Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Mavi renkli yazılar benim siyah renkliler Saffet Metin’in.
Sayın Haktansapmaz yazdı.
Salat Vahyi /Kuran'ı izlemektir, tabii ki bu da öğrenmekle başlar. Kuran'a bağlılık, Kuran'la birliktelik...Kısaca din/iman... Peygamberlerin tek vazifesi ölünceye kadar salat ve zekat... İsa'nın dilinden : "Dedi ki: Hiç şüphesiz ben Allah'ın kuluyum; bana kitap vererek Vahiyde bulunarak) beni peygamber yaptı. Ve her nerede olursam olayım beni faydalı (öğretici) yaptı. Ve yaşadığım müddetçe beni salat ve zekatla görevlendirdi." (19/30-31)
Dikkat! 2-3-5...vakit değil! Salat ve zekat her inanananın, her zaman ve mekanda ayrılmaz görevidir. (Ayakta, oturma ve yatma hallerinde).
İnşaallah okudukça luzum gördükçe değerlendirmelerinizi bizlerle paylaşacaksınız!
Bu arada içi dolu bir namaz anlayışınızı da merak etmiyor değilim. Kuran'da Kıyamlı, rukulu, secdeli (rekatlı) şekilsel namaz Kuran'ın neresinde anlatılıyor onu da sizden öğrenmek istiyorum. Ayrıca namazda kıble Mekke'deki Ka'be denilen yapıya dönme konusundaki bilgi ve anlayışınızı da açıklarsanız!
Şimdilik şunu da sormadan geçemeyeceğim: Namazda niçin bir ayet de olsa okumanın gerekliliğini şart koşuyorsunuz? Namazdaki Kuran okuma ile namazın dışındaki Kuran okuma arasında fark varmıdır? Ne gibi?
----------------------------------------------------------
Kur'anın namazda okunmasıyla, ezberden ve mushaftan okunması arasında bir fark yok. (eğer anlamını biliyorsan (OLUMLU YÖNDE), aslında bilmiyorsan da bir fark yok.(OLUMSUZ YÖNDE) )
Kast ettiğim şuydu sorduğum ilgili soruyla: Namaz, Kuran’dan ayet okumadan namaz olmayacağına göre (senin görüşün), amaç Kuran’ı anlayarak okumak olduğuna göre, ha namazda ha namaz dşında okumuşsun, aralarında fark var mıdır?
Salat kültürünün tümüyle Kur'an kültürü olduğu görüşünüze, ancak Kur'an da şekli salat vardır. (fecr ve ışa) görüşümü de muhafaza ederek katılıyorum.
Buradaki salatların bildiğin şekilsel namazlar olduğunu nasıl anladın? Kafanda şekillenmiş namaz olmasaydı bu şekliyle kıldığın namazı çıkarabilecek miydin?
Bu soruyu namaz olarak çevrilen salatın geçtiği her ayet için sorulmuş kabul edebilirsin.
Benim En büyük delilim Nisa 102. Peygamber ordusuna namaz kıldırıyor.
102’ye geçmeden önce, 101’de (yanlış Sünni/şii anlayışa uygun yapılmış çevirilere göre söylüyorum) “seferde namazı kısaltabilirsiniz” deniyormuş! Demek ki, hazarda namaz daha uzunmuş! Soruyorum: Hazardaki namaz ne kadar uzunmuş? Nerelerinden ve ne kadarını kısalttılar? Siz namazları 5’ten ikiye, rekatleri de (Kuran’da esamesi dahi geçmezken) her namaz için 2’ye indirgerken (çünkü size göre atalarınız 1400 yıl yanlış yapmıştı, Osman da Allah’tan korkmamış, namaz ve rekat sayılarını çoğaltmıştı) güya Kuran’a dayandınız! Peki Kuran’da kıldığınız namazın tarifi yapılmış mıdır sorusu sorulduğunda, zaten İbrahim’den beri şekilsel namaz vardı, biliniyordu diyorsunuz. Biliniyor muydu gerçekten? Bu söylediğinize siz inanıyor musunuz? Öyleyse bilinen şekliyle gelebildi de vakit ve rekat sayıları mı kayıplara karıştı?
102'ye gelince , sadece birinci grup için Peygamber'e hitaben: "Şayet sen onların içinde olup da onlara salatı uyguladığın zaman, onların bir grubu sninle beraber dursun, secde ettiklerinde onlar çevrenizde olsunlar ve seninle salat etmede bulunmamış diğer grup gelsin, seninle beraber salat etsinler!...
Göresin diye "seceduu" fiilini "secde ettiler" şeklinde çevirdim. Halbu ki buradaki anlamıyla ve Kuran'ın espirisine uygun Türkçeye çevirirsek "kavrayıp kabul ettiler" şekliyle çevirmek gerekirdi.
Dikkat ediniz, bu ayette "secde ettiler" eylemi yalınız ve sadece bir kez geçiyor. Namaz adına başka da hiç bir eylem yer almıyor. Hadi ikinci grup için de aynı fiilin tekrarlandığını varsayalım, bu bir veya iki rekat namazı nasıl çkara bildiniz bir yada iki secdeden? Kaldı ki "rekat" tabiri Kuran'da hiç mi hiç yer almıyor! Bir başka hususa da dikkatinizi çekerim: Ayette Peygamberi de katarak "secde ettiğinizde.." denmiyor. Halbuki muhatap Peygamber. Demek ki Peygamber de onlarla birlikte secde etmemiş. Çünkü bu bir derstir. Bu dersi veren Peygamberdir. Peygamber okuyup okuttuklarının sahibi, inananı olduğundan, okuduklarına dinleyip kavrayanlar, "kabul ve iman" anlamında secde ettiler.
Diğer önemli bir ayrıntı da, 101. ayetteki "namazdan kısaltma", kısaltma olmayıp "salattan geri kalma"dır. Çünkü Peygamber aralarında bulunmamaktadır. Yoksa Kuran'ın hiç bir yerinde kendisi ve uzunluğu tarif edilmemiş, ne olduğunu bilmediğiniz namazın neresinden, ne kadarını kısaltacaksınız? Misal: Namazın başında bir kaç saniye durduktan sonra tamam bu kadar yeter, Allah kısaltmanızda bir mahsur yoktur demiş, ne kadar kısaltacağımı söylememiş, bana bırakmış, ben de kısaltmakdan bunu anlıyorum desem kim neye dayanarak ne diyebilir ki?
Ayrıca Gece Kıyamda uzun uzun dururlardı, Kur'andan kolayınıza geleni okuyun, rüku edenlerle rükü edin. Secde edin. Oturarak yatarak Allahı anın vb , Namaz için abdest alın vb (Maide6) ayetler var.
Gece kıyamda durduklarını (yani ayakta demek istiyorsunuz) söylerken neye dayanarak söylüyosunuz? “Geceleyin kalk!” , “kalkıyorsun” ifadelerinin kalkıp ayakta durmak demek olduğunu nasıl anladınız? Uykudan kalkmayı ifade etmiş olamaz mı? “Qum :kalk” anlamına olduğu gibi yerine göre “dur” anlamına geldiğini ve “ikamet”in de bir yerde bulunmak anlamına geldiğini bilmiyorsunuz belki de!
Dediğim gibi Maide 6 profesürlük tez konusu :)), ona şimdilik girmeyeceğim.
Kur'anda Kıyam var, Kıraat var, rükü, sucud, kaade var. Ee. Sadece iftitah tekbiri ve selam yok. Neden yok anlaşılmıyormu yani.
Kuran’da kıyam, ruku’, kıraat, ka’de nerde var? Biri şarkta, biri ğarpta, biri şimalde, diğeri cenupta... Bunların geçtiği yerde namaz yok! bunları namaz için bir araya nasıl içtima ediyorsunuz? Hayret ki hayret! Hem bunların anlamı, gerçekten size namazlarını beğenmediğiniz, güvenmediğiniz atalarınızın doğru öğrettiğinden emin misiniz? Ya bunları da yanlış öğrenmişseniz! Bu bilgileri Kuran’la test ettiniz mi? Hem Kuran'da sabır, hamd, istiğfar, dua, istiane, rabita, iffetli olma, tevbe, seyahat, savm, zekat, zikir ve ve ve varda var... Peki neden bunları da namazın ritüelleri içerisine dahil etmiyorsunuz?
Ayrıca Namaz bu ta İbrahim Peygamber dönemine dayanan bir olay(ibrahim 40).
Nuh'un ve İbrahim'den öncekilerin kabahatı neydi ki, onlar ve onların inananları bu büyük sevap kaynağı namaz ibadetinden mahrum bırakılmışlardı? Buradaki “mukimessalat”ın, bu şekilsel namaz olduğunu nasıl anladınız? Diyelim ki, manası “namazı kılan” olsun, peki bu iki kelimeden namazın kılınış şeklini nasıl çıkarabildiniz? İbrahim’in namazı nasıl kıldığını nasıl öğrendiniz?
Kur'anda kuran ayeti okuma , Müzemmil 20 den kaynaklanan bir zorunlulluk destekliyorum.
Buradaki okumanın namazın içinde olduğunu nereden biliyorsunuz, namazdan önce olamaz mı? Namazın ardından zekat da geliyor, zekatın namazla ne ilişkisi vardır ki hiç peşinden ayrılmıyor? Bu okuma zekatla ilgili olamaz mı!? Biraz düşün bakalım! Zekat da namaz gibi bütün inananlara bir vecibe midir ki, fakiri zengini ayırt etmeden devamlı olarak her kese emrediliyor? Yoksa zekat namazdan bir bölüm müdür? Neden hep namaz önde zekat ardında? Neden bazen önce zekat ardında namaz yer almıyor? Bunu da bir düşün!
Önemli olan ibadetin bilinçli olmasıdır. Bilinçli ibadet kavramından anadilde ibadete de bireysel olması şartıyla ters bakmıyorum. Ama bilinçsiz yapılan ibadetlerden de artık Allaha sığınıyorum.
Ben bu, bilinçli bilinçsiz, gerçek gerçek dışı namazdan hiçbir şey anlamıyorum ve bu ayırımı da oldukça saçma buluyorum. Bilinçli veya bilinçsiz, gerçek yada gerçek dışı namazları nasıl ayırt edebiliyorsunuz? Her kes ben bilinçli kılıyorum diyorsa!
Subhaneke, ettehiyyatü okumuyorum. Bunlar Emevi zamanı eklemesi diye. Bunları ne peygamber, ne de dört halife, ne de sahabe okudu. Bilmiyorlardı bile.
Çok büyük bir iddia bu. Nereden biliyorsunuz, ya okudularsa? Kuran’da yazılı mı? Yoksa vahiy mi alıyorsunuz? Peki Peygamber ve sahabe ka’dede ne okuyorlardı tehiyyat yerine?
Örneğin bu ettehiyyatü konusunda başka mezhepler başka bir dua okuyor.
Demek mezheplerin farklı dua okumalarını delil sayabiliyorsunuz işinize gelirse! Peygamber ve ashabının okuduğunu terkedip kendi uydurduklarını okuyanlar, namazı da uyduramaz mı?! İyi de Peygamberin ne okuduğunu siz biliyorsunuz demek ki! Peki ne okuyorlardı? Ve ne zamandan beri O’nun okumasını beğenmediler de mezheplerin hepsi alternatif dualar uydurdular? Niçin? Ne sebeple bunu yaptılar? Hiç mi aralarında Allah’tan korkanı yoktu! Peki bunlar bu kadarına cüret edebildiğine göre, namazı da uydurmuş olmazlar mı? Çünkü bu Emevi ve Abbasi’lerin yapamayacağı bir şey yok, Peygamberin sevgili torununu hunharca katledip kellesini memleket memleket dolaştıranlar onlar değil miydi?!
Ayrıca Ettehiyyatü efendim miraç ta inmiş. Ben Miraç olayını Kur'ani bulmadığım için özellikle okumuyorum. Dört mezhebin fıkıh kitabı diye bir kitap vardı. Hasan Ege çevirmiş. Yazarı El Ezher Ulemasından Abdurrahman El Cezeri. O kitapta bunların ayrıntısı vardı. Şimdi yanımda yok. Babamın evinde kaldı. En kısa zamanda onu getireceğim çünkü çok enteresan bilgiler içeren kalın birkaç cilt bir kitaptı. Bu detayları oradan öğrenmiştim. Salavatları sadece "Allahümme Salli Ala Muhammed ve Allahümme Barik Ala Muhammed " şeklinde okuyorum.Nedenini daha önceki yazılarda bahsetmiştim. Peygambere Salat getirirken kendini birden Yahudilere ve Müşrik Araplara ve hatta bugünün arabistan araplarına salat eder buluveriyorsun. Allah böyle emretmemiş.
!!!!!!!
Bayağı akıllı ve çok okumuş biri olmana rağmen, bu yazdıklarınla hayrete düşürüyorsun beni ve sanırım bu sitede bir çok kişiyi.! Hatta trajedi komik duruma düşüyorsun desem mübalağa etmiş olmam! Bu nice okumadır! Yoksa bu karışıklık okuduklarının çokluğu ve çok karıştırdığından mıdır? Akşam abur cubur şeylerle mideyi doldurur gibi ! Yaşar Nuri, Süleyman Ateş, Bayraklı Bayraktar, Zekerya Beyaz’lara olan aşırı sevgi, güven ve bağlılığın basiretini kapatmış olmasın! Bunların da bilgileri bazı konularda çok net değil de! Bunların da beslendikleri kaynaklar karışık, ayrıca beslendikleri kesim ve ortama göre de renk veren tipler bunlar! Gel sen Yalınız Kuran’a dayan, salatın yalınız Kuran olsun! Kuran’dan okuduklarını, anladıklarını yine Kuran’la sağlamasını yap! Bütün okuduklarını şaşmaz terazi Kuran ile tart!
Ayrıca Salavatlardan sonra, Rabbena atina (Bakara 201) , Rabicalni, Rabbenağfirli(ibrahim 40,41) gibi genel dua ayetlerinden sonra , Türkçe olarak ta özel dualarımı söylerim. Yarabbi şu çocuk sınıfını geçsin, işte şu imtihandan şunu alsın. Şu işim şöyle olsun, bu işim böyle olsun vb.
Yine güldürüyorsun! Bari çocuk sınıfı geçiyo mu? Allah’tan dilediğin notu alıyor mu? İşlerin istediğin gibi oluyor mu? Türkiye’de yüz binlerce lise mezunu üniversite sınavlarında sıfır çekiyorlar, onlara da dua ediversen...!
Bunu özellikle böyle yapıyorum ve öğretiyorum. Çünkü Allah demiştir ki "Duanız olmasa ne kıymetiniz var" , "Bana dua edinki istediğinizi vereyim" İnsanlara da böyle anlatıyor ve öğütlüyorum. Allahı anmak için namaz kılın. Namazınızda Kur'an ayetleri yanında Türkçe dua da edin. Dünyevi, ahiri ne istiyorsan. Bunun nasıl bir psikolojik kuvvet olduğunu zaman içinde anlarsın.
Yapmayın Allah aşkına, Ayetleri düşünün, anlamaya çalışın..! “Duanız olmasa…!!!” Bana şunu ver bunu ver…! Benim için şunu yap bunu yap…! Bunu sınıf geçir, şuna iyi not ver…! Allah’la ve Ayetleriyle dalga mı geçiyorsun? Oradaki dua imandır, Allah’ın size olan çağrısına icabetinizdir, sizin O’na / dinine çağrınızdır. Bunu anlamak bu kadar zor mudur?
Mekke ile ilgili sorunuz a gelince Kabe nin özelliği bugün bizim İnandığımız Allah adına hz. İbrahim tarafından yapılan ilk mescid olması.(İbrahimi dinlerin ilk tapınağı ).
Kabenin özelliği ve önemi İbrahimi dinlerin (Yahudilik, hristiyanlık, müslümanlık gibi) Yüce Allah adına yapılmış ilk mescidi, tapınağı. Yani Allaha secde edilen yer. Ondan dolayı yüzümüzü Mescidi Haram'a çeviriyoruz. (Mescid deyince lütfen aklımıza bugünkü kapalı, minareli yerler gelmesin. Bu şekil Emevi halifesi I. Velid zamanında ortaya çıktı.) Yani atıyorum ne hz. peygamber, ne dört halifenin hiç biri minareli bir mescidde namaz falan kılmadı. Bu da bir ek bilgidir. )
Kuran’da birkaç yerde sözü edilen Beyt /Allah’ın beyti, Ka’betul’beyt’ul’haram, Mescid’ul’haram’ın Mekke’deki malum , meşhur yapıtın olmadığını, İbrahim’in böyle bir evi inşa etmediğini, bu evi ilk defa İbrahim’in yapmadığını, ilgili ayetleri dikkatli okur, Beyt’e Allah’ın yüklediği özellikleri biraz daha dikkali düşünür ve dikkat ederseniz (yanlış çevirilere rağmen) umarım anlarsınız.
------------------------------------------------------------ ------
Sayın Saffet aşağıdaki paragrafı önemine binaen sonradan ekledim. Lutfen buradaki sorularıma da cevap yazın!
İbrahimi dinlere(!) mensup olan Yahudi ve Hiristiyanlara sorun bakakalım; sizin söyledğiniz gibi midir, kabeden haberleri var mıdır, Kabeyi kutsal bilmişlermi, ona hiç yönelmişler mi?Tevrat ve İncil kabeden bahs etmiş mi? Muhammed'ten önceki iki ülül'azm peygamber Musa ve İsa'nın, dediğiniz gibi, kıbleleri kabeye yöneldiklerine dair bir tek kelime ile de olsa Kuran'da bir bilgi yer alıyor mu? Musa ve İsa bildiğiniz namazı kılıyorlar idiyse, namazlarında nereye doğru hangi kıbleye yönelerek kılıyorlardı?
Allah’a emanet olunuz! Muhabbetlerimle.
|