Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP

erdalaltin Yazdı: Şu oruç mevzusu ne kadar kafaları bulandırmış yarabbim Allah'ım. Bu iblis hiç mi boş durmaz, yok güneşi batırın, yok çıkarın, yok sunset, yok sunrise nedir baba nedir ya derdiniz? Hiç mi isteyerek okumazsınız, yapmak için okumazsınız, Leküm ifadesini kimse mi görmez? Sizce ya, sizce beyaz iplikle siyah ipliğin ayrımının yine yaradanın teşbihi olduğunu görmüyormusunuz? İsra-79 daki gibi kalk Kuran'ına ye bişeyler namazını kıl yat, akşam da yine sence hava karardıysa aç orucunu hocam ya... Allah'ın açıkladım dediği, sağlamlaştırdım dediği(Hud-1) ayetlerini kime,ne için zorlaştırıyosunuz? Allah sabır versin baba iblisin vesvesesinden uzak tutsun yeter.

Kuranda FECR  Kelimesinin  Kok Harfleri - ف ج ر - f-j-r tureyen butun kelimlerin gectigi ayetler icin suraya tiklayabilirsiniz.

FECR KELIMESi DIGER AYETLERI 

Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP

 selam selam

 farklı bir şey sormak istiyorum , islam ülkelerinde veya müslüman yoğunluğun olduğu yaşam merkezlerinde gerek oruçu açma zamanı yada bu kritize anlar ibadet ayrım zamanları nasıl  işliyor onlarda bizim diyanetin verdiği fark sıkıntı doğuran bir hesablama ilemi yoksa daha isabetli zaman dilimi mi kullanılıyor ? bu hataları hepimiz mi yapıyoruz bu işi doğru yapan bir topluluk yok mu?

Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP

SeLaM; Alperen, Radyaman ve Dostlar

Allah C.C razı olsun inşaAllah, bu açımsamalarınız için!.

Benim de şahsi anlayışım ve tesbitlerimin bir doğrultma yahutta sağlaması gibi gördüğüm bu vermiş olduğunuz bilgileriniz için; gerçekten tebriklerimi sunuyorum..

Siyah ve Beyaz iplik bağlamında olmak üzere verdiğiniz bu bilimsel izahlar, gerçekten doyurucu ve hiç bir itiraza mahal bırakmayacak cinsten bir inceliği de beraberinde sunmakta..

Siyah ve beyaz ip olarak bizlere verilen ayet misalinden anlamamız gereken de, kontrast karakterlerin(siyah-beyaz) seçilmesi yada oku-nması noktasına tekabül etmektedir. Çorum örneğinden verdiğin "Civil Twilight" değerine yakın olarak, benim şahsi tesbitlerim arasında sadece 1 dk.lık bir zaman farkı olması beni gerçekten mutmain etmiştir(28 dk. idi). Diğer gün batımı için verdiğin örnek de, benim şahsi tesbitlerimde 35 dk. iken senin verdiğinde 27 dk. olduğunu gördüm! içimden, orucumu erken açmadığım için bir mutmainlik hissi oluştu, bu bakımdan da teşekkürlerimi sunuyorum.

Ne oluyor?

Oruca başlamada, sabah güneşin doğma saatinden (-) 27 dk. beride; sahur son oldu ve oruç başladı!

Orucu bitirmede de, güneşin batım saatine (+) 27 dk. daha ekliyoruz(asgari) oruç bitiyor ve akşam salasını iqame vaktine merhaba diyoruz!

Böylece gün doğumu ve gün batımı arasındaki ahengi de bilimsel verilerle yakalamış bulunmaktayız! Rabbimize; Hamd ve Şükürler olsun..

Katkılar için emeği geçen tüm dostlara gönülden teşekkürler ediyorum.

RZi,,, Amin

Not 1: "1.CTS=Civil Twilight"da(Gün Doğumu öncesi); siyah ve beyaz ipler seçilir! salat-ı fecr'e, nehar'a ve oruca merhaba deriz inşaAllah..

Not 2: "2.CTE=Civil Twilight"da(Gün Batımı sonrası); gece(leyl)ye merhaba diyerek! orucu sonlandırıp(ilelleyl) iftara başlıyoruz. Salat-ı işa'ya merhaba deyip iqamesini yapıyoruz inşaAllah.. 

  Ayrıca, verdiğiniz 04.10.2005 tarihi de rasat için gerçekten ideal bir tarih! çünkü, ışık ölçümlerimizde alacağımız en objektif değerler için, Ayın böylece ilk zamanlarına ve de havanın berraklığına, doğal olmayan yerleşim yerleri ışıklarına da iyice dikkat etmemiz gerekiyor.. 

Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP

compass Yazdı: farklı bir şey sormak istiyorum , islam ülkelerinde veya müslüman yoğunluğun olduğu yaşam merkezlerinde gerek oruçu açma zamanı yada bu kritize anlar ibadet ayrım zamanları nasıl  işliyor onlarda bizim diyanetin verdiği fark sıkıntı doğuran bir hesablama ilemi yoksa daha isabetli zaman dilimi mi kullanılıyor ? bu hataları hepimiz mi yapıyoruz bu işi doğru yapan bir topluluk yok mu?

Selam Compass

Sevgili kardeşim bildiğim kadarıyla halkı müslüman olan ülkelerde oruca başlama ve bitirme zamanları konusunda bir farklılık yok. İmsak vakti'nde oruca başlanıyor ve güneşin batışından 8-10 sonra da oruç açılıyor.

Tabiki bir konuda çoğunluğun ittifak halinde olması her zaman bu çoğunluğun doğru iş yaptıklarını, doğru yol üzerinde olduklarını göstermeyebilir. Bu da ayrı bir konu.

Fakat Ramazan'ın başlangıcı hususunda bile bir ittifak ne yazıkki yok. Bari bu kadar basit bir konuda ortak tavır olsun ama yok. Bu sene de halkı müslüman olan bir çok ülke (komşularımız ve bize yakın bir kısım ülkeler bile) oruca bizden birgün önce başladı. Bu durum dünya müslümanları adına utanç verici bir konu olsagerek. Bu kadar basit ama temel bir mevzuda bile ittifak halinde hareket etmekten aciz bir müslüman dünya... Bu saçmalık, bu rezillik her sene cereyan ediyor. Kimi önce başlıyor, kimi sonra. İletişimin, bilimin ve teknolojinin bu kadar ileri seviyede olduğu günümüzde Ramazan'ın başlangıcı konusunda bile, bu hususta bari ortak görüş ortaya konulamaması hakikaten esef verici.

Saygılar

Not: Tüm arkadaşlara bu mevzudaki değerli katkıları ve eleştirileri dolayısıyla gönülden teşekkürler…

Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP

selam selam

İlmin ve teknolojinin gelişmesi insanlık için bir başarı gerçi allah akıl vermiş bunu hayr da şerr de kullanmak seçimi insana verilmiş neyi seçersen o veriliyor.

Şimdi ,ramazana bir gün önce girme konusunu ele alırsak burda baz alınan gözlem hassasiyet sebebi ile ortaya çıkıyor aramızda  bir grup %1 görünümü esas alıyor bir grup %2 yi şöyle düşünelim bugün bu ayrımı yapabileceğimiz rasat tekniği dünyanın var , var ama bizde değil daha ziyade yabancılarda yani bırakın ikna olmayı bizde olmayan bir tekniğe bu anlamda insanın otomatikman ikna edilebilmesi mümkün gözükmüyor ilim seviyemiz düşük olduğu için ikna da cahillikten nasibini alıyor.          ;

Bunlar detaydı ama islam detaylarda öne çıkıyor bu bir realite neyse bu ilerde inşallah çözülür yani belki zamanı gelmemiştir .

KUR'AN DAN BİR KISTAS  ''ORTA YOLU BULMAK'' ANLAMI REFERE EDİLMELİ  AMA TERAZİ SORUNU GÜNÜMÜZ İNSANI İÇİN SIKINTI ZİRA TARAFSIZLIKTA BİR TARAF

RZİ...

Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP

selam dostlar prof Hüseyin ATAY'ın kuran araştırmaları 1,2,3,4,5 kitaplarında doyurucu b,ilgilere ulaşmıştım,bizler yaklaşık 3 senedir sahur zamanını günün ikinci aydınlığına yani tilki kuyruğu gibi dik çıkıp sonra ufka yayılan beyazlığa kadar yapıyoruz,Allah kabul etsin,

sahur zamanının belirlenmesi ve tartışılması gerekli ve önemli bir konu değerlendirmeniz dileğiyle

Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP

Selamlar,

Hazır Ramazan yaklaşmışken aşağıdaki yazıyı dikkatlerinize sunarım.

ORUCA BAŞLAMA VE TAKVİMLERİMİZ

Soru: Çeşitli takvimler, değişik imsak vakitleri vermekte, aralarındaki farkın 20 dakikaya kadar çıkmaktadır. Bunlardan hangisine göre uymak gerekir?

Cevap: Oruca ikinci fecrin doğmasıyla başlanır, akşam güneş batıncaya kadar devam edilir. Güneşin yuvarlağının ufukta kaybolmasıyla iftar edilir. Dağlık arazide bulunanlar, dağların üzerinden güneş ışıklarının çekilmesini beklerler. Bulutlardaki ışıklara bakılmaz.

Sabahleyin doğu ufkunda iki çeşit ağarma olur. Birincisi, gökyüzünün ortasına doğru uzanana, üst tarafı daha parlak, altı ufak çizgisine kadar inmeyen, ortası oval biçimde bir aydınlıktır. Bu, bir müddet sonra keskin bakışlı kimseler dışındakilerin fark edemeyeceği kadar azalır ve bazı bölgelerde tamamen görülmez olur. Bu anda ne sabah namazı vakti girer ne sahur vakti sona erer. Bununla bir dini hüküm sabit olmayacağı için fecr-i kazib yani yalancı tan adı verilmiştir. İmsak vakti yaklaşmıştır ama yemeye içmeye devam edilebilir. Bilal Habeşi bu vakitte ezan okuduğu için Peygamber sallallahu aleyhi ve selem şöyle buyurmuştur: “Bilal’ın okuduğu ezan ve dikey olarak beliren fecir sahurunuza engel olmasın, fakat ufukta enine yayılan fecir böyle değildir. [1]” İkinci fecir, doğuda gökle yerin birleştiği çizgi boyunca yayılan aydınlıktır. Bu anda yemeye içmeye son verilir ve oruca başlanır. Bununla sabah namazı vakti de girmiş olur. Bu hususlarda bütün mezhepler ittifak etmişlerdir.[2]

Takvimlere gelince, bugünkü anlamda takvim çalışmaları Tanzimat’tan sonra yapılmıştır. Bir kısım aydının batı hayranlığı namaz vakitleri konusunda da görülmektedir. Takvim konusunda kaynak kabul edilen Gazi Ahmet Muhtar Paşa bilgilerini, fıkıh kitaplarında yazılı tanımlara uygun olarak yapacağı gözlemlere dayandırma yerine Avrupalıların yaptıkları rasatlara dayandırmıştır. Fecr-i kâzibin bir Zodyak ışını, yani burçlardan gelen bir ışın olduğunu belirtmiş, bu akşamleyin de görülebileceği için ayrıca şafak-ı kâzib diye bir terim icad etmiştir. Islah-ı Takvim adlı eserinde belirttiğine göre ekvator kuşağı dışında fecr-i kazib yalnız Eylül, Ekim, Kasım aylarında görülebilmektedir. Riyaz’ül Muhtar adlı eserinde ise (s.320) fecr-i kazib’in görülemeyeceğini belirtmekte ve Dersaadet’te yani İstanbul’da fecr-i kazibin görülemeyeceğini burada görülen fecrin doğrudan doğruya fecr-i sadık olduğunu ayrıca ifade etmektedir. Paşa, bu açık ifadesine rağmen fecr-i kazib’in Zodyak ışınlarından (zıya-ı mıntaki) başka bir şey olmadığı hususunda şaşırtıcı bir ifade kullanmaktadır. Islah-ı Takvim adlı eserinin 68. sayfasında şunlar vardır: (Sadeleştirerek veriyoruz)

“Müslümanların fecr-i kazib dediği ışığın Zodyak ışığından başka bir şey olmadığını ilk defa Avrupalı bilim adamlarına haber veren, bugün İngiltere Dışişleri Bakanlığında Doğu dilleri baş tercümanlığında çalışan Redhouse adındaki kişi olup bu şahıs vaktiyle İngiliz Büyükelçiliğinde memur iken bir gün seher vaktinde müezzin ile beraber İstanbul Boğazı’nda bulunan Büyük dere Camii minaresine çıkarak gözlemlemiştir. [3]”

Fıkıh kitaplarına göre fecr-i kazib dünyanın her yerinde ve yılın her mevsiminde görülür. Her sabah üç doğuş ve her akşam üç batış olur. Fecr-i kazibin doğuşu, fecr-i sadığın doğuşu ve güneşin doğuşu. Akşamleyin güneşin batışı, kırmızı şafağın batışı ve beyaz şafağın batışıdır.

Diyanet işleri Başkanlığı ve Türkiye Gazetesi Takvimi uzmanlarıyla yaptığımız rasatlarda Türkiye’nin birçok yerinde bu üç doğuş ve üç batışı rahat bir şekilde tespit etmiş bulunuyoruz 1982 yılına kadar bu yanlış devam etmiş, Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu 21 Ocak 1982 günü aldığı bir kararla yanlışlığı kısmen düzeltmiştir.

İstanbul’da bulunana İslami İlimler Araştırma Vakfı, Diyanet İşleri Başkanlığı ve takvim çıkaran kuruluşlarla işbirliği yaparak konu ile ilgili bir çalışma başlatmıştı. Vakıf adına bu çalışmaları yürütme görevi bana verilmişti. Diyanet İşleri Başkanlığımızın konuya ciddiyetle eğilmesi sebebiyle bir hayli mesafe kat edilmişti. Fıkıh kitaplarındaki esaslara uygun bir çok gözlemler yapılmış olup kesin bir prensip konuncaya kadar gözlemlere devam edilmesine ve ondan sonra takvimlerde nihai düzenleme yapılmasına karar verilmiştir. Ancak yaptığımız bu çalışmalar bugüne kadar ne diyanet takvimine ne Türkiye Gazetesi takvimine ne de diğer takvimlere yansımamıştır.

İsteyen vatandaşlarımız oruçlarını Diyanet Takvimine göre başlatabilir ama sabah namazlarını imsakten en az 40 dakika sonra kılmaları gerekir. İnşallah önümüzdeki yıllarda bu meseleyi tamamen halletme fırsatı buluruz.

http://www.suleymaniyevakfi.org/modules/nsections/index.php? op=viewarticle&artid=69