Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.
Yunus Suresi 105
Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.
Enam Suresi 79
İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
Ali İmran Suresi 67
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.
Nahl Suresi 123
De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.
Ali İmran Suresi 95
Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
abicim ..sen nasıl konuşacaktı diye sordun ben de arıyla aborjinle konuşmuş olduğu mushaflarla dedim...ama şimdi onların olması bunu yok saymamızı gerektirmez diyorsun...maalesef gerektirir abi..şöyle ki; eğer konuşabildiği bir kanal varsa ve bu kanal da tüm alem için de yeterliyse..(ki tersi bir durumda şu doğa kitabının ölçülmemiz için yetersiz ve eksik bir kitap olduğu anlamına gelir ki bu da Yaratıcıya yakıştırılamayacak bir iddiadır) başka bir kanal daha açması ve üstelik de akıl almaz metodlarla açması gereksiz ve bu yüzden de sünnetullaha ters bir şeydir...çünkü Yaratıcı gereksiz işlerden münezzehtir..uzaktır
Sevgili Tesliman.. burada gereksiz bir iş yok! bu sana göre gereksiz...Yüce Allah elbetteki gereksiz ve fuzuli bir iş yapmaz. "gerekli ve gereksiz işleri bizde Yüce Allah kadar biliriz" anlamına gelecek bir iddia İSE ancak kendimizi Yüce Allah boyut ve kategorisine koymakla sözkonusu olabilir...bütün bir alemi yaradandan, tedbir ve idare edenden söz ediyoruz...ali den veli den değil...Yüce Rab, bize bu üç kitap ile seslenmiştir:Vahiy kitabı +kainat kitabı+insan kitabı...üçüde vahiydir, üçüde ayetlerden müteşekkildir, üçüde işarettir, yol göstericidir, yön tayincisidir...doğmadan önce yüklü olduğumuz bilinç ve donanım ile irtibatlı , uyumlu ve işletim sistemine muvafıktır...bütün bunlar ancak bir ilah'ın başarabileceği sistematiklikte ve ahenk te entegrasyon halindedir...işte en azından bunu idrak etmek gerekir...kalkıp bu üç vahiy ve seslenmeyi biribirinden ayırmak, bir tanesini gereksiz veya fuzuli görmek doğru değildir...bu müthiş güzellikteki harikulade entagrasyonu parçalamaya çalışmaktır...
hasan abi sınan olay bilgi ya da aklımız değil...sınanan tek şey eşit şekilde yaratılmış olan ruhumuzdur...zaten vahyin gereksizliğinin bir kanıtı da budur...vicdani bir sınav açısından bakıldığında tabiat kitabı bile fazladır...o dahi asıl olarak bilgilenmemiz için değil yaşamımız için verilmiştir bizlere...aslında herhalükarda kullar ne eksik ne fazla hakkıyla sınanmaktadır..bilgiye ve bilmeye ihtiyacı yoktur..ama insanlara eşit olarak ve alan alsın istediği bilgiyi..düşüncesiyle sunulmuştur tabiat..
Sevgili kardeşim,çap , potansiyel ve bilgi farklılıklarından, eldeki imkan veya imkansızlıklardan söz edildi...bunları eğer biz aciz kullar kısıtlı aklımızla görebiliyorsak, bunların ayırdına varabiliyorsak Yüce RABB muhakkaktır ki bizden çok daha derinlemesine ve tahmin bile edemeyeceğimiz kadar ince detaylarıyla görmektedir...Rahmet ve Merhamet sahibi olduğunu harflerden müteşekkil olan Kur'an vahyinde bize boşuna söylememiştir...ve diğer esma ve fiillerini...sünnetullahı ve adetullahı...inceltilmiş sahifelere yazılabilen mesajlarını...bizim ses tellerimizin çıkarabildiği ses türü ile muvafık ve kulaklarımızın duyabileceği, kısıtlı beynimizin algılayabileceği tip ve evsaf 'da...daha ne yapsın bize...
vicdani bir sınav açısından bakıldığında tabiat kitabı bile fazladır...o dahi asıl olarak bilgilenmemiz için değil yaşamımız için verilmiştir bizlere...aslında herhalükarda kullar ne eksik ne fazla hakkıyla sınanmaktadır..bilgiye ve bilmeye ihtiyacı yoktur..ama insanlara eşit olarak ve alan alsın istediği bilgiyi..düşüncesiyle sunulmuştur tabiat..
Sevgili Tesliman, fazla değildir...asla fazladan değildir...şayet bize ( gören gözlere, işiten duyulara, açık kalplere) Yüce Yaradan hakkında gücü ve kudreti ile de ilgili , yapabilecekleri hakkında bir kısıtlıda olsa öngörü sahibi olabilmemiz, dünya yı imar ve islah etme konusunda almamız gereken mastara / nümuneleri, göstermemiz gereken sa'y / mesailerin yönünü görsel, işitsel olarak tüm duyularımıza bize gerektiği kadar açık eden harikulade bir tabela ve imza'dır...bunları OKU'mak, OKU'yabilmektir mes'ele...başka değil... üçünü( vahiy kitabı+kainat kitabı+insan kitabı...) birden ve birarada OKU'maya istekli olmak/ olmamaktır asıl sorun..."bu üç kitap" biribirlerinin tefsiridir...biribirlerinin tüm duyulara hitap eden karşılıklı ve çok yönlü olarak birbirlerini açıklamalarıdır...biribirlerinin işletim sistemidir...Musa'nın Firavun'a gönderilip şu sözleri söylemesini istemesi boşuna değildir :" De ki: arınmağa gönlün var mı?.. "
Kur'an da geçen. " kimseye çekemeyeceği bir yük yüklenmez " diye buyuruyor...herkes bildiğinden, bilebildiğinden, potansiyelinden, kapasitesine göre, ona ulaşan bilgi ve verdiği yanıt/ bunlara gösterdiği tepki ile sorumludur, başka değil...(hasan öktem yazdı)
işte bu söz ettiğin sunumu tabiat kitabında bulabilirsin ancak..vahy mantığında ise onu kavrayıcı olarak örnek olarak gösterilen peygamberlere uymaya çağırır..yani kabın kadar al mantığı yoktur...ki olsaydı o zaman peygamberlerle indirmesinin mantığı kalmazdı..
Sevgili Tesliman, " kimseye çekemeyeceği bir yük yüklenmez " 'i sadece tabiat kitabından değil, vahy kitabında da görüyoruz, entegreli şekilde...fakat açıkça anlaşılıyor ki( kusura bakmayınız ama) Kur'an'ı tanımıyorsunuz da tanıdığınızı zannediyorsunuz...Kur'an'ı reddetmeden önce Kur'an ile önce bir tanışın, görüşün isterseniz :Lâ yukellifu(A)llâhu nefsen illâ vus’ahâ(=
Allah, hiç kimseye gücünün yeteceğinden fazla bir şey teklif etmez. Bakara suresi 286
demek ki bulabiliyormuşuz...demek ki varmış...demek ki ( kusura bakmayınız ama)Kur'andan habersiz imişsiniz!...Kur'an'ı reddebilmek için önce Kur'an ile tanışıp görüşmek lazımdır...Kur'an'ı tanımadan, o'nunla daha tanışmadan Kur'an'ı reddetmek ne kadar doğru olur, vijdanınıza bırakıyorum...bana göre bir insanın, bir Hz.Adem'in, ömründe yapacağı en büyük bir hata olur...bana göre...
çıkmak zorundayım...daha sonra yine devem etmek üzere inş.
DEVAM EDECEK İNŞ.
__________________ Andolsun, size öyle bir kitap indirdik ki sizin bütün şeref ve şanınız ondadır. Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız? ENBİYA 10
"hele içerisinde o günkü insanın asla bilemeyeceği, daha ancak yüz yıllık bir geçmişte keşfedilebilen gerçeklere Kur'an da işaret edilmesi ne ne diyeceksiniz?" Hasanoktem.
Selam Hasanoktem,
Beni yanlış anlamayın, bilmek istiyorum; o gün Kuran'ın bildirdiği ve ancak bugün keşfedilebildiği o gerçekleri, mümkünse, bir liste halinde sunsanız? Lütfen.
"fravunun musaya sorduğu "ya bizden öncekiler?" sorusunu bile geçiştirmemiş midir?)"
Selam,bence haksız bir eleştiri.."De ki:onların durumu Rabbimin katındadır.siz onların yaptıklarından sorumlu tutulmayacaksınız.."
Ne demeliydi,tek tek geçmişteki insanların künyelerini sayıp cennet yada cehennemlik olduklarını mı söylemeliydi..Tartışmada karşı tarafı adalatli bir şekilde susturacak çok güzel bir ifade..
Altını çizdiğim cümleyi Arabîsinde karşılığını göremedim!! Yani o söz, ve lâ tus'elûne ammâ kânû ya'melûn. le devam etmiyor.
Selam ile.
"İşte bunlar bir ümmetti, gelip geçtiler. Kazandıkları kendilerine. Sizin kazandığınız da size. Onların yapıp ettiklerinden siz sorumlu olmayacaksınız" Bakara/134
Ben daha önceki iletimde ayet ismi ve numarası vermemiştim.Sizde haklısınız ikisi aynı ayette değil,ancak sonuç olarak aynı kapıya çıkar anlatılmak istenen..Yani sorgulayana bir cevabı var Allahın..Selamlar..
Katılma Tarihi: 01 haziran 2010 Gönderilenler: 197
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Selam Hasanoktem,
Beni yanlış anlamayın, bilmek istiyorum; o gün Kuran'ın bildirdiği
ve ancak bugün keşfedilebildiği o gerçekleri, mümkünse, bir liste
halinde sunsanız? Lütfen.
Benden bir tanesi sayın Haktansapmaz
Pek bilinmez genelde
Hemoglobin, kanda solunum organından dokulara oksijen,
dokulardan solunum organına ise karbondioksit
ve proton
taşıyan proteindir.
Eritrositlerin içerisinde bulunur.
Yapısında 4
tanedemir
atomu (Fe) bulunur. Oksijeni +2
değerlikli demir
içeren hem
molekülleri ile bağlar. Hemoglobin, bir oligometaloproteindir.
Hemoglobin molekülünde dört hem grubu bulunduğuna göre oksijen için dört
birleşme yeri vardır.
Hemoglobin dokulara
oksijen taşır. Bu taşınan oksijen ile dokularda karbonhidrat ve yağların
yıkılması ile enerji ve ısı oluşumu sağlanır. Enerji ve ısı ise yaşamın
kaynağıdır. Fe ile yanmak demek Fe ile enerji ve ısı üretmek , Fe ile
yaşamak demektir.
Fe olmazsa yaşam
olmaz. Fe olmazsa dokularınıza oksijen gidemez. Dokulara oksijen
gidememesi demek dokuda karbonhidrat ve yağların yıkılamaması demektir.
Karbonmonoksit zehirlenmeleri karbomonoksit hemoglobinin demirine
bağlanarak oksijenin bağlanmasını engellediğinden öldürücüdür.
Şimdi
14 asır öncesine gidelim:
Hadid-25
Yemin olsun, biz, resullerimizi açık-seçik
delillerle gönderdik ve onlarla birlikte Kitap'ı ve ölçüyü de indirdik
ki,
insanlar adaleti ayakta tutsunlar/adaletle doğrulsunlar. Ve demiri de
indirdik.
Onda zorlu bir kuvvet ve insanlar için birçok yarar vardır. Allah bu sayede,
kendisine ve resullerine, gayba inanarak kimin yardım edeceğini
bilecektir.
Allah Kavî'dir, Azîz'dir.
Allah (Fe sayesinde-yaşamın oluşması sayesinde) kendisine
ve resullerine gayba inanarak kimin yardım edeceğini elbette bilecektir.
Selam ve sevgiyle
__________________ Ancak bir cehennem öğretebilir insana
Kırık ayaklarla cennete girilemeyeceğini...
Kusura bakmayın ama hayatın içinde olan şeylerin hayata
fayda etmeyebileceğini düşünmek pek doğru değildir..
Sadece nasıl faydalanacağı bilinemeyebilir ve zamanla
öğrenilebilir..
Mu, atlantis, eski mısır vs adamların bizlerden geri
olduğunu düşünmüyorum..
Mushaf hayatın içinden ve hayatın dönemine ait
gerçeklerini sembolik bir dille ifade eder.. Öğüt
alsınlar diye.. Kelimelerinde mücize aransın diye değil..
Maalesef bu yaklaşım tarzı kısır bir döngü
oluşturmaktadır..
Hakikat yolunda isek yoldaki işaretleri YERLERİNDE
görebilmemiz, gerektiği gibi anlayıp, günümüzle
ilişkilendirip yeni bir şeyler söyleyebilmek gerekir..
Bu ise sadece şüphe ederek sağlanmaz..
Şüphe ederek doğruyu bulamazsınız, sadece yanlışlarınızı
görürsünüz..
Esasen doğruya ulaşmak\bulmak diye birşey yoktur,
doğrular için surekli yolda olmak vardır..
Yolda olan,toplayan-dağıtan-yaşayan bütün elçilere;
Katılma Tarihi: 01 haziran 2010 Gönderilenler: 197
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Sayın mustacanta
Hayatın içinde olan şeylerin
hayata fayda
etmeyebileceğini düşündüğümü nereden anladınız? Eğer bir önceki
iletimden bunu anladıysanız kutlarım sizi zannınızdan ve anlayışınızdan
dolayı.
Öğrenme zamanla doğru orantılıdır dostum ancak sen
öldükten sonra öğrendiklerin bir işe yaramayacağı için doğruları
aktarmak gerekir. Kuran budur anlayana dostum.
Ben saptadığım bir
doğruyu yazdım. Kuranı adam gibi okuyanlardan olsaydık Hemoglobin
molekülündeki demir atomunu keşfedenlerden olurduk. Ama maalesef.
Mü
kıtası ve kayıp Atlantis konularını bende genişçe okudum. Ancak onların
yaptıkları kendilerine kaldı. Bize ise onlardan hurafeler dışında pek
birşey kalmadı. Diyelim ki Atlantislilerin de cep telefonu vardı. EEE ne
olacak şimdi. İnsan kendisi de doğruyu bulabilir mushafa ihtiyaç yok
demeye mi getiriyorsunuz? Bak dostum işte burada haklısın. Mushaf
doğrudan sapanlara indirilir doğru yol üzerinde olanlara değil. Ancak
doğrulardan sapma halihazırda devam eden bir akıştır ve Kuran Arap
örnekli de olsa hidayet rehberi, doğrulara ulaştırma kılavuzudur. Keşke
adam gibi bir çevirisi yapılsa göreceksiniz ama gördürtmüyorlar.
Ben
Kuranda geçen mucize kavramına atıfta bulunmadım. Ben Kuranda gördüğüm
mecazi bir anlatımı bugünün tıbbi bilgisiyle sundum. Aradaki koca farkı
kaçırmanız sizin gafletiniz olsa gerek.
Hakikat yolundaysanız
eğer size birkaç önerim olsun: 1. Ölüpte toprak olacağız ZANnetmeyin. 2.
Sınanmak adaletten geçiyorsa eğer kadın olarak gelenin ne suçu var
derler adama. Sadece mustacanta olarak sınandığınızı düşünmeyin. 3.
Önce vicdanınızla hareket edin. Mushafı yanınıza koyarak. Önce egonuzla
hareket etmeyin, şeytanı yanınıza koyarak. 4. Ben değil de biz veya
bir dediğiniz gün daha rahimde işiniz olmaz eğer siz dilemezseniz,
kurban olmazsanız.
Yeterince yeni mi söylediklerim? Anlamakta
zorluk mu çektiniz? Anlatayım az daha... Sadece bir yaşam için
geldiğinizi mi sanıyorsunuz? Nesiniz? Nereden geldiniz? Yokluktansa
yokluğun başı ne? Tamam geldiniz ve sonsuza kadar artık
varolacaksınız bir şekilde halden hale geçerek?
Neden? Ne için? Ne yapmak üzere? Siz gerçekte kimsiniz? Sizden ne
isteniyor?
Mushaf ona bakanlara aynadır mustacanta, aslında
mushafda sensin. Kendi varlığına bilimsel dayanak isteyenler aslında mushafa da bilimsel dayanak istiyorlar. Yok dostum yok. İkisinin de delili yok. Ben sana örnek getirdim demir ile alakalı ancak sen tesadüf dersen bunun tesadüf olmadığını kanıtlayacak argümanlarım yok. İman denilen yol bilimsel dayanaklardan ve kanıtlardan değil inanmaktan geçer ey dost. Dinin yumuşak karnı budur neden habire vuruyorsunuz ki.
Selam
ve sevgiyle
__________________ Ancak bir cehennem öğretebilir insana
Kırık ayaklarla cennete girilemeyeceğini...
Hüseyin kardeş ben direk sana yönelik bir eleştiri
getirmedim.. özel bir problem ve sataşma var gibi cevap
vermişinde.. ben kendi gözlemlerimi senin mesajına
istinaden dile getirdim.. ama cevabın karşısısında
sevmediğim bir şekilde senden alıntı yaparak cevap verme
ihtiyacı hissettim.
HÜSEYİN-1975 Yazdı:
Öğrenme zamanla doğru orantılıdır
dostum ancak sen öldükten sonra öğrendiklerin bir işe
yaramayacağı için öğrenilmişleri aktarmak gerekir. Kuran
budur anlayana dostum.
Tamamen katılıyorum. lakin öğrenilmişleri aktarma
dedikten sonra
HÜSEYİN-1975 Yazdı:
Kuranı adam gibi okuyanlardan olsaydık Hemoglobin
molekülündeki demir atomunu keşfedenlerden olurduk.
Demeniz birbiriyle çelişki arzetmektedir. Siz o gün
öğrenilen bir şeyin aktarıldığını fakat sonradan
keşfedildiğini söylüyorsunuz.. Benim size demeye
çalıştığım ise demirin faydalarına işaret edilmiş, bu
hakkıyla kitabı okumaktan çok, demiri okumak yani onu
kendine secde ettirmek ve ne işe yarayabileceğini
düşünmekle keşfedilir diyorum..
HÜSEYİN-1975 Yazdı:
İnsan kendisi de doğruyu bulabilir
mushafa
ihtiyaç yok demeye mi getiriyorsunuz? Bak dostum işte
burada haklısın.
Teşekkür ederim..
HÜSEYİN-1975 Yazdı:
Mushaf doğrudan sapanlara indirilir
doğru yol
üzerinde olanlara değil. Ancak doğrulardan sapma
halihazırda devam eden bir akıştır ve Kuran Arap örnekli
de olsa hidayet rehberi, doğrulara ulaştırma kılavuzudur.
Doğrulardan sapan insanları hayatı bizzat hayatın
kendisinden yani KENDİ GERÇEKLERİNDEN "OKUyan" kişiler
tarafından uyarılır. Çünkü hayatın içindeki en güvenilir
İP realiteden esinlenendir. Mushafta işte tam burada
kendi dönemi için akıl sahipleri tarafından
okunan\duyurulan gerçekler ve düzenlemelerdir. Evrensel
bir rehber değildir. İsteyen O'nu hakkıyla kavrayarak da
doğruya ulaşabilir.. İstemeyende sahip olduğu özüne sadık
kalarak doğruları arayan bir şekilde yaşayarak..
HÜSEYİN-1975 Yazdı:
Keşke adam gibi bir çevirisi
yapılsa
göreceksiniz ama gördürtmüyorlar.Ben Kuranda geçen mucize
kavramına atıfta bulunmadım. Ben Kuranda gördüğüm mecazi
bir anlatımı bugünün tıbbi bilgisiyle sundum. Aradaki
koca farkı kaçırmanız sizin gafletiniz olsa gerek.
Önceki mesajlarımda bahsetmiştim.. bunlar ne benim ne
kuranın ne de yaratıcının sorunu ve gafletidir. Mushafa
her daim canlı olduğunu söyletenler yine bizleriz.. Oysa
o ölü bir metinden öte değildir. 7. yya ait yoldaki
işaretlerin en sağlamlarındandır..
Siz mecazi bir anlatımı bugunun tıbbi bilgisi ile
sunarken gözünüzden kaçırdığınız nokta işaret edilenin bu
"olmayabileceğidir". tüme vararak değil, ulaşılan tümden
gelerek yeni şeylere varamayız..
HÜSEYİN-1975 Yazdı:
Hakikat yolundaysanız eğer size birkaç önerim olsun:1.
Ölüpte toprak olacağız ZANnetmeyin.2. Sınanmak adaletten
geçiyorsa eğer kadın olarak gelenin ne suçu var derler
adama. Sadece mustacanta olarak sınandığınızı
düşünmeyin.3. Önce vicdanınızla hareket edin. Mushafı
yanınıza koyarak. Önce egonuzla hareket etmeyin, şeytanı
yanınıza koyarak.4. Ben değil de biz veya bir dediğiniz
gün daha rahimde işiniz olmaz eğer siz dilemezseniz,
kurban olmazsanız.Yeterince yeni mi söylediklerim?
Anlamakta zorluk mu çektiniz? Anlatayım az daha...Sadece
bir yaşam için geldiğinizi mi sanıyorsunuz?Nesiniz?
Nereden geldiniz? Yokluktansa yokluğun başı ne?Tamam
geldiniz ve sonsuza kadar artık ölümsüzsünüz? Neden? Ne
için? Ne yapmak üzere?Siz gerçekte kimsiniz?Sizden ne
isteniyor?Mushaf ona bakanlara aynadır. Aslında oda
sen.Selam ve sevgiyle
Önerilerin için teşekkür ederim dostum, bir kaç felsefi
soru sormanız güzel ama sonlarını hüküm ve sanı içeren
kelimelerle bitirmeseydin daha faydalı konuşmalar
geçirebilirdik.. dolayısıyla hem söyledikleriniz hemde
cevaplarınız ZANDAN öteye geçemedi maalesef..
Sizden daha sakin olmanızı rica ederkene, insanın
sorumluluğunun kendi vicdanı ile olduğunu ve
bilinçlenenlerin vicdanlarının daha keskin olacağını
hatırlatarak selamlarımı sunuyorum..
Son paragrafınızı görmemiştim,müsadenle onunla ilşikili
bir iki şey karalayayım..
Sizden söylediklerinizin ve inandıklarınızın ispatını
isteyecek değilim değerli dost.. tercihleriniz size
aittir.. kendi fikrimi söyler çekilirim.. Söyledikleriniz
üstünde düşünür, söylediklerimin üstünde düşünülmesini
isterim..
Benim mushafı ispatlayın gibi bir yaklaşımım yok, bırakın
onun allahtan geldiğini ne zaman ne şekilde ne için
toparlandığını bile bilemeyiz.. Biz bunlara şahit
olmadık, dolayısıyla da söyleyeceklerimiz zandan öte
olmayacaktır..
demem o ki biz kendi şahit olduklarımız arasında
yaptığımız SEÇİMLERDEN sorumluyuz.. yani indirilenlerden
değil herkese sunulanlardan..
Nasılki 610-632 yılları arasında yaşayan insanlar yapıp
ettikleri, anladıkları halde inkar ettikleri şeyler için
mushafta eleştiriliyorsa..
yıl 2011 ve biz görmediğimiz, anlamadığımız ve şahit
olmadığımız şeylere inanmanın adına İMAN diyoruz..
Sorgulamaya devam etmeliyiz, birbirimize değil putlaşan
düşüncelerimize saldırmalıyız beraber ya da
bireysel kırabilmek için..
Katılma Tarihi: 01 haziran 2010 Gönderilenler: 197
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Mushaf sadece 7. yy a atfetmez. O her çağın kitabıdır. Her çağ kendine birşey çıkarır. Örn: benim demir örneğinde olduğu gibi. Burada ayrılıyoruz.
Önce vicdan diyorsunuz ayrıca eğer Kuran demiri işaret ediyorsa Hadid isimli bir sure bile varsa bunu araştıralım diyorsunuz burada birleşiyoruz.
Kuran sadece öğrenilmişleri aktarmaz, öğrenilecekleri de aktarır. Bununla kimileri sapar kimilerinin de kalbi mutmain olur.
Ben sakinim mustacanta merak etme, öğüdün için sağolasın.
Aynı yola gitmek isteyen ve aynı yolu hedef olarak gören insanlar arasındaki fark mushafsa eğer ben ona yapıştımki doğru yoldan ayrılmam güç olsun. Sizlere de kolay gelsin.
Selam ve sevgiyle
__________________ Ancak bir cehennem öğretebilir insana
Kırık ayaklarla cennete girilemeyeceğini...
Sayın Hüseyin, demirin sağladığı faydalarından söz ederken ogün kastettiği bugün senin anladığın değildir. Hem o dediğinizi keşf edenler onu Kuran'ın bu sözünden keşfetmediler. Hem Elçi insan vucunu oluşturan elementleri taşıdıkları değerleriyle ogün bilmesine imkan da yoktu. Olsaydı, diğer hayati elementleri de bir bir sayardı. Demirin ogün bilebildikleri iki özelliğinden söz ediyordu: 1- Demirin gücü; kesici, öldürücü silah(lar) oluşu.. 2- Faydaları; Alet ve edevat olarak kullanımı...
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme Sizin yetkiniz yok forumda konu silme Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme Sizin yetkiniz yok forumda anket açma Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma