Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.
Yunus Suresi 105
Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.
Enam Suresi 79
İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
Ali İmran Suresi 67
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.
Nahl Suresi 123
De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.
Ali İmran Suresi 95
Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
“İnkâr edenler Evren[Gökler] ve yer birbirleriyle bitişik iken onları ayırdığımızı, her canlıyı sudan yarattığımızı görmüyorlar mı? Yine de onlar inanmayacaklar mı?” (Enbiya/30) Ayetin ifadesinden, bu ayette belirtilenlerin inkârcılara karşı bir delil niteliğinde olduğunu, bu ayette belirtilenler sebebiyle inkârcıların inanması gerektiğini anlıyoruz. Ateistlerin en temel iddiası, maddenin sonsuzdan beri var olduğu ve maddenin tüm canlı-cansız varlıkları tesadüfen oluşturduğudur. Oysa Büyük Patlama [Big-Bang] Teorisi, Evren'in ve zamanın bir başlangıcı olduğunu ortaya koyarak ateizmin bu en temel iddiasını yıkmaktadır. Ayette "İnkâr edenler görmüyorlar mı?" diye sorulması da çok anlamlıdır. Bu şekilde ayet Evren'in ve yeryüzünün bitişikken ayrıldığının anlaşılabileceğine, bunu anlamanın mümkün olduğuna da işaret etmektedir. Ayetin doğruluğunun anlaşılacağı 1900'lü yıllar, bilimsel keşiflerin arttığı, bazılarının bilim ile dini çatışır halde göstermeye çalıştığı yıllardır. Sanayi toplumunun getirdiği refah ile şımaran insanların bazıları bu yıllarda maddeyi putlaştırmaya ve Allah'ın yerine koymaya kalkmışlardır. Tam böyle bir ortamda bazı insanların tapınmaya kalktığı maddenin yaratılmış olduğunun, yani başlangıcı olduğunun, Big-Bang ile doğrulanması, inkârcılığa inen bir tokattır. Ayetin devamında geçen "Yine de onlar inanmayacaklar mı?" cümlesi de çok anlamlıdır. Ayetin bu işaretini de tarih doğrulamış, ortaya konan tüm delillere rağmen inkârcılar inkârlarında ısrarcı olmuşlardır. Ayet bilimsel gerçekleri ortaya koyarken inkârcıların her şeye rağmen inanmama eğilimini de ortaya koymaktadır. Ayette belirtilenler hem Evren'in başlangıcı olduğunu ortaya koyarak, inkârcılığın maddenin sonsuzdan beri bu şekilde var olduğu iddiasını yıkmakta ve inkârcıları inanmaya mecbur etmektedir, hem de Kuran'ın indiği dönemden 1300 yıl sonra anlaşılacak bu gerçek Kuran'da geçtiği için, inkârcıları bir kez daha Kuran'ın Allah'ın sözü olduğunu kabule zorlamaktadır.
Malik Yazdı:
Güzel abim bırak kafirleri peygamber görmüş mü ki senin bu yazdıklarını :), yani kaş yapalım derken göz çıkartmış hakkı abi de,
Sormazlar mı adama ey muhammed hele bir göster nasıl oluyor bu iş,
Muhammed Allah'ın yalancısı mı ki, valla ben Allah'ın yalancısıyım o bunları dedi bende size diyom ???
Bu, deliller dediği deliller, bugün bilimin bulduğu deliller mi yoksa o gün muhammedin anlattıkları mı, eğer bugün bilimin bulduğu deliller dersek, o gün muhammed bunları nasıl buldu, bulmadı bildirildiyse, nasıl aklına yattı, veee can alıcı noktaya gelelim,
Eğer bulunamayacak olan bildirilme ile akla yatıyorsa, Allah'ın muhammedle girdiği ilişiki türünden bir ilişkiyle ilişki kurması lazım o günün adamları ile :), değil mi ama hem bulunamıyor, hem akla yatmıyor hem de ancak gaypten haberle akla yatıyorsa , bu işi herkese aynı muameleyle çözmek durumundasın,
Muhammed de onlara yani kafirlere bildiriyorsa kusura bakma ama kendisine bildirilen insanlar muhammedden daha derinlikte insanlar o zaman, neden dersen, muhammed allah'ın bildirmesi ile inanacak ama diğer insanlar bir başka insanın bildirmesi ile inanacak, ;)
Nerden baksan tutarsızlık,
O zaman şunu diyelim bugünkü bilim O günkü Allah'ın hitabına denk :),
Ee ne oldu araçlarla edinilemeyen bilgileri veren adam elçi, verilen bilgi vahiy veren de Allah olmadı mı, o zaman kuran'ın işi bitmiş desene baksana bütün bilgilerini araraçlarla, gözlemle deneyle araştırmayla açıkladık, marifet araçlarla edinilmesi imkansızken sunmaksa,marifeti mi kaldı bugün için ;)
Aciz kalıp inansan bir dert, çözüp inansan bir dert, inanmasan başka bir dert, bu üç duyguyuda tatmin etmeye çalışmayalım lütfen,
Esen kal güzel dost
Sevgili Hasan Kardeşim,her iki yazıyıda bir araya getirdim.Ben bir çarpıtma göremiyorum.Dediğim gibi "böyle bir savunma çelişkilidir".Kuran'ın yaşanılırlığı,gerçekliği bu tarz söylemlerle kanıtlanamaz.Bunlar malumunuz "nurcu" çevrelerin komplekslerinden kaynaklanan savunmalardır.(seni tenzih ederim).Daha önce de söylediğim gibi Kuranın yaşanılır olması olgusunu hayatla test ederek bir yere getirebiliriz.Kaldı ki bu bile Kitap Allah'ın sözüdür" iddiasını kanıtlamaz.
Şahit olmadığımız, gözlemlemediğimiz, dokunamadığımız bir sav dogmadan başka bir şey olamaz.Oysa Allahın tabiattaki yarattıkları her an gözümüzün önünde,elimizin altında,dokunulabilir varlıklardır. Ölürler ve dirilirler.Bu başlıbaşına çok büyük bir mühendisin varlığına işarettir.Üstelik bunların en küçüğünü bile hiç kimse yaratamamıştır.Kendimizi belli kalıplarla sınırlandırmadığımız sürece çok büyük gerçeklerle yüzleşeceğimizi düşünüyorum..
Katılma Tarihi: 04 ocak 2007 Yer: Turkiye Gönderilenler: 128
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Burada geleneğin kelamcıları gibi fantezist yorumlar yapmak yerine çözüme yönelik ne yapılabilir onlar konuşulsa iyi olmaz mı...Kuran Allah sözü değil ise bu isbatlanabilir birşey değilse o zaman Kurandan bağımsız elçinin ağaca çıkıp yukarıdan gözlediği gibi bir gözleyiverin bakalım şu gözlemlerinizi de biz de görelim...yoksa birinin ağaca çıkıp gözlemesini ve yeni çözümler üretmesini mi bekleyelim...vahiy iki kapak arasına sıkıştırılacak bir olgu değil elbette,hayata dair Kuran bağlamında okuyuşlarımız da Allahın bitmez tükenmez kelimeleri...Kurandan bağımsız bir okuyuş olursa Hasan abinin dediği gibi Canına okurlar...bunun aksini iddia edenler çözüme yönelik ne öngörüyorlar merak ediyorum..
selam ile...
__________________ (Bu) Kitab'ın indirilmesi, aziz ve hakim olan Allahtandır.Şüphesiz, sana bu Kitab'ı hak ile indirdik; öyleyse sen de dini yalnızca O'na(KİTABA) halis kılarak Allah'a kulluk et.zümer-1-2
Sevgili Rasih,dine bağlı çözümlerin hali ortada...!Bir kere biz bunlara mahkum değiliz,henüz yeterince "çözüm " sunamıyor olsakta..
Sana müsadenle bir sorum olacak:
Bana dünyada dine dayalı bir yapı,cemaat,topluluk,parti,örgüt,tarikat,kurum,kuruluş vs.söyle ki;insanı ezmesin,gütmesin,kullanmasın,aşağılamasın,sırtına binmesin,sömürmesin,söğüşlemesin,düşüncesine pranga vurmasın,aklını kullanmasını öğütlüyor olsun,sormasından,soruşturmasından,sorgulamasından rahatsız olmasın,bilakis teşvik etsin...fark etmez sadece bir tane. istisna bile olsa razıyım.Fark etmez kıyıda köşede kalmışta olsa..sadece bir tane..
Katılma Tarihi: 04 ocak 2007 Yer: Turkiye Gönderilenler: 128
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Bu mesele ahlaki bir sorun insandan kaynaklanan bir sorun.Hangi Kuran ayeti cemaatlerin böyle olmasına sebep olmuş ki...Eğer ideal manada böyle bir topluluk yoksa bunu gerçekleştirebilmek için çabalamalıyız.varlığı var etme bilinciyle mülkün hükmün ve rızkın Allaha halis kılındığı maneviyatın ve adaletin olduğu sevgi merhamet ve sorumluluk bilincinde hareket eden insanların biraraya getirdiği örnek bir topluluk bir medineleşme sürecine girmediğimiz takdirde hepimiz bireysel manada kalacak ve bu çarkın içinde bir tarafımızdan bir şekilde yakalanacağız ve kaybolup gideceğiz.İnsan kendisini diğer varlıklardan ayrı gördüğünde bireyselleştiğinde,egoist bencil bir tavırla hareket ettiğinde,bir bütünü bölüp parçaladığında yasak ağaçtan yiyip durmuş olacak ve çirkinlikleri açığa çıkacak..Şu anda dünyanın her yerinde yaşandığı gibi..İnsan güzellikler görsün ki o güzellik kendisinde bulunan bir eksikliği hatırlatarak insan istiğfar sürecine girsin....
__________________ (Bu) Kitab'ın indirilmesi, aziz ve hakim olan Allahtandır.Şüphesiz, sana bu Kitab'ı hak ile indirdik; öyleyse sen de dini yalnızca O'na(KİTABA) halis kılarak Allah'a kulluk et.zümer-1-2
30 –Ve şu kâfir olan kimseler, gökler ve yer bitişik bir halde idi de Bizim onları [o ikisini] ayırdığımızı ve hayatı olan her şeyi sudan kıldığımızı görmediler mi? Buna rağmen hâlâ inanmıyorlar mı? 31-Ve Biz, yeryüzünün içinde, onlar sarsılmasın diye sağlam kazıklar kıldık. Ve orada yollarını bulsunlar diye bol bol yollar kıldık. 32 –Ve Biz, gökyüzünü korunmuş bir tavan yaptık. Onlar ise, onun [gökyüzünün] ayetlerinden yüz çevirenlerdirler. 33 –Ve O, geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı yaratandır. Hepsi bir yörüngede yüzmektedir.
:)
Güzel abim bırak kafirleri peygamber görmüş mü ki senin bu yazdıklarını :), yani kaş yapalım derken göz çıkartmış hakkı abi de,
Sormazlar mı adama ey muhammed hele bir göster nasıl oluyor bu iş,
Muhammed Allah'ın yalancısı mı ki, valla ben Allah'ın yalancısıyım o bunları dedi bende size diyom ???
Bu, deliller dediği deliller, bugün bilimin bulduğu deliller mi yoksa o gün muhammedin anlattıkları mı, eğer bugün bilimin bulduğu deliller dersek, o gün muhammed bunları nasıl buldu, bulmadı bildirildiyse, nasıl aklına yattı, veee can alıcı noktaya gelelim,
Eğer bulunamayacak olan bildirilme ile akla yatıyorsa, Allah'ın muhammedle girdiği ilişiki türünden bir ilişkiyle ilişki kurması lazım o günün adamları ile :), değil mi ama hem bulunamıyor, hem akla yatmıyor hem de ancak gaypten haberle akla yatıyorsa , bu işi herkese aynı muameleyle çözmek durumundasın,
Muhammed de onlara yani kafirlere bildiriyorsa kusura bakma ama kendisine bildirilen insanlar muhammedden daha derinlikte insanlar o zaman, neden dersen, muhammed allah'ın bildirmesi ile inanacak ama diğer insanlar bir başka insanın bildirmesi ile inanacak, ;)
Nerden baksan tutarsızlık,
O zaman şunu diyelim bugünkü bilim O günkü Allah'ın hitabına denk :),
Ee ne oldu araçlarla edinilemeyen bilgileri veren adam elçi, verilen bilgi vahiy veren de Allah olmadı mı, o zaman kuran'ın işi bitmiş desene baksana bütün bilgilerini araçlarla, gözlemle deneyle araştırmayla açıkladık, marifet araçlarla edinilmesi imkansızken sunmaksa,marifeti mi kaldı bugün için ;)
Aciz kalıp inansan bir dert, çözüp inansan bir dert, inanmasan başka bir dert, bu üç duyguyuda tatmin etmeye çalışmayalım lütfen,
bu soruna ve problemine daha önceki iletilerimde kesin cevap(lar) var...Kur'an = hayat'tır...yani Kur'an hayatın ta kendisidir...cihanşumül zamanşumül, mekanşumül'dür...hepsinide kapsadığı gibi, hepsinede cevap verecek bir ilahi kitaptır. yeterki ona yalın bak!...sana inzal olunur...yani Kur'an'ı sana bir adem olarak, yeni iniyormuş gibi bak...tertemiz fıtratına Yüce Yaratıcı tarafından yüklenmiş olan harikulade bir bilinç ve donanımı, çocuğu olduğun çağ'daki kazanım/ edinim / bilinç ve görgüler ile birleştir; Kur'an ilahi kitabının lokomotifliğinde OKU!...ölç ve değerlendir!...ölç ve yorumla!...fıtratındaki harikulade programa, yaşadığın çağı OKUTTUR!...işte mes'ele budur...bizden istenen de budur! oku ve okuttur! fıtratın ile çağını buluştur!...
"o çağın insanı " yer ile gök " bitişik idi ve Yüce Allah onları birbirinden ayırdı...demek ki önce bitişik yaratmıştı...sonrada yaşam alanı bulabilmemiz için yer ile göğü birbirinden bizim için ayırdı...buna gücü yetti..." gibi bir yorum ile anlamışsa yanlış mı anlamış yani...doğru anlamışlar işte...bunun neresi yanlış?bunun neresi Yüce Allah'a Peygamber'in yalancılık etmesi?burada bir yalan dolan göremiyorum, sen nerede görüyorsun anlamadım, anlamakta da zorlanıyorum hakikaten kardeşim. BİZ de fıtrat programımız ile edinim ve kazanımlarımızın bize vermiş olduğu güncel gözlüklerle cocuğu olduğumuz çağı OKUTTURduğumuzda " bing bang" ı görüyoruz ve bize bu ayet yeniden nazil oluyor, oldu mu şimdi...işte bu...ayet aynı ayet...o çağ insanına da hitap ediyor, bu çağ insanına da, gelecek çağ insanına da kimbilir ne yeni keşifler olacak da bu sefer onlarla hitap edecek...daha önce de demiştim...Kur'an lafzı bir kere, manası sürekli inen harikulade bir ilahi kitap'tır...ondan istifade homojen değildir... zaten homojen olsaydı hayatın kendisi yani Kur'an = hayat olamazdı...üzerimizde doğan her yeni güneş( AYET...) bize yepyeni bir şeyler bağışlayıp, hayatımızı her alanda yeniden güncelliyorsa( her günkü hayatımızın yeniden güncellendiğini görüyorsak...) , bir başka AYET olan Kur'an ayeti de bizi çağımıza şahitlik etmemize davet ederek bilincimizi ve görgümüzü güncellemeye çağırmaktadır!...Kur'an lokomotifliğinde , tertemiz fıtratına yüklenmiş bulunan bilinç ve donanım ve çağının hediyesi olan tüm kazanım ve edinimleri birleştir, yoğur...çağını OKU ve OKUT!...vahiy kitabı+kainat kitabı+insan kitabı' ile çağına şahidlik et!... bizden " yine bizim iyiliğimiz için " istenen bundan başka birşey değil...fakat biz kör kuyu'yu tercih ediyorsak, illaki ve billaki yokluk ve ademiyeti tercih etmek istiyorsak, Kur'an bize nasıl seslensin? ey Yüce Allah, doğrudur, sen bizi yaratmışsın, bize bir güzel de dünya gezegenini mekan eylemişsin!..fakat artık gölge etme bize...bize karışma...bütün bunları yaratmışsın fakat bize müdahale etmeyesin...bize emir falan vermeye kalkmayasın!...gerçi bu dünya gemisini sen yaratmışsın fakat, yine de biz bu dünya gemisini senden daha iyi yönetiriz? sen kendi işine bak bundan sonra!...dersek, Yüce Allah'ı " mesajı işe yaramıyor(haşa)" diye suçlayabilir miyiz? bugün İslam toplumunun(!) hemen tamamı da böyle bir cümle kullanmasa bile aslında tüm fiil ve davranışlarıyla gerçekte bunu yaşamıyorlar mı? Yüce Allah ile irtibatlarını koparmamışlar mı, birkaç göstermelik ritüel dışında...Yüce Allah'a sen göklerin ilahısın, yerlerin ilahı ise BİZİZ !...denmiyor mu, bu şekil ve minvalde...tamam cümle olarak söylenmiyor, hatta söyleyene kafir bile diyeceklerdir fakat aslında yaşam bilançoları tam olarak bundan ibarettir...başka değil...Allah'sızlık, vahiy'sizlik bataklığı...dünya'yı bir oyun ve eğlence mekanı görmek isteyen bir heves ve heva...sebepsiz, mesnetsiz bir yaradılışla bu dünya gezegeninde bulunduğunu iddia etme basitliği ,insanı bir fareden bir sümüklü böcekten daha aşağı kılar...çünkü, fare, böcekler, çiçekler vb.vb. tüm mahluklar yaradılış fıtratlarındaki harikulade programa uymaktadırlar...yaradılış amaçlarına hizmet etmektedirler yani..peki ya biz?...biz!.. ben'i ben..., sen'i sen!...biz'i biz...yapan Yüce Allah, demek bizi yarattı, sonrada boşladı öyle mi? kainat kitabı ve insan kitabını yine Kur'an da gösterir ve işaret eder Yüce Allah...Kur'an lokomotifliği olmadan bu kitapların okunamıyacağınıda...okur, okur da nasıl okur? " eko " dengenin canına OKUR işte...Yüce Yaratıcının bize enerji kaynağı olsun diye yarattığı nükleer bilimi " Kur'an lokomotifliği " olmadan OKUR da nagazaki ve hiroşİma'nın canına OKUR!...
Yüce Allah bana sana bize muhtaç değildir kardeşim...
ben sen o biz siz onlar , hepimiz O'NA muhtaç...
Kur'an, kendisine ben sen biz nasıl yaklaşıyorsak, işte öyle yaklaşır o da bize...
o'na bir mushaf gibi yaklaşanlara donuk bir " surat " gibi bakar!...( şimdiki İslam(!)toplumlarına baktığı gibi...
o'na fıtratı, çağa OKUtturan gibi yaklaşana da çağı OKUtturur kardeşim, emin ol! hem de yaşadığı çağ'a şahidlik ettirerek...
çağ'ını Yüce Allah'ın egemenlik ve bildirgesi adına OKU! şahidlik et! ettir!...
Yüce RABB'e dönüt ver!...
O'NA ilah'lığını " kabul ettiğini " söyle!
O'NA Rabb'liğini " onayladığını " bildir !
yoksa, senin O'nu " tanı "manın hiçbir esprisi kalmayacaktır! hiçbir esprisi!...
O'nu " TANI "mıyorum de!...de ve çelişkiler içinde bocalamaktan kurtul!... rahat et!...pranga(!)larından azad ol!...
eğer yaratan yok ise, haliyle olmayan bir yaratıcının bir kitabından da söz edilemez!
bu çok daha tutarlı, kendi içinde...
daha doğru bir yaklaşım olacağı kesin!...
" var " " var " doğrudur doğrudur ama, fakat beni terketmiş , beni boşlamış / boşvermiş demektense!...
muhabbetle
Sevgili Hasan Kardeşim,her iki yazıyıda bir araya getirdim.Ben bir çarpıtma göremiyorum.Dediğim gibi "böyle bir savunma çelişkilidir".Kuran'ın yaşanılırlığı,gerçekliği bu tarz söylemlerle kanıtlanamaz.Bunlar malumunuz "nurcu" çevrelerin komplekslerinden kaynaklanan savunmalardır.(seni tenzih ederim).Daha önce de söylediğim gibi Kuranın yaşanılır olması olgusunu hayatla test ederek bir yere getirebiliriz.Kaldı ki bu bile Kitap Allah'ın sözüdür" iddiasını kanıtlamaz.
Şahit olmadığımız, gözlemlemediğimiz, dokunamadığımız bir sav dogmadan başka bir şey olamaz.Oysa Allahın tabiattaki yarattıkları her an gözümüzün önünde,elimizin altında,dokunulabilir varlıklardır. Ölürler ve dirilirler.Bu başlıbaşına çok büyük bir mühendisin varlığına işarettir.Üstelik bunların en küçüğünü bile hiç kimse yaratamamıştır.Kendimizi belli kalıplarla sınırlandırmadığımız sürece çok büyük gerçeklerle yüzleşeceğimizi düşünüyorum..
Selam ve sevgiler..
Sevgili Dermanbeg,
dediğim budur. tüm iletilerimi bir bütün halinde okur musun.
Selam ile
__________________ Andolsun, size öyle bir kitap indirdik ki sizin bütün şeref ve şanınız ondadır. Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız? ENBİYA 10
bence haksızlık ediyorsun hasan abi O hiç bir çağda ve kıtada hiç bir kulunu başıboş bırakmamıştır ona içindeki elçisi(vicdan) ve dışındaki ayetlerle(yaşam) sürekli yol göstermiştir..
eko sistemin ve hiroşimanın canına okuyanlar vicdanlarındaki elçiyi örtbas edip çıkarını/kendisini ilah edinen yani uyulacak tek mercii görenlerdir.. ayrıca şunu da bilmelisin ki bu çıkarcı ve doğa düşmanı sistemlerle mücadele de şu an ateistler ön saflarda yer almaktadır..
Sevgili Tesliman,
biz genel bir durumdan söz ediyoruz Tesliman kardeşim, istisnalardan değil...çıkarcı ve doğa düşmanı sistemlerle mücadele edenler arasında bir kısım ateistler olduğu gibi, bir kısım deistler, bir kısım hristiyanlar, bir kısım yahudiler, bir kısım müslümanlar, hindular, vs. de var...her din grubundan da var yani...ki böyle bir durumun olması da normaldir ve yukarıdaki yazımdan da bu çıkarılabilir...çünkü, yukarıda da söylediğim gibi, yaradan bizim fıtratımızı böyle bir bilinç ve programla donatmış zaten...mes'ele, bu bilinç ve donanımı Kur'an lokomotifliği ile kainat kitabı ve insan kitabını tüm edinim ve kazanımlarımızla, bilinç ve görgülerimizle birlikte senkronize ederek, entegreli düşünerek çocuğu olduğumuz çağı okumak, okutturmak ve şahidliğini yapmaktır, başka değil..." vijdan " konusuna gelince, söylenecek o kadar çok şey var ki bu konuda...uzun yıllar önce yaşasın " proleter duruş!..." , " proletarya " , faşist +kapitalist burjuvalardan gaspettikleri üretim araçlarını ellerinden alıp, emeğinin dışında bir umudu /çocuğu olmayan üretim araçlarından yoksun bulunan insanlara vereceğiz...çünkü biz vijdanın sesleriyiz!...diyen insanların nasıl olup da çok kısa bir hayat süresinde o karşısında vijdanlarına dayanarak savaşım verdikleri üretim araçlarına aynen sahip olup, aynen ve tıpkı basım bir şekilde emekçi /proleter kardeşlerini(!) bu sefer de kendilerinin sömürmeye başladıklarını gördük bu ülkede... (tüm dünyada da görülen şey, bundan farklı değil!...)şimdide bulundukları YENİ konumu vijdanlı olan taraf, işçi/ proleter kardeşlerini(!) de iyi çalışmadıkları ve sürekli zam istedikleri için vijdansızlar grubuna almışlar...hangi vijdan? nerede kaldı o vijdan? nereye gitti? herkes baktığı zaviyenin / kutsal ve dokunulmaz konumunun(!) baş vijdancısı mı yoksa!... vijdan'ı nasıl vijdanlı yapacağız bu çıkarcı ve konumcu insanların elinden bir söyler misin Tesliman kardeşim? var mı bana essahtan/ sahici bir çözümün veya devân? ( Sevgili Rasih kardeşimin söylediği paralelde...) ancak sağlam ve değişmeyecek ( mesela 15 asır...) ve made in insan orijinli olmayan bir esas üzerine bina edilirse vijdan, vijdan olabilir...üzerine örtüp durduğumuz kalın karartıcı örtülerin kaldırılıp, yaradılışta yüklenen bilinç ve donanımın gün yüzüne çıkarılabileceği tertemiz yaradılış fıtratı...işte vijdan orada yatıyor!...vahiy kitabı+kainat kitabı+insan kitabı...çözüm burada...ama heyhat!...insanların çoğu iman etmezler...insanların çoğu şirk koşmadan iman etmezler...(Kur'an)
muhabbetle
__________________ Andolsun, size öyle bir kitap indirdik ki sizin bütün şeref ve şanınız ondadır. Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız? ENBİYA 10
Bu mesele ahlaki bir sorun insandan kaynaklanan bir sorun.Hangi Kuran ayeti cemaatlerin böyle olmasına sebep olmuş ki...Eğer ideal manada böyle bir topluluk yoksa bunu gerçekleştirebilmek için çabalamalıyız.varlığı var etme bilinciyle mülkün hükmün ve rızkın Allaha halis kılındığı maneviyatın ve adaletin olduğu sevgi merhamet ve sorumluluk bilincinde hareket eden insanların biraraya getirdiği örnek bir topluluk bir medineleşme sürecine girmediğimiz takdirde hepimiz bireysel manada kalacak ve bu çarkın içinde bir tarafımızdan bir şekilde yakalanacağız ve kaybolup gideceğiz.İnsan kendisini diğer varlıklardan ayrı gördüğünde bireyselleştiğinde,egoist bencil bir tavırla hareket ettiğinde,bir bütünü bölüp parçaladığında yasak ağaçtan yiyip durmuş olacak ve çirkinlikleri açığa çıkacak..Şu anda dünyanın her yerinde yaşandığı gibi..İnsan güzellikler görsün ki o güzellik kendisinde bulunan bir eksikliği hatırlatarak insan istiğfar sürecine girsin....
Sen de ideal bir dini yapılanmanın olmadığını kabul ediyorsun.Ancak bu dinden kaynaklanmaz diyorsun anladığım kadarıyla..şimdi bu bile başlı başına büyük bir delildir ama yine de senin zaviyenden bakalım olaya.
Bir insana ya da kuruma "kayıtsız şartsız itaati" emredip önerirsen bundan başka hangi sonucu bekleyebiliriz ki?
Dinin anlatımından kesin olan şudur ki;resulün sözü ve kavrayışı tüm müminlerin sözünün ve kavrayışının bir araya getirilmesinden bile daha değerli ve kabul görendir...!
Bu yapılanmayı uzun uğraşlarla ve ödedikleri ağır bedellerle aşan batı toplumları müslüman toplumlardan fersah fersah ilerdedir..Onlar bunu yaparken müslüman toplumlar ve entellektüelleri "takiyye"yi icad ederek kıvırmanın ve güdülmenin felsefik altyapısını oluşturmakla meşguldüler..Arapların batıyı örnek alan Türk toplumundan bile 150 yıl geride olduğunu kendileri söylüyor..işte yaşanan olaylar..!!
Çevreci örgütlenmelerde müslümanlarda var,demişsin..malesef buda batının tekelinde..müslümanlar onların iki aşama daha gerisindeler..o iki aşamayı tamamladıklarında (tabi tamamlayabilirseler!) o zaman eksiklerini fark edebilirler..
tezekkür/hatırlama/özfarkındalık. hiç bir elçi yeni bişey
keşfetmez ve sunmaz. Sadece hatırlar(tezekkür) ve
hatırlatır (tezkir)
Elçilerin söyledikleri kendi döneminin güncelinden çıkan,
kendi dönemlerinin BİLİNEBİLİRLİĞİ ölçüsünde ve kendi
coğrafyalarındaki birikimlerin insanların "AHLAKİ
gelişimi" için HEDEF ve ARAÇ oluşturmak için
kullanılmasından başkası değildir..
İşte bu hedefler ve araçlar zaman içinde AMAÇ ve OTORİTE
haline gelir..
Din insanların ahlaki gelişimi için yapılacaklar iken,
insanların gelişimini sınırlayanlar bütünü oluverir..
Şimdi sorsam islam akıl dini mi yoksa nakil dini mi diye?
Muhtemelen akıl dini denilecek..
Hayatın içinden bir soru sorduğumda ise nakillere
bakılarak cevap verilecek.. Aklediyoruz diye sevinilirken
elin gavurundan hukuk sistemini alacaz, insan hakları
için onlara imrenecez, çözemediğimiz davaları onlara
götürecez vs..
Evet islam kendi dönemi için akıl dini idi ama şimdi
maalesef böyle değil.. Eğer sizde akıl dini diyorsanız
hayatın dinamik gerçekleri için sizleri de akletmeye
davet ediyorum..
Toptan kabul ya da reddedici anlayışlardan uzak bir
şekilde..
Burada "oluşturulmuş akıllar ve ezberler" peşinde
koşmaktansa, orada ne denmiş ne anlatılmak istenmişi
didiklemektense, harfte hareke de mucize aramaktansa
hayatımız ve hayatın bütününü anlamaya\değer oluşturmaya
gayret etmeliyiz..
Bunları sıradan dindar insanlar anlamaz ve anlamak
istemez. ama bu forumdaki doğrunun peşinde olan ve
çoğunlukla da tek kuran diyen kişiler bu söylenenleri
rahalıkla anlayabileceğini düşünüyorum. Tek okunan\kuran
değil hep okunan|kurana ihtiyacı var OKUyamayanların..
Harekette birlik olmazsa, fikirde birlik faydasızdır.
M.ikbal
Hareket noktamız insanlığın ortak değerleri ve hayatın
dinamik gerçekleri olmaz ise çatışır da dururuz.. Fayda
sağlanamaz. Mushaf ne insanlığın ortak bir değeri ne de
hayatın dinamik gerçeğidir..
Mushaf değerdir ve gerçektir evet ama EN ÇOK kendi
döneminin günceli için..
Bize düşen insanın ahlaki gelişimi yolundaki işaretleri
YERLERİNDE görerek, çağının ve hayatının şahidi
olabilmek..
Karanlıklarda(geçmiş) kaybolmak yerine,
aydınlıklarda(şimdi ve muhtemel gelecek) buluşabilmek
umuduyla..
"Şimdi sorsam islam akıl dini mi yoksa nakil dini mi diye?
Muhtemelen akıl dini denilecek..
Hayatın içinden bir soru sorduğumda ise nakillere bakılarak cevap verilecek.. Aklediyoruz diye sevinilirken elin gavurundan hukuk sistemini alacaz, insan hakları için onlara imrenecez, çözemediğimiz davaları onlara götürecez vs.."
"...sonra da onlar ebediyyen cehenneme müslümanlar da ebediyyen cennete...!!
Mustafacım teşekkür ederim,gerçekten harika bir sor-gulama..Muhabbetle.
bence haksızlık ediyorsun hasan abi O hiç bir çağda ve kıtada hiç bir kulunu başıboş bırakmamıştır ona içindeki elçisi(vicdan) ve dışındaki ayetlerle(yaşam) sürekli yol göstermiştir..
eko sistemin ve hiroşimanın canına okuyanlar vicdanlarındaki elçiyi örtbas edip çıkarını/kendisini ilah edinen yani uyulacak tek mercii görenlerdir.. ayrıca şunu da bilmelisin ki bu çıkarcı ve doğa düşmanı sistemlerle mücadele de şu an ateistler ön saflarda yer almaktadır..
Sevgili Tesliman,
biz genel bir durumdan söz ediyoruz Tesliman kardeşim, istisnalardan değil...çıkarcı ve doğa düşmanı sistemlerle mücadele edenler arasında bir kısım ateistler olduğu gibi, bir kısım deistler, bir kısım hristiyanlar, bir kısım yahudiler, bir kısım müslümanlar, hindular, vs. de var...her din grubundan da var yani...ki böyle bir durumun olması da normaldir ve yukarıdaki yazımdan da bu çıkarılabilir...çünkü, yukarıda da söylediğim gibi, yaradan bizim fıtratımızı böyle bir bilinç ve programla donatmış zaten...mes'ele, bu bilinç ve donanımı Kur'an lokomotifliği ile kainat kitabı ve insan kitabını tüm edinim ve kazanımlarımızla, bilinç ve görgülerimizle birlikte senkronize ederek, entegreli düşünerek çocuğu olduğumuz çağı okumak, okutturmak ve şahidliğini yapmaktır, başka değil...
(abicim her din gurubundan insanı yönlendirebilen bir bilinç ve fıtrat zaten lokomotif demektir..hatta dinlerden de aşkın bir lokomotiftir ki hepsini sürüklemektedir..o halde başka bir lokomotife gerek var mıdır?..hatta gerekliğini ya da kàrını bırakalım zararı bile olacaktır..zira kur'an lokomotifiyele o peşine takılmış bir vagona dönüşecektir..
artık onun vargıları kur'anın vargıları gibi Tanrısal değil beşeri kalacaktır ve hiç bir önem arzetmeyecektir....karnı burnunda bir gebeyle ilişki kurmak bile caiz gelecektir..çünkü Tanrı bundan değil hayızlıdan bahsetmiştir...leş gibi koksan dahi bany yapman önemsiz gelecektir..çünkü Tanrı cünüplükten bahsetmiştir...kısacası o başlıkların kitabına katılmasıyla artık başlığın maşlığın kalmayacaktır)
" vijdan " konusuna gelince, söylenecek o kadar çok şey var ki bu konuda...uzun yıllar önce yaşasın " proleter duruş!..." , " proletarya " , faşist +kapitalist burjuvalardan gaspettikleri üretim araçlarını ellerinden alıp, emeğinin dışında bir umudu /çocuğu olmayan üretim araçlarından yoksun bulunan insanlara vereceğiz...çünkü biz vijdanın sesleriyiz!...diyen insanların nasıl olup da çok kısa bir hayat süresinde o karşısında vijdanlarına dayanarak savaşım verdikleri üretim araçlarına aynen sahip olup, aynen ve tıpkı basım bir şekilde emekçi /proleter kardeşlerini(!) bu sefer de kendilerinin sömürmeye başladıklarını gördük bu ülkede... (tüm dünyada da görülen şey, bundan farklı değil!...)şimdide bulundukları YENİ konumu vijdanlı olan taraf, işçi/ proleter kardeşlerini(!) de iyi çalışmadıkları ve sürekli zam istedikleri için vijdansızlar grubuna almışlar...hangi vijdan? nerede kaldı o vijdan? nereye gitti? herkes baktığı zaviyenin / kutsal ve dokunulmaz konumunun(!) baş vijdancısı mı yoksa!... vijdan'ı nasıl vijdanlı yapacağız bu çıkarcı ve konumcu insanların elinden bir söyler misin Tesliman kardeşim? var mı bana essahtan/ sahici bir çözümün veya devân? ( Sevgili Rasih kardeşimin söylediği paralelde...) ancak sağlam ve değişmeyecek ( mesela 15 asır...) ve made in insan orijinli olmayan bir esas üzerine bina edilirse vijdan, vijdan olabilir...üzerine örtüp durduğumuz kalın karartıcı örtülerin kaldırılıp, yaradılışta yüklenen bilinç ve donanımın gün yüzüne çıkarılabileceği tertemiz yaradılış fıtratı...işte vijdan orada yatıyor!...vahiy kitabı+kainat kitabı+insan kitabı...çözüm burada...ama heyhat!...insanların çoğu iman etmezler...insanların çoğu şirk koşmadan iman etmezler...(Kur'an)
(yalanı,zulmü,bencilliği,hakareti vs. doğrulayacak..iyiliği,fedakarlığı,güleryüzü vs. yanlışlayacak bir vicdan olamaz...vicdanın sesi değişmez tonlarında değişiklik olsa da.. ve eğer böylesi evrensel ve made in insan/fıtrat orjinli üzerinde uzlaşamayan insanlar ..zan üzerine inanılmış bir kitap üzerinde mi uzlaşacaklar?.. o çıkarcı ve konumcu insanları içlerindeki sese mi çağırmak daha kolaydır yoksa duyulduğu varsayılan bir sese mi?..Allah aşkına hangisi daha asgari müştereğidir insanlığın?...Yaratıcıya inanmayanlara dahi indirilmiş o insan orjinli vahy/vicdan dururken ..ne orjinli olduğu müphem bir vicadanı mı çağıralım insanları?
örneğin insan eti yemenin hükmünü ..hangisiyle daha kolay belirleyebiliriz sence?..domuzdan başkasını anmamış bir kitapla haram kılmaya cesaret edebilir miyiz sence?
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme Sizin yetkiniz yok forumda konu silme Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme Sizin yetkiniz yok forumda anket açma Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma