Yazanlarda |
|
Fers Uzman Uye
Katılma Tarihi: 29 nisan 2011 Yer: Turkiye Gönderilenler: 188
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
selam
haktansapmaz Yazdı:
(KURAN’DA NAMAZ/SALAT 22 agustos 2011 Saat 08:53)
sayın Yetkin, dostunuzun sistemini/düşüncesini üzerine bina ettiği eşitlik/eşitleme ilkesine dayanak yaptığı 2/219 ve 16/71' deki "afv" ve "sevâ'" sözcükleriyle anlatılanlar başka şeyler. 219'da "...den artanını/arta kalanı/fazlasını verin!" diye yapılan çeviriler yanlış. Buradaki "afv"in anlamı 267'de açıklanmış: "Elde ettiğinizin/kazandığınızın temizinden/iyisinden verin; gözüüzü kapatmadan almayacağınız olanına meyletmeyin!...". Yine buradaki "afv" 5/89'da "... keffareti, aile efradınıza yedirdiğinizin, giydirdiğinizin iyisinden/kalitelisinden (min evseti mâ...) 10 yoksulu yedirmeniz, giydirmenizdir, yada...". Bu ayetten de anlaşıldığı gibi mala ortaklık, rızıkta/geçimde eşiktlik, eşitlemek yok. Yok olanı Kuran'da var görmek modası hiç geçmeyecek! Kitapta yaş kuru her şey var yâ! Kitap, bütün kurum ve kuruluşlarıyla hem bir hayat düzeni/yönetim sistemi, artı tüm gavur buluşların ve de olmuş ve olacakların hepsini 14 asır önceden haber veren bir kitap! Kitaba böylesine bakınca da bütün olanları, olacakları, kafamızdakileri, hayallerimizi onda bulabiliyoruz!
|
|
|
Fers Yazdı:
("Şeytan" varmı? olabilirmi ? 04 nisan 2012 Saat 23:00)
Sana içkiyi ve kumarı sorarlar. De ki: “Onlarda hem büyük günah, hem de insanlar için (bazı zahirî) yararlar vardır. Ama günahları yararlarından büyüktür.” Yine sana Allah yolunda ne harcayacaklarını soruyorlar. De ki: “İhtiyaçtan arta kalanı.” Allah, size âyetleri böyle açıklıyor ki düşünesiniz...(D. İ.)
şu meallerdeki "ihtiyaç fazlasını vermek" ne anlama gelir, kapsamı nedir çözemedim gitti.....
ayetten anladığım,
bakara/219 ...ve yes’eluuneke maazaa yunfikuune kulil afve..../...ne infak edeceklerini sana soranlara, "iyisi/malın iyisini" de...
buradaki gibi,
bakara/267 ....enfikuu min tayyibaati..../ iyi/hoş olanlarından infak.... ....ve laa teyemmemuul habiise minhu tunfikuune ve lestum bi aahıziihı illaa en tugmiduu.../ ...ondan, işe yaramazını, gözü kapalı kabul etmeyeceğinizi infaka niyetlenmeyin...
sahip olunanlardan iyisi/kendisi için gönlüne yatmış olan, "nasılsa eskidi ben artık giymem, bu et uzun süredir dolapta birine mi versek" değil...
|
|
|
demekki aklın yolu bir, haktansapmaz benden önce tercüman olmuş düşüncelerime, kaybolup gitmeden/boş bir muhabbetle gereksiz/haksız yere gönderilmeden önce üstelik paylaşılacak bi dünya fikir varken... selam olsun kendisine...
Fers Yazdı:
(Kur’an da emredilen zekat, mezheplerin öğ 08 ocak 2012 Saat 15:03)
bakara/ 254/...enfikuu MİMMAA RAZAKNA kum.../ siz RIZIKLANDIRDIKLARIMIZDAN infak edin... 261/ meselulleziine yunfikuune EMVAALEHUM.../ MALLARINI infak edenlerin durumu... 262/ elleziine yunfikuune EMVAALEHUM.../ MALLARINI infak eden.... 264/...laa tubtıluu sadakaatikum...kellezii yunfiku MAALEHU riaaen naasi.../ sadakalarınızı boşa çıkarmayın...MALINI insanlara gösteriş için infak eden gibi... 267/...enfikuu min tayyibaati MAA KESEBTUM ve MİMMAA AHRACNAA lekum minel ardı.../...KAZANDIKLARINIZ ve size yerden ÇIKARDIKLARIMIZIN güzellerinden, infak edin... 274/ elleziine yunfikuune EMVAALEHUM bil leyli ven nehaari sirran ve alaaniyeten.../ MALLARINI gece gündüz/her zaman, gizlice ve açıkça infak edenler...
Kur an mali yardım için infak ya da sadaka kullanırken ayetlerde yanında kendisiyle ilgili açıklama verir, "RIZIKLANDIRDIKLARIMIZDAN, MALLARINI, KAZANDIKLARINIZIN, YERDEN ÇIKARDIKLARIMIZIN,YOKSULLARA..."
zekat geçen ayetlerde buna benzer ifadeler var mıdır....
Bakara/43 ve ekimuus salate ve atuz zekate verkeu mear raakiine.../ tebliğe/alemlerin efendisinin sistemine uyun ve arının, kabul edenlerle birlikte sizde kabul edin...
fussilet/7 elleziine laa yuu tuunez zekaate ve hum bil aahireti hum kaafiruune.../ onlar arınmazlar ve onlar sonrakini inkar edenlerdir....
Kur an daki zekat arınmadır, itaa ez zekaat , eski kokuşmuş düzenin kalıntılarından, kötü düşüncelerden ,olumsuzluklardan, inkarcılıktan, hak yemekten, tecavüzden, rezilliklerden...kısaca tüm pisliklerden soyutlanmadır, arınmış hale gelmedir... |
|
|
|
Yukarı dön |
|
|
Fers Uzman Uye
Katılma Tarihi: 29 nisan 2011 Yer: Turkiye Gönderilenler: 188
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Fers Yazdı:
(salat kelimesinin lugat anlamları 02 mayis 2011 Saat 20:27)
ayetlerde infak eylemi var ve maddi yardım olduğu bellidir, neden, neyi ve kime sorularının cevabı tırnak içerisindeki ifadelerde mevcut... salatla birlikte kullanılan zekatın geçtiği ayetlerdeki ifadelerde bu durum var mıdır ?
"vahye uymayı/vahiy söylevini/vahye bağlı kalmayı vs..yerine getiren ve arınan/arınmış hale gelen", salat ile birlikte kullanılan zekat arınma anlamıyla salatın bu anlamlarını desteklemiş görünmüyor mu ? "Ve ekîmûs salâte ve âtûz zekâte" verkeû mear râkiîn..... "Namazı kılın, zekâtı verin". (bakara/43) İnnemâ veliyyukumullâhu ve resûluhu vellezîne âmenullezîne "yukîmûnes salâte ve yu’tûnez zekâte ve hum râkıûn".... "boyun eğerek namazı kılan, zekâtı veren" (maide/55) Fe in tâbû ve ekâmus salâte ve âtuz zekâte fe ıhvânukum fîd dîn (dîni), ve nufassılul âyâti li kavmin ya'lemûn(ya'lemûne).... "namazı kılar ve zekâtı verirlerse" (tevbe/11) Ve cealenî mubâreken eyne mâ kuntu ve evsânî "bis salâti vez zekâti" mâ dumtu hayyâ(hayyen)....(meryem/31) ve ekîmus salâte ve âtûz zekâte.... namazı kılın, zekâtı verin. (müzzemmil/20) ekamtumus salâte ve âteytumuz zekâte.... namazı kılar, zekâtı verir. (maide/12)
buradaki çeviriler diyanetin ve genelde diğer meallendirenlerde de durum aynı. ayetler içerisinde öncesinde ve sonrasında maddi yardım olduğunu destekler tarzda bir ifade yer almadığı halde salat ve zekatın ikili kullanıldığı diğer ayetlerde olduğu gibi "namazı kılın zekatı verin" şeklinde çevrilmesi doğru mudur ?
|
|
|
bu alıntıladıklarım doğru mudur ...
|
Yukarı dön |
|
|
Fers Uzman Uye
Katılma Tarihi: 29 nisan 2011 Yer: Turkiye Gönderilenler: 188
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Fers Yazdı:
(Zamana Kelime’i Şahadet! 25 subat 2012 Saat 23:11)
fatir/18 ve men tezekkaa fe innemaa yetezekkaa li nefsih.../ ....arınma kişinin kendisinedir...
ali imran/134 elleziine yunfikuune fiis serraai ved darraai.../ rahatlık ve sıkıntıda infak edenler....
verilecek olan elde olanın iyisi/el afve dir, herkes refahta ve sıkıntıda olsa da elinde olanın iyisinden kendi limitinde...
|
|
|
|
Yukarı dön |
|
|
Fers Uzman Uye
Katılma Tarihi: 29 nisan 2011 Yer: Turkiye Gönderilenler: 188
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Fers Yazdı:
(tanrı ne ister ...neden... 18 agustos 2011 Saat 22:57)
bana göre, salat ı ikame dünya ile adem arasındaki mesafe ayarını dengeleyen öğüdün uygulanmasından başka bişey değil, zekat ı ita ise bu dengeyi bozarak mesafeyi köprüleyecek bağlardan kurtulmuş olma haliyken, infak herfırsatta zekat a yüklenen mananın asıl sahibidir...
|
|
|
|
Yukarı dön |
|
|
fazıl Yasaklı
Katılma Tarihi: 06 subat 2011 Yer: Turkiye Gönderilenler: 335
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Fers Yazdı:
selam
[quote=haktansapmaz]
demekki aklın yolu bir, haktansapmaz benden önce
tercüman olmuş düşüncelerime, kaybolup gitmeden/boş bir
muhabbetle gereksiz/haksız yere gönderilmeden önce üstelik
paylaşılacak bi dünya fikir varken...selam olsun
kendisine... |
|
|
Haktansapmaz bu siteden haksız yere gönderilmemiştir...
|
Yukarı dön |
|
|
Fers Uzman Uye
Katılma Tarihi: 29 nisan 2011 Yer: Turkiye Gönderilenler: 188
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Haktansapmaz bu siteden haksız yere gönderilmemiştir...
gönderenlerin tercihidir/isteğidir belkide kendilerine göre haklı sebepleri, bir bildikleri vardır ya da yoktur bilemem...kesinlikle kabul edilemez bir tavır iddiasında olsaydım burada bulunmazdım...
tartışmanın olduğu başlıkta bende yazıyordum orda gördüğüm kadarıyla boş muhabbetten/haksız yere gönderildi benim görüşümdür/böyle düşünüyorum...
ister deist ister teist olsun veya olmasın beni ilgilendirmez, okuduğum yorumlarının büyük bölümü mantıklı/akla uygun, bu konuda da yorumlarımız denk düştüğü için ifadesini alıntıladım...
zekat mali yardım mıdır/değil midir, afv malın fazlası/ihtiyaçtan artakalan mıdır/değil midir...
alıntılarımın aksini ayetlerden örneklemelerle iddia edenler varsa bilgilenmek isterim..
|
Yukarı dön |
|
|
fazıl Yasaklı
Katılma Tarihi: 06 subat 2011 Yer: Turkiye Gönderilenler: 335
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Fers Yazdı:
Haktansapmaz bu siteden haksız yere
gönderilmemiştir...
gönderenlerin tercihidir/isteğidir belkide kendilerine
göre haklı sebepleri, bir bildikleri vardır ya
da yoktur bilemem..."
|
|
|
Bir an için gaipden konuşuyorum sandım... Sonra
hatırladım.
Çok yönlü düşünebilmenin neticesi olmalı bu...
360 derecelik bir bakış-görüş açısına sahip olmak, her
babayiğidin harcı değil. Bu nedenle kendinle övünmeye
fazlasıyla hakkın var Fers.
Haktansapmaz'ı gönderenler, elbette haklıydılar, ama öyle
fasarya nedenlerden dolayı değil, infial uyandıracak
ölçüde önem arzeden nedenlerden dolayı...
Nedenleri sıralıyorum:
Haktansapmaz, dinsiz bir kafir! olup aynı zamanda
milletin imanını çalan! biriydi. O, aynı zamanda çok
artniyetli! olup, dinsizliği! ve hatta deizmi!, çok
sinsice dikte eden! bir sistemin adamıydı!.
İşte, Haktansapmaz, bu nedenlerden dolayı
gönderilmiştir!..
Haklılık konusunda, özellikle bizim bir sözümüz vardır:
eğer bir türk haklıysa ondan kork. Bu noktayı gözardı
etmeden haklılık olgusunu tekrar gözden geçirmek gerek.
Haklılıkla alakalı zamanında astığım bir yazı vardı,
Zulüm fiil,işleyen fail zalim..
Şimdi dikkat edin..
Zulüm ve Haklılık...
Davosta başbakan, 'günahsızları öldürüyorsunuz.'
dediğinde, peres ise 'onlar sürekli bize füze atıyor ve
kalabalık yerlerde bombalar patlatıyorlar, siz olsanız ne
yaparsınız?'demişti..
Aynı zamanda aynı kafa, bop eş başkanı olmakla övünüyor
bununla yetinmiyor, inancının kitabına ters yönetim ve
rejimle insanların huzursuz, umutsuz ve yoksul yaşamasına
göz yumuyor ve 7 yıl evvel verdiği sözleri tutmamasıyla
HAKLILIĞINI ispat ediyor, elbet konumuz onların konumları
duruşları değildir, biri diğerine ALLAHINDA DESTEĞİYLE!
zalim derken, diğeri de bu kafayı, kendi haklılığına bir
haksızlık olarak görüyor.
Haklılık psikolojisi ve problem.
Düğüm nerede?
İnsan zihninin hak adına büyük bir mücadelesi var, hakkı
ve haklı olduğunu düşündüğünde kendisini otomatik olarak
mazlum konumuna düşürmektedir ve bu düşüş sonrasında
ortaya bir hak arama kavgası çıkmaktadır.
Zalim ve zulüm o kadar casus kavramlardır ki, siz asla
farkına varmadan üzerinize yapışırlar, elbet bunun
farkındalığında olmayan BÜYÜK ÇOĞUNLUK, sürekli
birbirlerini zalim olarak anarlar.. işin ilginç olan
tarafı,insanın haklı olduğu zannı, onun üzerine yapışan
zalim zulm kavramlarının ÜZERİNİ ÖRTER..
İnsan psikolojisinde otoriteye itaat öyle yoğun bulunur
ki, öldürme ve katletmede bir haklılık payını hep
kendinizde bulursunuz.. sorumluluğu otoriteye bile tek
başına yıkmak aslında yeterlidir kişi için.. 'emir
kuluyum' cümlesi aynen bunu ifade eder, yani ben irademle
bunu yapmadım, benim iradem otoriteye teslim idi ve
kabullenmeme gibi bir LÜKS'üm asla olamazdı babında.
Yeryüzünde insanlardan biri bile yoktur ki zihnini
işlettiğinde, kendisinin zalim olduğunu, kendi benliğine
haykırmasın.. dünyada sadece onlar, kendi benliklerini
kınarlar ve zalim olarak vasıflandırırlar.. bu gurubun
dışında kalan insanlıktan her birey, asla zalimliği
kabullenmez, onlar HAKLIDIR VE MASUMDURLAR..
Masum olmak bu kör zihinlere göre, çoğunluğun yönünü
takip etmek, düzenin ve işleyişin devamlılığında
yanılmak, birbirinden güç almak ile mümkündür.. plajda
çocuk katletse bile o çocuklar masum değillerdir.
Ebu cehil lakabını taşıyan adam, kendi sistemine göre
masumdur ve elçi bir ara bozucu, bir fitne ve
fesatçıdır..
Tekrar etmede fayda var: insanlığın en ortak oldukları
nokta, masumluktur.. Firavunun savunmasında elçiler,fitne
ve fesat çıkarmak isteyen kişiler olarak işaretlenmiştir
çünkü onun içinde bulunduğu yaşantı, o kişiyi insan
boyutundan ilah boyutuna taşımıştır, bu masumluğun son
raddesi olacak ki, firavun, hakkı olduğuna inandığı payı
kaptırmamak için çaba sarf etti.
Cehenneme, ilklerden sonra olarak sürülenler, ilklere
şunu derler; 'biz size uymuştuk ve SİZİ DOĞRU YOLDA
SANIYORDUK.. gidişatın, sistemin normal olduğunu,sizin
tavrınıza bakarak söylüyorduk ve bu sebeple, zıt tavır
gösterenleri de haksız buluyor hatta onların haksız
olmaları sebebiyle ölümü hak ettiklerini düşünüyorduk.'
İnsan, habis fikri fısıldayan iblisi bile O GÜN suçlamak
ve kendisinin masum ve mazur olduğunu ispat etmek için
çabalar durur. İnsan işte bu haliyle bu formuyla
gerçekten tam bir ağlak. 'Ben etmedim o etti.'
Neden?
'Çünkü ben suçsuzum.'
Iraktan dönen askerlerin büyük çoğunluğuna psikolojik
tedavi uygulanıyor, bunlardan bir kısmı ZALİMLİĞİNİN
İDRAKIYLA intihar ediyor ve bir kısmı diğer insanlara
yardım için çırpınıyor ve bir kısmı artık HAYVANLAR GİBİ
KISMEN OTİSTİK bir moda geçiyor ve son kısım ise MASUM
olduğunu düşünerek yaşamına kaldığı psikoloji ile devam
ediyor. Son kısmı es geçelim, nedir bu insanlarda olan
değişim?
Kendi yurduna döndüğünde ne savaşın nede kanın esamesi
bile okunmaz olmuş, kimi yerde insanlar birbirine yardım
ederken DAHA NET görülüyor ve cenazelerde taziyeler
bildiriliyor. Kişi, haklılık psikolojisiyle orada
işlediği fiillerin, döndüğü ortamda karşılığının
bulunmadığını görmesiyle, ortaya yeni bir mazeret
çıkıyor; ''kandırıldık.''
Kimileri bu haklılığını, meydanlara inip savaşı ve
sistemi protesto ederek ispat etme gayretine, KENDİ
SUÇLARININ VİCDANDA AFFI için sarılıyor.
Dünyanın tüm geçmişine bakıldığında, aslında birbirlerini
zalim olarak vasıflandıran, birbirini karalayan, haklılık
adına hınç duyan ve haklılığın verdiği masumluk
duygusuyla ortalığı kan gölüne çeviren bir seyre şahit
oluruz. Çünkü insanların çoğunluğu, kendi hatalarından
çok, diğerlerinin hatalarını düşünür. Bu onların
ruhlarını tedavi eder, bu büyüklük hissi ve hazzı
bağımlılık yapar. Böylelikle az düşünür, ve kolay etki
altına alınır.
Etki altına alma araçları olmasa bile bir kişinin
alafıranga tabirle cool olması diğer tarafta bir itaat
hissi uyandırır.
İtaat araçlarını net belirlemiş kurumlar ve kişiler,
itaat istediklerinde bu araçları imkanları ölçüsünde
kullanır. Aydın olmanın bile kıstası; bağırsaklarında
sanki gaz varmışcasına bol eeeeli ve eövlü uzatmalarla
konuşmak, uzak ve yakın diyarların fantastik film
jönleriymişcesine bir görüntü ile ortaya çıkmaktır. Bu
kendince, HAKLILIK payını artırma çabasıdır, haklıysa
mazur ve kabul edilebilirdir, söylenen, her ne kadar
absürt olsa bile.
İnsanlığın serüveni ne yazık bu çok haklı masumlar ya da
kahramanlar tarafından belirlenmiş.
Tüm haklılıklarına! rağmen... Ve dünya, bu haklılık
bağrışmalarıyla haksızlığa boğulmuş durumda, hemde
haklılar! eliyle...
Ve zihnini işleten bir insan yoktur ki sadece o, bir iç
hesaplaşma olarak kendine zalim demesin. Zalim onlardır,
zalim kendileridir, bunu idrak etmelerinin nedeni o
konumda bir haklarının olmadığının idrakidir.
Sevgili Haktansapmaz'a gelince, muhataplarının çok
haklılığı karşısında ne yapabilirdi?
Muhataplar, Allah'ın ve aklın koruyucusu ve hatta
kimbilir jandarması olarak, suçluyu yakaladılar ve
gereğini, O ZAMANLAR İÇİN yaptılar.
Şimdi bazen düşünüyorum, onu gönderenler acaba HALA
(Agustos/2012 itibariyle) haklı olduklarını düşünüyorlar
mı?
Haktansapmaz'a gelince, bir gönül adamı, erdemli, ve
örten bir adamdı. Bu zamana kadar onun şahsından en ufak
bir alaya ya da küçümsemeye şahit olmadım. Başkasına
yaptığını da görmedim. Fikredişlerimizde onun payı, en
tepe noktadadır, çoğu kimsenin uyanışında direkt emeği
vardır ve açıkçası, kendisini çok sevdiğim ve aynı
zamanda çok özlediğim, değerli ve olgun bir büyüğümdür. O
günlerde ona yapılanın, şimdilerde haksızlık olduğunu
anlıyoruz. Bu arada, yukarıda sıraladığım 'göndericilerin
muhtemel zanları'nın benim zannımla uzak-yakın, ilgi
alakası yoktur...
|
Yukarı dön |
|
|
Guests Guest Group
Katılma Tarihi: 01 ekim 2003 Gönderilenler: -259
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Aslına bakılırsa, evveliyata gidilirse, Haktansapmaz'a bu sitede bu kadar tahammül edilmezdi, çoktan ipini çekmişlerdi. Ama o zamanlar sitede yazı yazanın sayısı oldukça fazlaydı ve o nedenle de çok sayıda modaratör görevliydi. Kulakları çınlasın, Av Ali Aksoy gibi bir zeka da bunlardan biriydi. Daha baştan sepetleyeceklerdi onu onlara kalsaydı. Ali Aksoy buna izin vermedi. Sanıyorum Haktansapmaz'ın yazılarının kontrolü ondaydı. Haktansapmaz gönderilemeyince de bir kaç modaratör ve bir çok müdavim yazar onun yüzünden siteyi terketti. Nihayet 2011'lere kadar gelindi. Belki birileri düğmeye bastı, belki de bir yerlerden dayanılmaz baskı oldu... Kovulmak için bir bahane düşünüldü; "Deisttir". "Cevap ver deist misin değil misin? Kuran'a inanıyor musun inanmıyor musun?..." Onur kırıcı sorular.. Aslında deist falan da değildi. Kuran'ı anlamaya çalışan, anladıklarını da dürüstçe ve çekinmeden yazan ve samimi olarak paylaşan biriydi. Kovuluncaya kadar da yazmaya devam etti. Belki de kendisi gitmeliydi, ama gitmedi, kovulmayı yeğledi. Belki de yüzsüzün takiydi.
|
Yukarı dön |
|
|
Fers Uzman Uye
Katılma Tarihi: 29 nisan 2011 Yer: Turkiye Gönderilenler: 188
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
iki beyin,
Kur an da/Muhammed in ilettiği sistemin öğütlenmiş halin de aradığı soruları, cevapları bulabilir mi sorgulayan ilk beyin...
peki ya sorgulamadan tamamen soyut ikinci beyin, gelen sistemden, sistemin kendisine getirip götürdüklerinden haberdar mıdır... tamamen arz a endekslilerin iradesiyle edindirildiği etten kemikten rablerininin kulağına fısıldadıkları masallara kul olmaya balıklama dalarken acaba bile demeden, belki isteyerek belki oflaya puflaya...
yeryüzünün ilahıdır sermaye(el icle made of gold...al baqarah/54), o ne isterse olur, ikinci beyin herzaman makbuldür onun için, ne derse/ne yaparsa makbuldür yeterki zerkettiği zehrin uyuşturduğu hücreler kendi sınırlarından uzaklaşmasın...
sorgulayan ilk beyin kulak verip "dualara icabet eden rab" tebliğine, çekerse elini ayağını arzın sözde nimetlerinden, sonra gün olur icabete uğramayan dualarının ardından "sabreden derviş sıkıntıdan gebermiş" misali kaldı mı ortada dile getirir şüphelerini/neden/nasıllarını... al işte, tamda yeryüzünün ilahının istediği fırsat, oldu mu aniden deist/ateist/agnostik/panteist... ikinci beyin devrede, vurun kahpeye...
öğüde uyacaksanız ne olduğunu bilin/haber verin bari ey ahali, zekat para pul dağıtmak ise nedir pisliklerden/sahte ilahın fısıltılarından/fitnelerinden arınmanın karşılığı edindiğiniz kitabınızda...
afv, maldan arta kalandan ibaretse...arta kalan dahil edilmeden ana paraya nasıl sürdürdü varlığını, kaldı mı yeryüzünde arta kalan mal ondört asırdan bu yana, nedir bunun terazisi... yoksa sadece vahy geldiği andaki fazla malı olanları mı kapsadı bu öğüt, arta kalanı verdi adam birdaha nereden bulacak/belkide kendide arta kalana muhtaçtı artık...
yoksa bu "arta kalan" ifadesinin başka bir hikmeti mi var...
|
Yukarı dön |
|
|
fazıl Yasaklı
Katılma Tarihi: 06 subat 2011 Yer: Turkiye Gönderilenler: 335
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
afv...
Bu afv nedir? Ben, şahben... veya şahsen mi demeliydim? Şahsen demem gerekirken şahben dersem ne olur?
Şu olur: vatandaş der ki 'yav, imam... orada şahben değil şahsen olmalıydı(n).' Sırf şaka yollu kızdırmak içinse ben, 'hayır efenim, benden bahs varsa şahbendir, neden şahsen olsun ki' derdim...
Onun tepki vermesi gayet doğaldır çünkü o ve bu türkçeyi bilen kimseler, kelimenin 2. tekil şahsa dönmesine rağmen aslında 1. tekil ve hatta 1. tekilin kanaati şeklinde anlaşılması gerektiğini bilirler.
Varsayalım afv şu demek olsun: ihtiyaçtan arta kalanı vermek... ki bana görede öyle... Peki kuran, olaylar silsilesini takiben inmemiş miydi?
Elçi döneminde bir düzenden diğer düzene geçme çabası, savaşı var. Seferberlik ilan edilmiş... Bu ortamda gayet doğal olan, ihtiyaçtan fazlasını vermektir.
Hani şöyle demişti: 'ağaçlar kalem, denizler mürekkep olsa, Rabbın sözleri yine de tükenmez.' Allahı iki kapak arasına sıkıştırmamak gerek. Vesselam.
|
Yukarı dön |
|
|
|
|