Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
ÇÖLDEKİ BEDEVİNİN GÖZÜ İLE CENNET
hasakcay Yazdı:
Rahmân 56’da geçen kâsiratu’t tarfi* ile neyin kastedildiğini doğru anlamak için uhrevi cenneti hurilerle yaşanan bir seks yeri yapıp çıkan meallere değil ayetin siyakına bakmak gerekiyor: |
|
|
Cennette her şey olacak, sakinleri erkek ve kadın çiftler olacak da orada cinsel ilişki olmayacak mı? Normal bir insan orada canının çektiği her şeyi yiyecek, içecek ama sevişmeyecek! Huri cenneti evet huri cenneti; cennetin rabbi muttaki kullarını hurilerle evlendiriyorsa siz olmaz mı diyeceksiniz? Yapmayın Allah aşkına.
44/51-55 (Hamidullah)
51; Evet, takvalılar ise, güvenli bir yerde olacaklar,
52; bahçelerde ve pınar başlarında,
53; ince ipekten ve parlak atlastan giyinerek karşılıklı otururlar.
54; bu böyledir! Onlara eş olarak, iri siyah gözlü huriler vereceğiz.
52/17-20 (Hamidullah)
17; Evet, takvalılar, bahçeler ve mutluluk içinde olacaklar,
18; Rablerinin kendilerine verdikleri ile eğlenerek… Bununla birlikte Rableri onları Cahim’in cezasından koruyacak.
19; yaptıklarınızdan ötürü, afiyetle yiyin, için,
20; sıra sıra tahtlara yaslanarak iri siyah gözlü huriler de vereceğiz.
hasakcay Yazdı:
56’da fîhinne var. Demek ki ayet ikiden fazla şeyden söz ediyor; iki bahçeden değil, dolayısıyla onların içindeki (sanal) dilberlerden değil.
FİHİNNE kelimesindeki hinne zamiri 54. ayette anılan meyva ağaçlarına gider. Çünkü ikiden fazla olan onlardır; dolayısıyla onlardaki meyvalara. Bu bir. |
|
|
“Fî hinne” nin “hunne” zamirinin iki bahçeden ve içindeki hurilerden bahsettiğini kim söylüyor ki? 55/50 ve 52. ayetlerde o iki bahçeden söz eden zamir “fî hima” daki “huma” zamiridir. Bunu bilmeyen bir meal yazarının olduğunu sanmıyorum. Ayrıca “cennetler”/“cennat” için “hunne” zamiri değil de “hâ” zamiri kullanılıyor Kur’an’ın her yerinde.
55/56 daki bu “fî hinne” cer ve mecruru 55/54. ayetteki “furuşin”/”yataklar” a gidiyor. Yani o yataklarda “kasirattuttarfi” eşler vardır. Hem bunlar öyle eşlerdir ki daha önce onlara hiç kimse temas etmemiştir. “ta-me-se” (peltek “se” ile) fiili ilk teması (kızın bikrini bozan teması) anlatan bir fiildir. Ayrıca “tans” arap lugatında “hayız”,”adet”,”adet kanı” anlamında kullanılıyor. İddia edildiği gibi “fî hinne” meyve ağaçlarına gitmiyor. Çünkü 54. ayette ve öncesinde “meyve ağaçları” (eşcâr’ul fakiheti) diye bir tamlama yer almamaktadır.
hasakcay Yazdı:
Tıpkı bunun gibi "kâsiretü’t tarfi"deki tarfi, eğilen dalların uçları demek; dolayısıyla o dalların uçlarında elinize değecek kadar size yaklaştırılan meyvalar. Kısalmak anlamındaki KÂSİRET te o yakınlığı pekiştirip meyvaların elinizin altında olduğunu belirtiyor. |
|
|
Bakalım iddia edildiği gibi “kasirattuttarfi” daki “tarf” sözcüğü “eğilen dalların uçları” mıdır? “kasirat”da bu meyvelerin size olan yakınlığını mı ifade ediyor? Hayır.
38/49-52 (Hamidullah)
49; bu bir Hatırlatma’dır. Takvalılara, gerçekten güzel bir gelecek vardır;
50; kapıları kendileri için açılmış Adn Bahçeleri…
51; orada tahtlara yastlanmış olarak birçok meyve ve içecek isterler.
52; ve yanlarında, temiz bakışlı, hepsi yaşıt güzeller vardır. (kasirattuttarfi etrâb).
51. ayette zaten meyve geçiyor. 52. ayet “yakınlaştırılmış meyve ağaçlarının uçları” ndan mı söz ediyor? Hayır.
37/40-49 (Hamidullah)
40; Allah’ın seçilmiş kulları bunun dışındadır;
41; bilinen (belirlenmiş) iyi pay, işte onlar içindir,
42; meyveler (var) ve onlar hep ikram olunurlar.
43; mutluluk cennetlerinde,
44; karşılıklı tahtlar üzerinde,
45; onlara pınar suyundan bir kadeh dolaştırılacak,
46; beyaz kadeh, içenlere lezzet verir,
47; onun için ne uzun yürüyüş var ne de ondan alı konurlar,
48; ve yanlarında temiz bakışlı iri gözlü güzeller var,
49; gizlenmiş(korunmuş) yumurta akı güzeller.
Hamidullah’ın notu: Çölüm sıcağında siyahlaşmış bedevinin o suyu bulmak için uzun yol alması gerekmez.
Bizans Suriye’sinin yumurta akı gibi bembeyaz, güzel şehirli kadınlarını ideal bir güzellikte kabul edeceği kesindir…
Yine 48. ayette yanlarındaki uçları yaklaştırılmış meyve ağaçlarından bahsetmiyor. Zira meyveler 42. ayette zikredildi. Hem meyveler, başkasından saklı tutulacak,kıskanılacak,paylaşılmayacak, o kadar değerli eşya değildir. Yumurta kabuğunun koruduğu içindeki yumurta akı ve sarısına benzetilmezler. Çölde ki bedevi çadırındaki konuğuyla her türlü yiyeceğini seve seve paylaşacak, çok sevdiği devesini bile kesecek kadar cömerttir. Ancak çöldeki bedevi eşini kesinlikle paylaşmak bir yana göstermek bile istemez , onu içinde sakladığı yumurtadan dışarı çıkarmaz, onu herkesten kıskanır, sadece kendisine bakmasını ister. Bu ayette kadının hem güzelliği hem de korunmuş iffeti tasvir edilmektedir. Meyvenin ise güzelliğinden çok lezzetinden söz edilebilir ancak.
55/46-60 (Hamidullah)
46; Rabbinin karşısında durmaktan korkan kimseye iki bahçe vardır,
48; her ikisi de taze dallıdır.(ikisi de rengarenktir.)
50; ikisinde de akan iki kaynak vardır.
52; ikisinde de her meyveden bir çift vardır.
54; orada, örtüleri parlak atlastan yataklara yaslanacaklar. İki bahçenin meyvelerini toplamak yakındır.
56; orada (o yataklarda) bakışları iffetli güzeller, kendilerinden önce insan da cin de (hiçbir canlı) dokunmamıştır.
58; onlar yakut ve mercan gibidirler,
60; hiç şüphesiz iyiliğin karşılığı iyiliktir.
Meyvenin yakut ve mercana benzetildiği duyulmuş mudur? Burada, daha önce bedevinin hayalindeki; dokunulmamış, el değmemiş, gün görmemiş, eşsiz güzellikteki kadınından söz edilmektedir.
55/62-76 (Hamidullah)
62; bu ikisinden başka, iki bahçe daha vardır;
64; renkleri koyu yeşil,
66; ikisinde de durmadan fışkıran iki kaynak var,
68; ikisinde de meyveler ve hurma ve nar vardır,
70; iyi huylu, güzel huriler (hayratun hisân) var,
72; çadırlara kapanmış huriler vardır,
74; kendilerine önce insan da, cin de (hiç kimse) onlara dokunmamıştır. (lem yatmis hunne)
76; orada yeşil tahtlara ve olağanüstü işlemeli döşeklere yaslanacaklar.
(NOT: meallerdeki parantez içi ilaveler bana aittir.)
Bu ayetlere bir batılının bakışı ile yaklaşırsan bir seks cennetini anlatıyor zehabına kapılman doğaldır. Batılı, çok güzel olan eşini kıskanmaz, kimsenin bakışından esirgemez, hatta başkalarının ona bakmasından gurur bile duyar. Ama çölde ki bedevi ise eşini kendisinden başkasının görmesini istemez, buna tahammül dahi edemez, onu paha biçilmez yakut ve mercan gibi saklı tutmak ister.
İşte ayetleri birde bu bedevi insanının bakışı ile okumalı!
Bu ayetler, çöldeki bedevinin hayalindeki cennetini ve içindeki eşini tasvir ediyor. Hiç kimse bu bedevi kadar cenneti daha güzel hayal edemez.
Bu ayetler, Bursalının hayal ettiği yeşil şeftali bahçelerini ve içlerindeki şeftalileri tasvir etmiyor.
Sevgilerimle…
|