Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Merhaba ;
Ahzap 36, ve Peygamber size ne verdiyse alın ayetleri maalesef çok istismar ediliyor. Peygamber adına uydurulan, Kur'ana aykırı, Kur'ana ek getiren hurafelere uymamız gerektiğini bu ayetlere dayandırıyorlar. Bu ayetler Peygamberin Müslüman bir toplumun idarecesi olarak, hayatta iken verdiği kararlara insanların itaat etmesini sağlamak içindir. Yoksa ölümünden sonra, ümeyye müşriklerinin Hristiyanlık temelinde uydurup, içine yahudilik ve feodal Arap adetlerini boca ettiği, bunları pegambere iftira olarak uydurdukları Sünni İşlam değil. 800 lü yıllarda Sünniler işi becerip ümmeti kontrol altına alınca, 900 lü yıllarda Şiiler de aynı yola başvurmuş , bu sefer aynı hadis metodolojisini Sahabe yerine, Ehki beyt imammlarının rivayetlerine dayanan Yakub i Kuleyni'nin El Kafi isimli eserini (bu da şiilerin Sahihi Buharisidir. ) yazmışlar. Daha sonra üç eser daha meydana getirerek şiiler de Kütübi Erbaa (dört kitap meydana getirmişlerdir.) Her iki tarafından da ortak özelliği aynıdır. Ancak Hadislerinin kaynakları farklıdır. (Biri Sahabe iken ötekiler Ehli beyt imamlarıdır.) .
Hz. Muhammedin dedesi Abdülmuttalip Kureyş in reisi idi. Abdülmuttalibin ölümünden sonra Oğulları Ticarette başarılı olamadılar. Zenginliği ve Otoriteyi Uzak akrabaları Ümeyyeoğullarına kaptırdılar. Peygamberimizin atalarına Haşimoğulları derlerdi. Ötekilere Ümeyye oğulları derlerdi. Soyları büyük dede Abdi Menaf ta birleşirdi. Bunlar akraba olmakla birlikte birbirini çekemeyen bir gruptu. Kureyşin başkanlığı için çok mücadele ettiler, yarıştılar. Haşim Ümeyyeye mal mülkçe üstün geldi. İdare Haşimoğullarında idi. Ama Peygamberin babasının daha kedisi doğmadan ölümü. Diğer amcalarının ticarette başarısız olması, Kureyş'in liderliğini Ümeyyeoğullarına geçirdi. Ebu Süfyan Lider oldu.
Peygamber fakir düşmüştü. Hz. Hatice ile evlenip zenginleşti. Düzgün yaşayıp gidiyordu. Ama kendisine kırklı yaşlarda Vahiy geldi. Peygamberlik görevi geldi. Bunu yapmaya başlayınca da bu şöyle yorumlandı. Muhammed Zengin oldu, durumu düzeltti. Şimdide Atasının, babasının hakkı olan Kureyşin liderliğini istiyor. Peygamberlik falan bahane. İnsanları etkilemek için uyduruyor, diye düşündüler. Bundan dolayı Hz. Muhammed Mekkede başarılı olamadı.
Kendisi Anne tarafından Medineli Hazreç Kabilesine mensuptu. Hazreçliler o sıra Arap Evs kabilesi ile ve ayrıca Medine Yahudileri ile kavga halinde idi. İyi bir lidere ihtiyaç duyuyorlardı. Hz. Muhammedin Mekkedeki mücadelelerini duyup onunla irtibata geçtiler. Liderleri olmasının teklif ettiler. O da Onların Müslümanlığı kabul etme ve Kendini peygamber olarak tanıma şartıyla bunu kabul etti. Medineye Hicret etti..
Bu Kureyşin gözünde Hz. Muhammed Babasının kabilesinin (Kureyş) liderliğini ele geçiremedi, gitti anasının kabilesinin (Hazreç) liderliğini ele geçirdi şeklinde yorumlandı.
Hatta bununlada gözü doymadı , hala Kureyşle uğraşıyor. Bütün arabistan kabilelerinin liderliğini ele geçirmek istiyor. Peygamberlik olayını kendisine manevi bir paye verip bağlılığı artırmak için kullanıyor şeklinde yorumluyordu. Hatta medine de bile böyle çok kimse vardı. (Münafık lar), Hatta ortada büyük çekişme var bizde bundan payımızı alalım diye olaya yaklaşıp , medineye gelip müslüman olmuş dinin özünü kavramamış çok cahil arap vardı.
Bunlar çok rahatsızlık veriyordu. Peygamberin hükmünü beğenmiyorlar, Ganimet paylaşımını beğenmiyorlar. Evine istediği saatte gelip rahatsızlık veriyorlar. Hatta bazıları peygamberin yaşlı olmasına bakıp, ondan sonra genç karısını (hz. Aişe) alırım ümidi besliyor falan. O devrin dangul, dungul cahil arapları, bir çapul hareketi var. Ganimet var. Doğru safa geçelim. Bundan faydalanalım modunda adamlar. Bunları terbiye etmek, gerçek imana getirmek peygamberin bir lider olarak tam otoritesini yerine getirebilmesi çok zor iş. İşte o ayetler peygambere , yönetim görevinde Allah tarafından yardım olarak iniyor ve başarılı da oluyor.
Peygamberle olan mücadeleyi kabile davası olarak algılayan müşrik ümeyye soyu, Dört halife devrinden sonra yönetimi ele geçirince Abdülmelik zamanında yaptığı tahrifatlarla önce dini Hristiyanlaştırdı. Aynen Hz. Muhammedi, Hz. İsa gibi Allah yanında günahları affedici Şefaat edici bir konuma yükseltti. Adeta Tanrının mülkünde ortaklaştı. Artık müslümanlar dini sadece Allaha has kılın emrinin yanında , peygambere de has kıldılar.
Sonra Onu politik nedenlerle Kudüs ü hac yeri yapmak için Kudüsten Miraca çıkardı. Halbuki Peygamberin başına gelen olay, Hz. Musanın Tuva vadisinde başına geldiği gibi, Mekkede Taif yolu üzerinde Cirane vadisinde Tenhadaki Kiraz ağacının (Sidretül Münteha) yanındaki Mescidil Aksada başına gelmiş bir olaydı. Kudüse uçma, buradan Allah katına çıkma yoktur. Sidretül münteha da Cebrailin aşamağdığı makam değil, mescidi aksanın yerini o günün araplarına tarif eden Tenhadaki Kiraz ağacıdır. Hani Tenhadaki kiraz ağacının yanında Meva bahçesi denen bir yer var, orada da bir mescit var işte orası tarifinde bir ayet. Bu Miraç olayıpolitik sebeblerle Abdullah bin Zübeyr isyanı zamanında uydurulmuştur. Bir de güya Hz. Ebubekir bundan dolayı Sıddik lakabını almışmış. Hz. Ebubekir , Abdullah bin Zübeyr’in dedesi idi. Kuranın üç dediği namazı (Hud 114) güya 50 den 5 e indirdi. Allahı gözleri ile gördü.(Araf 143 e aykırı) Sürekli yanına gitti pazarlık etti. Hz. Musa dan akıl aldı. Hz. Musa beş te fazla, git rabbine söyle indirsin dedi. Ama peygamberimiz utandı isteyemedi. Ben bu Hadisi (Enes bin Malik ravili bir hadis) Buhariden okuduğum zaman yirmili yaşlarımda idim. En çok zorlandığım da öğle ve İkindi namazları idi. Derdim ki Allahım işi, gücü, okul hayatını, fabrika hayatını bilmiyormusun. Şunu sabah, akşam, Yatsı biçiminde yapsan ne olurdu. Öğle , ikindi hadi köy hayatında oluyor da şehir hayatında olmuyor derdim. Hatta hadisi okuyunca keşke şu pazarlığı Hz. Musa yapsaydı. Dediğim oldu. – Tabi bu bir yahudi uyduruğu. Yahudilere göre en büyük peygamber Hz. Musa. Hristiyanlara göre hem Allahın oğlu (şirk), hem de şefaatçi, Peki benim peygamberim dururmu Miraç la Hz. İsanın, Musanın hatta Melek Cebrailin gidemediği (sidretül Münteha- tenhadaki kiraz ağacı) yerlere gitti. Allah la pazarlık etti onu gördü. (Araf 143 e göre mümkün değil). Bir de Hz. Musanın Aklı , Tecrübesi olsaydı namaz beş değil iki, üç olabilirdi ama güya toy peygamber Hz. Muhammed (Haşa) ancak bu kadar yapabildi. Tam bir benim peygamberim senin peygamberini döver olayı. (Kuranda biz peygamberler arasında ayırım yapmayız a ters)
Müslümanlar farz namaz yanında, sünnet namazlar icat ettiler. Bir sürü sünnetler icat ettiler. Örneğin iftarı hurma ile açmak gibi. Vb. üfürükler. Peki, ben bir din adamına sordum, yahu bu namazlardaki sünnetler bana uzun geliyor, Zorluk yaratıyor. Arkadaş ben niye sabah 2, öğlen 4 ikindi 4, akşam üç, yatsı dört kılmıyorum da, neden sabah 4 , öğlen 10, ikindi 8, akşam 5, yatsı 13 kılıyorum. Dedi ki Sünnet namazlar, senin peygamberin şefaatine nail olman için. Ayrıca bunlar Kaza namazı yerine de geçer. Dedi.İnsanlar bunca zorluğu ve zırvayı peygamvberin şefaatine nail olmak için yapacak.
Kur’ana göre Peygamber şefaati yok, kaza namazı yok. Beş değil üç vakit namaz var. Sünnet namaz yok.İstediğin kadar namaz kıl. Ama bunları farzlaştırarak zaten doğru düzgün dini bilgisi olmayan, temel şeyleri yapmak isteyen temiz, halis inançlı büyük bir halk kitlesini sen bu üfürüklerle nasıl dinden soğutursun. Uzaklaştırırsın.
Kur’an Bakara Suresini okursanız Şefaatin olmadığını görürsünüz. Ayrıca Yahudilerin Zihniyetlerini anlarsınız. Allah bir inek kesilmesini buyurur. Sürekli ineğin vasıflarını sorarlar. Allah da İneğin vasıflarını zorlaştırır. Emri tutamaz günaha girerler. Peki bakın sünni ilmihallere Allahın yolundalarmı, Yahudilerin yolundalarmı. Her şeyi zorlaştırmışlar. İnsanları dinden nefret ettirmişler. Kur’anın dediği gibi insanların çoğu dinadamlarının zorlaştırıcı faaliyetlerinden dolayı dinden çıkmıştır. Güya zorlaştırırsa Saygınlığı artacak. BU mantığın izlerini hep ilmihallerde görüyoruz. Peygamber daima iki tane yol varsa kolay olanı tercih ederdi, din adamları zoru seçiyor, zoru salık veriyor.
Yani İslamda Sünni , Şii mezheplerde Muazzam bir Hristiyanlaşma ve Yahudileşme olmuştur. Bunun ilacı Kur’an müslümanlığıdır. Hadis sünnet yoluyla bu hristiyanlık, Yahudilik , şirk İslama girmiştir. Bunu tek temizleyecek kaynak Kur’andır.
Hadis Kur’ana aykırı olamaz. Ek hüküm getiremez.
Kuranın hadislerle açıklaması kabul edilemez. Kuran ayetlerin siyak, sibakıyla, Birden fazla manaya gelen kelimenin diğer ayetlerde hangi manalarda kullanıldığı, ayetin ruhuna en uygun anlamın kabulüyle, ve ayrıca Kur’an daki bir olay Kur’anda geçen benzer bir olayla açıklanabilir. Örneğin Kur’an daki İsra olayı, yine Kur’andaki Hz. Musanın Tuva vadisi olayı ile açıklanabilir. Hadislerle açıklarsan O zaman İslamın içine tevratı, incili boşaltırsın. İsrailiyyat ve Mesihhiyyat boca edersin. İslamı bunlardan kurtarmak lazımdır.
Allahtan başka kimse Haram koyamaz. Peygamber dahil.
Allahın hükümlerinin üzerine kimse ek getiremez. Açıklama için dahi olsa. Peygamber dahil.
Peygamberlerin görevi sadece Allahın mesajını kullara iletmektir. Bu bazı insanlara az geliyor. Peygamberi Postacı olarak görüyorlar diyorlar. Bütün peygamberler böyledir. Onu Allahın hükmüne ortak etmek istiyorlar. Bu yahudi zihniyetidir. Tevrat yanına Mişna gibi. Allahın Sağ yanında Oturan İsa gibi. Boğazlarına kadar şirke batıyorlar.
Bakara Suresi iddialarına cevaptır. Ama Bakara suresinin sakındırdığı her şeyi bugünün müslümanlarında (Mezhep farketmez) görürsünüz.
Hristiyanlığı biraz bilirseniz. Ben size anlatayım. Aynen bizim sünniler gibi bir şefaat inancı var. Onlarda Tanrının Sağ yanında Hz. İsa var. Ayrıca Kilisenin aziz ilan ettiği kişiler var. Bunlar Kıyamet gününde geliyor. Hz. isa da insanların günahlarının affında rol oynuyor. Azizler de rol oynuyor. Allah onların isteklerine göre insanları özellikle de Hz. İsaya inanmış Hristiyanları affediyor. Burada affedilmenin yolları basit Hz. İsaya inan, makul iyi bir insan ol. Hepsi bu. ( Bizim gibi o kadar namaz kıl , oruç tut, onca sünneti yap, takke, sakal, türban yok.) . Yani Allahın oğlu diye şirk falan içermese Hristiyan ol kurtul. (Sanki bizim şefeat inancımız, evliya inancımız şirk içermiyor. Bizim Kur’andan habersiz ilmihal müslümanları allahınm sen bize Kur’an bilgisi, Kur’an inancı ver)
Peki biz de ne var. Buna benzer bir manzara. Kıyamet günü bütün peygamberler canının derdine düşüğyor. Bir tek bizim peygamberimiz ümmetim, ümmetim diye çırpınıyor. Çünkü o kendinden emin. Onun korkacağı bir şey yok. O çünkü Allahın Habibi.
Önce şefaat yetkisi peygamberimize veriliyor. O şefaat edeceklerine ediyor. Sonra Melekler, sonra diğer peygamberler, evliyalar, şehidler, diğer iyi insanlar falan.
Benim küçüklüğümde babaannemin ahbablık ettiği bir kadın vardı. Çok yakın arkadaştılar. Çok iyi anlaşırlardı. İkisi de dindar insanlardı. Babaannem derdi ki bu benim ahretliğimdir. Ben sordum, nedir ahretlik. Ahirette birbirimize şefaat edeceğiz, yardımcı olacağız dedi. Peygamberin bir hadisi vardır. İyi insanlarla arkadaşlık edin ahirette birbirinize şefaat edersiniz -- gibi. Güzel bir şeye benziyor değilmi. Bir çok dindar da vardır bu inançta.
Ama Bakara suresinde hemde aynı surede üç kere " Kimsenin Şefaatinin fayda vermeyeceği günden sakının " ayetleri bu inancı reddediyor. Ne Hristiyanlığın, ne Sünni müslümanlığın (bilmiyorum ama Şia da da böyle bir inanç vardır sanıyorum).
Kur'ana göre Herkes için çalıştığının karşılığı var. Ayrıca Herkes kendi yaptıklarına karşı bir rehin. Kur'ana göre Herkes Kur'an dan sorumlu.
Bizim birçok dinadamımız Tevratı, İncili bilmiyor. Hristiyanlığı incelememiş. Aslında İslamı da bilmeyen Din Hizmetinde görev yapan o kadar çok insan varki. Aslında çoğu çok iyi niyetli, temiz ahlaklı insanlar. Haklarında yanlış bir şey diyemem. Kusurları bilgi yetersizlikleri. Bunlar Kur’anı ezbere biliyorlar. Atanmaları için bu şart. Ama içeriğini anlayacak arapçaları zayıf. Bir çoğu daha Kur’anın mealini okumamış. İslami bilimlerde zayıf. Gördüğü, işittiği hadisi Kur’anla karşılaştıracak bilgisi dahi yok. Zaten Hadis Kitaplarının Türkçeye tercümesi 1982 den sonra başladı. Ondan evvel bir Tecridi Sarih (sahihi Buhari şerhi) vardı. O da herkeste bulunmaz, herkes tarafından bilinmezdi.Çoğu İlmihal müslümanı. Ona buna Haram deyip duruyor. 1500 senelik bir ezber üzerinden gidiyorlar.Yaptığı işi sağlam bilmiyorlar. Bunun için hepsinin İlahiyat Fakültesi mezunu olması şart ki dediğimiz şeyler üzerine akıl yürütsünler. Daha doğru bir din hizmeti yapsınlar. İlahiyat fakültelerinde de İsrailiyyat ve Mesihhiyat konusunda yeterli bilgiye sahip olan kaç hoca var. Benim bahsettiğim kriterlerle bir Hadis Metin Kritiği yapılsa, her halde Hadis kürsüleri çok büyük zorda kalır. Hristiyanlık ve Yahudiliği bilmezseniz, Bunun İslama Hadis yoluyla bulaştırdığı şirki ve zorlukları anlayamazsınız. (www.hristiyan.net e bir bakın ne demek istediğimi anlarsınız. )
Zorluklarımız bunlar. İnşallah bunlar aşılacak. İnsanlara Kur’an kültürünü tam verebilirsek, bu takdirde İslam tekrar şahlanacak, tıpkı ilk yıllarındaki gibi büyük aşamalar yapacaktır. Tüm dünyaya yayılacaktır. Gerçek İslam insan tabiaatına aykırı değildir. İnsana zorluk getirmez. Kolaydır. İslamın Allahın gerçek dini olduğunu anlamak için gerçek bir ilahiyat, Kur’an, Tevrat, İncil kültürü yeter.
Herkese selamlar.
__________________ Allah Aklını kullanmayanların üzerine pislik yağdırır.
|