Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.
Yunus Suresi 105
Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.
Enam Suresi 79
İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
Ali İmran Suresi 67
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.
Nahl Suresi 123
De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.
Ali İmran Suresi 95
Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
Eğer, Bora versiyonumuzda yanılıyorsak; bir insan Mâide Sûresi'nin 95 ve 97. âyetlerinde zikredilen ve varlığı onaylanan Kâbe'yi okur görür de, daha sonra Kâbe'nin aynı sûrenin 90. âyetinde onaylanmayanlar grubunda yer aldığını nasıl düşünebilir...?????
Aslında bu soru cevabını kendi içinde taşıyor ve tek başına bu soru “Kâbe”yi hırpalamaya çalışan sapkın akımın pilini bitiriyor... Bununla beraber, biz detaya inmeye devam ediyoruz...
Şimdi, yine Mâide:97’ye dönelim ve bakalım –meâlen- bize hangi bilgi veriliyor....
Diyânet Meali: 97. Allah, Kâbe'yi, o saygıya lâyık evi (elbeyt’ül-harâm), haram ayı, hac kurbanını ve (kurbanın boynuna asılan) gerdanlıkları (maddi ve manevi yönlerden) insanların belini doğrultmaya sebep kıldı. Bu da Allah'ın, göklerde ve yerde ne varsa hepsini bildiğini ve Allah'ın her şeyi bilici olduğunu (sizin de anlayıp) bilmeniz içindir.
Evet... Okuduk... Daha iyi, daha başarılı bir çeviri elbette mümkün olabilir...
Acaba, şimdi okuyacağınız çeviri –size göre- daha başarılı bir çeviri midir?????
TekKuran Yazdı:
5:97'nin iki uygun çevirisi:
05:97 Allah HARAM SİSTEMİNİN ONURUNU, yasak ayı, hediyeleri ve otoriteleri insanlar için ayakta durur kıldı. Böylece, Allah'ın göklerde olanı da yerde olanı da bildiğini, Allah'ın her şeyi bilici olduğunu siz de bilesiniz.
5.97 Allah (AV İÇİN HAYVANLARIN) AYAK BİLEĞİNİ SİSTEMİN YASAĞI, yasak ayı, hediyeleri ve otoriteleri insanlar için bir DAYANAK [kıyamen linnas] yapmıştır. Böylece, Allah'ın göklerde olanı da yerde olanı da bildiğini, Allah'ın her şeyi bilici olduğunu siz de bilesiniz.
Umarım, yararlanmışsınızdır?! Safsata çevirilerden yararlanmak ne kadar mümkünse!? :)
Gerçekten, safsata üretmenin ve bu yolla dinimize ve Kurân’a zarar vermeye çalışmanın akıllara ziyan bir örneği ile karşı karşıyayız....
Sn. Başsafsatacı, bu mesaj zincirinin başlığını koyar ve ilk detaylı mesajlarını yayınlarken karşımıza şu mantıkla geldi... “Ben kendimi Kurân’a uydurmam; Kurân’ı kendime uydururum..” ... Bu câhilâne ama asla âlimâne ve dâhiyâne olmayan sözde mantıkla, Hacc, Kâbe ve buna bağlı olan Kurân kavramları tek tek tahrif edilmek istendi...
Meselâ, bahsi geçen safsata mesaj grubunu birkaç kere okumuş olmakla beraber, “Beyt” kelimesinin karşılığının “ev” değil de neden “sistem” olduğunu anlayabilmiş değilim... Başsafsatacının mantığı dışında böyle bir anlamı geçerli ve gerekli kılacak hangi delil vardır???
Başsafsatacı ilginç bir şekilde, Safâ, Merve, Arafat için sözlükten bulduğu karşılıkları bunların özel yer isimleri oluşlarına aldırış etmeden kullanırken ve Hacc’ın da “konferans” olduğunu iddia ederken; “Beyt” kelimesi için seçtiği “sistem” karşılığını dayandırabileceği kendi aklından başka bir kaynak bulamamış...!!! :))
Daha ilginci de var.... :))
Konu, “Kâbe”ye karşılık bulmaya gelinci –işte orada- kıyâmet kopmuş.... Büyük mü yoksa küçük mü olduğuna –lütfen- siz karar verin... :)
Yukarıda okumuştunuz; “kef+ayn+be” kök harflerinden türediği için Kâbe+Beyt-i Harâm için şu karşılıklar icâd edilmişti... 1) Haram Sistemin Onuru 2) Sistemdeki Ayak Bileği Yasağı... :)))))) (Gülüyorum; kusura bakmayın!!) Çünkü, “kâ’b” kök kelimesi sözlükte “aşık kemiği, şeref, şan ve topuk” gibi karşılıklara sahip.....
Ancak, gördüğünüz gibi karar verilememişti... 97. Âyetteki Kâbe, “onur” mu idi yoksa “ayak bileği” mi?????
Hele hele aynı sûrenin 95. Âyetindeki “Kâbe” karşısında tamamen çaresiz kalınmış... :))
TekKuran Yazdı:
Maalesef yozlaşma nedeniyle bu ayette geçen gerçek Kabe'yi hiçbir zaman bulamayabiliriz de, ancak 2 seçenek var:
1. Kabe bir nevi hayır dernekleri gibi çalışıyordu (buraya aktarılan yardım paraları ŞİŞİYORDU) ve özel bir isim olarak kullanılıyordu. Ya da "şerefe / onura ulaşan bir hediye" anlamında, hediyenin öldürülen hayvana denk olmasını vurgulamıştır.
5:95 Ey iman edenler! YASAKLI iken av hayvanı öldürmeyin. İçinizden kim onu kasten öldürürse cezası MALLARDAN onun dengidir. YÜKSEK MEVKİ / ŞANA VARACAK bir hediye olmak üzere içinizden adalet sahibi iki kişi hükmetsin. Yahut (avlanmanın cezası), fakirleri doyurmaktan ibaret bir kefârettir, yahut onun dengi oruç tutmaktır. Ta ki (yasak av yapan) işinin sonucunu tatmış olsun. Allah geçmişi affetmiştir. Kim bu suçu tekrar işlerse Allah da ondan karşılığını alır. Allah daima galiptir, öç alandır.
2. Bu ayette de kabe ayak bileği olarak kullanılmış.
Beleğa : varmak, ulaşmak; olgunlaşmak; (bir miktar) tutmak, kadar etmek
05:95 Ey iman edenler! YASAKLI iken av hayvanı öldürmeyin. İçinizden kim onu kasten öldürürse cezası HAYVANLARDAN / MALLARDAN onun dengidir, HEDİYENİN AYAK BİLEĞİ OLGUNLUĞUNA [baliğal ka'beti] içinizden adalet sahibi iki kişi hükmetsin...
Bu teoriye göre yasak av mevsiminde avlanan kişinin öldürdüğü hayvanın değeri ayak bileğinin olgunluğundan biçilecek ve kişiye buna göre bir ceza verilecektir ya da bu kişi fakirleri doyuracak o da olmazsa oruç tutarak kefaretini ödeyecektir.
Evet! Zannediyorum çok aydınlandınız... :)
Şimdi bu âyetin Yaşar Nuri Öztürk Mealindeki karşılığına bakalım....
Mâide:95: "Ey iman sahipleri! İhramda olduğunuz zaman av öldürmeyin. Sizden kim kasten onu öldürürse cezası şudur: Öldürdüğü hayvana denk deve-sığır, davar cinsinden, kâbe'ye varacak kurbanlık bir hediye ki, içinizden adalet sahibi iki kişi belirleyecektir. Yahut yoksullara yedirme şeklinde bir keffâret, yahut buna denk oruç. Taki yaptığının vebalini tatsın. Allah, geçmişi affetmiştir. Kim bir daha yaparsa, Allah ondan öc alacaktır. Allah çok güçlüdür, öc alıcıdır."
İkinci versiyonun sonucu olarak, herhalde artık uğraştırıldığımız şeyin bir safsata olduğunu anlamamız mümkün olmuştur...
Herhalde artık önceki mesajımızda niçin şu soruyu yönelttiğimiz de anlaşılmıştır....
Semazen Yazdı:
Eğer, Kurân'da -meselâ- ismen "Pizza Kulesi" zikredilseydi; biz Kurân okuyucuları bildiğimiz Pizza Kulesi'ni mi anlayacaktık; yoksa "Pizza" kelimesinin bize çağrıştırdığı muhtemel senaryolardan mı hareket edecektik...??? :))))
Meramı mı anlatabiliyor muyum acaba??
Üçüncü versiyonda görüşmek dileğiyle......
Neyzen_Semazen
Not:Üçüncü versiyonda Hz. İbrahim ve Kâbe ilgisini inceleyeceğiz....
Eğer, Kurân'da -meselâ- ismen "Pizza Kulesi"
zikredilseydi; biz Kurân okuyucuları bildiğimiz Pizza Kulesi'ni mi
anlayacaktık; yoksa "Pizza" kelimesinin bize çağrıştırdığı muhtemel
senaryolardan mı hareket edecektik...??? :))))
Meramı mı anlatabiliyor muyum acaba??
Gayet açık anlatıyorsun Semazen.
Bu arkadaşların yapması gereken şey aslında gayet basit. Basit ama zaruri.
Kabe'ye bu ismin Kur'anın inzalinden ve Peygamberimizin irtihalinden sonra verildiğini tarihi delillerle ispatlamak. Yani bu ismin "giydirilmiş" olduğunu göstermek.
Aynı şey Safa, Merve ve diğer özel isimler için de geçerli. Bu mekanlara eğer bu adlar Kur'andan sonra verildiyse, bunun tarihi, ilmi kanıtı varsa o zaman bu arkadaşlar haklılar. Böyle bir kanıt sunamıyorlarsa demek ki hevalarından konuşuyorlar.
__________________ Yunus 105. Şu da emredildi: "Yüzünü dine bir hanîf olarak çevir. Sakın müşriklerden olma!"
Bu arkadaşlar Kur'ana da zulmediyorlar. Bunu
ayetlerin gerçek mealleri olarak sundukları uyarlanmış cümlelerle yapıyorlar.
Bakın nasıl;
05:06Ey iman edenler! Bağlılığa
duracağınız zaman yüzlerinizi ve dirseklere kadar ellerinizi yıkayın;
başlarınızı meshedin ve ayak bileklerinize kadar [ilel ka'beyn] ayaklarınızı
yıkayın. (Diyanet Meali)
Burada Kabeyn ayak bileği olarak tercüme edilmiş. Kabe değil Kabeyn...
İnsanın ayak bileğinde iki tane çıkıntı olduğundan dolayı ikili bir form
kullanılmış. Gayet anlaşılır bir durum. Çünkü kelmenin kök anlamı çıkıntı.
Demek ki söz konusu olan şey Kübik bir yapı olan Kabe değil de ayak bileği olduğunda kelime Kabeyn formunda
olacak. (Arada sesteşlik yok. Sadece Kök anlamda aynılık var: çıkıntı. Her çıkıntı aynı mı? Form farklı, anlam farklı.)
Fakat Kabe Düşmanlarının yaptığı nedir? Onlar hayvanlarının ayak
bileklerinden bahsederken Kabe-Kabeyn ayrımı yapıyorlar mı? Tabiki hayır. Çünkü
öyle yapsalar meallendirdikleri(!) ayetleri teorilerine malzeme edemeyecekler.
Şimdi bakın, aşağıdaki mealler bu arkadaşlara ait:
05:95Ey iman edenler! YASAKLI iken av hayvanı öldürmeyin.
İçinizden kim onu kasten öldürürse cezası HAYVANLARDAN / MALLARDAN onun dengidir, HEDİYENİN AYAK
BİLEĞİ OLGUNLUĞUNA [baliğal ka'beti] içinizden adalet sahibi iki kişi
hükmetsin...
5.97Allah (AV İÇİN HAYVANLARIN)
AYAK BİLEĞİNİ SİSTEMİN YASAĞI, yasak ayı, hediyeleri ve otoriteleri insanlar için bir DAYANAK
[kıyamenlinnas]
yapmıştır. Böylece, Allah'ın göklerde olanı da yerde olanı da bildiğini,
Allah'ın her şeyi bilici olduğunu siz de bilesiniz.
Bu ayetlerde
ayak bileğinden bahsediliyorsa neden kelimenin kabeyn formu kullanılmamış?
Bir diğer
önemli soru da şu: Siz bir hayvanı avlamadan önce ayak bileklerine bakar
mısınız? Bunun için adalet sahibi iki kişiyi beraberinizde ava götürür müsünüz?
Bir
hayvan avlanırken neden ayak bileğine bakılsın? Bir hayvanın ava elverişli
olduğu cüssesine bakılınca anlaşılmıyor mu?
Hem eğer
bu ayetin meali doğruysa şehirde yaşayan bir müslüman için ayak Bileği
sisteminin ne anlamı var?
__________________ Yunus 105. Şu da emredildi: "Yüzünü dine bir hanîf olarak çevir. Sakın müşriklerden olma!"
Mâide:6. âyete özellikle temas etmemiştim.. Çünkü, safsata sahipleri o kadar aburcubur şeyler söylemişlerdi ki konuyu toparlamak ve doğrultmanın güçlüğü karşısında, okuyucunun da sabrını hesap ederek, referans âyetleri sınırlı tutmak istemiştim... Ancak, sizin bu noktayı gündeme getirip incelemeniz çok yerinde oldu...
Bir diğer önemli soru da şu: Siz bir hayvanı avlamadan önce ayak bileklerine bakar mısınız? Bunun için adalet sahibi iki kişiyi beraberinizde ava götürür müsünüz?
Bir hayvan avlanırken neden ayak bileğine bakılsın? Bir hayvanın ava elverişli olduğu cüssesine bakılınca anlaşılmıyor mu?
Hem eğer bu ayetin meali doğruysa şehirde yaşayan bir müslüman için ayak Bileği sisteminin ne anlamı var?
Alperen neden konuyu okumadan cevap yazıyorsun yanlış anlamışsınız okumadığınız belli Allah yasak dönemde eğer yaban hayvanı avlar san avladığın avın muadilini anlamak için ayak bileği sistemini koymuş bu sistem ülkemizin bugünde çoğu yöresinde özellikle doğu kökenli insanlar arasında yaygındır.Yazıyı yine çöpe sallamışsınız yazıyı düzenleyip tekrar aşağıya koydum umarım silmezsiniz .
__________________ Maide/90- İnananlar, sarhoş edici maddeler,kumar, kutsal taş ve türbeler, şans oyunları şeytan işi birer pisliktir. Bunlardan sakının ki kurtulasınız.
Sevgili modlar silinme nedeni olan yazıları sildim umarım tekrardan yazıyı silmezsiniz ben Hz.İbrahimin Kabeyi yapmadığını ispat ettim yazısı arka sayfalarda hz.İbrahim yapmadıysa kim yaptı burayı Kuranda geçen kabe manasıda aşağıda Allahın istediği Hac da tartışma ve tüm insanlığa bunları tartışalım ve sonuca ulaştıralım yazı silmekle konu çözüme ulaşmaz ha eğer yazmamı istemiyorsanız banlayın olsun bitsin.Saygılarımla
5/6 Ya eyyühellezıne amenu iza kuntüm iles salati fağsilu vücuheküm ve eydiyeküm ilel merafikı vemsehu bi ruusiküm ve ercüleküm ilel ka'beyn ve in küntüm cünüben fettahheru ve in küntüm merda ev ala seferin ev cae ehadüm minküm minel ğaitı ev lamestümün nisae fe lem tecidu maen fe teyemmemu saıydan tayyiben femsehu bi vücuhiküm ve eydıküm minh ma yürıdüllahü li yec'ale aleyküm min haraciv ve lakiy yürıdü li yütahhiraküm ve li yütimme nı'metehu aleyküm lealleküm teşkürun.
5:6 SİZ EY imana ermiş olanlar! Namaz kılacağınız zaman yüzünüzü, ellerinizi ve dirseklere kadar kollarınızı yıkayın ve (ıslak) ellerinizi başınızın üzerine hafifçe sürün ve bileklere kadar ayaklarınızı (yıkayın). Eğer boy abdestini gerektiren bir halde iseniz kendinizi temizleyin. Ama eğer hasta iseniz yahut seyahatteyseniz yahut tabii ihtiyacınızı gidermişseniz yahut bir kadınla birlikte olmuşsanız ve su bulamıyorsanız, o zaman, temiz toprağa ellerinizi sürün ve onunla yüzünüzü ve kollarınızı hafifçe ovun. Allah sizi zora koşmak istemez; ama sizi tertemiz kılmak ve nimetlerinin tamamını size bahşetmek ister ki şükredenlerden olasınız.
5/95 Ya eyyühellezıne amenu la taktülüs sayde ve entüm hurram ve men katelehu minküm müteammiden fe ceazüm mislü ma katele minen neami yahkümü bihı zeva adlim minküm hedyem baliğal ka'beti ev keffaratün taamü mesakıne ev adlü zalike sıyamel li yezuka ve bale emrih afallahü amma selef ve men ade fe yentekımüllahü minh vallahü azızün züntikam
5/97 Cealellahül ka'betel beyteh harame kıyamel lin nasi veş şehral harame vel hedye vel kalaid zalike li ta'lemu ennellahe ya'lemü ma fis semavati ve ma fil erdı ve ennellahe bi külli şey'in alım
Semazen yukarda 3 yerde kabe geçer senin değin gibi 2 yerde değil yukarda işaretledim umarım görürsün.
5/6 da Dikkat ettiysen Ka'beyn geçer eyn iki ayak bileğini simgeler yukardada Türkçesi var senin değin gibi mekke deki kabe isimli binaysa diğeri nerde veya kim yıktı öyle ya ayete göre 2 tane olmak zorunda hadi açıkla bakalım.
5/95 ve 97 tamamen avlanma ve Allahın yasak (haram) aylardaki av yasağı ile alakalıdır.Orda geçen ayak bileklerinden hayvanın tavını besisini anlama özelliğini nasıl mekkedeki binaya ithaf ettin hadi gelenek hadis yoluyla değiştirmelerle uydurmuş sen ne yaptın.
31:20 ALLAH'IN göklerdeki ve yerdeki her şeyi emrinize verdiğini, nimetlerini açıkça veya gizlice önünüze alabildiğine serdiğini görmez misiniz? Yine de insanlar arasında öylesi var ki, (Allah hakkında) hiçbir bilgisi, bir rehberi ve aydınlatıcı bir vahiy olmadan O'nunla ilgili tartışmalara girer;
31:21 ve böyle (insanlara) Allah'ın bahşettiğine tâbi olmaları söylendiğinde, "Hayır, biz, atalarımızdan gördüğümüz (inanç ve eylem biçimlerin)e uyarız!" derler. Öyle mi, ya Şeytan onları yakıcı ateşin azabına çağırmışsa?
Senin ve geleneğin Kabe diye çevirdiği ayetlerin manası aşağıda saygılar.
Maide 5/94 Ey inananlar! Allah sizi, ellerinizin ve silahlarınızın erişeceği av türünden bir şeyle mutlaka deneyecektir ki, gözün fark edemediği alanlarda O'ndan kim korkuyor belli olsun. Bundan sonra azıp sınırı çiğneyen için korkunç bir azap olacaktır.
Maide 5/95- Ey inananlar, yasaklı iken av hayvanı öldürmeyin. İçinizden kim kasten onu öldürürse, onun cezası ayak bileği olgunlaşmış öldürdüğü hayvanın dengi ona cezadır ki,buna yine içinizden iki adaletli kişihükmeder; yahut bir karşılıktır ki, ya o nisbette fakirleri doyurmak, yahut onun dengi oruç tutmaktır ki yaptığı suçun cezasını çeksin. Allah geçmişi affetmiştir. Fakat kim de bu suçu tekrarlarsa, Allah ondan intikamını alır. Allah damia gâliptir, intikam sahibidir.
Maide 5/96 - Size ve yolculara yiyecek olmak üzere, deniz avı ve onu yemek helal kılındı. Kara avı ise, avlanma yasağı olduğu müddetçe size yasaktır. Huzurunda toplanacağınız Allah'tan korkun.
Maide 5/97 - Allah, av yasağı sistemini, yasak ayı ,(doğadaki yabani) hediyeleri, (ve bunların üremesini sağlayan) yöneticileri,tüm insanlar için bir dayanak kıldı. Bu, Allah'ın göklerde ve yerde olan herşeyi bildiğini ve Allah'ın herşeyi hakkıyle bilici olduğunu sizin de bilmeniz içindir.
Yani geçen kabe bizdede celeplerin hayvanın tavını (besisini)
ayak bileğine bakarak anlama sistemidir ki Allah bunda bile hile olmaması için konusundaki uzman iki kişiyi görevlendiriyor.Ama şimdi kullanılan kantarlar,teraziler bu kanunun önemini geçersiz kılmıştır artık hayvan almak isteyen celep aramıyor çek kantara diyor saygılarımla semazen.
__________________ Maide/90- İnananlar, sarhoş edici maddeler,kumar, kutsal taş ve türbeler, şans oyunları şeytan işi birer pisliktir. Bunlardan sakının ki kurtulasınız.
5/6 Ya eyyühellezıne amenu iza kuntüm iles salati fağsilu vücuheküm ve eydiyeküm ilel merafikı vemsehu bi ruusiküm ve ercüleküm ilel ka'beyn
5:6 SİZ EY imana ermiş olanlar! Namaz kılacağınız zaman yüzünüzü, ellerinizi ve dirseklere kadar kollarınızı yıkayın ve (ıslak) ellerinizi başınızın üzerine hafifçe sürün ve bileklere kadar ayaklarınızı (yıkayın).
................................
Semazen yukarda 3 yerde kabe geçer senin değin gibi 2 yerde değil yukarda işaretledim umarım görürsün.
5/6 da Dikkat ettiysen Ka'beyn geçer eyn iki ayak bileğini simgeler yukardada Türkçesi var senin değin gibi mekke deki kabe isimli binaysa diğeri nerde veya kim yıktı öyle ya ayete göre 2 tane olmak zorunda hadi açıkla bakalım.
Değerli Arkadaşlar,
Görüldüğü kadarıyla, bu safsatanın mucitleri ya safsatalarını çokça içselleştirdiklerinden ya da bu safsatayı bir tahrif ve tahrip planının önemli bir parçası olarak uygulamaya koyduklarından sapkınlıkta ısrarcı oluyorlar...
Sn. Bora Arpınar'ın yukarıdaki sorusunu cevaplamadan önce, kendisinin cevaplamaktan kaçındığı iki temel soruyu tekrarlıyorum.....
1) Sizin safsatanızın belkemiğini oluşturan kelime "beyt" kelimesi... Siz bu kelimeye "sistem" diyorsunuz... Beyt'in lugavi karşılığının "sistem" olduğuna dair deliliniz nedir????
2) Alperen'in sorduğu gibi, Kâbe, Safâ, Merve ve Arafat'ın özel isimler olmadığına ve bu özel isimlerin Kurân inzâl olmadan önce kullanılmadığına, yâni daha sonradan uydurulduğuna dâir delilleriniz nelerdir????
Mâide Sûresinin 6. âyetindeki "Kâ'beyn" kelimesi üzerine icâd edilen safsata suâle gelince..... İşte anlamadıkları budur!!!
Onlara göre, Mâide 95 ve 97. âyetlerde özel isim olarak yer alan bildiğimiz Kâbe ise 6. âyetteki aynı Kâbe olmalıdır.....:)))
Bilmezler ki "kâ'beyn" kâ'b+eyn şeklindedir... Halbuki Kâbe'nin -lafın gelişi- iki tane olabilmesi için "kâ'be+t+eyn" gereklidir....
Maide 6'daki "ka'beyn"in iki bilek anlamına geldiği iddiası Safar Aidid'e ait. Kendisi" anladığım kadarıyla, Malezya'lıdır; anadili Arapça değil.
Kitabının adı Türkçeye "Islamın Araplar tarafından Çöle Kaçırılması" olabilir.
Ben o kitaptaki bazı iddiaları ciddi buldum ve cevap verilmesini sağlamak için tartışmaya açtım ama oradaki her iddiaya inanmadığımı açık açık belirtmek suretiyle.
Sayın Semazen'in de hiç olmazsa benim kadar ölçülü davranmasını isterdim. Örneğin Maide 6'daki kabeyn, kabeteyn değil diye Yüce Allah orada iki bilekten söz etmemekte mi oluyor?
Ayrıca, Semazen'le Bora arasındaki müzakereyi çok yararlı buluyorum. Ah bir de dostlarımız kişisel takılmanın dayanılmaz haififliğinden uzak durabilse ve ölçüyü elden bırakmasa.
Maide 6'daki "ka'beyn"in iki bilek anlamına geldiği iddiası Safar Aidid'e ait. Kendisi" anladığım kadarıyla, Malezya'lıdır; anadili Arapça değil.
Kitabının adı Türkçeye "Islamın Araplar tarafından Çöle Kaçırılması" olabilir.
Ben o kitaptaki bazı iddiaları ciddi buldum ve cevap verilmesini sağlamak için tartışmaya açtım ama oradaki her iddiaya inanmadığımı açık açık belirtmek suretiyle.
Sayın Semazen'in de hiç olmazsa benim kadar ölçülü davranmasını isterdim.Örneğin Maide 6'daki kabeyn, kabeteyn değil diye Yüce Allah orada iki bilekten söz etmemekte mi oluyor?
Sn. Hasan Akçay,
Özür dilerim; sorunuzu anlayamadım! Ayrıca, sorunuzla paralellik kurduğunuz ölçüsüzlüğü kavrayamadım...? Yardımcı olursanız sevinirim...
Hasan Akçay Yazdı:
Ayrıca, Semazen'le Bora arasındaki müzakereyi çok yararlı buluyorum. Ah bir de dostlarımız kişisel takılmanın dayanılmaz haififliğinden uzak durabilse ve ölçüyü elden bırakmasa.
İşte burada kendi adıma itirazım var!
Aman! Amaaan! Şuraya çok dikkat!!!
Başından beri bu noktaya işâret etmeye çalışıyorum.. Sevgili Alperen ve Mircan da yüksek ferâsetle destek veriyorlar.... Ortada, en mâsum ifâdeyle bir “safsata” ve en ağır ifâdeyle dînimize tahrif ve tahrip gücü yüksek bir sabotaj var!!! Tercihiniz bunlardan hangisi olursa olsun; yöntem Kurân’ı -hâşâ- sulandırmak... Bu vaziyet karşısında şu benzetmeyi yapmam herhalde yerinde olur...
Bir evde yangın çıkmış ve olaya tanık komşular itfâiyeye haber vermişler... İçeride kimsenin olup olmadığı bilinmiyor... İtfâiye geliyor ve kapıdan, bacadan, çatıdan –nereden geçit bulursa- oradan eve dalıyor... Tek tek ev halkını tahliye etmeye çalışıyor... Bu arada ev sahiplerinden biri itfâiyeciye çıkışıyor: “Yâ Hû, sizde kapıyı çalma âdeti yok mu???”... Ardından, komşulardan biri yüksek sesle düşünüyor: “Yangını söndürmeye çalışmaları iyi hoş da, keşke kimse ıslanmasaydı!!”.....
Değerli Dostlar! Ağır ve açık bir biçimde yanılıyorsunuz!!!!
Eğer safsatalara karşı sanki bir ilmî değer taşıyorMUŞ GİBİ ölçü geliştirirseniz; elinizde Kurân bile kalmaz!!!
Hacc’ın rükünleri üzerine Kurân araştırmaları yapmanın ilmî, dînî değeri olabilir; ancak Kâbe’yi “Ensâb=Dikili Taş” ilân edemezsiniz!!! Böyle bir tartışma olamaz!! Nedenleri açıkladık; açıklıyoruz...
Namaz’ın kaç vakit olduğunu ve rekât sayılarını sorgulamanın ilmî, dînî, Kurânî değeri vardır... Ancak, namaza (ikâmei salât) nutuk diyebilmenin, rükûları, secdeleri feshetmenin imkânı yoktur!!! Bunu oylamaya sunamazsınız... "İlimde demokrasi olmaz" diye bir söz var..
Ve saire.....
Safsata ile mücâdele etmezseniz ne olur..?? Safsata sizi boğar!!! Artık, ne Kurân’dan bahsedebilirsiniz; ne ilimden, ne dinden diyânetten....
Peki, safsata bu kadar tehlikeli midir??? Tedbir almazsanız; EVET!!! 1400 sene sonra torunlarınız o safsataların bir dokunulmazlık zırhı içinde karşılarına dikildiğini görürler....
Bu münâsebetle, en azından safsataları ayıklayabilecek şekilde sağduyumuzu ve Kurânî altyapımızı takviye etmek mecburiyetindeyiz... Aksi halde, uluslararası psikiyatri konferansında ne olduğu bilinmeden kendisine söz verilen akıl hastalarından bilimsel katkı beklemek gibi vahim bir çelişkiye düşeriz.. (Teşbihte hata olmaz.)
Amerika’yı yeniden keşfetmek gibi olsa da, “versiyon” mesajlarımızdan –inşaALLAH- üçüncüsünü foruma astıktan sonra, umarım silinen mesaja tepki verenler –gecikmiş de olsa- safsataya da tepki verebilirler......Kâbe’lerini üç kuruşluk safsataya kurban etmezler...!!! Kurban edilen aslında imanlardır......
Lütfen, kendinize acıyın....
Selam ve Dualarla,
Neyzen_Semazen
Not: Safsatalar ölçüsüzdür... Onların karşısında yeni “ölçüler” geliştirmek icâp eder... Ayrıca, "ölçü" konusunda titizlik gösteren arkadaşlar bizim neden "sapık" yerine "sapkın" kelimesini tercih ettiğimizi dikkate almalıdırlar... :) Bununla beraber, "kişisel takılmanın dayanılmaz hafifliğine kendimi kaptırdığım" için herkesten özür dilerim.. :)) Semâ böyle bir şey işte! :)))
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme Sizin yetkiniz yok forumda konu silme Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme Sizin yetkiniz yok forumda anket açma Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma