Yazanlarda |
|
ferdiayan Ozel Grup
Katılma Tarihi: 28 subat 2007 Yer: Turkiye Gönderilenler: 80
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Bir rivayete göre Peygamber Ramazan ayında doğmuştur
fakat kaynaklarda bu konuda farklı bilgiler mevcuttur.
Örneğin İbn-ül Esir’in İbn İshak’tan verdiği rivayette
şöyle anlatılmaktadır:
Resûlullah Rebiülevvel ayının 12. gecesi pazartesi günü
doğmuştur. Onun doğduğu ev İbn Yusuf’un evi olarak
bilinir (İbnü’l-Esir, el-Kâmil fi’t-Tarih I, s, 462)
Sahabelerden Mahreme’nin aktardığı bir rivaye göre ise :
“Ben ve Resûlullah, her ikimiz de Fil yılında doğduk.
İkimiz bir doğumluyuz” demiştir. (İbn İshak , es-Sire,s
27)
Resûlullah benden daha büyüktür. Fakat ben ondan daha
yaşlıyım. Resûlullah Fil yılında doğmuştu. Ben Fil
olayından bir yıl sonra filin gübresini bozulmuş ve
yeşillenmiş bir halde görmüşümdür(İbn Kesir, el Bidaye
ve’n-Nihaye Büyük İslâm Tarihi II, s.413)
Bir rivayete göre Rebiülevvel ayının 12. gecesi şafak
vakti Pazartesi günü doğduğu ifade edilirken başka bir
rivayete göre ise Rebiülevvel ayının ikisinde, üçünde
,sekizinde, bitmesine on gün kala doğduğu rivayet
edilmiştir. Rebiülevvel ayı dışında Rebiülahir, Safer
ayında doğduğu rivayetleri de mevcuttur. (İzzettin
b.Bedrettin b.Cemaati el-Kinanî, el-Muhtasaru’l-Kebîr fî
Sireti’r-Rasûl, Sâmî Mekkî el-Ânî, Amman 1993, s.22)
Bugün genel olarak kabul edilen miladi 20 Nisan 571
tarihini Mısır rasathanesi müdürlerinden Mahmut El Felek-
i Paşa belirlemiştir. 1858 yılında yayınladığı Fransızca
risaleden şu sonuçlara varılmıştır :
1) Sahîh-i Buhârî’ye göre Hz. Peygamber, oğlu İbrahim’in
ölümü gününde güneş tutulmuştur. Bu olay hicretin 10.
yılına denk gelmektedir. Hz. Peygamber güneş tutulması
olduğunda 63 yaşındaydı.
2) Bu güneş tutulmasının, 7 Kânûn-ı sani 632 yılında saat
8:30’da olduğu hesaplanmıştır. .
3) Güneş tutulmasından 63 kameri yıl geriye dönüldüğünde
miladi 571 yılında doğduğu hesaplanmış olur.
4) Bu doğumun Rebiyülevvel ayının pazartesi günü ve bu
ayın 8. günü ile 12. günü arasında olduğu kesinleşir.
Mahmut El Felek-i Paşa yaptığı hesaplamayla hadis
kaynaklarında verilen tarihi doğrulamaktadır fakat hadis
kaynaklarında Safer ve rebiülahir ayında doğduğu
rivayetleri de göz önünde bulundurulursa 20 Nisan
tarihinin kesin olmadığı ve Mahmut El Feleki’nin
hesaplama yaparken hadis kaynaklarının etkisinde kaldığı
yorumu yapılabilir.
Hz. Peygamberin doğum tarihini miladi olarak hesaplayan
tek kişi Mahmut El Felek-i değildir. Hintli alim Muhammed
Hamidullah Hz. peygamberin doğum tarihini 17 Haziran 569
olarak hesaplamıştır. İslam Ansiklopesinde Muhammed
bölümünü yazan Frantz Buhl peygamberin fil yılında
doğduğu rivayetinin gerçek olmadığını, gerçekte fil
olayının çok daha önce gerçekleştiğini ifade etmiştir.
Lammens ise çok daha farklı bir görüş ortaya atarak Hz.
Peygamberin miladi 580 yılında doğduğunu söylemiştir.
Hz. Muhammed’in doğum tarihiyle ilgili yabancı bir kaynak
ise İslamic Review isimli dergidir. 1969 yılının şubat
ayında yayınlanan sayısında peygamberin doğum tarihi 17
Haziran 569 olarak yayınlanmıştır
Yabancı kaynaklar Peygamberin doğum tarihini bu şekilde
vermektedir. Peki ya her sene Kutlu doğum haftasını
ısrarla Nisan ayında kutlayan Diyanet’in yayınladığı
islam ansiklopedisinde doğum tarihi ne olarak verilmiştir
diye soruyorsanız şaka gibi ama diyanetin yayınladığı
İslam ansiklopedisinde de Hz. Peygamberin doğumu kesin
olarak 20 Nisan 571 olarak verilmemektedir. İslam
ansiklopedisinin 30. cildinin 409. sayfasında Peygamberin
doğumuyla ilgili Mahmut El Feleki nin söylediği 20 Nisan
571 ve Muhammed Hamidullahın söylediği 17 Haziran 569
tarihleri yazmaktadır.
HZ. PEYGAMBER'İN isLAM ÖNCESİ SEYAHA'l1-ERİ (*)
yazan :
Prof. Dr. -Muhanmıed HAMİDULLAH
Teraüme:
Ass. Abdullah AYDINLI ,
Kuıreyş kabilesi içinde, Me'ldke'de, 17 Haziran 569'da
(l)doğ,·
muş olan Hz. 'Muhammed, ilahi görevi ancak 40 yıl sonra,
Aralık
609 yılında aldı. O, tüıca1r - kervancı bir aileye
menısup bulunuyor,du.
Bu sebeple Arap Yanmadası'nın dallıilinde o1duğu kadar
haridme de birçok bölgeyi ziyaret et~i.
Fakat ibu durum ül'kede, istisnai bir hadise O'lma'k1dan
uZaktır.
UmUmiyede Araplar ve özenilde Meldkeliler çok seyahat
ediyOrla1ndı.
Bu hususta sayısız rivayetler varıdır. Onlar sadece
İskenderiye''nin
K.ıpn patliğinin, Yemen, -Hire ve Gassan krallannm
yanında
d~il, Bizans, İran v.e Haıbeşistan, imparatQrlarıının
saraylannda,
dOlayısıy'la bütün bu ülkelende görüıürlerdi. Onlar Güney
Hindistan'a ıkadar gidiyor,laııdı. Bir Mekke'H olan Osman
tbn elHuveyns,
Bizans'ta çocu.1cl.ara Arapça öğreten bir öğretmene
rastladığına
göre orada oldukça Arap asıllı ya1bancıların bulunması
(fr) Bu makale «M61anges Henri Laou'St (Hemıi ~t
Arma~anı»), Pa·
riıs, 1978, I, 221-230'da "Les Voyages du PropMte Aıvant
L'lslam» baş
h~ .ile çıkmış ve Muhterem Müellifinin müsaadeleriyle
tercümesine
mücasseret edilmiştir. '
(1) Hz. Peygamberin do~ için hangi tarihi tayin ~melk
ger~tiği
'hakkında şu arnştırma'llla ,bakınız: ,«The Nbi', the
Hijrah
Calender and the Need of Preparing a New Conooroance of
the
Hijrab and Gregorian Eras (Nesi', Hicri Ta:kvlıri ve
Mi/adi TarihJ.e
Hicri Tarihin Yeni Bir Muta'bakatını Hazırlama
İJhti~acı)), Islamic
Review, Wolcing, LVıı/ı, Şubat 1969.
327
gerekir (2). Mekke-Ta.if bölgesinin bir doktoru olan el-
Haris İbn
Kalada öyle bir üne sahipti ki İran'm taş.ra valileri
bile mahalli
mütahassısla~danümid kestiklerinde O'nu çağınrlandı (3).
KaraY'()-
luyla olduğu giıbi deniz yoıuyla da keıvancılı;k yapan
Melekeli kervan.cılann,
:r1İhfetu',ş-Şita ve'scSaıyıf (yıılık yaz ve kış
kervan1arı)yla
Yanmada'nm iktisadi hayatı üzerinde öyle bir etıkileri
oluyobdu
ki Kuı:"an bu hususa mÜJstakil bir bölüm ayırmıştır
(Kureyş SUresi,
No: 106) (4). Bundan başka, Kur/an'm ticarete verdiği
FazluIlaih
(Tannmu Lütfu) şerefli unvanı; O'nun tasvir ettiği deniz
üzerindeki fırtınalar esna'Sında :karşıJaş:ıJ1an
sıkınHlar, işaret ettiği
ticart kanun ve muameleler hakkınıdaki taVlsiyeler, bu
çahşnıayı
Hgilendiren diğer birçok noktalar meyanınıda Kur'an'da
bulunur
(S).
İbn Sa'd'a göre (6) yazın kuzeye doğru giden Mekkeli
kervanlar,
bazan ydlu An.kıar.a'yaı kadar takip ediyorlartlı. Bu
hususa
do1arylı ıbir .deliil vardır: Ebu Talib (.Kasta~llaıll'ye
göre Kudüs'ün
ötesinde Şam'a yakm olan) Basra'ya gittiği zaman yoluna
devam
etmedi. Çünkü dostlan, da!ha uzağa gitmemeyi O'na
tavsiye' etmiş
lerdi (7). Aynca Peygamber, Kisra'ya, bir İslam'a davet
elçisi
göndermek istediğinıde «daha önce İran'a çok sı,k giden
birini»
seçti (8) .
.Böyle bir durumda Hz. Muhammed'in seyahetllere teşebbüs
edebileoeği anlaşılır. Şayet 0, bunu yapmamış ise bu
şayfuı-ı hayret
bir durum olmuş olur. Hayatının bu veahesini bir bütıün
olarak in·
(2) Journal of Pakistan Hits,to'rical Society, W./2,
1958'd.eıki şu makalemle
krş: «Two ChrilsÜans of pre-Islamic Mecca, Uthman tbn al-
Huwairi.tıh
and Waraqah İbn Naufal (İslam Öncesi Mel4ce'nin İki
Hıristiyanı:
Osman el-HU'veyris ve Varaka İbn Neviel) >}.
(3) Krş. Yakıit, Mu'cemu'LBuldftn, Z~mdaward maddesi.
(4) «Melanıges MasSIigTIon (Mass,itgn~ Armağamı)
",IlIdaıki şu araıştırrnarn.ı.
bkz. «Al-IlM ou les rapports eCOIl'OffiicO'-diplomatiques
de la Mecque
pre.tslamique (eı.tlat veya tslam Öncesi Mek'ke'nİn
tktİsadl-siyası
Münasebetleri) ", Daımas-Pariıs, 1957, II, 29>'3.J1.
Çr:ÜI'kçesi: EI-IlM
veya İslam'dan önce Mekke'nin İkti's!adi~Diplomatik
Münasebetleri,
M~hammed- Hamidullah, Çeviren: tsmail Cerrahoğlu,
tlihiyat Fakültesi
Dergisi 1961, Ankara - 1962, IX, 21>'220).
-(5) Krş. us Grandes esealesı Bnıxelles, 11
974, c. I, 191-206.
(6) Tabakat, lll; s. 43, satır: 7
(7) Krş. tbn Hişa.m, Sire, s. 116-7.
(8) Krş. eScSOOeyli, er-Ravdu1-Unuf, II, 253.
328
aelemek. için biz, dağınık verileri (mu'taları) bir araya
getiırmeyi
deneyeceğiz.
ı. Çocukluğundaki Seyahatler:
Ülıkenin adetine gö're, doğumunun ilk günderinden
itibaren Hz.
Muıhammed bir sütanneye emanet edi:ldi. BUTaJda
sözkıOTIl.l'SU ola:n,
kabilesi Taif'dTh yanında, çölde göçebe hayatı yaşayan
Havazin
oymağından HaHme es-Sa'diye'dir. Çocuk orada aşağı yukarı
5 yıl
geçiııdi (9). Şüphesiz O, Zaman: zaman sütannesiyle,
Mekke'ye annesini
görmeye geliyor~u. Fakat O, sütannesinin ailesini" bütün
yer değiştirmelerinde takip etmek zorundaydı. En azından
bir defa
O, büyük Dkaz panayırınıda göru1ür. Kayiıaklara göre (lO)
oraya,
kendilerininkinden baş'ka heI1kesin istikiba1İJni
bildiklerini iddia
eden fakılar geliyor ve kehanetleri, saf insanların
yamnda onlann
eIcrnek parasıJill oh1ş,turuyondu. Bu vesileyle
Halime'nin,
sütbebeğiyle bir macerası zikredilir.
2. Medlne Seyahatı:
Sıütanne, çocuk Muıhaımmedi kesin olarak annesi Amine'ye
verince
Amine, kocasının mezarını ziyaret etmek için hemen
Medine'ye
bir gezi yapmaya teşebbüs etti. O':nun :kocaısı oraya
ticari
maksatlarla gitmiş, bazılarına göre Hz. Muh~mrrned'in
doğumundan
biI'kaç haıfta önce, diğer bazılarına göre ise
dıoğumundan birkaç
hafta sonra ansızın vefat etmişti. Dul hamm tek çocuğunun
babasının
üzücü vefatındanberi Medine'ye gi,tmişe benzemiyor. O'nun
Medine'de (Peygamberin dedesi
Abdu:In:ıut:tahb'inannesinin kabilesi
olan) Benu'n-Neccar oymağında yalanları var1dı. Medine'de
kalma
siiresi bilinmemektedir, fakat bucrnm birkaç aydan aşağı
ol·.
maması lazım. Bir akTaba olan en-Nabiga'nın evinde
kaldılar. Bu
vahaıda geniş su kuıyuları vardır. Daha sonraları Hz.
Muhammed,
Y1ÜZIneyi orada öğrenmiş olduğunu. anılatmliştı (11). O,
beraber
oynadıklan çoc1.ıık grubunun bir üyesi olan Dneyse isimli
bir kızı
da hatırılıyordu. Eğlencelerinden birinin de, ailenin
muhkem ku·
tesirnn (utum) üzerine bir kuş tüneJ1se onu uçuı'tmak
olJduğunu
söyıler. '
(9) Krş. el..Beıazuri, Enısabu'l-Eşraf, I, Para'graf:
163.
(lO) İbn Sa'd, LLL, s. 98.
(tl) Krş. thn Sa'd, lll, s. 73. i
- 329
,
Dönüş seyaınati esnasında, aruıe (Buhari şarihi
el·Kastallfıni'
ye göre Medine'nin gii;neyinde 23 mil kadar bir mesafede
olan)
Aıbvfı'ıda hasta düştü v~. son nefesini ansızın ver.di.
Oraya gömüı.
dü. Küçük hizmetci Umm Eymen de' ,çocuğu M-ekke'ye
götürdü.
3. Taıf'e Seyahat:
Annesinin vefatından ."onra, dedesinin himayeısİnde
bulunduğu
mütea'kib üç yıl esnasında küıçük bir seyaıhate işaret
edilir. Hz.
Muhamrn.ed gözlerindeki ağrıdan bi.raz raıha1isııJdı.
Mekıke'deiki hekimler..
tedavi'sinde başaruı oIaımayınça ihtiyar dede O'nu, bir
ke-
şişin (-Su keşiş eıfsanevı Nitelsi, Nistas, Anaıstase
mıdı,!:"?) oturduğu,'
TaH yakınlaınındaki bir manast1'ra ıgötiiırdli ve O'nun
öğü·
dünün arzu edilen, etkisi oldu (l2). Bu hususta başka
tMsEata
saıhip değiliz.
4. Suriye'ye Seyahat:
Yeni vasisi ve amca'sı Bbu Taıib, Suriye'ye bir kervan
seıyah
artı ile talihini denemeye karar vetıdi~i zaman Hz.
Muhammed
henüz on yaşındaydL. Sevgili aımcasına ş.imdi çok bağlı
cıIan Ha:.
Mumaımrned, evıde kalma düşüncesini kıolayca :ho~rü ile
kaI'Şılayarn.aıdı.
O'rrıun iizünıti.isü o kadar kuvvetle kendini gösterdi ki
.sonund" Ebu TaIib ((nu kendisiyle beraber almaya karar
verdi.
Hiç şüphe 5;iz o böylece; eşyalan bekleyecek, her işe
koşacak gü.
veniilir bir 'arkadaş, edıinmiş olma~ 'pişman
o1maımı.ş.tır.· Ş~
yakınlarındaki Busra'ya kadar gidildi. Bir r!,ııhiıb olan
Bahira'mn,
şÜJphesiz dindarlıktan kaynaklanan kendi inancını yayıma
maiksadı
i:le bu uslu kervancı1ann küçük 'gruıbunu birıgün yemeğe
da'veti
burada oMu ·(MeşhUr hir yazarm «"Km'an'm MüeHifi
Baıh1ra-»
i.sim1i yeni bir eseri gösteriyor ki insan hayalinin
erişebileceği
yülksekliğin hududu yoktur (!). Kaynaklanınıza göre ,Bbu
Ta:lib
daiha uzağa gidip daıha: uzun zaman eğleşuı.eyi
düşünüyordu. Fakat
Bizans - İran savaşı; kararsız ve t€ıhlikeli bir
ç3;ılşmazemini
ortaya çıkarımışa benziyor ve -ıdeniyor ki- merhametli
Ba:hira'·
nın öğüdü üzerine Ebu TaHb, daiha önce sağlanan kadarla
yetinıdıi
ve çabucak Meıkfke'ye döındü.
. (12) Krş.. el-Halebı, İnsan, I, 49.
330
"-
5. Suriye'ye ikinci Seyahat :
\
.Yukarıda zilkredilen Suriye seyahatı esna!Sı:nda Hız.
Muhammed'·
tn yapmış oLduğu ticaret «'staj»ı, bir tüccar ailesinin
gençleri için
faydasız olmamalıyclı. Hz. Muhammed'in 24 yaışına kadarki
dliğer
seıyaıhatleri zikredilIniyor. Fakat O'nun, kumaş vs.
satarak, Mek·
ke'deki d~fıınull yönetımiş gıörü:ndüğü amcası ile
birlikte veya
yalnız başına, bölgenin yıllık panayırtlan~, Zu'l-Mecaz,
Mecenne,
ve Ukaz'a gitmiş olması mümkündür. Şehil1de Tacire (Kadın
Tadr)
lalk:aibi:yle bilinen, zengin ve genç bir dul O'lan Hz.
Hadice vardı.
Öyle sanıh.yıor ki O bu esnada (kocaısının ölümü
sebebiyıle?),
Suriye'ye bir ticaret kmanı götümıesİ için, becer~i ve
girişken
bir tacir arıyıofldu. Ebu TaUb'in taMsiyesi üzerine, Hz.
Muhammed
O'nun yanına gitti ve iş tekli.f etti. KiÜçü'k şehirlerde
herkes hir·
birini tanır. Şüphesiz Hz. Muhammed'in ,dtürüstHik ve
doğruluğu·
nun şöhreti, Hz. Hadiee'ndn mechfı.lü kalmı:ş değilldL
Sadece O'na
çok saYl'da tiqlret malı emanet etmeğe muvaffakatla
yetirnneyere'k
kölelerinden birini, Meysere'yi de bir hizmetci ve
seyahat arkadaşı
olarak v-erdi. Bazı rivayetler a)mı kerıvanda Hz.
Hadiee'nin bir
yeğeninden de bahsederler kii bu, hiçbir zaıman bizi
şaışırtımarhabdır.
Onlar Busra'ya kaıdar bir defa daha gittiler. Bu sefer
diğer
bir raJıibin, NastCıra'nın gönül aılıcı
konukseverliğinden bahsedi·
lir. Birinci seyaıhatte rastlanan B~hira daha' önce ölmüş
mü idi?
Bu tecrübeler sebebiyle, daha sonra Kur'an O'na şu
te'minatl
verdiği zaman, şoke olmak şöyle dur.sun, bk süprizle bile
kar-
şmaşmaımış olmalı: « ... ve sen muıhaıkkak 'Gerçekten biz
Nasa·
rayız.' diyenler arasında mü'min1erin en yakın dostlarını
huJ1acaksm.
Bu, onların arasında papazlann ve raıhipleriın ()ılınası
ve onların
kihirlenmerneleri sebebiyledir.)} (13) Şu hailele biz,
İslami daweti"
boyUnca biırzM Hz. Muhammed, gi.imtükıçillerin (aşşar)
cehennemin
en derin taıbakalan:r:ıda olacağım haıber verirse hayret
etmeyelim
(14). Arap bedevilere karşı Bizans ,poiHs ve
gümrükçülerinin
sertliği bilinir (13).
(13)
(14)
, (ıS)
Journal of 'Pakistan Histaric,a;! Society, If1,
:l953'deki ş.u makaleme
de bkz.: «Friendly Relatiom of Islam witlh Chıistia'ni<ty
and How they
Deteriorated (lslam'ın Hıristiyanlarla Dostca
Münaısebetle1"i ve Onlar
Nasıl Bozuldu)". Ayet Maide 182.
Krş. Ebu Ubeyd, Emval, paragraf; 1624-6, 1630, vs.
Krş. Güterbook,. Code de L'empereur Justinien, IV: 41,
paragraf:
1,2. Lammens tarafından şu eserinde zilkrediJmiş; La
Mecque a la
veille de l'Hegire, s. 129-13Q.
331
Hz. Muhanuned'in dönüşünde, Hanım patronu, fevkala,de ka·
zançlal1dan memnun ol,du ve, aynı zamanda genç ve
güzeloları bu
görevliyi cömertçe mükafatlandırdı. Dostluk ve samimiyet
büyü·
yerek, mutluluğu dillere destan olan bir evIiliIcle
bitti. Hz. Peygarrnber'in
en sevgili hammı Hz. Ayışe, Hz. Peygaa:nıbet'in Hz.
Haldke'·
yi sitayişlerle devamlı andığını görünce, sadece, (uzun
zamandır
veht etmiş olan bu ihtiyar kadın»a kanşı kıS'kançltk
duyacakth Bu·
gün bile bir müslümanın evlenmesi esnasında verilen
nasihatlarda
merrusİ;m başkanı şöy.le dua eder: «Ya Raıht Bu çift
ara'sına; Hz.
Adem'le Havva, Hz. İbralhim'le Hacer, Hz. Yusuf'la
Zellha, Hız. SÜ-
,leyman'la Belıkıs, ve Hz. Muhammed'le Hadice arasına
koyduğuın
seVlgi gibi sevgi koy... »
6. Yemen'e Seyahat:
Hubaşa'nınYemen'de bulunduğubelirtilereK Hz. Muhammed'in
bir veya iki defa burada (16) görüldüğüne işaret edilir.
Ne zama·
nı, ne de bu yerin doğru coğrafi durumu hakkında
tafsiL.it varoır.
1946'da Aden, Taizz, San'a, Hudey.de, Beytu 'l:Fakiıh,
I!bıb vs. de
birçok haftalar süren ikametim esnaı;mda faI1kına vardım
ki artık
Hubaşa'nın bu adını hiçbior yerde hiçbir kimse
bilmiyordu.
Belki O'nu Kızıl Denİz kıyısında Hudeyde'ye yakın bir
yerde aramak
gerekir.. Görünüşe göre O'nun Hz. Hadice ile
evlenmesinden
sonraki zaman sözkıonusudur. O zamanki! Mekıkeliler,
zevcenin
milikılerini kendiliğinden zevcin tasarruf ve yed-i
ihtiyarında pla- .
rak henüz kabul e1:miyıorlaI1dı. ihtiyar siltannesi zaman
zaman
kendisini' görrneğe geldiği'!J:de Hz. Muhammed'i, kendi
mallanndan
O'na veTecek hiçbir şeyi oılmadığı bir durumda görürüz.
FaJkat
O'nu, daima alicenaıb olan hanımına taVlsiye ediyıoı.ıdu
j (17). Bu
durumda düşünmek lazundır 19i Hz. Muhammed" yokulu1dannı,
hammının bir memuru olarak, O'nuın mallarına kar sağlamak
için
yapıyordu.
7. Doğu Arabistan'daki Seyahatler:
Aşağ1daki rivayetler Hz. Muhammed'in en azmdan bir defa
Hacer. ile el.Muşakkar (el-Ahza:'dalçi bUlgünro
el.Huffif) şehirılerini
(16) Krş. Taberl, Ta'nh, I, 1129.
(17) Krş· Bir olay İçin: Süheyli, Ravıd, I, 111; bir
dilı;eri için: Taberi,
Ta'nh, I, 1163-4.
332
ve (el-Katlf'daki Zahran limanı yanındaki) Aynu'ı-Za-
re,'yi ziyaret
ettiğini açık bir $ekilde belirltrler. İşte önce, büyük
mulıaddis tbn
Hanbel tarafınıdan zikredilen temel iki metnin tam
tercümesi:
a) Abdullah dedi: Babam İbn HÇ:nlbel bana anlatdı: İsmail
İbn İbrahim bi~e anlatdı: Avf bize anlatdı: Bbu'I-KurIDUS
Zeyd ./
t.bn Ali bize anlatdı: Peygamberin yanına gelen A:bdu'l-
Kayslar'ın
heyetinin bir üyesi bana anlatdı, bu temsilci şöyle dedi:
«Biz
O'na (Peygambere) hediye olarak !bir twum dolusu ta'dud
veya
bami hurması taikdmı ettik. O da şöyle buyundu: «Bu
nedir?» Biz
«Bu bir hediyediL» dedik. Ravi dedi ki Peygamberin bakmak
için
bir hurma aldığını, 'Sonra şöyle diyerek lOnu yerine
koyduğunu
hatırladığımı sanıyorum: "Onları Hz. Mu!hatmmed'im
ailesine (evime)
ulaştınnız,» Sonra bu insanlar O'na mu1htellif sorular
soııdular.
İçeceklere sıra gelinoe O şöyle buyurdu: «Su kabaklannın
(,dubM:),
J2~raktan yapılmış kaplann (hantem) oyularm yapılan odun
vazoların
(nakir) ve ziftlenımiş testilerin , (muızaffat,' diğer
yerlenie
mukayyar) içinde içmeyin. İyisi mi, ağzı kapalı
tulumlarda 'içiniz.»
SözCÜIDÜZ O'na dedi ki; «Ya Resulellerlı Dubba., hantem
denilen
kaplan, oyulmuş odun ve ziftli testi kaplarını sana kim
öğ-
retti? O şöyle buyurdu: «,Ben onları çok iyi biliriım.
Fakat söyleyin
bana, Hacer bölgesinin hangi klJSmı en nüfuzludur?» Biz
«EI-Mu-
şakkar» dedik. Bunun üzıerine O, «Valılam ben oraya
giroim ve
oranın anahtarını a:1dun.» Ra,vi ilave eder: O'nun
sözler1nden;
Aibdullah İbn Ebi Cerva'nın, Peygaım:berin şöyle buyurmuş
olduğunu
belirterek bana hatırlattığı bir şey unutmuş idim: «Ve
ben ezZare
kaynağı önünde durmuş idim.» Sonra Peygamber ilave etti:
«A:llah'ım, Aibdul:kaysları affet. ç.ünkü onlar, kendi
arı:ulariyle, hiç-
bir zorlama ne de belayaduşme olmakisıZilFl, (içlerinde
bir) garaz
saıklamaksızın İslam'ı kabul ettiler. Oysa kendi halkımız
içinde
öyleleri vardı ki bunlar belaya düştükten sonra ve
içlerinde de
bir hınc;. saklayarak İslam'ı kabul ettiler.)} O zaırrian
O, Abdulkays-
~ar için dua ederek yüZlünü kı:bleye çevir.di, sonra da
şöyle buıyurdu:
«Doğu ahalisinin en ıyileri Abdu1ka'Y'slal'dm) (l8).
b) Aibdullah deıdi: Babam İbn Hanbel bana anlattı: Yunus
İbn Muhammed bize anlattı: Yahya İbn Abdirraıhman el-
'Asrı bize
anlaıttı: Şihab İhn 'AJbha,d, Abdulkayıs heyetinden bir
üyenin şöyle
(18) tbn Hanbel, Musned, IV, 206.
333
dediğini iş.itmiş olduğunu bize anlattı: «Resultillah'm
huzuruna
vardille. O bundandolayı çoksevinıınişti. Bi~
(O'nunetrafında
bulunan) insanlann yanıına gittiğiım.iııde, bizim için
yer açtılar, biz
de oturduk. Peygamber bize hoşıgeLdiniz -deyip dua etti.
Sonra bize
balkaraık; «Reisiniz -ve oorum1unuz 'kimdir?» diye sordu.
Hepimiz
el-Munzir trbn 'A~z'i işaret eıttiık. O zannan
PeyıgarnJber, «Şu -yüzü
çizik mi? (Bşecc mi?)>> bUyur1du. Bu, bir eşek toynağının
selbep
ölıduğu yüzünıdeki yara izinden ddlayı ilk olarak bu
lakabın kendisine
veriMiği gün oldu. Biz «Evet» diye cevaıb verdik. O,
toplu-_
luğun develerlinin bacaklanm bağlamak ve yüklerini
çözmtek için
halkıın gerisinde kalmı:ş idi. Sonra çantaısınl
çıka,I1dı, Y'dlou1uk. el-_
bisderim atıtı ve daiha oorura, Peyıgamberin yanına
ge1ımek için' en
iyi eLbiselıerini giycli. Bu esnada Peygamber bacağmı
matmış ve
bir şeye dayanmış dIarak sırbını eğrn±ş.tiı. YÜZÜ Çizik
Adam (Eşece)
ya:klaştığmda bae.ıları yer açıp, «Eşecc, buraya!»
dediler. Faikaıt
Pey;gaırrııber -doğrularak ve bacağını çekerek; <~Buraya,
Eşecc!» buyurdu.
O zaman Peygamıberin sağ ta-raı:fına: omıdu. Do~unlren
PeygaımJber O'na merhaıba edipiltifaıt etti. Sonra O'iıa
memleketi
haıkıkmda ve ad beliroterek es-s'am, elr'Muşakıkar ve
Hacer bölgeısinin
diğer köyleri ha.kkında sorular sOr1du. Bunun üzerine
Eşecc şöyle
dedi: «Anam~baıbam saına feda ölsun, ya Resfıle1il:ah!
Gerçekıten
sen, kÖYlerim1zi bizden ıdaiha iyi -biliıyorsun»
Peygam\ber cevab
verdi: «Memleketinize ayak hastıpı ve orada uzun zaman
kalma
imkarurn o1du». Daha sonra Peyıgamber Ensara (Medine'li
Müslümanlara)
do.ğru döndü ve şöyle buyuI1<lu: «By Ensarl
Kattl.eşlerinize
ikram ediniz. çünkü Müslüman oh:n-ada size en çdk
benzeyen
onlardır. Vücutta (}1duğu c gibi ruhta da size en çOk
onlar
benziyor. Çünkü c onlar kendi is1tekleriyle, hiçbir
2Jorlama oinıaksızın,
ve (içlerinde de bir) garaz saklamalesJZm hıam'a ~~diler.
Ki bu esnalda diğer baliıları ka-tl~dilmeyi görmeden önce
İslanı'a
giırnneyi reddetmişılerdi». Sonra PeylgaIDber onlara
(ertesi gün
Aibdulka)'51ara) «Karıdeşleriniz size· ~ıl muamele
etıti'ler ve -konuk1sevetilik
gösterililer :mi?» diye 'soI1duğunda onlar şöyle -
dediler:
«,Bunlar kandeşı1erin -en iyıileriıdir. Onlar bize
yutm/U!şalk yaıta:k.
~aır, nefts yemekler ve~diler. Sabahleyin de Raibıbimizin
Kitabını,
Pey;gamberinin Sünnetini bize öğrettil,er.» Bu
Peıygaımberin hoşuna
--gitti ve bundan dolayı sevindi. SonTa! öğreİrip bilmiş
olduğumuz
şeyleDden haberoar oJmak için henbirimiız1e ayrı ayrı
konuş-
334
tu. Bunlardan.; Namazda iiahi va;rhkdan yardım dilerne
duasını
(tahiyıyat), Filmha suresini, ayrıca diğer bir iki sumeyi
keza Peygamberin
bir veya iki"tatbiıkatını (sünnetini) bilenler vardı.
Sema
O, hepimize doğru dönüp sordu: «Azıklarımzıdan hemangi
bir şey
var mı?» Topluıluk buna sevindi ve -yillilerine
dloğru'koş.tular. Her
biri biT miktar hurma getirdi ve onları bir deri yayıgı
üzerinde
O'nıun önüne yağdı. Peygarnlberin elinde, bir arışından
uzun, iki
arşıından kısa bir değnek vaırdı. 'Bununla :işaret ederek
«Bu huıma
çeşidine ta'dM mu diyorsunuz?» buyUııdu. «E~t~) dedik.
Bir diğel"
yığın için (,Ya bu Sırfm mı?» buyurdu. «Evet» dedik. «Ya
buna
Bami mi diyıoIisunuz?» Biz «Evet» dedik. O zaman O;
«Gerçekten
bu hurımalaınnızın en i'Yisi ve en faydalısıdır.»
buyutdu. Ravi-dedi
ki «Seya:ha:timizden döndüğümüzde bu cinsten mümkün
olduğu
kadar Çlok diktidc ve en fazla onu sevıd'ik. Öy:leki
humıa dtkimlerimizin
en büyıük kısmını teşkil etti ve hurmaılanmız bami oldu.
O zaman başkan"ı.inı:z Eşecc şöyle dıiyerek'söz. aklı:
«Ya ReswaUa'h!
Toprağımız ağir ve ağ<l1çsızıdır. Biz. içecekleriımizi
içtiğimizde renklerirniz
kuruyıor, karınıarınız büyüyor.» O zaman Pey;gamber şqy-
. le buyurdu: «Sukaıbağı denilen kaplarıda, ne de
topraKtan yapıl.
mış kaplarla oyularak yapılan odun kaplarda içmeyiniz.
İyisi mi,
ağzı kapah tulumlarda içiniv) Sonra el-Bşecc ~ik.i
avucunu birleştirer~k-
«Ya ResulaN.3'h, bimz (,şaraib) .iç.rnemiıze izin ver»
dedi.
Peygamber :bu~ııdu ki : «By Eşecc, -ıb~tiş.ik
av-..ıçlannı göstererek-
size bu kadar verirsem ~«çob demek isteyerek ellerini
bir" .
ıbiırıi~den ayınp- :00 kaıdar içeceksılliİz. O derecede
ki sizden biri·
niz saI1hoş olursa, kılıcıyla bacağıııı kesmelk için
yeğenine dioğ,ru
gi!der.» GeT'Çe.k1den heyette Benu 'Useyı" kaıbiJes>İooen
el-Haris isiJllr
li biTi vardı ki bir içki gecesinde gittiği eVideki bir
kadına karşı
konuşırımş, davet eden evin fer-dIlerinıden biri de ayağa
kalkaraık.
bacağını loosmişti. Söz sırası ,kerrdisirr:ıegelen el-
ıHarts şöyle dedi:
«Allah'ın mucize olarak Peygamberine gösterdiği bu şeyi
Peygamberin
söyledi@ni i~ittiğimrle bir dbise parças~y:la baca'ğımı
örtü-
yordam» (19).
Bu belgeler vazilitırlar ve Peygamberin uzun zaıman DQğu
Ara·
bi'8!tan'da kall:dığını keSlinQikJle ifade ederler.
(L9..} t'bn Hanbel, IV. 206-7. .
;
335
-1974 Ekiminde (Şevıva! 1394), Suudı Ara1biıstan'ın doğu
taraflarının
petrol kaynağı olan bu bölgesinde seyahat etme şansına
sahip oldum ve bazıları isim değiş,tiren sıözlronUlsu
yerleri ziyar'et
edebiJdim..B,uralarda petrol işletmesi manidarıdı'r:
Biraz önce 'zikredilen
rivayette, zifmenmiş küp ve kapların bu bölgede 14 asır
önce kullanıldığı anlaşılıyıor (20).
. Hz. Muhammed'in bu böLgeye seyaihat etme gayesini. izah
için
İbnu'l-Kelbi'ntn meşhur Risale Fi Esıvaq e1-'Araıb'ına
başvuralım:
İşte İbn Hablb'in el-Muhaıbber'ine güııe (21) uzun bir
rivayetten
bazı iktibaSllar (22). '
«Oradan (I:ıumet el-Cendel'den) Hacer'deki el-Muşakkar'a
gidiHyor,du.
O'nun panayın cumade'l-ahirıe'ninbirinden ayın sonuna
kadar
si.i.riiyordu. İranlı.lar denizi geçerek mallarıyla araya
geliyorlardı.
Sonra bu fuar, miilteakip senenin aynı dönemine kadar
kapa-
:nıyordu. Abdulkays ve Temim kabileleri buraya ~omşu
i,diıler. Fakat
bu fuarın başkanları yalnız Temimderıdıen, Mumzir İbn
Sava'·
mn oymağı olan AJbdullah İbn Zeydoğulları kolundan
çıkıyordu.
Onları tayin eden İran krallarıdır: Yanİ' Hfre.deki
NasroğUllları
ve Uman'daki el--Mustekbiroğulları hanedanı. e1"Muşakkar
panayırının
başkanları oraıda Dılmetu'l-Cenıdel kralları gibi
davranıyor
ve onıları vergiye (öşre) bağlıyorlardI. Tacirıler
arasından kim oraya
gitmek isterdiyse Kurey:şlilerıden refakatcı arardI.
çünkü oraya
Mudarların arazİıSirri ''geçmeden' ciaşı1mıyıorıdu.
(Kureyşiiler de Mudar'in
bir 'kıolunu teş,ktl ederdi). Ticaretlerine gelana; bu,
orada
mülamese (biri diğerine dokunmak.) ve hia:mhama
(homurdanmak,
göğüsten bir gürüd.tü çıkarmak) vasıtasıyla oluYDrclu. ])
().
(20) Şu makaleme de bkz.: «La connaissance mU!slum~ne du
petrole au
moyen age (Ortaçağda petrol ~JTIdaki müslüman bilgisi)",
franee
Islam, Paris, No: 96-97 ve 98-99, 1975. (Türkçe
tercümesi: '«Orta-
çağda Müslümanlann Petrol Hakkındaki Bilgileri», Prof.
Dr. Muhammed
Hamidullah, Tercüme: Dr. İhsan Süreyya Sırrna, Diyanet
Gazet&si,
1 Ağustos 1.<J7Ş, s. 1, 15); Fotoğraflı aynı makale
hakkında: "Sur
les traces du Saint Prophete dans son vayage en Arabie de
rEst
(Doğu seyaha1.'inde .Hz. Peygamberin izleri üzerinde)>>,
France-Islam.
No: 93-95, 1975.
(21) s. 263-8. .
(22) Tam tercümesi için şu kitabuna bkz.: Le PropMte de
I1slam, sa vie
,et son oeure, 2. baskı, paragraf: 1593 (Türkçe
terciimesi: İslam Peygamberi
Hayartı ve Eseri, Türkçesi: M. Said Mutlu, Doç. Dr. Salih
Tuğ,
İstanbul, 1969-1388, A. Sait Matbaası, II, 202-4).
336
· kunmak, hareketle .gösterm:ekıti: Alış.-veriş anlaşması
için biIıbirine
parımaJlciarını göstermek1e yetiniliyar ve iki, taraf
fiille uyu-
şunıcaya kadar tek keliıme sÖylenmiyıordu. Homurdanmaya
gelin.
ce bu, şayet alıcı aldatıldığını iddia ederdiyıse yalan
üzere -yemin
yaprlmaması içindi. (Metin burada biraz anlaşılınıyar).
Sonra
Uman'da: Surbar panayın. Ayın 20'sinıde SUJhar'a ulaşmak
için Recebin
birinci güınü el-Muşakkar tenkediliyor,du. Panayır orada
beş
WÜn sÜciiyQrdu. el~Culanıdi İbn el-MUlstek!bir de orada
vergiler toplaııdı.
Daıha sonra, Ar:aıbistan'ıa::ı. en büyük iki liman
şehrinden biri
olan Daiba panayın. Tacirler batıdan olduğu gibi doğudan
da, Sinid'·
den, Hinıd~den, Çin'den oraya geliyonlardı. 'O'nun
panayın recelb
ayının son günü oluyoııdu.
- ontarın ticari muameleleri orada arz ve kabul' yoluyla
(pazar,lık)
oluyordu. el-Cu:lindi tbn el-MusteldJi-r, tamamen Suihtır
panayırınıda
olduğu gilbi orada da onları veııgiye ba~ıyorıdu. O
orada,
diğer yerilerıdekıi krallar 'gibi da:vıranıyordu. ıı
:Biraz önce görüLdü ki, Hz. Muhaımmed'in el~\1uşakkar'da
bulunması,
tam A'Ynu'z-Z~e'ıde olduğu gibi İ(bn Hanbel tarafından
kesin olarak doğrulanmıştır. Hasılatı 30 bin dirhem
değerinde olan
Zara'nın valisi (marzuıban), haı1ife Hz. ömer devri İslam
tarihinde meşhurdur. Bugün Zara'mn buhmduğu bu müref·
feh vahada, belki Suhar ve Daba'.ya kadar gelmeden önce
~ey;gamberi
ceZlbeden bir panayır oLması gerekir ki bu sonuncu Daba
fuan
bölge panaylıllarının en büyüğü idi. Diğer k'\)'IIla:klaT
arasında ayrıca
el~Mes'ft,dt tarafından doğnılanan bu panayıırda Çinmerin
bulunması,
Peygamberin meşhUr hadisinina:sh hakkıında şüphe bı
rakmaz: «İlim aramak için Çin'e kadar gidiniz.» Bölge
İslam'a girdiği
zaman P.eygamberin Daba içip 'hususi bLr idareci tayin
ı;ıtmesi
olayım izah için, beLki Peygamberin Daıba ile ilgili
şahsi mal&n:a·
tmda sebep aramak ıazımdır.
8. Habeş!sf.an'a Seyahat:
O'nun Habeşiistan seyahati daıha az kesin ve, büyü:k
öIçiide
tahırnine dayahdır. Mekkeliler Haheşistan'ı zıiyaret
ettiği gibi (22/
A) Habeşliler de siiJııelcii olarak ticaoret için
Mekke'ye gidiyorlardı.
Tam bir niza:m ve adalet sebebiyle bu işler Neeaşi
kraIlığıİlda çok
(22a) Bkz. Yukanda zi'kredilen «~-tıılf» makaleme.
337
lütufkar bir şöhret bırakmııştl. Şu halde İslla!ııı'ın
biıdayetiınde,
Mekkeli hemşehrileri tarafından zulme marfız kalan
mümi:rıler için
Peyıgamberin, bir melce aradığında yalnu Habeşistan'ı
düşünmesinden
ve İbn Hişaım'a göre (s. 209) onlara Habeşi:stan'a
gitmele.
rini tavsiye etmesinden dolayı !,ıayret etımemeliıyiz.
«Çünkü orada,
hiç kimsenin zulmedilmediği bölgede bir kraıl
hükımediyıor, der.
Bu bir hakikat illkesidir. Allah işleri
kdlayılaşt:ı:.rmcaya kadatl
orada k,alınız.» -
Habeşistan'a hareket eden iJk. Mekkeli müslüman
gruplaI1ôan
birinde, başkan olaraik, Peygamberin yeğenIerinden biri
oIl.an Ca'-
fer tbn Ebi TaJ.ib buİunuyor.du. Necaş.i'ye gönderilen
Peygami~rin
mektuplarından birinde çok mam·dar olan şu cümleyi okuruz
:
,«Sa:na, amcarmn oğlu Ca'fer'i gönderiyorum. O yanına
geldiğinde
onları (çoğulolarak) misafi.rliğine kabul et ... » (23).
Kaynakların bu konuda susmasına ra~.en, bu mektubun
Habeşistan'a
hicret zamanına ait ve Ca'fer'in, bu takıdim ve tavsiye
mektubunun taşıyıcısı olduğu kaçmıJımaz oor sonuç-
oluyor.
Bundan, Peygamberin, Nedıışi'yi şahsen ıtanıdığı sonw::u
çı
karılamaz mı? İşte bunun için, tanınmayan birine bir
diletkçe ve
insani bir maksatla bir -rica yerine, mezkfır mekrubun
oldukça
içten ifadelerini d4şünelim.
Peygamberin; bazan Arapça eşa'nlamhsının ymue, (geminin
kira parası) «nolis; navlun» hakkında yabancı denizcililk
kelimelerini
kullanmış olması durumu, daha az güvenillen, bunurJa
birlikte
takviye edici ve tamamlayıcı muayyen bir değeri olan bir
delildir (24). Ben şahsen, Peygamberin bu seyahat
esnasında Bizans
gemisiyle Bab e1-Mendeb boğazıhı geçmiş olabileceğini dü.
şünüyorum. Buna tekrar döneceğiz.
ı,şte, 40 yaşında İslam'ı teıbliğe baışlamadan önce Hz.
Muhammed
hesabına işaret edi1en seyahatlar. Belki zaman
sınırlandınlabilir
ve burJar; maddi hayatıtan soğumaya, beş yıl sonra da
ila.h!
vaıhiylere yol açan murakabe için dini inzivaya kendıini
venneye
başladığı zaman olan 35 yaşına kadar ki döneme
yerleştirilebilir.
(23) Bu mektupla.şma haıkkıncla daha faz.la tafsllat için
«Le Prophete de
l'Islam 2. baskı,paragraf: 496497, kitaıbıma bkz.
(24) Krş. Sah1hu'l-Buııari, 3/44, vs..
338
Bu Seyahatlerin Bazı 'Sonuçlan:
Biraz önce gördük ki Hz. Muhammed iki defa Bizans
ülkesine
(FiHstıin'e) gitti. Şayet daha önce bahsettiğimiz naul
(gemi
kirası.. yük ücreti) kelimesinin bir deniz seyabatinden
kaTmış olması
gerekirse, sıcaik banyto manasmda diımas kelimesinin (25)
hU: kara yolculuğu ile ilgili olması gerekir. Deve
sırtında u:tun ve
yprucu bir seyahatten sonra, Suriye-FiJiSıtin'de bir
hamamda duş
yapmak ne zevklidir!
Hayat hikayesiniın O'nun ağzına koyduğu bazı Farsça
kelimeler,
Doğu Arabistan'ın, ~hatta Yemen'in- İran kolonilerındf'ki
s'eyahatinden ikalmış olabilir. tbn Mace'ye göre (26) bir
gün öğle
namazından sonra Peygamber, sahabisi Bbfı Hureyre'nin
gayr-ı '
tabiı bir şekilde otuımuş olduğunu görıdü. Peygamber O'na
sordu:
( .JJ.J~~') (Fars:ça: Kanım mı ağınyor?). BuM.ri'nin
kendisi de (27) naklediyor ki 5. yılda, hendek muharebesi
esnasında
ashabınrlan biri Peygamberi yemeğe davet ettiğinde O
yüksek
sesle herkese şöyle ilan etmişti: i~......
,.sJJ..a..:>o.li ,~,~ w'
(Cabirr sizin için bir su·r yani bir ziyafet hazırladı).
Oysa ziyafet
manasında burada kullanılan «sur» kelimesi Pahlevı bir
ke1limemr.
Biz «Jı!J>..4 J t. 1.>......);1 L..Jbj) sözlüğünde (
maddesinde şunlan okuruz :
)
.. sur,
~~4...:;..i~~_,
ljwlo- 'f-t
u.J}..:4~·v~I.J.f~:U.J'.JJ'- • U'),-...~-,.
. u~) J ,_ı ~) \..~: \OJ~) J J-
(25) Krş. eı-Buhiirl, 60/2'4, vs. Şarihler ittifakla b'u
kelimenin rfuni, grek;
çe oldu~u belirtirler, belki mennos'un arapçalaşmışı.
(26) Sunen, T~bb Bölümü, paragraf: 10, No: 3458.
(27) 56/1.88.
339
Aynı şekilde, PeıygamJber tarafından telaEfuı. edilmiş
taklıdi
bir kelime olan ( i:§ i:!- )(Kal]: kab<) el.,Burharl (28)
tarafından
Farsça .kabul edilir.
Daha önce bahsetmiş o~duğumuz ( .J~' ) (11IauJ, nol~s)
kel'ia:rı.esinin
mıenşei, O'nun Haıbeşistanseya:hıaıtine bağlı olmuş
olahiiıir.
Şu .rivayet daha erııteras'andli- (29):
Ha'beşiistan~ai:1~ eden MekkeH
müıslümanlar, bir 15 senclilk zaman sonuınida, Memne'ye
varmak
için geTi -döndükıleııin!de, aI1a1annıda HalbeşİiSltan'da
doğmuş çocuklar
vardı. Bu gruptanbir küçük kıııa Pey,gaınılber süslü ,bir
eIbilse
gösterdi ve O'n.a şöyle dedi: ( \;..- ~...... ) (Saıml
sana. el..Bu~
hari bunun Ibbeşoe'de «güzel gıiizel» manasıila
geldiğini: ila.·
ve edıeır). (30) Kıas.ik a1imler, Kur'an',da birçok Ifu~
kelime buldular.
Burada tafsi1ata dalmaksızın, hatlıdatırnak makısadıyla,
Zebaniye
(31) kelimesinin Mla Amarik dilinide «muhafız» manasına
kullamldığını söyleyelim. Halbeşiıs1ıan halkından diğer
bir çeşIt ma~
lumeM şu ri'Vayette bulunuyor (32) : Peyıgamber belki
şaıhsi tecru·
besiylle «... Tırmiklar Habeş bıçağınm işini görürler.»
buyurdu.
(23) 56/188
(29) Krş. el.Huh€ni, 56/188.
(30) Hatırlatmak için ilave edeyim ki Peygamberin
hayatını yazan bazı
yazarlar (1:bp. Hişam gibi, s. 221) başka Habeşçe
kelimeler de zikrederler,
fa'kat Hz. Muhammed'in ağ.ıından değiL. Gerçekten onlar
di·
yorlar ki Me1cll:e Müşriklerinden bir heyet, kendisine
sığınan Mek:k:eli
müslümanlann geri, verilmesini Neeaşi'denı isternek için
Habeşi'Sıan'a
gktiklerinde kıral bunu reddetti ve müıtecilere şöyle
hitab ederek
te:mınat verdi: Siz benim yanımda şüyfı.m (hiÜr)sünüz.
Bana, sizi
onlara teslim etmem için bir daıbr (da~) altın dahi
verseler ben bunu
is~ernem.
r,....:J' ,. U-J~ r~,.....lı , j\)
,:"./b i ...,. '."ı j ~I,,) \ 1......~J t. U ,:aa ~,
( . ~'J5: : " U~
(31) Kur'an, 96/18.
. (32) Krş. el-BuhArl, 72/1S/3.
340 .
«Efsaneler ve Dogmalar», «İbadet», «jBayramlıar», «Hac
Ziyaretleri»,
«nini Binalar», «Yeni Moderni:zım» gibi bölümJeri içine
alan
bu el kitabı, sonunda her bölüm için ayn bir
bibliyografyayı da
içine aLmakıtadır ki orada, öteki dinleaıe ayrıLmış
bulunan bibHyogtafyanın
zenginliği yanında İslama ayrılan. kısım Batılı birkaç
,hslalDOlog -ki onların en önemlileninıden çoğu dahi
zikredilmemiş-
un adından başkasını ihtiva etmeınıekle oldukça cılız
olarak
dikkati çekmektedir. -
Her 'şeye rağmen, A. Cuillier'nin Manuel de
Sooiolige'sine ek:
olarak yayınladığı 84 sahifelik bu kitapçık, pek çok
Jayıdalı malumat
ve bibliyıüğra.fyayı içine alan ve bu balkımdan da Din
Sosyıolojisi
ile uğraşanların kütüphanelerinde bulundurm<!ıdan
yapamayacakları
önemli bir eserdir
Bu mesaj çok uzun. Gönderilmedi.
Mustafa Şallı
19:29
Mustafa Şallı
dergipark.ulakbim.gov.tr/atauniilah/article/viewFile/.../
1020004427
Mustafa Şallı
19:32
Mustafa Şallı
T.C.
ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ
İLÂHİYAT FAKÜLTESİ
Sayı: 9, Cilt: 9, 2000
HICRI TAKVIM VE TARIHI ARKAPLANI
Prof. MUHAMMED HAMIDULLAH*
Çev. Dr. Kasım ŞULUL
1 Hicri takvim1
, nesî’in uygulanması sonucu elde edilmiş olan Mekkî
Kamerî-Şemsî takvimin doğrudan
halefidir. 1931’de Axel Mober’in2
nesî’ konusunda yaptığı araştırmalardan sonra şüphesiz
yeni kaynaklar daha
kullanışlı hale gelmiştir. Son üç ay hariç3
Hz. Peygamber (s.a.v.) hayatının tamamı takvim hususunda
eski usûle
*
Makalenin orjinal ismi: The Islamic Calender and its
Historical Background, “al-Ilm”, Universty of Durban-
Westeville, Cemaziyelevvel
1406/Ocak 1986, VI, 10-25.
Bu makalenin aslı, A.B.D Michigan Üniversitesinde Ağustos
1967’de 27. Oryantalistler kongresinin “Yakın Doğu ve
Islem” konulu II.
oturumunda tebliğ olarak sunulmuştur. Kongrede münazara
devam ederken Prof. Hans Kruse’un önerisiyle, Hicri
tarihleri Miladi
takvime çevirmek için yeni bir cetvelin hazırlanması
teklifi kabul edildi. Ve bu tarihleri çevirme işleminin
Prof. M. Hamidullah’ın
makalesinde belirtilen prensiplere göre elektronik
makinalarla ve astronomik verilere uygun olarak yapılması
gerektiği önerildi. Daha
sonra aynı öneri Prof. Grunibaum tarafından açılış
oturumuna sunuldu ve oy birliği ile kabul edildi.
1
Ilerde göreceğimiz gibi hicri takvim, Hz. Peygamber’in
(s.a.v.) vefatından sadece altı yıl sonra benimsenirken,
miladî takvim Hristiyanlar
araasında Isa Mesih’in doğumundan tam 900 yol sonra
kullanılmaya başlanmıştır (bkz. Grosse Brockhaus, s.v.
Aera; Caetani, Anali dell
Islam, I, 348-349).
2
In German, an-Nasi, Lund, 1931, Taberî (I, 1250); Sahavî
(el-Ilan bi’t-Tevbih, s. 138-139) ve diğerlerine göre
“hicreti esas olarak
tarihlendirme”, Beyhakî’nin geniş açıklamalarının tersine
Hz. Peygamber (s.a.v.) zamanında hicretten hemen sonra
kullanılmaya
başlandı. Tamamen bu konuyla ilgili olarak nesî hakkında
yapılan yeni çalışmalar ve kaynaklar için şu makeleme
bkz. RSO, Roma, XL,
1965, s. 57-69: “Original de lettre du Prophete Kisra.”
3
Nesî’ tatbik edilen sene ile, nesî’siz aylar birbiri
üzerine çakışınca, diğer bir ifadeyle Kamerî takvim, hiç
bir nesî’ ameliyesine ihtiyaç
göstermeksizin güneş takvimindeki aylar üzerine intibak
edince Hz. Pepygamber hicretten 10 yıl sonra Zilhicce
ayında (631) veda
haccında nesî’e ve “artık yıl” uygulamasına son verdi.
Hz. Peygamber (s.a.v.) veda hutbesinde konuyla ilgili
olarak şöyle diyordu: “Ey
insanlar! Nesî usûlünü tatbik etmek küfürde aşırı
gitmektir. Kafirler bununla sapıtmışlardır. Onlar bu bir
aylık (zamanı) bir sene
kutsiyetsiz (yani eşhuru’l-hurum dışında alelade bir ay)
sayarlar; gayeleri, Allah’ın eşhurü’l-hurum’dan saydığı
(ayların) birbiri arkasına
akışını zahiren muhafaza etmek ve Allah’ın eşhurü’l-hurum
dışı saydığı ayları bunun içinde (yani mukaddes gibi)
göstermektir’ (Tevbe
suresi, 9/37). Şimdi zaman (takvim), Allah’ın yeri ve
gökleri yarattığı durumuna dönmüş bulunuyor (yani nesî
uygulanan sene ile,
nesî’siz aylar birbiri üzerine çakışmış, diğer bir
ifadeyle Kamerî takvim, hiç bir nesî ameliyesine ihtiyaç
göstermeksizin o yıl tam güneş
takvimindeki aylar üzerine intibak etmişti).
“Gerçek şu ki; Allah, yeri ve semavatı yarattığı zaman
ayların sayısını 12 olarak takdir etmiştir.” “(Tevbe
Suresi 9/36). Bu dört aydan üçü
peşpeşe gelir: Zilkade, Zilhicce ve Muharrem, Ayrı ve tek
olan öteki ay ise, Mukadar kabilesinin Recep ayıdır ki
bu, Cemaziyelahir ile
Şaban ayı arasında bulunur. Dikkat edin! Tebliğ ettim
mi?.. Ey Allah’ım sen şahit ol! (Ibn Hişam, es-Siretü’n-
Nebeviyye, Mısır 1936,
IV, 251).
Diğer kaynaklar için bkz. el-Vesâikü”s-Siyasiyye (no:
287/a) adlı çalışmama yina bkz. Blachere in Melanges
Massignon, I, 223-249.
Vâkıdî el-Megâzî’sinde ve Müslim Sahih’inde veda
hutbesini nakleder. Metinde dikkat çeken “Mudar
kabilesinin Recep ayı” ifadesi
Süheylî’nin, er-Ravdu’l-Unûf, II, 351’de açıklanmıştır.
Süheylî, Rabia kabilesinde Recep ayının Ramazan ayandan
iki ay sonra
olduğunu ifade eder. Bu, umre zamanına veya Mekke’ye
yapılan haccü’l-asgarla işaret olabilir.
göre geçirdi4
. Bu sebeple, yeni bilgiler gün ışığına çıktıkça veya
yeni yöntemler bulundukça iki takvim
arasındaki münasebet noktaları araştırılmalıdır.
2. Azrakî gibi bir çok eski kaynak5
takvimde nesî’ uygulamasının başlangıçta Yemen
kabilelerinden
Kinde’nin elinde bulunduğunu, bu vazifenin daha sonra
Kinane kabilesinin Kalammas ailesine geçtiğini iddia
eder. Fakat kaynaklarımız bu konuyla ilgili tarih
vermezler. Birûnî’ye göre6
nesî’, takriben Islâm’dan 200 sene
önce Mekke’de Yahudi’lerden alınarak uygulanmaya
başlanmıştır. Fakat maalesef Birûnî, verdiği bilgiler
için
kaynak belirtmez. Ben, ileri sürülen bu tesbitin yanlış
olduğunu düşünüyorum. Aşağıda açıklandığı gibi nesî’,
Islâm’dan 400 sene önce başlamış olabilir. Diğer taraftan
şunu gayet iyi biliyoruz ki; Yahudi metodu kendine has
değişik ve karmaşık unsurlarıyla, son derece sade olan
Arap metodunu hiç etkilememiştir ve aslında Arap
metodu ile Hammurabi formülü arasında çok daha fazla
yakın benzerlikler sözkonusudur.
3. Nesî’ vazifesinin başlangıçta Kinde’nin elinde olması
bizi şaşırtmamalıdır. Olinder’in7
“Akil el-Murar
ailesinin Kinde krallığı” üzerine yaptığı incelemeler
genişleme aşamasında Kindelilerin Bizanslılara ve
Perslere
rağmen Suriye ve Irak’ın bazı topraklarını ele
geçirdiklerini açık bir şekilde ortaya koymuştur. Ibn
Ishak’ın elMegâzî’sinin
Fas yazması8
Tubba’nın Mekke’ye girişini ayrıntılarıyla tesvir eder.
Azrakî, nesî’ görevinin Kinde
kabilesine geçmesindeki asıl sebebin Malik b. Kinane’nin
Muaviye b. Sevr el-Kindi’niin kızı ile evlenmesi
hadîssesi olduğunu inandırıcı bir şekilde açıklamıştır.9
4. Yine de biz. Kinde’nin nesî’ vazifesinin Akıl el-Murar
sülalesi zamanında ortaya çıktığından emin
olamayız. Çünkü Wustenfeld’in “Genelogische Tabellan” ine
göre, Malik b. Kinane ile Islâm’ın doğuşu arasında
13 kuşak ve Muaviye el-Kindi ile Islâm’ın doğuşu arasında
17 kuşak bulunmaktadır. Bir kuşak 30 yıla tekabül
ederse 13 kuşak 390 ve 17 kuşak 510 yıla eşit demkektir.
Iki tarihin aritmetik ortalaması 450 yıl yapar. Bu tarih
olsa olsa Kalammas ailesine işaret eder. ve biz nesî’
vazifesinin Mekke’de Kinane’ye geçmeden önce
Kindelilerin aynı vazifeyi ne kadar süre icra ettiklerine
bulmuyoruz.
5. Winckler10 ve Beeston’un11 Güney Arabistan takvimi
üzerindeki çalışmalarına rağmen, Yemenlilerin
takvime gün veya ay ilave etme (nesî’) işlemini nasıl
yaptıkmlarına dair bilgilerimiz oldukça yetersizdir.
Mekke’de Kalammas’ın uyguladığı formüle gelince, yıla
ilave edilen 13. ayın zamanı hususunda farklı bilgiler
bulunmaktadır. Bazıları,12 nesî’in (yani ay takvimine bir
Kamerî ay ilave etme ameliyesinin) her yıl tatbik
edildiğinden bahsederler; bu, nesî’in ileri sürülen
Kamerî yılı Şemsî yıla eşitleme amacını ve mevsimlerin
4
Her ne kadar bu Kamerî-şemsî takvim uzun bir süreden
beri kullanılmakta ise de takvimin başlangıç noktası
milli önemi sahip her yeni
olayla değişiyordu. Habeşistanlıların Mekke’ye
saldırdıkları yıl (senetü’l-fil = fil yılı) Hz. Peygamber
(s.a.v.) zamanında tarih başlangıcı
olarak kullanılırdı. Aslında bu ifade doğrudan Hz.
Peygamber’ın (s.a.v.) doğum yılı nı ifade eder. Hadîse
göre, Abdulmüttalib’in vefatı
(Belazûrî, Ensabu’l-Eşraf, I. 41), Ficar savaşı, Hişam b.
el-Muğire’nin vefatı, Kabe’nin yeniden inşası (Ibn
Asakir, Tarih Dimeşk, I, 20),
Hilfu’l-Füdul cemiyetinin faaliyete başlama tarihinin (el
Mes’udî Tenbih ve’l-Işraf, s.186. Mısır bsk.) tarih
başlangıcı olarak
kullanıldığına işaretler bulunmaktadır. Yine Taberî (I,
1253), Sahavî (s. 146-149) ve Ibnü’l-Cevzî’nin Telkih’i
(vr. 3/ab-, Paris yazması,
iktibas eden Ibn Ebi Hayseme), Mekke’de Islâm öncesi
takvimler bazen Hz. Adem’in cennetten yeryüzüne
indirildiği tarihine kadar geri
gittiğine dair nakiller yaparlar. Mekke’de Ismail’in
torunlarına kadar olan zamanla ilgilenildiğine göre
Hammurabi’den beri nesî’in
takvime uygulandığı tezi ileri sürülebilir ve bu
isabetsiz de değildir. Çünkü Hz. Ibrahim Hammurabi’nin
hemşehrisidir ve Hz. Ibrahim’in
torunları nesî’nin sağladığı avantajları bilmiyor
değillerdi.
5
Azrakî, Ahbar-u Mekke, I. 188 (Avrupa bsk).
6
Birunî, el-Asârû-l-Bâkiye, s. 12.62.
7
Olunder, The Kings of Kindah of the family of Akil al-
Murar, Lund.
8
Ibn Ishak, el-Megâzî, Rabat 1976, s.29-33.
9
Azrakî, Ahbâru Mekke, I, 125. 10 Hugo Winckler,
Arabisch-Semitisçh-Orien Talisch in Miteilung der
vorderasiatischen Gesellschaft, VI, 1901-1904, s. 231-
240;
Altorientalische Forschungen, zweite Reihe, 1898-1900,
Leipzig 1901, s. 324-395, özellikle bkz. s. 351-353: “Der
interrex bei den
Sabaern”, Winckler’in, nesî devralan kimseye yani
nasi’den sorumlu şahsa “Musahhir” denildiğini açıklayan
makalesi, (oysa daha sonraki
dönemde Mekke’de takvime ay ilave eden kişi için iki ayrı
isim (Kalammas ve Nâsî) kullanılmıştır.
11 A F L Beeston Epigraophic South Arabian Calendars and
Dating, London 1956.
12 Ibn Ishak’a göre her yıl takvime artı bir ay ( 13.ay)
ilave edilird, bkz. el-Megazi s. 79 (pr.99)
devamlı aynı aylara denk gelmesini engeller. Diğer
bazıları13 ise, nesî’in her iki yılda bir tatbik
edildiğinden söz
ederler.
Bir diğer zümre14nesî’in her üç yılda bir tatbik
edildiğini, bununla beraber başka bir zümre15 daha kesin
bir
ifadeyle nesî’in (arasıra yalnız iki yıllık fasıladan
sonra bir ay ilavesi yapılsa da) genillekle her üç yılda
bir
uygulandığını belirtirler. Son iki grubun görüşleri
teknik veya astronomik açıdan ele alındığında isabetli
görünmektedir. Çünkü 30 yıllık bir devre ile 8 artık yıl
(dört yılda bir gelen 366 günlük yıl) Güneş takviminde
(365x30=10950+8) 10958 gün eder.
Aynı devrede, tamamen Kamerî olan bir takvimin1611
yılının 355 günü ile 19 yılının 354 günü
(355x11=3905; 354x19=6726; 3905+6726) 10631 gün
etmelidir. Bu sebeple 30 yıl esnasında Kamerî yıl Şemsî
yıldan 327 gün daha kısa olur. nesî’ her üç yılda bir
defa uygulanırsa, bir ilave yapılmış 10 Kamerî ay eklemek
durumunda olacağız; mesela, 4x29 ve 6x30 gün istenilen
327 gün yerine ancak 296 gün eder. Başka bir ifadeyle
30 yılın her üç yılında bir defa nesî’ uygulanmasına
ramen, 31 günlük bir fark olacaktır (Modern astronomlara
göre hesaba katılan dakika, saniye ve saniyelerin
kesirlerinin meydana getirdiği farkı bin hesaba
katmıyorum).
31 Günlük fark o kadar büyük bir farktır ki, kendilerini
tabiatın keskin gözlemcileri olarak niteleyebileceğimiz
13 Takvime her iki yılda bir ay ilave edilmesi konusunda
bkz. Ibn Habib, Munammak, s. 274; Azrakî, Ahbaru Mekke,
s. 125 (Azrakî,
Muharrem ayının 24 yıllık zaman dilimi içinde bütün
mevsimleri dolaştığını çok açık bir biçimde ifade eder.
Ebu Ubeyde, Garibu’l-Hadis
(Köprülü yazması, 378) vr. 167/a-b.
14 Her üç yılda bir, fazladan bir ay ilavesi (13. ay)
yapılırdı, bkz. Mes’udî, Tenbih, s. 218; Kur’an-ı
Kerim’in Kahf suresi XVIII./25. ayeti
şöyledir: “Onlar mağaralarında 300 yıl ve buna ilaveten 9
yıl kalmışlardır.” Ashab-ı Kehf’in mağarada 300 yıl
kaldığını anlatan ifadenin
akışına 9 yıl ilavesiyle, mağarada kalınan süre izah
edilmiştir. Verilen rakamların açılımı şöyledir: 300
Güneş yılı 109572 ve 309 tam Ay
yılı 109499 güne tekabül eder. Böylece arada 73 günlük
bir fark bulunsa da bu fark bir yıl etmemektedir. (Bazı
tefsirlerde ayette verilen
sayının zaten kamerî takvime göre olduğu belirtilir ki
müellif bunun miladî üç asra tekabül ettiğini açıklamaya
çalışmakta ve nesî’e işaret
edildiğini ileri sürmektedir. mütercim.)
15 Zaruretlere göre zaman hesaplanırken 13. ay bazen her
iki yılda, bazende her üç yılda bir defa takvime ilave
edilirdi, bkz. Birunî, elAsâru’l-Bakiye,
s.62; Makrizî, Imtâü’l-Esma, (Köprülü yazması, 1004)
üs.1727 Makrizî’nin çalışmasının bu parçası henüz
basılmamıştır.
Saded dahilinde olduğu için bu metni çevirisiyle birlikte
buraya alıyorum: ”en-Nesâ’e (çoğulu: Nesî’: Takvime gün
veya ay ilave etme
yöntemi) vazifesini Araplar için Beni Kinane’den Kalamise
(tekili: Kalammas) ailesi üstlenmişti. Hac ibadeti eda
edildikten sonra
(Kalamise’ye mensup şahıs) kalkar, halka hitab eder,
(nesî’le) ayları tehir eder (nesî’ vazifesini icra eder),
böylece her ay (genellikle) onu
izleyen ayın ismiyle adlandırılırdı. Herkes, Kalammas’ın
bu ilamını kabul ederdi. Bu uygulamanın ismi nesî’ (tehir
etme) idi. Çünkü her
iki veya üç yılda bir yılın başlangıcına bir ay ilave
etmekle tehir yapılıyordu (yani nesî’ yöntemi
uygulanıyordu). Bu da arada bulunan
zaman farkı oranında yapılıyordu. Ilk ilave (Nesî’)
Muharrem ayına yapıldı, böylece gerçek Safer ayına
Muharrem, Rebiülevvel ayına
Safer v.s. denilmek suretiyle silsile halinde yılın diğer
bütün aylarının kendi adları yerine onu takip eden
ayların ismi verildi. Sonra ayların
isimleri arasına eklemeler yaptılar. Safer ayına yapılan
ikinci nesî’ uygulamasında onu izleyen aya yine Safer
ismini verdiler (nesî’in ilk
uygulamasında meydana gelen sıralamada bu ay
Rebiülevvel’dir). Tek tek yılın her bir ayına
uygulanıncaya kadar nesî’ ameliyesine
devam edilir. Tekrar 1. ay olan Muharrem ayına dönülür.
Bu uygulamayla ilk yaptıklarına dönmüş olurlar. Onlar, bu
uygulamayı takvemde
gözlemledikleri ilaveyi ve mevsimleri belirlemek için
kullanıyor ve şöyle diyorlardı: “Falan olaydan sonra şu
kadar zaman geçti”. Onlar bu
gibi ifadelerle zamanı tarihlendirip belirlemeye
çalışıyorlardı. Bütün bunlardan sonra onlar, dört
mevsimden birinin tam bir ay önce
geldiğini gözlemlediklerinde Güneş yılının kesirlerinin
toplamını, ayrıca güneş yılına eşitlemeye çalıştıkları
kamerî yıl ile bu ikisi arasında
kalan farkıgidermek için ek bir nesî’ uygulaması
yapıyorlardı.”
Bu iktibasın bilhassa son cümlesi dikkate değer
görünmektedir. Her üç yılda bir yapılan mutad nesî’
uygulamasına ilaveten, nesî’
uygulamasından sorumlu olanlar ek bir nesî’ uygulamasına
baş vurma mecburiyetinde kalıyorlar ve her ne zaman
belirli bir ayın muayyeen
bir devresinde nesî’ uygulamasına ihtiyaç duyulsa bu
ilave, tam bir ayın eklenmesi şeklinde icra ediliyordu.
Doğal olarak bu her 30 yılda
bir kere olabilir. Çünkü 3 Güneş yılı 1095 gün eder.
Fakat 3 Ay yılı bir ilave ay ile birlikte 1092 gün eder.
Yani arada her üç yılda bir nasıl
üç günlük bir eksiklik kalıyorsa 30 yıllık bir süre
içerisinde 30 günlük bir eksiklik kalacak demektir.
Çevirisini sunduğumuz metnin
orjinali şöyledir:
16 Şimdi yapılan hesap tamamen kamerî olan bir yılın 354
gün olmasına göredir. 367.5 rakamı ise 12 aya bölündü.
Iki yeni ay arasındaki 29
1/2 günlük devre aydan aya 29 gün 6 saat ile 29 gün 20
saat arasında değişir, ortalama olan 29 gün 12 saat 44
dakika 2.8 saniye
(29.530588) dir. Bkz. Paul Couderc, Le Calendrier, Paris
1961, s. 14.
ve ay menzillerini (veya yağmur yıldızlarını) hesaplama
usûlünü çok iyi bilen Arapların gözünden bu farkın
kaçmış olması düşünülemez (Bkz. Ibn Kuteybe, Kitabü’l-
Enva).
Kaynaklarımız, üç yıldan sonra nesî’in ne zaman
yapıldığından ve ancak iki yıldan sonra yapılan nesî’in
ne zaman tatbik edildiğinden bahsetmez. Yukarıda verilen
hesaplamala neticesinde bizim, 10 değil 11 nesî’
uygulamasına gerek duyduğumuz tespit ettik. Nesî’
uygulaması, 30 yıllık devrin sonunda mı veya 30 yıllık
devrenin içine karıştırılarak mı yapılıyordu?
Mesela, ay ilave etme (nesî’) ameliyesinin icra edildiği
yolları rakam ile ifade etmek gerekirse şöyle mi
olur?: 3., 6., 9., 11., 14., 17., 20., 22., 25., 28. ve
nihayet 30 yılda nesî’in tatbik edildiği görülecektir.17
Diğer
taraftan 11. nesî’ ameliyesi sadece 30 yıllık devrin
sonunda meydana gelirse, bizim 30 yılda 10. normal ay
ilave
etme işlemini 11. Nesî’i 31. yılda ve ikinci devrenin
birinci nesî’ini 33. yılda yapmamız gerekecektir.
Zira 30. ve 31. yılda nesî’ yönteminin uygulanması yani
iki ardıl yıllar esnasında ay ilave etme
uygulaması Hammurabi 18 zamanında bilinuyordu. 31. Yılda
uygulanan nesî’den sonra diğer bir nesî’ tatbikatı
33. yılda yani sadece 2 yıllık bir fasıla içinde tatbik
edilir. Bundan sonra 30 yıllık devrenin geri kalan
kısmında
nesî’ uygulaması üç yıllık düzenli fasıllarda meydana
gelir.
6. Eğer durum böyleyse bu, başka bir problemi açıklar.
Yani müslüman tarihçilerin sıkıcı ihtilafını telif
eder. Bazıları nesî’in yeni “Ay Takvimi”ne bir ay ilavesi
ameliyesinin her yıl tatbik edildiğinden bahsederler;
diğer bazıları her iki yılda bir v.b. tatbik edildiğinden
sözederler. Yukarıdaki açıklama, gerçeğin tümünü ihata
etmemiş olsalar da, müslüman tarihçilerin hepsinin haklı
olduğunu gösterebilir. Şöyleki; tarihçilerin her birisi
uygulamanın birini dikkate aldı, onu genelleştirdi ve
nesî’, sisteminin çok daha karmaşık bir sistem olduğunu
bilemedi . Yeri gelmişken ben burada şunu ilave ederim:
Hz. Peygamber’in (s.a.v.) hayatının çeşitli olaylarıyla
ilgilenen müslüman tarihçiler tarafından verilen önemli
tarihler Mekke’de her 30 yılda 11 defa nesî’
uygulamasının yapıldığını teyid eder. Mevcut cetvellerde
verilen tarihler birbiriyle uyuşmaz, çünkü onların hiç
biri, Hz. Peygamber’in (s.a.v.) yaşadığı ve faaliyet
halinde olduğu hicrî çağın ilk 10 yılını nesî’ usulünü
önemsiyerek ele almadı.
17 Aşağıdaki tablo ay ilave etme (nesî’) ameliyesini yıl
rakamlarıyla gösterir:
Yıl Güneş Yılındaki Kameri Yıldaki Güneş ve Kameri Güneş
ve Kameri
Sayısı Gün Sayısı Gün Sayısı Yıllar Arasındaki Yıllar
Arasındaki
Itibari Ay Farkı Hakiki Fark
1 365.2422 354.36705 ----
2 730.4844 708.73410 ----
3 1095.7266 1063.10115 1 ay (32 gün)
4 1460.9688 1417.46820 -----
5 1826.2110 1771.83525 -----
6 2191.4532 2126.20230 2 ay (65 gün)
7 2556.6954 2480.56935 -----
8 2921.9376 2834.93640 -----
9 3287.1798 3189.30345 3 ay (98 gün)
10 3652.4220 3543.67050 ----
11 4017.6642 3898.03755 4 ay (119 gün)
12 4382.9064 4252.40460 -----
13 4748.1486 4606.77165 -----
14 5113.3908 4961.13870 5 ay (152 gün)
15 5478.6330 5315.50575 -----
16 5843.8752 5669.87280 -----
17 6209.1174 6024.23985 6 ay (185 gün)
18 6547.3596 6378.60690 -----
19 6939.6018 6732.97395 -----
20 7304.8440 7087.34100 7 ay (217 gün)
21 7670.0826 7441.70805 -----
22 8035.3284 7796.07510 8 ay (239 gün)
23 8400.5706 8150.44215 ----
24 8765.8128 8504.80920 ----
25 9131.0550 8859.17625 9 ay (272 gün)
26 9496.2972 9213.54330 ----
27 9861.5394 9567.91035 ----
28 10266.7816 9922.27740 10 ay (304 gün)
29 10592.0238 10276.64445 ------
30 10957.2660 10631.011150 11 ay (326 gün)
18 Paul Couderc, Le Calendrier, Paris 1961, s. 57’de
şöyle bir iddia ileri sürmektedir: Hammurabi zamanında “
13 aylık iki ardıl yıl bulmak
nadir değildir” ve Couderc bu tezini temellendirmek için
yapılan kazılarda bulunan kil levhalara yazılmış
metinlerden nakiller yapar.
Mesela, Hz. Peygamber’in (s.a.v.) doğumu, Kur’an-ı
Kerim’in ona ilk inişi, hicret sonucu Medine’ye
varışı, Bedir, Uhud ve Hendek savaşları gibi hadîselerin
yalnız tarihlerinden değil o hadîselerin olduğu günden
de bahsedilir. Biz ileride hicreti esas alan hesaba göre
hadîs ve siyer kitaplarında verilen tarihleri gösteren
bir
tablo ve nesî’ uygulaması hesaba katılmamış mevcut
cetvellere göre o tarihlerin karşılıklarını vereceğiz.
Mütevazi hesaplarımıza göre, Güneş yılı ne zaman tam bir
Kamerî ayın önünde olursa, 13. ayın ilave
edilmesi o zaman söz konusu olur. Bizim, hadîsler de yer
alan tarihler için yaptığımız hesaplama, Babil
metodunda kullanılan formülü izlersek, bu tarihlerle
uyuşur. Bu durum, yukarda bahsedilen muhtelif bütün
rivayetleri uzlaştırır.
7. Islâm’dan önce Arabistan’ın siyasi birliği yoktu.
Arabistan’da ortak tarihde yoktu ve her bir bölgenin
tarih başlangıcı olarak benimsediği kendine has önemli
olayları bulunuyordu (Taberî ve diğer kaynaklarda yer
alan pek çok malumata göre) Resûlullah Muhammed (s.a.v.)
zamanında Mekkeliler Habeşistanlıların Mekke’ye
saldırdığı yıl olan “Fil yılı’nı” olayları tarihlendirmek
için kullanıyorlardı. Arabistan’da aynı zaman içinde
muhtelif tarih başlangıçları bulunabiliyordu.
Kaynaklarımız tarih başlangıcı hususundaki bu çeşitliliğe
rağmen
herkesin Muharrem ayını yılın ilk ayı kabul eder
göründüğünü açık bir şekilde belirtirler.19
8. Hz. Peygamber’in (s.a.v.) Medine’ye hicreti komplike
bir durumdur. Müslümanlar Mekke’den
ayrılmak zorunda kaldıkları ve engellendikleri için hac
ibadetini yerine getiremiyorlardı. Haliyle müslüman
kitleler nesî’ yöntemi uyfulandığında bunu
izliyemiyorlardı. Bu hususta açık referanslara sahibiz.
Hudeybiye
barışının hicretten sonra 6. yılın 11. ayında (Zilkade)
miladî 627 yılında yapıldığını biliyoruz.20. Lakin Ebu
Yusuf 21 Hz. Peygamber’in Medineden Hudeybiye’ye 9. ay
olan Ramazan’da harekete geçtiğini ifade eder. Ibn
Kesir,22 Hudeybiye anlaşmasının Zilkade (yılın 11.)
ayında, ancak Urve b. Zübeyr’e göre 10. ay olan Sevval’de
yapıldığını (ki bu görüş Urve’den gelen şaz bir
rivayettir) nakleder. Fakat şu husus dikkate alındığında
Urve’nin
görüşü çok garip olmaz: Mutat nesî’ uygulaması sonucu
Mekkelilerin 11. ayı gerçekde Hudeybiye barışının
yapıldığı H.S. 6/627, yılın 9. ayıdır. Bir nesî’
uygulaması H.S. 6. yılın sonunda yapıldığı ve başka bir
ay ilavesi
(nesî’) ise H.S. 9. yılda tatbik edildi. Böylece Hz.
Peygamber (s.a.v.) H.S. 10/631. yılda hacca gittiğinde,
aylar
orjinal pozisyonlarına döndü ve H.S.6/627 yılda meydana
gelen 2 aylık fark zail oldu ve Hz. Peygamber (s.a.v.)
en ufak bir engelle karşılamadan, veda haccında irad
ettiği hitabesinde nesî’i ilga edebildi.23 “Şimdi zaman
(takvim), Allah’ın yeri ve gökleri yarattığı gündeki
durumuna dönmüş bulunuyor (yani nesî’ tatbik edilen sene
ile, nesî’siz aylar birbiri üzerine çakışmış, diğer bir
ifadeyle Kamerî takvim, hiç bir nesî’ ameliyesine ihtiyaç
göstermeksizin o yıl tam güneş takvimindaki aylar üzerine
intibak etmişti). Gerçek şu ki; Allah, yeri ve semavâtı
yarattığı zaman ayların sayısını 12 olarak takdir
etmiştir” (Tevbe sûresi, 9/36).
9. Zaten Mekke H.S. 8/629’da fethedildi, fakat Hz.
Peygamber (s.a.v.) H.S. 9/630’da nesî’e müdahele
etmedi, bekledi24 ve ancak H.S. 10/631’de hem nasi
uygulanmış aylar hem de nesî’ tatbik edilmemiş ayların
hesapları bir birine denk gelip uyuştuğunda, nesî’i ilga
etti. Kamerî takvimin ıslahı onun (s.a.v.) için güç
olduğu
gibi, miladî takvimdeki reform da Batı için zor
olmuştur.25 Insanlar, Papa’yı ömürlerinin 10 gününü
çalmakla
19 Taberî, Tarih, I, 1252-1253, 1256 ; Ibnü’l-Cevzi,
Telkih Fuhûm Ehli’l-Asâr (Paris yazması, arabe 734) vr.
3/b, Azrakî, s. 127; Birunî, el
Asâru’l-Bakiye, s. 60, 62; Ibn Asakir, Tarih Dimeşk, I,
37; Sahavî, el-I’lan bi’t-Tevbih, s. 143; Mes’udî,
Murucu’z-Zeheb. III, 417; v.d.
20 Bkz. Ibn Hişam ve diğerleri
21 Ebu Yusuf, Kitabu’l-Haraç (Bulak bsk.) s. 128.
22 Ibn Kesir, el-Bidaya ve’n-Nihaye, IV, 164.
23 Ibn Hişam, I. 968 (Wüstenfeld bsk.).
24 “Ve bekledi”, ifadesi Birunî tarafından
kullanılmıştır, bkz. el-Asâru’l-Bakiye, s. 63.
25 Coudrec’e (s. 34-35, 54-55) ve H. Dilgan’a göre (Hamid
Dilgan, Takvimler, s. 11-12) Miladâ takvim reformu
aşağıdaki ülkelerde şu
tarihlerde banimsenmiştir:
Roma, Ispanya ve Portekizde 4 Ekim 1582
Fransa’da Aralık 1582
Almanya ve Isviçre’de 1584
Polanya’da 1586
Macaristan 1587
Hollanda 1700
Ingiltere, Isveç ve A.B.D.’de 1752
Bulgaristan’da 1916
Yogoslavya ve Romanya’da 1919
Yunanistan’da 1923
Rusya (S.S.C.B.)’da 1936
suçladılar. Protestan ve ortadoks ülkeler: Ingiltere,
Fransa, Almanya, Rusya v.b. memleketlerde, yazılan
tarihlerde, aynı olayların tarihleri farklılık arzetmesi
sonucuna rağmen, miladî takvim reformunu kabul
etmediler.
Nesî’in ilgası ve saf Kamerî takvimin düzeltilip eski
haline getirilmesi Islâm’a bir çok avantajlar
sağlamıştır. Mesela, maliye uzmanlarına aleni ilan
yapmadan 33 yılda bir ilave yılın vergilerini toplama
imkanı
verir.26 (Keşke A.B.D. ve S.S.C.B. maliye bakanları bunu
bilebilse!) Ayrıca, Ramazan ayının büttün mevsimleri
devretmesini sonuç verdiği için, müslüman bir ordunun
Ramazan ayında oruç tutması neticesinde her mevsimde
yiyecek ve su mahrumiyetine dayanma alışkanlığını
kolaylaştırır. Bütün bunlardan başka nesî’in ilgası ve
Kamerî takvimin düzeltilmesi, müşterek sorumlulukları
kolaylaştırır; müslüman bireyin, medenî dünyadan uzak
ve sahrada yaşasa bile zamanı hesaplamasını, Ramazan
ayını izlemesini ve emredilen vakitte hac ibadetini eda
etmesini sağlar ve kolaylaştırır. Nesî’in ilgası Kamerî
takvimin düzeltilmesi, hesaplama hatalarını düzeltmek
için
tarihleri değiştirme ihtiyacını ortadan kaldırır.
11. Takvim reformu Hz. Peygamber (s.a.v.) zamanında
yapıldı, ancak Islâm tarihinin başlangıcı olarak
hicret hadîsesinin esas alınması Hz. Peygamber’in
(s.a.v.) vefatından altı yıl sonra Hz. Ömer’in (r.a.)
hilafeti
zamanında benimsendi. Kaynaklarımıza göre27 devletin
brokratik işlemlerinde resmi bir takvim benimseme
ihtiyacını ilk olarak hisseden şahıs Basra valisi Ebu
Musa el-Eşarî’dir. Yemenli birisi ülkesindeki uygulamayı
anlattı; Hz. Ali (r.a.) takvime başlangıç noktası olarak
(Iskenderiye ve Fars çağları yerine) hicreti veya Hz.
Peygamber’in (s.a.v.) Medine’ye hicretini veya Hz.
Peygamber’e (s.a.v.) vahyin ilk iniş tarihini veya onun
vefat
tarihini teklif etti; ve son olarak Hz. Osman’ın (r.a.)
teklifi, Hz. Peygamber’in Medine’ye ulaştığı ay olan
Rebiülevvel ayı değilde, Muharrem ayının ilk ay olarak
kalmasında etkili oldu. Müslümanlar Çin’den Isparya’ya
kadar takvimlerinde saf Kamerî yılı kullandıklarından
beri, tabiki aynı takvimi tarihlerini yazarken de, hep
kullandılar. Umumiyetle enternosyonal olan bir toplumun
bir gereksinimi de, değişik takvimlerin karşılıklı
muadillerini bilmektir. Hristiyan tarihin 17. yüzyılın28
başlangıcından beri, Batı irfanı uluslararası tarihin
yabancı
kaynaklarına ne zaman daha çok ilgi duymaya başlamışsa,
hicrî ve miladî tarihler için, hicrî ve miladî tarihleri
birbirine çevirme cetvelleri işte o zaman hazırlanmaya
başlanmıştır. Bildiğim kadarıyla bu cetvellerin en eskisi
Latince olup 1609 tarihinde hazırlanmıştır.
13. Açıklanamaz bazı sebeplerden ötürü29 başlangıçta
Avrupa’da bir hata yapıldı sonraki müelliflerin
hepsi bu hatayı yapanların beyanatlarını tetkik etmeden
tekrarladılar ve böylece emek mahsulü takvim
Bu Farklı ülkelerin klasik tarihî metinlerinin
mukayesesi okura güçlük çıkarabilir.
26 Hz. Peygamber (s.a.v.), ziraî vergilerin toplanması
için fiilî hasat mevsimleri vasıtasıyla sabit olan şemsî
yılı kabul etti; başka amaçlar için
ise tamamen kamerî olan yılı kullandı. Böylece vergilerin
toplanması hususunda ne çiftçiler ne de finans sektörü
herhangi bir güçlükle
karşılaşmıyordu. Bkz. M. Hamidullah’ın Le Prophete de l.’
Islam, Paris 1959, I, 266. Diğer bir şekilde ifade etmek
istersek, Şemsi takvim
ile kamerî takvim arasındaki farkları, hususiyetleri
mükemmel bilen Muhammed (s.a.v.), tabiat şartlarına, yani
mevsimlere bağlı ürünlerle,
san’atkarlar elinden çıkan imalat ürünlerini ve ticari
kazançları birbirinden gayet açık bir şekilde ayırmış
bulunuyordu. Üzerinde ziraat
yapılan arazilerde yahut “zirai mahsullerde” o, vergi
tahsiline esas olmak üzere şemsî takvim sistemini, buna
mukabil devletin diğer vergi
kaynakları için ise, Güneş takviminden 11 gün kadar daha
kısa olan kamerî takvim’i tercihen kullanıyordu. Onun bu
sistem yeniliği
sayesindedir ki her 33 senede, bir mali yıllık fazla bir
gelir mükelleflere hiç hissetirilmeden Devlet Bütçesine
aktarılmış olmaktadır (zira
Ay takvimine göre alınan yıllık vergiler her 355 günün
sonunda tahsil edilir.) (M. Hamidullah, Islam Peygamberi,
çev. S. Tuğ, Istanbul
1990, I, 985.)
27 Bkz. Taberî, I, 1250; Sahavî, s. 140-141, Ibnü’l-Cevzi
a.g.e., Ebu Musa el-Eşari’nin teklifi için bkz. vr. 3/b;
Taberî, I, 1252; Sahavî, s. 141;
Ibn Asakir, I, 33, 35, Yemenli bir şahsın (Ya’la b.
Munyah) teklifinden bahsedilir. Yemen valisinin bizzat
kendisi bu teklifi uygulamaya
başladı. Iskenderiye ve Fars takvimlerinin benimsenmesi
teklifi Taberî tarafından keydedilir, I, s. 1251Sahavî,
s.144, Muharem ayının yılın
ilk ayı olarak benimsenmesi Hz. Osman’ın (r.a.) teklifine
atfedilir. Bkz. Ibn Asakir I, 37, Kur’an-ı Kerim’in ilk
inişi veya Hz.
Peygamber’in (s.a.v.) vefat tarihi yerine hicret olayının
takvime başlangıç noktası olarak benimsenmesi teklifi,
Hz. Osman’a Hz. Ali’ye,
hatta Hz. Ömer’ gibi farklı şahıslara atfedilir. Yukarda
verilen kaynaklara bkz.
28 “Tables de convesion” (Madrid-Grenada 1946) adlı
eserinde Jiminez, P Juan de Mariana’nın De annis arabum
cum annis nostris
comparatis, tractum VIII, Colonia 1609 baskılı
çalışmasına işaret eder.
29 Hamid Dilgan (Takvimler, s. 13)tarafından verilen
izahat problemi çözer görünmektedir. Müslümanlar
umumiyetle Ay’ın hilal v.b.
şekillerinin ve menzillerinin gözlemlenmesine dayalı
“görsel ay” sistemini kullandılar fakat müslüman
astronomiciler gözlemlerinde
matematiksel amaçlar ve geçmiş ve gelecek zamanın takvim
hesapları için “teknik ay” (sene ıstılahhiyye) sestemini
kullandılar. Tarihçiler
cetvellerini müteahhir müellifler değiştirdiler, onları
ilmi muhtevadan yoksun bir tarzda Fransızca, Almanca,
Infilizce, Ispanyolca, Italyanca, Romence ve Rusça‘ya -
istisnasız- tercüme ettiler. Gerçek şudur:30
14. Batılı müellifler, hicrî takvim’in 1.,3.,5.,7.,9., ve
11. ayının her yıl 30 gün olduğunu; 2.,4.,6.,8., ve 10.
ayının devamlı 29 gün çektiğini; genellikle 12. ayın 29
gün olduğunu, artık yıllarda ise 30 gün olduğunu (Hz.
Peygamber (s.a.v.) zamanından gelen Islâm’da fazla sayı
da artık yıl olmamasına rağmen) iddia ettiler. Böylece
Batılı bilim adamları, bir Kamerî yılda 354 veya 355 gün
bulunduğunu ifade etmek isterler.
15. Bereket versin ki yeryüzünde verilmiş bu basıt hüküm
ilahiyatçılar tarafından gökyüzüne tatbik
edilmez, tabiat kuvvetleri yine de yaratıldıkları gayeye
uygun vazifeyi icra etmeye devam eder ve dünya
müslümanları tabii olgulara bağlı kalırlar, teklif edilen
basıt kurallara değil. Bundan daha garibi aynı Batılı
yazarların Kamerî yalın 9. ayı olan Ramazan’ın devamlı 30
gün olduğunu söylemeleridir ve onlar başka yerde iki
manaya çekilebilecek surette kendilerinin yazdıklarını
unuturlar (bazen birkaç satır sonra yazdıklarını
unuturlar,
mesela Couderc gibi s.74, satır 10 ve s. 75, satır 10).
Oysa müslümanlar her yıl Ramazan orucunun ne zaman
başlayıp ne zaman sona ereceğini bilmek için kafa
yorarlar. Batılıların formülü doğruysa, şu halde
müslamanların merakı neden?
16. Gerçek, ayların 30 güne münhasır olmadığıdır;
istisnasız her bir ay ya 29 yada 30 gün arasında
devridaim yapar; Muharrem de böyledir. Islâm dünyasında
1400 yıldan beri çocuklar dahi bunu bilir. Birileri
takvime müracaat ederse takriben her yıl 29 günlük iki
ardıl ay veya 30 günlük iki ardıl aya olabildiğini
görülebilir; bazı senelerde 29 veya 30 günlük ardışık üç
ay olabilmektedir.
Istanbul rasathanesi, birkaç yıl önce, hatta 30 günlük
dört ayın birbirini takip ettiğini kaydetti. Bu sebeple
gerçek bir Kamerî ay ile Batı takvim cetvellerinde ona
karşılık, gelen bir Kamerî ay arasındaki fark iki veya üç
gün olabilir. Şu husus daha vahimdir: Bir şarkıyatçı, bir
metinde hicrî yılın Şaban ayının 30 gün olduğunu
belirten kesin bir ifade gördüğünde o, Wustenfeld veya
Cattenoz’un cetvellerine müracaat eder; metinde gördüğü
bilgi ile uyuşmadığını görünce hemen müslüman
tarihçilerin tarihsel dikkat muhakemeleri yoktur ve bu
meyanda
itimada layık değillerdir demeye kalkışır. Halbuki o, ilk
önce muhtemelen cetvellerin yanlış olduğunu
düşünmelidir.
17. Fiili öneme sahip daha büyük bir güçlük söz
konusudur.Şöyleki: Yeni ayın şekil bakımından oluşumu
ve doğuşu, yeryüzünün çevresinde kendi dönüşünde gündüz
veya gece gerçekleşir. Iki yeni ay arasındaki 29 1/2
(ki onlar için yalnız bizim cetvellerimiz uygundur)
astronomicilerin teknik veya usûlî ay sistemlerini değil
de “Görsel ay” sistemini
kullandılar. Ibnü’l-Ecdabi (el-Ezmine ve’l-Eva) ve
başkaları söz konusu olan aynı “teknik ay”a atıfta
bulunurlar.
30 Pek çok cetvel arasında şunları örnek verebilirim:
Fransızca, (Cattenoz, Tables de concordance deseres
chretienne et hegrienne, 3. bsk.
Rabat 1961); Almanca (Wustenfeld-Mahler-Spuler,
Vergleichung-Stobellen, 1961); Ispanyolca (Manuel Ocana
Jiminez, Tablas’da
Conversion , Madrid 1946); Italyanca (G. Gabrieli,
Tabella Comparativa dell’era, Roma 1916); Romence (M
Guboglu, Tabele Sincronece,
Bucarest 1955) ve Rusça (VV Cybulski, Sovremenniye
Kalendari stran Blizhneva I Sredneva Vostoka, Moscow
1964) ve the Enflish
Encylopedia Brittanica, “takvim” maddesi. Yeri gelmişken
işaret edelim ki, bu cetveller Hicri Takvim’in ilk günün
16 Temmuz 622’ye (bir
kaç cetvel ise 15 Temmuz 622’ye) tekabül ettiğini
belirtmektedir. Galiba onlar, Hz. Peygamber’in (s.a.v.)
nesî’i ilga ettiği tarihten itibaren
(H.S. 10. yılda veda haccında) geriye doğru olan kısmı
hesapladılar. Araştırmalarında Mekke’de nesîin
uygulandığını gözardı etmiyen
birisine Hicri takvim’in ilk on yılını, özellikle de Hz.
Peygamber’in (s.a.v.) Mekke’den henüz ayrıldığı Hicri
takvimin ilk yılını
incelemesini teklif ederim. Yaptığım hesaplamaya göre
H.S. 1. yılın Muharrem ayının ilk günü 21 Mart 622
tarihine denk gelir. Hz.
Peygamber (s.a.v.) bu yılın 3 ayı olan Rebiülevvel ayında
hicret etti, belki de bu tarih, 20 Mayıs 622 Perşembe
gününe tekabül eder. Bu
husus bir bilgiyi, yani Hz. Peygamber’in Medine’ye 12
Rebiülevvel Pazartesi günü ulaştığı şeklindeki hadisi
teyid eder. Kaynaklarımıza
göre nesî’, Hz. Peygamber’in (s.a.v.) Hz. Ebu Bekir’i
(r.a.) hac emiri olarak gönderdiği H.S. 9. yılda (daha
açık bir ifadeyle H.S. 9. yılın
sonunda H.S. 10. yılın başlangıcında) son olarak
uygulandı. Böylece nesî’ uygulanmış aylar ile nesî’siz
aylar tekrar birbirine intibak edip
oturdu. Buna göre şunu tahmin etmek tabiidir: Nesî’, H.S.
6. yılın sonunda, H.S. 3 yılın sonunda ve H.S. 1. yılın
başlangıcından hemen
önce tatbik edildi. Bu dört tam kamerî aylık bir fark
eder. Bundan dolayı ben, hicri tarihin başlangıcı olarak
16 Temmuz 622 tarihini değil
de, dört ay daha erken bir tarihi yani takriben 21 Mart
622 tarihini teklif ediyorum. Zira 12 nesî’ uygulaması
ayların orjinal pozisyonlarına
yani sıralarına dönmeleri için gereklidir ve zira 12
nesî’ uygulaması 33 yıllık bir sürede uygulanabilir
(Kameri ve şemsî yılları birbirine
eşit hale getirmek için, yani 33 Güneş yılının 12052 günü
ancak 34 Ay yılının 12048 edebilir), Nesî’ uygulaması 33
yılda bütün ayları
dolaşıp tekrar Muharrem ayına geldiğine göre böyle iki
devir 66 yılda gerçekleşebilir. Madem ki Hz. Peygamber
(s.a.v.) 63 yaşında H.S.
11 yılda vefat etti, nesî’in devir hareketi doğumundan
iki yıl önce yeniden başlamış olmalıdır. Hz. Peygamber,
H.Ö. 53 yılda dünyaya
geldi. Kanaatimce bu tarih; 570 tarihine değil, 571
tarihine hiç değil, olsa olsa 569 tarihine karşılık
gelmektedir. Hatta ben, Hz.
Peygamber’in (s.a.v.) doğum tarihi için makul bir tarih
olarak 17 Haziran Pazartesi tarihini önerebilirim.
günlük devrelerin süresi aydan aya 29 gün 6 saatten 29
gün 20 satte kadar değişir.31 Ancak müslümanlar arasında
hicrî ayın başlaması için yeni ayın çıplak gözle
günbatımının yeterli derecede erken bir vaktinde batı
ufkunda
hilal şeklinde müşahede edilmesi kafidir. Binaenaleyh şu
hususta bir dereceye kadar mümkündür: Yeni ay,
Endonazya, Pakistan veya Mısır’da günbatımı vaktinde
bizim uydumuz ufkumuzdan geçse bile görünmeyebilir,
fakat yeni ay, Almanya, Fransa ve Batı’da kalan bütün
ülkelerin üzerinden geçerken doğar ve görülebilir. Kış
mevsiminde yeni ayın görülmesini engeleyen başka
faktörler de bulunur; mesela, Kuzey yarımkürede gündüzün
daha kısa ve güneşin daha erken batması, ekvator ve
tropikal ülkelerde ise gündüzün çok daha uzun olması
gibi.
Kaçınılmaz olarak çoğunlukla şu hususla karşı karşıya
kalırız: Kış aylarında Güneş Paris’te, Cezayir’den daha
erken doğduğu için yeni ay Cezayir’de veya Lagos’ta
görülebilir, fakat Paris’te görülmez. Sonuçta dikkatli
müslüman tarihçilerin yazdıklarında bir günlük bir fark
meydana gelecektir. Fakat onların hesaplarının
doğruluğu ve kesinliğini tabiî olgunun kuralları teyid
eder.
18. Hatırı sayılır bir Alman profesör, “hicrî takvim
takvim değildir” iddiasını ortaya attı32. Ben,
ümitsizliğe kapılmaya neden olmadığı kanaatindeyim.
Zamanımız zorlukları aşmak açısından büyük vasıtalara
sahiptir. Ben, son Dünya savaşı esnasında söylenen su
Ingiliz sloganını yani: “Bir iş zor ise biz onu hemen
yaparız; eğer o iş imkansız ise yapılması biraz zaman
alır” sözünü hatırlarım. Mesela, elektronik hesap
makinalarından ve birkaç bilim dalının işbirliğinden de
yararlanılabilir.
19. Ben, yeryüzünün enlem ve boylam noktalarından
hareketle ayın 29 veya 30 gün çektiği bölgeleri de
dikkate alarak son 1400 yılın hatta 2000 yılın her ayının
günlerini gösterecek şekildre hicrî ve miladî tarihleri
birbirine çevirmek için kullanılacak yeni ve kapsamlı bir
cetvel hazırlama vazifesini taahhüt etmemizi teklif
ederim. Yeni ayın görülebilme lüzumu-yeryüzünün boylam ve
enlem çizgilerinin bazı noktalarında bulut veya
sis bulunmasından dolayı Ay görülmese de hazırlanacak
yeni cetvelde her ayın günleri ayrıntılarıyla
verilebilir.
Bu hesaplama, bugünden başlar geçmiş yüzyıllara doğru
uzar. Hazırlanan cetvel sayesinde farklı takvimlere göre
verilmiş takvimlerin tarihleri daha güvenilir bir şekilde
öğrenilir.
20. Kongremiz kararlıkla bunu tavsiye ederse, eminim ki
UNESCO Fransanın CNRS, Almanyanın
Forschungsgemeinshaft v.b. bilimsel kurumlar cetvelin
hazırlanması için gerekli araçları temin edecektir.
Tarihçi
ve Astronomicilerin işbirliği ile yapılacak böyle bir
çalışma bütün dünya biliminin yararına olur.
HZ. PEYGAMBER (s.a.v.) DEVRI KRONOLOJISI33
Aynı meselenin başka bir yönünü halletmek için ben, Hz.
Peygamber (s.a.v.) devri kronolojisinin daha
çözülmeyi bekleyen bir çok problemi olduğunun kabul
edilmesini ümit ederim. Bu problemler arasında biz iki
grup zorlukla karşı karşıyayız:
a. Biz, Mekke’lilerin Kamerî-Şemsî takvimde uyguladıkları
nesî’ konusunda nasıl bir formül
uyguladıklarını kesin olarak bilmiyoruz.
b. Ister 29 veya isterse 30 günlük olsun her ayın
başlangıcını gösteren yeni hilallerin doğduğu gerçek ve
fiilî tarihlerinin tesbit edilmesi güçlüğü. Bu husus
önceden belirlenmezse, farklı takvimlere göre verilen
tarihlerin tam karşılıklarını bulmak imkansız olur.
Ilk güçlüğün aşılması daha kolaydır. Çünkü nesî’
hususunda sadece iki metod bilinmektedir. Birincisi: Hz
Ibrahim (a.s.) devrinin Nemrud’u olan Hammurabi zamanında
Babil’de muteber olduğu söylenen metod; ikincisi
ise, büyük matematikçi Birunî tarafından teklif edilen
metod. Her iki metod da 30 yıllık devrin bazı yıllarını
etkiler (Hammurabi’ye göre, bunlar bir kameri ay ilave
edilen 3., 6., 9., 12., 15., 18., 21., 24., 27., 30 ve
31.
yılların sonlarıdır. Birûnî’ye göre ise, nesî’in tatbik
edildiği 3., 6., 9., 11., 14., 17., 20., 22., 25., 28. ve
30. yılların
sonlarıdır).
Pratikte Mekke’de iki metodtan hangisinin uygulandığını
kesin olarak bilmediğimize göre ikisini de esas
kabul ederek hesaplanıp hazırlanan cetveller yapabiliriz.
Cetveller uzun bir zamanı kapsamaz (nesî’ uygulanmış
63 veya 65 yılı kapsar) ve iki rakam arasındaki farkın -
en azından- ilk dört yılında çok az olay olmuştur.
Kontrol
vasıtalarının yetersiz olmasının yanında tarihe kesin
olarak gün ilave edildiği noktada insan, nesî’in iki
metodundan hangisinin Mekke’de daha fazla kullanıldığına
karar verebilir. Diğer güçlüğün aşılması daha zordur.
Sözkonusu güçlüğün kendi tabiatı farklılığı meydana
getirdi. Yeryüzünün eğilimli ekseni yerküresi üzerinde
farklı zaman dilimleri meydana getirir. Zaten Birûnî (el-
Asâru’l-Bakiye, s. 65-66) yeni ayın görünebilmesinin
31 Couderc, a.g.e., s. 14.
32 B. Spuler, Der Islam, Bachelor of Divinity 38, 1962,
s.155.
33 Makalenin bu parçası Michian Kongresi’nde okunan
tebliğde yoktu, bu kısım daha sonra tebliğe eklendi ve
“Journal of Pakistan Historical
Society” dergisinde yayınlandı. Bundan dolayı paragraflar
numaralanmadı.
düzensiz olduğunu biliyordu, zira Ay’ın hareketi bazen
yavaş bazen daha hızlıdır, bazen yeryüzüne daha yakın
bazen daha uzakta olur, sadece boylam değil, ayrıca
insanın yeni ayı gözlediği noktada enlem derecesi v.b.
hususlar da Ay’ın görülebilmesini etkiler.
Bu tabiî güçlüğün aşılması için Mekke ve Medine’nin
meridyen ve paralel daireleri üzerindeki konumuna
göre hangi yılın hangi ayının 29 veya 30 gün çektiğini
emin ber tarzda göstermek için uzun sürse bile,
astronomik tabloların hazırlanması ve matematiksel
hesaplamaların yapılması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü
Ay’ın hareketlerine göre bir aylık süre her zaman aynı
değildir. Aslında, batı takvim cetvellerinde belirtilenin
aksine ne aylar aynı sürelidir ne de ardışıktırlar. 29
Günlük aylar bazen 2 hatta bazen 3 kez ardışık olarak bir
birini takip edebilmektedir. Astronomi bilginlerine göre
30 günlük ayların ardışık olarak 4 kez bile birbirlerini
izleyebilmesi mümkündür. Birûnî’nin müsbet ifadesi modern
Astronomi tarafından teyid edilir. Couderc, iki yeni
ay arasındaki 29 1/2 günlük devrenin 29 gün 6 saat ile,
29 gün 20 saat arasında değişen bir süre yaptığını kesin
olarak ifade eder, bu da ortalama 29.530588 ederki bu
hesapta sadece saatlere değil dakikalara saniyelere ve
saniyelerin kesirlerine de itibar edilir. Istanbul
Üniversitesi Astronoloji Bölümü’ndeki Türk
meslektaşlarım, iki
yeni ay arasındaki 29 1/2 günlük devrelerin ister 29 gün
6 saatlik bir süre olsun ve hatta isterse 6 saat 10
dakikalık bir süre olsun bunun periodik olmadığı, şu
halde 29 1/2 günlük devrelerin her ayı için ayrı ayrı
hesaplanması gerektiği konusunda beni ikna ettiler.
Görülüyor ki astronomi bilginlerine pek çok iş
düşmektedir. Ben ise bir astronomi uzmanı değilim
Muayyen bir olayın tarihi hakkında birinin yaptığı
ortalama hesabı esas almak üç günlük bir kayma süresi
ortaya
çıkarabilir. Fakat genelde Arabistan için özelde de Mekke
ve Medine için meridyenleri gösteren sağlıklı tablolar
hazırlanırsa halen kullanılmakta olan ve nesî’i dikkate
almayan takvim cetvellerinin ayla ilgili hesaplama
hataları
düzeltilebilir.
Bir başka güçlük ise kendi kaynaklarımızın belirli bir
olaya kendisinden çok emin bir şekilde tarih verdiği
bilgilerde bile çelişkiye düşmeleridir. Memnuniyet verici
durum şudur ki, onlar bazen tarihle beraber gün de
verirler. Netice itibariyle böyle bir ameliyye bize
Kronolojicilerin verdiği alternatif tarihlerden birini
tercih etme
imkanı verir.
ÇEVIRME TABLOSU
Resûlullah Muhammed’in (s.a.v.) doğum günü olarak ehl-i
sünnet arasında kabul gören 12 Rebiülevvel
Pazartesi günü, verilen tek tarih değildir. Aynı ayın;
2.,8.,10.,17. ve 22. günleri de doğum tarihi olarak
verilmektedir. Bazen doğduğu ay olarak; Safer,
Rebiülahir, Recep ve Ramazan ayları verilir. Ilk ve son
defa
nesî’in kaldırıldığı veda haccını 9 Zilhicce H.S. 10 Cuma
gününden başlatırsak Hz. Peygamber’in (s.a.v.) doğum
günü olarak 12 Rebiülevvel Pezertesi tarihinin isabetli
bir tarih olduğu, ve bu bilginin Astronmi uzmanları
tarafından da desteklendiğini görürüz. Gelinen bu noktada
Hz. Peygamber’in vefat tarihi olarak ya rivayetlerde
yer alan pazartesilerden birini ya da Rebiülevvel ayının
12. gününü seçmek durumunda kalırız. Pazartesi günü ile
12. günün çakışması mümkün değildir.
Şimdi deneme mahiyetinde olan tablomu dikkatinize
sunuyorum:
OLAY Hicrî Ay Takvimine Göre Miladî Güneş Takvimine Göre
Resûlullah’ın doğumu 2 Rebiülevvel 7 Haziran 569, Cuma
8 Rebiülevvel 13 Haziran 569, Perşembe
10 Rebiülevvel 15 Haziran 569, Cumartesi
12 Rebiülevvel, Pazartesi 17 Haziran 569, Pazartesi
(Hicret’ten Evvel 53. yıl)
Ilk Vahyin Inişi 17 Ramazan 22 Aralık 609, Pazartesi
27 Ramazan, Pazartesi 1 Ocak 610, Perşembe
(Hicret’ten Evvel 13. yıl)
Hicret Takviminin bşl. 1 Muharrem, Hicrî 1. yıl 21 Mart
622, Pazar
Resûlullah’ın Medine’ye
Varışı 12 Rebiülevvel, Pazartesi 31 Mayıs 622, Pazar
Hicret’ten sonra 1. yıl)
Bedir Savaşı 17 Ramazan, Cuma 18 Kasım 623, Cuma
(H.S.2. yıl)
Hendek Savaşı’nın
son buluşu 29 Şevval, Cumartesi 24 Ocak 627, Cumartesi
(H.S.3. yıl)
Vedâ Haccı 9 Zillhicce, Cuma 6 Mart 632, Cuma
(H.S.10. yıl)
Resûlullah’ın vefatı 2 Rebiülevvel, 25 Mayıs 632,
Pazartesi
8 Rebiülevvel, 31 Mayıs 632, Pazar
12 Rebiülevvel, Pazartesi 4 Haziran 632, Perşembe
(H.S. 11. Yıl)
HESAPLAMA METODU
Büyük biyografi alimi Süheylî, Hz. Peygamber’in (s.a.v.)
veda haccını Arafat’ta 9 Zilhicce H.S. 10 yılın
Cuma günü eda ettiği konusunda açık bir ittifak olduğunu
belirtir. Aynı veda haccında Hz. Peygamber (s.a.v.)
nesî’ uygulamasını kaldırdı ve üç ay sonra da vefat etti.
Nesi ilga edildiği için hadîselerin miladî takvime göre
karşılıkları oldukça kesin ve güvenilir bir şekilde
tesbit edilebilir. O halde veda haccının tarihini ölçü ve
hareket
noktası almak suretiyle daha önceki olayların tarihlerini
hesaplayabiliriz:
1. Vedâ haccından Hendek savaşının sonuna kadar (yani
Cumartesi olması hasebiyle Yahudilerin
çarpışmak istemedikleri gün olduğu nakledilen H.S.5.
yılın Şevval ayının son gününe kadar) 5 yıl, 1 ay ve 9
günlük bir zaman mesafesi vardır ki, bu zaman zarfında
düzenli olarak 2 yılda bir nesî’ uygulamasından ibaret
Hammurabi sistemine göre hareket edilirse, 2 ay eklemek
gerekecektir. Bu işlem neticesinde 5 yıl, 3 ay, 9 gün
gibi bir zaman dilimi ortaya çıkar ki bu da toplam 1868
eder.
2. Hendek savış ise, Bedir savaşından (17 Ramazan H.S.2)
3 yıl, 1 ay ve 12 gün sonra nihayete ermiş ve
bu süre içinde aynı sisteme göre iki nesî’ ameliyesi icra
olunmuştur ki bu süre toplam olarak 1163 gün eder.
3. Bedir savaşının son bulduğu günden Resûlullah’ın
hicretten sonra Medine’ye girdiği tarih olan 12
Rebiulevvel’e kadar 1 yıl, 6 ay ve 5 günlük bir zaman söz
konusudur ki bu da 536 günü tekabül eder.
4. Hz. Peygamber’in (s.a.v.) Medine’ye varışından 2 ay,
12 gün evvel ise Hicret Takvimi’nin başlangıç
tarihi olan 1 Muharrem düşürülmüştür ki bu zaman aralığı
da 71 gün eder.
5. Ilk vahiy bundan 12 yıl, 3 ay, 13 gün önce (Süheylî ve
diğer en iyi kaynakları izlersek 17 Ramazan’da)
nazil oldu ve bu zaman zarfında dört nesî’ ameliyesi
tatbik edildi. Böylece bu 12 yıl, 7 ay, 13 günlük devre
toplam 4472 gün eder.
6. Cebrail’in (a.s.) Hz. Peygamber’i (s.a.v.) ziyaret
edip ilk vahiyleri getirdiği bu tarihten 40 yıl önce Hz.
Peygamber (a.s.v.) doğdu. Daha ayrıntılı rakamlarla ifade
edecek olursak 40 yıl, 6 ay ve 5 gün önce 12
Rebiulevvel tarihinde doğdu. Bu sürede 15 nesî’
uygulamasıyla 14798 gün eder. Bütün bu merhalelerin nihaî
toplamı 22908 gündür. Toplam rakamı, haftada 7 gün olması
hasebiyle 7’ye bölersek 4 gün kalır. (22908:7=3272
hafta + 4 gün). Binaenaleyh Hz. Peygamber (s.a.v.)
gerçekten Pazartesi günü dünyaya teşrif ettiğine göre,
veda
haccı da bir Cuma günü başlamış olacaktır.
Buraya kadar her şey normal seyrinde görünür. En çok
kabul gören rivayete göre, Hz. Peygamber H.S.
11. yılın Rebiulevvel ayının Pazartesi günü vefat etti.
Ancak Süheylî, bunun imkansız bir şey olduğunu bundan
tam 800 yıl önce farketti: Ya Veda haccı cuma günü oldu,
ya da vefat Pazartesi 12 Rebiulevvel’de gerçekleşti;
kombinasyon ne olursa olsun ikisinden birisi doğru
değildir. Üç aylık süre, veda haccını ve vefatı
birbirinden
ayırır; Zilhicce, Muharrem ve Safer ayları her biri ister
29, ister 30 gün veya biri 29, diğeri 30 gün münavebe ile
çeksin hesaplanacak olursa, bu ihtimallerden hiç biri, 9
Zilhicce Cuma’dan itibaren 12 Rebiulevvel Pazartesi
tarihini vermemektedir. Öyleyse bu iki tarihten birinin
yanlış olması gerekir.
Süheylî ve ondan daha eski diğer bazı kaynaklara göre
Rebiulevvel ayının biri, sekizi vs. şeklinde başka
başka tarihler rivayet edilmiş olsa bile, Hz.
Peygamber’in (s.a.v.) vefat tarihi olarak 2 Rebiulevvel
Pazartesi günü
daha güvenilir bir tarihtir. Bütün bu tarihler arasında
yanlız 2 Rebiulevvel ve daha sonraki bir tarih olan 9
Rebiulevvel tarihleri Pazartesi gününe denk gelir, şu
şartla ki o yılın bütün üç ara ayları birbirini takiben
yani
ardışık olarak 29 gün çekmiş olmalıdır. Böyle bir durum
ise arasıra meydana gelir. O hüzün veren vefat olayı
Veda Haccı’ndan 80 gün sonra bir Pazartesi günü
gerçekleşti. Fakat birisi çıkar da 12 Rebiulevvel
tarihini kabul
etmeme hususunda direnirse geriye vefat olayının Perşembe
olduğunu kabul etmek durumunda kalırız.
SONUÇ
Hem bir tarihçi hem de hakikati arayan tarafsız birisi
olarak herhangi bir hadîsenin Pazartesi veya bir
başka günde meydana gelmesi benim için aynıdır. Zira
bütün günleri Kadir-i Mutlak olan Allah yaratmıştır. Bir
astronomun bu meseleye eğilmesini ümit etmekle birlikte
bizim mütevazi hesaplarımız ilk dönem Islâm
kaynaklarının verdiği tarihleri teyid eder.
Hz. Peygamber’in (s.a.v.) yaşadığı devir hususunda elde
bulunan Batı takvim cetvellerine güvenilmez.
Zira onlar Mekke’de, ayrıca bütün Arabistan’da bilinen ve
hac’da nesî’i ve Kamerî-Şemsî takvimi dikkate
almamışlardır.
Özetliyecek olursak:
OLAYLAR
HICRÎ AY TAKVIMINE MILADÎ GÜNEŞ TAKVIMINE
GÖRE
GÖRE Benim yaptığım hesaba göre Batıya ait
konkerdanslara
göre
Resûlullah’ın doğumu
2 Rebiulevvel H.Ö.53 Pazartesi 17 Haziran 569 Pazartesi
569 veya 570
veya 571
Ilk vahyin inişi
17 Ramazan H.Ö.13 Pazartesi
22 Aralık 609 Pazartesi ?
Hicret takviminin
başlangıcı
1 Muharrem Hicrî 1. Yıl
21 Mart 622 Pazar
15/16 Temmuz
622
Perşembe/Cuma
Resûlullah’ın
Medine’ye varışı
12 Rebiulevvel H.S.1. Pazartesi
31 Mayıs 622 Pazartesi 24 Eylül 622
Cuma
Bedir Savaşı 17 Ramazan H.S. 2 Cuma 18 Kasım 623 Cuma 13
Mart 624 Salı
Hendek savaşının son
buluşu
Şevval’in sonu H.S.5 Cumartesi 24 Ocak 627 Cumartesi (29
Şevval’e göre) 23 Mart 627
Pazartesi
Vedâ Haccı 9 Zilhicce H.S.10 Cuma 6 Mart 632 Cuma 7 Mart
632
Cumartesi
Resûlullah’ın vefatı 2 Rebiulevvel H.S.11 Pazartesi
25 Mayıs 632 Pazartesi
28 Mayıs 632
Perşembe
Cetveller, tabloda verilen son tarihin sorumlusu
değildir. Biraz önce belirttiğimiz gibi biz, o yılların
Medine’sinin meridyenleri için sağlıklı tabloların
hazırlanması beklentisiyle, 29 günlük nadiren vuku bulan
üç
ardışık ay olgusunu istemediğimiz halde gerçekleşmiş gibi
kabul ettik.
http://dergipark.ulakbim.gov.tr/uluifd/article/viewFile/5
000018113/5000018403
|
Yukarı dön |
|
|
ferdiayan Ozel Grup
Katılma Tarihi: 28 subat 2007 Yer: Turkiye Gönderilenler: 80
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
KUTLU DOĞUM / PEYGAMBER a.s. IN NEBEVÎ TEVELLUDÜ
HAKKINDAKİ TÜM GÖRÜŞLER :
Miladın 569uncu senesi
569 rakamı Ahmed Cevdet Paşanın Qısas-ı Enbiya vet
Tevarihil Hulefa adlı kitabında geçer. Aynı ismli kitapta
bu rakamın 571e çevrildiğini hayretle görmüştüm.
610- miladi 40 yıl denerek= Güz 570
20 Nisan / 12 rebiu evvel
20 Nisan 571 Pazartesi= 12 / 9 rebiu evvel rabia ula
civarı /kadær hilal orijinal kameri - 53
bunu -51 yazmak nedir.
Menzil Menazil KONAKLAR Takvimine göre 20 Nisan , Ağustos
ayı imiş. Canopus / Kutlu Doğum / Suheyl yıldızı
27 Temmuz 571 Pazartesi_19 Ocak 572 Salı tarihınde
geçmiş.
Muharrem ayında doğdu
10 Muharrem aşura gününde doğdu.
Safer ayında doğdu.
28 Saferde doğdu denmedi.
2 / 3/ 8 / 10 / 12 / 17 cumua / 22 rebiu evvelde doğdu.
Rebiu evvelin son 10 gününden 1inde doğdu.
Fil Olayından yaklaşık 50 gün veya 50 ila 55 gün
sonra ya`ni babası öldükten 2 ay kadar sonra veya Fil
Olayından 3 ay sonra doğdu.
Fil Olayı , Muharremin bitmesine 13 gün kala pazar günü
olmuş.
Pazarı 17 Muharrem olarak yazıyorlar ki bu bile net
değil.
LAMNENS miladi 580 demiş.
Diyanet İşleri Başkanlığı = D.İ.B. önce 20 Nisan sonra 17
Nisan ya`ni önce Pazartesi sonra cuma demiş.
Rebiu ahir / rabia sani ayında doğdu.
Recep veya Recep-i Mudarr=RameZandan 2 ay sonra 11inci
Zulkı`de ayında doğdu.
MUHAMMED HAMİDULLAH 17 haziran 569 Pazartesiye ma`qul
tarih olarak önerebilirim demiş.
Fil Olayı üç yüz kırk yedi veya 552 veya (555ler) 570
veya Halid bin Velidin dedesi MuğiraNİN ölüm yılı olan
-53 (hilale ve orijinale göre / nesi'-ekleme-erteleme
olmaksızın 571-572dir).
Fil Olayından sonra geçen 12 ila 40 yıl arasında doğdu.
Fil Olayı 540+40=580.
İSA MESİH
25 Aralık = 1582den 1900e 10+1+1+1=13 gün farq= 07 Ocak
veya 19 Nisan / Pesah veya 20 Mayıs veya 14 Nisan /
Fısıh+ 6 ay
1 Ocak 1 pazartesi tarihı değil cumartesi olmalıdır ve 1
Ocak 0 Perşembe ve 1 Ocak -1 Çarşamba olmalıdır.
MİLADİ denen TAKVİMDE sıfır yok !?
Ademin yaratılışından !? 2242+1626=3868+1716=5584 yıl
sonra (veya 5583 sene sonra 5584üncü senede) doğdu.
+1inci yılı milad alırsak takvim 5 yıl faZLe ya`ni
miladtan sonra +6ncı yılda doğdu.
-4te doğdu.
Zodyak Kuşağı=miladtan önce -8 / -7de doğdu.
m.ö.334+7 ay-65 /
Miladtan sonra Asr-ı Saadetten önce
Ashab-ı Kehf [309] yıl mağarada yattı.
10 Tışri -3761+1656 (657/istinsah 1657)=Tufan
Tufan 6ıncı veya 7inci ayın 17sinde bitti. 7inci Recep
ayının 10unda başlayıp 155 ? gün sonra 18 Zilhiccede gemi
durdu / 10 Muharrem aşura gününde gemiden çıkıldı.
İsaya benzer denen 1i m.ö.150 civarında / miladtan 1
buçuk asr kadar önce yaşamış.
m.ö.21 (0ı yıl alırsak) m.ö.20de İmparateur Oktavyusun
41inci yaşında Roma Olimpiyatlarının 194üncüsünde (her 4
yılda 1 yapıldıysa 193x4=772=İlk yarış m.ö.792 olur.
-673lerde Romada 4ü 31 ve 6sı 30ar gün olan 10 aydan ve
304 günden oluşan takvim ve 353 / 354 / 355 günden oluşan
AY TAKVİMİ kullanılmış...)
Romanın kuruluşu m.ö.750ler+753=m.s. 1
İsa Mesih [30] yaşındayken Sam bin Nuh dirilip
4 bin yıldır bu mezarda yatmaktayım ... demiş.
miladı 0 dersek GÜNEŞ / şemsî hisâba göre 0+30=30dan
4 bin yıl öncesi milatdan önce 3 bin 970 eder.
TEVRATa göre Sam, Tufandan sonra 500 yıl yaşamış.
m.ö.3970+500= miladtan önce 4 bin 470 eder.
571 ? den 440 / 540 / 600 / 930 / 963 / ortalama bin yıl
önce 30+3=33 veya 0+80=120 yıl yaşamış.
Adem[in 200 ? yaşında peygamber olmasın]dan 6 bin yıl
sonra KUTLU DOĞUM veya risalet (gönderildi).
Tufan Ademden 1656 / 2242 / 2260 ( / 2252 / 2256) yıl
sonra oldu.
İbrahim m.ö. 1263 !?te doğdu. 5608-3337=5594-
3323=m.ö.2271
5584-2271= 3323 etmez.
İbrahim , 160+3 / 175 / 200 yıl yaşadı.
Nemrud , m.ö. 2 bin yüz lerde veya m.ö. 1630larda
yaşamış.
m.ö.[2286da] 38 yaşındaydı.
HIDR İLE İLYAS 6 Mayısta arafatta buluştu.
İSKENDER / ZULQARNEYN m.ö. 3114te yaşadı.
Uc bin Unuk Tufanda 4 bin veya Musa döneminde 3 bin
yaşındaydı.
Fir`avnın 400 yıl başı bile ağrımadı.
HANGİ FİRAVUN en az 4 yüz yıl yaşamış.
Ramses IInin saltanatı m.ö.1304_1237 veya m.ö.1279_1213.
İlyas , miladtan 9 asr önce yaşadı.
Musa m.ö.1913 veya 9 Nisan 1495 veya 1447 veya 1346 veya
1200lerde Muharremin 4ünde Kızıldenize girdi ve 10
Muharremde Kızıldenizi geçti veya Rebiu evvelde geçti.
Musa 5608 (622-2893-3337)den 3868 yıl sonra 120
yaşındayken öldü.
İbrahimden 7 yüzyıl sonra Musaya TEWRAT indirildi.
622-2893-3323/3337=m.ö.5608 / 5594
5608-2256=5594-2242=m.ö. 3342 değil 3352 eder.
5608-5594=5584=0 değil m.ö. 24 / 10 eder.
m.ö. 24 veya m.ö.10 +569uncu sene= m.s. 569 etmez.
Fir`avna ilk tebliğınde Harun 83 ve Musa 80 yaşındaydı.
40 yıl çölde durduğuna göre 80 veya 80+40=120 ifadesi
yanlış olabilir.
Adem 5584-1122de İdris+360 /365.
Adem-4333=Davud
Musa+493+11=İşmuil ve sonra Davud.
Adem 930 / 936 / 940 / 960 (nin-40) / bin+bin=2bin.
ADEM zaten 40 yaşındaki bir suret ile yaratılmış. O halde
Cennete 40 yaşındayken girdi ifadesi yaratılışından 40
yıl sonra değil yaratıldığı sene olmalı.
|
Yukarı dön |
|
|
ferdiayan Ozel Grup
Katılma Tarihi: 28 subat 2007 Yer: Turkiye Gönderilenler: 80
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Adem , cinnlerden 22 bin yıl sonra yaratılmış.
İblis , uzun 1 müddet / 70 bin yıl ibadet edip sapmış.
A.C.A.nın Cinnler Alemi adlı kitabında Cinnlerin Adem
a.s.dan milyonlarca !? yıl önce yaratıldığı yazılı.
|
Yukarı dön |
|
|
ferdiayan Ozel Grup
Katılma Tarihi: 28 subat 2007 Yer: Turkiye Gönderilenler: 80
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Suleyman , hicretten bin 400 yıl önce yaşamış.
HİCRÎ KAMERÎ olarak h.ö.1400= (0ı yıl alarak)
m.ö.736_Mart 735tir. 622-1400=m.ö.778 eder. O kitapta 800
etrafı olarak yazılı.
''Vedâ_Kemâl Haccında H.K.10da yaşı kadær= 63 ? kurban
kesti , geri kalan 37 ? deveyi sonra kesilmeleri için
emanet bıraktı.''
İbrahim, Nuhun vefatından bin 143 yıl sonra doğmuş.
Nuh , Tufandan sonra 60 / 350 /40+950=990-1781=791 yıl
yaşamış.
MAHMÛD FELEKÎ PAŞA
H.K. 10dan 63ü çıkartıp h.ö. orijinal -53 ve 9 rebiu
evvel ve 20.04.571 demiş. Saymaya 1den başlıyarak (başını
da sonunu da sayarak) ya`ni parmak hesabı ile ise -53
olur. Ancak saymaya 0dan başlıyarak ( ya başını ya sonunu
hesaba dâhıl etmiyerek) ya`ni matematiksel hesap ile -10
, Hicret senesi denen H.K.1den 9 yıl sonrası olduğu için
63-9= hicretten önce -53 değil -54 olur.
HAMİDULLAH ,
27+7+27+27+ (6 ayda 1 hafta ekleme ile)...=365=354+11
hesabına göre söylemiş olabilir.
Ancak 28 veya 29_30 Safer veya 01_02 Rebiu Evvel
H.K.11 olan tarihe 12nci ve 1inci ve 2inci ayların 3ünü
de 29ar çektiyse 2si olur 1i 2si 8i ve 12si şeklinde
başka başka ifadeler var. 9u cuma+80 gün demiş. AY
aylarının 9u cuma+90_93 gün=12si pazartesi olmaz
alıntısını yapmış. Bunu tespit eden Suheylînin RawZı Enf
/ Unuf adlı kitabında 20 Nisan / 12 rebiu evvel rivayeti
var imiş. Bunu Feleki Paşa ile alâqalandırmak hatâ ve
gereksiz.
Ders kitabına 2yi ya`ni 25 Mayıs 632 Pazartesiyi 12 rebiu
evvel olarak yazmışlar. 94 gün öncesi olan 21 Şubat 632
Cumaya 7 zilhicce (12 rebiu evvel-94=5/6/7/8 zilhicce) 10
ve HUTBE OKUDU 8inde ve 9unda Hacc yaptı ve 9unun cuma
olduğuna dair hesap yanlış şeklinde ifade yazmışlar. 08
Haziran 632 Pazartesi değil de neden 25 Mayıs
yazdıklarını bilmiyordum. M.`Âsım K.ın Büyük İslam Tarihı
adlı kitabında 13 Mayıs 632 Çarşamba ikindi vakti öldü
yazılı olduğunu ve ''GÖKTE AY GÖRÜNMEZ. RAMAZAN VE
BAYRAMLAR KARIŞIR'' rivayetini biliyordum. Ağustos
1967=H.K.1387de 17 Haziran atıldıktan sonra 1979larda 4
ay üst üste 30ar çektiği için 1 gün fark ma`lum ve
coğrafî mecbûriyet !? 4er gün fark olmuş.
İLK VAHY / KADR GECESİ : 27 Recep olarak da rivayet
edilmiş. VAHYde RAMEZAN geçer. Güz Yağmurları=19 Eylül_27
Kasım. 26_27 Ramezan -13 tarihı , 22_23 Ağustos 610
Cumartesi_Pazar. Pazar+40 gün=Cuma. Pazartesiden 39 gün
sonra ya`nî 40ıncı gün cuma.
Salih SURUÇun ödüllü siyer kitabında H.K. Şevval 1de
PEYGAMBERİN 53 değil 55 yaşında olduğu yazılı.
Yine aynı kitapta 8 ve 15 ve 12 değil 4 rebiu evvel H.K.1
pazartesi yazılı. HERKES ONU OKUYORda 26 Safer HQ 1e
Pazartesi denirken 26 Saferden 11_12 gün sonrası olan 8
Rebiu evvele Pazartesi !? yazılmış. H.Ö.13+11 o kitapta
10 yıl sonra 3üncü yıl anlamında olmalıdır. İsra ve
Mi`rac , h.ö.1de veya h.ö.3te (11inci senede) veya
Hicretten 1 buçuk (18 ay yazan da var) yıl önce Recep
ayında olmuş. Rebiu evvelden 18 ay öncesi orijinale ve
hilale göre ramazan olur.H.K.8de Mekkenin fethınde TAKVİM
1 / 2 ay gerideymiş. Yahud Tebuk seferinde 1 ay ileride
imiş. Nesi' uygulamasında AYLARIN ORİJİNALİ , sahtelerine
göre ba`Zan ileride ve ba`Zan geride mi oluyordu yoksa
ORJİNAL AYLAR sâhtelerinden / ekleme AYLardan sürekli /
hep / dâimâ ileride mi oluyordu. Hamidullah ,
4 kebîse / nesi' yapıldı bahanesiyle 15/16 Temmuz 622
Perşembe_Cuma-116/117 gün=21 Mart 622 Pazar+2 ayı 30ar
dedğine göre o 4 ayı da 30ardan alsaydı 31 Mayısa 72nci
gün ve 12 rebiu evvel demezdi. Zaten gah 116/117 gah 120
demiş olur yaaaa. Aynı şey'i 3 AYı 29ar çekti derken de
yapmış. Tüm hesap zaten baştan yanlış. Hesaplar şaşmış
1967den sonra. Niçin. Uydurma iddia atıldığı için
olmasın. 17 Haziran , günümüzde Çölleşmeye Karşı
Mücadele. ÇÖLDE YEŞEREN FİLİZLENEN VE KÖKLENEN HAZRET_İ
İSLAMA KARŞI A.B.D.nin oyunu olmasın. Hem 08 hazirana
12si deseydi. Hem 2si rivayetinin pazartesiye ve 9unun
cumaya denk geldiği kesin değil ki. Hem 2si rivayeti tek
rivayet değil. Mâdâmki RamaZan dolayısıyla tüm aylar 24
yılda bütün mevsimleri geziyordu. Nasıl olur da -53ün
karşılığı olsa olsa 569 olsun. Zaten eklemesiz hilal
sisteminde mevsimleri 24 yılda dolaşmakta. Eklemesiz 27
/ 28 günlük menzilde bu daha da mümkin olmakta. Ya`ni 24
yıl ifadesi , önemsizdir yaaaa. Ders kitabına 2 !? yi 12
yazmışlar yaaaa. Hem 25 Mayıs 632den tamm 63=365x63
öncesi 17 değil 10 Haziran ve 08 Haziran 632ye göre ve
rebiu ahırin 4üncü pazartesi günü olur. Buna göre
reğaibte ana rahmine düştü+283 gün=12 rebiu evvelde doğdu
ifadesi ile rebiu ahirde doğdu veya teşrik
tekbirleri=9_13 zilhicce+283 gün=ramazanın sonları kadar
ifadesi ve rebiu evvelin son 10 günü ifadeleri `aynı
anlamda olabilir. 24 Haziranı ister 71inci gün al ister
27+7+27+ 12nci gün=ncı gün al , farq etmez.
GÖKTEKİ AYDA 27 değil 28 menzil olduğuna göre TABÎ`ATIN
KESKİN AVCILARI dediği `Araplar , neden 27şerli hesap
kullanmış olsun yaaaaa. 28+7+...28+7 (Muharrem ve Recep
ayları 35er ve diğer aylar 28er gün=28x13+2tane ekleme
7=378=27x14.
27x13=351
351+14=365.
1 yıl 52 hafta diyoruz ancak 1 GÜNEŞ yılı 365,2422dir
ya`ni 365 gün 5 saat 46 dakika kadardır. 52 tamm hafta
364 olduğuna göre ... 28x13=364+2 ekleme ay=378.
Hicrette 53 yaşındaysa 1 yıl halal ve 1 yıl haram saymak
vahyine göre 2 yılda ve sürekli ekledilerse h.ö.53ten
h.ö.1e 27 ekleme ki 6 ayda 2 kez ekleme olduysa 27x2=54
ki 54x7=378.
Rivayetlerde ayın 34ü diye bir şey' yok yaaaa.
Hamidullah ise sürekli 2 yılda 1 eklemek , aynı mevsilere
denk gelmesini engeller demiş. VAHY NE DİYOR.
ALLAHIN SÖZÜNDEN DAHA DOĞRU veya ilahÎ kelam kadær doğru
ve gerçek OLAN SÖZ VAR MI diye ALLAH SORUYOR VAHYLE.
Eğer 1inci sene ekleme yıl idiyse 2nci ay ekleme ay ise
rebiu evvel ayı 4üncü ay olan 12nci Zİlhicce ayı olur.
13 ? rebiu evvel=72 ?nci gün=05 Mayıs 570 tarihı hem
Yahudi 20 Ab / 20 Nisanıdır hem 8 Haziran 632 72nci gün
olarak 30x12=360ar gün üzerinden 12 rebiu evevl -53tür.
378er gün 8 haziran üzerinden 28 Mart 567 Pazartesi=2 ?
Muharrem ? orijinal -57 eder. FİL OLAYInı GÖRMEDİN mi EY
PEYGAMBER diye ELEM TERA (elem tesma` / duymadın mı
değil) VAHYİ var. PEYGAMBER 2+2=4 ysşına kadar Medînede
kaldığına göre FİL OLAYI YILINDA veya FİL OLAYINDAN SONRA
DOĞDU iddi`â`LARI nedir.
'' `Alî r.`a. K.V. , Fil Olayından 30 / 33 yıl sonra 13
Recep Cuma gününde Ka`beNİN içinde doğdu''.
25 / 26 Ağustos 598 Pazartesi / Salı= h.ö. orijinal -25.
Bu tarih , orijinal -24 13.7.h.ö.24=9 Ekim 599 olabilir.
Zaten H.K.40-H.K.1=39. 63-39=h.ö.24tür. Sürekli 2 yılda 1
eklendiyse hilale göre H.K.Zilhicce 10u Muharrem 11
dersek Muharrem -53 , orijinal Cemazil Evvel Cumade Ula
-56=Temmuz_Ağustos 568dir. Göktaşı=Meteor
yağmuru=Şihab=Cinnlerin Gökten Haber Çalması Olayı her
yıl 29_30_31 Temmuz=günümüzde 11_13 Ağustosta oluyorsa ve
Menzile göre Nisan , Ağustos ayı imişse ...
Son 5 ekleme =H.K.2 ila H.K.10da yapılmış mı bilmiyorum.
Ancak VEDA HUTBESİnde HARAM AYALARI ERTELEMEK KONUSU DA
=10 Zilhicce cumartesi ? tarihınde geçtiğine göre
yapılmış olabilir. Ancak 10uncu veya 11inci ayın 12nci
aya çevrildiği ifadesi doğru ise Zilhicce -1 , Muharrem
veya Safer H.1 olur ki S.S.un kitabında Hicret+7
ay=RameZan yazılı. Rebiu evvel+7 aY=orijinale ve hilale
göre 10uncu Şewwal ayıdır.
''Cemazil Ahir H.K.3=Ekim 624'' yazılmış.
orijinale ve hilaliu bedre göre Ekim değil Kasım_Aralık
624tür.
13_14 Temmuz 620 pazar_Pazartesi , Mi`raç değildir=07 ?
Zilhicce -3tür.
AişeNİN ölümü , takvime 676 yazılmış 13.7.678 ? olmalı
değil mi. 11+47=ramazan H.58=679dur ...
RİVAYETLERDEKİ AYLAR , ASR-ı SAADETTE ZATEN ORİJİNALE
GÖRE SÖYLENMİŞSE NESİ' iLE UĞRAŞMAK NEYİN NESİDİR.
Hamidullah , Mekke 629da feth edildi ve Veda Haccı 631de
başladı demiş. Hacc Şewwalde başlasa 30 Aralık 631
civarında RameZan bayramında başlamış olur.
Ramazanın ilk günleri günlerden çarşamba H.K.8
10 rameZan H.8 pazartesi/çarşamba
2 ramezan H.8 pazartesi+11 gün=13 Ramezan H.8 cuma
2 ramezan (ramazanın ilk 2 gecesi / ramazandan 2 gece
geçince) H.2 cumartesi veya 8 ramezan H.2 pazaretsi veya
17si cuma ve 18i Pazartesi.
10uncu sene 11inci Zilkade ayının 20si Salı=H.ö.4.
İlk hicret , 5inci yıl=h.ö.9da recep ayında.
Mehtaplı gecede ŞAKKUL QAMER. Mehtap , Farsça ve AY IŞIĞI
demek. AYIN 13ünü 14üne BAĞLIYAN DOLUNAYdan başkasına
mehtap denmez mi.
HEr cumartesi MEDİNEDEKİ TAKVA MESCİDİNE giderdi. Neden
cumartesi. 25 Eylül=10 Tışri=13/14 rebiu evevl civarı h.1
10 Tışri oruçu. Qubâda 1kaç gün veya 10 küsur / 14 gece
kaldı.
Hicretin 9uncu senesinde !? öldü.
10 Ekim 680=10 Muharrem aşura cuma !? O tarih
çarşambadır.
10.01.aşura 61 ,9/10 Ekim Salı/Çarşamba 680dir. Cumartesi
gününde balık avlamak yasağına Yahudiler gibi muhalefet,
KERBELA OLAYInın cuamrtesi günü olduğu anlamına mı
çekildi.
''13 RamezaN h.40 perşembe ? =21 Ocak 661de cevaben
RameZanın bitmesine 17 gün kaldı.'' O devrde gökteki ay
rasad=hilal hesabına-gözlemine göre değil de 29ar 30ar
gün kuralına göre mi kaç gün kaldığı yanıtlanmış.
ANLAMI HİÇ DÜŞÜNÜLMEYEN MEŞHÛR RİWÂYET HİCRETİN BİTİŞ
TÂRÎHINİ ÇAĞRIŞTIRDI MI.
TALE`AL BEDRU `ALEYNA ... BEDR , 13üncü gün ve 14üncü
gece anlamında olduğuna göre ...
BU BASKI YANILGILARINI KALDIRSAK ...
|
Yukarı dön |
|
|
ferdiayan Ozel Grup
Katılma Tarihi: 28 subat 2007 Yer: Turkiye Gönderilenler: 80
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
17 iddiaının orijinal metnine
http://www.tibbiyelihikmet.com/2015/04/19/islam-
kaynaklarina-gore-hz-muhammedin-dogum-gunu/ sitesinden
bakabilirsiniz.
|
Yukarı dön |
|
|
ferdiayan Ozel Grup
Katılma Tarihi: 28 subat 2007 Yer: Turkiye Gönderilenler: 80
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Şimdi size PDF]ESKİ ÇAG-LARDAN BU YANA ZAMAN ÖLÇÜMÜ VE
TAKVİM
dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/37/733/9344.pdf
ADLI SİTEDEN ALINTI YAPAYIM DA SAYI SAYMAYI HESAP YAPMAYI
ÖĞRENİN DE DERS KİTABININ BENİ YANILTMASINDAN `İBRET ALIN
:
TUfan takvimi:
Astronomi bilginleri bu takvimi, Zuhal (Satürn) ile
Müşterinin
(jUpiter) bir burçta ilk birleşmelerine dayanarak
saptamışlardır.
Bu olay, "Nuh tufanı"ndan 229 yıl ve 108 gün önce olmuş.
İkinci Babil (Yeni Babil) İmparatorluğu hükÜmdarlarından
olup
Kudüs şehrini ele geçirerek Yahudileri Babil şehrinde
tutsak eden
Nabukadnezer (saltanatı: M. Ö. 605-562), Tufandan 2604
yıl sonra
tahta çıkmış. Bu hesaba göre Nuh Tufanı M.Ö.2000
yıllarında olmuş
olur. Bu ise hayalidir. Nitekim Nabukadnezer I'in tahta
çıkışı ile Makedonya
kıralı büyük İskender'in tahta çıkışı arasında bu takvime
göre
436 yıllık bir süre olduğu söylenir. Oysa ki büyük
İskender (M. Ö.
356-323)tahta, M. Ö. 336 yılında çıkmıştır. Buna göre
aradaki fark,
Tufan takviminde bildirildiği gibi 436 yıl değil, 605-336
= 269 yıldır.
ALINTI YAZIYA YORUM ve NET TESPİT:
m.ö.-605ten 2bin 604 çıkartmış m.ö.2 bin demiş.
SAYI DOĞRUSUNA GÖRE miladtan önceki yıllar nasıl
hesaplanıyor.
m.ö.605ten 2bin604 yıl öncesi m.ö.2199 ya`ni m.ö.2 binler
mi olur yoksa m.ö.3209 (0ı yıl alırsak 6ıncı ayın
17si=18.12.h.ö.3950=4.3.3209) mu olur. NE DEMEK İSTEDİĞİ
Mİ ANLADINIZ MI. KİM HAYALÎ. hepinize elvedâ`. ARTIK
SİTENİZE HİÇ1 KONUDA MESAJ TUŞLAMIYACAĞIM. Böyle ucuz
hatalar yüzünden ağır cürmlere girmeyin ÂMÎN. Her şeY'i ,
her şey'i yaratan bilir.
|
Yukarı dön |
|
|
ferdiayan Ozel Grup
Katılma Tarihi: 28 subat 2007 Yer: Turkiye Gönderilenler: 80
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
|
Yukarı dön |
|
|
ferdiayan Ozel Grup
Katılma Tarihi: 28 subat 2007 Yer: Turkiye Gönderilenler: 80
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
asr-ı saadette yıllar ya muharremden ya rebiu evvelden başlatılırmış. rebiu evvel ayında 12 tane pazartesi olamıyacağına göre rebiu evvelin 12nci pazartesi gününde doğdu demek nedir. Rebiu evvel , ilk bahar [hacc için ilk 4lü] anlamında olduğuna göre rebiu evvelin 12nci pazartesi, mesela 12 Mayıs 4329 olan 27 Mayıs 569 Pazartesi olamaz mı. 27 Safer Perşembe , 9 Eylül 622 değil de 27 Mayıs 622 Perşembe olamaz mı. 27 Mayıs Perşembe+18 gün=15 rebiu evvel 1=14 Haziran 622 Cumua. 27+ekleme7+27+... veya 28+ekleme7+28+... ya`ni Muharrem aylarını ve Recep aylarını 34/35 ve diğer ayları 27/28er gün alarak aynı tarihe ulaşanilirsiniz. Zaten 08 Haziran 632 Pazartesiyi ister 29+30+12 (30+29+12)=71nci gün olarak ister 26 Mart 632 Perşembe+28+7+28+12nci gün ister 28 Mart 632 Cumartesi+27+7+27+12nci gün alarak 06 Mart 632 Cumua=05 ila 08 veya 09 Zilhicce orijinal (eklemesiz) 10 tarihınden 94 gün sonrası olan 08 Haziran 632 Pazartesi=12 veya 13 ila 16 rebiu evvel orijinal 11e 12 rebiu evvel diyebiliriz. Menzile göre [de] 6 marta 9 zilhicce dersek 25 Mart 632 Çarşambayı 27şer günlük takvimde H.K. menzil 11in başı diyebiliriz. AY ayları 353 ve 354 ve 355 gündür. 12 rebiu evvel , orijinal senelerin 70 / 71 / 72 nci günüdür. Zaten AY aylarına (KAMERÎ TAKWÎME) göre 08 Haziran zaten gerçekte AYın 12si idiyse 12nci Zilhicce AYının 9unun=arafe gününün H.K. orijinal 10da cuma olmadığını söylerim. DErs kitabında ve SEMERKAND TAKVİMİNDE 25 Mayısa 12 rebiu evvel süsü verenler , yahut TÜRKİYE TAKVİMİNDE 29 Safer /1 rebiu evvel 1034=10.12.1624ü 12 rebiu evvel anlamında 23 Aralık olarak takvime yazanlar , 13.7.678=RameZan 58i takvime 676 yazanlar , yine 20 Eylül 2015 sayfasının ön yüzüne şemsî 1394üncü yılın başı yazıp da arkasına 1392nci yıl başlıyor yazanlar .... 29 haziran pazartesi 571 (16 Temmuz 622 Cumayı 18 yaparak !? 01 Temmuz 571) yazanlar ... 622-2893-3323=622-6216= miladi şemsi hesapla m.ö.5594 veya 622-2893-3337=m.ö.5608 5608 / 5594 -5584= m.ö.24 / m.ö. 10+569uncu sene=m.s.545 / m.s. 559 olduğuna göre KUTLU DOĞUM gerçekte kaçtır. H.K.Zilhicce 10da 63 yaşında idiyse H.K.10dan 63 sene önces,i matematiksel olarak -53 değil -54tür ki orijinale-hilale göre Şubat 570de başlar. 13 ? rebiu evvel -54=05 mayıs 570 pazartesi= 20 Ab 4330dan 55 gün öncesi=17 muharrem -54tür ki Fil Olayı 570de olduysa KUTLU DOĞUM 570 olmalıdır. 25.03.632yi baz alırsak 10-63=h.ö.54 ki menzile göre 27şer gün üzerinden 12.03.-54=11 Ağustos 570=22.06.-54 Pazartesi olur ki Meteor yağmuru=gökte mehtap şenliği ifadesine uygun olur. Göktaşı yağmuru=Julyen 29_31 Temmuz=günümüzde 11_13 Ağustos. Tabî` şihap / gökten cinnlerin haber uçurmaları , illa da Julyen Temmuzun son 3 gününde oluyorsa !? 08.06.632=72nci gün 30x12=360ar gün üzerinden 05.05.570in 12.03.-53 etmesi ...
|
Yukarı dön |
|
|
mert25 Katilimci Uye
Katılma Tarihi: 19 mart 2006 Yer: Turkiye Gönderilenler: 15
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
merhaba ferdiayan,
yaptığın bu copy/paste ile ne amaçladığını anlayamadım
inan. ayrıca merak ettim acaba buraya alıntıladığın şu
yazıları bizzat satır satır okudun mu? Okumadıysan
başkaları neden okusun ki?
__________________ http://www.oltuluyuz.net
|
Yukarı dön |
|
|
|
|