Yazanlarda |
|
muhliskul Ayrıldı
Katılma Tarihi: 26 nisan 2007 Yer: Australia Gönderilenler: 854
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Merhaba
Sayin Cin13 kardesim sayin haktan sapmaz kardes ile ayrildigim bir konu olarak salat Muhammed'in yasaminda mevcuttur. Haktansapmazin bu konuda bu sekilde dusunmesini kinamiyorum. Bende bu konuda uzun bir muddet benzeri bir anlayis tasidim.
Muhammedin yasadigi, dinle ibadetle fazla iliskisi olmayan Mekke bolgesinde bu kelime gayri ciddi dini ayine istinaden kullanilmaktaydi. Ben Enfal kullaniminin sembolik degil aynen kelime anlaminda oldugu inancini tasiyorum. Rituel dairedeki siradan kullaniminin icini Kuran'in doldurdugu bir kelimedir. Ayni kelimenin rituel haricinde yogun bir sekilde kullanildigini da bilmekteyiz. Mekke doneminde Muhammed ve arkadaslarinin yaptiklari bu tapinisin tam bir duzene girmesi hicret sonrasinda gerceklesmistir. Daha dindar olan Guney kokenli kabilelerle yahudi kabilelerinin oldugu bu ortamda Abdest, Oruc konulariyla birlikte belli formatinin oldugunu gordugumuz rituel Salat karsimiza cikmaktadir.
Sahsim adina bu ritueller ile ilgili bakis acimi daha once dile getirmeye calistim, konunun akisina uygun bir sekilde yeri geldiginde tekrarlamaya calisacagim.
Allah'a emanet
|
Yukarı dön |
|
|
asım Uzman Uye
Katılma Tarihi: 14 agustos 2008 Yer: Turkiye Gönderilenler: 1700
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
merhaba sayın muhliskul...
topik altın yazılanları ve sizin yazdığınız eski yazıları tekrar gözden geçiriyorum...
benim dine bakışımı geçekten etkileyen bir kişisiniz...
dini sadece ritüeller olarak görürüken bunu tam tersi bir bakış açısına kaymama sebeb oldunuz...
ritüllerimi aynen yerine getirmeye devam ediyorum...
ama eskiden beri bu konularda hep kolaylığı gösteren yaklaşımlara sıcak olmuşumdur...
dinin esas gayesinin insanlığı insanca yaşamaya çağırması fıtrat üzere doğru ve dürüst yaşaması ve aklını iyi kullanması olduğu fikri bende pekişti...
hiç bir ritüeli uygulamayan kişilerinde pekala iyi bir dindar olabileceği fikrine sizi az buçuk tanıdıktan sonra sahip oldum...
yine de size sormak istiyorum...
ritüeller konusunda farklı fikirleriniz olduğunu bir kısmını burda paylaştığınızı bir iletinizde okumuştum...
bu konuda daha detaylı açıklama yapabilir misiniz...
__________________ O halde yüzünü, Allah'ı bir tanıyarak dine, Allah'ın insanları üzerine yaratmış olduğu fıtratına doğrult. Allah'ın yaratışında değişiklik bulunmaz. Dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler.
|
Yukarı dön |
|
|
cin13 Uzman Uye
Katılma Tarihi: 23 ocak 2007 Gönderilenler: 385
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Merhabalar. Sayın
Haktansapmaz, özür dileyerek belirtmeliyim ki, amacım, henüz o yıllarda bile
namazın kılınıyor olduğunu söylemekti. Hz. Muhammed’in ölümünden 20-30 yıl
sonra doğan ve bize kadar malumunuz bilgileri aktarılan din bilginlerinin
sözlerinin çarpıtıldığını, yanlış anlaşıldıklarını vs. varsayalım ve din
bilgini olmayan kişilerin yapıtlarına bakalım.
El-Balkhi,
El-Biruni, Estakhri, Ibn Battuta gibi coğrafya bilginleri ve gezginlerinin gezi
notlarında, gezdikleri bölgelerdeki insanların islamın bilinen şekilsel
ritüellerine uymada hassas davrandıkları anlatılmış. Bu bölgeler nelerdir:
Bildiğiniz
gibi, Hz.Muhammed’in ölümünden sonra yayılmacı politika izleyen müslümanlar hem
islamı daha çok kişiye ulaştırmak hem de yeni ticaret alanları yaratmak
amacıyla Orta Doğu, Kuzey Afrika,Güney ve Güney Doğu Asya’ya yayılmışlardı.
Böylece küresel bir ekonomi kurarak, siyaset, bilim, askeri ve ekonomi
alanlarında olarak büyük bir güce kavuşmuşlardı.
İşte
bu yıllarda islamın ulaşmış olduğu Bangladeş,Hindistan,Sri Lanka, Çin, Malezya
gibi dünyanın uzak bölgelerini gezen bu
gezginler ve bilim adamları, gezi notlarında bu ritüellerden bahsediyorlar.
O
halde, bence, iki şık kalıyor geriye:
1.
Şekilsel namaz, Peygamber’in ölümünden hemen sonra uydurulmuştur.
Hz.Muhammed’in ve sahabenin vs. namaz
ile ilgili yaptıkları söylenenlerin tümü uydurmadır. İslam’ın ilk dönem din
bilginleri de bu uydurmaları farkedememişlerdir. Bu uydurma, Peygamber’in
ölümünden hemen sonra tüm islam dünyasına yayılmıştır. Uydurma namazı gören
sahabelerin bu uydurma ritüele yaptıkları itirazları olmamıştır. Olmuşsa bile
bu itirazlar derhal ortadan kaldırılmıştır.
2.
Hz.Muhammed, salatı hem şeklen hem de vahiy-bilgi-uyarı-bağlılık-süreklilik
boyutlarıyla birlikte uygulamıştır.
__________________ Dinin bakış açısına göre,tüm bu fantastik harikulade evren,tüm bu karmakarışık şeyler, ancak, Tanrı’nın, insanların iyi ve kötü için çabasını gözlediği bir sahnedir.. Bu sahne,bu oyun için çok büyük!
|
Yukarı dön |
|
|
Guests Guest Group
Katılma Tarihi: 01 ekim 2003 Gönderilenler: -259
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Sevgili Cin13, verdiğin bigiler için tekrar teşekkürler.
Bu isimlerini verdiğiniz bilginler ve ilk elden (varsa) bize kadar ulaşan yapıtları Peygamber'in ölümünden kaç asır sonraya dayanıyor? Ve yine Peygamber'in hemen ölümünden 20-30 yıl sonra doğmuş olan sözünü ettiğiniz din bilginleri kimlerdir? Ne gibi sözleri sölemişler? Söylemişler mi, söylememişler mi? Kimler bu sözlerini ne zaman nasıl zapt etti? Sözleri değiştirildi mi değiştirilmedi mi? vs. Bütün bunlerı nasıl bileceğiz?
Misal, Abdullah ibni Abbas'ın ağzından Kuran ayetlerini açıklayan aktarılmış bunca rivayet, nuzul sebebi vs. bunların külliyyyen uydurma olmadığnı nasıl bile bileceğiz? Aynı Abdullah'tan pek çok konuda, aynı ayet hakkında birden fazla, hem de biri biriyle çelişkili çokça ve farklı sözler aktarılmış! Kaldı ki elimizde mevcut olan meşhur hadis kitaplarında dahi, mesela namazın kılınışına dair anlatımlara rastlayamıyoruz. Bu hadis kitaplarının isnad edildiği kitaplar bizzat bu kişilerin kaleminden çıkıp bize kadar ulaşmış kitaplar da değiller. Onun için bu ritüellerin Peygamber'in ölümünden hemen sonra icra edildiğinin kanıtı nedir? Sizin söylediğiniz ispatı mümkün olmayan sadece bir iddiadan öteye geçmiyor.
Değerli Cin13, bu ritüellerin mantığı nedir; Bildiğimiz şekliyle Allah için namaz, Allah için hac, Allah için oruç...? Bunlara ibadet deniyor; Allah'a kulluk, kölelik... Efendinin birine kul, köle olmak, onun her dediğini aksatmadan yapmaktır. Bu kişisel ritüellerin kişiye ne gibi yararları var? Allah'ın bunlara ihtiyacı var mıdır? Benim ve sizlerin de müşahede ettiği gerçek şu: Bu ritüeller bir din baronlar sınıfının ve hegemonyasının oluşmasına neden olmuştur ve kıyamete kadar da hiç kimse bunların bu saltanatlarını yıkamacak, görünen o. Düşüne biliyo musunuz, bu ritüeller olmasa, bu mele' sınıfı olur muydu? Bunca Allah'ın kulu Allah'a mı bunlara mı kul olmuş!
Din Allah'la Kulları arasındaki ilişkileri mi, yoksa kullarının kendi araslarındaki ilişkileri mi düzenler? Allah için namaz, Allah için oruç, Allah için beyti tavaf (beytin etrafında turlama) olamaz. Allah'ın bunlara asla ihtiyacı yoktur, olamaz. "De ki: Benim namazım, benim ibadetlerim, benim hayatım ve benim ölümüm alemlerin rabbi Allah içindir" (6/162) olamaz. Allah'ın benim namazıma, orucuma, haccıma..., benim hayatıma ve benim ölümüme ihtiyacı mı var? Peki bu ayetle Allah Peygamberin lisanından ne diyor öyleyse? Peygamber şunu söylüyor: "Benim bu salatım (inancım /dinim), izlediğim menasik ile hayatım ve ölümüm (benim değil) Alemlerin sahibi Allah'ındır.
Allah' emanet olunuz.
|
Yukarı dön |
|
|
cin13 Uzman Uye
Katılma Tarihi: 23 ocak 2007 Gönderilenler: 385
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Sayın Haktansapmaz,
Tekrar edersem, söz konusu dini eserlerin kasıtlı ya da kasıtsız değiştirilmiş, emin olunamayacak, kanıt oluşturamayacakları iddiasına karşılık olarak bu eserlerin tümünü yok varsayarak din dışı kaynakları konu ettim. Bu bilimadamları gördüklerini kağıda dökmüşlerdir. Yok sayılamayacak olan tespit, Peygamber'in ölümünden hemen sonra bu ritüellerin halk tarafından uygulanıyor oluşudur.
Söylediğim iki seçenek hala geçerlidir. Uydurma olan bu ritüel, ne zaman, nasıl, kimler tarafından uyduruldu? Bu eylem, öyle planlı, örgütlü olmalı ki bir anda tüm islam dünyasını sarmalı. Eş zamanlı olarak, değişik coğrafyalarda, farklı kişiler tarafından dini kaynaklara girilmeli. Peygamber zamanında böyle bir ritüele şahitlik etmeyenlerin itirazları da bertaraf edilmelidir.
Bu konuya giriş yaparken amacım, salat konusunda kişisel fikrimi belirtmeden, farklı konudaki kaynakları gündeme getirmekti. Bununla birlikte, ritüellere getirdiğiniz pragmatik yaklaşımı kabul ediyorum. Ancak, din hem insan-tanrı, insan-evren, insan-insan arasındaki ilişkileri anlamlandırma ve evrensel ahlaki yasaları tanımlama iddiasındadır.Bu yüzden, dinin sadece insan-insan arası ilişkileri düzenlediği iddianıza katılamıyorum.
Konuya, bir de bu açıdan yaklaşmanızı rica ederim.
Saygılar.
__________________ Dinin bakış açısına göre,tüm bu fantastik harikulade evren,tüm bu karmakarışık şeyler, ancak, Tanrı’nın, insanların iyi ve kötü için çabasını gözlediği bir sahnedir.. Bu sahne,bu oyun için çok büyük!
|
Yukarı dön |
|
|
asım Uzman Uye
Katılma Tarihi: 14 agustos 2008 Yer: Turkiye Gönderilenler: 1700
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
ritüellere allahın ihtiyacı yoktur...
allahın hiç bir şeye ihtiyacı yoktur ki zaten...
vahyi izlememize ve emirlerini yerine getirmemize de ihtiyacı yoktur...
din iman sahibi olmamıza dürüstlüğümüze ilkeli olmamıza da onun ihtiyacı yoktur...
ona tapmamıza ihtiyacı olmadığı gibi onun dediklerini yapmamıza ve ona itaat etmemize de ihtiyacı yoktur...
bütün bunlara ihtiyacı olan bizleriz...
__________________ O halde yüzünü, Allah'ı bir tanıyarak dine, Allah'ın insanları üzerine yaratmış olduğu fıtratına doğrult. Allah'ın yaratışında değişiklik bulunmaz. Dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler.
|
Yukarı dön |
|
|
aşık74 Katilimci Uye
Katılma Tarihi: 20 agustos 2009 Yer: Turkiye Gönderilenler: 15
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
S.a
240 sayfa yazılmış.. Acaba bu 240 sayfanın sonucunda ne sonuçlar ortaya çıkdı ?
Foruma katılanlardan bir özet bir bilgi rica edebilirmiyim ( zahmet olmassa ) ?
saygılar,hayırlı ramazanlar...
__________________ La ilahe illa allah...
|
Yukarı dön |
|
|
Guests Guest Group
Katılma Tarihi: 01 ekim 2003 Gönderilenler: -259
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
a.s. aşık74,
şahsım adına bu münazaralardan çıkardığım sonucu söyleyeyim:
1. Şekilsel olarak namaz kılıyordum, artık kılmıyorum.
2. Böyle olunca dünya hayatına kendimi tamamen kaptırdım
3. suçu şekilsel namazı bırakmama bağladım.
4. Ancak gördüm ki, şekilsel olarak kılarken de dünya hayatına tamamen kaptırabiliyorum kendimi.
5. Beni dünya hayatının süsüne kaptırmayanın şekilsel namaz olmadığına karar verdim.
6. Salat kelimesine farklı anlamlar yüklenildiğini gördüm ve ben de bir anlam yükleyerek, bir çalışma başlattım :
6.1. namaz
6.2. bağlanıp, izlenme
6.3. ders/eğitim
6.4. Destek olma
6.5. beraber olma (zannımca yüklediğim mana)
7. salat eşit değildir namaz tezinin doğruluğuna %99 inanıyorum.
8. Ancak şekilsele hapsedilmiş olan NAMAZ ritüelinin özünün farklı olduğuna kanaat getirdim.
9. namaz içinde, sayılara hapsedilen ruku ve secdenin dua esnasında yapılagelen beden hareketleri olduğunu anladım. dua ederken eğilmek, eğilmek için eğilmek değil.
10. sabah, kuşluk, kıble, öğlen, ikindi, akşam, yatsı namazlarının aslında TAHA 130. ayetin Muhammed a.s. tarafından hayata tatbiki olduğunu anladım.
11. sabah, akşam ve yatsı namazlarındaki kıraatin; hud 114, isra 78 ayetlerinin hayata tatbiki esnasında yapılan vahiy tebliğinin şekilsele dönüşü olduğunu gördüm. Bu vakitlerin insan hayatındaki, GÜNDÜZ meşguliyetinden arta kalan, özel zamanlar olduğunu ve BERABER olmak için EN UYGUN zamanlar olduğunu gördüm.
Bunlar bu notları okurken ve/veya bizzat münazara içinde yer alırken, bakış açımın genişlemesi sonucunda, Allah'ın da yardımı ile geldiğim sonuçlar.
Özetlersek, salat eşit değildir namaz, tesbih eşittir şekilsel limiti olmayan NAMAZ.
sabah, akşam ve yatsı vakitleri beraber olunup, sosyal anlamda her türlü konunun münazara edildiği, kuran dersi yapıldığı özel vakitler (meşguliyet açısından).
Selametle,
|
Yukarı dön |
|
|
hasanoktem Admin Group
Katılma Tarihi: 10 eylul 2006 Gönderilenler: 2837
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
asım Yazdı:
ritüellere allahın ihtiyacı yoktur...
allahın hiç bir şeye ihtiyacı yoktur ki zaten...
vahyi izlememize ve emirlerini yerine getirmemize de ihtiyacı yoktur...
din iman sahibi olmamıza dürüstlüğümüze ilkeli olmamıza da onun ihtiyacı yoktur...
ona tapmamıza ihtiyacı olmadığı gibi onun dediklerini yapmamıza ve ona itaat etmemize de ihtiyacı yoktur...
bütün bunlara ihtiyacı olan bizleriz...
|
|
|
evet, gerçekten bütün bunlara ve benzerlerine ihtiyacı olan bizleriz.
Yüce Allah bizden birşey istemişse, insan-insan arasındaki ilişkilerde sıkça rastladığımız gibi ihtiyacı olduğundan isteyebileceğini elbette düşünemeyiz. o Yüce Rabb dir, arınıp halis dinine bağlanmak, salat'ını gerçekleştirmek için çabalayıp, kulluğunu icra etmek isteyenlere bunun yollarını göstermiştir.
16 NAHL 90 :
hiç şüphe yok ki Allah âdil davranmayı, iyilik yapmayı ve yakınlara karşı cömert olmayı emreder; ve her türlü utanç verici hayasızlığı, selim akla ve sağduyuya aykırı çirkinliği ve sınırları hiçe sayan taşkınlık ve azgınlığı yasaklar; size bu öğütleri verir ki, sorumluluklarınızı aklınızda tutabilesiniz (M.İslamoğlu meali)
velev ki, bizim bütün bunlara ihtiyacımız olmadığını varsayalım veya böyle bir durumda olduğumuzu düşünelim. o halde bile, " ve kâlu semi'ne ve eta'nâ " " duyduk ve itaat ettik" deyip de emirbuyrulduğunu gördüklerimizi yerine getirmemiz icab eder.
Muhabbetle
__________________ Andolsun, size öyle bir kitap indirdik ki sizin bütün şeref ve şanınız ondadır. Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız? ENBİYA 10
|
Yukarı dön |
|
|
İbrahimizm!!! Ayrıldı
Katılma Tarihi: 14 subat 2009 Yer: Turkiye Gönderilenler: 420
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
selamlar şimdi amcamın biri sormuş biride cevaplamış..bakalım.
Salat ne demektir |
Sual: Namaz kılmayan bazı kimseler, (Namaz; salat, yani duadır. Tanrı’yı içten anıp selamlamaktır. Bunun da bir şekli, belli bir saati, zaman dilimi, yeri, kuralı yoktur. İnsan, istediği vakit, istediği dilde, istediği şekilde, istediği yerde dua edebilir. Şimdi kılınan beş vakit namaz, gerçeklere aykırıdır) diyorlar. Peygamber efendimiz, beş vakit namaz kılmadı mı, namaz kılınmasını emretmedi mi? CEVAP Bu tür iddialar, Peygamber efendimize inanmayanların, dinimizi yıkmak isteyenlerin, çeşitli maskeler altında asıl kimliklerini gizleyerek gündeme getirdikleri iddialardır. Hiçbir ilmi değeri yoktur.
Bir başkası da, (Kur’anda beş vakit ifadesi geçmez, ama Peygamber, hayatı boyunca beş vakit namaz kılmıştır. Bu bakımdan 5 vakit namaz kılmak suç sayılmadığı gibi üç vakit kılmak da caizdir) diyor.
Yani, güya Kur’an-ı kerimde 5 vakit namaz bildirilmemiş de, Resulullah efendimiz kendiliğinden 5 vakit kılmış. Yani, Resulullah efendimizin hâşâ Kur’ana aykırı olarak beş vakit kıldığını söylemek istiyor. Bunlara göre, (Miraca çıktığım gece, beş vakit namazla emrolundum) buyuran Resulullah efendimiz hâşâ yalan söylüyor!
Yabancılar istediklerini söyleyebilir, zaten maksatları dinimizi bozmak ve yıkmak. Ama bir Müslümana, bunlarla dostluk kurmak, sözlerine itibar etmek yakışır mı?
Peygamber efendimiz, namaz farz olduktan sonra, beş vakit namaz kılıp, farz olduğunu bildirdi. Eshab-ı kiram ve ondan sonra gelenler hep beş vakit namaz kılmışlardır. Resulullah efendimiz, hâşâ Kur’an-ı kerimi anlayamadı mı? Salat kelimesini anlayamadı mı? Hâşâ, beş vakit namaz kılması yanlış olsaydı, Allahü teâlâ vahiy gönderip düzeltmez miydi?
Cebrail aleyhisselam, gelip, beş vakit namazın vakitlerini, kılınış şeklini ve diğer bütün hususları bizzat tatbiki olarak öğretti. Peygamber efendimiz de, (Namazı benim kıldığım gibi kılın) buyurdu. (Buhari)
Bir âyet-i kerime meali şöyledir: (Namaz, müminlere belli vakitlerde farz kılındı.) [Nisa 103]
Demek ki, namaz kılmanın belli vakitleri vardır. Dua ise, her zaman yapılabilir.
------------------------------------------------------------ -------------
vay ki vay
alıntı..ama alıntı yaptığım sayfayı kapatmışım..
|
|
Yukarı dön |
|
|
|
|