Yazanlarda |
|
süheyb Newbie
Katılma Tarihi: 30 ocak 2008 Gönderilenler: 17
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
alıntı
Secdesiz namaz isteyenlere müjdem var
Subaşı Camii olayı, bazılarının gizli niyetlerini ortaya serdi. Konuştukça kabak çiçeği gibi açılıyorlar. Onlardan biri de Hürriyet?in Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök. Özkök, secdesiz namaz siparişi veriyor. İşte o yazıdan bir bölüm: ?Kadınların giderek camide kendilerine yer istemesi, ister istemez, namazın uygulanma biçimlerini de tartışmaya açacaktır. /?/ Ben uzmanı değilim./Ama şu sorunun cevabı mutlaka aranacaktır./ Namaz ille de klasik secde biçimi ile mi kılınır?/ Yoksa kadınla erkeği daha kolay yan yana getirecek biçimleri mümkün müdür? /?/ ?Müslümanlığın Protestanlaşması? kavramını üç hafta önce Paris?te ?Avrupa İstikrar Girişi? adlı bir kuruluş tarafından hazırlanan raporda görmüştüm.? Bu satırların satır aralarından şu çıkar: 1. Özkök ve onun gibiler, Subaşı Camii olayının üstüne atlayıp sinekten yağ çıkarmaya çalışacaklar. 2. Namazla niyazla, dinle imanla işi olmayan ateistler takımı, Müslümanların namazına, burunlarını dibine kadar sokmakta beis görmeyecekler. 3. Bu takım, İslâm?ın Protestanlaştırılması projesinde gönüllü oyuncu olmaya aday. Allah?ın razı olduğu İslâm?ı sevmiyorlar. Peki, Özkök?ün siparişine, ?Senin hatırın için secdesiz namaz da olur? diyecek sosyete allamesi de çıkar mı? ?Horozdan tavuktan kurban olur? diyen, ?Oruç cinsel münasebetle açılsın? diyen allame için, secdesiz namaz fetvası da mümkün. Taş atıp da kolu mu yoruldu? Salla gitsin! Fakat, o tür dahi ?Bu kadar da olmaz? diyebilir. En iyisi, secdesiz namaz siparişi veren Özkök?e ben yardımcı olayım. Ona müjdeli haberim var. Bu kıyağımı unutmasın. Ancak küçük bir sorun: Bir yalancı peygambere iman etmesi gerekiyor. ?Gerçeğine iman etmeyen, yalancısına iman eder mi?? demezsiniz sanırım. Yukarıdaki sözleri, buna teşne olduğunu gösteriyor. İslâm?ı Protestanlaştırsın da, kim olursa olsun. Adı: Tuleyha el-Esedi. Hz. Peygamberin çağdaşı olur. Kendisine vahiy geldiğini iddia eden yalancı peygamberlerden biri. Yalancı peygamberlerin en ünlüsü ?Müslümancık? lakaplı İbn Habib?in başlattığı dinde reform sapıklığını sürdürdü. İbn Habib, beş vakit namazı iki vakte indirmişti. Özkök?e ikinci müjde: Şarabı ve zinayı da helal kılmıştı. Varan üçüncü müjde: Oruçta da hatırı sayılır bir indirime giderek bir gündüz ve bir geceye indirmişti. İşte bu sapığın izini süren Tuleyha el-Esedi, kendisine Zunnun isimli bir meleğin vahiy getirdiğini söylüyordu. Özkök?ün siparişine evet diyen bu peygamber müsveddesine gelen vahiyden örnekler de verelim. Tarihçi Taberi naklediyor: ?Güvercin, kumru ve göçmen kuşu çorak toprağa aittir. Sizden yıllarca önce kendilerini tutacak. Meleğimiz Irak ve Suriye?ye varacak.? (2: 264) Özkök?ün beklediği müjdeyi tarihçi İbnu?l-Esir veriyor: ?Onlara namazda secdeyi terk etmelerini emreder ve şöyle derdi: ?Allah yüzünüzü toprağa sürmenize, kaba etlerinizi havaya dikmenize değer vermez. Allah?ı zikredin, ona ayakta ibadet edin.? (el-Kamil, 2: 232) Dinde reform isteyenler samimi iseler, Tuleyha?yı peygamber seçtiklerini ilan etmeli ve ona iman etmelidirler. Ben samimi olduklarına inanmıyorum. Secdesi olmasa, namazı kılarlar mı dersiniz? Ben onu da sanmıyorum. Bir kere onlar nefislerine tabi olmuşlardır, kimseye tabi olmazlar. Ee, o zaman dertleri ne? Dertleri, Müslümanların namazıyla niyazıyla, diniyle imanıyla uğraşmak. Tarih boyunca inanamayanlar müminleri içten içe kıskanmışlardır. İnanamamak bir bela. Allah kimseyi böyle bir belaya çarptırmasın. Düşünebiliyor musunuz, inançsızlığın derin boşluğuna yuvarlanmış birinin psikolojisini. Müminin en cahili, en aşağıda olanı bile ondan fersah fersah ileride. İnanmanın iç huzurunu yaşıyor. Tevekkül etmiş. Aklı çatlatacak varlık soru ve sorunları karşısında sığınacağı bir kapısı var: Allah. Gücünün bittiği yerde O?na sığınıyor. Zaten müminin en büyük gücü de bu. Onun için gücü bitmiyor. Herkesin bittiği yerde o bitmiyor. Ateistler takımı ise, herkesle birlikte mümin de bitsin istiyor. Evet, inançsızlar müminleri içten içe hasetlerler. Başörtüsü konusunda yaşanan da bu. Başörtüsüne karşı derin bir hınçla saldıran kadınların, neden başörtüsü karşıtı erkeklerden daha hırçın olduğunu sanıyorsunuz? Bilinçaltında bu kıskançlık var. Hemcinsi olmasına rağmen al görmüş boğa gibi saldırmasının altında yatan neden bu. Ne diyelim: Allah akıl, fikir ve hidayet nasip etsin.
|
Yukarı dön |
|
|
aliaksoy Uzman Uye
Katılma Tarihi: 05 subat 2007 Yer: Turkiye Gönderilenler: 989
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Selam Süheyb;
Ben de sorularıma cevap verdin / vereceksin zannettiydim...
Muhabbetle kardeşim...
__________________ "(Onu size indirdik ki) <Kitap, yalnız bizden önceki iki topluluğa indirildi, biz ise onların okumasından habersizdik (o Kitâpları okuyamıyor, dillerini anlayamıyorduk)> demeyesiniz."(En'am,156)
|
Yukarı dön |
|
|
muvahhit Ayrıldı
Katılma Tarihi: 24 haziran 2006 Yer: Turkiye Gönderilenler: 669
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
selam.. Ali kardeşim.. konuyu anlamamız istişare yapmamız açısından aşağıda ki ayetleri açarmısın..sen yazdıktan sonra ben yazacağım..
142. Insanlar içinden bazi beyinsizler: "Onlari, yönelmekte olduklari kibleden ne çevirdi?" diyecekler. De ki: "Dogu da Allah'in, bati da. O, diledigini dosdogru yola kilavuzlar."
144. Biz senin, yüzünün habire göge dogru çevrildigini elbette görüyoruz. Hoslanacagin bir kibleye seni elbette döndürecegiz. Artik yüzünü Mescid-i Haram yönüne çevir. Nerede olsaniz yüzünüzü Mescid-i Haram yönüne döndürün. Kendilerine kitap verilenler, onun, Rablerinden bir gerçek oldugunu çok iyi bilirler. Allah onlarin yapip ettiklerinden habersiz degildir.
sağlıcakla
|
Yukarı dön |
|
|
Guests Guest Group
Katılma Tarihi: 01 ekim 2003 Gönderilenler: -259
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
selam.. Ali kardeşim.. konuyu anlamamız istişare yapmamız açısından aşağıda ki ayetleri açarmısın..sen yazdıktan sonra ben yazacağım..
142. Insanlar içinden bazi beyinsizler: "Onlari, yönelmekte olduklari kibleden ne çevirdi?" diyecekler. De ki: "Dogu da Allah'in, bati da. O, diledigini dosdogru yola kilavuzlar."
144. Biz senin, yüzünün habire göge dogru çevrildigini elbette görüyoruz. Hoslanacagin bir kibleye seni elbette döndürecegiz. Artik yüzünü Mescid-i Haram yönüne çevir. Nerede olsaniz yüzünüzü Mescid-i Haram yönüne döndürün. Kendilerine kitap verilenler, onun, Rablerinden bir gerçek oldugunu çok iyi bilirler. Allah onlarin yapip ettiklerinden habersiz degildir.
sağlıcakla
Sevgili Muvahhit.Bu konuyla ilgili ayetlerden,şekilsel veya bildiğimiz namaz ve kıbleyi,algılamamız çok mümkündür.Ve de çok doğaldır.Ancak,konuyla ilgili ayetleri,objektif bir bakış açısıyla sorgular veya sorgulamak istersek,geleneksel yorumlarla ilgili,bir sürü ve çok haklı tutarsızlıklar olduğunu da görürsünüz.
Bütün mesele,gerek bu konuyla ilgili,gerekse diğer konularla ilgili geleneksel veya mezhepsel yorumları sorgulayacakmıyız,sorgulama"yacakmıyız? Önce bu konuda anlaşmalıyız.
Ve lütfen tutarlı olalım.Baş ötüsü ve sünnet gibi onlarca geleneksel yorumların tartışılmasında bir sakınca görmezken,namazın veya kıblenin tartışılmasından,neden rahatsız oluyoruz?
Yukarda verdiğin ve geleneksel kıble anlayışını teyid ettiğini zannettiğin ayetlerin,hemen devamı olan ayeti de ben vereyim.
Andolsun, sen kendilerine kitap verilenlere her türlü mucizeyi getirsen de, onlar yine senin kıblene uymazlar. Sen de onların kıblesine uyacak değilsin. Onlar birbirlerinin kıblesine de uymazlar. Andolsun, eğer sana gelen bunca ilimden sonra onların arzu ve keyiflerine uyacak olursan, o takdirde sen de mutlaka zalimlerden olursun.2/145
Bu ayette,kendilerine kitap verilenlerinde kıbleleri olduğunu,ancak onların,birbirlerinin kıblesine de uymadığını söylüyor.
Soru:Eğer,senin verdiğin ayetlerin dikkat çektiği kıble,namaz kılarken yönelinecek yer veya kabe ise,bu verdiğim ayetin dikkat çektiği kıbleler neresidir.Yahudi ve hiristiyanların kıblesi var mı? Namazları yok ki,kıbleleri olsun? Yoksa,bizden önce kitap verilenlerin,kıbleleri var da ben mi bilmiyorum.
Demem o ki,eğer senin verdiğin ayetler,sizin kıble anlayışınızı doğruluyorsa,benim verdiğim ayette,bizim kıble anlayışımızı doğruluyor.Ne olacak şimdi?
Selam ile.
|
Yukarı dön |
|
|
muvahhit Ayrıldı
Katılma Tarihi: 24 haziran 2006 Yer: Turkiye Gönderilenler: 669
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
selam...
Muhliskula sorduğunuz sorulara benim bazı cevaplarım olacak Ali kardeşim..
1) Müşrik Arapların zaten devam edegeldikleri ve fakat Kuran tarafından
Allah'a özgülenmesi emredilen ibadetler, Arap olmayan, ataları böyle
bir tapınma benimsememiş olan diğer kavimler için de geçerli midir ?
Ali kardeşim Hz Muhammed son elçidir mesajı kavme değil umumadır,müşriklerin yapmış olduğu tapınma ibadetler zaten kurandan onay almamaktadır..islam onların tapınma ritüellerini red etmiştir..hatta bir ayette onların ibadetlerinin içsel olarak bomboş olmasının yanında şekilsel olarakta bir değer ifade etmediği açıklanmıştır..
2) Atalarım olan Türkler, bazı günlerde ateşin üzerinden atlamak gibi
bir kısım ritüellerle "nevruz" kutluyorlardı. Şu halde, biz bu gün
Kuran vahyinin bu yönünden "ilham" alarak bunu Allah'a özgüleyerek
şekilsel bir ibadet haline getirebilir miyiz ?
Ali kardeşim ataların olan türklerin ateş üzerinden atlaması yada atlamaması yada başka bir ritüelini barış için sevgi için birliktelik için devam ettireceksen islam buna red neden çeksin..Allah demiyormu barış için çalışın barışa yönelin diye.. fakat islam kavme değil umuma geldiği için islamın içeriğini almak ve uygulamak zorundasın...nevruz ritüeli 2.planda kalmakla beraber anılan hasletlerle tabiki yapılır..ve bu da şekilsel bir ibadet sayılır.
3) Şu halde, Kuran tüm kavimlere kendi tapınma ritüellerini Allah'a özgüleme şartıyla devam ettirmelerini mi emrediyor ?
Ali kardeşim islamı benimseyip anladıktan sonra tevhide ters gelmeyen uygulamaları devam ettirebilirsin..yeter ki tevhide uygun düşsün...fakat yukardada söylediğim gibi islam dininin gereklerini öncelikle yerine getirerek.. 4) Eğer böyle ise, müşrik Arapların putlarıyla doldurdukları Kabe'ye
doğru namaz kılmamızda bir zorunluluk olmasa gerektir. Mesela, ben
Orhun Abideleri'ne doğru - Allah'a özgülemek koşulyla - bir ritüel
uydurup devam ettirebilirm.
burada şu açıklık kazanmalı..Allah dilediği yere nesneye kutsallık verir ve istediği ritülelide yaptırır bu bazan av yasağı olur bazanda ayakkabıların çıkarılması...sen orhun abidelerini kıble tayin etmek istersen bunu önce kurana sormalısın..kuranda manalar içiçe anılmışken sadece fikri destekleyen tek yorumu cımbızlamak doğru değildir..kabe tamamlanan dinin geldiği yerdir..insan fıtratı gereği hep birşeylere tutunmak ihtiyacı duyar..karanlıkta yatamaz ise 3 yaşındaki evladı ile rahatça uykuya dalar..elçinin gözlerinin gökte gezmesi boşa değildir..müteakip ayet elçinin ümidi ve isteği şeklinde sonlanmıştır..bu ilandır..tamam edilen dinin ilanı..
sağlıcakla
|
Yukarı dön |
|
|
muvahhit Ayrıldı
Katılma Tarihi: 24 haziran 2006 Yer: Turkiye Gönderilenler: 669
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
selam
Naci Çelik yazını okudum..ve Ali kardeşimden verdiğim ayetlerin açılımını beklediğimi hatırlatırım..o ayetleri aynen yazsın aralarında yanlış bulduğu kelimeleri değiştirsin..bakalım ne olacak..
ayrıca:forumdaşlardan bir isteğim var..tarafsız olup arapçaya gerçek manada vakıf olan arkadaşların bizim anlaşamadığımız kelimeler üzerine ne gibi bir açılımları olacak..
sağlıcakla
|
Yukarı dön |
|
|
aliaksoy Uzman Uye
Katılma Tarihi: 05 subat 2007 Yer: Turkiye Gönderilenler: 989
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Selam Muvahhit kardeşim;
Öncelikle şunu tekrar beyan edeyim. Ben bir iddia sahibi değilim. Kuran'da şekilsel namaz vardır / yoktur demiyorum. Fakat ben, öğrenme gayretinde olan ve bildiğini / bilegeldiğini sorgulayan bir kimseyim.
Bir kısım arkadaşlarımız Kuran'da şekilsel namazın olmadığını iddia ile, bir kısım misaller ve sorular yönelttiler. Baktım ki, bu sorulara açık açık cevaplar verileceği yerde neredeyse tekfir edilecekler. Yahut cevap verme iddiasında olan bir kısım kardeşlerimizin "tevatür" gibi bir delile yapıştıklarını gördüm. Halbuki bu durum apaçık bir çelişki yaratıyordu. İşte bu andan itibaren ciddi ve tartışılmasını gerekli gördüğüm misal ve sorularını gah türlü şekillere sokarak, gah mahiyetini genişleterek siz kardeşlerime yönelttim.
İlgi gösterip cevap yazmaya tenezzül eden bir çok kardeşimizin, esasen sorulan sorulara cevap yazmak yerine anlamsız ve hiç bir delile dayanmayan ithamlarının dozunu arttırdıklarını müşahade ettim.
Kıble nedir, biz neden Kabe istikametinde secde ediyoruz sorusundan yola çıkarak, 5-10 sayfa önce sunduğum araştırmaya giriştim.
Gördüm ki, bu mevzu aslında çok yeni bir mevzu değil. Fahruddin Er Razi'nin Tefsir-i Kebir isimli kitabından bir kısım kesitler sundum size.
Görülen o ki, senin bana izahını sorduğun ayetler hususunda ciddi bir tereddüt var. Ebu Müslim, Peygamberimizin bir zamanlar Beyt-ül Makdis istikametine doğru namaz kıldığı yolundaki rivayetlerin tümüne muhalefet etmiş. Bakın bu cidden cesaret isteyen bir şeydir.
Peygamberimiz için bir kıble değişimi söz konusu ve bu hususta tavatüre ulaşmış haberler varsa da bu kıble değişiminin hicretten ne kadar sonra vukuu bulduğu hususundaki rivayetlerdeki tutarsızlığı, koyu harflerle işaretleyerek sundum. Ebu Müslim işte buna muhalefet etmiş.
Demiş ki; EĞER RİVAYETLER OLMASA İDİ BU AYETLERİ BU ŞEKİLDE ANLAMAMIZ MÜMKÜN OLMAZDI. EĞER RİVAYETLER OLMASA İDİ, BU AYETLER PEYGAMBERİMİZİN YÖNELDİĞİ KIBLELERİN HİÇ BİRİNE DELALET ETMEZDİ.
Ve Fahruddin Razi bunu tasdik etmiş. Hatta kocaman kırmızı harflerle işaret ettiğim gibi, KURAN LAFIZLARININ HİÇ BİRİ BU HUSUSLARA DELALET ETMEZ demiş. Fakat kendisi sonuç olarak tevatürü delil kabul edip, ona göre yorumlamış.
Özetle, bu şu demek: Eğer rivayetler ve tevatür (Yani ATALARIMIZDAN GÖRÜP DUYDUKLARIMIZ ) olmasa idi, Kuran lafızlarının hiç biri ne kıblenin değiştirildiğine, ne de kıblenin KABE olduğuna delalet etmeyecekti.
Ben Arapça bilmem. Bilsem de, bu bilgimi Ebu Müslim yahut Razi ile kıyas edecek kadar cahil değilim.
Bu açık şüphe karşısında belki de "tevatür" bu ayetleri bize yanlış yorumlatıyordur diye, siz kardeşlerimize soruyorum:
Kuran'daki hangi ayetlere dayanarak Kabe'ye (veya Kabe'ye doğru) secde ediyorsunuz ?
Eğer bu ayetlerin tefsirini bana soruyorsan, ben bunu bilmiyorum. Fakat, biliyorum diyenden de yukarıdaki sorunun cevabını istiyorum.
Böyle yapıyorum ki, Atalarımdan gördüğümle, Allah'ın indirdiği arasındaki tercihte hiç bir kınayanın kınamasından çekinmeksizin Allah'ın indirdiğine tabi olayım.
Şimdi bilenler için tekrar edip, Ebu Müslim'in yorumunu aktarıyorum. Arapça harfler çıkmıyor. Ama, ilgilisi onun ne demek istediğini muhakkak anlayacak, yahut Tefsir-i Kebir'in orjinaline bakarak bir yorum getirecektir.
Burada
Ebu Müslüm'in yaptığı üçüncü bir izah daha vardır O şöyle demiştir:
Eğer bu husustaki rivayetler olmasaydı, ayet-i kerime, Hz. Peygamber
(s.a.s)'in yöneldiği kıblelerden hiç birisine delâlet etmezdi. Çünkü
Cenâb-ı Hakk'ın, "Siz en hayırlı bir ümmet oldunuz" (Al-i imran. 110)
ayetinde olduğu gibi, bazan, manasına olmak üzere, "Allah aziz ve
hakimdir" (Nisa, 165) ayetinde olduğu gibi, manasına olmak | üzere,
(mâzî füi) kullanılır. Bu sebeple Cenâb-ı Hakk'ın, sözünden muradının
"Senin hep üzerinde olduğunkıbleyi (yani Kâ'be'yi) ancak şöyle şöyle
yaptık" olması imkânsız değildir.
__________________ "(Onu size indirdik ki) <Kitap, yalnız bizden önceki iki topluluğa indirildi, biz ise onların okumasından habersizdik (o Kitâpları okuyamıyor, dillerini anlayamıyorduk)> demeyesiniz."(En'am,156)
|
Yukarı dön |
|
|
aliaksoy Uzman Uye
Katılma Tarihi: 05 subat 2007 Yer: Turkiye Gönderilenler: 989
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Selam Muvahhit kardeşim;
Muhliskul'a sorduğum sorulara verdiğiniz cevapları kabullenmem mümkün değil. Zira, verdiğiniz cevaplar benim sorularımı kurduğum temelle uyuşmuyor. Şöyleki;
Ben sorularımı muhliskul kardeşimizin yorumunu dayanak alarak oluşturdum. Benim anladığım kadarı ile o diyor ki; müşriklerin devam edegelen bir kısım şekilsel tapınışları vardı. Allah, bu tapınışlardaki yanlışlıkları giderdi, onları Allah'a özgüledi.
Ben şunu sordum: Bu sadece onlara has mı, yoksa herkesi bağlayıcı mı?
Senin verdiğin cevap ise, müşriklerin devam ettirdiği şekilsel ritüellerin bir başka ilahi dinin kalıntıları olması durumunu göz önüne almaktadır. Peki bunun delili nedir ? Yani, bu ritüellerin Hz. İbrahim'den kaldığını nereden biliyoruz ?
Muhliskul kardeşimizin yaklaşımı anladığım kadarı ile, bu ritüelleri Hz. İbrahim'e bağlamıyor. Zaten var olan ritüellerdi, tüm kavimlerde böyle şeyler vardır zaten diyor. Allah sadece bu ritüelleri Allah'a özgüleme şeklinde düzenledi diyor. Eğer böyle ise, bu işin sadece onları bağlaması gerekir.
Eğer, bu devam edegelen ritüeller Hz. İbrahim'e dayanıyorsa, senin dediğini kabul ederim. Elbette evrensel olmak zorunda kalır. Zira, bunların devam ettirilmesi, müşrikler nedeni ile değil, onların kaynağı olan Hz. İbrahim nedeni ile olur.
İLAVE: HACC Suresinin 78. ayetine göre Hz. İbrahim Kuran'ın indirildiği toplumun atasıdır.
Fakat, seninle uyuşmadığımız husus şu olur:
Benim atalarımın sürdüregeldiği ritüelleri hayır ve barış istikametinde kullanmam "din" olmaz. Yani, dinin tüm muhataplarını bağlamaz.
Muhabbetlerimle...
__________________ "(Onu size indirdik ki) <Kitap, yalnız bizden önceki iki topluluğa indirildi, biz ise onların okumasından habersizdik (o Kitâpları okuyamıyor, dillerini anlayamıyorduk)> demeyesiniz."(En'am,156)
|
Yukarı dön |
|
|
ibrahimim Uzman Uye
Katılma Tarihi: 17 ekim 2006 Yer: Turkiye Gönderilenler: 506
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Selam, gerçekten gerçeğin peşine düşenlerin üzerine olsun.
Dindeki bütün kavramlar üzerine tartışıp duracak mıyız?
Bu tartışılan kavramları bitirdikten sonra, sıra hangi kavramı tartışmaya gelecek?
Bir deli kuyuya taş atacak kırk akıllı bununla mı uğraşacak?
Kur’an, Allah’ın Muhammed’in diline (Arapçaya) tercüme edilmiş kelamıdır. Bizlere de Arapçadan tercüme (meal) edilerek ulaştırılmıştır, ulaştırılması gerekir.
Aşkın olan, her şeyden münezzeh olan yüce yaratıcı, yaratıklarıyla iletişimini, yaratıkların kendi kullandıkları iletişimi/dili kültürü neyse onunla kurar.
Zaman zaman tartışmalarda ve bu tartışmada, vahyin ilk indiği toplumun dili, o prototip toplumun tarihi arka planı, nüzul ortamı, semantiksel açıdan etraflıca tetkik edilmediğini ve Kuran’ın genel mantalitesine uyulmadığını gözlemliyorum.
Allah o toplumun kullandıkları dil, eşya, mekan, kişiler, örf/adet, sorunlar ve problemler üzerinden hitap etmektedir. O toplumu es geçerek mi Kuran’ı dolaysıyla kavramlarını anlayacağız? Allah o toplumun o günkü sorunlarını es geçmemiş direk çözüm (şeriat/hukuk) göndermiştir, bizler o toplumu dilini ve yaşadıklarını görmezden gelerek Kuran’ı anlamaya çalışıyoruz!! Bu ne kadar doğru?
Allah basiretimizi keskin kılsın.
__________________ Ey inananlar, Allah'tan korkarsanız O size iyi ile kötüyü ayırdedici bir anlayış verir, kötülüklerinizi örter ve sizi bağışlar. Allâh büyük lutuf sâhibidir
|
Yukarı dön |
|
|
gercekbilgi Ayrıldı
Katılma Tarihi: 25 ocak 2008 Yer: Turkiye Gönderilenler: 111
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Selam kardeşler..
Önceki yazımda,2/142-143… de geçen “kıble”nin namazla bir ilişkisinin olmadığını söylemeye çalıştım.
”Kıble”nin asıl anlamı:üzerinde bulunulan hal,yol,istikamettir.Kıble daha sonra Mekke’deki meşhur yapıya özel isim olmuştur.Kuran işte bu Kıbleden hiç söz etmemektedir.
İlgili ayetlerde bir kıbleden başka bir kıbleye,yani bir hal üzere olmaktan başka bir hal üzere olmaya,bir yol üzere bulunmaktan başka bir yol üzere üzerinde bulunmaya dönüşü anlatmaktadır diğer bir ifade ile kısaca,şirk üzere olmayı terk edip İslam üzere olmayı benimsemektir yani müminlerin,atalarının üzerinde bulunduğu şirk dinini (kıblelerini) terk edip Allah resülunun üzerinde bulunduğu dine (kıbleye) dönüşü ve Medine’ye hicreti ve Medine’deki Ehl-i kitap ve munafıkların onları nasıl karşılayacaklarını anlattığı gibi,zımnen DE ehl-i kitabın ve munafıkların başlarına çok geçmeden neler geleceğini;yani evlerinden bağ ve bahçelerinden sürülüp yerlerine alay ettikleri bu şerefli mumimlerin yerleşeceğini de ima ile anlatmaktadır. 10/87: “biz Musa ve kardeşine :halkınız için şehirde birkaç ev oluşturun!(BU) evlerinizi kıble edip salatı ikame edin (“halkın vahiy ile bağlantılarını sağlayın kuran dersi yaparak)inananları müjdeleyin.!” bu ayette ki kıble muminlerin ders görecekleri kuran dersi alacakları belirlenen evlerdir. salat ise vahiye bağlılıktır.İkame-i salat’da ,inancı ayakta tutmaktır. Çok iyi bilinmeli ki , bütün peygamberlerin bir tek görevi vardır oda salat ve zekat görevidir 19/30-33:'' Dedi ki şüphesiz ben Allah’ın kuluyum,bana Kitap-ı vererek beni peygamber kıldı.Ve olacağım her yerde beni mübarek(öğretmen) kılıp yaşadığım sürece salat ve zekatla beni görevlendirdi.” diyen İsa’nın örneğinde olduğu gibi. Kuranda “el-zekat” kavramı geçtiği bütün ayetlerde Vahiyin/Kitabın/Dinin yaklaşık 55 ayrı isimlerindenden biridir.zekat , asıl anlamı saf,temiz,doğru,dürüst… anlamına gelir. “ Zekatı vermek”, saf,temiz,doğru,dürüst olan vahiyi vermektir yani vahiy olduğu gibi hiç birşeyi başkasına ait hiçbir sözü(Peygamberde dahil) karıştırmadan,bulaştırmadan olduğu gibi sunmaktır
__________________ Muhammed din adamları sınıfını ortadan kaldıran, kurumsal dinleri yıkan, dini tapınak dini olmaktan çıkarıp halkın vicdanı haline getiren "devrimci" bir peygamberdir
|
Yukarı dön |
|
|
|
|