Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.
Yunus Suresi 105
Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.
Enam Suresi 79
İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
Ali İmran Suresi 67
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.
Nahl Suresi 123
De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.
Ali İmran Suresi 95
Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
Katılma Tarihi: 17 ekim 2006 Yer: Turkiye Gönderilenler: 506
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
saratoga Yazdı:
Yanlız benim merak ettiğim konu bu değildi.
Forumdaki yazılardan anladığım kadarı ile namaz eyleminin şekilsel ve içerik yorumu İbrahim peygamber zamanından beri süre gelen, uygulanan ve zaten bilinen bir olgunun Muhammed peygamber vasıtası ile (yada ALLAH'ın vahyi ile) yeniden düzenlenen bir yapıya kavuşması olarak belirtiliyor. (Yanlış anlamadı isem)
Sosyolojik olguların çözümlenmesinde tarih ve geleneklerde önemli yer tutar. Bu ahvalde diyebiliriz ki namazın şekilsel uygulanması Muhammed peygamber zamanına kadar zaten belli tarihi bilgi ve geleneklerle devam ettiriliyordu. (Çünki Sn. Saffet Metin yazılarında tevrat ve incilde namaz konusunda yazılı bir bilgi olmadığından söz ediyor. Ben okumadım bu yüzden bilgim yok.)
Süre gelen namaz uygulamasında referans olarak hep İbrahim peygamber zamanında kılınan namazın şeklinin o devrin araplarınca da biliniyor olmasından söz ediliyor.
İyi de müslümanlar açısında bu derece önemli bir konuda İbrahim peygamber ve Muhammed peygamber arasındaki yada öncesindeki o kadar zaman, nesil ve sosyolojik olay neden yok sayılıyor da sadece İbrahim peygamber dönemi referans alınıyor.
Yani aradaki dönemde bir sürü nesil ve peygamber gelmiş geçmiş "Kuran bunları ayetlerinde belirtiyor" ama hiç mi yazılı bir metin, kitap yada bir bilgi yok İsa peygamberin yada Musa peygamberin yada önceki diğer peygamberlerin namaz kıldığına yada nasıl kıldığına dair.
Merhaba saratoga,
Duanız (Allah Razı Olsun Sizden) için çok teşekkür ederim, benim için en güzel duayı etmişsiniz, bundan daha iyisiyle karşılık veremiyorum çünkü Allah rızasının üstünde bir erdem/onur bilmiyorum. “”ALLAH SİZDEN DE RAZI OLSUN””
Evet, salât sözcüğünün içerisinde yer alan şekilsel ibadet olan namazın ve diğer ibadetler/nüsukun vahye direk muhatap ve şahit olan topluluk biliyor ve ağır ekser sahiplenip (gelen hacılara su vermek ve kabenin muhafızlığını yapmak gibi) uyguluyorlardı da…
İbadetler; bilinen, sahiplenilen, saygıyı ifade eden, insanların maneviyatını güçlü tutan ve son derece tevazu göstergesi vb. olarak algılanan ritüeller oldukları için, var-yok, az-çok gibi tartışmalar olmamış, gündeme bile gelmemiş ve hatta tarih boyu İslam kültüründe ibadetlerin var-yok tartışması bir yana içtihat bile olamaz denmiştir.
Ama günümüzde maalesef bu tartışmalar olmaktadır, meseleyi (var-yok) gündeme taşıyanlar yüzeysel baktıkları için de şu soruyu soruyorlar; rekât sayısı, şeklin sıralaması ve vakit sayısı neden bire bir telaffuz edilmemiştir bv. Gibi. Ama tartışma konusu derinlemesine bir araştırmaya tabi tutulduğunda mesele çözülüyor aslında. Kuran’ın ve diğer kitapların ibadetleri cetvelle geometrik olarak bir şekle şemale sokmamasının nedenleri var.
İbadetlerin bireyselden toplumsala doğru açılımı var, orucun önce bireyi ilgilendiren tarafı sonra da toplumu ilgilendiren yanı var. Haccın önce bireyi, zekâtın önce bireyi ve namazın önce bireyi ilgilendiren yönleri var ve sonra toplumsal tarafı var. Şimdi bireyler farklı farklı toplumlar farklı farklı ibadet tek düze olur mu? Cetvelle çizilir mi hiç. Orucu tutan her birey aynı değil hastası, yolcusu, hamilesi, yaşlısı ve sağlıklısı var, toplumsal olarak ta ramazan ayında değil de haziran ayında olsaydı bazı toplumlar daha fazla aç ve susuz kalacaktı…
Hac konusunda da her bireye ve topluma aynı sorumluluğu yüklemez. Zekat (oran %2.5-kırkta birle sınırlı değildir) konusu da hakeza aynı bireyin ekonomik durumu toplumun refah seviyesi vs…
Asıl konumuz olan namaz konusuna geldiğimizde Kuran’a baktığımızda ve Resulün hayatına baktığımızda dört başı mamur bir namaz göremiyoruz bazen akşam ve sabah deniyor (3/41-40/55) bazen akşam yatsı sabah (11/114)bazen de sabah, öğlen, ikindi, akşam ve yatsı (17/78-20/130)bazen de bir artırarak(müminlere ağır gelir diye Resule has) gece ilave ediliyor (17/78,79) Resulullah’ın hayatında da bunu görüyoruz namazlarını birleştirip/cem ettiğini vakitler konusunda esneklik gösterdiğini namaz vakitlerini yediye kadar çıkardığını bazen uzun uzun bazen kısa tuttuğunu vs…
İnsanın ruh hali ve meşguliyeti hep aynı olmaz farklılık arz eder, ibadet insanı hayata hazırlar bu yüzden alelade olmamalı insan bu ibadete kendini hazırlamalı hep manevi olarak hem maddi olarak Rabbin huzurunda olma şuurunun taze tutulması bir anlamda hayatın muhasebesi ve yaşama zinde dönüşün toplantısı gibi… Namazlarda sayıdan ziyade huşu ve hudu olmalı…
Biz o(Kur'â)nı hak olarak indirdik ve o, hak ile inmiştir. Seni de ancak bir müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik. Onu, insanlara ağır ağır okuman için, okuma parçalarına ayırdık ve onu azar azar indirdik. De ki: "Siz ister ona inanın, ister inanmayın, O, daha önce kendilerine bilgi verilenlere okunduğu zaman onlar, derhal çeneleri üstüne secdeye kapanırlar." "Rabbimizin şânı yücedir, gerçekten Rabbimizin sözü mutlaka yerine getirilir!" derler. Ağlayarak çeneleri üstüne kapanırlar ve Kur'ân onların derin saygısını artırır. De ki: "İster Allâh diye çağırın, ister Rahmân diye çağırın. Hangisiyle çağırsanız en güzel isimler O'nundur." Namazında pek bağırma, pek de sesini gizleme, bu ikisinin arasında bir yol tut. "Çocuk edinmeyen, mülkte ortağı olmayan, acze düşüp de yardımcıya ihtiyacı bulunmayan Allah'a hamdolsun!" de ve O'nu gereği gibi tekbir et (saygı ve tekbir ile an). İSRÂ 105-111
Ehlikitapta ibadet ediyor…
Şüphesiz inananlar; yahûdiler, hıristiyanlar ve sâbiiler(den) Allah'a ve âhiret gününe inanan ve iyi iş(ler) yapanlara, Rableri katında mükâfât vardır; onlara korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir. BAKARA 62
Ama hepsi bir değildir. Kitap ehli içinde, gece sâatlerinde ayakta durup Allâh'ın âyetlerini okuyarak secdeye kapanan bir topluluk da vardır. Onlar, Allah'a ve âhiret gününe inanırlar, iyiliği emreder, kötülükten men ederler; hayır işlerine koşarlar. İşte onlar iyilerdendir. Yapacakları hiçbir iyilik inkâr edilmeyecektir. Şüphesiz Allâh, (günâhlardan) korunanları bilmektedir. ÂLİ IMRÂN 113-115 ayetlere ve kendi (tam emin olmamakla beraber salat geçmekte) kitaplarına baktığımızda ve günümüze kadar gelen ibadet şekillerine baktığımızda Yahudiler, Hıristiyanlar ve diğer semavi dinlerin müntesipleri şekilsel namaz kılmaktadırlar, (daha önce paylaştım yine paylaşayım aşağıdaki videoları seyredin) hem de kıyamı, kıraatı, rükusu ve secdesiyle ikame etmektedirler.
__________________ Ey inananlar, Allah'tan korkarsanız O size iyi ile kötüyü ayırdedici bir anlayış verir, kötülüklerinizi örter ve sizi bağışlar. Allâh büyük lutuf sâhibidir
Katılma Tarihi: 20 agustos 2011 Yer: ABD Gönderilenler: 15
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Salat kelimesini övme-yüceltme anlamıyla alırsak yüzlerce
ve binlerce yıldır bunun yapıldığını anlamak çok doğal
olacaktır. Bakınız, müşrikler bile o zaman kabenin önünde
nasıl salat ediyorlarmış:
Enfal Suresi (meal Ali Bulaç)
"
29. Ey iman edenler, Allah'tan korkup-sakınırsanız, size
doğruyu yanlıştan ayıran bir nur ve anlayış (furkan)
verir, kötülüklerinizi örter ve sizi bağışlar. Allah
büyük fazl sahibidir.
30. Hani o inkâr edenler, seni tutuklamak ya da öldürmek
veya sürgün etmek amacıyla, tuzak kuruyorlardı. Onlar bu
tuzağı tasarlıyorlarken, Allah da bir düzen (bir
karşılık) kuruyordu. Allah, düzen kurucuların
(tuzaklarına karşılık verenlerin) hayırlısıdır.
31. Ayetlerimiz onlara okunduğu zaman; 'İşittik' dediler.
'İstesek, biz de bunun bir benzerini söyleyebiliriz. Bu,
eskilerin efsanelerinden başkası değildir.'
32. Bir de: 'Ey Allah'ımız, eğer bu (Kur'an) bir gerçek
olarak Senin katından ise, gökyüzünden üstümüze taş
yağdır veya acı bir azab getir (bakalım).' demişlerdi.
33. Oysa sen içlerinde bulunduğun sürece, Allah onları
azablandıracak değildir. Ve onlar, bağışlanma
dilemektelerken de, Allah onları azablandıracak değildir.
34. Onlar, Mescid-i Haram'dan (insanları) alıkoyarlarken
ve onun (gerçek ve layık) koruyucuları değilken Allah, ne
diye onları azablandırmasın? Onun (asıl) koruyucuları
yalnızca korkup-sakınanlardır. Ancak onların çoğu
bilmezler.
35. Onların Beyt(-i Şerif) önündeki duaları, ıslık
çalmaktan ve el çırpmaktan başkası değildir. Artık inkâr
ettikleriniz dolayısıyla tadın azabı.
"
Enfal 35. ayette dua diye tercüme edilen şeyin arapça
metindeki esası salat dır. Ayetin türkçe okunuşu şu
şekilde:
"Vemâ kâne salâtuhum ‘inde-lbeyti illâ mukâen
vetasdiye(ten)(c) feżûkû-l’ażâbe bimâ kuntum tekfurûn(e)"
Demek ki müzikli, çalgılı, bol alkışlı bir aktivite yapıp
buna da salat diyorlarmış. Tanıdık geldi mi bu tanımlama,
günümüzde de var mı bu?
Şu yazmış olduğum soruya karşılık, vermiş olduğunuz cevaptan anladığım kadarı ile siz gerçekten mukaddes bir insansınız ve Allah Sizden Razı Olsun temennimi geçekten hak eden ve hak etmiş bir kişi olduğunuzu müşahade etmiş bulunuyorum. (Takdir ve Tatminimi ifade edecek söz bulamıyorum desem yeridir.)
Sözlerim yanlış anlaşılmasın amacım yağ çekmek yada kaba tabiri ile asla yalakalık yapmak değil.
Forumun bu konusundaki 407 sayfayı yaklaşık 25 gündür okuyorum hani kalbe ve akla hitab eden bir bilgi bulurum ümidi ile.
Bir konu hakkındaki soruya "ama, fakat" demeden bu kadar mı olumlu ve açıklayıcı cevap verilebilir. Bu kadar mı anlaşılır bir şekilde izah edilebilir.
Bence bu yazınız ve cevabınız forumun bu konusuna sabit olarak asılmalıdır.
Her ne kadar Kuran odaklı bir forumda yazıyor olsak ta aklıma sizin söylediklerinize paralel bir anektod geldi. Musaadenizle ileteyim.
Evliyanın biri bir gün dağda gezerken bir çobana rastlar. Çoban kendini yerlere atarak yuvarlanmakta debelenmekte ve tekrar ayağa kalkarak aynı hareketleri tekrar etmektedir. Aralarda da "Allahım ben seni çok seviyorum, sen ne güzelsin, sen ne iyisin, senin gibisi yok, ekmeğimsin, aşımsın, rızkımsın, yoldaşımsın" diye söylenmektedir.
Bu tavır ve hareketler evliyanın dikkatini çeker. Çobana yaklaşarak sorar.
- Oğul selam. Ne yapıyorsun yahu! - Namaz kılıyorum amca ne yapacağım. - Allah Allah! Böle namaz mı kılınır? - E nasıl kılınır ki ben böyle yapıyorum. - Dur bak ben göstereyim.
Der ve namazın nasıl kılınacağını nasıl surelerin okunacağını kıyamı rukuyu secdeyi bir bir gösterir. Hatta uygulamalı olarak bir kaç kezde tatbik ettirir.
Vazifesini yerine getirmenin rahatlığı ile çoban ile vedalaşır ve yoluna devam eder. Tam yolu üzerindeki bir dereden paçalarını sıvamış suyun içinden geçerken arkasında bir ses duyar.
Çoban deli gibi koşarak evliyanın yanına nefes nefese gelir. Bu arada evliya donup kalmıştır. Zira evliyanın kendisi beline kadar suyun içinde iken çoban suyun üzerinden batmadan koşarak evliyanın yanına gelmiş ve uzerine bir damla su bulaşmamıştır.
Şaşkın gözlerle çobana bakar ve;
- Ne oldu evlat hayırdır? - Ya amca ben senin dediklerini karıştırdım secdeyi rukudan önce mi sonra mı yapacaktım.
Bu soru karşısında evliya gülümser ve şu muhteşem cevabı verir;
- Dediklerimi unut ve nasıl biliyorsan öyle yap evlat... Nasıl biliyorsan öyle...
Bu hikaye bana ibadetlerde takvanın ve samimiyetin anlamını öğreten müthiş bir örnek olmuştur. Sayenizde işin hikaye kısmından ziyade akıl yönüne hitab eden kısmınada mahzar oldum.
selam saratoga,şark mantığını güzel anlatmışsınız tebrik ederim.ancak şunu asla unutma :eğer birgün su üzerinde yürünecekse bunu duygularıyla hareket edenler değil,aklını kullananlar başaracaktır.hatırlarsan bizim mistikler uçma-kaçma konularında da baya mahirdirler! ancak gerçekten uçabilmeyi onlar değil aklını kullananlar başarmıştır.bizimkiler dinsiz imansız ruslar kadar bile başarılı olamamışlardır :)
selam ibrahimim,kuranda salat olarak geçen ayetlere büyük bir rahatlıkla namaz demişsiniz!!bence bu çok büyük bir cüret! salat namaz ise kuran yeter demenin,hanif olmanın hiçbir gerçekciliği kalmaz.
Katılma Tarihi: 17 ekim 2006 Yer: Turkiye Gönderilenler: 506
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
saratoga Yazdı:
Sayın ve Sevgili İbrahimim,
Şu yazmış olduğum soruya karşılık, vermiş olduğunuz cevaptan anladığım kadarı ile siz gerçekten mukaddes bir insansınız ve Allah Sizden Razı Olsun temennimi geçekten hak eden ve hak etmiş bir kişi olduğunuzu müşahade etmiş bulunuyorum. (Takdir ve Tatminimi ifade edecek söz bulamıyorum desem yeridir.)
Sözlerim yanlış anlaşılmasın amacım yağ çekmek yada kaba tabiri ile asla yalakalık yapmak değil.
Forumun bu konusundaki 407 sayfayı yaklaşık 25 gündür okuyorum hani kalbe ve akla hitab eden bir bilgi bulurum ümidi ile.
Bir konu hakkındaki soruya "ama, fakat" demeden bu kadar mı olumlu ve açıklayıcı cevap verilebilir. Bu kadar mı anlaşılır bir şekilde izah edilebilir.
Bence bu yazınız ve cevabınız forumun bu konusuna sabit olarak asılmalıdır.
Her ne kadar Kuran odaklı bir forumda yazıyor olsak ta aklıma sizin söylediklerinize paralel bir anektod geldi. Musaadenizle ileteyim.
Evliyanın biri bir gün dağda gezerken bir çobana rastlar. Çoban kendini yerlere atarak yuvarlanmakta debelenmekte ve tekrar ayağa kalkarak aynı hareketleri tekrar etmektedir. Aralarda da "Allahım ben seni çok seviyorum, sen ne güzelsin, sen ne iyisin, senin gibisi yok, ekmeğimsin, aşımsın, rızkımsın, yoldaşımsın" diye söylenmektedir.
Bu tavır ve hareketler evliyanın dikkatini çeker. Çobana yaklaşarak sorar.
- Oğul selam. Ne yapıyorsun yahu! - Namaz kılıyorum amca ne yapacağım. - Allah Allah! Böle namaz mı kılınır? - E nasıl kılınır ki ben böyle yapıyorum. - Dur bak ben göstereyim.
Der ve namazın nasıl kılınacağını nasıl surelerin okunacağını kıyamı rukuyu secdeyi bir bir gösterir. Hatta uygulamalı olarak bir kaç kezde tatbik ettirir.
Vazifesini yerine getirmenin rahatlığı ile çoban ile vedalaşır ve yoluna devam eder. Tam yolu üzerindeki bir dereden paçalarını sıvamış suyun içinden geçerken arkasında bir ses duyar.
Çoban deli gibi koşarak evliyanın yanına nefes nefese gelir. Bu arada evliya donup kalmıştır. Zira evliyanın kendisi beline kadar suyun içinde iken çoban suyun üzerinden batmadan koşarak evliyanın yanına gelmiş ve uzerine bir damla su bulaşmamıştır.
Şaşkın gözlerle çobana bakar ve;
- Ne oldu evlat hayırdır? - Ya amca ben senin dediklerini karıştırdım secdeyi rukudan önce mi sonra mı yapacaktım.
Bu soru karşısında evliya gülümser ve şu muhteşem cevabı verir;
- Dediklerimi unut ve nasıl biliyorsan öyle yap evlat... Nasıl biliyorsan öyle...
Bu hikaye bana ibadetlerde takvanın ve samimiyetin anlamını öğreten müthiş bir örnek olmuştur. Sayenizde işin hikaye kısmından ziyade akıl yönüne hitab eden kısmınada mahzar oldum.
ALLAHIN SELAM ve MUHABBETİ ÜZERİNİZE OLSUN...
En derin Saygı ve Hürmetlerimle.
Sayın saratoga bende sizi en derin saygılarımla selamlıyorum,
“Allah’ın selamı üzerinize olsun”
Beni müteessir ettiniz, inşallah sözlerinize layık olurum.
Aşağıdaki şiiri size hediye ediyorum.
Hak Nebinin dilinde nifak sayılmış Emanete ihanet Tohum toprağa yavru yuvaya Yuva anaya emanet Şak şak olmuş toprak suya Su buluta emanet Yusuf kuyuya Mısır Yusuf’a emanet Hak Nebi mağaraya Medine Hak Nebi’ye emanet İbrahim ateşe İsmail bıçağa emanet Ne bıçak ne ateş ne kuyu Ne de mağara etmedi ihanet Asrın İbrahimleri sana emanet Arkadaş gel bir kor gibi yak sineni Çünkü hepsi Allah’a emanet İçine doğru derinleş Dibi görünmeyen bir kuyu ol Sakla Yusufları koynunda Yusuflar sana emanet Mağarada yılan olma Güvercin gibi vefalı Örümcek gibi tehlikelere perdedar ol Mağara gibi al Muhammedileri al yedi genci Al bütün bir gençliği
Sümeyra Hak Nebi’yi evlatlarına emanet etti Sakın ona bir şey olursa eve dönmeyin dedi Donmeden emanete sahip çıkmayacaklarını anlayınca Vazgeçtiler eve dönmekten Evlerinden çıkmayanlar neyin emanetçisi acaba! ..
Bilecik istasyonunda yaşlı ana Oğlunu cepheye uğurlarken Oğlum Babanı Dimetoka’da, dayını Şipka’da Ağabeyini Çanakkale’de kaybettim Sen benim son yongamsın Sen de dönmezsen ben Allah’a emanet-im diyordu Git sen de git Minareler ezansız Camiler Kur’ansız kalacaksa Sen de git Ezan, vatan, Kuran kime emanet
Cafer-i Tayyar şehit olmuştu Hak Nebi geldi Yetimlerin başını okşadı ve ağladı Baş okşayan kim, gözyaşı kime emanet!
Cephede kanlar içinde son anlarını yaşarken Vücudundan kanlı kurşunu çıkarıp Arkadaşım Memiş –Şunu al! Oğluma emanet et! Ben sağ yaşadığım müddetçe görevimi yaptım. Senden de bunun hakkını vermeni istiyorum dediğimi ilet. Mukaddes kurşun kime emanet
Sütçü imamın iki bacımızın yaşmağını aldılar diye Maraş’ı kana buladığı Senin şuurun kime Yaşmak kime emanet
Şair Hazreti Amine’ye -Ey Ebva’da yatan ölü bahçende açtı Dünyanın en güzel gülü- derken Bahçe kime gül kime emanet Bilaller dem tutan bülbüller nerde Arkadaş gül de bülbül de Bağ da bahçıvan da Ateş içindeki İbrahimler Kuyudaki Yusuflar Şu gerideki isimsiz kümbet Şu ilerdeki ıssız mabet Unutma! sakın unutma Hepsi.
Sana emanet
Şair Cemil CÜNEYD
__________________ Ey inananlar, Allah'tan korkarsanız O size iyi ile kötüyü ayırdedici bir anlayış verir, kötülüklerinizi örter ve sizi bağışlar. Allâh büyük lutuf sâhibidir
Katılma Tarihi: 17 ekim 2006 Yer: Turkiye Gönderilenler: 506
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
sahabe Yazdı:
selam ibrahimim,kuranda salat olarak geçen ayetlere büyük bir rahatlıkla namaz demişsiniz!!bence bu çok büyük bir cüret! salat namaz ise kuran yeter demenin,hanif olmanın hiçbir gerçekciliği kalmaz.
Aleyküm selam sahabe,
Kuran’ın/vahyin anlaşılması nazil olduğu toplumu tanımaktan geçiyor, vahyin bir ayağı yukarıda bir ayağı aşağıdadır. Allah, insanlarla Resuller aracılığıyla gönderdiği kavmin/toplumun diliyle konuşur. Bize kadar gelen kitabı anlamanın bir yanı da indiği toplumun dilini ve tarihi arka planını bilmektir.
Konumuz olan salat kavramını anlamaya gelince, salat elbette sadece namaz demek değildir, namazı da içinde barındıran bir kavramdır.
Bilindiği üzere kavramların tek bir manası yoktur, kavramın geçtiği cümle ve cümlede anlatılan şey o kavramın ne anlama geldiğini ve/veya geçtiği cümlede hangi anlamını içerdiğini ortaya koyar.
Salat kavramının geçtiği ayetler/cümleler vahye şahit olan toplum tarafından hangi anlamlarda kullanıldığı bilinmekteydi… Bu anlamlardan biri de kıyamı, rükusu ve secdesi olan salat/namazdır ve tarih bunun şahididir.
Birkaç küçük örnek;
Mescid-i Kıbleteyn (İki Kıblesi olan Mescit) Medine’de olan mescit, Kıblenin Mescid-i Aksa'dan Mescid-i Harama çevrilmesi sırasında Resulullah o mescitte namaz kıldırdığı esnada ayet (Ey Muhammed), biz senin yüzünün göğe doğru çevrilip durduğunu (gökten haber beklediğini) görüyoruz. (Merak etme) elbette seni, hoşlanacağın bir kıbleye döndüreceğiz. (Bundan böyle) yüzünü Mescid-i Harâm tarafına çevir. Nerede olursanız, yüzlerinizi o yöne çevirin. Kitap verilenler, bunun Rableri tarafından bir gerçek olduğunu bilirler. Allâh onların yaptıklarından habersiz değildir. BAKARA 144 nazil olmuştur. Bu iki kıbleli mescit namaza şahitlik etmektedir.
Yine tarihi vakıa Hz Ömer’in ve Hz Ali’nin namazda katledilmesi.
Namaz sözcüğü dilimize farsçadan geçmiştir, namazın Arapçası salattır, buna günümüzde de (Arabistan da camiye salli diye çağrıldığına ve Müslüman toplumlarda okunan ezanlarda “hayyalel selah” dendiğine) şahidiz.
Resul kavramına Farsçada peygamber deniyor. Arapça bir kavram olan Resul sadece peygamber demek değildir, Resul kavramının başka (elçi haberci temsilci gibi) manaları da var…
Salat kavramı Farsçaya namaz diye geçmiş. Arapça bir kavram olan salat sadece namaz demek değildir. Salat kavramının başka (bağlanmak destek olmak dayanmak yaslanmak) manaları da var…
Resul kavramı örneğindeki gibi Farsçaya geçen her kelime kısırlaşmış olmamalı. Eğer İranlılar salatı ikameye (kıyamı, rükusu ve secdesi olan şekilsel salata) namaz dememiş olsalardı bugün kıldığımız namaza salat diyecektik. kim bilir belki de bu kavram kargaşası yaşanmazdı.
Selametle.
__________________ Ey inananlar, Allah'tan korkarsanız O size iyi ile kötüyü ayırdedici bir anlayış verir, kötülüklerinizi örter ve sizi bağışlar. Allâh büyük lutuf sâhibidir
selam saratoga,şark mantığını güzel anlatmışsınız tebrik ederim.ancak şunu asla unutma :eğer birgün su üzerinde yürünecekse bunu duygularıyla hareket edenler değil,aklını kullananlar başaracaktır.hatırlarsan bizim mistikler uçma-kaçma konularında da baya mahirdirler! ancak gerçekten uçabilmeyi onlar değil aklını kullananlar başarmıştır.bizimkiler dinsiz imansız ruslar kadar bile başarılı olamamışlardır :)
Tebriklerinize mahzar olabildi isem ne mutlu bana. Ruslar kadar başarılı olamayan "sizinkiler" kim bilmiyorum ama ben halkıma, Allaha aklen ve kalben inanan insanların başarılı olduğuna yürekten inanıyorum. (Bakın güzel türkçemize hemde konu ile alakalı olan ne güzel bir örnek "yürekten inanmak")
Birde rusların dinsiz ve imansız olduklarını tesbit ettiğiniz kaynak hangisidir belirtirseniz bizde faydalanırız.
Müslüman islam alimlerini o kadarda küçümsemeyelim onlarda nispeten birşeyler yapmışlar. Google'da "müslümanların icatları" diye aratırsanız epey birşey çıkıyor.
Ayrıca bizler su üzerinde ve içinde ıslanmadan kupkuru yürüyebiliyoruz (Gemiler ve denizaltılar). Hatta uçup kaçabiliyoruz da (Uçaklar ve Roketler). Umarım Allah en yakın zamanda size de aklı ile su üzerinde yürüyenlerden ve uçup kaçabilenlerden olmayı nasip eder sevgili sahabe :)
Haklısınız bence ALLAH "İkra" emrinden anlaşılacağı üzere akla ve düşünmeye verdiği önemi daha vahyin ilk ayetinde açıkça belirtiyor.
Fakat birde şu var, "Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin ona verdiği vesveseyi de biz biliriz. Çünkü biz ona şah damarından daha yakınız." ve "Elbette onların ne etleri, ne de kanları Allah'a ulaşmaz. Ancak O'na sizin takvanız ulaşacaktır." ayetleri de sanırım kalp ve vicdana atıfta bulunuyordur.
Bence insan sadece saf akıl ve şuurdan oluşan bir varlık olsaydı "İNSAN" olmazdı. Fıtratımızda olan "NEFS" denen olguyu da unutmamak gerek. Zaten bizi yaratılmışlardan üstün kılan da "HALİFETULLAH" özelliğimiz değil mi?
Sevgi ve muhabbet ile kalın.
Özel not: Sevgili İbrahimim müsaadenizle şahsınızla özel mesajlaşabileceğim bir yol veya yöntem var mıdır?
ayrıca hanifdostlar sitesinin ana sayfasında özel mesaj kısmı var oradan da bana ulaşabilirsiniz.
Selametle.
__________________ Ey inananlar, Allah'tan korkarsanız O size iyi ile kötüyü ayırdedici bir anlayış verir, kötülüklerinizi örter ve sizi bağışlar. Allâh büyük lutuf sâhibidir
"Kuran çözümlendikçe müntesipleri seviniyor..aslında dikkat edilirse çözümlemelerde; çağdaş yaşamın üstünde yeni birşeyler yok..sevinçler; Kuran çözümlemelerinin çağdaş yaşama ters düşmemesinden kaynaklanıyor..yatıp-kalkmaktan,aç-susuz kalmaktan,evladını tanrıya kurban etmekten,cinsel ilişkiyi tabu olmaktan çıkarmaktan,haremlik-selamlık ilkelliğinden ve daha bir sürü ipe-sapa gelmez mucizelerden dolayı duyulan derin komplekslerden kurtulmanın sevinci.." alıntı.
Katılma Tarihi: 17 ekim 2006 Yer: Turkiye Gönderilenler: 506
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
sahabe Yazdı:
"Kuran çözümlendikçe müntesipleri seviniyor..aslında
dikkat edilirse çözümlemelerde; çağdaş yaşamın üstünde yeni birşeyler
yok..sevinçler; Kuran çözümlemelerinin çağdaş yaşama ters düşmemesinden kaynaklanıyor..yatıp-kalkmaktan,aç-susuz
kalmaktan,evladını tanrıya kurban etmekten,cinsel ilişkiyi tabu olmaktan
çıkarmaktan,haremlik-selamlık ilkelliğinden ve daha bir sürü ipe-sapa gelmez
mucizelerden dolayı duyulan derin komplekslerden kurtulmanın sevinci.."
alıntı.
Sahabe’nin
kaynak belirtmeden alıntı diye sunduğu ifadeleri söyleyenleri ve savunucuları Muhammed’e
(a.s) indirilen Kuran’dan değil, kendi kafalarında oluşturdukları Nasrettin hocanın
leylek kırpması misali bir Kur’an olsa gerek.
Yatıp
kalkmak olarak “NAMAZ’I” aç susuz kalmak olarak “ORUC’U” evladını tanrıya
kurban etmekten maksat “İBRAHİM PEYGAMBERİN OĞLUNU KURBAN ETME KISSASI” cinsel
ilişkiyi tabu olmaktan çıkarmak derken “ZİNANIN YASAK OLMASI” haremlik-selamlık ilkelliğinden kastettikleri de “NUR
SURESİ 30,31 VE BENZER AYETLER” ve daha bir sürü ipe-sapa gelmez mucizelerden
dolayı duyulan derin komplekslerden maksadın ne olduğunu da varın siz
düşünün…
Şiddetle
tavsiyem şudur; eğer samimiysek Tanrı, kitap(ilahi kitaplar), Resul ve ahret
tasavvurumuzu yeniden gözden geçirelim.
Selamlar
ve saygılar.
__________________ Ey inananlar, Allah'tan korkarsanız O size iyi ile kötüyü ayırdedici bir anlayış verir, kötülüklerinizi örter ve sizi bağışlar. Allâh büyük lutuf sâhibidir
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme Sizin yetkiniz yok forumda konu silme Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme Sizin yetkiniz yok forumda anket açma Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma