Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.
Yunus Suresi 105
Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.
Enam Suresi 79
İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
Ali İmran Suresi 67
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.
Nahl Suresi 123
De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.
Ali İmran Suresi 95
Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
Selam Hasan Akçay abim , birkaç sorum var , vaktiniz olduğunda ilgilenirseniz istifade etmek isterim ;
Oruç ve ramazan kelime olarak neyi ifade eder ? Oruç tutmak nedemektir ? (oruç neden meallerde hep bu hali ile kalmakta , türkçe karşılığı kullanılmamakta , en büyük anlam kargaşasını bu uygulamaların oluşturduğunu düşünmekteyim)
Şehru Ramazan = Kızıl Dolunay ise kutuplarda nasıl gözlemlenecek ?
Zamana işaret ettiği söylenen siyah ip ile beyaz ipin birbirinden ayrılması , yine kutuplarda nasıl gözlemlenecek ?
Bu soruya , diğer arkadaşlarda muhattap olabilirler.
Bakara 185’te yer alan “…fe men şehide minkumuş şehra fel yesumhu…” ifadesinde bir şart var sanırım. Yani “kim o aya şahid olursa…” Benim kısır anlayışıma göre, eğer bu aya (Hasan hocanın ifadesiyle sıcak dolunaya) şahid olunmazsa yani o ay görülmezse oruç da düşüyor. Senin sorunu cevaplamaya çalışırsak böyle bir husus ortaya çıkıyor. Kısacası sıcak dolunayı göremezsen oruç yok…
Ancak benim de başta Hasan hoca olmak üzere ilgilenen diğer arkadaşlara da sorum olacak. Değerli Hasan hocam, takip edebildiğim kadarıyla “şehru ramazan” kavramını, hep gökteki ay ile bağlantı kurarak ve görsel doneler de kullanarak “sıcak dolunay” olarak ifade ettiniz ve oruca başlama zamanının da bu ay görüldüğü zaman başlaması gerektiğini belirttiniz.
Peki, eğer oruç kavramını “belirli zaman diliminde yeme-içme ve ilişkiden uzak durma” olarak düşünüyorsanız, bu 3 fiili yapmamanın (fiilden geri durmanın) zamanı neden “sıcak dolunay” olmaktadır. Bu fiilleri yapmamak ile sıcak dolunay arasındaki bağlantı (yada hikmet) nedir? Bunları yapmamak için neden sıcak dolunay zamanı beklenmektedir? Basit tabirle, insanların bilerek ve isteyerek aç kalacağı (oruç tutacağı) zamanı neden sıcak dolunay belirlemektedir. Başka bir zaman, yani başka bir ay oruç tutulsa Allah’a karşı mı gelinmiş olur? Herkesin bedensel ve ruhsal ihtiyaçları farkı zamanlarda ortaya çıkmaz mı?
Bakara 185’te yer alan “…fe men şehide minkumuş şehra fel yesumhu…” ifadesinde bir şart var sanırım. Yani “kim o aya şahid olursa…” Benim kısır anlayışıma göre, eğer bu aya (Hasan hocanın ifadesiyle sıcak dolunaya) şahid olunmazsa yani o ay görülmezse oruç da düşüyor. Senin sorunu cevaplamaya çalışırsak böyle bir husus ortaya çıkıyor. Kısacası sıcak dolunayı göremezsen oruç yok…
Ancak benim de başta Hasan hoca olmak üzere ilgilenen diğer arkadaşlara da sorum olacak. Değerli Hasan hocam, takip edebildiğim kadarıyla “şehru ramazan” kavramını, hep gökteki ay ile bağlantı kurarak ve görsel doneler de kullanarak “sıcak dolunay” olarak ifade ettiniz ve oruca başlama zamanının da bu ay görüldüğü zaman başlaması gerektiğini belirttiniz.
Peki, eğer oruç kavramını “belirli zaman diliminde yeme-içme ve ilişkiden uzak durma” olarak düşünüyorsanız, bu 3 fiili yapmamanın (fiilden geri durmanın) zamanı neden “sıcak dolunay” olmaktadır. Bu fiilleri yapmamak ile sıcak dolunay arasındaki bağlantı (yada hikmet) nedir? Bunları yapmamak için neden sıcak dolunay zamanı beklenmektedir? Basit tabirle, insanların bilerek ve isteyerek aç kalacağı (oruç tutacağı) zamanı neden sıcak dolunay belirlemektedir. Başka bir zaman, yani başka bir ay oruç tutulsa Allah’a karşı mı gelinmiş olur? Herkesin bedensel ve ruhsal ihtiyaçları farkı zamanlarda ortaya çıkmaz mı?
Evet diğer arkadaşlar da konuya katılabilir.
Sevgiler…
“…fe men şehide minkum uş-şehra fel yesumhu…” ifadesinde bir şart var sanırım.
Hayır. Arapça metinde öyle bir ifade yok; Allah "hanginiz tanık oldu İSE" demiyor; "tanık olanlarınız" diyor. Bizzat yani dolaysız tanık olanlar etrafa haber verirler; böylece dolaylı olarak herkes tanık olur.
Kendi adıma konuşayım: benim amacım elimden geldiğince Kuran'daki İslamı anlayıp yaşamak. Onun için ayeti okuyup anlamaya çalışırken kendimde ipe un serme hakkı görmüyorum.
Peki, eğer oruç kavramını “belirli zaman diliminde yeme-içme ve ilişkiden uzak durma” olarak düşünüyorsanız...
2:187'de belirtildiği üzere şafağa ait olan ak ip, o kara ipi size gösterinceye kadar size gece helal olan 3 fiil: yiyin, için, cinsel ilişkide bulunun. Bunlar ayette kullanılan kulû, işrabû, tubâşirû kelimelerinin YORUMSUZ çevirileri. Tarafımdan düşünülüp üretilmeleri söz konusu değil.
bu 3 fiili yapmamanın (fiilden geri durmanın) zamanı neden “sıcak dolunay” olmaktadır.
2:183'te "Umulur ki TAKVA sahibi olursunuz" deniyor - leallekum TETTEKÛN. Orucun gerekçesi bu. TAKVA Allah'ı kâle almak demek, beşerî tercihlerin* yerine ilahî buyruk ve hükümlere öncelik vermek. Buradan hareketle...
Neden sıcak dolunay?
1.O sıcak dolunayda münafıkları ele veren özel bir sûre indirildi (Bkz 9:64, 81, 86, 124, 127). Kutsal olan odur. İnananlar kendilerini sınırlamak suretiyle ilahî gücün sınırsızlığını vurguluyor ve o dolunayı bu şekilde karşılamak suretiyle de Allah'ı kâle alıp olayın ayırdında olduklarını gösteriyorlar.
2.Sıcak dolunay avlanma yasağının habercisidir (5:2, 95). Ama insan oğlu bir av hayvanı gördüğünde hemen oka-yaya davranır. İşte, aslen bir alıştırma olan oruç, yasak dönemin başında insana kendisini tutmayı ve av yasağıyla ilgili ilahî hükmü kâle almayı öğretir.
3.Bir de dört haram ayın ilk onar gününde kurulan Mekke panayırı var. İnsanlar orda alış veriş ederken eğer kendilerini tutmazlarsa sinirlenir, sövüşür, dövüşürler. Bu da yasak (2:197). Sıcak dolunay o dört ayın ilki.
Sevgi ile,
Hasan Akçay
_____________________________
*Allah yolunda mallarıyla canlarıyla didinmeyi itici bulup şöyle dediler: Bu sıcakta sefere çıkmayın! - Lâ tenfirû fîl harr (9:81).
Bedevilerin geri bırakılmış olanları sana şöyle diyecektir: Bizi, mallarımız ve ailelerimiz meşgul etti - şegaletnâ emvâlunâ ve ehlûnâ (48:11).
“…fe men şehide minkumuş şehra fel yesumhu…” ifadesinde bir şart var sanırım.
Hayır. Arapça metinde öyle bir ifade yok; Allah "hanginiz tanık oldu İSE" demiyor; "tanık olanlarınız" diyor. Bizzat yani dolaysız tanık olanlar etrafa haber verirler, onlar da dolaylı tanık olurlar. (Hasakçay)
Değerli hocam merhaba.
Hasan hocam, değerli Hani sufi'nin tesbiti doğrudur, yukarıdaki cümle şart içeren bir cümledir. Şöyleki; Arapça'da üç çeşit MEN var: İstifhamiyye, mevsule ve şartiyye.
İstihâmiyyeye örnek:
MEN BEASnâ min marqadinâ hâzâ?
MEN yeğfiru-zzunûbe illellâh?
Mevsule örnek:
Minhum MEN âmene ve minhum MEN kefera.
Ve minennâsi MEN yeqûlu âmennâ billâhi velyevmilâxiri ve mâ hum bimu'minîn.
Şarta örnek: MEN YA'MEL sûen YUCZE bihi.
Ve MEN YU'TE-lhikmete fe qad ÛTİYE xayran kesîrâ.
MEN YUTİ'irrasûle fe qad ETÂAllâh.
fe MEN ŞEHİDE minkuuşşehra fe-L-YESUMhu. - Sizden kim (kim ki) bu (sıcak) aya şahit oldu(uysa) onu tutsun!
Şart ifade eden MEN, şart ve ceza (cevap) olarak iki fiil (iki cümle_i haberiyye) ister. Şayet fiiller muzariyseler onları cezm eder. Değilse cevabın evveline fe ilhak olur.
MEN EKELE-lbesale vssûme ve-lkerrâse FElâ-YEQRUBENNE mescidenâ. - Kim (kim ki) soğan, sarmısak, pırasa yer(se) sakın meclisimize yaklaşmasın!
Örneklerde görüldüğü gibi şart olan MENden sonra biri şart diğeri cevap/ cezâ olmak üzere hep iki fiil cümlesi var.
Vasiyet düzenleyenin haksızlık ettiğinden ya da günah işlediğinden kaygılanıp ta ilgililerin arasını bulana GÜNAH yok.Fe men hâfe min mûsın cenefen ev ismen fe aslaha beynehum fe lâ İSME aleyh…
Burada "ilgililerin arasını bulanlar"ın mefhumu muhalifi: ilgililerin arasını bulmayanlar ya da ilgililerin arasına girmeyenler. Bakın, isteyerek ya da istemeyerek böyle davranan bir sürü insan olabilir; eğer onlar GÜNAH işliyorsa
dünya = günahhane.
Sarmısak yemekle dolunaya tanık olmak aynı şey mi Allah aşkına! Abdurrahman hocam, affınıza sığınıyorum; ben sinekten yağ çıkarmaya benzeyen bu açıklamalara değil kendi sağduyuma inanırım:
O dolunaya BİZZAT tanık olmadıkları halde tanık olanlar sayesinde yani DOLAYLI yoldan tanık olanlar neden oruç tutmasın?
Bugün 13 Ağustos 2011. Akşam dolunay var. Allah'ın izniyle onu izleyeceğim. Sonra size anlatırsam "Ben tanık olmadım; dolunay molunay yoktu! Sizden de duymamış olayım!" mı diyeceksiniz?
“..Fe men…” konusunda Abdurrahman hocaya katılıyorum.
Gelelim diğer ayetlere.. 2:187 ayetinde neredeyse tüm cümleler cinsellikle ilgiliyken, araya birden yeyin için gibi bir düzenleme gelmesi biraz tuhaf kaçıyor. Oradaki yeyin için ifadesi serbestlik ifade ediyor. Bu tür ifadeler bizim atasözlerimizde de vardır. Mesela, “dost ile ye iç; alışveriş yapma.” Eğer buradaki ye iç ifadesini direkt alırsak, sadece yiyip içeceksin; ne sinemaya gideceksin ne konsere gideceksin ne de sohbet edeceksin gibi bir anlam çıkıyor. Mantıklı geliyor mu bu yorum/anlam? Halbuki cümlenin anlamı “dostunla alışveriş dışında herşeyi yapmakta serbestsin”dir.
O halde ayetin, yemek-içmekle ilgisi yoktur ve anlam “gece ilişki serbesttir ama gündüz olunca ilişki olmayacaktır” anlamındadır.
Bu bağlamda sorularımıza devam edelim.
1-Bir yıllık bir dönemde ister sadece 1 aylık, ister 10 günlük süreyle gündüzleri aç-susuz kalmakla kim takvaya ulaşmış ya da ulaşır? Allah’ı kâle almak bu mudur?
2-Anlaşılan ayet evlilere geliyor. Gece ilişki serbest diyor. Zina haram olduğuna göre, yahu bekarlar ne yapacak? Zavallılar hem aç-susuz hem de 'nisa'sız..Tabi onlar evlenene kadar oruçluydu, değil mi !?
3-Neden sıcak dolunay sorumuza verdiğiniz ilk cevapta “…dolunayı bu şekilde karşılamak suretiyle de Allah'ı kâle alıp olayın ayırdında olduklarını gösteriyorlar…” demişsiniz. Yani gündüz aç-susuz kalarak ve ilişkiye girmeyerek mi Allah’ı kâle alıyorlar?
4- ikince cevapta av yasağı konusunu belirtmişsiniz ve …” İşte, aslen bir alıştırma olan oruç, yasağın başında insana kendisini tutmayı ve av yasağıyla ilgili ilahî hükmü kâle almayı öğretir.” demişsiniz. Sizin dediğiniz gibi oruç, insana kendisini TUTMAYI öğretir. Aç-susuz kalmayı değil… Ayette …”Kâbe'ye ulaşacak bir hedy veya yoksulları yedirme şeklinde bir kefâret, ya da buna denk bir oruçtur ki bu, böylece o yaptığı işin vebalini tatması içindir…” deniyor. Ayetteki “buna denk bir oruç” ne demektir?
5-Üçüncü cevapta, panayırda dövüş sövüşten ve bunları yapmanın yasak olduğu zamandan bahsetmişsiniz.. Belirtilen zaman dışında sövüş dövüş serbest mi yani?
Sorular çok da.. Fazla girmeyelim. Ayrıca yusufmisali rumuzlu Halil arkadaşın soruları arada kaynadı. Ona da cevap verirseniz...
Sarmısak yemekle dolunaya tanık olmak aynı şey mi Allah aşkına! Abdurrahman hocam, affınıza sığınıyorum; ben sinekten yağ çıkarmaya benzeyen bu açıklamalara değil kendi sağduyuma inanırım: (Hasakçay)
Sevgili Hasan hocam, saptırmayın, yanlışınızdan dönüş yapacağınıza konuyu bulandırıyorsunuz... Konu orada "Men şehide minkumuşşehra felyesumh" cümlesinin şart olup olmadığı. Hanif Sufi kardeşim şart olduğunu sandığını söylüyor ve soruyor. Siz de "hayır. Arapça metinde öyle bir şey yok" diyorsunuz. Bunun üzerine ben de bunun şart cümle olduğunu örnekleriyle açıklıyorum. Sarımsaklı cümleyi de tartışmamıza konu olan o cümleye benzerliği dolayısıyla özellikle ekledim. Yoksa ben de biliyorum ki sarmısak yemekle dolunaya tanık olmak aynı şey değil. Şart olmadığında ısrarlı mısınız siz onu söyleyin!
Bir de bazı sorular külleniyor güme gidiyor malesef.
Ben öbür başlıkta "Siz mescitlerde itikafta iken kadınlara mübaşerette bulunmayın" diye çevrilen "Velâ tubâşirûhunne ve entum âkifûne filmesâcid" ten ne anladığınızı sormuştum...
Kuran'da "her yıl şehru ramadanda orucu âmir, ima var mı" diyorum. "Evet, her yıl şehru ramadan yeniden doğuyor" diyorsunuz. "Her yıl hac ayları olan haram aylar da dönüyor, siz haccın her yıl her kese farz olduğunu söylüyor musunuz" soruyorum. Cevap yok...
Sarmısak yemekle dolunaya tanık olmak aynı şey mi Allah aşkına! Abdurrahman hocam, affınıza sığınıyorum; ben sinekten yağ çıkarmaya benzeyen bu açıklamalara değil kendi sağduyuma inanırım:
O dolunaya BİZZAT tanık olmadıkları halde tanık olanlar sayesinde yani DOLAYLI yoldan tanık olanlar neden oruç tutmasın?
Bugün 13 Ağustos 2011. Akşam dolunay var. Allah'ın izniyle onu izleyeceğim. Sonra size anlatırsam "Ben tanık olmadım; dolunay molunay yoktu! Sizden de duymamış olayım!" mı diyeceksiniz?
Körün değneğini bellediği gibi herkes kendi dağarcığında ne varsa onu bellemiş. Bakın bu sorum da sizin dağarcığınızda yok; ona hiç değinmiyorsunuz.
Ben şunu dedim de siz bunu dediniz... Aman aman aman. Ben de "siz şunu dediniz ben bunu dedim" laflamasına dalarsam arpa boyu yol alamayız:
Bir ara "SEN ONLARIN İÇİNDE OLDUĞUNDA sen onların içinde İSEN anlamına gelir" diye tutturdunuz. "Hayır, o anlam ancak yorumla elde edilir; otomatik olarak değil," dedim. Masada yemeğini yiyen oğlunu kastederek "Yemeğini yediğinde onunla konuşacağım," diyen baba "Yemeğini yer İSE" mi demiş oluyor? "Eğer zaman zarfı otomatik olarak şart bildirseydi şart zarfı hurdaya atılırdı. Var mı öyle bir şey?"
Şimdi de aynı şeyi yapıyorsunuz.
"DOLUNAYA TANIK OLANLARINIZ dolunaya sizden kim tanık oldu İSE anlamına gelir; o halde bizzat tanık olmayanlar oruç tutmayacak!" Fesubhanallah. Yine yorum yoluyla ürettiğiniz anlama dayanarak hüküm veriyorsunuz. Haberi bizzat tanık olanlardan alarak o dolunaya DOLAYLI yoldan tanık olanlar neden oruç tutmasın?
Daha önce ne yararı oldu ki bu gramer hoyratlığının şimdi bir yararı olsun!
Hanif_sufi kardeşimiz de iğneyle kuyu kazıyor çünkü kendi dağarcığında ne varsa onunla meşgul. Ben anılan 3 fiilin YORUMSUZ çevirilerine dikkat çektim; o, YORUMA dayanan kullanımlarına asılıyor.
Gördük. Kamar Zaman da o tür anlamlara asılarak Allah'ın ayetlerinden bir tür komünist manifestosu üretmiş.
Ve değerli hanif_sufi kardeşimiz, açıklanmış olan hususları o rahatlıkla bir daha öne sürüyor. Özür dilerim, onun takılıp kaldığı her ayrıntının üzerinde bir daha bir daha durursam müzakere olmaktan çıkar bu. Pehlivan tefrikası olur.
Ne zamandır forumdan çıkacağım ve bir daha girmeyeceğim, diye kendime söz veriyorum. Artık sözümü tutsam iyi olacak.
Bazen kesin bilmediğiniz altından kalkamadığınız konuda kesin ahkam kesiyorsunuz. Bunların yanlışı ortaya dökülünce de boğazınıza takılıyor, yutamıyorsunuz, istikbarınızdan geri adım da atamıyor birden saldırganlaşıveriyorsunuz ve çareyi ince telden kelam ile dokundurarak tahkire, tezyife yelteniyorsunuz...
O sorunuza, orucun ne olduğu konusunda yapmış olduğum açıklamalarda cevap var, siz göremediyseniz, anlayamadıysanız ben ne yapayım. Oradaki oruç sizin bildiğiniz oruç değildir diyor ve ne olduğu, kimler nasıl tuttuğu/tutacağını anlattık.
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme Sizin yetkiniz yok forumda konu silme Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme Sizin yetkiniz yok forumda anket açma Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma