Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.
Yunus Suresi 105
Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.
Enam Suresi 79
İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
Ali İmran Suresi 67
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.
Nahl Suresi 123
De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.
Ali İmran Suresi 95
Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
Katılma Tarihi: 26 nisan 2007 Yer: Australia Gönderilenler: 854
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Merhaba Sayin Asim.
Oncelikle bir duzeltme yapmaliyim. Namaz kilmanin onemsiz oldugunu soylemek curetkarligini gosteremem. Namaza gerekli fonksiyonlarini yukleyerek hayatina uygulayan kimsenin mutlak olarak buyuk istifadeler gorecegi kesindir. Benim tenkitlerim sekillerin kutsallastirilmasina yoneliktir. Faydanin kaynagi seklin yapisi degil bir disiplinin mevcudiyetidir. Farkli ritueller ile ayni sonuclar mumkun olabilir. Muhammedin yasadigi ortamdaki tarzi uygulamasi en makul olanidir. Muhammed en buyuk titizliligini klasik namaz tariflerinde anlatildigi gibi gostermemistir. Onun sekiller uzerindeki esnekligini anlayamayan sekilperest kimseler bunlarin bir tek bicimini esas almis onu mutlak dogru olarak savunmustur. Bu farkli sekillerin olusmasi Muhammedin sekil uzerinde asiri bir ihtimam gostermediginin delillerinden biridir.
Gelelim sizin sorunuza, sayin arkadasim benim sahsim acisindan onemli olanlar o kadar gizemli hususlar degil. Kuran vahiy sureci boyunca islenen ana konular herbirimiz icin asil olmalidir. Kisisel egilimlerimizi kontrol ederek teferruat konularinda yogunlasmanin onlemlerini almaliyiz. Henuz Kuran arastiriciligi uzerine olgunlasmamis kimselerin dogal olarak guncel nitelikli konular ilk dikkatlerini ceken konular olmaktadir. Bu aktualite icinde asil konular ihmal edilmektedir. Asil konulari konusabilmemiz icin oncelikle Kuran hakkindaki bir cok kanaatlerin degismesi gerekmektedir. Kuran Muhammed'e vahyolunan ve gununun niteliklerini icinde barindiran bir kitabtir.Vahiy sureci sona ermistir. Literal bir bakis acisi bizi yanilgilara sevkedecektir. Kuran'in tarihi sinirlar icindeki anlami kavranilarak, onun tarih ustu mesajini tespit etmeliyiz. Bu husus kavranildiginda onemlilik siralamasi kendi kendine olusacaktir. Bu baglamda bir bakis acisi olusmadan onemlilik siralamasi yapmanin da cok buyuk bir ise yarayacagini sanmiyorum.
Katılma Tarihi: 06 ekim 2008 Yer: Turkiye Gönderilenler: 148
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Nasrettin hoca ile kafa bulmak isteyen cemaat birgün hocaya ısrar ederek 'lütfen hocam gel bize bu cuma vaaz ver!'ilkin hoca kabul etmez ama yoğun istek üzerine peki der bu cuma gelicem.
cuma günü cemaat merakla hocayı beklemektedir ve hoca görünür ağır adımlarla kürsüye çıkar.cemaat hocaya hoca cemaate bakar uzunca...ve hoca şöyle başlar söze;Ey cemaat size ne diyeceğimi biliyormusunuz?cemaat şaşırır ilk başta,şaşkınlık geçince hep bir ağızdan 'bilmiyoruz hocam'derler.bunun üstüne nasrettin hoca 'nasıl cemaat bu,hiç hayatımda bu kadar cahil cühela cemaat görmedim,akılsız şeyler daha kendilerine ne diyeceğimi bilmiyorlar'diye diye cemaatin arasını yararak kalkıp gider.
cemaat şaşırmıştır bu işe,lakin hocayı tekrar davet etmek isterler.evine giderler.ilk başta yine hoca teklifi kabul etmesede ısrar üzerine 'peki gelicem bu cuma' der.cuma günü gelir cemaat beklemektedir.hoca görünür ağır adımlarla kürsüye çıkar.hoca cemaate cemaatte hocaya bakar uzun uzun.ve hoca konuşmaya başlar;'ey cemaat size ne diyeceğimi biliyormusunuz?cemaat bu sefer tedbirini almış olduğundan hep bir ağızdan cevap verir 'biliyoruz hocam'.hocada birden şiddetlenir ayağa kalkıp cemaatin arasından çıkarken söylenir 'nasıl cemaatsiniz yahu madem biliiyorsunuz beni neden çağarıyorsunuz!'diyerek çıkar camiden.
cemaat yine şaşkındır.ama hocayı son kez çağarmak için evine yeniden giderler,yine ısrar ısrar hoca 'peki der yine gelicem'.cuma günü gelir,bu sefer dersini iyi çalışan cemaat hoca gelmeden anlaşır cevap üzerinde.hoca görünür tekrar yürür ağır ağır kürsüye ve söze başlar 'ey cemaat size ne diyeceğimi biliyormusunuz?'hazırlıklı olan cemaatten bir sözcü bıyık altından gülerek cevap verir 'yarımız biliyor yarımızda bilmiyor hocam'.bunun üstünede nasrettin hoca kendine has uslübu ile cevap verir:'iyi o zaman bilenler bilmeyenlere anlatsın'.....
Kıyamet 31-32 vela saddaka vela salle velakin kezzebe ve tevella.
ne salat etti ne tasdik etti tam aksine yalanladı ve yüz çevirdi.
salat etmekle yüz çevirmek zıt tasdik etmekle yalanlamak birbirinin zıddıdr.yüz çevirmenin tersinin destek vererek yönelmek olduğu açıktır.
Bakara-157-İşte böyleleri üzerine Rablerinden salavât/destekler/ ve bir rahmet vardır.ayete göre yine salatın destek olduğu açıktır.
şimdi yazacağım salat kavramı hakkında görüşü kurana uygun olan istekuran.com sitesinden alıntıdır.
Salât” sözcüğü yapı olarak görünüş itibariyle “saly” ve “salv” köklerinden türemiş olabilir. Dilbilgisi kurallarına göre her ikisi de olabilir. Zira her iki sözcük de “nâkıs”tır. Yani son harfleri harfi illettir. Dikkat çeken bir husus da “salv” kökünden olan kalıpların çekimlerinin bir çoğunun “galb” neticesi “ya” ya dönüşmesidir. Ki, üzerinde ciddi bir araştırma yapılmazsa bu bir çok karışıklığa neden olabilmektedir.
Biz Arapça’daki bu mastarlar üzerinden tahlil ve anlamını açıklayalım. Birincisi:
Saly: Ateşe atmak-ateşe girmek anlamına gelir. Bu mânâda el Hakka suresi 31.âyette kullanılmıştır:
“Sonra cahime (cehennem) sallayın onu. (sallûhû)”
Bu kökten türemiş olarak ve bu anlamda Kur’ân’da “islavhâ, yeslâ, veseyeslavne, seüslîhi, layeslâhâ” gibi farklı kalıplar ile bir çok kez yer alır.
Türkçe’deki sallamak ve yaslamak sözcükleri de Arapça’daki “Saly” sözcüğünden gelmiştir.
İkincisi:
Salv: İsim olarak uyluk, fiil olarak “uyluklamak” yani uylukları hareket ettirmek demektir. Ki kişi herhangi birisinin sırtındaki yüke veya herhangi bir hayvana yüklenmiş ağır yüke destek vermek isterse uyluğun (bacağın diz ile kalça arasındaki bölümünü) birini kaldırır, uyluğu yatay haline getirip yükün altına uzatır, destek sağlar.
“Salât” sözcüğünün aslı “salvet”tir. Kelime nakıs (sonu harfi illetli) olduğundan genel dilbilgisi kuralları gereği “salât” şekline dönüşmüştür. Bize göre “salât” sözcüğünün kökü kesinlikle “salv” dır “saly” değldir. Zira kelimenin çoğulunda kelimenin asıl harfi olan “vav” açıkça ortaya çıkmakta; çoğulu “salavât” olarak gelmektedir. Bunun bir çok örneği daha vardır. Meselâ “gazâ/savaştı” sözcüğü aynı konumuz olan “sallâ” (mastarı salât’tır) sözcüğüne benzer. Onun mastarı “gazve”, Gazve’nin çoğulu “gazevât” olarak gelir. Diğer fiil çekimlerinde de “gazâ”nın “vav”ı, ya “ya”ya kalb olur yahut da düşer yok olur.
“Saly” sözcüğünün anlamı ile “Namaz, dua yakarış, çaba, gayret, destek” anlamları arasında herhangi bir anlam ilişkisi kurmaya da imkanı yoktur.
Eğer “salât” sözcüğünün kökünün “saly” olduğunu varsayarsak çok enteresandır ki Kevser suresindeki “salli” emrinden “onu ateşe at” ve Ahzab suresi 56. ayetteki “sallû aleyhi” den de Muhammed’i ateşe sallayın, atın” anlamı çıkarmamız gerekir.
Doğal olarak sözcükler yan anlamlara kayarlar. Ama hep ana eksen etrafında olur bunlar. Kesinlikle ana eksen kaybolmaz. Ki örneklerini “Nahr, Ebter” sözcüklerinin tahlillerinde görebilirsiniz.
Tamam böyledir ama yine de bu çok ciddi meselede her insanın zihninde bir “acaba” mutlaka kalır. İşte o istifhamı Kur’ân zihnimizden çeker alır. Zira “Salv, Sallâ, salât” sözcüğünün açık anlamı 75/Kıyamet suresinin 31, 32. âyetlerinde çok bariz olarak açıklanmıştır. Ki orada bu sözcüklerin karşıt anlamları da verilmiştir. Şöyle ki: “Felâ saddaqa velâ Sallâ velâkin kezzebe ve tevellâ = O, ne tasdik etti ne de çaba harcadı/destekledi. Ama yalanladı ve geri durdu.” Âyette dört eylem yer almış, ikisi diğer ikisinin karşıt anlamı olarak gösterilmiştir. Âyette “saddaka”nın karşıtı “kezzebe” Yani “tasdik etmenin” karşıtı “tekzib etme”; “sallâ” fiilinin karşıt anlamı olarak da “tevellâ = sürekli geri durmak, sürekli yüz dönmek, lakayt kalmak, ilgisizlik, pasiflik, ve yapılmakta olan girişimleri kösteklemek ” fiili gösterilmiştir. “Tevellâ” sözcüğü kalıbı itibariyle süreklilik anlamını taşır. Buradan hareket edersek “sallâ”, “tevellâ”’nın karşıtıdır. Yani anlam olarak “destek olmak, seyirci kalmamak” anlamındadır.
sevgili hanifler salat konusunda bu görüş doğrumudur bu konu kuran daki salat konusuna bir çözümmüdür.
selam ile
__________________ Ölüm her aklına geldiğinde Ah edip vah edip inleme Bu halinle tanrıyı incitmiş olacaksın Ecel kapını çaldığı zaman Evi telaşa verme O geldiği zaman Sen gitmiş olacaksın...
Katılma Tarihi: 06 ekim 2008 Yer: Turkiye Gönderilenler: 148
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
kuranyeter kardeş başka yönden sordu bende kurandaki salatın namaz olduğunu, zekatın sadaka türünden olduğunu ve namazın günde 5 vakit olduğunu söyleyen bir yorumu size sunmak istedim......
1=ita'nın i'ta'dan farkı,birincisinin "gönülden gelerek verme" yan anlamını taşımasıdır(92:18)zımnen:arınmanın bedelini ödeyin!yalnızca "karşılıksız vermeyi" değil, ondan daha öte "arınmak için fedakarlık etmeyi" içerir.zekat için ayrıca yorum:
müzzemmil süresinin 20.ayetinde geçen;'...şu halde ondan, kolayınıza gelen kadarı ile okuyun, namazınızı kılın, arınıp yücelmek için ödenmesi gereken bedeli ödeyin....(1)
(ZEKAT,1=bu ayet muhtemelen kuran'da zekatın "verme" yardımcı fiiliyle kullanıldığı ilk yerdir.zekat kuran'da hem "vermek" yardımcı fiiliyle (atu'z-zekat), hem "yapmak" yardımcı fiiliyle (lizzekati failun), hemde yardımcı fiilsiz olarak tezekka,yetezekka,zekka(91:9) formlarında gelir.yalnızca "karşılıksız harcamak" değil, ondan daha öte "arınmak için fedakarlık etmek" anlamlarına gelir.bu da zekatın sadaka ile buluştuğu yerdir.bu mananın en belirgin olduğu ayet tevbe suresinin 103. ayetidir. "onların, ALLAH'a sadakatlerini ifade için mallarından sunduklarını kabul et, bu sayede ,onların temizlenmelerine ve inkişafına yol açmış olursun".burada, verilen şey 'sadaka' olarak adlandırılmakta, sadakanın amacınında zekat (arınma) olduğu vurgulanmaktadır. bizce atu'z-zekat formları, "arınmanın bedelini ödeyin" anlamına gelir....)(ayrıca bkz: 7:156; 27:3)
2= kuran'da "rüku edenlerle birlikte rüku edin" formu kullanılırken, "secde edenlerle birlikte secde edin" formu kullanılmaz.bu da bu tür bağlamlarda rükuun kulluğun toplumsal boyutu ile ilgili,secdenin ise kulluğun şahsi boyutu ile ilgili olduğunu gösterir. bu bağlamda rüku islam cemaatine aidiyeti ifade eder. bu ayetlerin ilk muhatabı olan medine yahudileri açısından bu emrin anlamı açıktı:eğer inancınızda samimi iseniz, işte karşınızda sizin kitabınızı , peygamberinizi ve kıblenizi (ki o günlerde namaz kudüs'e yönelerek kılınıyordu) onaylayan bir topluluk var. ayrımcılık yapmayın, siz de onlara katılın ve bu katılımınızı cemaatle tescil edin! not=ayetin muhatabını sadece medine yahudileri olarak algılasakta uygun düşer.
bakara suresinin genelde 'sabır ve namaz ile yardım isteyin.Ancak bu ALLAH'a saygı duyanlardan başkasına ağır gelir.'diyerek çevirisi yapılan ayetin şu yorumu daha sağlıklı ve saftır= 'direnerek ve dik durarak yardım isteyin.(1)
1=lafzen: "sabır ve salat ile yardım isteyin!" sabır "insanın nefsini dizginlemesi" ,yani direniştir.(bkz=ilk geçtiği 103:3) yılgınlık, korkaklık, çöküntü, ve dert yanmanın zıttıdır(rağıp).Salat'la ÜÇ ŞEYDE KASTEDİLMİŞ OLABİLİR: şer'i manası olan "namaz", sözlük manası olan "dua", kök manası olan "dik duruş". buna göre şöyle bir yorum getirilebilir; namaz duanın canlanmasıdır, dua kulun ALLAH'a dayanmasıdır. Salat'ın türetildiği es-sala "bir şeyi dik tutan şey" dir. otururken ve ayaktayken insanı dik tutan kemiklere de denir(bkz: 87:15)
'rabbinin adını hatırda tutan da,salata duranda (kurtuluşa erecek)(1)..ala süresi 15.
1=Veya ; "namaz kılan". dahası , kök anlamının yardımıyla: "destek olan" veya "esas duruşunu koruyan". salat'ı sadece "namaz" ile karşılamak yerine,asli haliyle bıraktık.zira salat,Kuran'da GERÇEK BİR ÇOKANLAMLI kavram olarak yer alır. Ekame fiili ile birlikte , "namaz ibadetini hakkını vererek kılmak", Maide 12' de "destek", Maide 58 'de "din ve dindarlık", Maide 106'da "davet", Nur 41'de kuşların salatı olarak "yaratılış amacına uygun hareket etmek", Meryem 59'da "ibadet" ve daha başka manalarda kullanılmıştır(bkz= 2:3 ,5:58 ,107:4)
burada "zikr" ile yan yana kullanıldığı için ikinci bir mef'ul ile geldiği Taha 14' teki ekimi's- salate li-zikri (adımın anılıp şanımın yücelmesi için tüm destek ve çabanı seferber et) ibaresini andırmaktadır. A'la süresinin 9 ve 10. ayetindeki zikra ve men yahşa ile 14-15'teki men tezekka ve salla arasında sıkı bir irtibat vardır. Salat'ın gerçek anlamını bulmamızda bu pasajdaki kavramsal karşıtlıklar yol göstericidir. men yahşa (10) ile el-eşka (11) nasıl zıttiyet ilişkisine sahipse, yasla (12) ile salla (15) da kökenleri bir olmasına rağmen manaları zıttır. birincisi "ateşi desteklemek için cehennemin göbeğine dikilmeyi" ikincisi ise "ALLAH'a -özünde kendine- destek için esas duruşu korumayı" ifade eder. zımnen: 'cehennemle doğrulmak istemeyen namazla doğrulsun' mesajını içerir. zira salleytu'l-ud, "değneği ateşte doğrulttum" demektir. es-salvu, "insanın dik oturmasını sağlayan oyluklar veya dik yürümesini sağlayan omurga" anlamına gelir (lisan ve tac). ALLAHU A'LEM!
doğruyu bulmamız için ALLAH bize zihin açıklığı versin arkadaşlar...
müminlerin işleri aralarında iştişare iledir,düşündüklerimizi paylaşmalı ve hiçbirimiz diğeri hakkında art niyet arayarak zanna düşmemeliyiz.(hucurat süresi 12)
Katılma Tarihi: 06 ekim 2008 Yer: Turkiye Gönderilenler: 148
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
'Namazlarınızı(1), özellikle en ideal namazı(2) kılmaya gayret edin (3) ve ALLAH'ın huzurunda gönülden bir bağlılıkla durun!(4)'Bakara suresi 238
1=boşanmayla ilgili hükümlerin ardından söz namaza getirilir.bir yorum yaparsak; zira namaz gök dikişidir. dünya astarını ahiret atlasına günde beş yerinden(2 ve 3 diyende vardır..inşallah 5 için yapılan yorumu birazdan getireceğiz) dikmektir.hayat ancak bu sayede ruhsuz bir ceset olmaktan kurtulur.
2=Bizim "en ideal namaz" olarak karşıladığımız es-salati'l-vusta ibaresi hakkında Şefkani tam on sekiz görüş zikreder.görüş farklılıkları "orta" anlamına gelen vusta kelimesinin yorumundan kaynaklanır.bu ikindi veya akşam namazı olarak tevsir edilmiştir. ancak vusta ism-i tafdil olarak "en ideal ve en faziletli" anlamlarına da gelir. DOĞRUSU BU KONUDA BİR GÖRÜŞ BİRLİĞİ YOKTUR ve buna zorlayacak bir delil de yoktur.ayette kesin ve net olarak bir tek namaz kastedilmez.nasıl ki kadir gecesi ramazan içerisinde gizleniyorsa , "orta namazı" da bütün namazlar içinde gizlenmiştir. mamafih bu namazı aramak için tüm namazlara itina gösterilmelidir.sözün özü: tüm namazlar bir namazı kılmak için kılınır.....
3=ayette geçen kanitin "gönülden bağlılık", "kayıtsız şartsız teslimiyet" anlamına gelir. bu kelimeyi "susmak" olarak yorumlayanlar Buhari ve Müslim' de geçen Zeyd b. Erkam rivayetini delil olarak gösterirler,şöyle ki;"biz daha önce namaz içerisinde gerekli olduğu zaman konuşuyorduk. bu ayet indikten sonra susmakla emrolunduk ve namazda konuşmak yasaklandı." bu ayetten beş vakit namazın anlaşılması için şu yorumlar vardır; salevat çoğuldur ve ayrıca dilde ikil formu olduğu için Arapça'da çoğul en az üçtür.bir de orta namazı, toplam dört eder.ama dört rakamının ortası olmayacağı için salevat çoğulunu mecburen dört olarak anlamak gerekir.orta namazıyla birlikte beş eder.
bu da kuran da beş vakit namazın olduğunu düşünenlerin yapmış olduğu yorumlardır.bu anlamı (rencide etmek istemem ,art niyet aramam)yani kuranda beş vakit namaz olduğu muhkem bir dil ile anlatılmaz iken-kaldıki;"namazdan bir hayli bahsedilmesine rağmen"böyle zorlayıcı bir düşünce filtrelemesi bana sağlıklı gelmiyor.kaldıki sağlıklı gelenleride hiç bir şekilde yadırgayamayız dinde zorlama olmadığından.ama bu fikirlerimizi paylaşmak,kendi düşüncelerimizin kuran ile daha tutarlı olduğunu karşıt görüşlülere anlatmak ile karıştırılmamalı...
'O kullar ki;sözün tamamını dinlerler ve en güzel olanına uyarlar...'Zümer süresi 18
bu ayette bildirildiği gibi insanları evrensel bir dilde olgunluk içerisinde dinlemek gerektiği ne güzelde anlatılıyor.
Doğruyu bulmamız için bize yeterli olarak "kuran-ı kerim"i indiren,bize verdiği akıl ile herşeyi sorgulamamızı bildiren,doğruyu yanlıştan ayırabilme özelliğini bizlere aşılayan,bize doğru olarak yolumuzu bulabilmemiz için kitabını rehber olarak gönderip, bizi tane tane, ağar ağar, anlaya anlaya, sabır ile yetiştiren gökleri ve yerleri boşuna yaratmayan yüce ALLAH'a sonsuz hamdler olsun............
'Denize giden yolu bilmeyen,nehri kendisine kılavuz edinmelidir!'
hanif bir şekilde olan tüm müslüman dostların, rahmet denizine gidebilmesi dileğiyle.................................. ......sağlıcakla
aşağı kutudaki yazımı internette bir forumda yazmıştım. az öncede diyanet işleri başkanlığı nın tüm birimlerine (yazının özünü) e-mail geçtim. sizler ilede paylaşmak istedim.
gönderen: 05 ekim 2008 20:57|Kayıtlı IP ____________________________________________________________ ____________________________________________________________ _____________________________
aleykümisselam
şu insanoğluna hayret ediyorum yahu... gerçi Allah ın müsaadesi kadar her şey gelişir ve ilerler. neyse...
ilk önce kısa ve öz bir giriş yapacağım ve sonra, umarım, bu salat-ı vusta konunuza bir nokta koyacağım. lütfen okuyun:
Allah, insanoğlundan, günün belirli zamanlarında kendisine ibadet edilmesini istemektedir. uyku(nun en tatlı kısmın)dan feragat edip gece ibadet etmeni, öğlen vakti dinlenme faslından feragat edip ibadet etmeni, akşam vakti de gezme ve eğlenme veya zamanını boşa harcama durumlarından feragat edip ibadet etmeni istemektedir. geri kalan vakitlerde ihtiyacın olan uykuyu karşılar ve geçimin için çalışırsın.
şimdi gelelim konumuza, salat-ı vusta nın anlamına. inanırmısınız daha bir saat öncesine kadar salat-ı vustadan haberim yoktu. (artık namaz ile niyaz ile ne kadar ilgiliyim anlarsınız...) internetten yaşar nuri öztürkün mealinden kendimce bir sonuç çıkarttım. (bakara 238, 239) {[(bence bu iki ayetin yeri burası değil. daha aşağıda veya daha yukarıdamı veya veya başka bir suredemi onu bilmem. bu benim fikrim. neyse konuya gelelim...)]}
salat-ı vustanın tam anlamı: herhangi bir seyahat sırasında veya gezmede veya alışverişte yani belirli bir amaç için hareket halinde isen ve ibadet vakti denk geldi ise dur, mola ver, alışverişe ara ver ve ibadetini yap. seyahat halin gece olabilir, gündüz olabilir veya akşam vakti olabilir. bu seyahat halinde herhangi bir tehlike veya korku görmediğinde mola verip ibadet et.
fakat herhangi bir risk varsa
bakara 239. Fe in hıftüm fe ricalen ev rukbana* fe iza emintüm fezkürullahe ke ma allemeküm ma lem tekunu ta'lemun
Katılma Tarihi: 05 ocak 2007 Yer: Turkiye Gönderilenler: 611
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
mert8 yazdı.
şimdi gelelim konumuza, salat-ı vusta nın anlamına. inanırmısınız daha bir saat öncesine kadar salat-ı vustadan haberim yoktu. (artık namaz ile niyaz ile ne kadar ilgiliyim anlarsınız...) internetten yaşar nuri öztürkün mealinden kendimce bir sonuç çıkarttım. (bakara 238, 239) {[(bence bu iki ayetin yeri burası değil. daha aşağıda veya daha yukarıdamı veya veya başka bir suredemi onu bilmem. bu benim fikrim. neyse konuya gelelim...)]}
salat-ı vustanın tam anlamı: herhangi bir seyahat sırasında veya gezmede veya alışverişte yani belirli bir amaç için hareket halinde isen ve ibadet vakti denk geldi ise dur, mola ver, alışverişe ara ver ve ibadetini yap. seyahat halin gece olabilir, gündüz olabilir veya akşam vakti olabilir. bu seyahat halinde herhangi bir tehlike veya korku görmediğinde mola verip ibadet et.
fakat herhangi bir risk varsa
bakara 239. Fe in hıftüm fe ricalen ev rukbana* fe iza emintüm fezkürullahe ke ma allemeküm ma lem tekunu ta'lemun
demektedir.
hadi kolay gelsin...
sağlıcakla kalın.
mehmet rende
kuranyeter yazdı.
selam.
isim tamlaması:
birbirinin manasını tamamlamak üzereiki ismi yanyana getirmekle yapılan terkipe isim tamlaması denir.
arapçada buisimlerin baştakinemuzaf ikincisinemuzafun ileyh,meydana gelen terkibede izafet terkibi denir izafet terkibi türkçeye çevrilirken genellikle önce muzafun ileyh sonrada muzaf tercüme edilir.
muzafun ileyh bağlanırken..in,ın,...un,ün takısı alırmuzaf cümledeki yerine göre hareke alır,yani fail olduğunda merfu yada mef'ulolduğunda mensup,harfi cerden sonra geldiğinde mecrur olur.muzafunileyh in isesonu hep mecrurdur(esredir)akılda tutulması ve unutulmaması gereken önemli noktalar şunlardır.
1.muzaf başta el takısı(elif,lam)sonunada esre alır.
2. arapçada türkçenin tersine muzaf başa muzafun iley sona gelir.
kalemun velede. çocuğun kalemi gibi.
sıfat tamlaması:
bir şeyin nasıl olduğunu gösteren kelime sıfattır.küçük büyük güzel gibi
arapçada bir ismi yada varlığı sıfatlamak için önce o sıfatlanacak isim yada varlık yazılır.sonra yanına sıfat konur. sıfatlananyani vasfedilen,anlatılan kelimeye mevsufdenir.
zamirlerden ve özel isimlerden başka bütün isimler sıfat olabilir.
örnek kalemun kebir büyük kalem
veledun kebir büyük çocuk gibi.
bu terkibe sıfat tamlaması denir^
'mevsufönce sonra sıfat sonra gelir sıfat asla mevsufun önüne geçemez.
bu konuları daha yaygın çalışabilirdik ama arapça örnekleri yazmada sorun yaşadığım için devam edemiyorum ama bu kadar yazıdan bile Salat-ı Vusta nın bir isim değilde sıfat tamlaması olduğu görülmektedir tıpkı kuranın başka ayetlerinde geçen orta ümmet;(ümmeten vasaten) gibi.
değerli arapça uzmanlarımızın da katkıda bulunmalarını ve bizlere bu konuda yardımcı olmalarını bekliyoruz.
selam ile
sayın haktansapmaz sizinde yazınız vardı ama asamadım kusura kalmayın.
salat ı vustanın sıfat tamlaması olduğu açıktır salatın da tanımı ortada sorulacak çok sual var ama site kurallarına uymak adına soramıyoruz umarım ne dediğim anlaşılmıştır.
selam ve dua ile
__________________ Nahl.6:Bir güzellik de vardır onlarda sizin için: Sabah saldığınız sırada, akşam topladığınız sırada. Ve lekum fîhâ cemâlun hîne turîhûne ve hîne tesrehûn
Katılma Tarihi: 23 nisan 2006 Yer: Saudi Arabia Gönderilenler: 111
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Bıisim Allah erRahman erRahim
Allah ın izni ile
edebiyatım iyi değildir, ayrıca arapça okumam yazmam yoktur.
benim niyetim salat-ı vusta nın anlamını verebilmektir. 1400 küsur yıl önce arapçada sıfat veya isim tamlaması diye bir şey yoktu herhelde... 7 veya 14 harfte bunları arayamazsınız değil mi?
suudi arabistan da işçi olarak çalışıyorum. burada 10 12 suudluya anlamını sordum. bazıları hesap yaptı "ikindi namazı" dedi, çoğuda "bilmiyorum" dedi.
salat-ı vusta nın türkçemizde güzel bir karşılığı var sanırım: "gezi namazı" (daha türkçemizdeki isim veya sıfat tamlamalarının ne anlama geldiğini bilmiyoruz. arapçayı nasıl açıklayabileceğiz?..)
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme Sizin yetkiniz yok forumda konu silme Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme Sizin yetkiniz yok forumda anket açma Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma