Müceddid Katilimci Uye
Katılma Tarihi: 27 mart 2007 Yer: Turkiye Gönderilenler: 51
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Bismillahirrahmanirrahim..
Şakkı Kameri inkar edenlere cevaptır..
Sure-i Kamerde :
1-Saat yaklaştı ve ay yarıldı
2-Onlar bir ayet görürlerse yüz çevirirler ve süregelen bir büyüdür derler
3-Ve yalanlayıp kendi heveslerine uyarlar.Ve her iş kararlaşmıştır ,
4-Andolsun ki onları vazgeçirecek nice önemli haberler gelmiştir
5-ki bunlar gayesine ermiş bir hikmettir.Fakat uyarılar fayda vermiyor..
Bu sureyi celile de çok meseleler var biz birkaçına değineceğiz..
1-)Saat yaklaştı ve ay yarıldı bahsi: Burada kesinlikle vaat edilen saat kıyamet saati değildir..Nitekim bunun kanıtı hem bundan önceki sürede hem de bu süre içindedir..en- Necmin 57. ayetindeki ‘’Yaklaşan yaklaştı’’ ayetinde neyin yaklaştığı da ondan sonraki süre olan kamerde ortaya çıkıyor..Bir ikincisi el-kamer 46. ayetteki ‘Bilakis kıyamet onlara vaat edilen asıl saattir ve o saat daha belalı ve acıdır’..Asıl saatin ne olduğu ortada dolayısıyla saat yaklaştı lafzı burada kıyameti ifade etmez..Buradan kasıt kıyametin yaklaştığıdır yaşlı dünyanın her gün biraz daha kıyamete gittiğinin ifadesidir..Kaldı ki kıyamet lafzı ayette yoktur direk kıyamet lafzı olsaydı sizin itirazlarınız bir parça haklı olabilirdir..Buradaki lafız saattir ve kitapta her saat kelimesi kıyameti ifade etmez.Bu böyledir en doğrusunu Allah bilir..
2-)Şakka fiilinin kullanımı:Sizin de daha önce değindiğiniz gibi Şakka sadece el-kamer’de kullanılmıyor…Mana olarak yarılma,ortadan ikiye yarılmayı karşıladığından filolojik bir izahata gerek duymuyoruz..
3-) 2. ayeti celilenin tefsiri olarak öncelikle
Gerçekleşmemiş bir olay’dan yüz çevrilmez(aksini iddia eden..!)
Gerçekleşmemiş bir olaya büyü denmez (diyecek olan)
Gerçekleşmemiş bir olay yalanlanmaz
Gerçekleşmemiş bir olayı da içine katarak fayda vermiyor denmez..
Ayetin hükmü sarihtir..Aklıyla bir problemi olmayan her insan bunu anlar aksini iddia eden varsa Kur’ana hata izafe etmiş olur..Şakkı kamer meselesi geçmişten beri inançsızların sığınağı olmuştur ama yazık ki hepsinin sonu hüsran..
Nitekim saffat süresinin ayetleri de bu konuya işaret eder
13-Kendilerine öğüt verildiği zaman öğüt almazlar.
14-Bir mucize görseler alay ederler
15-Bu apaçık bir büyüdür derler
14. ayetteki ‘’Ayet ‘’ lafzı ile el-kamerdeki ayet lafzı aynı manadadır.Zira olmamış bir meseleye büyü denmeyeceğini daha önce ifade etmiştik…
4-)Süreyi kamerin mucizeyi ifade ettiği en kuvvetli nokta da 9.ayetten sonra yalanlanmış peygamberlerden bahsedilmesidir..Onların inanmaması büyücü demeleri haliyle hz.Peygamberi şaşırtmıştır bunun üzerine kavimlerden örnek verilmiştir.Kaldı ki firavun’un gözünün önünde mucize gösteren peygambere inanmamasından bahsedilmesi aklı olana yeter de artar da..
43.ayette şimdi sizin kafirleriniz onlardan daha mı iyiler denilerek İnkar edenlerin durumlarının mukayesesi yapılıyor.Demek ki ortada bir olgu var mevcut olmayan bir durum gerçekleşmemiş bir durum için bunca örnek ve ifade verilmez..Bu böyledir iddianız batıldır uydurabildiğiniz kadar uyduruyorsunuz..
Gelelim olayların hadis boyutuna :
3285- İbn Mes’ûd (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Biz Minâ’da, Peygamber (s.a.v) ile beraber iken ay bir parçası Hıra dağının ötesine diğeri de berisine olmak üzere ikiye bölündü. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.), şâhid olunuz buyurdu ve Kamer sûresinin birinci ayetini okudu.” (Buhârî, Menakıb: 27; Müslim, Sıfat-il Kıyame: 17)
3286- Enes (r.a.)’den rivâyet edilmiştir. Dedi ki: Mekkeliler, Peygamber (s.a.v)’den bir mucize istediler, Ay Mekke’de yarıldı ve Kamer sûresi 1-2. ayetleri indi: “Kıyamet saati yaklaştı ve ay yarıldı. O inkârcılar bir mucize görseler, hemen yüz çevirirler de; “Hep olagelen bir büyüdür” derler.” Ayette geçen “Müstemir” kelimesine geçici anlamı verilmiştir. (Buhârî, Menakıb: 27; Müslim, Sıfat-il Kıyame: 17)
3287- İbn Mes’ûd (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.) zamanında ay ikiye bölündü. Rasûlullah (s.a.v.)’de şâhid olunuz” buyurdu. (Buhârî, Menakıb: 27; Müslim, Sıfat-il Kıyame: 17)
3288- İbn Ömer (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.) zamanında ay ikiye bölünmüştü de bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.), Şâhid olunuz!” buyurdu. (Buhârî, Menakıb: 27; Müslim, Sıfat-il Kıyame: 17)
3289- Cübeyr b. Mut’ım (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Ay, Peygamber (s.a.v)’in zamanda bölünerek şu dağın üzerinde iki parça oldu. Bunun üzerine Mekke müşrikleri, Muhammed bizi büyüledi dediler. Onlardan bazıları da “Bizi büyülediyse tüm insanları da büyüleyemez ya dediler.” (Müsned: 16150)
Abdullah ibn Abbâs(r.a)'tan: O: Peygamber (s.a.v) zamanında ay ikiye bölündü, demiştir(Buhari Kitabul Menakib 27.Bab)
Enes r.a farklı senetlerde rivayet gelmiştir..Bu rivayet mutevatir değildir diyen ilimsiz guruh kendilerini haklı çıkarmak için inkar etmişler..Aynı şekilde ibn-i Mesud’tan da farklı senedlerde rivayet gelmiştir. (ayrıntılar için bknz İbni Kesir Tefsiri el-kamer suresi)
Gelelim hadisleri inkar edenlerin ashaba yönelik fikirlerine..Bu olayı Abdullah bin Mesud r.a kendi gözleri ile görmüş rivayet zaten o şekilde gelmiştir..İbni Abbas ve Enes mucizeyi görmemişler onlar kendi aralarındaki konuşmaları rivayet etmişlerdir..
Zaten onlara ait hadislerdePeygamber zamanında diyor Enes ve İbni Abbas’ın biz gördük dedikleri yok ...Keza Cübeyr bin Mutim de İbni Mesud gibi olaya şahit olan bir diğer sahabedir.
Bu olayı destekleyen bir başka unsur Huzeyfe r.a’nın Medaindeki hutbesinde ‘Uyanık olunuz ki, kıyamet saati yaklaştı ve Peygamber zamanında ay hakikaten yarıldı’ demesidir..
Ve muşrikler bu olaydan sonra kervanlara durumu sormuş kervanlardan birkaçının da olaya şahit olduğunu duymuşlar fakat yine de inkar etmiş ‘’Bunun büyüsü herkesi rehin almış’’ demişlerdir..
Bu konuda Elmalılı Tefsirine başvurulabilir.
Tokat mahiyetinde bir delil :
Rahmetullah el- hindi şu bilgileri vermekte :Fereşne tarihinin on ikinci makalesinde Hind bölgesinin Malibar Halkının bunu gördüğü (yarılmayı) ve kabul ettikleri bu olayın meydana gelmesinden sonra civardaki Hint Mecusilerinin beldelerine bildirdikleri belirtilir..Hafız el- Mizzi’de İbni Teymiyye’den bazı seyyahların hind diyarında üzerinde’’Ayın İkiye bölündüğü gece yapıldı’’ yazısı bulunan bir yapı bulunduğunu kaydeder..(İzharul Hak II. 102)
İtiraz edenler biraz düşünsün saniyelik bir olayı dünyadaki herkesin görmesi imkansızdır..Kaldı ki ay belli yörelerde görülür belli yörelerde görülmez o zamanlar teleskopta yok baksınlar (allahım nelerden bahsedecek hale geldik).Hem Bu olay gece gerçekleştiği için çoğu insan yataklarında muhtemelen koyun sayıyor vaziyetindeydi dolayısıyla görmeleri imkansız..Fakat güneydoğu asya’daki memleketlerden malabar’ın tarihlerinde böyle bir vak’aya rastlanıyor..Bu tarihlerde bir Malabar Mihracesinin o gece manzarayı gördüğü kaydedilmiştir.
Arabistanda bölünen ayın görülebileceği en uygun yer Hindistanın güneyidir..Anlık bir olayın dünyaya yansımamasından dolayı inkar edenler ancak gafletlerinin kurban olurlar..
Siz artık uydurmaktan inkar etmekten dolayı öyle bir mekanizma sahibi olmuşsunuz ki gözünüze sokulacak derecede ifadeleri net yazsak bile inkar ediyorsunuz.
Şimdi biriniz çıkacak o tarihleri de yaz filan diyecek iyi biliyorum..Biz kimsenin dininin bekçisi değiliz inanmak isteyen adam her şekilde inanmaya çalışır inanmak için delil arar yok inkar edecek adamın yöntemi bellidir ..’’Kıvırmak’’..
|
yener Newbie
Katılma Tarihi: 23 ocak 2007 Yer: Turkiye Gönderilenler: 3
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
İNŞİKAK-İ KAMER HADİSESİ
Yukarıdaki yazılarda inşikak-i kamer hadisesi peygamber efendimiz zamanında gerçekleşip gerçekleşmediği konusunda değişik görüşler serd edildi. Bazı müfessirler de bu olayın gerçekleşmediğini, kıyamet koparken gerçekleşeceğine dair görüşler ortaya koymuşlardır. Bu olayın gerçekleşmediğini iddia edenler, hadislerin güvenirsizliğinden bahsetmişler ve hadisleri yok sayarsak sırf ayetten böyle bir olayın gerçekleştiği manasının çıkarılamayacağını savunmuşlardır. Ben de zaten hadislere pek güvenemem, çünkü bu konuda rivayet edilen hadisler hem K.Kerimle hem akıl ve mantıkla çelişmektedir. K.Kerim Hz. Peygambere K.Kerimden başka mücize verilmediğini söylerken hadisler bu ve buna benzer bir sürü mücize izafe ederler Peygamber efendimize. Bu olay bence gerçekleşmiştir fakat bir mücize olarak değil. Bazı ravilerin dediği gibi müşriklerin istemesi ve Peygamber efendimizin parmağıyla işaret etmesi neticesinde değil, tabii bir olay olarak vukua gelmiştir. Fakat orda oturanlar içinde olayı ilk gören Peygamber efendimiz olmuş, O da “şahit olun” diyerek yanındakilere göstermiştir. Oradaki müşrikler de kendilerine mücize gösterildiğini sanarak inkar etme yoluna gitmişlerdir. Hadislerin hepsini yok saysak bile ayetlerin manası, bizi bunun vuku bulduğu kanaatine zorunlu olarak götürmektedir. Burada sayın Müceddit kardeşimizin tezlerini koymak yerinde olacaktır:
3-) 2. ayeti celilenin tefsiri olarak öncelikle
Gerçekleşmemiş bir olay’dan yüz çevrilmez(aksini iddia eden..!)
Gerçekleşmemiş bir olaya büyü denmez (diyecek olan)
Gerçekleşmemiş bir olay yalanlanmaz
Gerçekleşmemiş bir olayı da içine katarak fayda vermiyor denmez..
Bu konuda, ayetlerin siyak ve sibakına da dikkat ederek anladığımı yazdım, doğrusunu en iyi Allah (cc) bilir.
İNŞİKAK-İ KAMER HADİSESİ2 KAMER SÜRESİ Kur’an sırası :54 İniş sırası :37 Ayet sayısı :55 İndiği dönem : Mekke
54-el-KAMER Bismillâhirrahmânirrahîm Mekke’de inmiştir, 55 (ellibeş) âyettir. 1. Saat (yani, dünyanın sonu ) yaklaştı, ay da yarıldı. 2. Onlar bir belge görürlerse hemen yüz çevirirler ve: Eskiden beri devam ede gelen bir büyüdür, derler. 3. Yalanladılar ve kendi heveslerine uydular. Halbuki her işin ulaşacağı yeri vardır. [veya;Halbuki, her emir, yerini bulacaktır.] 4. And olsun onlara, kötülükten önleyecek nice önemli haberler gelmiştir. 5. (Bu), üstün bir hikmettir. Ancak (yüz çevirene) uyarılar fayda vermiyor. 6. Çağıranın görülmemiş bir şeye çağırdığı gün, sen de onlardan yüz çevir.
7. Sanki etrafa yayılmış çekirge sürüsü gibi bakışları perişan (utançtan yere bakar) bir halde kabirlerden çıkarlar. 8. (O esnada ) dâvetçiye koşarlarken kâfirler: Bu, çok çetin bir gündür! derler. 9. Onlardan önce Nuh’un kavmi de yalanladı, hem de kulumuzun yalancı olduğunda ısrar ederek: O, delirdi, dediler. Ve (Nuh, davetten vazgeçmeye) zorlandı.
KELİMELER: -Karube= yakın olmak, yakınlaşmak. “Karrebe”= yaklaştırmak.” -İkterebe”= yaklaşmak. -Essa’at= Dünyanın sonu, kâinattaki mevcut düzenin bozulup ecramın dağılması -Kıyamet= Ayağa kalkış. Yani, bütün insanların diriltilip mezardan çıkarılması ve ondan sonraki zaman. Bazı kitaplarda “saat” ile “kıyamet”ı karıştırırlar. “Saat”, mevcut düzenin, yani bu kâinatın yıkılmasıdır. “Kıyamet” ise; Cenab-i Hak tarafından yeni bir düzen ve yeni bir kâinat kurup insanların, hesaba çekilmek üzere, diriltilip mezardan kaldırılmasıdır. -Şakka= yardı. -İnşakka= yarılmak, çatlayıp ayrılmak.
1. Saat (yani, dünyanın sonu ) yaklaştı, ay da yarıldı. Burada akla gelen bir takım sorular vardır: 1-Ay gerçekten yarıldı mı, yoksa ilerde, dünyanın sonu geldiğinde mi yarılacak? 2- Ayın yarılması ile dünyanın sonunun gelmesi arasında ne münasebet vardır? Yani, ayın yarılması, dünyanın sonunun yaklaştığını nasıl gösterir? 3- Hz. Muhammed (as) zamanında, bu sürenin indiği sıralarda ay yarıldı ise, niçin bu olay tarihe mal olmamıştır? Niçin bu güne kadar, böyle bir olayın olduğu, söylenerek gelmemiştir? İşte, bütün bunların cevabını vermeye çalışacağız. 1- Ay, kesin olarak ayrılmıştır, ayet’in metni de bunu , kesin olarak ifade etmektedir. Bazı müfessirlerin : “bu yarılma ilerde, dünyanın sonu geldiğinde vukua gelecektir, mazi siğası ile (ay yarıldı) denmesi, yarılacağının kesin olmasındandır, K. Kerimde, buna benzer bir çok örnekler de vardır.” deseler de , bu, ayetin metnine uygun değildir. 3. Sorunun cevabını veremedikleri için bu yola sapmaktadırlar. Başta, müşriklerin ahiret konusundaki inançlarını belirtmekte yarar vardır:
A) Müşrikler dünyayı, dünya ve kâinattaki bu düzeni ebedi kabul ediyorlardı. “İnsanlar gelir, gider, yerlerini çocukları doldurur, fakat bunun sonu olmaz. Bu, ezelden beri böyle gelmiştir ve böyle gidecektir.” derlerdi.
B) İkinci bir iddiaları da, kıyamet gününün gelmeyeceği idi. Yani, “insanlar tekrar diriltilmeyecektir, böyle bir şeyin olması da mümkün değildir.Hesap, kitap, cennet, cehennem diye bir şey yoktur. Bunlar, eski insanların masalıdır.” Derlerdi. Yukarıdaki Ayet-i Kerime, birinci iddialarını, delilini de göstererek ret ediyor:” Siz kâinatın ebedi olduğunu, böyle gelmiş ve böyle gideceğini iddia ediyorsunuz ama, görüyorsunuz ki, öyle gitmiyor. Çünkü, gözünüzün önünde ay parçalandı, gerçi şimdilik tekrar bir biriyle kavuştu ama, her zaman bu şans olmaz, yarın da başka bir gök cisminin başına gelebilir bu olay, öbür gün de dünyanızın (yer kürenizin)…Demek ki bu kâinat ve bu düzen ebedi değildir.” denmektedir. Bu konudaki hadis rivayetlerine gelince, 5-6 kanaldan rivayetler vardır, hepsi de aşağı yukarı bir birinin aynıdır, bir tanesi hariç: O da, Enes b. Malik’ten gelen hadis. Bu zat, olayın müşriklerin bir mücize istemesi üzerine “inşikakı- kamer” hadisesinin vuku’a geldiğini söyler. Diğerleri ise, yani: Hz. Ali, İbini Mesud, İbni Abbas, İbni Ömer, Hüzeyfe, Enes b. Malik, Cübeyr b. Müt’im gibi sahabeler: Hicretten 5 sene önce, mehtaplı bir gecede Minada otururlarken ay ikiye ayrılmış, ilkin Hz. Muhammed bunu görmüş, “şahit olun, şahit olun “ diyerek hepimize göstermiştir. Fakat müşrikler, bunun, Hz. Muhammad’in mucizesi olduğunu sanarak : “bu bir büyüdür, gözümüzü büyüledi, dışarıdakileri de büyüleyecek halı yok ya, onlara soralım” dediler, sordular, onlar da doğrulayınca inkâr ve ret yoluna gittiler.
1483: Abdullah ibni Mesud (RA.) den gelen bir rivayette şöyle demiştir:Resulüllah (SAS) zamanında ay ikiye bölündü de Nebi (SAS) :”şahit olunuz!” buyurmuştur. Yukarda adı geçen sahabilerden İbni Mesud, Cübeyr ve Hüzeyfe (RA) hadiseyi bizzat görüp yaşayanlardandır. Bunlardan hiç birisi, müşriklerin isteği üzerine gösterilmiş bir mucize olduğunu söylememiştir. Demek bu, tabii bir olaydı, fakat hadiseyi Peygamber Efendimiz gösterince müşrikler kıyameti kopardılar, bunun, mucize olarak gösterildiğini sanarak inkâr etmeye,” bu da, eskiden beri süre gelen sihirler gibi bir sihirdir” demeye başladılar. Halbuki bu, bir mucize olarak gösterilmiş değildi. Bazı mütedeyyin insanlar, bunun Peygamber Efendimizin bir mucizesi olmadığını söylemekten rahatsız oluyorlar, halbuki bunun, bir mucize olup olmaması onun şanına ne bir şey ekler, ne de bir şey eksiltir. Onun en büyük mucizesi K. Kerim’dir, O, bütün dünyaya mucize olarak yeter. Her şeyin gerçeği daha güzeldir, hiçbir yakıştırma, hayır getirmez..
Şimdi 2. Sorunun cevabına gelelim: 2-Ay’ın yarılmasının, saatın (yani dünyanın sonunun ) yaklaştığını nasıl gösterir? Bu olayın, dünyanın sonunun yaklaştığına nasıl delalet ettiğini bu günkü bilgilerle maalesef izah edemeyeceğim ama, izah edilebileceği gün de sanırım pek uzak olmayacaktır. İkinci şıkkına gelince; yani, dünyanın bir sonu olduğuna delaleti ise çok sarihtir, hatta izaha bile pek lüzum yok gibi. Şöyle ki: “ Ay, ezelden beri, hiçbir arızaya uğramadan geliyordu, bu durumuna bakarak onu da ebedi sanmağa başlamıştınız ama, öyle olmadığını gözünüzün önünde parçalanarak şahit oldunuz. Bundan böyle dünya için de öyle düşünemeyeceğinizi anladınız, çünkü, Ay’ın başına gelen de Yer’in başına gelebilir.” denmektedir. Peki, bu olay nasıl olmuş olabilir? Bu günkü şartlarda onu izah etmek pek zor olmayacaktır. Bu günkü bilgilere göre Ay’da atmosfer yoktur. Atmosfer olmayınca ay, gök cisimlerinin bombardımanına açık hedef halında demektir. Ay üzerinde, çarpan gök cisimlerinin açtığı çok miktarda derin ve geniş kraterler mevcuttur. Büyük bir ihtimal o gece Ay’a büyükçe bir gök cismi çarpmış, bu çarpmanın etkisiyle Ay’dan büyük bir parça kopararak bir miktar uzaklaştırmış, kütlelerin çekim kanununa dayanarak tekrar birleşmişler olabilir. 3-“Bu olay (yani inşikakı kamer hadisesi) olmuşsa neden dünyaya mal olmamıştır? Bu kadar büyük bir hadiseden dünya nasıl bigâne kalabilir?”diyebilirsiniz. a) Bu olayı görebilmek için o anda dışarıda olmak gerekir, çünkü bu ayrılık uzun sürmedi. b) Dışarda olmak ta yeterli değil, o anda mehtabı, en azından gök yüzünü seyir eder vaziyette olmak gerekir, çünkü, o kadar insan dışarıda olmasına rağmen Peygamber Efendimiz göstermeden önce, kimse olayın farkına varmamıştır. c) Görenler de, Peygambere inanmamız gerekecektir korkusu ile inkâr yoluna gitmiştir. d) Hadise uzun sürmediği için,görenler de ne olup bittiğini doğru dürüst anlayamadan ay, eski durumuna gelmiş, görenler şaşa kalmış, görmeyip de duyanlar inanmamış, böylece unutulup gitmiştir. Günümüzde bile, ufo gördüklerini söyleyenler, görüntülerini kameraya almalarına rağmen hiç de inandırıcı olamadılar ve onların söylediklerini de pıyasaya alıp ta anlatana rastlayamazsın. Bir de o günün şartlarını bir düşünün, kim inanırdı görmeden böyle bir olaya? Üstelik görenler bile tereddütte kalabiliyor böyle kısa süren hadiseler karşısında.. Dolayısıyla, “inşikakı kamer hadisesi” olduysa, neden dünyaya mal olmadı , demeye kimsenin hakkı yoktur sanırım.
2. Onlar bir belge görürlerse hemen yüz çevirirler ve: “(Bu da), süregelen (sihirler gibi ) bir sihirdir “ derler. [Bu da, eskiden beri süre gelen sihirler gibi bir sihirdir, bunun onlardan ne farkı vardır ki buna ayrı bir kudsiyet ve üstünlük atf edelim?] [Daha önce de belirttiğimiz gibi, Hz. Peygamber, “şahit olun, şahit olun” deyip Ay’ın ikiye bölündüğünü gösterince, peygamberliğini ispat için kendilerine mücize gösterildiğini sandılar, hemen, “bu da eskiden beri gösterile gelen sihirlerden bir sihirdir” diyerek yalanlamaya başladılar. Halbuki bunu, mücize olarak takdim etmiş değildi. ] 3. Yalanladılar ve kendi heveslerine uydular. Halbuki her işin ulaşacağı yeri vardır. [veya;Halbuki, her iş, olacağına varacaktır.] [Peygamberi ve dolayısıyla getirdiği kıyamet ile ilgili haberleri yalanladılar, böylece nefislerinin heveslerine uygun hareketlerine devam ettiler. Halbuki her iş, olacağına varacaktır, onların yalanlamasıyla o iş, aksayacak değildir. Çünkü, yalanlamakla bir işin veya bir olayın vuku’una mani olunamaz.] 4. Andolsun, onlara, kötülükten önleyecek nice önemli haberler gelmiştir. [Hukuk tanımadan sorumsuzca yaşayanların başlarına gelen belalar, kendilerinin de bunun dışında tutulmayacağına dair uyarılar gelmiştir.] 5. (Bu), üstün bir hikmettir. Ancak (yüz çevirene) uyarılar fayda vermiyor. [Demek bunlar, uyarıldıkları şeylerle karşı karşıya gelmeden önce, uyarılara kulak asmak istemiyorlar.] 6.Öyleyse, sen de onlardan yüz çevir; o çağırıcının görülmemiş, tanınmamış bir şeye çağırdığı gün. [Bu gün, kendi menfaatları için yaptığın uyarılara kulak asmayanlara, uyardığın şeylerle yüz yüze geldikleri gün, yapacakları feryat ve imdat çağrılarına o gün, sen de kulak asma. ] 7. Ki, gözleri önlerine düşmüş,(kederli ve üzgün gözlerle) kabırlarından çıkarlar; sanki onlar, (ruzgâr tarafından savrulup) dağılmış çekirgeler. 8. Boyunlarını uzatmış çağırana doğru koşacaklar. Kâfirler: “Bu, ne çetin bir gündür!” derler. [Bu gün çağrılara aldırmayan bu gibi kişiler o gün, çağıranın çağrısına, ne kadar itaatkâr olduğunu gösterircesine başını uzatmış olarak koşacaklar ve sonunda kâfirler, yani heva ve heveslerine ters düşen konularda idrâklarını kapatanlar, artık gerçeklerle yüz yüze gelince:” bu, ne çetin bir gündür” diyecekler. Fakat bu itiraf, bu teslimiyet ne işe yarayacak?..]
|