Yazanlarda |
|
Guests Guest Group
Katılma Tarihi: 01 ekim 2003 Gönderilenler: -259
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
haktansapmaz Yazdı:
Hayrullah kardeş, oruç tutuyor musun? Kaç gün? Ne zaman? Nasıl? |
|
|
Merhaba Abdurrahman abi,
oruç tutuyormuyum : Evet
Kaç gün : 29 veya 30
Ne zaman : ay takvimine göre, ramazan ayında
Nasıl : imsaktan akşama kadar, yemek içmek ve cinsel ilişkiden uzak durarak
bir soru da ben ekleyeyim :
NEDEN?
ben doğumumdan önceki yaşama şahitlik etmedim. doğduktan sonra HERKES gibi, aile, arkadaş, okul ve kitaplardan öğrendim hayatı.
bu hayat içerisinde aile olarak oruç tuttuğumuz için ben de oruç tutmaya başladım ve oruç tutmaktan son derece haz alıyorum.
insan olabildiğimi hatırlatıyor bana.
hele çocuklarıma kesinlikle EMR edeceğim, onları da tutmaları için teşvik edeceğim.
çünkü çocuklarım, AÇLIĞIN ne olduğunu bilmiyorlar. kısa zaman dilimlerinde acıkma hissini tanıyorlar ama AÇ insanların halini ancak AÇ kalarak anlayabilirler.
küçük bir gözlemim ile bu yazıyı sonladırayım:
somaliye KAYITSIZ-ŞARTSIZ yardım konusunda işyerindeki arkadaşlara öneride bulunduğumda, üstü kapalı itirazlar nedense! oruç tutmayan arkadaşlardan geldi. elbete kendi içinde mantıklı sebepleri vardı : orada iç savaş var, yıllardan beri hep açlık vardır orda, niye köklü çözüm bulunmuyor vs...
tamam da açlığın ne demek olduğunu ÇOK İYİ bildiğim için, KAYITSIZ -ŞARTSIZ, DOĞRU yardım kanalı ile yardım etmek her türlü MANTIK SORGULAMASININ önünde oluyor.
not : tek kelime -katılmamanız- tabiki beni kırmadı ama en azından bir kaç kelime ile NEDEN katılmadığınızı anlatabilirseniz, forumu bu not ile takip etmeye başlayan arkadaşlar için görüşlerinizi anlamada bir hatırlama olur. kötümü olur?
selamlar,
|
Yukarı dön |
|
|
Guests Guest Group
Katılma Tarihi: 01 ekim 2003 Gönderilenler: -259
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
İyi de Hayrullah kardeşim, benin oruç hakkındaki görüşüm belli. Ben tutula gelen oruc'un Muhammad'ten beri uygulandığına inanmıyorum. Benim anlayışıma göre söz konusu olan oruç/ savm/siyam, bir defaya mahsus, haccı ekberle birlikte o gün yeni müslümanlara/teslimlere yönelik uygulanmış bir çeşit eğitim semineriydi.
|
Yukarı dön |
|
|
Guests Guest Group
Katılma Tarihi: 01 ekim 2003 Gönderilenler: -259
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
evet,bir defaya mahsusta olabilir..ancak bugünkü uygulamaya bakınca o zamanda insanlar dönem dönem mekke-medinede ki bu yapıyı merak etmiş ve kafalarındaki sorulara cevap aramak için orayı ziyarete gitmişlerdir..selamlar..
|
Yukarı dön |
|
|
hasakcay Uzman Uye
Katılma Tarihi: 22 ocak 2008 Gönderilenler: 1236
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
insanlar dönem dönem mekke-medinede ki bu yapıyı merak etmiş ve kafalarındaki sorulara cevap aramak için orayı ziyarete gitmişlerdir...
Doğrusu bu olsa gerek. Mekke panayırı dört haram dolunayın her biri doğunca başlayıp onar gün açık kalıyor idiyse panayırın müdavimleri arasında yılda dört kez gelenler vardı. Onlar dinî haccı da yılda dört kez yapıyordu. Bu uygulama Tevbe 28'in vahyine kadar sürmüş olabilir.
Sevgi ile.
__________________ hasanakcay.net
allahindini.net
|
Yukarı dön |
|
|
bakimahmut Groupie
Katılma Tarihi: 02 aralik 2007 Yer: Turkiye Gönderilenler: 66
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Merhabalar,
**************** 2/184:
"Sayılı günlerdir. Sizden kim hasta olur veya sefer/yolculuk üzere ise, sonraki günler süresince (gerçekleştirir)..."
Evet, sayılı günlerden müteşekkil olan SİYAM. Bu SİYAM'a engel teşkil eden olgulardır hastalık ve yolculuk. Sahi yolculuk SİYAM'a engel oluyorda, BEDENSEL ÇALIŞMA neden engel olmuyor?
Öyle ya şimdiki yolculuk son derece konforlu bir haldir. Peki malum sıcaklıkta son derece zor olan bedensel çalışma neden SİYAM'a engel olmuyor?
Yoksa bu SİYAM aç, susuz ve münasebetten uzaklık hali değilde, bir yere bir amaç için gidip(hacc), orada bir kısım eylem ve söylemlerden GERİ DURMAK mı?
Ne dersiniz!
-öğrenci98-
**************** Selam ile...
__________________ ..İNANAN BİR KULA ALLAH YETER.. ..YALANI ANCAK, ALLAH'IN AYETLERINE INANMAYANLAR UYDURURLAR...
|
Yukarı dön |
|
|
bakimahmut Groupie
Katılma Tarihi: 02 aralik 2007 Yer: Turkiye Gönderilenler: 66
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Merhabalar;
***
Mekke düştü artık zalim yönetim ve yöneticiler bitti. Allah Resulu hem coğrafya yönetiminin el değiştirdiğini hem de, uygulamaya koyacağı yeni sistem hakkında bilgilendirmek amaçlı insanları(22/27) çağırıyor. Çünkü uygulamaya konulacak sisteme göre ileride işlenecek suça ceza uygulamasında habersizdik demesinler diye yapılan çağrıdır. Hem de zalim yönetimin elinden inim inim inleyen ehli insafın öteden beri beklediği müjdeyi kendilerine vermek için yapılan çağrıdır hacc/ziyaret.
Kadim Arabi gelenekteki Haram/dokunulmaz/saygın ayları bilinçli bir kullanımla bilinçlendirilecek insanlar. Geleneğe göre bu dönemde kan davası yok, avlanma yasak, çiftçilerin mahsulünü getirip sattığı ve ticaret yapıldığı(çerçilik) dönem vs.
Bu dönem her yıl yazın gün dönümü ile başlayan ve birbirini takip eden 4 aydır. Zamanın şartları doğrultusunda geceli gündüzlü kervanla yapılacak yolculukta, kamerin ışığından istifade ederek yapılan yolculuktur. Bu sebeple doğal olarak bu 4 aylık süreç içerisinde kamerin hareketleri esas alınmaktadır.
Allah Resulu'nun davetine icabet ederek gündüzün tedris mahalline müdahil olanlar elbette bir kısım nahoş eylem ve söylemlerden (rafese, cidal, fusuk) GERİ DURACAKlar. Gereksiz soru sorulmayacak, kendi aralarında konuşulmayacak, tartışma olmayacak, müstehcen cümleler kullanılmayacak vs. Gece boyunca yeme-içme ise, serbestliğin tanımıdır. Yani gece kendi aralarında kritik yapma tefekkür etme ve istirahat ederek sabahlamalarıdır.
Ailesi Mescid-il Haram'da/Mekke'de oturanlar için 10 gün, civar bölge ve beldelerden gelenler için ise 3 günlük katılım söz konusudur. Civardan gelerek 3 gün kalanlar ise, ailelerine döndüklerinde ailelerinin de bilgilenmesi için eğitimi 10 güne tamamlayacaklardır.
-öğrenci98-
****
Selam ile...
__________________ ..İNANAN BİR KULA ALLAH YETER.. ..YALANI ANCAK, ALLAH'IN AYETLERINE INANMAYANLAR UYDURURLAR...
|
Yukarı dön |
|
|
hasakcay Uzman Uye
Katılma Tarihi: 22 ocak 2008 Gönderilenler: 1236
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Haktansapmaz'a göre SAVM bir çeşit eğitim semineriydi:
"Ben tutula gelen oruc'un Muhammad'ten beri uygulandığına inanmıyorum. Benim anlayışıma göre söz konusu olan oruç/savm/siyam, bir defaya mahsus, HACCI EKBER* ile birlikte o gün yeni müslümanlara/teslimlere yönelik uygulanmış bir çeşit eğitim semineriydi."
Abdurrahman hocam, aklıma iki soru geliyor:
1.O şehre tanık olanlar onu o şehr doğduğunda "savm"lamakla sorumlu addedildiğine göre FELYESUMHU buyruğunun daha önce verilmiş olması gerekir. O buyruk Kuran’da mı, nerde? (2:185'teki buyruğu "şehru ramazâna her yıl tanık olanlarınız FELYESUMHU" diye anladığımızda bu sorun ortaya çıkmıyor.)
2.Siz sanıyorsunuz ki o şehr HACCI EKBER esnasında doğdu. İyi ama o şehre tanık olanlar onu "savm"lamakla sorumludur yani o esnada zaten savm u siyâm üzereler. Aynı anda iki savm u siyâm yapamıyacaklarına göre, hac mahallinde kefareten 3 gün savm yapılması hakkındaki ilahî hükmü ne yapacağız?
Ve mesâcidde İ'TİKÂF üzere olanlar (2:187)... Size göre MESÂCİD oturumlar demek:
"İ’TİKÂF, bir şeye bir yere yapışmak..., bir yerde ikâmet etmek/oturmak. Ben kelimeyi bu anlamda alıyorum. Ve: Ve entum 'Âkifûne fi-lmesâcid: Oturumlarda ikamet ederken onlarla ilişkilerde bulunmayın/onlarla tüm ilişkilerinizi kesin, diye anlıyorum. Ve bu, benim onayladığım anlamdaki siyâma tam uygun düşüyor. Aksi halde bu ifade öbür türlü sırıtıp duruyor orada. Ve mescitlerde i'tikâfta bulunma hali keyfi olmayıp bütün ilgililere zorunlu idi."
Aklıma takılan soru:
İnsanları Kuran eğitiminden dışlamak Allah’ı öfkelendirdiği halde (81:11-12), Allah'ın elçisi birer eğitim semineri olan o mesâcid-oturumlardan yeni müslimeleri/teslimeleri nasıl dışlar?
Sevgi ile,
Hasan Akçay
_____________________________________
*Say ki 630’dan söz ediyoruz. O yıl şehru ramazân 30 Haziranda doğdu (Bkz. dolunay tarihleri).
…………………………………………………………. 4 Oca 630-3şub-4mar-2nis-2may-31may
30haz-29tem-28ağu-27eyl-27eki-25kas-25ara-23 Oca 631-22şub-23mar-21nis-21may-19haz
19tem-17ağu-16eyl-16eki-14kas-14ara-13 Oca 632 ........……………………………
Bir sonraki şehr 29 Temmuzda doğdu. HACCI EKBER ise ertesi sabah yani 30 Temmuzda başlayıp 10 gün içinde tamamlandı. Tabii isteyen, kendi haccını 2 gün içinde tamamlamış ta olabilir (2:203).
30 Haziranda şehru ramazâna tanık olanlar onu "savm"lamıştır (2:185). Dolayısıyla eğer Tevbe 3’te anılan "haccı ekber"den kasıt dinî hac ise o hac savm ile eş zamanlı olamaz. Çünkü dinî haccın olmazsa olmazı hayvan bağışıdır; onu bulamayanlar için hac mahallinde 3 gün kefaret savmı var. İnsanlar şehru ramazân dolayısıyla zaten savm üzere iken kefaret savmını yerine getiremezler.
__________________ hasanakcay.net
allahindini.net
|
Yukarı dön |
|
|
arciden Groupie
Katılma Tarihi: 26 haziran 2009 Yer: Turkiye Gönderilenler: 66
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
LÜTFEN SABIRLA İNCELEYİN VE ARAŞTIRIN,KURAN'IN GERÇEK DOĞRULARINI ÖĞRENİN VAY BE!!!BU DİYANET BİZİ KANDIRMIŞ DİYECEKSİNİZ
Bakara 187-........... Allah'ın sizler için yazdığını isteyin ve fecrin beyaz ipliği siyah iplikten sizce seçilinceye kadar yiyin, için, sonra da ertesi geceye kadar orucu tam tutun............... 29. lekum : sizin için, size 30. ve kulû : ve yeyin 31. ve işrab : ve için 32. hattâ : oluncaya kadar 33. yetebeyyene : açığa çıkar, belli olur 34. lekum : sizin için, size 35. el haytu : iplik 36. ebyadu : beyaz 37. min el haytı : iplikten 38. el esvedi : siyah 39. min el fecri : fecr (seher) vaktinde 40. summe : sonra 41. etimmu : tamamlayın 42. es sıyâme : oruç 43. ilâ el leyli : geceye kadar
http://www.kuranmeali.org/2/bakara_s..._mealleri.aspx Diyanet İşleri :Şafağın aydınlığı gecenin karanlığından ayırt edilinceye (tan yeri ağarıncaya) kadar yiyin, için. Sonra da akşama kadar orucu tam tutun Abdulbaki Gölpınarlı :Fecir doğup da aydınlığıyla kara iplik, sizce beyaz iplikten ayırt edilinceye dek yiyin, için. Sonra orucu ertesi geceye kadar tamam olarak tutun Ahmed Hulusi :Gün başlangıcına (gecenin karanlığının günün aydınlığına dönüşme sürecine) kadar, yeyip için. Sonra sıyamı geceye kadar yaşayın. Ali Bulaç :Fecir vakti, sizce beyaz iplik siyah iplikten ayırd edilinceye kadar yiyin, için, sonra geceye kadar orucu tamamlayın. Diyanet İşleri (eski) :Tan yerinde, beyaz iplik siyah iplikten sizce ayırdedilinceye kadar, yiyin için, sonra orucu geceye kadar tamamlayın. Diyanet Vakfi :Şafağın beyaz ve siyah ipliğini birbirinden ayırdedinceye kadar yeyin, için. Sonra geceye kadar orucu tamamlayın. Edip Yüksel :Şafağın beyaz ve siyah ipliğini birbirinden ayırdedinceye kadar yeyin, için. Sonra geceye kadar orucu tamamlayın. Elmalılı Hamdi Yazır : tâ fecrin beyaz ipliği siyah iplikten sizce seçilinceye kadar yeyin için, sonra da ertesi geceye kadar orucu tam tutun, Fizilal-il Kuran :Ve fecrin beyaz ipliği siyah ipliğinden seçilinceye kadar yiyin, için. Sonra geceye kadar orucu tamamlayın Gültekin Onan :Fecir (vakti) sizce beyaz iplik siyah iplikten ayırd edilinceye kadar yiyin, için, sonra geceye kadar orucu tamamlayın Hasan Basri Çantay :(Bütün gece) fecr (-Î saadık) olan ak iplik kara iplikden size seçilinceye kadar yeyin, için, sonra geceye kadar orucu tamamlayın Hayrat Neşriyat :Ve fecrin beyaz ipliği, siyah iplikten size belli oluncaya (imsak vaktine) kadar yiyin, için; sonra da geceye (iftar vaktine) kadar orucu tamamlayın! İbni Kesir :Sizin için şafağın beyaz ipliği, siyah ipliğinden seçilinceye kadar yeyin, için sonra geceye kadar orucu tamamlayın. Muhammed Esed :ve gecenin karanlığından tan yerinin aydınlığı fark edilinceye kadar yiyip içebilirsiniz. Sonra gece çökünceye kadar oruca devam edersiniz. Ömer Nasuhi Bilmen :Ve sizler için fecrin beyaz ipliği siyah ipliğinden tebeyyün edinceye kadar yiyiniz ve içiniz. Sonra orucu ertesi geceye kadar tam tutunuz Süleyman Ateş :şafağın beyaz ipliği siyah iplikten ayırdelinceye kadar yeyin, için; sonra tâ gece oluncaya dek orucu tamamlayın; Tefhim-ul Kuran :Fecir vakti, sizce beyaz iplik siyah iplikten ayırd edilinceye kadar yiyin, için, sonra geceye kadar orucu tamamlayın. Ümit Şimşek :Fecirde tanyerinin beyaz ipliği gecenin siyah ipliğinden ayırt edilir hale gelinceye kadar da yiyin Yaşar Nuri Öztürk :Tan yerinin beyaz ipliği siyah ipliğinden sizce seçilinceye kadar yiyin için; sonra da orucu gece oluncaya değin tamamlayın.
Orucun vakti tan yerinin ağarmasıyla başlar. Bu vakitte (tan yerinde) siyah ipliğin beyaz iplikten ayrılması ifadesi açıklanırken; tan yerinde beyazlığın, ufukta yatay uzanan bir ip gibi görülmesinden dolayı, tan yeri ağarmasına ip dendiği söylenir. Ayrıca kimileri Arapça’daki “hayt(ip)” kelimesinin mecazen renk anlamında kullanıldığını söylerler. Bu açıklamalarla ve “sizce” ifadesiyle, orucun başlangıç vaktinin tan yerinin hemen başı değil, aydınlık ve karanlığın birbirinden seçilebildiği zaman olduğu söylenmiştir. Şimdiki takvimlerde orucun başlangıcı tedbiren tan yerinin hemen başı olan ilk ışık belirtileriyle başlamaktadır. Yani bu izahlara göre orucun başlangıcında bir miktar daha esneklik olduğu düşünülebilir. Orucun süresi geceye dek devam eder. Kuran’da günün gece ve gündüz diye iki kısım olduğunu görüyoruz. Orucun bitiş zamanı gecenin başı yani gündüzün sonudur.(2-Bakara Suresi 187)
KURAN'DA GECE:
naziat suresi 29. Gecesini kararttı, kuşluğunu çıkardı.
Ve agtaşe leylehâ ve ahrece duhâhâ.
1. ve agtaşe : ve kararttı, karanlıklaştırdı 2. leyle-hâ : onun gecesi 3. ve ahrece : ve çıkardı 4. duhâ-hâ : onun duhasını, kuşluk vaktini, aydınlığını (gündüzü)
lokman suresi 29. Görmedin mi Allah geceyi gündüze sokuyor gündüzü de geceye sokuyor. 1. e : mı 2. lem tere : görmedin 3. ennallâhe (enne allâhe) : muhakkak ki Allah 4. yûlicu : sokar 5. el leyle : gece 6. fî en nehâri : gündüzün içine 7. ve yûlicu : ve sokar 8. en nehâre : gündüz 9. fî el leyli : gecenin içine 10. ve sehhare : ve musahhar kıldı, emrine amade kıldı
nebe suresi 10. Geceyi bir örtü yaptık.
1. ve cealnâ : ve kıldık, yaptık 2. el leyle : gece 3. libâsen : örtü
şems suresi 3. onu açıp ortaya çıkardığında gündüze, 1. ve : ve 2. en nehâri : gündüz 3. izâ : olduğu zaman 4. cellâ-hâ : onu açığa çıkardı, izhar etti
şems suresi 4. onu sardığında geceye, 1. ve : ve 2. el leyli : gece 3. izâ : olduğu zaman 4. yagşâ-hâ : onu kapladı, sardı
enam suresi 76. Üzerini gece kaplayınca bir yıldız gördü: "Bu imiş Rabbim!" dedi. Batıverince de: "Ben böyle batanları sevmem." dedi.
1. fe lemmâ : olduğu zaman 2. cenne : örttü, bürüdü 3. aleyhi el leylu : gece onun üzerini 4. raâ : gördü
96. Tan attırıp sabahı çıkaran O'dur. Geceyi dinlenme zamanı, güneş ile ayı da vakit ölçüsü yapmıştır. İşte bu, o güçlü ve herşeyi bilenin takdiridir.
1. fâliku el ısbâhı: sabahı yarıp çıkaran 2. ve ceale el leyle: ve geceyi kıldı (yaptı) 3. sekenen : bir sukûn (dinlenme) vakti 4. ve eş şemse : ve güneş 5. ve el kamere : ve ay 6. husbânen : bir ölçü olarak, hesaplama ünitesi, hesap vasıtası
yasin suresi 37. Gece de onlara bir delildir. Ondan gündüzü soyarız (çekip alırız), bir de bakarlar ki, karanlığa dalmışlar.
1. ve âyetun : ve bir âyet, delil, mucize, ibret 2. lehum : onlar için, onlara 3. el leylu : gece 4. neslehu : sıyırırız, çekip alırız 5. min-hu : ondan 6. en nehâre : gündüz 7. fe : o zaman 8. izâ : olduğu zaman 9. hum : onlar 10. muzlimûne : karanlıkta kalan kimseler, karanlıkta kalanlar
ARAF SURESİ 54. Gerçekte Rabbiniz gökleri ve yeri altı gün içinde yaratan sonra Arş üzerinde hükümran olan Allah'tır, geceyi gündüze bürür;
10. yugşî : örter, bürür 11. el leyle : gece 12. en nehâre : gündüz 13. yatlubu-hu : onu takip eder, talep eder 14. hasîsen : süratli olarak 15. ve eş şemse : ve güneş 16. ve el kamere : ve ay 17. ve en nucûme : ve yıldızlar 18. musahharâtin : boyun eğmişlerdir
NEML SURESİ 86. Onlar, içinde istirahat etsinler diye geceyi, göz açmaları için gündüzü yarattığımızı görmediler mi? Kesinlikte bunda iman edecek bir topluluk için birçok ibretler vardır.
1. e : mi 2. lem yerev : görmediler 3. ennâ : nasıl 4. cealnâ : kıldık 5. el leyle : gece 6. li yeskunû : sükûn bulsunlar, dinlensinler diye 7. fî-hi : orada, onun için 8. ve en nehâra : ve gündüz 9. mubsıren : görünen, aydınlık (olan) 10. inne : muhakkak ki 11. fî zâlike : işte bunda vardır 12. le : muhakkak, mutlaka 13. âyâtin : âyetler, mucizeler, deliller 14. li kavmin : bir kavim için 15. yu'minûne : mü'min olanlar, inananlar
FURKAN SURESİ 47. Size geceyi geygi (örtü), uykuyu dinlenme, gündüzü de yeni bir hayat kılan O'dur.
1. ve huve : ve o 2. ellezî : o ki 3. ceale : kıldı, yaptı 4. lekum : sizin için, size 5. el leyle : gece 6. libâsen : elbise, örtü 7. ve en nevme : ve uyku 8. subâten : dinlenme 9. ve ceale : ve kıldı, yaptı 10. en nehâre : gündüz 11. nuşûren : yayılma
62. Yine O, düşünmek veya şükretmek isteyenler için gece ile gündüzü birbiri ardınca getirdi.
1. ve huve : ve o 2. ellezî : ki o 3. ceale : kıldı, yaptı 4. el leyle : gece 5. ve en nehâre : ve gündüz 6. hılfeten : karşılıklı ardarda, birbirini takip eden
MÜMİN SURESİ 61. Allah O'durki, içinde dinlerlesiniz diye sizin için geceyi yarattı, göz açıcı olarak da gündüzü! Doğrusu Allah, insanlara karşı bir lütuf sahibidir. Fakat insanların çoğu şükretmezler.
1. allâhu : Allah 2. ellezî : ki o 3. ceale : kıldı, yaptı, yarattı 4. lekum(u) : sizin için 5. el leyle : gece 6. li teskunû : sükûn bulmanız için 7. fîhi : onda, içinde, de 8. ve : ve 9. en nehâre : gündüz 10. mubsıren : gösterici, aydınlatıcı 11. inne : muhakkak 12. allâhe : Allah
İSRA SURESİ 12. Oysa Biz geceyi, ve gündüzü iki delil yaptık; sonra gece delilini silip gündüz delilin! gösterici yaptık ki, Rabbinizden lütuf ve ihsan isteğinde bulunasınız; bir de yılların sayışım ve hesabım bilesiniz. Artık herşeyi ayrıntılı olarak anlattık.
1. ve cealnâ : ve kıldık 2. el leyle : gece 3. ve en nehâre : ve gündüz 4. âyeteyni : iki âyet 5. fe : böylece 6. mehavnâ : mahvettik, sildik, giderdik 7. âyete : âyet, delil, alâmet, belirti 8. el leyli : gece 9. ve cealnâ : ve biz kıldık 10. âyete : âyet 11. en nehâri : gündüz 12. mubsıraten : gösteren, gösterici olan 13. li tebtegû : istemeniz için 14. fadlen : bir fazl 15. min rabbi-kum : Rabbinizden 16. ve li ta'lemû : ve bilmeniz (öğrenmeniz) için
İSRA SURESİ 78. Güneşin kaymasından, gecenin kararmasına kadar namazı güzel kıl; bir de kıraatıyle seçkin olan sabah namazını; çünkü sabah Kur'an'ı gerçekten şahitlidir.
1. ekımı es salâte : namazı kıl, ikame et 2. li dulûki : dönmesi 3. eş şemsi : güneş 4. ilâ gasakı el leyli (gasaka) : gecenin kararmasına kadar (karardı) 5. ve kur'âne : ve Kur'ân-ı Kerim 6. el fecri : fecr vakti, günün ilk aydınlanmaya başladığı vakit 7. inne : muhakkak 8. kur'âne : Kur'ân-ı Kerim 9. el fecri : fecr vakti, günün ilk aydınlanmaya başladığı vakit 10. kâne : dir, idi, oldu 11. meşhûden : şahitli olan, şahit olunan, müşahede edilen
LEYL SURESİ 1. Andolsun bürürken o geceye,
1. ve : andolsun 2. el leyli : gece 3. izâ : olduğu zaman, olduğu an, olacağı an 4. yagşâ : örtecek
2. açıldığı zaman o gündüze,
1. ve en nehâri : ve gündüze 2. izâ : olduğu zaman, olduğu an, olacağı an 3. tecellâ : tecelli edecek, parıldayıp aydınlanacak
HAC SURESİ 61. Çünkü Allah, geceyi gündüzün içine sokar, gündüzü de gecenin içine sokar. Ve Allah herşeyi işiten ve herşeyi görendir.
1. zâlike : bu, işte böyle 2. bi enne : sebebiyle, çünkü 3. allâhe : Allah 4. yûlicu : girdirir, sokar 5. el leyle : gece 6. fî en nehâri : gündüzün içine 7. ve yûlicu : ve girdirir, sokar 8. en nehâre : gündüz 9. fî el leyli : gecenin içine 10. ve enne allâhe : ve muhakkak Allah 11. semîun : en iyi işitendir 12. basîrun : en iyi görendir
CASİYE SURESİ 5. Gece ile gündüzün değişmesinde, Allah'ın gökten rızık (kaynağı yağmuru) indirip de onunla yeryüzünü ölümünden sonra diriltmesinde ve rüzgarları çevirmesinde (yönlendirmesinde) aklı olan bir kavim için bir çok deliller vardır.
1. vahtilâfi (ve ihtilâfı: ve ihtilâflı, karşılıklı olması, birbirini takip etmesi 2. el leyli : gece 3. ve en nehâri : ve gündüz 4. ve mâ enzele : ve indirmedi 5. allâhu : Allah 6. min es semâi : semadan, gökten
İNŞİKAK - 17 Ve geceye ve örttüğü (barındırdığı) şeylere
Vel leyli ve mâ vesak(vesaka).
1. ve el leyli : ve geceye 2. ve mâ : ve şeylere 3. vesaka : derleyip topladı, kapladı, örttü, barındırdı
Duha 93 1. Andolsun kuşluk vaktine Ved duhâ. a. ve : andolsun b. ed duhâ : kuşluk vaktine
2. ve dindiği zaman o geceye ki, Vel leyli izâ secâ. a. ve el leyli : ve gece b. izâ : olduğu zaman c. secâ : zifiri karanlık çöktü (gecenin karanlığının en derin, en sessiz zamanı)
KURANDA SABAH--AKŞAM--FECR: ------------------------------------------------- TAHA 130. O halde onların dediklerine sabret, güneşin doğmasından önce ve batmasından önce Rabbini hamd ile tesbih et. Gece saatlerinde de gündüzün uçlarında da tesbih et ki, hoşnutluğa eresin.
1. fasbir (fe ısbir) : artık sabret 2. alâ : üzerine, ...e 3. mâ yekûlûne : onların söyledikleri şey(ler) 4. ve sebbih : ve tesbih et 5. bi hamdi : hamd ile 6. rabbi-ke : senin Rabbin 7. kable : önce 8. tulûı eş şemsi : güneşin tulû edişi, doğuşu 9. ve kable : ve önce 10. gurûbi-hâ : onun gurub edişi, batışı 11. ve min ânâi : ve vakitlerden, saatlerden 12. el leyli : gece 13. fe : artık, böylece 14. sebbih : tesbih et 15. ve etrâfen nehâri : ve gündüz zamanı, gün boyunca, günün etrafında 16. lealleke : umulur ki, böylece 17. terdâ : rızaya ulaşırsın
kehf suresi 28. Sabah akşam Rablerine rızasını dileyerek dua eden kimselerle beraber nefsince sabret! Sen dünya hayatinin süsünü arzu ederek onlardan gözlerini ayırma. Kalbini, Bizi anmaktan gafil kıldığımız, keyfinin ardına düşmüş ve işi aşırılık olmuş kimseye uyma!
6. bi el gadâti : sabah 7. ve el aşiyyi : ve akşam 8. yurîdûne : isterler, istiyorlar
furkan suresi 5. Yine dediler ki: "Bu eskilerin masallarıdır, onları yazdırtmış da akşam sabah onlar kendisine okunuyor."
1. ve kâlû : ve dediler 2. esâtîru : masallar, efsaneler 3. el evvelîne : evvelkiler 4. iktetebe-hâ : onu yazdırdı 5. fe : böylece 6. hiye : o 7. tumlâ : imlâ ettirilen, okunan 8. aleyhi : ona 9. bukreten : sabah 10. ve asîlen : ve akşam
Âl-i İmrân 41 Zekeriyya: Rabbim! (Oğlum olacağına dair) bana bir alamet göster, dedi. Allah buyurdu ki: Senin için alamet, insanlara, üç gün, işaretten başka söz söylememendir. Ayrıca Rabbini çok an, sabah akşam tesbih et.
9. ve uzkur rabbe-ke: ve Rabbini zikret 10. kesîran : çok 11. ve sebbih : ve tesbih et 12. bi el aşiyyi ve el ibkâri : akşam ve sabah
Âl-i İmrân 72 Ehl-i kitaptan bir gurup şöyle dedi: "Müminlere indirilmiş olana sabahleyin (görünüşte) inanıp akşamleyin inkar edin. Belki onlar (böylece dinlerinden) dönerler.
8. âmenû : îmân ettiler, âmenû oldular 9. veche en nehâri : gündüz 10. ve ukfurû : ve inkâr edin 11. âhira-hu : onun sonunda, akşamleyin 12. lealle-hum : umulur ki böylece onlar 13. yerciûne : dönerler
En’âm 52 Rablerinin rızasını isteyerek sabah akşam O'na yalvaranları kovma! Onların hesabından sana bir sorumluluk; senin hesabından da onlara herhangi bir sorumluluk yoktur ki onları kovup ta zalimlerden olasın
4. yed'ûne : dua ederler 5. rabbe-hum : Rab'lerine 6. bi el gadâti : sabah ile, sabah vakti 7. ve el aşiyyi : ve akşam 8. yurîdûne : dilerler A’râf 205 (Mekkî 39) Kendi kendine, yalvararak ve ürpererek, yüksek olmayan bir sesle sabah akşam Rabbini an. Gafillerden olma.
Vezkur rabbeke fî nefsike tedarruan ve hîfeten ve dûnel cehri minel kavli bil guduvvi vel âsâli ve lâ tekun minel gâfilîn(gâfilîne).
1. vezkur (ve uzkur): ve zikret 2. rabbe-ke : Rabbini 3. fî nefsi-ke : kendi kendine, nefsinde 4. tedarruan : yalvararak 5. ve hîfeten : ve korkarak, ürpererek 6. ve dûne el cehri: ve sesli olmayarak (açıkça olmayarak) 7. min el kavli : sözden 8. bi el guduvvi : sabahleyin 9. ve el âsâli : ve akşamları (ikindi, akşam arası zaman) 10. ve lâ tekun : ve sen olma 11. min el gâfilîne : gâfillerden, gaflete düşenlerden
Yûsuf 16 (Mekkî 53) YATSI VAKTİ ağlayarak babalarına geldiler.
Ve câû ebâhum işâen yebkûn(yebkûne).
1. ve câû : ve geldiler 2. ebâ-hum : (onların) babaları 3. işâen : yatsı vakti 4. yebkûne : ağlıyorlar
Ra’d 15 Göklerde ve yerde bulunanlar da onların gölgeleri de sabah akşam ister istemez sadece Allah'a secde ederler.
Ve lillâhi yescudu men fis semâvâti vel ardı tav’an ve kerhen ve zilâluhum bil guduvvi vel âsâl(âsâli)
1. ve lillâhi (li allâhi): ve Allah'a 2. yescudu : secde eder 3. men fî es semâvâti: semalarda olanlar 4. ve el ardı : ve yeryüzü 5. tav'an : isteyerek 6. ve kerhen : ve istemeyerek 7. ve zilâlu-hum : ve onların gölgeleri 8. bi el guduvvi : sabahleyin, sabah 9. ve el âsâli : ve akşamleyin, akşam
Nahl 6 Sizin için onlardan ayrıca akşamleyin getirirken, sabahleyin salıverirken bir güzellik (bir zevk) vardır.
Ve lekum fîhâ cemâlun hîne turîhûne ve hîne tesrehûn(tesrehûne).
1. ve lekum : ve sizin için 2. fî-hâ : içinde, onlarda vardır 3. cemâlun : güzellik 4. hîne : o zaman, olduğu zaman 5. turîhûne : (hayvanları) akşamleyin otlaktan döndürüyorsunuz 6. ve hîne : ve o zaman, olduğu zaman 7. tesrehûne : (hayvanları) otlatmaya çıkarıyorsunuz
Meryem 11 Bunun üzerine Zekeriyya, mabetten kavminin karşısına çıkarak onlara: "Sabah akşam tesbihte bulunun" diye işaret verdi. * Fe harece alâ kavmihî minel mihrâbi fe evhâ ileyhim en sebbihû bukreten ve aşiyyâ(aşiyyen).
1. fe : böylece, bundan sonra 2. harece : çıktı 3. alâ : a 4. kavmi-hî : onun kavmi, kavmine 5. min el mihrâbi : mihraptan 6. fe : böylece 7. evhâ : vahyetti (konuşmadan, iç sesiyle duyurdu) 8. ileyhim : onlara 9. en sebbihû : tesbih etmeleri 10. bukreten : (erken) sabahleyin 11. ve aşiyyen : ve (günün sonu) akşamleyin
Meryem 62 Orada boş söz değil, hoş söz duyarlar. Ve orada, sabah-akşam kendilerine ait rızıkları vardır. Lâ yesmeûne fîhâ lagven illâ selâmâ(selâmen), ve lehum rızkuhum fîhâ bukreten ve aşiyyâ(aşiyyen).
1. lâ yesmeûne : işitmezler 2. fî-hâ : orada 3. lagven : boş söz 4. illâ : ancak, sadece 5. selâmen : selâm 6. ve lehum : ve onlar için, onlara, onların vardır 7. rızku-hum : onların rızıkları 8. fîhâ : orada 9. bukreten : sabah, sabahleyin 10. ve aşiyyen : ve akşam, akşamleyin
Nûr 36 (Bu kandil) birtakım evlerdedir ki, Allah (o evlerin) yücelmesine ve içlerinde isminin anılmasına izin vermiştir. Orada sabah akşam O'nu (öyle kimseler) tesbih eder ki;
Fî buyûtin ezinallâhu en turfea ve yuzkere fîhesmuhu yusebbihu lehu fîhâ bil guduvvi vel âsâl(âsâli).
1. fî : (içinde) vardır 2. buyûtin : evler 3. ezinallâhu (ezine allâhu) : Allah izin verdi 4. en turfea : yükseltilmesine, yüceltilmesine 5. ve yuzkere : ve zikredilir 6. fîhesmuhu (fîhâ ismu-hu) : orada onun ismi 7. yusebbihu : tesbih eder 8. lehu : onu 9. fîhâ : orada, onun içinde 10. bi : ile, de (dahi) 11. el guduvvi : sabah 12. ve el âsâli : ve akşam
RUM 17 Öyleyse akşama girdiğiniz vakit de, sabaha erdiğiniz vakit de Allah'ı tesbih edip (yüceltin). Fe subhânallâhi hîne tumsûne ve hîne tusbıhûn(tusbıhûne).
1. fe : artık, öyleyse 2. subhâne : tenzih et, münezzeh kıl (o sübhandır de), tesbih et 3. allâhi : Allah 4. hîne : o vakit, o zaman 5. tumsûne : akşam vaktine girdiniz 6. ve hîne : ve o vakit, o zaman 7. tusbıhûne : sabahladınız, sabah vaktine girdiniz
Rûm 17,18. Haydi siz, akşama ulaştığınızda sabaha kavuştuğunuzda, gündüzün sonunda ve öğle vaktine eriştiğinizde Allah'ı tesbih edin (namaz kılın), ki göklerde ve yerde hamd O'na mahsustur. * Ve lehul hamdu fîs semâvâti vel ardı ve aşiyyen ve hîne tuzhırûn(tuzhırûne).
1. ve lehu : ve ona aittir 2. el hamdu : hamd 3. fî : içinde 4. es semâvâti : semalar, gökler 5. ve el ardı : ve arz, yer 6. ve aşiyyen : ve gündüzün sonu, ikindi vakti 7. ve hîne : ve o vakit, o zaman 8. tuzhırûne : öğle vaktine girdiniz
Ahzâb 42 Ve O'nu sabah-akşam tesbih edin. *
Ve sebbihûhu bukreten ve asîlâ(asîlen).
1. ve sebbihû-hu : ve onu tesbih edin 2. bukreten : sabah 3. ve asîlen : ve akşam
Sebe’ 12 Sabah gidişi bir aylık mesafe, akşam dönüşü yine bir aylık mesafe olan rüzgarı da Süleyman'a (onun emrine) verdik ve onun için erimiş bakırı kaynağından sel gibi akıttık. Rabbinin izniyle cinlerden bir kısmı, onun önünde çalışırdı. Onlardan kim emrimizden sapsa, ona alevli azabı tattırırdık.
Ve li suleymâner rîha guduvvuhâ şehrun ve revâhuhâ şehr(şehrun), ve eselnâ lehu aynel kıtr(kıtri), ve minel cinni men ya’melu beyne yedeyhi bi izni rabbih(rabbihî), ve men yezıg minhum an emrinâ nuzıkhu min azâbis saîr(saîri).
1. ve : ve 2. li : için, ... e ait 3. suleymâne : Süleyman 4. er rîha : rüzgâr 5. guduvvu-hâ : onun sabah gidişi 6. şehrun : bir ay 7. ve revâhu-hâ : ve onun akşam dönüşü 8. şehrun : bir ay 9. ve eselnâ : ve akıttık 10. lehu : ona 11. ayne : pınar, kaynak 12. el kıtri : erimiş bakır madeni 13. ve min el cinni : ve cinlerden 14. men : kim, kimse 15. ya'melu : yapar 16. beyne yedeyhi : elleri arasında, elinin altında, önünde 17. bi izni : izni ile 18. rabbi-hî : onun Rabbi 19. ve men : ve kim 20. yezıg : çıkar, sapar 21. min-hum : onlardan 22. an emri-nâ : emrimizden 23. nuzık-hu : ona tattırırız 24. min : den 25. azâbi : azap 26. es saîri : alevli ateş, cehennem ateşi
Sâd 18 (Mekkî 38) Biz, dağları onun emrine vermiştik.Akşam sabah onunla beraber tesbih ederlerdi.
İnnâ sahharnel cibâle meahu yusebbıhne bil aşiyyi vel işrâk(işrâkı).
1. innâ : muhakkak biz 2. sahharnâ : biz musahhar kıldık, emre amade kıldık 3. el cibâle : dağlar 4. mea-hu : onunla beraber 5. yusebbıhne : tesbih ediyorlar 6. bi el aşiyyi : akşamları 7. ve el işrâkı : ve işrak vakti, güneşin ışımaya başladığı zaman
Sâd 31 Akşama doğru kendisine, üç ayağının üzerine durup bir ayağını tırnağının üzerine diken çalımlı ve safkan koşu atları sunulmuştu.
İz urıda aleyhi bil aşiyyis sâfinâtul ciyâd(ciyâdu).
1. iz : o zaman 2. urıda : sunuldu 3. aleyhi : ona 4. bi el aşiyyi : akşam vakti 5. es sâfinâtu : safinler, sufûn duran atlar (sufûn duruş; bir ayağını tırnağı üzerine kaldırıp, diğer üç ayağı üzerinde duran koşmaya hazır hayvan) 6. el ciyâdu : iyi cins, güzel koşan atlar
MU'MİN - 46 "Kıyamet koptuğu zaman Firavun ve ailesini azabın en şiddetlisine sokun denilir ve onlar sabah akşam ateşe arzolunurlar.
En nâru yu’radûne aleyhâ guduvven ve aşiyyâ(aşiyyen) ve yevme tekûmus sâah(sâatu), edhılû âle firavne eşeddel azâb(azâbi).
1. en nâru : ateş 2. yu'radûne : arz olunurlar 3. aleyhâ : ona, onun üzerine 4. guduvven : sabah 5. ve aşiyyen : ve akşam 6. ve yevme : ve gün 7. tekûmu : ikame olur, vuku bulur 8. es sâatu : saat, vakit 9. edhılû : dahil edin, sokun 10. âle firavne : firavunun ailesi 11. eşedde el azâbi : azabın (en) şiddetlisi
Mü’min (Resulüm!) Şimdi sen sabret. Çünkü Allah'ın vadi gerçektir. Günahının bağışlanmasını iste. Akşam-sabah Rabbini hamd ile tesbih et. *
Fasbir inne va’dallâhi hakkun vestagfir li zenbike ve sebbih bi hamdi rabbike bil aşiyyi vel ibkâr(ibkâri).
1. fasbir (fe ısbir) : öyleyse sabret 2. inne : muhakkak ki 3. va'de allâhi : Allah'ın vaadi 4. hakkun : haktır 5. vestagfir : ve mağfiret dile 6. li : için 7. zenbi-ke : senin günahın 8. ve : ve 9. sebbih : tesbih et 10. bi hamdi : hamd ile 11. rabbi-ke : senin Rabbin 12. bi el aşiyyi : akşamleyin 13. ve el ibkâri : ve bâkir zaman, sabah
KAF - 39 Öyleyse sen, onların dediklerine karşılık sabret ve Rabbini güneşin doğuşundan önce ve batışından önce hamd ile tesbih et.
Fasbir alâ mâ yekûlûne ve sebbih bi hamdi rabbike kable tulûış şemsi ve kablel gurûb(gurûbi).
1. fasbir (fe ısbir: artık, öyleyse sabret 2. alâ : ... e 3. mâ yekûlûne : söyledikleri şey(ler), söylediklerine 4. ve sebbih : ve tesbih et 5. bi hamdi : hamd ile 6. rabbi-ke : Rabbini 7. kable : önce 8. tulûı : tulu etme, (güneşin) doğuşu 9. eş şemsi : güneş 10. ve kable : ve önce 11. el gurûbi : gurub, (güneşin) batışı
Fetih 9 Ta ki (ey müminler!) Allah'a ve Resulüne iman edesiniz, Resulüne yardım edesiniz, O'na saygı gösteresiniz ve sabah akşam Allah'ı tesbih edesiniz.
Li tu’minû billâhi ve resûlihî ve tuazzirûhu ve tuvakkırûh(tuvakkırûhu), ve tusebbihûhu bukreten ve asîlâ(asîlen).
1. li : için, diye 2. tû'minû : îmân edin 3. bi allâhi : Allah'a 4. ve : ve 5. resûli-hi : onun resûlü 6. ve : ve 7. tuazzirû-hu : ona hürmet edin 8. ve : ve 9. tuvakkırû-hu : ona tazim edin, onu saygıyla yüceltin 10. ve : ve 11. tusebbihû-hu : onu tespih edin 12. bukreten : sabah 13. ve : ve 14. asîlen : akşam
İnsan 25 Sabah akşam Rabbinin ismini yadet.
Vezkurisme rabbike bukreten ve asîlâ(asîlen).
1. ve uzkur : ve zikret 2. isme : isim 3. rabbi-ke : senin Rabbin, Rabbinin 4. bukreten : sabah 5. ve asîlen : ve akşam
Nâzi’ât 46 Kıyamet gününü gördüklerinde (dünyada) sadece bir akşam vakti ya da kuşluk zamanı kadar kaldıklarını sanırlar.
Ke ennehum yevme yerevnehâ lem yelbesû illâ aşiyyeten ev duhâhâ.
1. keenne-hum : sanki onlar ..... gibi 2. yevme : gün 3. yerevne-hâ : onu görecekler 4. lem yelbesû : kalmadılar, kalmamışlar 5. illâ : den başka 6. aşiyyeten : akşam 7. ev : veya 8. duhâ-hâ : onun (günün) kuşluk vakti
İNŞİKAK - 16 Diyanet İşleri (eski) : Akşamın alaca karanlığına and olsun; Fizilal-il Kuran : Akşamın alaca karanlığına, Süleyman Ateş : Yoo, and içerim; akşamın alaca karanlığına, Fizilal-il Kuran : Akşamın alaca karanlığına, Abdulbaki Gölpınarlı : Andolsun gün battıktan sonraki kızıllığa. Bekir Sadak : Aksamin alaca karanligina and olsun; Edip Yüksel : Andolsun akşamın kızıllığına,
Fe lâ uksimu biş şefak(şefakı).
1. fe lâ : artık, bundan sonra hayır 2. uksimu : kasem ederim, yemin ederim 3. bi eş şefakı : şafak vaktine
FECR FECR - 1 Vel fecr(fecri).
1. ve : andolsun 2. el fecri : fecir, tan yerinin ağarma zamanı, güneşin doğma anı
Edip Yüksel : Andolsun tan vaktine, Elmalılı Hamdi Yazır : Kasem olsun ki fecre. Elmalılı (sadeleştirilmiş : Andolsun fecre. Fizilal-il Kuran : Andolsun tanyerinin ağarmasına! Gültekin Onan : Fecre andolsun, Hasan Basri Çantay : Andolsun fecre, İbni Kesir : Andolsun fecre, Muhammed Esed : Şafağı düşün Ömer Nasuhi Bilmen : Andolsun fecr'e. Şaban Piriş : Andolsun Fecre.. Suat Yıldırım : Fecre, Süleyman Ateş : Andolsun fecre (tan yeri ağarmasına), Tefhim-ul Kuran : Fecre andolsun, Ümit Şimşek : And olsun fecre, Yaşar Nuri Öztürk : Yemin olsun tan yerinin ağırma vaktine,
91 - Şems 1-2-3-4.AYETLER:
Veş şemsi ve duhâhâ. şems 1. Andolsun güneşe ve parıltısına,
a. ve : andolsun b. eş şemsi : güneş c. ve : ve d. duhâ-hâ : onun duha vaktine ------------------------------------------------------------ ----------------------- Vel kameri izâ telâhâ.
şems 2. ona uyduğunda aya,
a. ve : ve b. el kameri : ay c. izâ : olduğu zaman d. telâ-hâ : ona tâbî oldu, onu takip etti ------------------------------------------------------------ -------------------------------- Ven nehâri izâ cellâhâ.
şems 3. onu açıp ortaya çıkardığında gündüze,
a. ve : ve b. en nehâri : gündüz c. izâ : olduğu zaman d. cellâ- : onu açığa çıkardı, izhar etti ------------------------------------------------------------ ------------------------------------- Vel leyli izâ yagşâhâ.
şems 4. onu sardığında geceye,
a. ve : ve b. el leyli : gece c. izâ : olduğu zaman
|
Yukarı dön |
|
|
fazıl Yasaklı
Katılma Tarihi: 06 subat 2011 Yer: Turkiye Gönderilenler: 335
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Okula nasıl geliriz. Belirlenen günün belirlenen
saatinde. Sonra yine günün belirlenmiş saatinde
dağılırız. Şimdi dileyen dilediği gibi gezsin, dilerse
ödev çalışsın, dilerse erkenden yatıp horlasın.
Dersteyiz. 45 dk bir 5 dk tenefüs. Bu 5 dk da ne yaptın
yaptın. Sonrası yine derstesin. Neden? Böyle buyurdu
kanun.
Elçinin üstün güçle mekkeyi ele geçirmesinden sonra,
kurulan düzenin ne olduğu anlatılacak ki yarın bir gün
biz bundan habersizdik demesin kimse. Ama bu bildirinin
de bir zamanı var. Milletin işi gücü var, her daim her
gelenle uğraşamazlar. Gün belirleniyor, toplanıyorlar ve
tedrisat başlıyor. Kaç gün? 10 gün. Çünkü gelenlerinde
işi gücü aileleri geçimlikleri var. Dışardan geldiği
halde hasta olan veya hasta olduğu için gelemeyen varsa,
ticaret vs nedenle o zaman diliminde orada olan varsa
ancak gitmek durumundaysa en az 3 gün konaklayacak,
katılacak. Tedrisata katılacak. Sabahın ilk ışıklarıyla
toplanacaklar ve geceye kadar öğretim devam edecek. Bu
öğretimde aynen yukarıdaki örnekte olduğu gibi aylak
olamayacaklar, yiyecekler içecekler ama kesinlikle bunu
şölene dönüştürmeyecekler, zaman kısıtlı, hem gelenler
hem öğretenler sıkıntılı. O saatten sonra yani düzen
bildirildikten öğretildikten sonra her kim eskiye dönüş
için yol ararsa (savaş, saldırı) yakalandıkları yerde
öldürülecekler.
İş ortamının fırın gibi olduğu bir dönemde iki işçi sıcak
ve susuzluktan bayılmıştı. Çünkü bedenen çalışan bu
adamlar, sürekli su kaybediyorlardı. Ramazan harici günde
rahat 3,4 damacana suyu tüketen bu kişiler, elbette
bedenin aşırı su kaybıyla rahatsız olacaklardı. Arabistan
sıcak. Orada bir tedrisat bir bilgi geçiliyor, susuz
adamın aklından su, aç adamın aklından ekmek çıkmaz.
Yatıştıracak ölçüde miğdeler doluyor ve anlamamanın önüne
geçiliyor, sonra devam ediliyor. Nihayetinde ramazan
savmı, sadece elçi zamanında, elçiye tanıklık etme
imkanına sahip olanlara farz oluyor. Yani bir veya bir
kaç kere. Sonrası için artık bir savmın varlığından söz
edilemez. Öyleyse savm, bugün bizim uyguladığımız savm
ile uzak yakın ilgili olmadığı gibi amacına da uygun
değil. Bir gerekçe daha var. İslam akıl dinidir çünkü
Allahtan gelmiştir. Ritüel, akıl işi değildir, akılla en
ufak bir bağı yoktur. Saygılarımla
|
Yukarı dön |
|
|
Guests Guest Group
Katılma Tarihi: 01 ekim 2003 Gönderilenler: -259
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
hasakcay Yazdı:
Haktansapmaz'a göre SAVM bir çeşit eğitim semineriydi:
"Ben tutula gelen oruc'un Muhammad'ten beri uygulandığına inanmıyorum. Benim anlayışıma göre söz konusu olan oruç/savm/siyam, bir defaya mahsus, HACCI EKBER* ile birlikte o gün yeni müslümanlara/teslimlere yönelik uygulanmış bir çeşit eğitim semineriydi."
Abdurrahman hocam, aklıma iki soru geliyor:
1.O şehre tanık olanlar onu o şehr doğduğunda "savm"lamakla sorumlu addedildiğine göre FELYESUMHU buyruğunun daha önce verilmiş olması gerekir. O buyruk Kuran’da mı, nerde? (2:185'teki buyruğu "şehru ramazâna her yıl tanık olanlarınız FELYESUMHU" diye anladığımızda bu sorun ortaya çıkmıyor.)
2.Siz sanıyorsunuz ki o şehr HACCI EKBER esnasında doğdu. İyi ama o şehre tanık olanlar onu "savm"lamakla sorumludur yani o esnada zaten savm u siyâm üzereler. Aynı anda iki savm u siyâm yapamıyacaklarına göre, hac mahallinde kefareten 3 gün savm yapılması hakkındaki ilahî hükmü ne yapacağız?
Ve mesâcidde İ'TİKÂF üzere olanlar (2:187)... Size göre MESÂCİD oturumlar demek:
"İ’TİKÂF, bir şeye bir yere yapışmak..., bir yerde ikâmet etmek/oturmak. Ben kelimeyi bu anlamda alıyorum. Ve: Ve entum 'Âkifûne fi-lmesâcid: Oturumlarda ikamet ederken onlarla ilişkilerde bulunmayın/onlarla tüm ilişkilerinizi kesin, diye anlıyorum. Ve bu, benim onayladığım anlamdaki siyâma tam uygun düşüyor. Aksi halde bu ifade öbür türlü sırıtıp duruyor orada. Ve mescitlerde i'tikâfta bulunma hali keyfi olmayıp bütün ilgililere zorunlu idi."
Aklıma takılan soru:
İnsanları Kuran eğitiminden dışlamak Allah’ı öfkelendirdiği halde (81:11-12), Allah'ın elçisi birer eğitim semineri olan o mesâcid-oturumlardan yeni müslimeleri/teslimeleri nasıl dışlar?
|
|
|
1- O şehre tanık olanlar neyi savmlayacaklar? O şehri/dolunayı mı? O emrin daha önce verilmiş olduğunun gerekliliğini yansıtan ifade hangi ifade?
O şehre tanık olanlar/o şehrde orada hazır bulunanlar onu (o aydınlatıcı, ayırdedici beyyinâtı içeren Kuran'ı/mesajı savmlayacak.
2- 196'dan, bütüncül doğru dürüst bir şey anlamış değilim. İfdeler o kadar bir birinden ilgisiz, yada bizden o kadar kopuk ki! Orada, yerliyi muaf tutup yabancıya verilen 3+7=10 gün siyamın hangi suçun cezası olduğunu da anlamış değilim hala. Ailesi Mekke'de olmayanlara önerilmiş bu ceza neyin cezası, hangi kabahatın karşılığı? Hasan hocam siz bir kaç kez Umreya, hacca gidip geldiniz; 3+7 günlük oruç ne? Neden fidye alınıyor yabancı hacılardan? Yerli hacılardanneden alınmıyor? Bu fidye bir çeşit ayak bastı parası, bir çeşit haraç olmuyor mu? Adamın verecek parası yok, bulamıyor; niye yok, neden veremedi o fidyeyi diye "al sana ceza; tut 10 gün oruç! 3 günü burda 7 günü de dönüşte tutacaksın"! Neden? Anlamış değilim. Hepsini orada ya da dönüşte tutsa olmaz mı? Hem diyelim ki tutmadı, ne olacak, kim ona ne yapacak? İşte böyle garibe/yabancıya garip/yabancı bir kuran!
Diğer soru:
"İnsanları Kuran eğitiminden dışlamak..."
Öyle bir şey yok. Gerekli görülenlere, asıl sorumlulara gerekli mesajlar veriliyor orada. Onlar ailelerinden, tebealarından da sorumlular.
81:11-12 ile bağlatı kuramadım?
|
Yukarı dön |
|
|
|
|