Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.
Yunus Suresi 105
Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.
Enam Suresi 79
İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
Ali İmran Suresi 67
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.
Nahl Suresi 123
De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.
Ali İmran Suresi 95
Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
beş vakitte biraz gevşeklik var ama hiç yok değil...
eksikleri haktansapmazdan sorun diyeceğim...
eğer sorarlarsa...
__________________ O halde yüzünü, Allah'ı bir tanıyarak dine, Allah'ın insanları üzerine yaratmış olduğu fıtratına doğrult. Allah'ın yaratışında değişiklik bulunmaz. Dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler.
Diye genel bir soru sorduktan sonra, diğerlerine geçelim.
Elçi Muhammed'in tuttuğu bir oruç var mı?
Elçinin hac çağrısını baştan savmak, kulak asmamak ne
anlama gelmektedir?
Haccın ve savmın birbirinden ayrılmaz bir bütün olduğu
hakkında bir fikriniz var mı?
Hac çağrısı üstünkörü bir çağrı mıydı yoksa bir ültimatom
niteliği mi taşımaktaydı?
Hac çağrısı bir ültimatom ise, hacca kulak asmayanlar
veya asmayacak olanların niteliği nelerdi/kimlerdi?
Safa ve merve için verilen serbestlik ne anlama
geliyordu?
Savmın gün içinde yeri nedir? Sabah erken saatte başlayan
ve geceye kadar tamamlanması emredilen bu savm, neden
bizde akşam güneş daha kızıllığını kaybetmeden sona
ermektedir?
Gece vakti eşle birliktelik ve yeme içme serbestisinin
anlamı nedir?
Savm: Haccın nesidir? Disiplini mi yoksa ritüeli mi?
Hedye neden gereklidir?
Şimdi sevgili Asım, senin tabi olduğun bu sünni savmı,
elçinin savmının neresinde anılmalıdır? Saygılarımla.
ritüeller hakkında bende oluşan fikri daha önce paylaşmıştım...
bunların eskiden ne anlama geldiğini ne amaçla uygulandığını muhammed peygamber zamnında nasıl olduğunu kesin olarak bilmemizi mümkün görmüyorum...
aslında bunu bilmemiz de gerekli değil...
yani üzerimize vazife değil...
ben nerden bileyim binbeşyüz kusur sene önce bilmem nerde neler olduğunu ...
hem bunları bilmeyi tanrı benden neden istesin...
tanrının neyi neden istediğini de bulamadım ya neyse...
benim ulaşabildiğim şey tanrının benden iyi biri olmam gerektiğidir...
benim üzerime farz olan yegane şey budur...
iyi dürüst biri olmak...
bu görevi dünyadaki tüm insanlardan isteyebileceğini ve dünyadaki tüm insanlarının bunu başarabileceğini sandığım için vurguluyorum...
bunun dışındaki her türlü dini aktiviteyi durumuna göre müstehap mubah gibi görüyorum...
ritüelleri de çoğunlukla müstehablar kategorisinde değerlendiriyorum...
çevremde bulduğum bu ritüelleri dinin gereği olarak değilde daha çok gelenek görenek sosyal paylaşım ve tanrıya yerel ve özel bir yaklaşım örneği olarak uyguluyorum...
peygamberilerin insanlığa olan mesajının iyi olun dürüst olun aklınızı kullanın vicdanlı olun zulmu bırakın gibi evrensel mesajlar olduğunu bunun için herhangi bir yere gidip ziyaret etmenin gerekli olmadığını bu mesajları zaten her insanın vijdanından duyduğunu sanıyorum...
ritüllere düşman olmanın gereksiz olduğunu ritüelleri dinin direği sananların bu meselyi tam anlayamadıklarını savlıyorum...
kendiminde meseleyi tam anladığım söylenemez tabi ki...
fikirlerimde görüşlerimde bulduğum sonuçlarda yanılma payım çok yüksektir...
iyice irdelenmeden kabul edilmemelidir...
__________________ O halde yüzünü, Allah'ı bir tanıyarak dine, Allah'ın insanları üzerine yaratmış olduğu fıtratına doğrult. Allah'ın yaratışında değişiklik bulunmaz. Dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler.
Sevgili Asım, aslında benim orada sana direkt olarak soru
falan sorduğum yok, ayrıca orada yazdıklarımda soru değil.
Şimdi bu yazdığımdan hareketle orada yazılanları bir daha
gözden geçir. İstersen.
demiştin ya.. işte tam bu noktada bir apaçık bir gerçeği
ifade ettin.. evet, bizler neden bu kadar zorlanıyoruz?
Çünkü akıl, sürekli alarm veriyor, düşünsen ayrı dert,
düşünmesen ayrı dert.. Haydi düşünmeyeyim bana ne
diyorsun, bu sefer Allah neden
düşünmüyorsunuz/akletmiyorsunuz? diye soruyor,
düşünüyorsun, bu seferde öyle bir noktaya ulaşıyorsun ki,
keşke hiç düşünmeyeydim diyorsunuz, çünkü diğerlerinden
önce kendi benliğinize siz, emin olamamanın verdiği
sıkıntıyla, yaftayı yapıştırıyorsunuz ve bu sefer bir
ayağınız, gelenekte diğeri akıl ettiklerinizde, gidip
geliyor, bir açıklama getiremiyor ve nihayet, çoğunluğun
aynı şekilde davranmasını baz alarak, kendinizi teskin
ediyorsunuz.. Evet, bundan 1400 sene evvel, birileri bir
şeyler yapmışlar. Ama şimdikiler, o birilerinin gittiği
yol neyse onun üzerinde olalım diyerek, asıl astar
olmayan kulplara tutunarak, hidayete erdiklerini
sanmışlar.. Ve evet, dediğiniz gibi, ölçü iyi insan
olmak, iyinin hakemi kim? akıl ve vicdan. Ama yok, İYİNİN
HAKEMİ İSLAM DİNİDİR derseniz eğer bu durumda mecburen o
zamanlarda ne olmuş, neler yaşanmış ve dolayısıyla bu
Kuran'a nasıl yansımış ona bakmak ve tüm hafızadan
sıyrılarak temizlenmiş halde, vahyi anlamak
zorundasınız.. Ve elbet düşünüyorum diyen adam, soracak,
soruştaracak, fikredecek, akledecek ve bu vahiyden de
nasiplenmek için çaba sarfedecektir. Yağmurdan, güneşten,
nasiplendiği gibi. Saygılarımla
ama arapça bilgimin yeterli olmaması ve ozamandan elimize geçen güvenli kaynaklara ulaşmadaki zorluk ve benzeri konularda bu işin baya bir uzamanlık işi olduğunu farkettim...
mesela cahiliye dönemi şiir ve edebi metinler gibi kaynakları araştırmak için ciddi bilgi veri ve sayu gayret gerekiyor...
maalesef bunlar bende yok...
ondan sonra pes ettim...
birde benim gibi hayatının yarısını dini araştırmalara vermemiş insanları düşündüm...
oncağızlar ne yapsındı...
adamın hayatı sabahtan akşama evini geçindirmek için uğraşıp didinmekle geçiyor...
nerden bilip bulsun adam salat neymiş hac neymiş savm neymiş eskiden nasılmış şimdi nasılmış...
tanrının ne istediğini bilmesemde en azında bu adamdan bunları bilmesini isteğini hiç mi hiç sanmıyorum...
e ondan istemiyorsa benden de istemiyordur...
senden de...
yok ben ille bileceğim öğreneceğim dersen ne mutlu sana...
__________________ O halde yüzünü, Allah'ı bir tanıyarak dine, Allah'ın insanları üzerine yaratmış olduğu fıtratına doğrult. Allah'ın yaratışında değişiklik bulunmaz. Dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler.
ön yargıdan/hafızadan kurtulamadığımız için, vahyi aslına
uydurmak yerine, onu kendi kabullendiğimiz sisteme
uydurmaya çalışıyor ve işin içinden çıkamıyoruz. Bugün
Kuranı, hiçbir kaynak ve bilgiye ulaşmamış birinin eline
versen, o kişide işin içinden çıkamayacaktır.
Ama o kişinin hafızasında,
rukü: tevazuyla boyun eğmek,
secde: gönülden itaat etmek,
hac: elçinin çağrısına uyarak biata gelmek,
savm: elçinin getirdiği düzeni tanımak/anlamak için
disipline edilmek,
umre: mekkeyi gezmek, dolanmak,
salat: insanca yaşamak ve yaşatmak,
zekat: arınmak, temizlenmek,
abdest: minumum temizlik,
mescit: huzurun, adaletin olduğu yerde ikamet
ise,okuduğunu kolaylıkla anlayacaktır.
Değerli Asım, senin bilmediklerini çoğumuz zaten
bilmiyoruz, öğrenmeye belki ne zamanımız nede kapasitemiz
yetmeyebilir ama sorgu hakkımız her zaman mevcuttur.
'Bilmediğinizi, bilenlere sorun' önerisiyle, biraz ondan
biraz bundan derken parçaları bir araya az çok
getirebiliyoruz.
Geçim derdine düşürülmüş adamların, iş bitiricileri olan
dindar asalaklarının ve politikacılarının salatı işliyor,
onların çarkı bu nedenle dönüyor.
Allahın istediği, sömürülmeden, ezilmeden, ezmeden
insanca yaşam. Sağlıcakla.
Tek kelime ile "katılmıyorum" desem, kırılmazsın bana! Çünkü ben farklı bakıyorum konuya ve de açıkladım bakışımı. Ama sen sorduklarıma cevap vermedin!
Sayın Fazıl'ın tanımlarından üçüne değişik bir tanım getirmek istiyorum.Bu teşebbüsüm bir çekişme zemini yaratmak için değil sırf belki katkı sağlar diyedir.
1-UMRE: El umru kıraatı ile '' manastır '' mânâsınadır.Buna göre de ''umre'' bizimkilerin yaptığı gibi iş olsun diye 2. derecede önemsiz bir hacc, turistik gezi değildir; hacc'ın sebebidir.Manastır-havra yaşamı gibi elbirliği ile işlerin merkezde yürütüldüğü ve yönetildiği kollektivist bir yaşam biçiminde bir hayat boyu yaşamayı ifade eder.Hacc ziyareti gibi umre ziyareti de vardır ve bu ziyaret ömür boyu yaşanacak bu hayatı her şeyi ile öğrenebilmek için bu hayatın yaşandığı 'mescid el haram'da yani Mekke'de bu hayatı yaşayan topluluk içerisinde staj babında üç-dört ay yaşamaktır ki kendi toplumuna döndüğünde bu yaşamı layıkı ile anlatsın, tatbik etsin. Yani öylesine aylak aylak dolanıp durmak değildir. Bir surenin ismi olan Ali umran da 'her nedense' Umran namlı bir ailenin ismi olarak lanse edilmiştir. Ali kelimesi tükçemizdeki ''.........li'', ''.............lı'', ''...........lu'' ekini ifade eder.Mesela:''Fenerbahçe(li)'', ''Beykoz(lu)'' gibi. Bu nedenle de (''umru''dan) Ali umran da ''Manastırlı'' demek olup, manastır kollektif yaşam biçimini ve ''Meryem''in de bir rahibe olduğunu anlatır.
2-MESCİD:iki unsurdan meydana gelir: a)binası, b)mensupları. Ayetlerde binadan hiç bahsedilmez.Konu hep insan unsurudur.Mescid ile de hep kollektivist bir yaşam süren ''mescid el haram'' adlandırmasıyla bir toplum kasdedilmiştir.
3-ZEKÂT: Fazlalıktır. Bu fazlalıktan kurtulmak, temizlenmek yani itidal seviyesine inmek ise ''zekatı vermek''tir.
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme Sizin yetkiniz yok forumda konu silme Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme Sizin yetkiniz yok forumda anket açma Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma