Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Selam...
(Okuyacaklar için uzun tuttuğum için özür beyan ediyorum)
("katkı amaçlı" bir çalışma)
Kur’an’ı kerim’de “SeCDe” kelimesi
1. “Secde” kelimesinin “Sözlük anlamı”:
Arapça s c d kökünden türemiş bir isim olan secde kelimesi, itaat etme, boyun eğme, saygı gösterme, başı öne eğme, selamlama, alnı yere koyma, ibadet kastıyla eğilme, teslim olma, bir kimsenin hükümranlığı altına girme gibi anlamlara gelir.[1] Araplar, meyvesinin bolluğundan dolayı dalları yerlere eğilen hurma ağacına, 'nahletün sâcidetün' (secde eden / sarkan hurma ağacı) derler.[2] Yine onlar, rüzgardan dolayı yalpalayan geminin durumunu anlatırken de bu kökü kullanarak 'es-sefînetü tescüdü lir-riyâh' (gemi rüzgar yönüne meyletti) derler. Sahibinin binmesi için deve başını eğdiğinde yine onlar, 'secede'l-beîr' (deve başını eğdi) ifadesini kullanırlar.[3] Ayrıca İbn Manzûr (711/1311), Terâ’l-ükme fîhâ sücceden li’l-havâfir (Orada tepelerin atların tırnaklarına boyun eğdiğini görürsün) beytinde geçen sücceden kelimesinin, boyun eğmek, Melikün tedînü lehü’l-mulûkü ve tescüdü beytinde geçen tescüdü fiilinin, selam vermek, selamlamak anlamına geldiğini söylemektedir.[4] Râğıb el-İsfehânî (502/1108), secde kelimesinin lügatte; eğilmek, kendini küçük görmek, son derece itaatkar olmak anlamlarına geldiğini söyleyerek, söz konusu bu kelimenin Allah karşısında kendini küçük görerek (tezellül), O’na boyun eğip ibâdet etmeyi, kulluk yapmayı ifade etmek için kullanıldığını belirtmektedir.[5]
2. Kur’an’ı Kerim’de “Secde” kelimesi ve türevleri:
Secde kelimesinin kendisinden türetildiği s c d kökü, Kur’an’da türevleriyle (fiil, ism-i fâil, ism-i mekan, mastar) birlikte doksan beş yerde geçmektedir.[6] Söz konusu ayetlere bakıldığında s c d kökü ve türevlerinin birbirine yakın, ama farklı anlamlarda kullanıldığı görülür. Sözgelimi kelimenin kullanıldığı ayetlerde secde eyleminin öznesi, kimi zaman gök ve yer cisimleri, kimi zaman melekler, kimi zaman da insanlar olmaktadır. Kendisine secde edilen ise, çoğu zaman Yüce Allah, bazen de Allah'ın dışındaki varlıklardır.
1. Fiil olarak Kullanımlar:
Se-Ce-De (Secde etti, eğilmek,bağlanmak, inkiyad etmek, alnını yere koymak):
1.a. SeCeDe:
· “Fe SeCeDe’l-melâiketu kullu--hum ecmeun(e)” (15:30, 38:73)
“Meleklerin hepsi secde ettiler” (15:30,38:73)
1.b. uSCuD (Secde et) :
· “Kellâ lâ tuti'hu veSCuD vekterib” (96:19)
“Sakın ha! Ona itaat etme secde et ve yakınlaş”
· “ve mine’l-leyli feSCuD lehu ve sebbihhu leylên tavîlên” (76:26)
“Geceden ona secde et, onu tesbih et uzun geceler”
1.c. uSCuDû (Secde edin):
· “iz kulnâ lilmelâiketi uSCuDû li Êdeme” (2:34, 7:11, 17:61, 18:50, 20:116)
“Meleklere secde edin dediğimizde Adem için”
· 25:60
· “fêSCuDû lillahi va’budû” (53:62)
“Allah için secde edin ve ibadet edin”
· “Ve iza kîle lehumuSCudû li’r-Rahmani
kalû: “Ve mâ’r-Rahmanu e nescudu limâ te'murunâ ve zâde-hum nufûrân” (25:60)
“Onlara Rahman’a secde edin dendiğinde;
derlerki: “Rahman ne dir? Biz senin emrettiğine mi secde edeceğiz” ve bu onların nefretini artırır”
1.c. Lâ teSCuDû (Secde etmeyin) :
· “lâ teSCuDû li’ş-Şemsi ve lâ li’l-Kameri” (41:37)
“Ne Güneş için nede Ay için Secde edin”
1.d. SeCeDû ((onlar) secde ettiler) :
· “kulnâ li’l- melâiketi’SCuDû li êdeme feSeCeDû illa iblis” (2:34, 7:11, 17:61, 18:50, 20:116)
“Dedik Melekler için “Adem’e secde edin” hemen secde ettiler İblis hariç”
1.e. eSCuDe (secde ederim)
· “Kâle: lem ekun li eSCuDe li beşerin” (15:33)
“Dedi: ben secde etmem bir beşer için”
· “Kâle: E eSCuDu li men halakte tînên” (17:61)
“Dedi:Senin Topraktan yaratığına mı secde edeyim?”
1.f. teSCuDe(secde edersin)
· “Kâle: Mâ menea-ke ellâ teSCuDe iz emartu-ke” (7:12)
“Dedi: ne mani oldu sana secde etmekten sana emrettiğimde”
· “Kâle: Yê! İblîsu mâ menea-ke en tescude li mâ halaktu” (38:75)
“Dedi: Ey! İblis ne mani oldu sana yarattığıma secde etmekten”
1.g. SeCeDû (Secde ettiler)
1.h. SeCeDû ((onlar) secde ettiler):
· “fe iza SeCeDû felyekunu min veraikum” (4:102)
“bulunup/olup ‘Secde ettiklerinde’ sizin arkanızdan..”
· “veSCuDu lillahi’l-lezi haleka-hunne in kuntum iyyâ-hu ta'budune” (41:37)
“ve onları yaratan Allah için secde edin, gerçeksen siz yalnızca ona ibadet ediyorsanız”
1.ı. Lâ teSCuDû (‘secde’ etmeyin):
· “la tescüdu li’ş-Şemsi ve lâ li’l-kameri” (41:37)
“Ne secde edin Güneş için ve nede Ay için”
1.i. yeSCuDâNi (İkisi ‘secde’ ediyor/eder):
· “Ve’n-Necmu ve’ş-Şeceru yescudâni” (55:6)
“Otlar ve ağaç ikisi secde adiyor/eder”
1.k. ‘ yeSCuDu: secde ediyor/eder’:
· “Ve lillahi yeSCuDu men fîs-Semâvâti ve’l-Erdi tav'ân ve kerhên ve zilâlu-hum bi’l-ğuduvvi ve’l-êsâli” (13:15)
“Ve göklerde ve yerde kim varsa gölgeleride, Allah için ister istemez, heran secde ediyor/eder”
· “Ve lillahi yeSCuDu mâ fîs-Semâvâti ve mâ fî’l-Erdi min dâbbetin ve’l- Melâiketu ve hum lâ yestekbirûne” (16:49)
“Ve göklerde ve yerde ne varsa Canlıdan ve Meleklerden Allah için secde ediyor/eder onlar büyüklüklenmeden.”
· “E lem tera ennellahe yescudu lehu men fîs-Semâvâti ve men fî’l-Erdi ve’ş- Şemsu ve’l-Kameru ve’n-Nucûmu ve’l-Cibâlu ve’ş-Şeceru ve’d-devâbbu ve kesirun mine’n-Nasi” (22:82)
“Bak sana göklerde ve yerde kim varsa, Güneş, Ay, Yıldızlar, Dağlar ve Ağaçlar, Canlılar ve İnsanların bir çoğu Allah’a secde ediyor/eder”
· “Vecedtu-hê ve kavme-hê yescudûne li’ş-Şemsi min dûnillahi….. Ella yescudû lillahi…” 27:24-25
“Onu, ve onun Kavmini Allah’ın yanında Güneşe secde eder/ediyor buldum…. Şeytan…. Allah’a secde etmesinler (diye böyle yapmış)…. ” (bak. yeSCuDûne)
1.k. yeSCuDûne (Secde ederler):
· “Leysû sevâên, min ehli’l-kitêbi ummetun kâimetun yetlûne êyêtillahi ênêe’l- leyli ve hum yeSCuDûne” 3:113
“bir değildir, Ehl-i Kitab’tan “Kâim bir ümmet” vardır. Gece saatleri[7] onlar secde ederek Allah’ın ayetleri okurlar.”
· 27:24
· “Ve izâ kurie 'aley-him el-kur'ênu lâ yeSCuDûne” (84:21)
“Onlara Kur’an okunduğunda secde etmezler”
2. İsim olarak kullanınlar:
2.a. SâCiDên (bir secde eden/edici):
· “el-leyli sacidên” (39:9)
“Gece bir Secde eden/edici”
2.b. es-SâCiDûne (Secde edenler/ediciler):
· “et-teibûne, el-âbidûne, el-hâmidûne, es-Sêihûne, er-Râkiûne, es-SâCiDûne..” (9:112)
“Tevbe edenler, İbadet edenler, Hamd edenler, (Allah için) Seyahat edenler, Ruku edenler, Secde edenler…”
· “Ve ulkiye’s-Sâharatu SâCiDîne” (7:120, 26:46)
“Ve atarak Sihirciler/Sihir yapanlar Secde edenler/ediciler (oldular)”
· “raeytuhum lî SâCiDîne” (12:4)
“Onları benim için Secde edenler/ediciler gördüm”
· “Fe sebbih bi hamdi rabbike ve kun mine’s-SâCiDine” 15:98
“Sen Rabbini Hamd ile tesbih et ve Secde edenler/ediciler (den) ol”
· Ve tekallube-ke fîs-SâCiDîn (26:219)
“Ve Secde edenler/ediciler içinde dolaştığını”
2.c. ‘SâCiDîne’ secde edenler/ediciler:
· “Fe izâ sevveytu-hu ve nefahtu fîhi mi’r-Ruhî fekaû lehu SâCiDine” (15:29, 38:72)
“Onu şekil verdiğimde ve ona ruhumdan içine üflediğimde hemen Secde edenler/ediciler olun”
2.b.2. İblis ‘SâCiDîne’ olmadı:
· “illâ iblîs lem yekun mine’s-SâCiDîne” (7:11, Bak. 15:31,32)
“ancak İblis Secde edenler/ediciler (den) olmadı”
2.c. SuCCedên:
· “vedhulû’l-Bâbe SuCCedên” (2:34,58, 7:161, )
“ ve girin kapıdan saygı göstererek/duyarak”
· “ve rafea ebeveyhi alâ’l-Arşi ve harrû lehu SuCCeDên” (12:100)
“ve Ana-babasını Tahtın üzerine çıkarttı hepsi ona eğilerek[8] saygı gösterdiler/duydular”
· “innellezîne ûtû’l-ilme min kablihi izâ yutlâ aleyhim yehirrûne li’l-ezkani SuCCeDên” (17:107)
“Gerçekten ondan önce ilim verilen kimseler o okununca yüz[9] üstü secdeye kapanırlar”
· “İzâ tutlâ aleyhim êyêtu’r-Rahmani harrû SuCCeDên ve bukiyyên” (19:58)
“Onlara Rahman’ın ayetleri okunduğunda Secdeye kapanırlar ve ağlayarak[10]”
· “E ve lem yerav ilâ mâ halekallahu min şey'in yetefeyyeu zilaluhu ani’l- Yemîni ve’ş-Şemâili SuCCeDên lillahi ve hum dâhirûne” (16:48)
“Bakmıyorlar mı Allah’ın yarattıkları şeylere? Onların gölgeleri alçalıp[11] Allah’a secde ederek ve sağa ve sola dönmekteler”
· “Fe ulkiye’s-Seharatu SuCCedên. Kâlû: ‘Êmennâ bi rabbi Hêrûne ve mûsâ’ (20:70)
“Hemen Sihir yapanlar/sihirciler seccedye kapandılar. Dediler: “Biz iman ettik Harun ve Musa’nın Rabbine”
· “Vellezîne yebîtûne li rabbihim SuCCedên ve kiyêmên” (25:64)
“Ve o kimseler Rabbleri için secde ederek ve kıyamlar ederek gecelerler”
· “İnnemâ yu'minu bi êyêtinâ ellezîne izâ zukkirû bihê harrû SuCCeDên ve sebbehû bi hamdi rabbihim ve hum lâ yestekbirune” (32:15)
“Bizim ayetlerimize o kimseler inanırlar ki; bunlar onunla/ayetlerle öğüt verildiğinde, secde ederek ve rablerini hamd ile tesbih ederler büyüklenmeden.
· “terâ-hum rukkeân SuCCeDên” (48:29)
“Onları görürsün ruku ederken, secde ederken”
2.d. es-SuCûDi:
· “en tahhirâ beytiye littaifîne ve’l-Âkifîne ve’r-Rukkei’s-SuCûDi” (2:125 Bak. 22:26)
“Temizleyin beytimi Tavaf edeneler, kalanlar, ruku ve secde edenler için”
· “sîmâ-hum fî vucûhi-him min eseri’s-SuCûDi” (48:29)
“Simaları yüzlerindedir eseri secde edenlerin”
· “Ve mine’l-leyli fesebbih-hu ve edbêra’s-SuCûDi” (50:40)
“Ve geceden de tesbih et ve secdelerin arkasında”
· “Yevme yukşefu 'an sêkîn ve yud'avne ilê’s-SuCûDi fela yestetiy'ûne” (68:42)
“O gün işler zorlaşır ve secdeye çağrılırlar, (sevdeye) güç yetiremezler”
· “kad kânû yud'avne ilê’s-SuCûDi ve hum sâlimûne” (68:43)
“Gerçekten onlar çağırıldılar secdeye salimken”
3.‘Secde’ kelimesinin “anlam” olarak tasnifi:
3.1. Allah(a.c)’a İtaat Etmek, Emrine Boyun Eğmek:
Kur’an’da, kainatta bulunan her şeyin (insanlar, melekler, hayvanlar, bitkiler, ağaçlar, güneş, ay, yıldızlar, dağlar; bunların gölgeleri v.s.) isteyerek ya da istemeyerek Allah’a secde ettiklerinden söz edilmektedir. Bu ayetlerde geçen secdenin, Allah’ın emrine boyun eğmek, O’nun iradesine teslim olmak ve O’nun hükümranlığını kabullenmek anlamında olduğu görülmektedir.
3.2. Saygı Göstermek, Saygı İle Selamlamak:
Meleklerin Âdem’e ve kardeşlerinin Yusuf(a.s)’a secdelerinden söz eden ayetlerde geçen secde kavramına verilen anlamlardan birisi de, selamlamak ve saygı göstermektir.
3.3. Allah(a.c)’a İbadet Maksadıyla Boyun Eğmek ve Alnı Yere Koymak:
Yukarıda da işaret edildiği gibi bu anlam, aynı zamanda secde’nin terim anlamıdır. Kavramımızın bu anlam doğrultusunda terimleşmiş olması, ilk bakışta secde kavramının Kur’an’da daha çok bu anlamda kullanılmış olmasından kaynaklandığı izlenimini vermektedir.
3.4. Eğilmek, Baş Eğmek; Alçak Gönüllü Olmak; Saygılı Olmak:
İsrail oğullarının Beyt-i makdis’e girmelerini emreden, ‘udhulû’l-bâbe SuCCeDen’ “kapıdan secde ederek girin ayetindeki” “SuCCeDen” lafzına, müfessirlerin büyük çoğunluğu eğilerek, baş eğerek, alçak gönüllü (mütevâzi) bir halde ve saygılı olarak gibi anlamlar vermişlerdir.
3.5. Mekan “Secde mekanı:
Kur’an’da toplam yirmi sekiz yerde ism-i mekan formu ile geçen “mescid” ve “mesâcid” kelimeleri bu anlamdadır.
“meSCiD kelimesinin Kur’an’ı Kerim’de Kullanımları”
SeCeDe: Secde etti
meSCiDun: Secde etmek, Secde Yeri ve Secde Zamanı
mim’li masdar, ism-i zaman, ism-i mekan”
3.5.1. meSCiD (bir mescid):
“ O kimseler edindiler/yaptılar zararlı[12] ‘bir mescid’ [13]” (9:107)
“Onun içinde ebedi durma.[14] ” (9:108)
“onların üzerine ‘bir mescid’ edinelim/yapalım”
“ilk günden takva üzere te’sis[15] edilen ‘bir mescid’ ” (9:108)
3.5.2. el-Mescid (belirli):
“girsinler ‘mescid’ (e) evvelce ona girdikleri gibi” (17:7)
3.53. Kulli MeSCiDin (her mescid):
“Deki: Rabbim emretti “kıstı[16]” ve “her bir mescidin”[17] yanında yüzlerinizi[18] ikame etmenizi[19] ve dini[20] O’nun için haskılarak[21] yalvarmanızı.[22] Sizi ilk yarattığı gibi döneceksiniz” (7:29)
“Ey Adem oğulları “her bir mescidin” yanında ziynetlerinizi alın.[23] Yiyin[24] ve için[25] israf etmeyin[26] gerçekten O, israf edenleri sevmez.” (7:31)
3.5.4. mesâcidellahi (Allah (ın) mescidleri) :
“ ‘Allah (ın) mescidlerin’ (de) O’nun/Allah’ın isminin zikredilmesine mani olandan daha zalim kimdir?” (2:114)
“ Olacak şey değildir müşrikler için ‘Allah (ın) mescidlerin’(i) imar etmek[27]”
(9:17)
“ Gerçekten ‘Allah (ın) mescidlerin’(i) imar eder; Allah’a ve Ahiret gününe iman eden…” (9:18)
3.5.5. el-mesâcid:
“ Gerçekten ‘mescidler’ Allah içindir” (72:18)
“ Siz ‘mescidler’ (de) (ibadete) kapandığınızda” (2:187)
3.5.6. mesâcidu:
“ …ve ‘mescidler’ içinde Allah (ın) isminin çokça zikredildiği” (22:40)
3.5.7. el-mescidi’l-Harâmi:
“ ‘mescidi’l-Haram’ (dan)” (17:1)
“Yüzünü ‘mescidi’l-Haram’ tarafına’[28] döndür” (2:144,149)
“ ‘mescidi’l-Haram’(ın) yanında onlar sizinle savaşmadıkça[29] sizde onlarla savaşmayın[30]”(2:191)
“halkı ‘mescidi’l-Haram’da hazır[31] bulunmayanlar/olmayanlar” (2:196)
“Allah yolundan men’etmek[32] ve ona nankörlük etmek ve ‘mescidi’l-Haram’(a)” (2:217)
“ ‘mescidi’l-Haram’(dan) alıkoyanları/men’ederlerken[33]” (8:34)
“ ‘mescidi’l-Haram’(ın) yanında sözleştikleriniz[34]” (9:7)
“ ‘mescidi’l-Haram’(ı) imar etmek[35]” (9:19)
“ ‘mescidi’l-Haram’ (a) yakınlaşmasınlar[36]” (9:28)
“ Allah yolun (dan) ve alıkoyan/men’edenleri[37] ‘mescidi’l-Haram’ (dan)” (22:25)
“ Onlar kafir kimselerdir ve ‘mescidi’l-Haram’ (dan) sizi alıkoyan/ men’edenlerdir” (48:25)
“ ‘mescidi’l-Haram’ (a) gerçekten gireceksiniz[38]” (48:27)
3.5.8. el-mescidi’l-eksâ:
“ ‘el-mescidi’l-eksâ’ ” (ya) (17:1)
4. İşlev olarak Secde:
4.1. Zorunlu Secde (Teshîrî Secde):
Bu grupta yer alan varlıkların secdesi, irâdesiz ve zorunlu olarak yapılan bir secdedir. Bitkilerin, hayvanların, dağların, gölgelerin, gök cisimlerinin Allah'a secde etmelerinden bahseden ayetlerde, söz konusu cemâdât, nebatât ve hayvanâtın bizim anladığımız anlamda dilsel suskunluklarına rağmen, bizzat varlıklarıyla gerçeği haykırdıkları ve yaratılış gayelerine uygun hareket ettikleri vurgulanmaktadır.
Sadece yapılan eylemin yani secdenin önemi vurgulanırken cansızlar için de canlılara ait formlar kullanılmıştır. Zira bazı ayetlerde cansız dediğimiz varlıkların secdesi (Güneş ve ayın (hareketleri) bir hesap iledir. Yıldızlar ve bitkiler hep secdededirler ." ayetinde ifade edildiği gibi) ve diğer bazı hareketleri (örneğin kuşların[39] ve karıncaların konuşması[40]] vb. gibi) anlatılırken, akıl sahipleri (zevi'l-ukûl) için kullanılan formların kullanılması da[41] bu değerlendirmemizi destekler mahiyettedir. Kur’an-ı Kerîm’de bahsi geçen söz konusu varlıkların tesbihleri de bu şekilde değerlendirilmiştir.
4.2. İsteğe Bağlı Olarak Yapılan (İhtiyârî) Secde:
İhtiyarî secde, inananların inanmayanlardan ayrıldıkları en temel noktalardan birisi olarak karşımıza çıkmaktadır.
Cehd bizden Tevfik Allah(a.c)’den
[1] Cevherî, İsmâil b. Hammâd, es-Sıhâh (thk. Ahmed Abdulğaffar Attar), Beyrut 1984, II,483; Fîrûzâbâdî, Mecdüddin Muhammed b. Ya’kub; el- Kâmûsu'l-muhît, Beyrut 1994, s. 366; İbn Manzûr, Muhammed b. Mükerrem, Lisânü'l-‘arab, Beyrut 1994, III, 204-205.
[2] Bkz. Cevherî, es-Sıhah, II, 483; Fîrûzâbâdî, el-Kâmûsu'l-muhît, s. 366; İbn Manzûr, Lisanü'l-‘arab, III, 204-205.
[3] Bkz. İbn Manzûr, Lisanü'l-‘arab, III, 205.
[4] Lisanü'l-‘arab, III, 206.
[5] Râğıb el-İsfehânî, Müfredâtü elfâzi’l-Kur’ân (thk. Safvân Adnan Dâvûdî), Dımeşk 1997, s.396.
[6] Bkz. Muhammed Fuâd Abdülbâkî, el-Mu'cemü'l-Müfehres, İstanbul 1982. s c d maddesi.
[7] Bak. 3:113, 39:9, 20:130
[8] Bak. 7:143, 16:26, 22:31, 34:14, 38:24, 12:100, 19:58, 32:15, 19:90, 25:73, 17:107-109 (Alâ Harf-i Ceriyle: üzerine düşmek, iltizam etmek)
[9] Çene/mecazen üzerinde kıl biten yerler/ yüz manasına ıtlak edilir. 17:107,109, 36:8
[10] 44:29, 53:43,60, 12:6, 17:109, 9:82, 19:58
[11] Bak. 16:48, 37:18, 40:60
[16] 3:18,21, 4:127,135, 5:8,42, 6:152, 7:29, 10:4,47,54, 11:85, 55:9, 57:25
[18] 2:144,150,177, 5:6, 7:29, 17:7
[19] 2:43,83,110, 4:77, 7:29, 10:87, 24:56, 30:31, 55:9, 65:2, 73:20
[20] 2:132, 3:19, 7:29, 10:22, 29:65, 31:32, 39:2, 39:11, 40:14,65, 42:13, 51:6, 98:5
[21] 7:29, 10:22, 29:65, 31:32, 40:14,65, 98:5
[24] 2:187, 5:88, 7:31,161, 67:15
[25] 2:60,187, 7:31, 52:19, 69:24, 77:43
[29] 2:191, 3:111, 4:90(2), 60:8
[33] 4:61, 7:45, 8:34, 11:19, 63:5
[35] 30:9(2), 9:17,18,19, 52:4
[37] 8:47, 9:34, 14:3, 22:25
[41] Yusuf(a.s)’ın, rüyasında yıldızların, güneş ve ayın kendisine secde ettiklerini gördüğünü anlatırken sâcidîn ifadesini kullanmıştır. Bkz. 12:4.
Yine gök cisimlerinin kendi yörüngelerinde yüzmeleri anlatılırken (yüsebbihûn) ifadesi kullanılmıştır. Bkz. Enbiya, 21/33; Yâsîn, 36/ 40.
__________________ Tanrı'ya inanan adam olmak kolay, ve fakat Tanrı'nın inanacağı adam olmak zor!
|