Muhsin Uzman Uye
Katılma Tarihi: 14 subat 2007 Gönderilenler: 401
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
selam,Prof. Dr. Bayraktar Bayraklı,YENİ BİR ANLAYIŞIN IŞIĞINDA
KUR’ÂN TEFSÎRİ ADLI ESERDEN SEÇMELER
14 . Ciltten Örnekler
14. CİLTTE ‘ANKEBÛT SÛRESİ’NDEN BİR ÖRNEK:
KUR’ÂN’IN YETERLİLİĞİ
اَوَلَمْ يَكْفِهِ 05;ْ اَنَّآ
ا 1614;نْزَلْنَ ;ا عَلَيْكَ الْكِتَا 76;َ يُتْلٰى عَلَيْهِ 05;ْۜ اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ
لَ 1585;َحْمَةً وَذِكْرٰ 09; لِقَوْمٍ يُؤْمِنُ 08;نَ۟
51.
“Kendilerine okuduğun kitabı sana indirmiş olmamız onlara yetmedi mi?
Çünkü bunda inanacak bir toplum için kesinlikle rahmet ve öğüt vardır.”
Bu âyeti bir Hz. Peygamber döneminde yaşayan kitap ehli, bir de
günümüzle alakalı olarak yorumlamak istiyoruz. Başka bir ifadeyle bir
tarihsel, bir de evrensel boyutta açıklamayı düşünüyoruz.
a) Bu âyet, Hz. Peygamber’e mucizelerin verilmesini isteyen kitap ehline bir cevap niteliği taşımaktadır.
Bu âyetin nüzul sebebini, âlimler bazı hadislere dayandırarak şöyle
anlatmaktadırlar: İbn ‘Uyeyne şöyle demiştir: Hz. Peygambere üzerinde
yazı bulunan bir kol kemiği getirildi; o da şöyle dedi:
“Peygamberlerinin getirdiğinden yüz çevirip başka bir peygamberin
getirdiklerine yahut kendi kitaplarından başka bir kitaba yönelmek bir
topluma sapıklık olarak yeter.” Bunun üzerine Yüce Allah: اَوَلَمْ يَكْفِهِ 05;ْ اَنَّآ اَنْزَلْ 06;َا عَلَيْكَ الْكِتَا 76;َ يُتْلٰى عَلَيْهِ 05;ْۜ “Kendilerine
okunmakta olan kitabı sana indirmiş olmamız onlara yetmedi mi?” âyetini
indirdi (Dârimî, Sünen, I, 134). Buna benzer bir olay hakkında Hz.
Peygamber, Hz. Ömer’e şöyle demiştir: “Kur’ân ile teğannî etmeyen
bizden değildir” (Buhârî, Tevhîd, 44; Ebû Dâvûd, Vitir, 20; Dârimî,
Salât, 171). Buradaki teğanni kelimesinden hareketle
ifade, “Kur’ân ile yetinerek başka bir şeye ihtiyaç duymayacak hale
gelmeyen bizden değildir” anlamına gelmektedir.
Bundan anlıyoruz ki kitap ehlinin ve diğer insanların o dönemde
getirmesini istedikleri mucizeyi Kur’ân’ın şahsında bulmaları
gerekiyor. Mucize olarak Kur’ân yeterlidir. Diğer peygamberlere verilen
mucizeler geçici olmuş, sadece gören insanları ilgilendirmiştir. Kur’ân
mucizesinin ise kıyamete kadar kalıcı olması, onlardan farklı olduğunu
ifade etmektedir. Kur’ân’ın içeriği, dilindeki edebî boyut ve özünde
yatan gerçekler anlaşıldığında başka bir mucize aramanın yersiz olduğu
farkedilecektir.
b) Âyetin içeriğini tarihsel boyuta hapsetmek doğru değildir.
Tarihsel boyutu günümüze ve geleceğe taşımak zorundayız. Yukarıda
Buhârî ve diğerlerinden naklettiğimiz hadise dayanarak, âyeti günümüze
taşımak istiyoruz. “Kur’ân ile yetinmeyen, başka bir şeye ihtiyaç duyan
bizden değildir” şeklindeki Hz. Peygamber’in yorumuna ne kadar
ihtiyacımız var. Günümüzün
ilâhiyatçılarından bir kısmı din adına Kur’ân’ı yeterli görmemekte, din
için verecekleri fetvaları başka yerde aramakta, Kur’ân’ın dışındaki
görüşleri din olarak okutup fetva vermektedirler. Bu yanlıştan dönmenin
yolu şudur: Mâide 3’e göre, Yüce Allah, Kur’ân’ı tamamladı, dinini de
tamamladı. Kur’ân’ın dışında kalan her şey beşerî boyutlu olduğundan
dini kültüre girer, dinin kendisidir diye tanıtılamaz. O zaman konuyu
bir “din”, bir de “din kültürü” diye ikiye ayırmamız gerekiyor. Din
adına ne varsa Kur’ân’da vardır ve bu da yeterlidir. Derslerde
okutulan; “Kur’ân’da olmayanı sünnette, sünnette olmayanı icma‘da,
onlarda olmayanı ictihatta aramak gerekiyor” öğretisi, baştan aşağı
yanlıştır ve Kur’ân’a hakarettir. Bu ne anlama gelir? “Kur’ân eksiktir,
yetersiz kalmaktadır; din adına ihtiyaçları cevaplandırmamaktadır.
Sünnet daha yeterlidir. Sünnet de eksik kalmakta, icma ve ictihatlar,
onların eksiklerini tamamlamaktadır” anlamına gelir. Bu iddianın ucu
tehlikeli yerlere gider. Allah, “ben tamamladım” diyor, biz “tamam
değil, başka şeylere ihtiyaç vardır, eksiklerini onlarla doldurmalıyız”
diyoruz. Şimdi bu ifade hakaret değil midir? Din adına Kur’ân’ı
anlamayanların eksikliğini Kur’ân’a atmaları, ona iftira etmelerinden
başka bir şey değildir. Bu tür ifadeler veya yaklaşımlar, اِنْ اَتَّبِع 15; اِلَّا مَا يُوحٰىٓ اِلَيَّۚ اِنّ۪يٓ اَخَافُ اِنْ عَصَيْتُ رَبّ۪ي عَذَابَ يَوْمٍ عَظ۪يمٍ “Ben,
bana vahyolunandan başkasına uymam. Çünkü Rabb’ime isyan edersem
elbette büyük günün azabından korkarım” (Yûnus 10/15) dedirten Yüce
Allah’a ters düşmek değil midir? Demek ki, Hz. Peygamber’in uyduğu
ilâhî vahy yetersiz miydi? O zaman Hz. Peygamber, eksik kulluk etmiş,
eksik bir dine tâbi olmuş, eksik bir din ile muamele etmiş olmaz mı?
Dikkat edersek, Yüce Allah âyetin sonunda Hz. Peygamber’e
vahyettiğinden başka bir şeye tâbi olmayı isyan olarak
nitelendirmektedir.
c) اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَرَحْمَ 77;ً وَذِكْرٰ 09; لِقَوْمٍ يُؤْمِنُ 08;نَ “Çünkü bunda inananacak bir toplum için kesinlikle rahmet ve öğüt vardır.”
Yüce Allah, Kur’ân’ı rahmetinin ve merhametinin tezahürü olarak
göndermiştir. İnsanlara acıdığı ve onlara merhamet etmek için
göndermiştir. Bir taraftan onlara merhamet, bir taraftan da öğüt vermek
için göndermiştir. Kur’ân’da sadece inanmış bir topluma değil de, aynı
zamanda inanmaya müsait olan, yani inanacak bir topluma rahmet ve öğüt
vardır. İnanmış toplum zaten rahmet ve öğüdünü almıştır.
52. قُلْ كَفٰى بِاللّٰه 16; بَيْن۪ي
و 1614;بَيْنَكُ ;مْ شَه۪يدًا 54; يَعْلَمُ مَا فِي السَّمٰو 14;اتِ وَالْاَر 18;ضِۜ
وَالّ ;َذ۪ينَ اٰمَنُوا بِالْبَا 91;ِلِ وَكَفَرُ 08;ا بِاللّٰه 16;ۙ اُو۬لٰٓئ 16;كَ
هُمُ الْخَاسِ 85;ُونَ
“De ki: Benimle sizin
aranızda şahit olarak Allah yeter. O, göklerde ve yerde ne varsa bilir.
Bâtıla inanıp Allah’ı inkâr edenler var ya, işte ziyana uğrayacaklar
onlardır.”
a) Âyette geçen بَيْن۪ي وَبَيْنَ 03;ُمْ
“benimle sizin aranızda” ifadesi kiminle alakalıdır? Bir tarafta Hz.
Peygamber, diğer tarafta kitap ehli vardır. Ama yorumunu yapmakta
olduğumuz ‘Ankebût 52’ye göre, bunlar kâfir olmuş kitap ehlidir.
b) كَفٰى بِاللّٰه 16; بَيْن۪ي وَبَيْنَ 03;ُمْ شَه۪يدًاۚ
“Benimle sizin aranızda şahit olarak Allah yeter.” Kitap ehli ile olan
tartışma, iyi netice vermeyince yapılacak iş, Allah’ı şahit koşmaktır.
Çünkü Hz. Peygamber’in müracaat edeceği daha üst bir makam yoktur.
Referans olarak Yüce Allah’ı göstermek mecburiyetindedir. Bunu böyle
yapmasını Yüce Allah ona emretmektedir.
c) يَعْلَمُ مَا فِي السَّمٰو 14;اتِ وَالْاَر 18;ضِۜ “O, göklerde ve yerde ne varsa bilir.”
Neden, Yüce Allah şahit olarak yeterlidir? Her şeyin görüntüsünü ve
içsel yapısını tam anlamı ile bilen O olduğu içinşahit olarak Yüce
Allah yeterlidir. Bilmek, yani bilgi yeterlilik demektir. Sonsuz
bilgiye sahip olan, her şeyi bilen şahit olmaya da yeterlidir.
d) وَالَّذ۪ 10;نَ اٰمَنُوا بِالْبَا 91;ِلِ وَكَفَرُ 08;ا بِاللّٰه 16;ۙ اُو۬لٰٓئ 16;كَ هُمُ الْخَاسِ 85;ُونَ “Bâtıla inanıp Allah’ı inkâr edenler varya, işte ziyana uğrayacaklar onlardır.”
Buradaki bâtıl
kelimesi, “sahte tanrılar, geçersiz ve uydurma şeyler ve fikirler”
anlamlarına gelmektedir. Bakara 256’ya göre Tâğût, yani insanı
Allah’tan uzaklaştıran her şey bâtıldır, Tâğût’tur. Geçersiz, sahte
olanlara tanrı gibi inanıp Allah’ı tanımayanlar manen iflas
etmişlerdir. Çünkü كُلُّ شَيْءٍ هَالِكٌ اِلَّا وَجْهَهُ 56;
“Allah’ın zâtı hariç, her şey helâk olacaktır” (Kasas 28/88) ilkesini
bir tarafa atıp sahte tanrılara ve fikirlere tapmak gerçekten iflastır.
Netice olarak diyebiliriz ki, Yüce Allah, ‘Ankebût 46-52. âyetleri
arasında dünya ilâhiyatçılarına ve ilâhiyat bilimine çok şey
kazandırmaktadır. Öncelikle kiminle, nasıl tartışılacağına açıklık
getirip metot koymaktadır. Kendi âyetlerini kimlerin bile bile inkâr
edeceğine cevap vermektedir. Kur’ân’ı Hz. Peygamber’in yazmadığına
delil getirmekte ve Kur’ân’ın yeterliliğini vurgulamaktadır.
Hz. Peygamber’den mucize isteyenlere, mucize olarak Kur’ân’ın
yeteceğine dikkat çekmektedir. Kur’ân âyetlerinin, tarafsız bilim
adamlarının gönlüne nüfuz edeceğini, Kur’ân’ın rahmet ve öğüt dolu
olduğunu vurgulamaktadır. Din adına Kur’ân’ın yeterliliğine işaret
etmekte ve kimlerin manen iflasta olduklarını da öğretmektedir.
Tartışanların arasına şahit olarak Allah’ın yeteceğini söylerken
müslümanlara bir yığın öğüt vermiş olmaktadır. (Tefsîr XIV, 495-498). bülent,kardesim,yazdiklari ile söylediklerinde celiskili ifadeler oldugunu acikca görebilirsiniz sanirim,insallah. Selametle.
|
Xweser-Mirov Yasaklı
Katılma Tarihi: 17 mart 2008 Yer: Netherlands Gönderilenler: 421
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Kuran islamcilari nedemek ?? Islam zaten Kuran demek degil midir ??
Namaz 5 vakit degil, bunu herkes yanlis biliyor..
Namaz, 50 vakit.. :) 50 vakit ezan okumak icin imamlar minareden inmiyor, omurleri orada gecmek zorunda.. onlar ruhban sinifinda..
50 vakit namaz kildirmak icinde imamlar camiiden cikmiyor, onlarin omurleri de oyle ruhban sinifinda.. ve hutbede 50 vakit icin baska imamlar var.. Ve insanlar camiilerde... hic cikmiyorlar.. yeme icme yok.. ruhbanlik var..
Cunku insanoglunu Allah boyle bir sinava dahil etmis... Bakalim, kim daha guzel secdeye kapanacak diye.. Akli, nefsi de zaten sus olarak vermis..
Insan, guncel hayatinda yasarken, calisirken, yemek yerken, yatarken yasamini, Allah'in emir ve yasaklarina itaat ile gecirmesi icin yaratilmadi zaten..
Terazi dogru tutunca, musterinin hakkini yemeyince bir bakkal salat etmis namaz kilmis olmaz mi ??
__________________ Hayat sen ne güzelsin
|