Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.
Yunus Suresi 105
Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.
Enam Suresi 79
İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
Ali İmran Suresi 67
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.
Nahl Suresi 123
De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.
Ali İmran Suresi 95
Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
Sizler hala daha ne diye birbirinizin ilmi derinliğini sorgular durursunuz ki...
Farzedin ki ben cahil, cühela birisiyim. Peygamber makamına gittim ve ona soru sordum. Sizce Peygamber'e düşen iş, benim ilmi derinliğimi ölçmek mi, yoksa sorduğum soruya cevap vermek mi ?
Ha... Şu söylenebilir. Kardeşim, senin sorduğun sorunun bizde cevabı yok.
Eyvallah... Zaten her şeyi yerli yerince bilen ancak Allah'tır.
Fakat, ben şu sorunun cevabını henüz bilmiyorum demek başka, sen kim oluyorsun da bu soruyu soruyorsun demek başka...
Lütefen tartışmayı bu boyuta taşımayın.
İşte şimdi ben soruyorum:
Kuran'da Kabe'ye (veya Kabe'ye doğru) secde etmemi isteyen bir ayet var mı?
İlmi olan cevap versin.
Muhabbetlerimle...
__________________ "(Onu size indirdik ki) <Kitap, yalnız bizden önceki iki topluluğa indirildi, biz ise onların okumasından habersizdik (o Kitâpları okuyamıyor, dillerini anlayamıyorduk)> demeyesiniz."(En'am,156)
Katılma Tarihi: 24 haziran 2006 Yer: Turkiye Gönderilenler: 669
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
selam..
yeri geldiğinde geçmiş zaman olaylarını tamamen red eden.. yeri geldiğinde ise efenim o zamanda ruku şu anlama geliyor yada o zamanda şu budur diyenlere artık ne denir bilmiyorum...
güzel kardeşlerim şahsım adına ben ne hakkı yılmazın nede başkasının yorumlarına okey demem..o gün hans vardı bugün başka birisi.. hans öldü kaldı semeri...
okuduğum yorumlar şahsım adına beni hiçbir şekilde tatmin etmedi..ben şekilsel secdeye devam ederken ailemide aynen devam ettiriyorum..Muhliskulun ne anlatmak istediğini anlıyorum ancak onuda kabul etmiyorum..kuranda şekilsel manada secde yoktur diyen hiçkimsenin yorumunu kabul etmiyorum... kabeye neden dönülür kuranda var mı?kabeye neden dönülmezinizin anlaşılır bir izahati var mı...ben kendi fikirlerimle konuşuyorum..arada fark var... size kendi bakış açımdan namazda sabitlik ve secdenin olabilmesi için eğilme var dedim.. siz kendi fikirleriniz yerine çorbayı ısıtıp önümüze koydunuz.. kendi fikriniz olarak alıntı yapmadan neden yoktur açıklasanıza....hüseyin ve yakınlarının kerbelada şehid edildiklerine inanıyorsunuz..1400 yıl önceki bir zamana..ancak namaza gelince bu yok diyorsunuz..nereden çıktı bu kardeşim peki..yav akıl mantık alacak bir savunmada yok..efenim zerdüştler böyle yapıyormuş..kardeşim buda yada konfiçyus denen vatandaşın öğretilerini az çok bilirsiniz adam öldürme yalan söyleme vs..bu adamların peygamber olmadıklarınıda bilebilirmisiniz..sonraki toplum o öğretilerden geri kalan kırıntıları bu güne getirdiyse..yapmayın..geçmiş o kadarda karanlık değil.. söyleyebileceklerim bu kadar..
kabeye neden dönülür kuranda var mı?kabeye neden dönülmezinizin anlaşılır bir izahati var mı... ben kendi fikirlerimle konuşuyorum..arada fark var...
...
kendi fikriniz olarak alıntı yapmadan neden yoktur açıklasanıza....
Selam Muvahhit kardeşim;
Yokluğun değil, varlığın ispatı olur. Var diyen, nerde var nasıl var, onu izah eder.
muvahhit Yazdı:
hüseyin ve yakınlarının kerbelada şehid edildiklerine inanıyorsunuz..1400 yıl önceki bir zamana..ancak namaza gelince bu yok diyorsunuz..
Ben yazımda bunu delil edinmedim. Kerbela da ne olduğu, yahut ne olmadığı bu konuyu doğrudan doğruya ilgilendirmiyor. Ben, belki kavganın sebepleri arasında böyle şeyler de vardır dedim. Kerbelada birileri şehit oldu, bu nedenle namaz yoktur demedim.
muvahhit Yazdı:
yapmayın..geçmiş o kadarda karanlık değil..
İşte bütün mesele bunun böyle olduğuna inanmanın üstüne bina ediliyor.
Buna "tevatür" de diyebiliriz.
Günümüz Türkiyesinde bundan 70-80 sene önce yaşamış Padişah Vahdettin'in kime ne dediği, vatana ihanet edip etmediği tartışılıyor da bir sonuca erişilemiyor.
Sen hangi geçmişten bahsediyorsun ?
Bundan da önemlisi biz tarihi bir vakıayı tartışmıyoruz. Kuran'da emredilen bir şeyin nasıllığını tartışıyoruz.
Bunu Kuran değil de, "o kadar da karanlık olmayan" geçmiş mi tayin ediyor ?
Bu "o kadar da karanlık olmayan geçmiş" in önüne serdiği hadisler için niye böyle bir şey söylemiyorsun ?
Daha önce yazdım.
Eğer tevatür, namazın şekilsel bir ibadet olduğunun delili ise, aynı tevatür, yani o kadar da karanlık olmayan geçmiş;
Namazı
5 vakit kıldırıyor, üstelik neresinde ne okunacağını anlatıyor, bilinen
anlamda Peygamber'e salavat getirtiyor, kandil geceleri kutluyor,
şeytan taşlatıyor, camilere Muhammed adını yazdırıyor, tahiyyatta bir
şeyler okutturuyor, insanları mezheplere bölüyor, yeni yeni haramlar,
helaller çıkarıyor, sünnet ettiriyor, baş bağlatıyor... Daha saymaya
lüzum varmı ?
Demek "geçmiş" o kadar da aydınlık değilmiş...
Muhabbetlerimle...
__________________ "(Onu size indirdik ki) <Kitap, yalnız bizden önceki iki topluluğa indirildi, biz ise onların okumasından habersizdik (o Kitâpları okuyamıyor, dillerini anlayamıyorduk)> demeyesiniz."(En'am,156)
Öncelikle çok uzun zamandır burada yazmadığımı (daha doğrusu yazmak istemediğimi) belirtmeliyim. Ama dayanamadım biraz da ben yazayım dedim.
Yok diyen ispatlamak zorunda değildir yaklaşımına katılmıyorum. Ateistler de böyle söylüyorlar. Güya kendilerince psikolojik bir rahatlama sağlamış oluyorlar. Bence var diyen nasıl ispatlamak zorundaysa yok diyen de neden olmadığını ispatlamak zorundadır.
Bu bağlamda diyelimki salat namaz değil (ben ne olduğundan emin değilim, varsayımsal konuşuyorum), o halde cevaplanması gereken bazı sorular ortaya çıkar. Mesela;
Şekilsel bir salat yoksa ya da salatın şekli bir yönü yoksa böylesine yaygın bir ritüeller topluluğu nasıl oluştu?
Elçinin vefatından sonra ortaya çıktığına göre (tabi varsayım) bunu kim ortaya attı?
Bunu ortaya atan her kimse nasıl bir etkileme gücüne sahipmiş de dünyanın 3 te 1 i bunu aynen uyguluyor?
Hani tabiri caizse elçiden bile daha etkili olan bu şahıs ya da şahıslar kimlerdi?
Bu sekli ibadet ya da adına her ne diyorsanız, nasıl bu kadar yayıldı ve bu derece kemikleşmiş bir hal aldı?
Bunlar benim aklıma gelen belli başlı sorulardan bir kaçı. Evet, salat namaz değildir diyen arkadaşlar bu konulardaki fikirlerini belirtirlerse çok memnun olacağız. Çünkü kendi adıma şu ana kadar yapılan açıklamalrın ya da tevillerin hiçbiri doyurucu değil.
Gerçeği arayanlara ve onu arzulayanlara selam olsun…
Muvahhit “..nereden çıktı bu kardeşim peki..” diyor. Rehber02
de aynı soruyu nerede, kim, ne zaman şeklinde ayrıntılandırıyor. Namazın, salat
olmadığını kur’andan ortaya koyduktan sonra namazı kimin, ne zaman, nerede,
nasıl ortaya çıkardığını; bunu nasıl yaygınlaştırdığını; bu kadar etkili
olmasının sırrını ortaya koyamasak bile size yetmeyecek mi? Ayrıca bu soruların
cevabı kabak gibi ortada. Bunun nereden çıktığı belli değil mi sevgili
kardeşlerim? Söylene gelen şeyler dönüp dolanıp hep aynı yere çıkarıyor.
Mekke-Kabe-Arapça-Araplık… Kokuyu almıyor musunuz?
Evet
anlatılan her hikaye sözleşmiş gibi aynı yere çıkıyor. İşte biri daha: Muhammed
kabedeki putları kırdı ve kabeyi putlardan temizleyerek eski kutsiyetine(?)
kavuşturdu. Nebî’ye ve onu izleyenlere putlara sövmek bile men edilmişken (En’âm
108) sanki Arabistan’daki herkes iman etmiş gibi gidip putaları mı kırdılar?!!!!!!!!
En’âm / 108
Abdülbaki
Gölpınarlı
Allah'tan başka çağırıp dua
ettikleri şeylere sövmeyin ki sonra bilgisizlikle onlar da Allah'a söverler.
İşte biz, böylece her topluluğa, yaptıklarını süsleyip güzel gösterdik, sonra
da dönüp varacakları yer, Rablerinin tapısıdır ve o da, ne yaptıklarını
bildirir onlara.
Ali Bulaç Meali
Allah'tan başka
yalvarıp-yakardıklarına (taptıklarına) sövmeyin; sonra onlar da haddi aşarak
bilmeksizin Allah'a söverler. İşte böyle, biz her ümmete yaptıklarını süslü
(çekici) gösterdik, sonra onların son varışları Rablerinedir. O, yaptıklarını
onlara haber verecektir.
Diyanet İşleri Meali
Allah'tan başka
yalvardıklarına sövmeyin ki, onlar da cahillikle ileri giderek Allah'a
sövmesinler. Böylece her ümmete işini güzel gösterdik, sonra dönüşleri
Rab'lerinedir. O, işlediklerini haber verir.
Diyanet Vakfı Meali
Allah'tan başkasına tapanlara
(ve putlarına) sövmeyin; sonra onlar da bilmeyerek Allah'a söverler. Böylece
biz her ümmete kendi işlerini cazip gösterdik. Sonunda dönüşleri Rablerinedir.
Artık O ne yaptıklarını kendilerine bildirecektir. *
Edip Yüksel Meali
ALLAH'ın dışında
yalvardıklarına sövmeyiniz ki onlar da sınırı aşıp cehaletten dolayı ALLAH'a
sövmesinler. Biz her topluluğa yaptıkları işi böyle süslü gösterdik. Sonunda
dönüşleri Rab'lerinedir ve onlara yapmış bulunduklarını haber verir.
Elmalılı Hamdi Yazır
Onların Allah'tan başka
yalvardıklarına sövmeyin ki, onlar da bilmeyerek sınırı aşıp Allah'a
sövmesinler. Biz, her ümmete yaptıkları işi böyle süslü gösterdik. Sonunda
dönüşleri Rablerinedir. O, onlara ne yaptıklarını haber verir.
Ömer Nasuhi Bilmen
Allah'tan başkasına tapanlara
sövmeyiniz. Sonra onlar da bilmeksizin Allah Teâlâ'ya düşmanlıkla söverler.
Öylece her ümmete amellerini tezyin etmişizdir. Sonra dönüşleri Rablerinedir.
Artık onlara ne yapar olduklarını haber verecektir.
Muhammed Esed
Onların Allah'tan başka
yalvarıp sığındıkları [varlıklar]a sövmeyin 92 ki onlar da kin ve cehaletten
dolayı Allah'a sövmesinler: zira Biz her topluma kendi yaptıklarını güzel
gösterdik. 93 [Ama] zamanı geldiğinde onlar Rablerine döneceklerdir: O zaman
Allah onlara bütün yaptıklarını [en doğru şekilde] anlatacaktır.
Suat Yıldırım
108 – Onların Allah'tan başka
yalvardıkları tanrılarına hakaret etmeyin ki, onlar da cahillik ederek
hadlerini aşıp Allah’a hakaret etmesinler.Böylece her ümmete, yaptıkları işi
güzel gösterdik. Sonra dönüşleri yalnız O’na olacak ve O da yaptıklarını
kendilerine bir bir bildirip karşılığını verecektir. *
Süleyman Ateş Meali
(Onların) Allah'tan başka
yalvardıklarına sövmeyin ki, onlar da bilmeyerek taşkınlıkla Allah'a
sövmesinler! Biz, her ümmete yaptıkları işi böyle süslü gösterdik; sonunda
dönüşleri Rablerinedir. O, onlara ne yaptıklarını haber verecektir.
Şaban Piriş Meali
Müşriklerin, Allah’tan başka
yalvardıklarına sövmeyin ki, onlar da taşkınlık ederek cahilce Allah’a sövmesinler.
Her toplumun yaptığını böyle süslemişizdir. Sonra Rab’lerine döndürülürler de,
O, kendilerine ne yaptıklarını haber verir.
Ümit Şimşek Meali
108. Onların Allah'tan başka
yalvardıkları ilâhlarına sövmeyin ki, onlar da bilgisizce hadlerini aşıp
Allah'a sövmesinler. Biz her millete işlerini böyle hoş göstermişizdir. Sonunda
hepsinin dönüşü Rablerinin huzurunadır; O da yapmakta olduklarını kendilerine
bildirir.
Yaşar Nuri Öztürk
108 Allah'ın berisinden
birilerine niyazda bulunanlara/Allah dışında birileri için çağrı
yapanlara/onların,Allah dışında yakardıklarına sövmeyin. Yoksa onlar da
düşmanlıkla ve bilgisizce Allah''a söverler. Biz her ümmete yaptığı işi bu
şekilde süslü gösterdik. Sonra hepsinin dönüşü Rablerinedir. O, onlara,
yapmakta olduklarını haber verecektir.
Rehber02 yazdı:
“Yok diyen ispatlamak zorunda değildir
yaklaşımına katılmıyorum. Ateistler de böyle söylüyorlar. Güya kendilerince
psikolojik bir rahatlama sağlamış oluyorlar. Bence var diyen nasıl ispatlamak
zorundaysa yok diyen de neden olmadığını ispatlamak zorundadır.
Elbette ateistler bir şey ispatlamak zorunda değil. Tanrı da aynı fikirde
değilse bunca ayetin yeryüzünde işi ne?
Katılma Tarihi: 24 haziran 2006 Yer: Turkiye Gönderilenler: 669
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
selam...
Ben yazımda bunu delil edinmedim. Kerbela da ne olduğu, yahut ne
olmadığı bu konuyu doğrudan doğruya ilgilendirmiyor. Ben, belki
kavganın sebepleri arasında böyle şeyler de vardır dedim. Kerbelada
birileri şehit oldu, bu nedenle namaz yoktur demedim.
Ali kardeşim konumuzun,namazın nereden ve nasıllığı bağlamında kerbelada yaşandığı söylenen olayların zamanı ile direkt alakası vardır..eğer namazın geçmişe bakılarak şekilsel olamayacağını çünkü geçmişin tamamen sakat olduğunu söyleyip,kerbela olaylarına inanıyorsanız bu tamamen çelişkidir..bir tarafta 1400 yıl önce olduğu söylenen olaya inanmak..diğer tarafta geçmişe yeri geldiğinde tamamen sünger çekmek..ve peygamber tarafından uygulanıp öğretildiği söylenen namaz ritüelini içindeki eklemeleri ve yanlışları örnek göstererek şekilsel salat yoktur demek.
Demek "geçmiş" o kadar da aydınlık değilmiş...
geçmişin aydınlık olduğunu asla söylemedim..değişerek gelir..buda yada konfiçyus örneğinde olduğu gibi..ama bir asıl vardır sonuçta..zerdüştler yada diğerleri namaz ritüelinden etkilenmiş olabilir ve geçmişte bunu örnek almış olabilirler..onların ibadetlerinin kısmen namaza benzemesi namazı red etmek için geçerli değildir..kimse bunu iddia etti demiyorum fikir vermesi açısından söylüyorum..
Bu "o kadar da karanlık olmayan geçmiş" in önüne serdiği hadisler için niye böyle bir şey söylemiyorsun
Ali kardeşim hadisler hakkında yazdım zamanında , benim davranışım şudur..peygamberden geldiği söylenen bir söz karşıma çıktığında önce akla mantığa uygunmu diye bakarım sonuç olumlu ise onu kurana vururum..kurandan onay almıyorsa red ederim..hadislere yaklaşımım bu şekildedir..
salata gelince:sabitlik ve eğilme..hatta bu eğilme ruku ile de sınırlı değil secdede var..ve ben şekilsel salatı kurana vurduğumda... sabitlik eğilme temizlik el bağlama ayakta durma ..eşittir şekilsel salat diyorum.. bundan 800 yıl önce yaşamış olan ibn kayyım'ın 6 ciltlik kitabında dini değişime sokanların hata yaptığı noktalar anlatılmaktadır..o kandilleri kabul etmez..o camide namazı kıl ve hemen dağıl..bunu kabul etmez..içlerinde dini yozlaştıran topluluklara ithamlar vardır ve bu adam bizden 800 yıl evvel yaşamıştır..onun yazdıklarıyla çeviren zihniyetin fikirleri gayet net farkedilmektedir.. çevirenlerin mezhepçi anlayışları hemen kendini belli etmektedir.. onun kitabından bilginize birkaç satır anlatayım..
Biri rasulullah ve arkadaşlarının hutbelerini incelerse:onları hidayetin ve tevhidin açıklanması,Rabbin niteliklerinin,temel iman ve prensiplerinin hatırlanması ve Allaha yönelmeye çağrıyı üstlenmiş bulacaktır.Yine günlerini ve yarattıklarını sevdirmeyi sağlayan Allahın nimetlerinin hatırlanması ve insanları Allah sevgisine yönelten şükrün ve zikrin emride bu hutbelerin özelliklerindendi.Yani Allahın yüce nitelikleri ve adları hatırlatılıyor,Allaha boyun eğme,zikir ve şükür emrediliyor bu da onları Allah sevgisine yöneltiyordu.Sonunda onlar Allahı,Allah da onları sever durumda dağılıyorlardı.Sonra zaman uzadı,peygamberlik nuru gizlendi,görevler amaç ve içeriği gözetilmeksizin yerine getirilen protokollere dönüştü.Bu protokolleri biçimlendirip süslediler,dokunulmaz geleneklere çevirdiler.Hutbeler,seciyeli metinlere ve güzel söz söyleme maharetinin sergilendiği konuşmalara dönüştürüldü.Dolayısıyla temel amaç olan kalplerin payı hutbelerin dışında kaldı. zad'ül mead c.1,s.292.
aynı cildin 139.sayfası... peygamber namaza kalktığında Allahu ekber derdi..ondan önce birşey söylemez,niyeti söz olarak yapmazdı..ve Allah için şu şekilde kıbleye yönelerek 4 rekat,imam veya imama uyan birkimse olarak namaz kılmaya niyet ettim,eda vaktinde kılma veya kaza,şu vaktin farzıda demezdi.Bunlar peyganberden sahih,zayıf,müsned,mürsel olarak kesinlikle bir kelime bile rivayet edilmeyen uydurmalardır...
aynı cildin 140 ve 141.sayfası..
peyganberin namaz esnasında dualarından bazıları...
Tekbirden sonra ellerini bazen bağlar ve, Allahım!doğu ve batının arasını ayırdığın gibi hatalarla benim aramıda öylece uzaklaştır.Allahım!beyaz elbisenin lekeden temizlendiği gibi benide günah ve hatalardan temizle. Ben yüzümü tamamen ve tam bir teslimiyetle,gökleri ve yeri yoktan var edene çevirdim ve ben ortak koşanlardan değilim.
bu yukarda anılan tarzda anlatımda Kurana göre bir hata var mı..tabi ki yok..burada gönülden geldiği gibi yakarma var.. şahsım adına bu tarz yakarışları,secde ve rukuyu yani bunların harmanı olan şekilsel salatın peygamberin hayatında var olduğuna inanıyorum..bu zaman ki salat elbette değişime uğradı..bunu 800 yıl evvel yaşayan adamda söylüyor..ancak değişmeyen bir seferde olsa ruku ve secdedir,bu zamana göre namazın manası tamamen değişmiş olabilir ancak secde ve rukunun o salatlardan değişime uğramadan gelebilen ritüeller olduğuna inanıyorum
Katılma Tarihi: 26 nisan 2007 Yer: Australia Gönderilenler: 854
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Merhaba,
Kuran'da, ellinin uzerindeki sekli muhtevayi kasdeden ve onun uzerinde de bu sekli ayrintilari bahseden ayetler mevcutken, daha baska ne delil gerekir bunu anlayamadim. Sekilsel detaylari iceren ayetlerdeki sekilleri konotasyon bir anlam yukleyerek aslindan uzaklastiran gayri ilmi yaklasim mutmain edilebilir mi? Secdenin denotasyon anlamlarini yok sayan kimseye bunun yere kapanmak oldugunu nasil izah edebilirim ki. Bir kelimenin anlamini arastirirken onun yalnizca spekulasyonlarimiza destek veren anlamini cimbizlarsak, bu hic de durust bir davranis olmaz. Rituel salatin yani namazin delillerine yeni bir katki yapmak geregi duymuyorum zira bilinen delilleri curuten makul bir aciklama henuz gelmemistir. Sadece basit mantik yurutmelerle yanlis sonuclara varilmistir. Guya namaz gunumuzde bilindigi sekliyle detayli bir bicimde Kuran'da yoksa yok sayiliyormus. Bilmeyenler icin sunu netlestirmek gerekir; Kuran vahyolundugu donemde kimsenin Allah'i kutsamak icin uyguladigi sekli rituellerini ve mabedlerini yasaklamamistir. Butun yuceltmelerin halis bir bicimde Allah icin yapilmasi sartini koymustur. Ornegin hac ve kurban gibi. O gunku mevcut sekli uygulamalarin yani sira yeni olusabilecek sekli tapinislari da yasaklamamistir. Bunlarin tevkid ilkesine aykiri unsurlardan ari olma sarti aranmistir. O halde Muhammed'in yasami esnasinda gerceklesmis Kuran inanc ilkelerine uygun sekli gelisimler de soz konusu omustur. Cuma salati, mescid bunlara iki ornektir. Kuran'in ilk muhatabi Muhammed bu dinin esprisini en iyi anlamis bir kimse olarak bize bir orneklik teskil etmektedir. Inanc ilkeleri acisindan vahyin iletilisine kadar agzini bicak acmayan bu adam, pratik yasaminda mevcut vahiy geregi aklini isleterek kararlar almis, malum-bilinen uygulamalarin bir kismini uygulamaya devam etmistir.Haram aylar icin halihazirda malum-bilinen ayla ifadesinin gecmesi cok enterasandir. Muhammed sadece ritueller ile sinirli kalmayip bu dinin kaderini tayin eden kararlarin cogunu da mevcut vahiylerden edindigi ruh ile kendisi almistir. Stratejik kararlar kendisine aittir, hukuk alaninda orf geregi davranarak gununun mevcut hukukuna riayet etmistir. Vahiy bu konularda Muhammed'in ictihadini benimsemeyenlere,onu tasdik niteliginde ve bazi karisikliklari gidermek amaciyla inmistir.Muhamed'in cikmaz anlarinda da yine vahiy devreye girerek onun onunu acmistir. Butun bu ifadelerimi toparlayarak sunu soylemek istiyorum. Kuran muhtevasinda hukum bazinda bir hususun ayrintilari ile degil de kismi olarak bulunmasi bunlarin inkarini gerektirmez. Olsa olsa sunu soyleyebiliriz evet bunlar vardi, uygulamasi ile sorun cikmadigi icin vahyin aciklamasini gerekli kilmadi.Ayriyeten bunlar detaylari ebediyyen bilinmek zorunda olmayan tali hususlar olup meselenin ozu degildi denilebilir. Asil olan degismeyen ana mesajdir ve gerisi toplumlarin degisimine baglidir. Temel ilkeler butun degisik sartlarda her degisik tarzlarda yasatilmak zorundadirlar. Bu ilkeler tartisma konusu edilemez. Bunlar ana inanc ve ahlak ilkeleridir.
Tarih inkari insani cikmaza surukler, celiskili bilgiler yuzunden gecmisi kabullenmeyenler, vahyi nasil kabulleniyorlar. Kuran kendilerinin gozunun onunde mi indi? Kuran'in Muhammed'in kalbine vahyini muteakip,fiziksel kanunlara muhatap olusunu kimse inkar edemez. Elimizde ki metinlerin duzenlenmesi yaziya gecisinde insan rolu ve genelde oral bir toplumun yazi toplumu olusunun dogal sonucu olarak yasananlar. Butun bunlari kavramaya luzumsuzluk,gereksizlik isnadi hangi bilimsel bakis ile bagdasabilir. Tarihsel baglantisi koparilan Kuran vahiy Kuran degildir. Kuran gunumuze degin buyuk hassasiyetlikle korunarak gelmistir. Bizlerde bundan bu guya gereksiz olan tarihi surec sunumu sayesinde istifade etmekteyiz. Gunumuz mantiginin eline mahkum Kuran, orjinal espirisinden yoksun sadece bir maddeye donusur. Onun ilk orjinal hitabindaki anlami ancak ve ancak o ortam cok iyi anlasilirsa netlik kazanir.
Kuran'in Allah tarafindan korunmusluguna dair ileri surulen, butun ayetlerin farkinda olarak bunlari soyluyorum. Bu korunma metafizik alanlara aittir, iyi incelerseniz gorursunuz.
Bu yaziyi is oncesi acele bir sekilde yazdigimdan okumadan kaydediyorum, yazi yanlisliklarimdan oturu ozur.
Kuran'in allah tarafindan korunmusluguna dair ileri surulen butun ayetlerin farkinda olarak bunlari soyluyorum. Bu korunma metafizik alanlara aittir, iyi incelerseniz gorursunuz.
yazınız güzel olmuş, bu paragrafı özellikle altı çizili mavi cümleyi mümkünse açmanızı istiyorum.
Öncelikle çok uzun zamandır burada yazmadığımı (daha doğrusu yazmak istemediğimi) belirtmeliyim. Ama dayanamadım biraz da ben yazayım dedim.
Yok diyen ispatlamak zorunda değildir yaklaşımına katılmıyorum. Ateistler de böyle söylüyorlar.Ama ateistler iddialarını Kur"an"ayetlerine dayandırmıyorlar.Şekilsel namaz var diyenler de,yok diyenlerde iddialarını ayetlere dayandırıyorlar.O halde,iddialarını dayandırdıkları ayetleri,iddiaları doğrultusunda açıklamak,açıklamaya çalışmak zorundadırlar. Güya kendilerince psikolojik bir rahatlama sağlamış oluyorlar. Bence var diyen nasıl ispatlamak zorundaysa yok diyen de neden olmadığını ispatlamak zorundadır.Bu tür konular,yani tarih olmuş konular,bana göre gayba girer,gaybi de Allah"tan ve olaya bizzat tanık olmuşlardan başka kimse bilmez,bilemez.Bizler ayetlerden hareketle yorumlar yapıyoruz.Yorum,adı üstünde yorumdur.Aklına,mantığına ve imanına uygun bulduğu bir yorumu,bir kişi,kolayına geldiği veya işine geldiği için de olsa,kabul edip,uygulayabilir veya tercih edebilir.Çünkü Allah,dinde zorluk değil,kolaylık ister.Senin kolayına hangi yorum geliyorsa ve mantığında kabul ediyorsa,o yorumu kabul edebilirsin.Eğer,o yorum yanlışsa veya o yorumu tercih ettiğin için,maddi veya manevi bir zarar görürsen,bunun vebali,öncelikle,o yorumu yapanlardan sorulacaktır.Dolayesiyle,biz senin gibi trübünde oturup,sahadakileri seyretmiyoruz,sahaya,daha doğrusu arenaya çıkıp,mücadele ediyor ve risk alıyoruz.
Bu bağlamda diyelimki salat namaz değil (ben ne olduğundan emin değilim, varsayımsal konuşuyorum), o halde cevaplanması gereken bazı sorular ortaya çıkar. Mesela;
Şekilsel bir salat yoksa ya da salatın şekli bir yönü yoksa böylesine yaygın bir ritüeller topluluğu nasıl oluştu?Bunu çevrene,biraz bakarsan anlarsın.Veya bunu,en yakınındaki bir aynaya bakarak da anlarsın? Büyük bir ihtimal,Amerikan traşi olmuşundur,değil mi?
Demem o ki,söz konusu dini ritüellerin böylesine geniş bir alana yayılmasının sebebi,bu ritüellerin ilahi oluşundan değil.Bu ritüeller,tamamen kültür transferi,daha doğrusu kültür emperyalizmi sonucunda neşvü nema bulmuştur.Ve bildiğimiz, beş vakit namaz,bilhassa sünni Osmanlı devletinin dünya"ya ihraç ettiği bir kültür veya yaşam boyu,bir spordur.Osmanlı devletinin fethettiği topraklardaki,en önemli ve ilk icraatinin muhteşem camiler yapmak olmasının da,öncelikli hikmeti budur.Camiler olacak ki,ritüellerinizi yayabilesiniz ve insanları avutabilir veya uyuşturabilesiniz.Aynı kurum veya aynı müesseseler,bugün çok daha yagın ve çok daha etkin bir şekilde dünyanın her tarafında devam etmektedir.Bir farkla,camilerin yerini stadyumlar,tekkelerin yerini spor kulupleri veya benzeri bir çok şey almıştır.
Ancak,Bilhassa Osmanlının sahip çıkıp,yaygınlaştırdığı ritüellere,az da olsa,direnen toplumlar da olmuştur.Benim Amerikan traşina direndiğim gibi.Bugünki aleviler,nusayriler,dürziler.v.s.Bu direnen toplumlardandır.
Elçinin vefatından sonra ortaya çıktığına göre (tabi varsayım) bunu kim ortaya attı? Bunu,toplumları uyutup,uyuşturma yöntemlerini çok iyi bilen ve bu konularda siyasi otoritelere,tabii,en güçlü gördükleri siyasi otoritelere akıl veren,danışmanlık yapan siyonistler ortaya atmışlardır.
Bunu ortaya atan her kimse nasıl bir etkileme gücüne sahipmiş de dünyanın 3 te 1 i bunu aynen uyguluyor? Aynı kişiler,demirperdenin çöküşünden sonra,bunu dünyanın tümüne,şu anda da,aynen uyguluyor.
Hani tabiri caizse elçiden bile daha etkili olan bu şahıs ya da şahıslar kimlerdi? Anlattım.Ama,başka bir açıdan daha anlatayım.Bu Şahıslar,İblis ve onun askerleriydi.
Selam ile
Bu sekli ibadet ya da adına her ne diyorsanız, nasıl bu kadar yayıldı ve bu derece kemikleşmiş bir hal aldı?
Bunlar benim aklıma gelen belli başlı sorulardan bir kaçı. Evet, salat namaz değildir diyen arkadaşlar bu konulardaki fikirlerini belirtirlerse çok memnun olacağız. Çünkü kendi adıma şu ana kadar yapılan açıklamalrın ya da tevillerin hiçbiri doyurucu değil.
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme Sizin yetkiniz yok forumda konu silme Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme Sizin yetkiniz yok forumda anket açma Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma