Alperen Admin Group
Katılma Tarihi: 09 nisan 2005 Gönderilenler: 2974
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Kuran
insanı nasıl anlatıyor?
Kuran'a
göre insan acelecidir; sabırsızdır; çabuk şikayet
eder. Nankör, mala ve menfaatine düşkündür.
Minnet duygusundan tamamen uzak olan insan, bağımsızlık
dürtüsünün etkisiyle kendisini Tanrı yerine
koyabilmektedir. Ancak gene Kuran'a göre insan, yaratıkların
birçoğundan üstün kılınmış, yaratılış amacı
gereği bir takım özellikler de kendisine verilmiştir.
Öncelikle insanın Yaratıcı'dan bir mesaj alabilmeye layık
görülmesi, yani vahye muhatap kılınması, kendisine
verilen üstünlüğün ve değerin bir
göstergesidir.
Kuran'da
çoğu ayet, insanın ruh durumunu ve Allah'la olan ilişkisini
anlatır. Kuran'a göre insan, varlıkların birçoğundan
üstün kılınmıştır. Peki, Kuran insanı nasıl
tanımlar? Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Din
Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmenliği Bölümü
öğretim görevlisi Dr. Mehmet Şanver, yaptığı
çalışmada Kuran'ın insanı nasıl anlattığını, Kuran'a
göre insanın zayıf ve güçlü yanlarının
neler olduğunu araştırıyor. Dr. Şanver'in çalışmasının
geniş bir özeti ise şöyle:
İnsanın
yapısı, kötüye, iyiye eğilimli ve zihni yeteneklerle
donatılmıştır. Kuran insanı eğitirken prensip, gaye ve
metodlarını bu yapıya göre ayarlamakta ve
temellendirmektedir. Kuran her insanın yaratılışta bir 'fıtrat'
ı (arzuları, kabiliyetleri, ihtiyaçları, zaafları)
olduğunu ve bu fıtrat üzere yaratıldığını bildirir.
Kuran,
Rum suresi 30. ayette "Sen yüzünü hanif olarak
dine, yani Allah insanları hangi fıtrat üzere yaratmış ise o
fıtrata çevir. Allah'ın yaradışında değişme yoktur.
İşte dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler"
şeklindeki ifade ile, dini anlarken ve anlatırken tutulması
gereken en doğru yolun, insanın yaradılışında var olan
değerlere yönelmek olduğunu ve insan doğasının
özelliklerini araştırmanın gerekliliğine de işaret ediyor.
İnsanı tanımadan ona yönelik bir takım faaliyetlerde
bulunmak, bilinmeyen ve tanınmayan bir yola kılavuzsuz çıkmak
gibidir. Dolayısıyla tebliğ, öğretim ve eğitimde de insan
fıtratının dikkate alınmak zorunluluğu vardır. Örneğin,
insan unutkan yaratılmışsa ondan hiç unutmaması
beklenmemelidir. Bunun için Allah insanları unuttuklarından
dolayı sorumlu tutmamaktadır. Yani O, insana yetenek ve
eğilimlerine göre hitap etmektedir.
Kuran,
toplumun huzurunu ve disiplinini sağlamak için koyduğu
kurallarda insan psikolojisini ve biyolojik varlığını daima göz
önünde bulundurur ve insana mutlaka alternatifler sunar.
Akıl, insan doğasına uygun bir tebliğ ve terbiye sayesinde
kötülüğü bırakır ve iyiliğe yönelir.
İnsan ve insanın tanıtılması konusu Kuran'da geniş yer tutar.
Kuran'da insandan bahseden pek çok ayette onun yaratılış
sürecinden, psikolojik hallerinden, insan fıtratının değişen
ve değişmeyen yönlerinden söz edilir. Bu suretle insan bu
konularda düşünmeye davet eder. Yaratılışın nereden
geldiğinin bilincinde olan insan, Yaratıcı'dan gelecek tebliğ ve
davete daha elverişli ve hazır yapıya dönüşür.
Böylece bir anlamda Allah ile insan arasında bir iletişim
koridoru oluşur.
İnsan
beden ve ruhtan oluşmuş bir bütündür
Yaratılışında
belli bir oluşum ve tekamülden geçirilen insan, dünya
hayatı içersinde de gerek bedensel, gerekse ruhsal olarak,
birtakım gelişim safhalarından geçer. Kuran'da ayetlerin
çoğunun insanın ruhsal hallerini ve Rabbiyle olan ilgilerini
dile getiren ayetler olduğunu söylemek mümkündür.
Kuran'a göre insan bölünmeyen bir bütündür.
Kuran insanı insan olarak ele almaktadır. Kafasıyla, kalbiyle,
duygularıyla, zaaflarıyla, kıskançlıklarıyla ve bütün
yönleriyle ele almakta ve onun derinliklerine nüfuz
etmektedir. Kuran'ın insana bakışı, insanı değerlendirişi
kapsamlı, birleştirici, dengeli ve mutedil bir bakıştır. Kuran
insanın, madde ile ruhun birleşmesinden meydana geldiğini
belirtir. Bu ikisi birbirine bağlı ve ortaklaşa faaliyet
halindedir. Kuran insanın ruhsal dünyası hakkında geniş
bilgi verir. Çünkü Kuran'ın ilk ve en önemli
fonksiyonu insan ruhunu eğitmek ve belli bir yöne sevketmektir.
Kuran, ruha hitap etmekte ve ona yön vermeye çalışmaktadır.
İnsan
darda Allah'ı hatırlayıp genişlikte şımarıp unutur
İnsanın
davranışları, ruhsal özellikleri ve bunun dışa yansımaları
açısından bakıldığında, Kuran'da her türlü
insanı bulmak mümkündür. Ayetlere göre, darda
Allah'ı hatırlayıp, genişlikte şımarıp unutanlar, inkarcıların
ruh halleri, bir tehlike karşısında korkanlar, ikiyüzlülerin
davranışları, ihtiyarlıktaki davranış bozuklukları, heyecan,
öfke ve pişmanlık sırasında insanda fizyolojik değişiklikler
görülebilir. Kuran'ın ifadelerine göre, insan
istikrarsız, değişken, zayıf, hırslı ve huysuz tabiata
sahiptir. Allah insanın yükünü hafifletmek ister,
çünkü insan zayıf yaratılmıştır. Yine Kuran'a
göre insan acelecidir. Sabırsızdır, çabuk şikayet
eder. Nankör, mala ve menfaatine düşkündür.
İnsan eli sıkı ve cimri, rahatına düşkün, kendine
aşırı güveni olan, şımarık ve kibirlidir. Minnet
duygusundan tamamen uzak olan insan, bağımsızlık dürtüsünün
etkisiyle kendisini Tanrı yerine koyabilmektedir. Çeşitli
ayetlerde belirtildiğine göre, insan aldanıcı, taklitçi,
unutkan, bilgisizce tartışan, karamsar ve ümitsizlik eğilimi
taşıyan bir yaratılışa sahiptir. Bir izaha göre, Allah
insanı ihtilaf üzere yaratmıştır. İnsana kötülüğün
bildirilmesi de kendisi için bir zaaf teşkil eder.
Kuran,
insanın zaafına işaret ederken, diğer bazı dinlerde yer aldığı
gibi "insan doğarken günahkardır" demek
istememiştir. Çünkü Kuran'a göre insan "insan
doğuştan günahkar" değildir. İnsan doğarken kusursuz
ve her türlü günahtan uzak olarak yaratılmıştır.
Ancak şahsiyetinin derinliklerinde, doğuştan gelen "kötüye
ve iyiye yönelme" kabiliyetlerinin potansiyel olarak var
olduğu anlaşılmaktadır. Onun iyiliğe ya da kötülüğe
yönelmesi, fıtrat ve tabiatından ziyade, aldığı terbiye ve
çevre faktörlerinin sonucudur. Ayetlere göre,
eğitim, insanın düşük ve zayıf yönlerini ıslah
etme görevini yerine getirmediği takdirde insanın dünya
ve ahiret hayatı hüsran olur.
Kuran,
insanı bütün yönleriyle tanıtırken tedavi yollarını
ve kurtuluş çarelerini de kendisine öğretmektedir.
Gerçekte insan, iyi ve kötü olmak üzere iki
yönlü kabiliyetli olan bir varlıktır. Bu iki yönden
birisinin ağırlık kazanmasında ve harekete geçmesinde,
insanın tabiatı, ruhsal durumu, bulunduğu ortam ve aldığı
terbiye belirleyici rol oynamaktadır.
"Gerçekten
insan tahammülsüz, hırslı, aceleci ve sabırsız
yaratılmıştır. Başına bir fenalık gelince feryat eder; hayır
dokundu mu kıskanç ve cimri kesilir." (Meâric
suresi 19-21. ayetler)
Bu
ayete göre, insanın temel yapısında, iyiliğe ve kötülüğe
hızlı bir şekilde eğilim gösterebilecek yeteneğin varlığı
sözkonusudur. İnsanın tabiatına, ruhsal durumuna ve yaşadığı
ortama göre değişebilen iki yönlü yapısı, Kuran'da
değişik yerlerde, değişik ifadelerle anlatılır. İnsan, bir
darlık ve sıkıntı gelince Rabbini hatırlamakta, O'nunla birlikte
olup O'na yalvarmaktadır. Ama darlık ve sıkıntı gidince sanki
daha önce Rabbine yalvaran o değilmiş havasına bürünmektedir.
Hamdi Yazır'a göre, sıkıntı anlarında dine yönelme ve
yaratıcıya sığınma, insandaki fıtri yapının bir tezahürüdür.
Sıkıntı anlarında Allah'ın yardımını ve himayesini istemek
için O'na yönelme ve dua etme davranışı sıkça
görülen bir durumdur. Balçıktan ve Allah'ın
ruhundan yaratılan insan, iki boyutlu bir varlıktır. İnsan bir
yönüyle övgüye layık, diğer yönüyle
kınamayı hakedecek bir yapıya sahiptir. O bir yönüyle
balçığa meyillidir. Öbür boyutuyla, yani Allah'ın
ruhu ise yüceliğe meyillidir. İnsan iki zıtlıktan
yaratılmıştır. İnsanın büyüklüğü ve önemi
iki boyutlu bir varlık olmasından ileri gelmektedir.
İnsan
varlıkların birçoğundan üstün kılınmıştır
Kuran,
insanın zaaflarını dile getirirken, onun tamamen aciz olduğunu ve
hiçbir olumlu ve üstün yönü olmadığını
söylemez. Kuran'da bütün yaratıklar arasında en
büyük önem insana verilmiştir. Çünkü
yine Kuran'a göre insan, yaratıkların birçoğundan
üstün kılınmış, yaratılış amacının gerekli kıldığı
bir takım özellikler de kendisine verilmiştir. Öncelikle
insanın Yaratıcı'dan bir mesaj alabilmeye layık görülmesi,
yani vahye muhatap kılınması kendisine verilen üstünlüğün
ve değerin bir göstergesidir. Yani insanda beliren ilk
üstünlük, onun yeryüzünde Allah'ın
temsilcisi olması ve bunun gerektirdiği ve dünyaya hakim
olmasını sağlayan ilim ve bilgeliğin kendisinde varolmasıdır.
Bu üstünlük meleklerce kabul edilmiş ve onların
Adem'e secde etmeleriyle neticelenmiştir.
İnsanı
hayvandan ayıran gösterge "tekamül" değil
"bilgilenme"dir. Hayvanla kıyaslandığında onun
yaşayışındaki farklılığın göstergesi ise "uygarlık"
değil, "kendini bilme" şuurudur. İnsanın yaratılışından
getirdiği bir üstünlüğü de, Ahzap suresi 72.
ayette belirtilen "Biz emaneti, göklere, yere ve dağlara
teklif ettik de onlar bunu yüklenmekten çekindiler,
korktular. Onu insan yüklendi. (İnsan bu emanetin hakkını
gözetemediğinden) Doğrusu o çok zalim, çok
cahildir" ayetiyle
anlatılır. Ayette geçen emanet, işlenmesinde sevap,
terkinde ceza olan ibadet ve davranışlarla, akıl ve düşünce
kabiliyetidir. Kulluk ve akıl emanetine riayet edilmezse zulüm
ve bilgisizliğe sapılmış olur. Bu emaneti vermekle Allah, insanı
teklifleriyle sorumlu tutmuş ve böylece onu imtihan etmiştir.
Ayetin sonunda insanın "zalim" ve "cahil"
olduğuna dair tabiatındaki olumsuzluk ve zafiyet belirtilmekle
birlikte, burada insanın başka bir üstünlüğü
daha ortaya çıkmaktadır. Bu da Allah'ın bir takım
varlıklara teklif edip de kabul etmedikleri emaneti üstlenme
konusunda sadece insanın irade ve kararlılık göstermesidir.
İnsanın
bütün yaratıklara karşı üstünlüklerinden
birisi de onun iradesidir. Yani hiçbir hayvan ve bitki, kendi
fıtratlarının aksine hareket edemezken, insan, kendi fıtratı ve
içgüdüsünün aksine hareket edebilen tek
varlıktır. Kendi fıtratına, bedeninin maddi ve manevi
ihtiyaçlarına bile kafa tutabilen tek varlık insandır.
Kendisinin iyiliğine ve hayrına olan şeylerin tersini bile
yapabilmektedir. Hem aklının gösterdiği, hem de aklının
muhalefet ettiği doğrultuda davranışlar sergileyebilmektedir.
"İyi" ya da "kötü"yü seçmekte
hürdür. İnsan, iradesi sayesinde seçeneklerden
birisini tercih hakkına sahiptir. Seçme yeteneği, Allah'ın
insana verdiği en önemli ve belirgin özelliklerdendir.
Allah, insanı çalışıp çabalayarak hayatını
sürdürmesi ve kendi kurtuluşu doğrultusunda gayret
göstermesi için yeryüzünde hür
bırakmıştır.
İnsanı
diğer varlıklardan ayıran en belirgin özelliği "kendinden
haberdar oluşu" yani benlik şuurudur. İnsan bilimsel
terminolojide tanımlandığı gibi, ellerinde ve yüzünde
kıl olmayan, kuyruksuz ve boynuzsuz, dik olarak yolda yürüyen
bir yaratık değil; bilgeliğin ona "özgürlük"
bahşettiği, açık bir irade kazandırdığı varlıktır.
Özgürlük, üstten gelen zorunluluğa karşı kafa
tutma imkanıdır. İnsanı ve evreni yaratıp hareket ettiren,
düzenleyen ve idare eden otoriteden kaçış imkanıdır.
İnsan
irade sahibi olduğu için sorumluluğu söz konusudur.
Özgürlük ve seçme hakkı, insanın sorumlu olma
zorunluluğunu da beraberinde getirir. Başka bir ifadeyle insanın
sorumluluğu hür bir iradeye sahip olmasının sonucudur. Bundan
dolayıdır ki, Kuran'a göre insan, kendi yaşayışından
sorumlu olan bir varlıktır. O gün kişi, önceden
yaptıklarına bakacaktır. Hatta sadece kendi yaşayışından
değil, Allah'ın yeryüzündeki halifesi olması sebebiyle,
dünyada ilahi mesajın gereklerini yerine getirmekle de
sorumludur. Kuran'a göre herkes kendi davranışından
sorumludur. Herkesin yaptığı iyilik kendi lehine, kötülük
de kendi aleyhinedir.
İnsanoğlu,
şan ve şeref sahibi kılınmış, ona karada ve denizde
gidebileceği vasıtalar ve güzel güzel rızıklar
verilmiş, yaratıkların birçoğundan üstün
kılınmıştır. Aklıyla, konuşmasıyla, yazı, ilim ve sanat
kabiliyetiyle, mizacını mutedil, suretinin güzel, boyunun dik
oluşuyla, yerdekilere hakimiyeti, geçim vasıtalarını
kolayca bulmasıyla insan diğer varlıklardan üstün
yaratılmıştır. Yapısında taşıdığı olumsuzluklar, sahip
olduğu üstünlükler ve kendisine verilen
kabiliyetleriyle insan, terbiyeye ihtiyaç duyan ve yücelmeye
istidadı olan bir varlıktır.
Kuran'da
tanıtılan insan, bir takım zaaflara sahip olmasının yanında,
"Allah'ın halifesi olma" sının gerektirdiği görevleri
yerine getirmeyi mümkün kılacak özelliklerle de
donatılmıştır.
(Kaynak: Dr. Mehmet Şanver, Uludağ Üniversitesi İlahiyat
Fakültesi Öğretim Üyesi "Dini Tebliğ ve Eğitim Açısından Kur'an'da İnsan
Psikolojisi ve Özellikleri") Kaynak: İlkayet
__________________ Yunus 105. Şu da emredildi: "Yüzünü dine bir hanîf olarak çevir. Sakın müşriklerden olma!"
|
ABCDF Ozel Grup
Katılma Tarihi: 11 agustos 2006 Yer: Turkiye Gönderilenler: 412
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Kuran'da "İNSAN"
"İnsan" kelimesinin geçtiği ayetler:
1. İnsanın kaderi kendi boynuna bağlı 17/13
2. İnsan zayıf yaratıldı 4/28 21/37
3. İnsanın unutkanlığı, nankörlüğü 10/12 14/34 39/8,49 41/51 100/6
4. İnsanın umutsuzluğu 17/83 41/49, nankörlüğü 11/9 17/67 22/66 42/48 43/15 80/17,24 82/6 89/15
5. Şeytan insanın düşmanıdır 12/5 17/53
6. Şeytan insanı yarı yolda bırakır 25/29
7. Şeytanın insana söylemi 59/16
8. İnsanı Allah yarattı 50/16 55/3 86/5
9. İnsan zorlukla(sadece burada geçiyor) yaratıldı 90/4
10. İnsan en güzel biçimde yaratıldı 95/4
11. Allah insana şahdamarından daha yakın 50/16
12. İnsan bir damladan yaratıldı 16/4 36/77
13. İnsan balçıktan yaratıldı 23/12 15/26 32/7
14. Kuru çamurdan yaratıldı 55/14
15. Embriyodan yaratıldı 96/2
16. İnsan sıvı bir karışımdan yaratıldı 76/2
17. İnsan buna rağmen düşman 16/4
18. İnsan acelecidir 17/11 21/37
19. İnsana bilmediklerini Allah öğretti ancak insan azar 96/5-6
20. İnsan kötü şey için de dua eder 17/11
21. İnsan cimridir 17/100
22. İnsan tartışmaya çok düşkündür 18/54
23. İnsanın soruları: 19/66 75/3
24. İnsan yoktan varoldu 19/67
25. İnsana öğüt ana-babaya iyi davran. 31/14 46/15 Ancak...29/8
26. Sorumluluğu insan yüklendi 33/72
27. İnsan Allah’a karşı düşman oluveriyor 36/77
28. İnsan iyilik istemekten usanmaz 41/49
29. İnsan için ancak kendi çalışması-emeği vardır 53/39
30. İnsan endişeli bir karaktere sahiptir 70/19
31. İnsan herşeyin önüne serilmesini ister 75/5
32. İnsanın ahiret günü şaşkınlığı, durumu 75/10,13,14 79/35 84/6 89/23 99/3
33. İnsan, başıboş bırakılacağını mı sanıyor 75/36
34. İnsan zarardadır 103/2
|