Yazanlarda |
|
barış Uzman Uye
Katılma Tarihi: 13 eylul 2006 Yer: Turkiye Gönderilenler: 339
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Bakara Suresi'ndeki "Hacc" ayetleri ile ilgili kısa bir
çalışma. İlgilenenler için paylaşıyorum.
KURANDİNİ.NET
__________________ Asra andolsun ki,iman eden, sâlihât işleyen, hakkı ve sabrı tavsiyeleşenlerin haricindeki tüm insanlar kesinlikle tam bir hüsran içindedir.
|
Yukarı dön |
|
|
fazıl Yasaklı
Katılma Tarihi: 06 subat 2011 Yer: Turkiye Gönderilenler: 335
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Yazı içeriği oldukça açıklayıcı ve birçok kör noktaya
ışık tutar nitelik, bilgi ve kavrayışla donanmış.
Özellikle SAVM-oruç başlığıyla yazılanlar muhteşem.
Bir örnek verirsem, hani şu kendilerini ruhbanlığa adayan
ancak bunun ardını hakkıyla getiremeyenler... Ve sonra
Muhammed'in arkadaşlarının meraklı soruları, şu nedir, bu
nedir... Savm farz edildiğinde onlar kendi aralarında bir
savm tarzı belirliyorlar ve ayetler de buna onay veriyor,
ve onlar cinsel ihtiyaca savm boyunca dayanamayacaklarını
anladıklarında bu sefer o ihtiyaç, 10 gün sonrasına
değil, aynı günün gecesine alınıyor ve Allah onların,
zayıflıklarına rağmen, zorun ardına düşme cüreti
gösterdiklerini lakin bunu affettiğini bildiriyor. Yazıda
özellikle dengeleme hakkında verilen bilgiler güzel ancak
deminde dediğim gibi en güzeli şu ki, savm farzıyyeti
gelince, savmın sınırlarını, aralarında yapılan muşavere
ile yeme-içme-ve tüm savm süresince cinsel ihtiyacı
karşılamama olarak alıyorlar ve ardından gelen ayetler de
onların bu kararını destekliyor.
Biz, savm emredildiğinde savmın kurallarını Allah
belirledi sanıyorduk oysa O, alınan karara onay vermiş,
şimdi bunu sakat bir düşünce olarak görebilirsiniz, peki
Etiyopya'da ramazan desem?
Görülüyor ve anlaşılıyor ki, Etiyopya'daki SAVM, yememe
içmeme değil, bizzat isa elçinin savmı olmalı, çünkü
ihtiyaç neyse, beklenende odur. Çin atasözü, değil.
İsa elçinin ümmetine emrettiği savm:
Avaz avaz bağırın, çekinmeyin, sesinizi boru sesi gibi
yükseltin; halkıma başkaldırılarını, Ya‘kûb soyuna
günahlarını bildirin. Bana her gün danışıyor, yollarımı
öğrenmekten zevk duyuyorlarmış! Doğru davranan,
Tanrısı'nın buyruğundan ayrılmayan bir ulusmuş gibi...
Benden âdil yargılar diliyor, Bana yaklaşmaktan zevk
alıyorlarmış. Diyorlar ki: “Oruç tuttuğumuzu neden
görmüyor, benliğimizi yendiğimizi neden farketmiyorsun?”
Bakın, oruç tuttuğunuz gün keyfinize bakıyor,
işçilerinizi eziyorsunuz. Orucunuz kavgayla, çekişmeyle,
şiddetli yumruklaşmayla bitiyor. Bugünkü gibi oruç
tutmakla sesinizi yükseklere duyuramazsınız. İstediğim
oruç bu mu sanıyorsunuz? İnsanın benliğini yenmesi
gereken gün böyle mi olmalı? Kamış gibi baş eğip çul ve
kül üzerine mi oturmalı? Siz buna mı oruç, Rabbi hoşnut
eden gün diyorsunuz? Benim istediğim oruç, hakksız yere
zincire, boyunduruğa vurulanları özgür kılmak, tutsakları
salıvermek, her türlü boyunduruğu kırmak değil mi?
Yiyeceğinizi açla paylaşmak değil mi? Barınaksız
yoksulları evinize alır, çıplak gördüğünüzü giydirir,
yakınlarınızdan yardımınızı esirgemezseniz, ışığınız tan
gibi ağaracak, çabucak şifa bulacaksınız. Doğruluğunuz
önünüzden gidecek, Rabbin yüceliği artçınız olacak. O
zaman yardım çağrılarınıza Rabb yanıt verecek, feryat
ettiğinizde, “İşte buradayım” diyecek, eğer boyunduruğa,
kaba işaretler yapmaya, kötücül konuşmalara son
verirseniz, açlar uğruna kendinizi feda eder, yoksulların
gereksinimini karşılarsanız, ışığınız karanlıkta
parlayacak, karanlığınız öğlen gibi ışıyacak. Rabb her
zaman size yol gösterecek, kurak topraklarda sizi doyurup
güçlendirecek. İyi sulanmış bahçe gibi, tükenmez su
kaynağı gibi olacaksınız. Halkınız eski yıkıntıları
onaracak, geçmiş kuşakların temelleri üzerine yeni
yapılar dikeceksiniz. “Duvardaki gedikleri onaran,
sokakları oturulacak hâle getiren” denecek sizlere.
Kutsal günümde dilediğinizi yapmaz, Şabat Günü'nü
çiğnemezseniz, Şabat Günü'ne “Zevkli”, Rabbin kutsal
gününe “Onurlu” derseniz, kendi yolunuzdan gitmez,
keyfinize bakmayıp boş konulara dalmaz, o günü
yüceltirseniz, Rabbden zevk alırsınız. O zaman sizi
yeryüzünün yüksek yerlerine çıkarır, atanız Ya‘kûb'un
mirasıyla doyururum. Çünkü bu sözler Rabbin ağzından
çıktı.
Oruç tuttuğunuz zaman, ikiyüzlüler gibi surat asmayın.
Onlar oruç tuttuklarını insanlara belli etmek için
kendilerine perişan bir görünüm verirler. Size doğrusunu
söyleyeyim, onlar ödüllerini almışlardır. Siz oruç
tuttuğunuz zaman, başınıza yağ sürüp yüzünüzü yıkayın.
Öyle ki, insanlara değil, gizlide olan Babanıza oruçlu
görünesiniz. Gizlilik içinde yapılanı gören Babanız sizi
ödüllendirecektir.
Bu arada Yahyâ'nın öğrencileri gelip Îsâ'ya, “Biz ve
Ferisiler oruç tutuyoruz da, senin öğrencilerin niçin
tutmuyor?” diye sordular. Îsâ şöyle karşılık verdi:
“Güvey hâlâ aralarındayken, davetliler yas tutar mı hiç?
Ama güveyin aralarından alınacağı günler gelecek, onlar
işte o zaman oruç tutacaklar. Hiç kimse eski bir giysiyi
çekmemiş bir kumaş parçasıyla yamamaz. Çünkü konulan
yama, giysiden kopar ve yırtık daha kötü duruma gelir.
Hiç kimse yeni şarabı eski tulumlara doldurmaz. Yoksa
tulumlar patlar; hem şarap dökülür, hem de tulumlar
mahvolur. Yeni şarap yeni tulumlara doldurulur, böylece
her ikisi de korunmuş olur.”
Kendi doğruluklarına güvenip başkalarına tepeden bakan
bazı kişilere Îsâ şu benzetmeyi anlattı: “Biri Ferisi,
öbürü vergi görevlisi iki kişi dua etmek üzere tapınağa
çıkmış. Ferisi ayakta dikilip kendi kendine şöyle dua
etmiş: ‘Tanrım, diğer insanlar gibi soyguncu, hakk yiyici
ve zina edici olmadığım için, hatta şu vergi görevlisi
gibi olmadığım için sana şükrederim. Haftada iki gün oruç
tutuyor, bütün kazancımın ondalığını veriyorum.’ Vergi
görevlisi ise uzakta durmuş, gözlerini göğe doğru
kaldırmak bile istemiyor, ancak göğsünü döverek, ‘Tanrım,
ben günahkâra merhamet et’ diyormuş. Size şunu
söyleyeyim, Ferisi'den çok, bu adam aklanmış olarak evine
dönmüş. Çünkü kendini yücelten herkes alçaltılacak,
kendini alçaltan ise yüceltilecektir.”
|
Yukarı dön |
|
|
fazıl Yasaklı
Katılma Tarihi: 06 subat 2011 Yer: Turkiye Gönderilenler: 335
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Ve demin bahsedilen, 'insanın birşeyi kendi benliğine
yazması/farz etmesiyle Allah'ın yazması ve farz etmesi
üzerine örneklerle güzel bir yazı daha..
kurandini.net'ten
İslam'da Farz Yoktur, Farz Müslimlik'tedir &nb sp;
Pazar, 22 Temmuz 2012 14:34
A.İslam’da Farz Yoktur “Yazı” Vardır:
Bugüne kadar yapılan Kur’an çevirilerinde “farz” ve
“kutibe” kelimelerinin anlam farkı gözetilmemiştir. Her
kelime ayrı bir kavramdır ve ayrı bir şeyi anlatır.
“Farz” kelimesinin Arapça orjinali “ferada”dır. Takdir
etmek, kati olarak kesmek manasına gelir.
Arapça’da yazmak fiilini oluşturan kök harfler “k-t-
b”dir. “Kutibe” yazıldı anlamındadır.
Kur’an’da her iki kelime de yerli yerinde kullanılmıştır.
Geleneksel İslam’da farz, “İslam dinine göre Allah'ın
müslümanlara yapılmasını açık bir şekilde emrettiği
kurallardır. Bunları yapmayan günah işlemiş olur. İnkar
edenler ise İslam dininden çıkmış olur” şeklinde tarif
edilir ve başta namaz, oruç, hacc olmak üzere birçok konu
farz kapsamına alınır. Buradaki yanlışlık, toplumun dini
olan Müslimlik ile bireyin dini olan İslam arasında bir
ayrım yapılmamasındandır.
İslam tüm dünya insanlarının davet edildiği bir dindir ve
imanı da içine alır şekilde bireyin dinidir. Birey ise
özgür yaratılmıştır. İslam’da, geleneksel anlamda farz
olduğu kabul edilirse Allah kulunu zorlamış olur. Bu ise
kişinin imanında özgür olması gerçeğine aykırıdır. Allah
Kur’an’da kullarını hiçbir zorlamaya muhatap etmeden
“üzerinize bunlar yazıldı” der. Bu; dileyen yapar
dilemeyen yapmaz demektir. Bu, imanın Allah ile kul
arasında olmasının sonucudur. Aşağıya öncelikle oruç,
salat ve hacc ayetlerini koyuyoruz. Bakalım oruç, salat
ve hacc farz mı?
1.Oruç ayeti:
Ey iman etmiş kimseler! Oruç tutmak, Allah’ın koruması
altına giresiniz diye, sizden evvelkilere, ‘sayılı
günlerde, o nedenle sizden her kim hasta olursa veyahut
yolculuk üzere olursa diğer günlerden sayısıncadır. Oruca
takati zail olmuş olanlar/gücü yetenler üzerine ise bir
yoksulun yiyeceği, kurtulmalık olarak borçtur. Kim de
gönüllü hayır iyilik yaparsa bu kendisi için çok
hayırlıdır; yararlıdır. Ve eğer bilirseniz oruç tutmanız
sizin için hayırlıdır; yararlıdır’ şeklinde yazıldığı
gibi (kutibe), size de yazıldı (kutibe). (Bakara, 183-
184)
Ayette kullanılan kelime farz değil “kutibe”dir.
Üzerinize yazıldı demektir. Dileyen savm eder/oruç tutar,
dileyen etmez..
2.Salat ayeti:
Sonra eğitim, öğretimi tamamlayınca, artık Allah’ı
ayakta, oturarak, yan yatmışken anın. Sükûnet
bulduğunuzda; güvene erdiğinizde, salâtı ikame edin; mâlî
yönden ve zihinsel açıdan destek olma kurumları
oluşturun, ayakta tutun. Hiç şüphesiz salat; mâlî yönden
ve zihinsel açıdan destek olma görevi, eskiden beri
mü’minler üzerine vakti belirlenmiş bir yazgıdır
(kitabem). (Nisa, 103)
Salat/zihinsel ve sosyal destek müminler üzerine
yazgıdır. Dileyen yapar, dilemeyen yapmaz.
3.Hacc ayeti:
Hac; programlı ilâhiyat eğitimi, bilinen aylardır. Artık
her kim o aylarda haccı; programlı ilâhiyat eğitimini,
başlayıp kendisine farz ederse (ferada); artık hac;
programlı ilâhiyat eğitimi süresince kadına yaklaşmak,
çirkin söz söylemek, günâh işlemek ve kavga etmek yoktur.
Siz hayırdan ne işlerseniz de Allah onu bilir. Ve azık
edinin. Şüphesiz ki azıkların en hayırlısı Allah'ın
koruması altına girmedir. Ve ey kavrama yetenekleri
olanlar! Benim korumam altına girin! (Bakara, 197)
Ayete dikkat edilirse Allah kimseye farz etmiyor. Ayette
yazmasa da asıl olarak hacc insanlar üzerine bir
yazgıdır. O sebeple kim özgür iradesiyle bu yazgıyı kabul
edip “kendisine farz ederse” hacc yapar.
4.Kısas ayeti:
Aşağıdaki ayet, “Ey iman etmiş kişiler” diye başlar. Yani
hitap “müminlere”dir. Eğer yasal düzenleme varsa mümin
kişiler/İslam olanlar aşağıdaki gibi davranacaktır:
Ey iman etmiş kişiler! Ölümlü olaylarda kısas; âdil
karşılık size yazıldı (kutibe). Hüre hür, köleye köle,
kadına kadın. … Ama her kim, onun [ölenin] kardeşi
tarafından bir şey karşılığı bağışlanırsa, o zaman örfe
uymalı, ona güzellikle ödemelidir. Bu, Rabbiniz
tarafından bir hafifletme ve bir rahmettir. Artık kim
sınırları aşarsa artık acı veren azap onun içindir.
(Bakara, 178)
5.Savaş:
Müslim devlette savaşa gitmek birey için yasal olarak
zorunlu değildir (Tövbe, 38-41, 83, Bakara, 249). Bu
sebeple aşağıdaki ayette “kutibe” kelimesi ile üzerinize
yazıldı denmiştir.
İsrâîloğulları'nın Mûsâ'dan sonra ileri gelenlerini
görmedin mi; hiç düşünmedin mi? Hani onlar, kendi
peygamberlerinden birine, “Bize bir hükümdar gönder de
Allah yolunda savaşalım” demişlerdi. O [peygamber], “Size
savaş yazıldı (kutibe), acaba yapmamazlık eder misiniz?”
dedi. Onlar [İsrâîloğulları'nın ileri gelenleri], “Bize
ne oldu da yurtlarımızdan ve çocuklarımızdan
çıkarılmışken Allah yolunda savaşmayalım?” dediler. Sonra
da savaş kendilerine görev olarak verilince de onlardan
pek azı hariç, yüz çevirdiler. Ve Allah, o kendi
benliklerine haksızlık edenleri en iyi bilendir. (Bakara,
246)
B.Farz Müslimlik’tedir:
Farz, takdir etmek, kati olarak kesmek manasına gelir.
Farz kelimesi ile Allah Müslim devlette yapılmasını
takdir ettiği yasal düzenlemeleri belirtmektedir. Farz
ile hikmet içeren ilkeler devletçe yasalaştırılır.
Aşağıdaki ayetler toplumsal düzene/Müslimliğe hitap edip
yasal düzenlemeler gerektirdiğinden “farz/feradna”
kelimesi kullanılmıştır.
1.Zinaya İlişkin Yapılması Gerekli (Farz) Yasal
Düzenlemeler:
İndirdiğimiz ve parça parça ayırdığımız bir sûre! Farz
kıldığımız (feradnaha) onda apaçık âyetler de indirdik.
(Nur, 1)
Nur Suresi 1. Ayetinden de anlaşılacağı bu surede Müslim
devletin yapması gerekli yasal düzenlemeleri içeren
ayetler toplanmıştır.
Zina eden kadın ve zina eden erkek; hemen her birini yüz
kamçı ile kamçılayın; Allah’a ve ahiret gününe
inanıyorsanız, Allah dininde sizi onlara acıma duygusu
tutmasın! Ve mü’minlerden bir grup onların
cezalandırılmasına tanık olsun. (Nur, 2)
Ve evli, hür kadınlara zina isnadında bulunup, sonra dört
tanık getiremeyen kimseler; hemen bunları seksen kamçı
ile kamçılayın ve onların tanıklığını ömürleri boyu kabul
etmeyin. Ve onlar, yoldan çıkmışların ta kendileridir.
(Nur, 4)
Eşlerine zina isnadında bulunup da kendilerinden başka
şahitleri olmayanlar; onların her birinin şahitliği,
kendisinin doğru söyleyenlerden olduğuna dair dört defa,
beşincide de, eğer yalan söyleyenlerden ise, Allah'ın
dışlayıp gözden çıkarmasının kendi üzerine olmasına
Allah’ı şahit tutmasıdır. (Nur, 6-7)
Kadının, onun (kocasının) yalan söyleyenlerden olduğuna
dair dört defa, beşincide de, eğer o (kocası) doğru
söyleyenlerden ise, Allah'ın gazabının kendi üzerine
olmasına Allah’ı şahit tutması, kendisinden cezayı savar.
(Nur, 8-9)
2.Miras Hukukuna İlişkin Yapılması Gerekli (Farz) Yasal
Düzenlemeler:
Ana baba ve akrabaların terekesinde o erkeklere (erkek
yetimlere) bir pay vardır. Ana baba ve akrabaların
terekelerinde de az olsa da çok olsa da farz kılınmış
(mefruda) bir nasip olarak o kadınlara (kız yetimlere) da
bir pay vardır. (Nisa, 7)
Nisa, 11-176 ve 12’de Miras hukukuna ilişkin yasal
düzenlemeleri göstermektedir.
3.Kamu Gelirlerinin Taksimi:
Kesinlikle, Allah tarafından bir taksim / zorunlu görev
olarak (feridatem); sadakalar; kamunun gelirleri ancak,
fakirler, miskinler; yoksullar, işsizler o iş üzerine
çalışan görevliler; kamu görevlileri, kalbleri İslâm'a
ısındırılacaklar, özgürlüğü olmayan köleler, ağır borç
altındakiler, Allah yolundakiler; askerler, öğrenci ve
öğretmenler, yolda kalmışlar içindir. Allah her şeyi en
iyi bilendir ve en iyi yasa koyandır. (Tevbe, 60)
Bunlardan başka, yetimlerin hukuki durumları, aile
hukuku, ceza hukuku, salatın ikamesine ilişkin
düzenlemeler v.s Allah’ın takdir ettiği (farz kıldığı)
yasal düzenlemelerdir.
C.Kur’an’a Göre Yapılan Yasal Düzenlemelere Karşı
Müminlerin Tutumu:
Aşağıdaki iki ayet Kur’an’a göre yapılan yasal
düzenlemelerden sonra müminlerin bu yasal düzenlemelere
karşı tutumlarını anlatmaktadır.
Senden o kadınlar; yetimlere bakmakla yükümlü kadınlar
hakkında fetva istiyorlar. De ki: onlar hakkında fetvayı
Allah ve ‘kendilerine yazılmış (kutibe) olanı
vermediğiniz ve kendilerini nikâhlamaya rağbet
etmediğiniz kadınların yetimleri hakkındaki ve ezilmek
istenen çocuklar hakkında ve yetimler için hakkaniyeti
ayakta tutmanız hakkında, Kitap’ta; Kur’an’da size
okunanlar’ verir. Ve hayırdan ne işlerseniz, biliniz ki,
şüphesiz Allah onu en iyi bilendir. (Nisa, 127)
Yukarıda koyu altı ve altı çizili olarak işaretlenen
bölüm, yetimler ve yetimlere bakmakla yükümlü kadınlar
hakkındaki yasal düzenlemenin bu ayetten önce Kur’an’da
açıklandığını belirtmektedir.
Ve bu kadınlara evlenme isteğinizi üstü kapalı biçimde
çıtlatmanızda veya içinizde tutmanızda size bir günâh
yoktur. Allah, şüphesiz sizin onları anacağınızı bilir.
Fakat örfe uygun/herkesçe kabul gören bir şekilde bir söz
söylemekten başka bir şekilde kendileriyle gizlice
sözleşmeyin. Yazılan (kitabu) süre sona erinceye kadar da
nikâh akdine kesin karar vermeyin. Bilin ki şüphesiz
Allah içinizdekini bilir. Öyle ise O'ndan sakının. Yine
bilin ki şüphesiz Allah kullarının günahlarını çok örten,
onları cezalandırmayan ve bağışı bol olandır, çok
yumuşak davranandır. (Bakara, 235)
Bakara 234’te kadınların iddet süresi (eşlerinden ayrılan
ya da eşleri ölen kadınların kocalarından hamile olup
olmadıklarının anlaşılması için geçirmesi gereken süre)
belirtilmiştir. Bu iddet süresi farzdır, Allah’ın takdir
ettiği yasal düzenlemedir. Bakara 235, yapılan bu yasal
düzenlemeden sonra “yazılan süre sona erinceye kadar
nikah akdine kesin karar vermeyin” demektedir.
ALLAH’IN “KUTİBE” KELİMESİ İLE BELİRTTİĞİ YAZGIYA (SALAT,
ORUÇ, HACC V.S) DİLEYEN UYAR, DİLEYEN UYMAZ.
“FERADA” İLE BELİRTİLEN FARZ’IN MUHATTABI İSE DEVLETİ
YÖNETENLERDİR. YASAL DÜZENLEMELER DEVLETİ YÖNETENLER
ÜZERİNE FARZDIR. DEVLETİ YÖNETENLER KUR’AN’IN FARZ OLARAK
BELİRTTİĞİ/TAKDİR ETTİĞİ YASAL DÜZENLEMELERİ YAPMAKLA
YÜKÜMLÜDÜR. KUR’AN’DA BELİRTİLEN YASAL DÜZENLEMELER
YAPILDIKTAN SONRA DAHİ HALK ÜZERİNE BİR FARZ YOKTUR.
DİLEYEN UYAR, DİLEYEN UYMAZ (Bunu yukarıda verdiğimiz
Nisa, 127 ve Bakara 235’ten açıkça anlayabiliriz. İndiği
dönemde yasal düzenlemeler yapılmasına rağmen, bireylere
yönelik ifadelerde yazıldı/kutibe ifadesi
kullanılmıştır).
MÜSLİM DEVLETTE YÖNETİCİLİK MAKAMI ATEŞTEN GÖMLEKTİR...
|
Yukarı dön |
|
|
fazıl Yasaklı
Katılma Tarihi: 06 subat 2011 Yer: Turkiye Gönderilenler: 335
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Oruç tutma gecesinde kadınlarınıza refes [çirkin söz,
cinsel ilişki], size helâl kılındı. Onlar, sizin için bir
giysidir siz de onlar için bir giysisiniz. Allah, sizin
kendinize hâinlik ettiğinizi bildi de tevbenizi kabul
etti ve sizi bağışladı. Artık onlara [kadınlarınıza]
yaklaşın ve Allah'ın sizler için yazdığı şeylerden
arayın. Ve fecrden beyaz iplik siyah iplikten sizin için
açığa çıkıncaya kadar yiyin, için. Ve geceye kadar orucu
tamamlayın. Ve siz mescidlerde âkif [programlı ibâdet
hâlinde] iken onlara yaklaşmayın. Bunlar, Allah'ın
sınırlarıdır, Artık onlara [Allah'ın sınırlarına]
yaklaşmayın. Allah, takvâlı olsunlar diye âyetlerini
insanlara işte böyle açıkça ortaya koyar. (Bakara, 187)
Yukarıda, sitede geçenleri destekler nitelikte, 'benlik
üzerine kişinin yazması' demiştik. Oruç ayetleri devam
ederken ansızın bu ayetle karşılaşmakta neyin nesi? Değil
mi? Hani nerede, 10 gün boyunca uzak durun söylemi?
Bir müşavere yapıldı, karar alındı ve o karar uygulamaya
elçinin de onayıyla uygulamaya kondu, ancak erkekler
cinsel ihtiyaç konusunda aşırıya gittiklerini sonradan
anladılar ve içlerinde bu yasağı istemeden de olsa
bozanlar oldu. İşte yukarıdaki ayet, buna istinaden bir
ruhsat verdiğini bildirmektedir. Meryem'in konuşmama
savmı, kendi benliği üzerine yazdığı değil, yaradanın ona
o koşullar gereği bir önerisidir, ilhamıdır. Bu arada,
elçinin neden 8-10 yaşındaki kızla evlendiğini veya daha
regl çağına ulaşmamış 'kadınlarınız' ifadesini yine
toplumun kendi üzerine bir yazısı olarak algıladığımı ve
buna yaradanın, müdahale gerektirecek bir durum olarak
bakmadığını farkettim, kimbilir belki de şartlar öyle
gerektirdi, bilemem...
|
Yukarı dön |
|
|
|
|