Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Selam sevgili Malik Bin Nebi kardeşim!
İnsanı uyaran şeyler nelerdir, yada Allah’ın elçileri neyi ifade ediyor?
Allah’ın elçileri bir koldan gelmez birçok koldan gelir, uyarısı da tek yönlü değildir.. nasıl ki ayetleri sadece Mushaf’ta olan olmadığı gibi.. Onlara ayetlerimizi ufuklarda ve öz benliklerinin içinde göstereceğiz. Ta ki, onun hak olduğu kendilerine ayan-beyan belli olsun. Kendisinin herşey üzerinde bir tanık oluşu, senin Rabbine yetmez mi? 41/Fussilet/53
Birinci elçi insanın kendi fıtratı. Allah insanın fıtratına doğruyu yanlıştan, sağlamı çürükten, yararlıyı zararlıdan, lehine olanı aleyhine olandan vb.. ayırma yetisi yerleştirmiştir. Bunu yönlendirme ve yönetme de insanın kendi eline verilmiştir. Hani Rabbin, âdemoğullarından, bellerinden zürriyetlerini alıp onları öz benliklerine şahit tutarak sormuştu: "Rabbiniz değil miyim?" Onlar: "Rabbimizsin, buna tanıklık ederiz." demişlerdi. Kıyamet günü, "biz bundan habersizdik" demeyesiniz. 7/Araf/172
Zaten insan birinci dereceden bundan sorumludur. Çünkü insan Allah’ın gönderdiği peygamberlere bu birinci elçi vasıtasıyla (vicdanında değerlendirir iç muhasebesini yapar ve öyle) iman eder. İman etmediği zaman sorumlu (kâfir) olur.
Eğer fıtrattaki bu özellik olmasaydı peygamberlere inanmayanlar sorumlu olmazdı. Çünkü kâfirler Müslümanlar gibi Kuran’ın içeriğinden sorumlu değillerdir, Kur’an’a inanmamakla sorumludurlar. Altını çiziyorum bu birinci elçi (vicdanları) sebebiyle sorumludurlar.
İkinci elçi evrensel ahlak ilkeleri. İnsan hayatı boyunca yaşadığı olaylardan tecrübe/ders alır, tecrübelerden süzülüp gelen bir atasözü “bir musibet bin nasihatten evladır” gerek kendinden önceki toplumların bıraktığı, gerekse kendi yaşadığı tecrübeler, insana bazı ahlaki değerleri tespit etme imkânı sağlar. De ki: "Yeryüzünde dolaşın da öncekilerin sonunun nasıl olduğuna bir bakın! Onların çoğu şirke sapan insanlardı." 30/Rum/42
Evlerinde-yurtlarında dolaşıp durdukları nice nesilleri, kendilerinden önce helak etmiş olmamız onlara yol göstermedi mi? Kuşkusuz, bunda ibretler vardır. Hala işitmiyorlar mı? Görmediler mi ki biz, çorak toprağa suyu salıyoruz da onunla ekinler çıkarıyoruz; hem hayvanları yiyor ondan hem kendileri. Hala görmüyorlar mı? 32/Secde/26,27
Üçüncü elçi kozmik akış. Evrende işleyen yasalar, fizik kuralları bugün insanoğlu küresel ısınmanın zararlarını hesaplıyor önlem almaya çalışıyor, çünkü işleyişe çomak sokuyor.
Şu bir gerçek ki göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelişinde, insanların yararı için denizde yüzüp giden gemilerde, Allah'ın gökten suyu indirip onunla, ölümünden sonra toprağı dirilterek üzerine tüm canlılardan yaymasında, rüzgârların bir düzen içinde yönden yöne çevrilmesinde, gök ve yer arasında bir hizmete memur edilen bulutlarda, aklını işleten bir topluluk için sayısız izler-işaretler-ibretler vardır. 2/Bakara/164
Yaptıklarının bir kısmını tatsınlar diye insanların kendi ellerinin kazandığı şeyler yüzünden karada ve denizde fesat ortaya çıktı. Umulur ki onlar hakka dönerler. 30/Rum/41
Dördüncü elçi bilimler ve keşifler. Bilim ilerledikçe keşifler yapıldıkça arınmaya niyeti olanların imanı artar, “Rabbim sen bunları boşuna yaratmadın” der. Hiç görmediler mi, Allah, yaratmayı nasıl başlatıyor, sonra onu tekrarlıyor/yeni baştan yapıyor. Kuşkusuz, bu, Allah için çok kolaydır.
De ki: "Yeryüzünde dolaşın da yaratılışın nasıl başladığına bir bakın. İleride Allah öteki oluşmaya da vücut verecektir. Allah, herşeye Kadir'dir.29 /Ankebut/19,20
Göğün atmosferine uygun yaratılmış kuşları görmüyorlar mı? Onları ALLAH'tan başkası tutmaz. Bunda inanan bir toplum için elbette ayetler vardır. 16/Nahl/79
Gece ile gündüzün birbiri ardınca gelmesinde, Allah'ın göklerde ve yerde yarattıklarında, O'na karşı gelmekten sakınan kimseler için ayetler vardır. 10/YÛNUS/6
Yeri uzatıp döşeyen ve onda oturaklı dağlar ve nehirler vücuda getiren O’dur. Bütün meyvalardan kendi içlerinde ikişer çift yaratmıştır O. Geceyi gündüze sarıp bürümektedir O. Bütün bunlarda derin derin düşünecek bir topluluk için elbette ayetler vardır. 13/RA’D/3
Beşinci elçi Peygamberler. Allah’ın insanlar arasından seçerek, kitaplar/vahiy gönderdiği resullerdir.
Bu açıklamalardan sonra gelelim soru soru’ya.
malik bin nebi Yazdı:
“şimdi, soru şu, bir kavme şunu şunu demesinler diye bir uyarıcı gelirken, bir baş ka kavme uyarıcı gelmeden yolculuk yapılıyor, kıyamet sahnesinde yer alan ayetlerden öğrendiklerimize göre herkese öğüt alınabilecek kadar bir ömür verildiğine göre, bu iki ayet ve kıyamet anındaki bahsettiğim ayeti bir arada düşününce, imtihan insan ve vahiy arasında nasıl bir anlama faaliyeti yaparız ?”
|
|
|
Sevgili kardeşim! bu soruyu eminim senin gibi ve benim gibi diğer kardeşlerimizin de aklından geçmiştir ve bir kısmı bu sorunun cevabını bulmuş, bir kısmı bulmak üzeredir..
Ben kendi kendime sorduğumda bulduğum cevap şuydu: Şu bilinen bir gerçektir ki Allah’ın gönderdiği mesaj her insana ulaşmıyor, bu geçmişte de böyleydi şimdi de böyle. İsa a.s ölümünden Muhammed a.s gelişine kadarki dönemi geçmişe örnek gösterebiliriz.
Muhammed’den a.s günümüze kadar ise Emevilerin, Abbasilerin, Osmanlıların.. hasılı atalar dininin müntesipleri ve kitap ehli Kuran’la insanlar arasına duvar örmüşlerdir.
Buda gösteriyor ki özel gayreti olmayan insanlar Allah’ın mesajını alamıyor.
Peki mesajı alamayanların durumu ne olacak? işte can alıcı soru bu!!!
Bunları düşünürken insanın aklına başka sorularda geliyor, bebekken, aklı oturmuş oturmak üzereyken, çocukluğunda başına gelen bir olaydan dolayı yarı akılı yarı deli vs..vs..vs.. ve mesaj ulaşmamış insanlar öldüklerinde mahşerde durumları ne olacak?
Her insanın tâir(kuş)ini boynuna bağladık, kıyâmet günü onun için, açılmış olarak bulacağı bir Kitâp çıkarırız: "Kitabını oku, bugün nefsin sana hesapçı olarak yeter!" (deriz).
Kim yola gelirse kendisi için yola gelmiş olur, kim de saparsa kendi aleyhine sapar. Hiçbir günâhkâr, başkasının günâh yükünü taşımaz. Biz elçi göndermedikçe azâb edecek değiliz. 17/İsra/13-15
Ayette geçen “..Biz elçi göndermedikçe azâb edecek değiliz” ifadesi ahirette de geçerliliğini koruyacaktır. Allah herkese verdiği kadarıyla sorumlu tutacak, onlara yukarıda bahsettiğimiz elçiler vasıtasıyla ulaştırdığı kadarıyla mükellef tutacaktır.
“Allâh, kimseye gücünün üstünde bir şey teklif etmez. Herkesin kazandığı iyilik kendi yararına, kötülük de kendi zararınadır….” 2/Bakara/286
Diyelim ki bir insan Allah’ın peygamberleri vasıtasıyla gönderdiği mesajdan habersiz yaşadılar, o zaman ne kadar sorumludurlar?
Birinci elçi insanın kendi fıtratı kişi vicdanının sesini dinlemeli, o hiç kötülüğü söylemez, halk arasında şöyle bir değim vardır “vicdan aynası”. Bir ayette İbrahim a.s putları işaret ederek “onların yardıma ihtiyacı var siz ise onlardan yardım umuyorsunuz” gibi şeyler söyleyip onların vicdan kitabından yine onlara bir ayet okutmuştur. “Kendi vicdanlarına başvurup (içlerinden): "Hakikaten sizler haksızsınız!" dediler.” 21 /Enbiya/64 İnsan fıtratına ters şeyler yapmamalıdır, Ör: Hayat hakkı olan, her canlının yaşam hakkına müdahale etmemesi gibi.
İkinci elçi evrensel ahlak ilkeleri ne ters iş yapmamalı, Ör: zina, hırsızlık, haksız kazanç, cinayet işlememesi gibi vb..
Üçüncü elçi kozmik akış. doğaya ters iş yapmamalı, Ör: bitkilere hormon uygulamamak, israf etmemek, çevresine ve diğer canlılara insaflı davranmak gibi vb..
Dördüncü elçi bilimler ve keşifler. Keşifleri ve bilimi insanların ve doğanın aleyhine kullanmamalı, Ör: kimyasal silahlar yapıp katliam yapmamak gibi vb..
Sonuç olarak bahsettiğimiz elçiler, her an insanı doğruya davet ediyor ve uyarıyor. Uyarılar kendine ne kadar ulaşıyorsa o kadar sorumlu ve mükelleftir. Bu elçiler Allah’ın elçileridir bunlara uymak Allah’tan korkmayı beraberinde getirir. Bu elçilerin sesine ne kadar kulak verilirse o kadar basiretli olur insan. “Ey inananlar, Allah'tan korkarsanız O size iyi ile kötüyü ayırdedici bir anlayış verir, kötülüklerinizi örter ve sizi bağışlar. Allâh büyük lutuf sâhibidir.” 8/Enfal/29
Bunlara uymamakta tersine bir etki yapar. “Kendisini zengin görüp tenezzül etmeyene gelince; Sen ona yöneliyorsun. Onun arınmamasından sana ne?” 80/Abese/5-7
Fakat onların kalpleri, bundan gaflet içindedir. Onların bundan başka (birtakım pis) işleri daha var ki, onlar hep o işler için çalışırlar. Nihayet varlıklılarını azap ile yakaladığımız zaman, hemen feryada başlarlar. "Bugün artık feryat etmeyin, bize karşı size yardım olunmaz (kimse sizi bizim azabımızdan kurtaramaz). "Ayetlerim size okunuyordu da siz arkanıza dönüyordunuz. 23/Müminun/63-66
Eğer biri bahsettiğimiz elçilere kulak verirde arkasından Allah’ın gönderdiği mesajla (Kuran’la) tanışırsa “benim aradığım tam da buydu” der. “Fakat koşarak sana gelen, Saygılı olarak gelmişken,” 80/Abese/8,9
Onlar ki Rablerine saygıdan titrerler. Ve onlar ki Rablerinin ayetlerine inanırlar. Ve onlar ki Rablerine ortak koşmazlar.
Verdiklerini, Rablerinin huzuruna dönecekleri düşüncesiyle kalpleri korkudan ürpererek verirler.
İşte onlar, hayır işlerine koşarlar ve onlar hayır için önde giderler.
Biz, hiç kimseye gücünün üstünde bir şey teklif etmeyiz. Katımızda gerçeği söyleyen bir Kitap vardır. (Herkesin eylemleri onda tespit edilmiştir), onlara asla haksızlık edilmez. 23/Müminun/57-62
Selam olsun emeğinin karşılığını yalnız Allah’tan umanlara.
Selam olsun hiçbir ücret istemeyen elçilere kulak verenlere.
__________________ Ey inananlar, Allah'tan korkarsanız O size iyi ile kötüyü ayırdedici bir anlayış verir, kötülüklerinizi örter ve sizi bağışlar. Allâh büyük lutuf sâhibidir
|