakka; 31:
Sonra cahime (cehenneme) sallayın (صلّوه sallûhu) onu.
Ayrıca, bu kökten türemiş ve bu anlamda olan “صلّوه islâvha, يصلى yeslâ, وسيصلون veseyeslâvne, ساصليه seüslîhi, lâyeslâha” gibi sözcükler Kur`an`da bir çok yerde geçmektedir.
Bu ayette geçen “صلّ salli” sözcüğünün “صلى saly” kökünden türemediği kesin olduğuna göre, sözcük “صلو salv” kökünden türemiş olmalıdır.
“صلو Salv” sözcüğü, isim olarak “uyluk”, fiil olarak da “uylukları hareket ettirmek” demektir. Bir kimsenin herhangi bir yüke destek vermek istediği zaman, uyluğunu (bacağın diz ile kalça arasındaki bölümünü) yatay hâle getirip yükün altına sokarak destek sağlaması da bu sözcük ile ifade edilir. Emir kipi olarak “صلو salv” kökünden türediği kabul edildiğinde “صلّ salli” sözcüğü, “uyluklarını hareket ettir, ayağa kalk, yürü, çabala, şirke ve tağuta karşı çık, çok çalış, çok gayret et, destek ol, sosyal yardım yap” anlamındadır. “صلّ Salli” sözcüğünün “tef`il” babından olması, bazen fiile, bazen özneye, bazen de tümlece “çokluk” anlamı kazandırmaktadır.
“صلو Salv” sözcüğünün mastarı aslında “صلوة salvet” olup, sözcük nakıs (sonu harf-i illetli) olduğundan genel dil bilgisi kuralları gereği “ صلوة salât” şekline dönüşmüştür. Ama “lâm elif” ile yazılmayıp “lâm” ve “vav” harfleriyle “صلوة salât” (و vav harfinin gösterimi ile) şekliyle yazılır. Zaten “صاوة salât” sözcüğünün çoğulu olan “صلوات salâvat” sözcüğünde de “صلو salv” kökünün “و vav” harfi açıkça ortaya çıkmakta ve okunmaktadır. Bu durumun başka kelimelerde de bir çok örneği vardır.
Meselâ “ غزى gazâ” sözcüğünün mastarının “ غزوة gazve”, “غزوة gazve”nin çoğulunun da “ غزوات gazevat” olmasına rağmen fiil çekimlerinde “ وvav” harfi ya “ ىya”ya dönüşür, ya da düşer yok olur.
Bütün bunlar bize göstermektedir ki, bu ayette geçen “صلّ salli” sözcüğü kesinlikle “صلو salv” kökünden türemiştir. Dil bilgisi kurallarına göre; aslı “صلوة salvet” olan “salât” mastarının, geçmiş zaman belirten bir fiil olan “salla” sözcüğünün, emir kipi olan “صلّ salli” ve çoğulu “ صلّوsallu” sözcüklerinin, hepsinin birden “ صلو salv” kökünden türediği açıkça belli olsa da, konunun önemi ve bugüne kadarki yanlış anlamlandırmalar dolayısıyla her insanın zihninde bir “acaba” sorusu kalabilmektedir. Ama Kur`an, bu soruya da cevap vermiş ve Kıyamet suresinin 31 ve 32. ayetlerinde “صلّى salla” sözcüğünü karşıt anlamı ile birlikte kullanmak suretiyle bu konuyu açıklığa kavuşturmuştur:
Kıyamet; 31, 32: &nb sp;
Felâ saddaqa velâ صلّى Sallâ velâkin kezzebe ve
تولّى tevellâ .
O, ne tasdik etti ne de çaba harcadı/ destekledi.
Ama yalanladı ve geri durdu.
Ayette geçen dört eylemin ikisi, diğer ikisinin karşıtı (zıt anlamlısı) olarak gösterilmiştir. Yani “كذّب yalanlama”nın karşıtı “صدّق tasdik etme” olarak belirtilirken, “sürekli geri durmak, sürekli yüz dönmek, lâkayt kalmak, ilgisizlik, pasiflik ve yapılmakta olan girişimleri kösteklemek” anlamlarına gelen “تولّى tevellâ” sözcüğünün karşıtı (zıt anlamlısı) olarak “ صلّى salla” sözcüğü kullanılmıştır. Bu durumda “صلّى salla” sözcüğü; “sürekli ileri atılmak, ilgisiz kalmamak, pasif olmamak, hep aktif olmak” anlamlarına gelmektedir. Asr suresinde geçen ve anlamı, “yanlışları, bozuklukları, çirkinlikleri ortadan kaldırmak için çalışmak” olan “ عملوا الصّالحا 78; salihat işlemek” fiili de, “salla” fiilinin farklı bir ifadesidir.
Namaz anlamına gelen lâm-ı tarifli “الصّلوة salat”, yani “es-salât”ın yapılması, icrası, namaz kıl/ kılınız emirleri, namaz kılmakla ilgili cümleleri, Kur`an`da “ صلّ salli” şeklinde değil de, “اقم الصّلوة ekım-ıs salâte, اقيموا الصّلوة ekımu-s salâte” gibi “اقامة ikame” fiili ile birlikte kullanılmış hâlde toplam 67 yerde geçmektedir.
Sözcüklerin asıl anlamlarından yan anlamlarına kayması doğaldır. Ama bu kaymada, “نحر na hr” ve “ابتر ebter” sözcüklerinin tahlilinde de göreceğimiz gibi ana eksen kaybolmaz. “ صلوة Salât” sözcüğündeki anlam kaymasının sebebini biz, “İsrailiyat” olarak görmekteyiz. Çünkü İbranice`de de “salât” sözcüğü vardır. İbranice`deki “salât” sözcüğü “selâmlama, selâm durma” anlamına gelen “Saluta” fiilinden gelmektedir. Bu sözcük, İbranilerden Araplara, onlardan da Endülüs yoluyla batı dillerine (örneğin Fransızca, İtalyanca ve İngilizce) geçerek “salutation” şeklini almıştır. Ama görünen o ki, sözcüğün İbranice anlamı, Arapça anlamını bastırmış ve Müslümanlar ile Kur`an arasına yüce dağlar gibi girip oturmuştur. Yüce dağlar gibi girip oturmuştur çünkü, “saluta” sözcüğünün türevlerinden olan “صلوات salavât” sözcüğü, Hacc suresinin 40. ayetinde İbranice anlamıyla yani “manastırlar” anlamıyla yer almasına rağmen bu husus, Müslümanlarca dikkate alınmamış ve hâlâ da alınmamaktadır.
“الصّلو 7; Salât” sözcüğünün anlamı konusunu, ünlü bilgin Ragıb el İsfehânî de Müfredat adlı eserinin “salat” maddesinde; “lügat ehlinin çoğu `الصّلوة salat`, dua, tebrik ve temcidtir demiştir” diyerek âdeta geçiştirivermiştir.
Kaynak: http://www.istekuran.com/index.php?page=176dc03baec48a336496 710a029fcef2&id=19
* * *
Gelelim tahlile:
“Salât” sözcüğü yapı olarak görünüş itibariyle “saly” ve “salv” köklerinden türemiş olabilir. Dilbilgisi kurallarına göre her ikisi de olabilir. Zira her iki sözcük de “nâkıs”tır. Yani son harfleri harfi illettir. Dikkat çeken bir husus da “salv” kökünden olan kalıpların çekimlerinin bir çoğunun “galb” neticesi “ya” ya dönüşmesidir. Ki, üzerinde ciddi bir araştırma yapılmazsa bu bir çok karışıklığa neden olabilmektedir.
Biz Arapça’daki bu mastarlar üzerinden tahlil ve anlamını açıklayalım. Birincisi:
Saly: Ateşe atmak-ateşe girmek anlamına gelir. Bu mânâda el Hakka suresi 31.âyette kullanılmıştır:
“Sonra cahime (cehennem) sallayın onu. (sallûhû)”
Bu kökten türemiş olarak ve bu anlamda Kur’ân’da “islavhâ, yeslâ, veseyeslavne, seüslîhi, layeslâhâ” gibi farklı kalıplar ile bir çok kez yer alır.
Türkçe’deki sallamak ve yaslamak sözcükleri de Arapça’daki “Saly” sözcüğünden gelmiştir.
İkincisi:
Salv: İsim olarak uyluk, fiil olarak “uyluklamak” yani uylukları hareket ettirmek demektir. Ki kişi herhangi birisinin sırtındaki yüke veya herhangi bir hayvana yüklenmiş ağır yüke destek vermek isterse uyluğun (bacağın diz ile kalça arasındaki bölümünü) birini kaldırır, uyluğu yatay haline getirip yükün altına uzatır, destek sağlar.
“Salât” sözcüğünün aslı “salvet”tir. Kelime nakıs (sonu harfi illetli) olduğundan genel dilbilgisi kuralları gereği “salât” şekline dönüşmüştür. Bize göre “salât” sözcüğünün kökü kesinlikle “salv” dır “saly” değldir. Zira kelimenin çoğulunda kelimenin asıl harfi olan “vav” açıkça ortaya çıkmakta; çoğulu “salavât” olarak gelmektedir. Bunun bir çok örneği daha vardır. Meselâ “gazâ/savaştı” sözcüğü aynı konumuz olan “sallâ” (mastarı salât’tır) sözcüğüne benzer. Onun mastarı “gazve”, Gazve’nin çoğulu “gazevât” olarak gelir. Diğer fiil çekimlerinde de “gazâ”nın “vav”ı, ya “ya”ya kalb olur yahut da düşer yok olur.
“Saly” sözcüğünün anlamı ile “Namaz, dua yakarış, çaba, gayret, destek” anlamları arasında herhangi bir anlam ilişkisi kurmaya da imkanı yoktur.
Eğer “salât” sözcüğünün kökünün “saly” olduğunu varsayarsak çok enteresandır ki Kevser suresindeki “salli” emrinden “onu ateşe at” ve Ahzab suresi 56. ayetteki “sallû aleyhi” den de Muhammed’i ateşe sallayın, atın” anlamı çıkarmamız gerekir.
Doğal olarak sözcükler yan anlamlara kayarlar. Ama hep ana eksen etrafında olur bunlar. Kesinlikle ana eksen kaybolmaz. Ki örneklerini “Nahr, Ebter” sözcüklerinin tahlillerinde görebilirsiniz.
Tamam böyledir ama yine de bu çok ciddi meselede her insanın zihninde bir “acaba” mutlaka kalır. İşte o istifhamı Kur’ân zihnimizden çeker alır. Zira “Salv, Sallâ, salât” sözcüğünün açık anlamı 75/Kıyamet suresinin 31, 32. âyetlerinde çok bariz olarak açıklanmıştır. Ki orada bu sözcüklerin karşıt anlamları da verilmiştir. Şöyle ki: “Felâ saddaqa velâ Sallâ velâkin kezzebe ve tevellâ = O, ne tasdik etti ne de çaba harcadı/destekledi. Ama yalanladı ve geri durdu.” Âyette dört eylem yer almış, ikisi diğer ikisinin karşıt anlamı olarak gösterilmiştir. Âyette “saddaka”nın karşıtı “kezzebe” Yani “tasdik etmenin” karşıtı “tekzib etme”; “sallâ” fiilinin karşıt anlamı olarak da “tevellâ = sürekli geri durmak, sürekli yüz dönmek, lakayt kalmak, ilgisizlik, pasiflik, ve yapılmakta olan girişimleri kösteklemek ” fiili gösterilmiştir. “Tevellâ” sözcüğü kalıbı itibariyle süreklilik anlamını taşır. Buradan hareket edersek “sallâ”, “tevellâ”’nın karşıtıdır. Yani anlam olarak “destek olmak, seyirci kalmamak” anlamındadır.
Kaynak: http://www.istekuran.com/index.php?page=8c3bb2e15d9fc663f0e0 522ef168dc9a&id=26
|
Yukarı dön |
|
|
adalet Uzman Uye
Katılma Tarihi: 02 ekim 2006 Gönderilenler: 1195
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Hakkı yılmaz yazdı:
Zira “Salv, Sallâ, salât” sözcüğünün açık anlamı 75/Kıyamet suresinin 31, 32. âyetlerinde çok bariz olarak açıklanmıştır. Ki orada bu sözcüklerin karşıt anlamları da verilmiştir. Şöyle ki: “Felâ saddaqa velâ Sallâ velâkin kezzebe ve tevellâ = O, ne tasdik etti ne de çaba harcadı/destekledi. Ama yalanladı ve geri durdu.” Âyette dört eylem yer almış, ikisi diğer ikisinin karşıt anlamı olarak gösterilmiştir. Âyette “saddaka”nın karşıtı “kezzebe” Yani “tasdik etmenin” karşıtı “tekzib etme”; “sallâ” fiilinin karşıt anlamı olarak da “tevellâ = sürekli geri durmak, sürekli yüz dönmek, lakayt kalmak, ilgisizlik, pasiflik, ve yapılmakta olan girişimleri kösteklemek ” fiili gösterilmiştir. “Tevellâ” sözcüğü kalıbı itibariyle süreklilik anlamını taşır. Buradan hareket edersek “sallâ”, “tevellâ”’nın karşıtıdır. Yani anlam olarak “destek olmak, seyirci kalmamak” anlamındadır.
Güzel bir çalışma olmuş ama ben buradaki salla kelimesinin daha çok "yöneliş,yönelme,yönünü olumlu bir yere çevirme "olarak çevirilmesi gerektiğini düşünüyorum.
Çünkü doğrulamanın zıttı olan yalanlama, zihinsel ve düşünsel bir çaba iken, sallanın zıttı olan tevella ise,bir davranışın zıttı olarak geri durmak,hareketsiz kalmak ve yüzünü doğruya çevirmemektir.
Bu açıdan sallanın kök anlamı için en doğru çeviri "yöneliş ve doğruya teslim olma çabası "olmalıdır.
__________________ "Bir kavme olan kininiz sizi adaletten ayırmasın.."
|
Yukarı dön |
|
|
hasanoktem Admin Group
Katılma Tarihi: 10 eylul 2006 Gönderilenler: 2837
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
selam Sinan_25 ,
bu aydınlatıcı çalışma için teşekkürler.önemli bir konu gerçekten.
''salla'' ve '' tevella'' nın karşıt anlamlı olduğu, bu yazıda net olarak ortaya konmuş . '' salla '' kelimesinin Hakkı Yılmaz'ın anlamlandırmasıyla '' destek olmak '', ''seyirci kalmamak '' şeklinde çıkan anlamıyla, adaletin, kök anlam için dediği (yöneliş ve doğruya teslim olma çabası)şeklindeki anlamlandırdığı manalarının , son kertede çakıştıklarını düşünüyorum.
doğruya yönelen bir insan, olaylarda pasif kalmayıp, doğru gördüğü düşünceye aktif bir şekilde yönelecek ve doğru düşünceye teslim olup,ona seyirci (pasif)kalmadan ,aktif destek verecektir.yani,sözkonusu olan bu anlamlar, birbirleriyle ,son aşamada örtüşmektedir. sevgili Peygamber/Rasül/elçiye gece gündüz bilinçsizce sadece dille (sevap ve şefaat umuduyla) çekilen salavatların ,gerçekte,düşünülmesi gereken ,en hakiki anlamı bunlardır.sevgili Rasüle destek vermek, ona gönderilen ilahi vahye pasif kalmadan yönelip ,teslim olmak ve bu şekilde Peygamberi aktif bir şekilde(sadece sözle,sürekli bu sözleri tekrarlayarak değil) fiilen ve her şekilde desteklemek.Yüce Allah'a çağıran Peygamberin ilettiği vahyi(KUR'AN'I) insanlara tebliğ etmek,bu konuda mücadele vererek, sevgili Peygambere destek verdiğini aşikar/belli etmek.
saygı ve sevgiyle
|
Yukarı dön |
|
|
Sinan_25 Ozel Grup
Katılma Tarihi: 24 eylul 2005 Yer: Almanya Gönderilenler: 333
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Selam Dostlar.
Eksik olmayin, paylasimlariniz icin tesekkür ederim.
Evvelce biliyorsunuz Salât tartismasi yasandi, bu sürecte, öz anlami olabilecegi düsünülen, kelimeler ortaya atilmisti. Hanif o dönem iddia edilen anlamlarin, Kur'an-da baska kelimelerle zaten yer aldigini ve o anlamda olamayacagini Ayetlerle göstermisti: Tikla
Buradan hareketle, Kur'an-da "yönelmek" anlaminda bir kelime var midir. Var ise, onu burada Salât'in anlami olarak kullanmak yanlis midir bilmiyorum. Yani burada da ayni hataya giriyor olabilir miyiz?
"Yönelmek" daha zengin/derin bir kavram gibi duruyor. Nitekim yüz cevirmenin zitti mecaz anlamda da olsa yüzünü dönmek/yönelmek olsa gerek. Yönelen kisi haliyle ilgileniyor olmali, ilgilenen de passif kalamaz, destekler.
Yazida "tevella" nin sürekliligi ifade edildigi belirtilmis, o halde Salla'da zitti olarak sürekliligi ifade ediyor olmali, Allah'in kullarina Salât ettigini düsündügümde gayet mantikli. Acaba yaniliyor muyum.
Saygilar
|
Yukarı dön |
|
|
adalet Uzman Uye
Katılma Tarihi: 02 ekim 2006 Gönderilenler: 1195
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
selam Sinan,
Şimdiki sözlüklerde yöneliş kelimesi için ila ile kullanmak şartıyla iltifatetün geçiyor.Bu bizim Türkçde kullandığımız iltifattan farklı.Bu nedenle biz bu kelimeye yöneliş anlamını verdiğimizde bizim dilde bu kavramı tam ifade edecek kelimeyi kullanmış oluyoruz.
Klasik arapçada kullanılan birçok kelime bile şimdiki arapçada farklı anlamlarda kullanılıyor iken,bizim yapmamız gereken en doğru şey,bu kavramı kendi dilimizde nasıl ifade edeceğimizi düşünmektir.Verdiğiniz linkte bu kelimeyle ilgili bir tartışmayı göremedim.Tartışmanın seyrine göre devam ederiz inşallah.
__________________ "Bir kavme olan kininiz sizi adaletten ayırmasın.."
|
Yukarı dön |
|
|
Sinan_25 Ozel Grup
Katılma Tarihi: 24 eylul 2005 Yer: Almanya Gönderilenler: 333
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Selam Adalet.
Evet, kelimeyle ilgili tartisma yok o linkte. Zaten bunun icin vermedim, orada yapilan hatanin aynisini yapmayayim diye burada örnek verdim. Yani iki farkli kelimeyle ayni anlami kullanmak gibi.
Malesef elimde hic sözlük yok, dün gece bir iki siteye baktim sonuc cikaramadim.
Bugün tekrar Furkan yazilimiyla Kur'an-a baktim dikkatimi "E-NA-BE" üclüsü cekti. Ilgili Ayetler: RA'D - 27, Lokman - 15, SÂD - 24 ve 35, ve bir de "E-NA-BU" olarak ZÜMER 17'ci Ayet. Tabi baska Ayetler'de türevleri de var.
Yönelip dönmek anlaminda mi yoksa sadece dönmek anlaminda midir, bilmiyorum.
Referans: http://www.studyquran.co.uk/PRLonline.htm
Nun-Waw-Ba =
anaba vb. (4)
perf. act. 13:27, 31:15, 38:24, 38:34, 39:17, 60:4
impf. act. 11:88, 40:13, 42:10, 42:13
impv. 39:54
pcple. act. 11:75, 30:31, 30:33, 34:9, 39:8, 50:8, 50:33
Saygilar
|
Yukarı dön |
|
|
Sinan_25 Ozel Grup
Katılma Tarihi: 24 eylul 2005 Yer: Almanya Gönderilenler: 333
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Selam.
Yukaridaki Ayetleri sirayla yaziyorum, mealler Yasar Nuri Bey'den:
13. Ra'd - 27: Ve yekulüllezine keferu lev la ünzile aleyhi ayetüm mir rabbih kul innellahe yüdillü mey yeşaü ve yehdi ileyhi men enab
Meal: Küfre sapanlar derler ki: "Rabbinden ona bir mucize indirilseydi ya!" De ki: "Allah dilediğini/dileyeni saptırır. Doğruya yöneleni de kendisine iletir."
Farkli mealler özetle:
- kim de gönül verirse
- kendisine gönül vereni de
- gönlüyle ona, onun tapısına dönenleriyse
- tövbe edenleri de
* *
31. Lokman - 15: Ve in cahedake ala en tüşrike bi ma leyse leke bihi ilmün fe la tüti'hüma ve sahibhüma fid dünya ma'rufev vettebi' sebile men enabe ileyy sümme ileyye merciuküm fe ünebbiüküm bima küntüm ta'melun
Meal: Eğer onlar, hakkında hiçbir bilgin olmayan şeyi bana ortak koşman için seni zorlarlarsa, onlara itaat etme. Onlarla dünyada örfe uygun geçin; ama bana yönelenin yoluna uy. Sonunda dönüşünüz banadır. Yapıp ettiklerinizi size haber vereceğim.
* *
38. Sâd - 24: Kale le kad zalemeke bi süali na'cetike ila niacih ve inne kesiram minel huletai le yebğiy ba'duhüm ala ba'din ilellezine amenu ve amilüs salihati ve kalilüm ma hüm ve zanne davudü ennema fetennahü festağfera rabbehü ve harra rakiav ve enab
Meal: Davûd dedi ki: "Vallahi, senin bir tek koyununu kendi koyunlarına katmak istemekle sana zulmetmiş. Zaten ortaklardan birçoğu birbiri aleyhine haksızlık ve zulme sapar. İman edip hakka ve barışa yönelik işler yapanlar böyle değildir. Ama onlar da pek azdır." Davûd, kendisini imtihan ettiğimizi düşündü; hemen Rabbinden af diledi; rükû ederek yerlere eğildi ve Allah'a yöneldi.
* *
38. Sâd - 34: Ve le kad fetenna süleymane ve elkayna ala kürsiyyihi ceseden sümme enab
Meal: Yemin olsun ki biz, Süleyman'ı imtihan ettik, tahtının üstüne bir ceste bıraktık da o, tövbe ile Allah'a yöneldi.
* *
39. Zümer - 17: Vellezinectenebüt tağute ey ya'büduha ve enabu ilillahi lehümül büşra fe beşşir ibad
Meal: Tağuttan, ona kulluk etmekten kaçınıp Allah'a yönelenlere müjde var. Muştula kullarına!
* *
60. Mümtehine - 4: Kad kanet lekum usvetun hasenetun fiy ibrahiyme velleziyne me'ahu iz kalu likavmihim inna bureau minkum ve mimma ta'budune min dunillahi keferna bikum ve beda beynena ve beynekumul'adavetu velbağdau illa kavle ibrahiyme liebiyhi leestağfirenne leke ve ma emliku leke minallahi min şey'in rabbena 'aleyke tevekkelna ve ileyke enebna ve ileykelmesiyru.
Meal: İbrahim'le, beraberinde olanlarda sizin için çok güzel bir örnek vardır. Hani, onlar toplumlarına şöyle demişlerdi: "Biz sizden de Allah dışındaki kulluk ettiklerinizden de uzağız. Sizi tanımıyoruz. Sizinle bizim aramızda, siz Allah'a, yalnız Allah'a inanıncaya kadar, sürekli düşmanlık ve nefret olacaktır." Ancak İbrahim babasına şöyle demişti: "Senin için hep af dileyeceğim ama Allah'tan sana gelecek şeyi geri çevirme gücüm yoktur. Ey Rabbimiz! Yalnız sana güveniyoruz, yalnız sana yöneliyoruz! Dönüş yalnız sanadır!"
* *
11. Hûd - 88: Kale ya kavmi eraeytüm in küntü ala beyyinetim mir rabbi ve razekani minhü rizkan hasena ve ma üridü en ühalifeküm ila ma enhaküm anh in üridü illel islaha mesteta't ve ma tevfikiy illa billah aleyhi tevekkeltü ve ileyhi ünib
Meal: Dedi: "Ey toplumum! Ya ben Rabbimden bir beyyine üzerindeysem, bana lütfundan güzel bir rızık vermişse!... Size yasakladığım şeylerde, size söylediğimin aksine davranmak istemiyorum. Gücüm ölçüsünde barış ve iyilikten başka bir şey de istemiyorum. Başarım ancak Allah'ın desteğiyledir. Yalnız O'na güvendim ben, yalnız O'na yöneliyorum."
* *
40. Mü'min - 13: Hüvellezi yüriküm ayatihi ve yünezzilü leküm mines semai rizka ve ma yetezekkeru illa mey yünib
Meal: O odur ki size ayetlerini gösteriyor ve sizin için gökten bir rızık indiriyor. O'na yönelenden başkası öğüt alamaz.
* *
42. Sûrâ - 10: Ve mahteleftüm fihi min şey'in fe hukmühu ilellah zalikümüllahü rabbi aleyhi tevekkeltü ve ileyhi ünib
Meal: Herhangi bir şeyde ihtilafa düştüğünüzde onun hükmü Allah'a bırakılır. İşte budur Rabbim olan Allah! Yalnız O'na güvenip dayadım; yalnız O'na yönelirim ben.
* *
42. Sûrâ - 13: Şeraa leküm mined dini ma vessa bihi nuhav vellezi evhayna ileyke ve ma vessayna bihi ibrahime ve musa ve iysa en ekiymüd dine ve la teteferraku fih kebüra alel müşrikine ma ted'uhüm ileyh allahü yectebi ileyhi mey yeşaü ve yehdi ileyhi mey yünib
Meal: Sizin için, dinden, Nûh'a önerdiğini, sana vahyettiğini, İbrahim'e, Mûsa'ya ve İsa'ya önerdiğimizi şöyle diyerek kanunlaştırdı: "Dini dosdoğru tutun; onda bölünüp fırkalara ayrılmayın!" Onları çağırdığın bu tutum, şirke bulaşanlara çok ağır gelmiştir. Allah, dilediğini kendisi için seçer ve hakka yönelenleri kendisine iletir.
* *
39. Zümer - 54: Ve enibu ila rabbiküm ve eslimu lehu min kabli ey yetiyekümül azabü sümme la tünsarun
Meal: Azap yakanıza yapışmadan Rabbinize dönüp O'na teslim olun. Sonra size yardım edilmez.
Yasar Bey bu Ayet'te "dönmek" 'i tercih etmis, digerlerinde yer alanlar:
- Rabb'inize yönelin
- Ve Rabbınıza yönelin
- Azab size gelip çatmadan evvel, Rabbinize yönelip-dönün
- Azap size gelmeden önce, Rabbinize yönelin
- Rabbinize yönelin
* *
11. Hûd - 75: İnne ibrahime le halimün evvahüm münib
Meal: İbrahim, gerçekten yufka yürekli bir insandı; herkes için ah eder, içini çekerdi, yalvarıp yakarırdı.
Alternatif ceviri(Tefhimü-l Kuran): Doğrusu İbrahim, yumuşak huylu, duygulu ve gönülden (Allah'a) yönelen biriydi.
* *
30. Rûm - 31: Münibine ileyhi vettekuhu ve ekiymus salate ve la tekunu minel müşrikin
Meal: O'na yönelmiş kişiler olarak O'ndan sakının! Namazı kılın ve sakın şirke sapanlardan olmayın.
Ve 33'cü Ayet: Ve iza messen nase durrun deav rabbehüm Münibine ileyhi sümme iza ezakahüm minhü rahmeten iza ferikum minhüm bi rabbihim yüşrikun
Meal: İnsanlara bir zorluk dokunduğunda, Rablerine yönelerek O'na yakarırlar. Sonra onlara bir rahmet tattırınca bakarsın ki, içlerinden bir grup Rablerine ortak koşuyor.
* *
34. Sebe' - 9: E fe lem yerav ila ma beyne eydihim ve ma halfehüm mines semai vel ard in neşe' nahsif bihimül erda ev nüskit aleyhim kisefem mines sema' inne fi zalike le ayetel li külli abdim münib
Meal: Onlar, önlerinde ve arkalarında, gökten ve yerden neler var, görmediler mi? Dilesek onları yere batırırız, ya da üzerlerine gökten parçalar düşürürüz. Hiç kuşkusuz, bütün bunlarda Allah'a yönelen her kul için mutlak bir ibret vardır.
* *
39. Zümer - 8: Ve iza messel insane durrun dea rabbehu müniben ileyhi sümme iza havvelehu ni'metem minhü nesiye ma kane yed'u ileyhi min kabül ve ceale lillahi endadel li yüdille an sebilih kul temetta' bi küfrike kalilen inneke min ashabin nar
Meal: İnsana bir zarar/zorluk dokununca, Rabbine yönelerek O'na dua eder. Sonra ona bir nimet lütfettiğinde, önceden O'na yalvarmakta olduğunu unutur, O'nun yolundan saptırmak için Allah'a eşler, ortaklar isnat eder. De ki: "Birazcık nimetlen küfrünle! Hiç kuşkusuz, sen, ateş halkındansın."
* *
50. Kaf - 8: Tebsiratev ve zikra li kulli abdim munib
Meal: İbretle bakılası, gönüller açıcı şeyler olarak; hakka yönelen her kula öğüt olarak.
Ve 33'cü Ayet: Men haşiyer rahmane bil ğaybi ve cae bi kalbim munib
Meal: Görmediği halde Rahman'dan ürperen ve Allah'a yönelik bir kalp getiren herkese...
"Enabe" kavrami Türkce'mizde hangi kelimeye yakin, öncelikle bunu anlamaya calisiyorum; ve bazi mealcilerin neden farkli kavramlar arasinda gelip gittigini. Acaba kendi dilimizde iki tür kelime es anlamlilik arz ettiginden midir?
Özetle:
Salât'a yönelmek anlamini yüklememizin disinda, Kur'an-da ayni anlami karsilayan bir kelime var midir ve bu kavram meallerden cikan sonuclara göre Enabe' midir? Yoksa beni yaniltan bir ayrintimi var.
Hâl böyledir farz edersek, pesinen yine diger soruya geciyorum, iki kavrami ayni anlamda kullanmakla hata etmis olmaz miyiz?
Hayirli geceler ve Saygilar
|
Yukarı dön |
|
|
Turk_Ibrahim Uzman Uye
Katılma Tarihi: 15 ekim 2006 Yer: Turkiye Gönderilenler: 340
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Sinan_25 Yazdı:
Selam.
Yukaridaki Ayetleri sirayla yaziyorum, mealler Yasar Nuri Bey'den:
13. Ra'd - 27: Ve yekulüllezine keferu lev la ünzile aleyhi ayetüm mir rabbih kul innellahe yüdillü mey yeşaü ve yehdi ileyhi men enab
Meal: Küfre sapanlar derler ki: "Rabbinden ona bir mucize indirilseydi ya!" De ki: "Allah dilediğini/dileyeni saptırır. Doğruya yöneleni de kendisine iletir."
Farkli mealler özetle:
- kim de gönül verirse - kendisine gönül vereni de - gönlüyle ona, onun tapısına dönenleriyse - tövbe edenleri de
* *
31. Lokman - 15: Ve in cahedake ala en tüşrike bi ma leyse leke bihi ilmün fe la tüti'hüma ve sahibhüma fid dünya ma'rufev vettebi' sebile men enabe ileyy sümme ileyye merciuküm fe ünebbiüküm bima küntüm ta'melun
Meal: Eğer onlar, hakkında hiçbir bilgin olmayan şeyi bana ortak koşman için seni zorlarlarsa, onlara itaat etme. Onlarla dünyada örfe uygun geçin; ama bana yönelenin yoluna uy. Sonunda dönüşünüz banadır. Yapıp ettiklerinizi size haber vereceğim.
* *
38. Sâd - 24: Kale le kad zalemeke bi süali na'cetike ila niacih ve inne kesiram minel huletai le yebğiy ba'duhüm ala ba'din ilellezine amenu ve amilüs salihati ve kalilüm ma hüm ve zanne davudü ennema fetennahü festağfera rabbehü ve harra rakiav ve enab
Meal: Davûd dedi ki: "Vallahi, senin bir tek koyununu kendi koyunlarına katmak istemekle sana zulmetmiş. Zaten ortaklardan birçoğu birbiri aleyhine haksızlık ve zulme sapar. İman edip hakka ve barışa yönelik işler yapanlar böyle değildir. Ama onlar da pek azdır." Davûd, kendisini imtihan ettiğimizi düşündü; hemen Rabbinden af diledi; rükû ederek yerlere eğildi ve Allah'a yöneldi.
* *
38. Sâd - 34: Ve le kad fetenna süleymane ve elkayna ala kürsiyyihi ceseden sümme enab
Meal: Yemin olsun ki biz, Süleyman'ı imtihan ettik, tahtının üstüne bir ceste bıraktık da o, tövbe ile Allah'a yöneldi.
* *
39. Zümer - 17: Vellezinectenebüt tağute ey ya'büduha ve enabu ilillahi lehümül büşra fe beşşir ibad
Meal: Tağuttan, ona kulluk etmekten kaçınıp Allah'a yönelenlere müjde var. Muştula kullarına!
* *
60. Mümtehine - 4: Kad kanet lekum usvetun hasenetun fiy ibrahiyme velleziyne me'ahu iz kalu likavmihim inna bureau minkum ve mimma ta'budune min dunillahi keferna bikum ve beda beynena ve beynekumul'adavetu velbağdau illa kavle ibrahiyme liebiyhi leestağfirenne leke ve ma emliku leke minallahi min şey'in rabbena 'aleyke tevekkelna ve ileyke enebna ve ileykelmesiyru.
Meal: İbrahim'le, beraberinde olanlarda sizin için çok güzel bir örnek vardır. Hani, onlar toplumlarına şöyle demişlerdi: "Biz sizden de Allah dışındaki kulluk ettiklerinizden de uzağız. Sizi tanımıyoruz. Sizinle bizim aramızda, siz Allah'a, yalnız Allah'a inanıncaya kadar, sürekli düşmanlık ve nefret olacaktır." Ancak İbrahim babasına şöyle demişti: "Senin için hep af dileyeceğim ama Allah'tan sana gelecek şeyi geri çevirme gücüm yoktur. Ey Rabbimiz! Yalnız sana güveniyoruz, yalnız sana yöneliyoruz! Dönüş yalnız sanadır!"
* *
11. Hûd - 88: Kale ya kavmi eraeytüm in küntü ala beyyinetim mir rabbi ve razekani minhü rizkan hasena ve ma üridü en ühalifeküm ila ma enhaküm anh in üridü illel islaha mesteta't ve ma tevfikiy illa billah aleyhi tevekkeltü ve ileyhi ünib
Meal: Dedi: "Ey toplumum! Ya ben Rabbimden bir beyyine üzerindeysem, bana lütfundan güzel bir rızık vermişse!... Size yasakladığım şeylerde, size söylediğimin aksine davranmak istemiyorum. Gücüm ölçüsünde barış ve iyilikten başka bir şey de istemiyorum. Başarım ancak Allah'ın desteğiyledir. Yalnız O'na güvendim ben, yalnız O'na yöneliyorum."
* *
40. Mü'min - 13: Hüvellezi yüriküm ayatihi ve yünezzilü leküm mines semai rizka ve ma yetezekkeru illa mey yünib
Meal: O odur ki size ayetlerini gösteriyor ve sizin için gökten bir rızık indiriyor. O'na yönelenden başkası öğüt alamaz.
* *
42. Sûrâ - 10: Ve mahteleftüm fihi min şey'in fe hukmühu ilellah zalikümüllahü rabbi aleyhi tevekkeltü ve ileyhi ünib
Meal: Herhangi bir şeyde ihtilafa düştüğünüzde onun hükmü Allah'a bırakılır. İşte budur Rabbim olan Allah! Yalnız O'na güvenip dayadım; yalnız O'na yönelirim ben.
* *
42. Sûrâ - 13: Şeraa leküm mined dini ma vessa bihi nuhav vellezi evhayna ileyke ve ma vessayna bihi ibrahime ve musa ve iysa en ekiymüd dine ve la teteferraku fih kebüra alel müşrikine ma ted'uhüm ileyh allahü yectebi ileyhi mey yeşaü ve yehdi ileyhi mey yünib
Meal: Sizin için, dinden, Nûh'a önerdiğini, sana vahyettiğini, İbrahim'e, Mûsa'ya ve İsa'ya önerdiğimizi şöyle diyerek kanunlaştırdı: "Dini dosdoğru tutun; onda bölünüp fırkalara ayrılmayın!" Onları çağırdığın bu tutum, şirke bulaşanlara çok ağır gelmiştir. Allah, dilediğini kendisi için seçer ve hakka yönelenleri kendisine iletir.
* *
39. Zümer - 54: Ve enibu ila rabbiküm ve eslimu lehu min kabli ey yetiyekümül azabü sümme la tünsarun
Meal: Azap yakanıza yapışmadan Rabbinize dönüp O'na teslim olun. Sonra size yardım edilmez.
Yasar Bey bu Ayet'te "dönmek" 'i tercih etmis, digerlerinde yer alanlar:
- Rabb'inize yönelin - Ve Rabbınıza yönelin - Azab size gelip çatmadan evvel, Rabbinize yönelip-dönün - Azap size gelmeden önce, Rabbinize yönelin - Rabbinize yönelin
* *
11. Hûd - 75: İnne ibrahime le halimün evvahüm münib
Meal: İbrahim, gerçekten yufka yürekli bir insandı; herkes için ah eder, içini çekerdi, yalvarıp yakarırdı.
Alternatif ceviri(Tefhimü-l Kuran): Doğrusu İbrahim, yumuşak huylu, duygulu ve gönülden (Allah'a) yönelen biriydi.
* *
30. Rûm - 31: Münibine ileyhi vettekuhu ve ekiymus salate ve la tekunu minel müşrikin
Meal: O'na yönelmiş kişiler olarak O'ndan sakının! Namazı kılın ve sakın şirke sapanlardan olmayın.
Ve 33'cü Ayet: Ve iza messen nase durrun deav rabbehüm Münibine ileyhi sümme iza ezakahüm minhü rahmeten iza ferikum minhüm bi rabbihim yüşrikun
Meal: İnsanlara bir zorluk dokunduğunda, Rablerine yönelerek O'na yakarırlar. Sonra onlara bir rahmet tattırınca bakarsın ki, içlerinden bir grup Rablerine ortak koşuyor.
* *
34. Sebe' - 9: E fe lem yerav ila ma beyne eydihim ve ma halfehüm mines semai vel ard in neşe' nahsif bihimül erda ev nüskit aleyhim kisefem mines sema' inne fi zalike le ayetel li külli abdim münib
Meal: Onlar, önlerinde ve arkalarında, gökten ve yerden neler var, görmediler mi? Dilesek onları yere batırırız, ya da üzerlerine gökten parçalar düşürürüz. Hiç kuşkusuz, bütün bunlarda Allah'a yönelen her kul için mutlak bir ibret vardır.
* *
39. Zümer - 8: Ve iza messel insane durrun dea rabbehu müniben ileyhi sümme iza havvelehu ni'metem minhü nesiye ma kane yed'u ileyhi min kabül ve ceale lillahi endadel li yüdille an sebilih kul temetta' bi küfrike kalilen inneke min ashabin nar
Meal: İnsana bir zarar/zorluk dokununca, Rabbine yönelerek O'na dua eder. Sonra ona bir nimet lütfettiğinde, önceden O'na yalvarmakta olduğunu unutur, O'nun yolundan saptırmak için Allah'a eşler, ortaklar isnat eder. De ki: "Birazcık nimetlen küfrünle! Hiç kuşkusuz, sen, ateş halkındansın."
* *
50. Kaf - 8: Tebsiratev ve zikra li kulli abdim munib
Meal: İbretle bakılası, gönüller açıcı şeyler olarak; hakka yönelen her kula öğüt olarak.
Ve 33'cü Ayet: Men haşiyer rahmane bil ğaybi ve cae bi kalbim munib
Meal: Görmediği halde Rahman'dan ürperen ve Allah'a yönelik bir kalp getiren herkese...
"Enabe" kavrami Türkce'mizde hangi kelimeye yakin, öncelikle bunu anlamaya calisiyorum; ve bazi mealcilerin neden farkli kavramlar arasinda gelip gittigini. Acaba kendi dilimizde iki tür kelime es anlamlilik arz ettiginden midir?
Özetle:
Salât'a yönelmek anlamini yüklememizin disinda, Kur'an-da ayni anlami karsilayan bir kelime var midir ve bu kavram meallerden cikan sonuclara göre Enabe' midir? Yoksa beni yaniltan bir ayrintimi var.
Hâl böyledir farz edersek, pesinen yine diger soruya geciyorum, iki kavrami ayni anlamda kullanmakla hata etmis olmaz miyiz?
Hayirli geceler ve Saygilar
|
|
|
Selam Kardeşim. Aşağıdaki metinde Kevser Suresinin açıklamasında "Fe-Salli LiRabbike" Bölümünün açıklamasında bahsettiğin konu ile ilgili bir şeyler yakalanmış gibi. Okumanı öneririrm. Bir bölümünü alıntı yapıyorum. Saygılar Sunarım.
http://www.istekuran.com/index.php?page=176dc03baec48a336496 710a029fcef2&id=19
Bu konunun saptırılması ya da cehalet yüzünden yanlış anlamlandırılmasının sonucu bir de; “salâvat getirme/ salâvat-ı şerife okuma” ortaya çıkmıştır. Bugün için piyasadaki bütün ilm-i hal kitaplarına göre; “Allahümme salli… ya da bunun değişik versiyonlarını söylemek” demek olan “salâvat”, Kur`an`da bambaşka bir anlamda kullanılmıştır. Ne gariptir ki, Kur`an`ı değil de rivayetleri ön plâna çıkaran bu kitaplar da kendi uydurdukları “salâvat” kavramını Kur`an`a, Ahzab suresinin 56. ayetine dayandırdıklarını iddia etmektedirler. Ama onların Türkçe diye sundukları da Arapça olduğundan kimse sözcüklerin gerçek anlamlarını öğrenememekte ve gerçekler, yalan ya da cehalet örtüsü altında kalmaktadır. Yukarıda yaptığımız tahliller ışığı altında konunun anahtarı olan ayet şudur:
Ahzab; 56: Şüphesiz Allah ve melekleri peygamberi destekliyorlar/
ona yardım ediyorlar/ onun için gerekeni yapıyorlar.
Ey müminler! Siz de ona destek olun/ ona yardım edin/
onun için gerekeni yapın ve
onun güvenliğini tam bir güvenlikle sağlayın!
|
Yukarı dön |
|
|
Turk_Ibrahim Uzman Uye
Katılma Tarihi: 15 ekim 2006 Yer: Turkiye Gönderilenler: 340
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
İlk mesajınızı okumadan yazmıştım. Zaten ulaşmışsınız. Ama Birlikte aynı güzellere ulaşmak bir zevk. Saygılar.
|
Yukarı dön |
|
|
Turk_Ibrahim Uzman Uye
Katılma Tarihi: 15 ekim 2006 Yer: Turkiye Gönderilenler: 340
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Sinan_25 Yazdı:
Allah'in kullarina Salât ettigini düsündügümde gayet mantikli. |
|
|
Bu sözcükte "Sahiplenme-Destekleme" içeren birşeyler gizli bence. Sadece "yönelme" ile kayıtlı bir kelime olduğunu sanmıyorum.
En Doğrusunu Allah bilir.
|
Yukarı dön |
|
|
|
|