Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
NİSA 101-103 İLE İLGİLİ BİRKAÇ AYRINTI
Namazda her şey dönüp dolaşıp Nisa 101 – 103. ayetlerinde düğümleniyor.
101: “ Eğer kafirlerin, size bir saldırıda bulunmalarından endişe duymuşsanız (bunun için sefere çıktığınızda salattan geri kalmanızda size bir vebal yoktur.
- Sefer çıkanlar, bir askeri birlik olup, bunların içerisinde Rasul bulunmamaktadır. Bunu da 102. ayetin başında yer alan “ Sen içlerinde olup, onlara salatı iqame ettiğinde…” ifadesinden anlıyoruz.
- Burada “ en taqsurû” ifadesini “kısaltmanız anlamında çevirmek son derece tutarsızdır. Kur’an’ın hiçbir yerinde anlatılmamış namazın neresinden ve ne kadar kısaltılacak? Rekat nedir ve kaç rekattır?.. anlatılmamışken bu ayetten 1-2.. rekat anlamak muhal olsa gerek. Namaz ve abdest kelimeleri dahi dilimize Farsça’dan girmişken!..
Qasr mastarından “ taqsurûn” , bir bu ayette bir de 7/202. ayette (“lâ” ön olumsuz edatıyla ) “lâ yuqsirûn” olmak üzere Kur’an’da birer defa yer almaktadırlar. Buradaki “lâ yuqsirûn” fiiline, “kısaltmıyorlar” anlamını vermediklerine dikkatinizi çekerim.
Edip : 7/202 : “(şeytanlar) kardeşlerini ise azgınlığa sürüklerler ve bundan geri durmazlar.”
Aslında 4/101. ayetteki “ en taqsurû” yerine “en tenqusu” fiili gelmeliydi. Bakın bu fiilin geçtiği Kur’an’ın her yerinde “kısmak, kısaltmak, eksik kılmak..” anlamıyla çevirmişlerdir.
“naqs, nuksan” mastarından türemiş kelimelerin geçtiği ayetlerdeki anlamlarını Elmalılı’nın mealinden görelim:
50/4: tenqusu : “…fakat arz onlardan neyi eksiltir ise…”
11/84 : la tenqusu : “…hem ölçüyü, tartıyı eksik tutmayın…”
13/41 ve 21/44 : nenqusu : “…biz o arzı etrafından eksiltip duruyoruz…”
9/4: lem yenqusu : “…ahitlerinde hiçbir eksiklik yapmamış…”
35/11: la yunqasu: “…. Ömründen eksiltmek de…”
73/3 : unqus : “…. yarısı yahut eksilt ondan biraz, …”
2/155 : naqs : “… biraz maldan, candan ve hasılattan eksiklik ile…”
“Qasr” mastarının anlamını Serdar MUTCAN’ın Arapça-Türkçe sözlüğünden aktaralım:
a) Kısa olmak, kısalaşmak, kısalmak, yetmemek, yeterli olmamak…
b) ( “an” cer harfi ile kullanım” : (bir şeye) yetişememek, ulaşamamak, kısa gelmek, yapamamak, güç yetirememek, ele geçirememek, başa çıkamamak, vaz geçmek, bırakmak (acziyet sebebiyle).
Not : Fiilin 4/101’de “an” yerine “min” cer harfi ile kullanıldığı gözden kaçmamalı. “an” ve “min” kelimeleri –den /-dan anlamını katan edatlar olduğunu biliyoruz.
c) kısaltmak , azaltmak
d) tutmak, zapt etmek, sınırlamak, kontrol etmek…
Not: Bu fiil harf-i cersiz yani “min” ya da “an” siz kısmak, eksiltmek, kısaltmak anlamında kullanıldığına dikkat!
4/101’deki “taqsurun” ile 7/202’deki “la yuqsirun” fiillerine, kökleri aynı olmalarına rağmen, çok farklı anlamlarda çevirdikleri gözünüzden kaçmamıştır umarım. Bunun aynısını “iqame” fiiline de uyguladıklarını görüyoruz. Salatın dışında “iqame”nin geçtiği her yerde hep aynı manada çevirmişlerken, “salat”la birlikte ise hep kılmak şeklinde çevirmişler. “iqame” fiili Kur’an’da Salat’ın yanı sıra, din, tevrat, incil, kendilerine indirilenler, vech- vucûh, hududullah, vezn, şehadet ile de kullanılmıştır. Buralardaki “iqame”ye verdikleri anlamı salat’la geçen yerlerdeki “iqame”ye verdikleri anlamı lütfen karşılaştırınız.
3) 4/102. ayette “içlerinde olduğunda ve onlara namaz kıldırdığında… onlar secde edince…(fesecedu )”
Dikkat edin Rasul’u de kapsayacak şekilde “secde ettiğinizde (fesecettum) denmemiş. Neden? Çünkü bu bir namaz olmayıp bir Kur’an dersidir de ondan. Bu dersi Allah’ın Rasul’u yapmaktadır. O gün yeni gelen vahiylerin dersini ancak O yapabilirdi. Onun için Rasul seferde yoksa, seferde Kur’an dersi yapılamazdı. Olsa olsa daha önce öğrendiklerinin tekrarını yapabilirler.
4) 103. ayetin sonunda yer alan “kitaben mevquta” nın anlamı “fardan mefruda” “kesin bir farzdır” şeklinde anlamak hiç de yanlış olmasa gerek (bak: taberi)
Müzemmil suresi 2-4. ayetlerde Rasul’un Kur’an tartili ve bu ayetlerin açılımı mahiyetinde olan 20. ayetteki mu’minlerin Kur’an kıraatları ve iqame-i salatlarına dikkatlerinizi çekmek istiyorum. Buradaki “iqraû mâ teyesera min el Kur’ân” , “kolayınıza geleni okuyun” yerine “gücünüzün yettiği kadar okuyun” manasında olması daha isabetli olur. Gecenin büyük bir bölümü böylece okuma ile geçirilecektir. İleriki yıllarda buldukları bu geniş zamanı; hastalık, sefer, savaş ve geçim derdi… gibi nedenlerden bulamayacaklarına işaret edilmektedir. Onun için tekraren “okuyabildiğiniz kadar okuyun” denmektedir.
5) Belli vakit “belirlenmiş vakit” için, Kur’an’da “mevqût” değil de “ma’lum” kelimesi kullanılmıştır:
15/4: “illa ve lehâ kitabun ma’lum”
Biz hiçbir topluluğu BELİRLENMİŞ bir yazgı olmaksızın yok etmeyiz
15/38: “ila yevmin ma’lum”
Belirlenmiş vakit / güne kadar
26/38 ve 56/50: “li miqâti yevmin ma’lum”
Belirlenmiş günün randevusu…
26/155: “yevmun ma’lum”
Sizin de su içeceğiniz belli bir gününüz vardır.
38/81 : “ ila vaqtil yevmil ma’lum”
Belli vaktin gününe kadar.
Muhabbetlerimle…
|