Yazanlarda |
|
fazıl Yasaklı
Katılma Tarihi: 06 subat 2011 Yer: Turkiye Gönderilenler: 335
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
kopma furyası..
geçen kaddafi elinde yeşil kitabı, parmağıyla satırları takip ederek oradan okuyup duruyordu..
filozofları, goetheyi, budası, konfuçyusu, falanı ve filanı.. es geçtik..
aynı dersi aynı dikkatle dinleyenler sınava giriyor ve hep önde olanlar yine önde oluyorlar ve diğerleri neden anlamadıklarını sorguluyor, dersane öğretmen vs kar etmiyor..
birilerinin yaradılıştan gözlemleme anlama melekeleri daha kuvvetli ve elbet bunları öne çıkaran vasat gurup.. her birey aklı düzeyince sorumlu olsa gerek.. zaten yaşamın seyri kanunu, uygulayıp ayıklamayı yapıyor.. her birinin bir sözü doğru anlaması beklenemez ama şu beklenebilir.. kendince anladığının adalet yönü.. ve aynı işverenin işçilerini doyurması gibi, vasat olanların çıkarımları haksızlık yönüne çevrilmişse, önde olanlar onları korumalı ve kollamalı..
Diğerleri için üzülmek, tahtını yukarıda görmek demiştim.. üzülebilmek için bir düzey gerekiyor.. üzülmek hakkı, bir seviyenin kazanımından sonra mümkün.. işte bu seviyeye gelmeden, diğerleri öbürleri için üzülüyor..
|
Yukarı dön |
|
|
Guests Guest Group
Katılma Tarihi: 01 ekim 2003 Gönderilenler: -259
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
hasanoktem Yazdı:
" bidi " yi yapan " bedi ", : ilk başlangıcı gerçekleştiren, bidayet / başlangıç...bidayeten/ başlangıçta, bidiyyat/ evvelce olmayıp sonradan olanlar...bu kelime değil arapçada, türkçede bile başlama/başlangıç anlamında kullanılmaktadır. bu kelimeyi belki 5 yaşımdan beri başlangıç anlamında kullanmakta olduğumu söylemek zorunda bıraktınız beni. burada bağlamı eşi benzeri görülmemiş güzellikte üstün ve özgün bir başlangıçtan sözediliyor... |
|
|
Sevgili Hasanoktem,
Beni özürlü görün, yine de anlayamadım. Siz BİD'in BEDÎ'in "bidâyet/başlangıç..." olduğunu mu söylemeye çalışıyorsunuz? (,) yerine (:) koydum, doğru anlamış mıyım?
|
Yukarı dön |
|
|
Guests Guest Group
Katılma Tarihi: 01 ekim 2003 Gönderilenler: -259
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Sevgili arkadaşlar,
Bir kısım fıkıhçının yaptığı gibi birbirimizi afaroz etmiyelim..söylediğimiz şeyler nihayi değildir..sadece akıl ve vicdanımızın sesini dinlemeye çalışıyoruz..önümüze konan hazır yemeği sorgulamamız yemeğe hakaret değildir..ben şahsen soframdakilerin tamamını kaldırdım..şimdi yeniden elimde olan akıl ve vicdan ölçülerimle neleri alacağıma karar vereceğim..Bizler bunu daha önce Kuran ile yapıyorduk hatırlarsanız..hadislerin Kuran ile sağlamasının yapılması...şimdi sıra Kuranın da üstünde olan Allahın bize yüklediği akıl ve vicdanı harekete geçirme zamanıdır..inkar ettiğim herşeyi yeniden kabul edebileceğim gibi yeni redlerim ve kabullerimde olabilir..Metehanda,Hasan öktemde,hanif42 de bu toplumda çok ender yetişen kıymetlilerimizdir..onları üzerek değersizleştirmekten,küstürmekten Allaha sığınırım..onlarda bize aynı gözle bakar iseler bu iş tadından yenmez bir hal alır..Muhabbetle kucaklıyorum hepsini,hepinizi..
Not:Ahiret ve ceza konusunda bir şeyler düşünüyor yazıyorum..tamamlayınca sizlerle paylaşmak istiyorum..
|
Yukarı dön |
|
|
hasanoktem Admin Group
Katılma Tarihi: 10 eylul 2006 Gönderilenler: 2837
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Sevgili Haktansapmaz,
MAVİ yazılar sizin :
Bedîus semâvâti vel ard(ardı), ve izâ kadâ emren fe innemâ yekûlu lehu kun fe yekûn(yekûnu).
Sevgili Hasanoktem,
Beni özürlü görün, yine de anlayamadım. Siz BİD'in BEDÎ'in "bidâyet/başlangıç..." olduğunu mu söylemeye çalışıyorsunuz? (,) yerine (:) koydum, doğru anlamış mıyım?
Sevgili Haktansapmaz,
öncelikle estağfirullah derim...
Bedîus semâvâti vel ard(ardı), ve izâ kadâ emren fe innemâ yekûlu lehu kun fe yekûn(yekûnu)..
" Bedî " =
ibda etmek, ihdas etmek, ortaya koymak, yepyeni olarak koymak, sabıkan nümunesi olmadan meydana getirmek, (eşyayı) sabıkta nümunesi olmaksızın ( yoktan) ihdas ve icad eden, eşsiz (orjinal) olarak mevcud olan, icad edilen, bid'at işleyen( yeni bir şey meydana getiren, ortaya atan) anlamlarına gelir.
burada Bakara 117 'de ve ayriyeten En'am 101'de : ( eşyayı) sabıkta nümunesi olmaksızın ( yoktan) ihdas ve icad eden manasındadır...( Kur'an-ı Kerim lügatı Mu'cem'ül - Müfehres)
bir önceki kaldığımız yerden devam edecek inş.
__________________ Andolsun, size öyle bir kitap indirdik ki sizin bütün şeref ve şanınız ondadır. Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız? ENBİYA 10
|
Yukarı dön |
|
|
Guests Guest Group
Katılma Tarihi: 01 ekim 2003 Gönderilenler: -259
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
haktansapmaz Yazdı:
hasanoktem Yazdı:
" bidi " yi yapan " bedi ", : ilk başlangıcı gerçekleştiren, bidayet / başlangıç...bidayeten/ başlangıçta, bidiyyat/ evvelce olmayıp sonradan olanlar...bu kelime değil arapçada, türkçede bile başlama/başlangıç anlamında kullanılmaktadır. bu kelimeyi belki 5 yaşımdan beri başlangıç anlamında kullanmakta olduğumu söylemek zorunda bıraktınız beni. burada bağlamı eşi benzeri görülmemiş güzellikte üstün ve özgün bir başlangıçtan sözediliyor... |
|
|
Sevgili Hasanoktem,
Beni özürlü görün, yine de anlayamadım. Siz BİD'in BEDÎ'in "bidâyet/başlangıç..." olduğunu mu söylemeye çalışıyorsunuz? (,) yerine (:) koydum, doğru anlamış mıyım?
|
|
|
Sevgili Hasanoktem, Son iletitinizden, yukarıda alıntıladığım; bedi'in (son harfi ayın), ibdâ'/bidâyet, başlangıç... olduğu görüşünüzdenvaz geçtiğinizi, düzelttinizi anlayabilir miyim? Zira BE-DE-Eden (SON HARFİ ELİF)nın anlamıdır "bidayet/başlamak, yeniden..". "..Allahu yebdeu-lxalqa summe yu'îduhû..." örneğinde olduğu gibi. Beş yaşınızdan beri duyup bildiğiniz sözünü ettiğiniz "ibdâ'" budur. Yani bunun bedî'ussemâvâti.. deki bedî' ile bir ilişkisi yoktur. Umarım siz bunu anladınız.
|
Yukarı dön |
|
|
hasanoktem Admin Group
Katılma Tarihi: 10 eylul 2006 Gönderilenler: 2837
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
MAVİ yazılar sizin :
"OL diyor OLUYOR". Oluş süreklidir. Şayet yoktan var ettiyse bunun bir başlangıç zamanı da vardır. Allah'ın bir başlangıcı olmayacağına göre, "her gün bir işte olan" Allah yaratmadan önceki o sonsuz geçmişte ne işle meşguldu?
Sevgili Haktansapmaz,
Yüce Allah bir şey yaratmak istediğinde " OL ! " der ve o şey olur!...( 2/117; 3/47,59; 16/40)
evet, istediğinde...ve izâ kadâ emren...bir işi kada ettiği...olmasını istediği...
yani istediğinde... buna hükmettiğinde...
işin niteliğide, niceliğide, nasıllığıda, zamanıda tamamen kendi insiyatifinde yani...
evet, doğru, bir başlangıç zamanı vardır muhakkak... ve eşyayı yarattığı " o " başlangıç tarihinin Yüce Allah ile aynı yaş'ta olamayacağı...çünkü şayet " eşya " " ard ve sema " yeryüzü ve gökyüzü Yüce Allah gibi " ezeli " olmuş olsa, elbetteki Yüce Allah'ın yanında oturan bir şeriki hükmünde olacaktı...bu imkansız...Yüce Allah şeriki olduğunu bilmiyor çünkü...
Allah'ın bir başlangıcı olmayacağına göre, "her gün bir işte olan" Allah yaratmadan önceki o sonsuz geçmişte ne işle meşguldu?
bir kere Yüce Allah'ın " gün "; " sonsuz " ; " geçmiş " ve " iş " kelimelerini hangi boyut ve kategoride düşün(ME)miz gerekecek acaba? biz aciz kulların boyut, çap ve kategorisi belli zaten. bize göre mi...Yüce Allah'a göre mi...ölçek ve kriterler bize göre mi, yoksa Yüce Allah'a göre mi? düşünülecek...bizim muradımız mı, O'nun muradı mı...çok çok farklı bir boyut ve kategori...birde bunun üzerine bir iş ile meşgulken onun yanında kimsenin ama kimsenin bulunmadığını / bulunamayacağını da eklersek...(kendisi, yaptığını/ yapacağını bildirmediyse tabi...) O İlah'tır...biz aciz kullarız..."OL "der! Adem olur!..." ÖL " der Adem ölür!..." OL " der kainat OLur!..." OL " der kıyamet OLur!...O ilah'tır ve ilahlığının muktezasını gerçekleştirecektir, ilahlığının gereğini yapacaktır!...yaparken de, bitirirken de asla bize sormayacaktır! sünnetullah adetullah kanunullah maksadullah işleyecektir...bizim bunlara dilediğinin dışındakilere tasarruf etmemiz imkansızdır( yani bildirdikleri dışında...) o kadar ki, Yüce Allah kendi yarattığı kanunlarının dahi ne esiridir nede mahkumu...
devam edecek inş.
__________________ Andolsun, size öyle bir kitap indirdik ki sizin bütün şeref ve şanınız ondadır. Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız? ENBİYA 10
|
Yukarı dön |
|
|
hasanoktem Admin Group
Katılma Tarihi: 10 eylul 2006 Gönderilenler: 2837
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Sevgili Haktansapmaz,
MAVİ yazılar sizin :
Sevgili Hasanoktem, Son iletitinizden, yukarıda alıntıladığım; bedi'in (son harfi ayın), ibdâ'/bidâyet, başlangıç... olduğu görüşünüzdenvaz geçtiğinizi, düzelttinizi anlayabilir miyim? Zira BE-DE-Eden (SON HARFİ ELİF)nın anlamıdır "bidayet/başlamak, yeniden..". "..Allahu yebdeu-lxalqa summe yu'îduhû..." örneğinde olduğu gibi. Beş yaşınızdan beri duyup bildiğiniz sözünü ettiğiniz "ibdâ'" budur. Yani bunun bedî'ussemâvâti.. deki bedî' ile bir ilişkisi yoktur. Umarım siz bunu anladınız.
Sevgili Haktansapmaz,
hayır...aynı kelimeden söz ediyorum ilk andan beri...hatta arapça okunuşunu bile vererek kırmızıya bile boyadım...kelime aynı kelime...verdiğim anlamda da bir değişiklik yok...yani Yüce Allah Bakara 117 de vehatta En'am 101'de de buyurduğu gibi " yoktan yaratmış!..." diyorum...ilk andan beri bunu söylüyorum...ayetin arapçasının türkçe okunuşunu ilk andan beri veriyorum...5 yaşımdan beri kullandığım kelimede budur...başka değil...
__________________ Andolsun, size öyle bir kitap indirdik ki sizin bütün şeref ve şanınız ondadır. Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız? ENBİYA 10
|
Yukarı dön |
|
|
hasanoktem Admin Group
Katılma Tarihi: 10 eylul 2006 Gönderilenler: 2837
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
haktansapmaz Yazdı:
hasanoktem Yazdı:
Sevgili Haktansapmaz,
Ey inananlar, zandan tümüyle sakının, çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin gizli şeylerini araştırmayın ve birbirinizi arkadan çekiştirmeyin. Ölü kardeşinizin etini yemekten hoşlanır mısınız? Elbette ondan iğrenirsiniz. ALLAH'ı dinleyin. ALLAH tevbeleri kabul edendir, Rahimdir.Hucurat12
bu ayet'te misallelendirme yoluyla bir kardeşinin arkasından iş çevirmek ile ölü kardeşinin etini yemek özdeşleştirildiği gibi, yaradılıştan insana yüklenen işletim sistemi , bilinç/ görgü ve donanım gereği : insanın ölü kardeşinin etine karşı müthiş bir tiksinti duyacağı da açıkça vurgulanmıştır...bunu görmemek...gördünüz sanırım...
Sevgili Hasanoktem,
Yasaklananlar arasında, ölü yada diri, insan eti yemenin haramlığı mevzubahis değildir. Hucurat 12'yi ilgisiz yerde kullandığınıza dikkat çekmiştim.
Bedi', yoktan varetmek olarak anlamak bir qîl, sadece bir görüş. Aslında bedi' eşsiz, benzersiz, örneksiz demektir. Yani yaptığınız buluşun, icadın daha önce bir örneği yoksa, ilk siz buldu yaptıysanız buna bit'at denir. Kitapta yoktan varetmek ifadesi hiç geçmez. Bedi'uzaman, çağının eşi benzeri olmayan adamdır. Var mı saidi Norşi gibisi!!
__________________ Selam Hüdâ' ya tâbi olanlara...
Sevgili Haktansapmaz, " bedî " : garip, hayret uyandıran, daha önce benzeri görülmemiş, güzel, üstün, özgün, mükemmel bir şeyi icad eden, yeni, eşsiz ve görülüp gözetilmemiş anlamında olduğuna göre demek ki bir yeni yaradış, yoktan var etme sözkonusu...kelime bunu ifade ediyor hem de çok net :
Bedî’u assemâvâti vel-ard(i)(c) ve-iżâ kadâ emran fe-innemâ yekûlu lehu kun feyekûn(u)
Gökleri ve yeri yoktan var edendir. Bir işin olmasını dilerse, ona sadece "Ol," der ve olur.
Sevgili Hasanoktem,
Yine de, Bedi' yoktan varetmek değildir... Yoktan var, vardan da yok olmaz.
"OL diyor OLUYOR". Oluş süreklidir. Şayet yoktan var ettiyse bunun bir başlangıç zamanı da vardır. Allah'ın bir başlangıcı olmayacağına göre, "her gün bir işte olan" Allah yaratmadan önceki o sonsuz geçmişte ne işle meşguldu?
örneğin " bidayet " kelimesinin başlama, başlangıç
örneğin, " bid'at " sonradan meydana çıkan şey,
örneğin " bidayeten " kelimesinin başlangıçta, başta, ilkin,
örneğin " bedîhe "kelimesinin başlangıç, düşünmeden birdenbire söylenen güzel söz anlamında olduğunu biliyoruz...
Haktansapmaz yazdı :
Selam Hüdâ' ya tâbi olanlara...
Sevgili Haktansapmaz, arkadaşlar: " bu kitap Allah'ın değil, O'na uyarak Hüda'ya tabi olacağınıza sizi inandırmışlar ..." diyorlar...yoksa sende bu inandırılmış olanlardan mısın...( imzandan böyle olmadığını görüyorum kardeşim...)
Sevgili Hasanoktem,
Arkadaşların dedikleri yabana atılacak şeyler değildir. Genellikle söylemlerine katılıyorum. Allah'tan olmak yada olmamak... Ney Allah'tandır, ney de değildir... Bunlar tartışma konusu. Her kesin söyledikleri aklı oranında Allah'tandır denebilir. Allah'tanlık Kuran'da adı geçen elçilerle sınırlandırılamaz. Hakikatleri kim söylerse söylesin farketmez, hakikatler Allah'tandır. Her kesin aklı sınırlıdır, kimse zaman ve mekan üstü değildir. Hiç kimse evrenin ne zaman ne şekilde yaratıldığının kesin bilgisine sahip değildir. Muhammed de "big bang" teorisini ispatlamak üzere bir söz sarfetmedi. "Gökler ve yer bitişik idi biz onları bir birinden ayırdık" da demedi, diyemezdi. "Biz her canlıyı sudan meydana getirdik" o sözün devamıdır. Gök bir tek partça, toprak da bir parça görünümünde iken gökten yağmur yağarak, yerden de nebatat biterek gök de yer de fetq oluyorlar. Hani olgunlaşıp doldukça Siirt fıstıkları ağaçta çat çat fetq olur ya, işte onun gibi yarılıyor gök le yer yağmurun yağmasıyla. Böylece her canlı yeniden hayat buluyor. Su hayattır. O sözle söylediği bundan ibarettir. Bunu da kafir de inananlar da hep görüyorlardı. Yoksa o kafirlerin ona itirazları gündeme gelirdi.
Şayet Muhammed'in mesajı sadece kendi zamanındaki kavmine ve bire bir muhatap olduklarına değil de, geleceğe yönelik tüm insanlara olsaydı, o gün sırtına bindikleri hayvanlara ve gemilere ek olarak bugün karada ve havada bindiğimiz motorlu taşıtlara ve dahasına da işaret edecek şkilde sözü uzatırdı. Bak: 23/22, 40/80, 43/12.
muhabbetle
Dostça. |
|
|
|
|
|
__________________ Andolsun, size öyle bir kitap indirdik ki sizin bütün şeref ve şanınız ondadır. Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız? ENBİYA 10
|
Yukarı dön |
|
|
Guests Guest Group
Katılma Tarihi: 01 ekim 2003 Gönderilenler: -259
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
"İnnemâ emruhû izâ erâde şey'en en yeqûle lehû "kun" fe yekûn": O'nun işi, O bir şeyi irade ettiğinde ona "ol" diyor, oluyor".
Allah "ol" dedi/demiş, artık oluyor. Oluş sürekli tekrarlanıyor. Allah "öl" dedi/demiş, yani ölümü var etmiş, ölüm var.. artık ölüm sürekli tekrarlanıyor, tekrar tekrar "öl" demeye, "ol" demeye gerek yok, vakti zamanı gelince doğuyor, vakti zamanı gelince ölüyor.. Oluş da ölüm de sürekli tekrarlanıyor. "görmüyorlar mı, görmüyor musunuz" dediği bu. Kimse gaz halindeki göğü milyarlar yıl önceden göremezdi, kimse milyarlar yıl önceden olmuş (olmuşsa, gerçekse şayet) "big bang"a şahit olmamış. Görmediği, göremediği, düşünemediği, müşahede edemediği bir bir şey için, "görmez misiniz, düşünmez misiniz, ibret almaz mısınız..." denemez. Bu sözleri, görenlere, müşahede edenlere, ders/ibret alabileceklere dersiniz, diyebilirsiniz.
Geleceğe yönelik Kuran'dan çıkarımlar için aynı şey geçerlidir. "Kafirlere ayetlerimizi âfâkta ve nefislerinde onlara göstereceğiz taki onlar ngerçeğin ne olduğunu anlasınlar" derken de o günkü muhatap inkarcıları tehdit ediyor, ben içerde dışarda, olduğunuz/olacağınız her yerde , tabiri caizse, size göstereceğim diyor onlara. Bugünkü kafirlerin evren ve insan anatomisiyle alakalı buldukları ayetleri göstereceğini söylüyorsa şaşarım O'nun aklına. Peki, bugün bu ayetleri (kendi çabalartıyla) gören günümüz kafirleri, dediği Kuran gerçeğni anladılar mı/anlamışlar mı, ne zaman anlayacaklar??!!
|
Yukarı dön |
|
|
hasanoktem Admin Group
Katılma Tarihi: 10 eylul 2006 Gönderilenler: 2837
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
haktansapmaz Yazdı:
"İnnemâ emruhû izâ erâde şey'en en yeqûle lehû "kun" fe yekûn": O'nun işi, O bir şeyi irade ettiğinde ona "ol" diyor, oluyor".
Allah "ol" dedi/demiş, artık oluyor. Oluş sürekli tekrarlanıyor. Allah "öl" dedi/demiş, yani ölümü var etmiş, ölüm var.. artık ölüm sürekli tekrarlanıyor, tekrar tekrar "öl" demeye, "ol" demeye gerek yok, vakti zamanı gelince doğuyor, vakti zamanı gelince ölüyor.. Oluş da ölüm de sürekli tekrarlanıyor. "görmüyorlar mı, görmüyor musunuz" dediği bu. Kimse gaz halindeki göğü milyarlar yıl önceden göremezdi, kimse milyarlar yıl önceden olmuş (olmuşsa, gerçekse şayet) "big bang"a şahit olmamış. Görmediği, göremediği, düşünemediği, müşahede edemediği bir bir şey için, "görmez misiniz, düşünmez misiniz, ibret almaz mısınız..." denemez. Bu sözleri, görenlere, müşahede edenlere, ders/ibret alabileceklere dersiniz, diyebilirsiniz.
|
|
|
Sevgili Haktansapmaz,
64.sayfada şöyle demiştim...lütfen ve -hatta mümkünse- tamamını bir okur musunuz :( sadece bir kısmını alıntıladım) :
............................
bu soruna ve problemine daha önceki iletilerimde kesin cevap(lar) var...Kur'an = hayat'tır...yani Kur'an hayatın ta kendisidir...cihanşumül zamanşumül, mekanşumül'dür...hepsinide kapsadığı gibi, hepsinede cevap verecek bir ilahi kitaptır. yeterki ona yalın bak!...sana inzal olunur...yani Kur'an'ı sana bir adem olarak, yeni iniyormuş gibi bak...tertemiz fıtratına Yüce Yaratıcı tarafından yüklenmiş olan harikulade bir bilinç ve donanımı, çocuğu olduğun çağ'daki kazanım/ edinim / bilinç ve görgüler ile birleştir; Kur'an ilahi kitabının lokomotifliğinde OKU!...ölç ve değerlendir!...ölç ve yorumla!...fıtratındaki harikulade programa, yaşadığın çağı OKUTTUR!...işte mes'ele budur...bizden istenen de budur! oku ve okuttur! fıtratın ile çağını buluştur!...
"o çağın insanı " yer ile gök " bitişik idi ve Yüce Allah onları birbirinden ayırdı...demek ki önce bitişik yaratmıştı...sonrada yaşam alanı bulabilmemiz için yer ile göğü birbirinden bizim için ayırdı...buna gücü yetti..." gibi bir yorum ile anlamışsa yanlış mı anlamış yani...doğru anlamışlar işte...bunun neresi yanlış?bunun neresi Yüce Allah'a Peygamber'in yalancılık etmesi?burada bir yalan dolan göremiyorum, sen nerede görüyorsun anlamadım, anlamakta da zorlanıyorum hakikaten kardeşim. BİZ de fıtrat programımız ile edinim ve kazanımlarımızın bize vermiş olduğu güncel gözlüklerle cocuğu olduğumuz çağı OKUTTURduğumuzda " bing bang" ı görüyoruz ve bize bu ayet yeniden nazil oluyor, oldu mu şimdi...işte bu...ayet aynı ayet...o çağ insanına da hitap ediyor, bu çağ insanına da, gelecek çağ insanına da kimbilir ne yeni keşifler olacak da bu sefer onlarla hitap edecek...daha önce de demiştim...Kur'an lafzı bir kere, manası sürekli inen harikulade bir ilahi kitap'tır...ondan istifade homojen değildir... zaten homojen olsaydı hayatın kendisi yani Kur'an = hayat olamazdı...üzerimizde doğan her yeni güneş( AYET...) bize yepyeni bir şeyler bağışlayıp, hayatımızı her alanda yeniden güncelliyorsa( her günkü hayatımızın yeniden güncellendiğini görüyorsak...) , bir başka AYET olan Kur'an ayeti de bizi çağımıza şahitlik etmemize davet ederek bilincimizi ve görgümüzü güncellemeye çağırmaktadır!...Kur'an lokomotifliğinde , tertemiz fıtratına yüklenmiş bulunan bilinç ve donanım ve çağının hediyesi olan tüm kazanım ve edinimleri birleştir, yoğur...çağını OKU ve OKUT!...vahiy kitabı+kainat kitabı+insan kitabı' ile çağına şahidlik et!
............................................
işte şu yukarıdaki yazımdan, 15 asır önceki insanın bing-bang'a şahidlik etmesi değil( bu bizim için olur...çağımıza bunu bugün biz okutturacağız... ), yukarıdada daha öncede izah ettiğim gibi o günün insanı tertemiz fıtratına yaradan tarafından yüklenmiş bulunan işletim sistemi, bilinç ve donanım ile çocuğu olduğu çağın kendisine hediye ettiği bilinç, görgü, deneyim, edinim ve kazanımları imtizac ettirip yoğurup Kur'an lokomotifliğinde çağına okutturması, çağına şahidlik etmesidir...işte budur söylediğim...yoksa 15 asır önce bing-bang'i nasıl bilecekti meselesi değil...ilgisi/alakası yok benim söylediğimle...
__________________ Andolsun, size öyle bir kitap indirdik ki sizin bütün şeref ve şanınız ondadır. Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız? ENBİYA 10
|
Yukarı dön |
|
|
|
|