Yazanlarda |
|
aliaksoy Uzman Uye
Katılma Tarihi: 05 subat 2007 Yer: Turkiye Gönderilenler: 989
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Selam;
Bu "vakitle yazılma" hususu, "olmazsa olmaz / mutlaka yerine getirilmesi gereken bir yükümlülük"ü çağrıştırabilir mi ?
Sanırım Haktansapmaz'ın bu yönde bir görüşü vardı. İzah ederse sevinirim.
Esenlikle...
__________________ "(Onu size indirdik ki) <Kitap, yalnız bizden önceki iki topluluğa indirildi, biz ise onların okumasından habersizdik (o Kitâpları okuyamıyor, dillerini anlayamıyorduk)> demeyesiniz."(En'am,156)
|
Yukarı dön |
|
|
asım Uzman Uye
Katılma Tarihi: 14 agustos 2008 Yer: Turkiye Gönderilenler: 1700
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
yüce allah benim içimi gönlümü kalbimi niyetimi çok iyi biliyor...
ayrıca benim şekilsel davranışlarla bunu göstermem gerekir mi...
sanırım bu soru tartıştığımız konunun en önemli sorularından biridir...
mümkünse buraya yoğunlaşalım...
__________________ O halde yüzünü, Allah'ı bir tanıyarak dine, Allah'ın insanları üzerine yaratmış olduğu fıtratına doğrult. Allah'ın yaratışında değişiklik bulunmaz. Dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler.
|
Yukarı dön |
|
|
Saffet Metin Uzman Uye
Katılma Tarihi: 07 ekim 2008 Yer: Turkiye Gönderilenler: 672
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Sayın Malik bin nebi,
Bilmiyorum benim bulunduğum başlıklara girip hiç yazılarımı takip ettinizmi.
Ben Genellikle çatışmanın olduğu yerlerdeyim.
Faiz harammı, Zinaya yaklaşmak, Yeni bir mehdi gelecekmi, en son da Kur’andaki Salat.
Amacım sadece insanları aydınlatmak.
Olaylara çok geniş perspektifli bakabiliyorum.
Hukuk, Ekonomi, Bilgisayar Yazılımı (Delphi) üzerinde eğitimli ve bilgiliyim.
Lise den beri ben eğitimimi İngilizce Aldım.(Kolej + boğaziçi üniversitesi) Türkçe aldığım dersler sadece sosyal dersler ve edebiyat. Yani kolej mezunu değilseniz, Yüksek öğrenimizi Boğaziçi, odtü vb. yerde yapmadıysanız, benim kadar ingilizce bilmeniz mümkün değil. Yani grameriniz olabilir, konuşur , kendinizi idare edersiniz de Vocabulary niz bana yakın olamaz. İngilizce hazırlık okumuş oğlum herhangi bir ingilizce kitapta anlamını bilmediği sözcüğü ilk önce bana sorar. Ayaklı sözlük olarak beni kullanır. Yoksa İngilizce bilmiyorsunuz falan demem ve diyemem.
Hani hepiniz arapça bilirsiniz de , Haktansapmaz ve Hasan Akçay, Baybora arkadaşların bilgileri çok üst düzeyde gibi. Benimde ingilizcemden iyi ingilizcesi olan arkadaşlarda vardır burada. Sanırım Muhliskul Avustralyada yaşıyor, orada doktora yapıyor. Ozi ingilizcesi ni her gün konuşup kullanmak durumunda. Bizim kulağımız alışık değil “Bera dan nathing” “ Better than nothing” miş gibi.
Amerikalıları ve Almanları iyi tanırım. Dinlerini, zihniyetlerini bilirim. Hayata bakışımda, özel yaşamımda onların etkileri vardır.
Din konusunda ne bulursam okuyorum. Ama bu tabi eskiden doğrudan etkilenmeydi şimdi Kur’ana uygunluk açısından değerlendirme kriteri ile oluyor. Ayrıca çok geniş bir tarih bilgim var. Osmanlıca okurum. Geniş bir Osmanlıca kelime haznem var. Sosyal konularda da geniş bilgim var.
Bunları övünme için anlatmıyorum. Adam bu bilgisini kullanıyor diye düşünün diye anlatıyorum.
Benim için gerçek Kur’an bilginleri Hadis i metin tenkidiyle eleştiren bilgindir. Bunu yapan herkes Hüseyin Atay, Yaşar Nuri Öztürk, Süleyman Ateş, , Bayraktar Bayraklı, Zekeriya Beyaz, Abdülaziz Bayındır gibi. Kişiler. Bazılarına siyaseten ve magazinel olarak kızabilirsiniz. Hiç sevmiyebilirsiniz. Ama ben ilkesel bakıyorum,ilimlerinden metodolojilerinden faydalanıyorum.
Tek eksiğim Arapça onun içinde epey kaynağım var. Mehmet Maksudoğlu, Assimil Arabic , Teach Yourself Arabic. A.S. Tritton, ve FSI gibi. Ama vaktim yok. İnşallah bu vakti yaratırım.
Benim kastım bu bilgiler dahilinde foruma katkıda bulunmak. Koş vatandaş koş , gel. hadi Aksaray, Aksaray modunda değilim.
Amacım Arkadaşlara da kendi bilgi dağarcığım, tecrübelerim dahilinde katkıda bulunmak ki, yazılarımı okuyan arkadaşların çoğununda bu katkılardan hoşlandığı kanaatindeyim.
Ben zannetiğiniz gibi gurur, kibir abidesi biri değilim. Hiç değilim.
Beni bu hale getiren iş hayatı. Nasıl iş hayatında firmalar var. İşte birbiriyle rekabet, çekişme, ihale kazanma falan. Bu çekişme elemanlar arasında da var.
Tabii böyle bir hayatın içinden gelince ister istemez üzerinize ben dili , tavırlarınıza gladyatör tavırları çöküyor.
Hele bir de NARSİST bir amirle birkaç sene çalışın çıldırıyorsunuz. Bakın sayın malik bin nebi adam bilgisi olmayan bir konuda bir şey iddia ediyor ve onu öyle yap diye emir veriyor. Yapsan bir türlü sana yazık, nefsin eziliyor, çünkü o işin kompetanı diye biliniyorsun çevrende, adına laf getirmek istemiyorsun, başarısızlığı kaldıramıyorsun. (yoksa yalakanın biri olsan sorun değil) Örneğin Adam gözgöre göre arabayı asfalttan tarlaya hızla sür diyor. Sürmesen problem oluyor. Sürüp araba devrilince de arabayı sen devirdin oluyor. Beni uyarsaydın bu böyle olmazdı oluyor falan yani. Her zaman o haklı.
O zamanlar internet te yok. Laf la olmuyor. İkna etmek için o konuda kitap getiriyorum. İlgili yerleri işaretleyip altını çiziyorum. Adam bunla da ikna olmuyor . Kitabın tarihi eski falan diyor. Kendi aklına yatmayan konuda acaip ahkam kesiyor. Bunu muhasebeciler niye böyle yapıyor diyor. Maliye böyle istiyor diyorum. Yok Nasıl istermiş maliye öyle şey diyor. Arkadaş Tebliği yayınlıyor, bunlar da onu uygulamak zorunda falan diyorum. Yok diyor o tebliğ benim mühendis mantığıma yatmadı diyor falan.
Yani adamla çalışmak Engisizyonda ifade vermek gibi bir şey. Ne yaparsan yap olmuyor, yalakalık bile denedim olmadı. Gittim şikayet ettim. Olmadı, onun adamı, bunun adamı dengesi. Ama beni de işe yaradığım için kestirip te atamıyorlar. İkimizi de yatıştırıp idare ediyorlar. Neyse sonunda kurtuldum ama bende de bu tip algıladığım adamlara karşı bir sinir kaldı.
Çektiklerimi ben bilirim.
Benim bir ezilmişliğim varsa bu olaydır. Çocukluğum yobaz olmayan makul geleneksel bir ailede iyi geçmiştir. Kompleksten kaynaklanan bir ezilmişliğim olamaz, tam tersine insanları istemeden de olsa bu moda ben sokuyorum.
İnsan içine girince, üzüm üzüme baka baka kararıyor. Toplumun yapısı, hele ki özel sektör şirket ortamları falan. Felaket.
Benimle medeni tartışan arkadaşlarla hiç problemim olmadı. Örneğin bir başlıkta Hakgelenekle tartışmıştım. İşte kıyamete doğru mehdi, nebi gelecekmi falan diye.
Siz bana karşı Hakgeleneği savunucu bir yazı yazdınız. Ki durum Haktansapmaz gibi de değildi. Sonuçta Beni tanımıyorsunuz. Eğer birbirimizi sadece yazılarla değil, yüzyüze tanısaydık bunların hiçbiri olmazdı.
Benim gibi mücadele olan yerlere girmiyorsunuz,(bir derde derman olmuyorsunuz ifademden kastım oydu.) arada bir Dede Korkut gibi gelip, iki üç laf ediyorsunuz. Ben de diyordum, bu arkadaş enteresan, herhalde felsefe ile ilgili bir bölüm okumuş.Edebiyat olduğunu öğrendim. Ayrıca çok hoşuma da gidiyor yazılarınız.
Benim yaşım 50. Bir çoğunuz daha okul hayatı bitmemiş. Veya iş hayatının başları veya ortasındasınız. Ben hadi iş hayatında , ev hayatında çok dayak yedim (mecazi) . Yani çok sıkıntılar çektim. Siz bana göre temiz bir dosya kağıdı gibisiniz. Ben yazılmış, karalanmış, mürekkep dökülmüş, yırtılmış bir dosya kağıdıyım. Fikirlerimi de yediğim dayakların acı sonucu olarak yorumlayın lütfen. (ve de ciddiye alın hata etmezsiniz.)
Sonuçta o eleştirdiğiniz, kızdığınız fikirlere vardım. Onlar benim gurur ,kibirle baktığım şeyler değil, deneme, yanılma, gözlem,sıkıntı ile öğrendiklerim.
Metehan arkadaş eleştirinde hep BEN diye konuşuyorsun. Bundan tepki çekiyorsun diyor.
Bunun nedeni artık yılların alışkanlığının üzerimde bıraktığı tortu. Bencillik, Nefsaniyet değil. Buna alışın, hatta uygulayın. Çünkü iş hayatında , toplum hayatında kendinizi ortaya koymak durumundasınız ve ister istemez ben dili kullanıyorsunuz. Bu fakir, acizane, elimden geldiğince, inşallah (kehf 23 gereğince demen zorunlu, açıkça değil gizlice söylüyorum maalesef. ) falan deyince maalesef dikkate alınmıyorsunuz. Bunlar kendine güvensizlik ifadesi gibi algılanıyor.
Keşke bu olay olmasa idi. Aşık Mahzuni Şerifi’in şiirinden. Selda Bağcan şarkısı.
YUH NEFSİNE UYANLARA YUHHH. (Bu da kendi öz eleştirim).
Her şeye rağmen Pişman da değilim. ( Fatih Erkenci şarkısı)
İşte ben buyum. Beni böyle kabul edin.
Herkese Selamlar,
__________________ Allah Aklını kullanmayanların üzerine pislik yağdırır.
|
Yukarı dön |
|
|
aliaksoy Uzman Uye
Katılma Tarihi: 05 subat 2007 Yer: Turkiye Gönderilenler: 989
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
NİSA 101-103 İLE İLGİLİ BİRKAÇ AYRINTI
Namazda her şey dönüp dolaşıp Nisa 101 – 103. ayetlerinde düğümleniyor.
101: “ Eğer kafirlerin, size bir saldırıda bulunmalarından endişe duymuşsanız (bunun için sefere çıktığınızda salattan geri kalmanızda size bir vebal yoktur.
Sefer çıkanlar, bir askeri birlik olup, bunların içerisinde Rasul bulunmamaktadır. Bunu da 102. ayetin başında yer alan “ Sen içlerinde olup, onlara salatı iqame ettiğinde…” ifadesinden anlıyoruz.
Burada “ en taqsurû” ifadesini “kısaltmanız anlamında çevirmek son derece tutarsızdır. Kur’an’ın hiçbir yerinde anlatılmamış namazın neresinden ve ne kadar kısaltılacak? Rekat nedir ve kaç rekattır?.. anlatılmamışken bu ayetten 1-2.. rekat anlamak muhal olsa gerek. Namaz ve abdest kelimeleri dahi dilimize Farsça’dan girmişken!..
Qasr mastarından “ taqsurûn” , bir bu ayette bir de 7/202. ayette (“lâ” ön olumsuz edatıyla ) “lâ yuqsirûn” olmak üzere Kur’an’da birer defa yer almaktadırlar. Buradaki “lâ yuqsirûn” fiiline, “kısaltmıyorlar” anlamını vermediklerine dikkatinizi çekerim.
Edip : 7/202 : “(şeytanlar) kardeşlerini ise azgınlığa sürüklerler ve bundan geri durmazlar.”
Aslında 4/101. ayetteki “ en taqsurû” yerine “en tenqusu” fiili gelmeliydi. Bakın bu fiilin geçtiği Kur’an’ın her yerinde “kısmak, kısaltmak, eksik kılmak..” anlamıyla çevirmişlerdir.
“naqs, nuksan” mastarından türemiş kelimelerin geçtiği ayetlerdeki anlamlarını Elmalılı’nın mealinden görelim:
50/4: tenqusu : “…fakat arz onlardan neyi eksiltir ise…”
11/84 : la tenqusu : “…hem ölçüyü, tartıyı eksik tutmayın…”
13/41 ve 21/44 : nenqusu : “…biz o arzı etrafından eksiltip duruyoruz…”
9/4: lem yenqusu : “…ahitlerinde hiçbir eksiklik yapmamış…”
35/11: la yunqasu: “…. Ömründen eksiltmek de…”
73/3 : unqus : “…. yarısı yahut eksilt ondan biraz, …”
2/155 : naqs : “… biraz maldan, candan ve hasılattan eksiklik ile…”
“Qasr” mastarının anlamını Serdar MUTCAN’ın Arapça-Türkçe sözlüğünden aktaralım:
a) Kısa olmak, kısalaşmak, kısalmak, yetmemek, yeterli olmamak…
b) ( “an” cer harfi ile kullanım” : (bir şeye) yetişememek, ulaşamamak, kısa gelmek, yapamamak, güç yetirememek, ele geçirememek, başa çıkamamak, vaz geçmek, bırakmak (acziyet sebebiyle).
Not : Fiilin 4/101’de “an” yerine “min” cer harfi ile kullanıldığı gözden kaçmamalı. “an” ve “min” kelimeleri –den /-dan anlamını katan edatlar olduğunu biliyoruz.
c) kısaltmak , azaltmak
d) tutmak, zapt etmek, sınırlamak, kontrol etmek…
Not: Bu fiil harf-i cersiz yani “min” ya da “an” siz kısmak, eksiltmek, kısaltmak anlamında kullanıldığına dikkat!
4/101’deki “taqsurun” ile 7/202’deki “la yuqsirun” fiillerine, kökleri aynı olmalarına rağmen, çok farklı anlamlarda çevirdikleri gözünüzden kaçmamıştır umarım. Bunun aynısını “iqame” fiiline de uyguladıklarını görüyoruz. Salatın dışında “iqame”nin geçtiği her yerde hep aynı manada çevirmişlerken, “salat”la birlikte ise hep kılmak şeklinde çevirmişler. “iqame” fiili Kur’an’da Salat’ın yanı sıra, din, tevrat, incil, kendilerine indirilenler, vech- vucûh, hududullah, vezn, şehadet ile de kullanılmıştır. Buralardaki “iqame”ye verdikleri anlamı salat’la geçen yerlerdeki “iqame”ye verdikleri anlamı lütfen karşılaştırınız.
3) 4/102. ayette “içlerinde olduğunda ve onlara namaz kıldırdığında… onlar secde edince…(fesecedu )”
Dikkat edin Rasul’u de kapsayacak şekilde “secde ettiğinizde (fesecettum) denmemiş. Neden? Çünkü bu bir namaz olmayıp bir Kur’an dersidir de ondan. Bu dersi Allah’ın Rasul’u yapmaktadır. O gün yeni gelen vahiylerin dersini ancak O yapabilirdi. Onun için Rasul seferde yoksa, seferde Kur’an dersi yapılamazdı. Olsa olsa daha önce öğrendiklerinin tekrarını yapabilirler.
4) 103. ayetin sonunda yer alan “kitaben mevquta” nın anlamı “fardan mefruda” “kesin bir farzdır” şeklinde anlamak hiç de yanlış olmasa gerek (bak: taberi)
Müzemmil suresi 2-4. ayetlerde Rasul’un Kur’an tartili ve bu ayetlerin açılımı mahiyetinde olan 20. ayetteki mu’minlerin Kur’an kıraatları ve iqame-i salatlarına dikkatlerinizi çekmek istiyorum. Buradaki “iqraû mâ teyesera min el Kur’ân” , “kolayınıza geleni okuyun” yerine “gücünüzün yettiği kadar okuyun” manasında olması daha isabetli olur. Gecenin büyük bir bölümü böylece okuma ile geçirilecektir. İleriki yıllarda buldukları bu geniş zamanı; hastalık, sefer, savaş ve geçim derdi… gibi nedenlerden bulamayacaklarına işaret edilmektedir. Onun için tekraren “okuyabildiğiniz kadar okuyun” denmektedir.
5) Belli vakit “belirlenmiş vakit” için, Kur’an’da “mevqût” değil de “ma’lum” kelimesi kullanılmıştır:
15/4: “illa ve lehâ kitabun ma’lum”
Biz hiçbir topluluğu BELİRLENMİŞ bir yazgı olmaksızın yok etmeyiz
15/38: “ila yevmin ma’lum”
Belirlenmiş vakit / güne kadar
26/38 ve 56/50: “li miqâti yevmin ma’lum”
Belirlenmiş günün randevusu…
26/155: “yevmun ma’lum”
Sizin de su içeceğiniz belli bir gününüz vardır.
38/81 : “ ila vaqtil yevmil ma’lum”
Belli vaktin gününe kadar.
Kaynak
__________________ "(Onu size indirdik ki) <Kitap, yalnız bizden önceki iki topluluğa indirildi, biz ise onların okumasından habersizdik (o Kitâpları okuyamıyor, dillerini anlayamıyorduk)> demeyesiniz."(En'am,156)
|
Yukarı dön |
|
|
İbrahimizm!!! Ayrıldı
Katılma Tarihi: 14 subat 2009 Yer: Turkiye Gönderilenler: 420
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Hele bir de NARSİST bir amirle birkaç sene çalışın çıldırıyorsunuz. Bakın sayın malik bin nebi
adam bilgisi olmayan bir konuda bir şey iddia ediyor ve onu öyle yap
diye emir veriyor. Yapsan bir türlü sana yazık, nefsin eziliyor, çünkü
o işin kompetanı diye biliniyorsun çevrende, adına laf getirmek
istemiyorsun, başarısızlığı kaldıramıyorsun. (yoksa yalakanın biri
olsan sorun değil) Örneğin Adam gözgöre göre
arabayı asfalttan tarlaya hızla sür diyor. Sürmesen problem oluyor.
Sürüp araba devrilince de arabayı sen devirdin oluyor. Beni uyarsaydın
bu böyle olmazdı oluyor falan yani. Her zaman o haklı.
Sanırım bağımsız çalışmanıza müsade edilmemiş burada sizinde hatanız yok değil,öncelikle bir konuyu sindirdiğinizde onu karşıya kabul ettirememe gibi bir ihtimaliniz yok çünkü konuyu sindirmek onu her yönüyle analiz etmek demektir ve analiz etmek demek daha ilk fikir beyan etmeden evvel empati yaparak karşı tarafın yakalayacağı noktaları ve soruları belirlemek ve tüm cepheye hazır olmak demektir,bakınız Turan Dursun için eğitim yetmezliğinden saptı ifadesini kullanmıştınız oysa ben daha ilk anda bunun belki bir ihtimal ancak kuvvetli olanın iblis faktörü olduğunu anlamıştım,siz burada eksik düşünüyorsunuz. Din insanın hayatını iş veya ev diye asla ayırmaz,yanlış olana rey veriyorsanız eğer bu karşı tarafın narsistliğinden falan değil sizin o kişi karşısında olan güven eksikliğinizdendir, Gerçi 50 yaşına gelmişsiniz biz daha yolun başındayız,bunlar aslında bizim için. Adaletten sapmadıkça ve yaptıklarınızı diğerleri beğenmesede doğru her zaman kendi hikayesini anlatacaktır.Misalle;tekte değil çift başlı bir sestemde hatayı görerek müdahele eden ben çalıştığım fabrikaya ton başına 4500 ytl gibi bir rakamı geri döndürebildim, bu %80 oranında bir kazançtı,yöntemim en başta adalet ama nezaket kurallarının biraz dışında emin ve net tavıra ek olarak karşı tarafı kedilerine sorgulamak suretinden ibaretti.Sindirmek sanırım önce net ve emin olma ile başlıyor sevgili Saffet Metin.Tarlaya sür!! Ben değil sen kendinden emin misin?Tavrı, hiçbir dostluk kazanç arkadaşlık alttan alma maddiyat ve birçok mazeret ortaya konarak,engellenemez.Karaktere müdahale ve müsade edilmesi bizzat yıkımdır.İzlerini üzerinizden atamadığınızı ve bunu tarz olarak kabul ettiğinizi beyan etmişsiniz ve bizimde buna katlanmamızı istemektesiniz,isterseniz şöyle diyelim;değişmeyen tek olgu değişimdir.
|
Yukarı dön |
|
|
malik bin nebi Uzman Uye
Katılma Tarihi: 24 kasim 2008 Yer: Turkiye Gönderilenler: 439
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
selam saffet metin, sen kendi söylediğini anlayarak okuyor musun bilmem,
her meseleden sonra sülbünü cibiliyetini saymayı bırak bir yaw,
bu arada okula hiç önem vermedim, doğru düzgün derslere bile girmedim,bir dönem geceleri kafayı çeker gitmezdim okula bir dönem sabahlara kadar kitap okuyup gitmezdim, okul işte bildiğin mal yetiştirmeye çalışyorlar, yüksek lisansa da sadece kayıd oldum onu da sallamadım, bilgi edinilir ama bilinç öyle değildir, ingilizcelerimizi yarıştıralım demedim relax ol kasma, ya hakkat benim dilimin bağı çözülmeiyor ya da gerçekten sizin anlama sorununuz var, umarım rabbim dilimin bağını çözer, demem o ki saffet metin, benim yaşadığım yıl sayısını iki ile çarpsan senin yaşadığın yıl sayısı eder, ama bu kadar yıl kendine bilgisayar muamelesi edip, bir gerçeğin hakikatini o gerçeğin görüntüsünün arkasına attıysan neye yarar, herkes kendine göre çektiklerimi bilemezsiniz der, iki ekmekle yemek yiyen adam da kendince sıkıntılıdır, bir ekmekle yemek yiyen adamda, koymayın kardeşim dünyanın merkezine kendinizi, saffet metin, konunu arasından çekiliyorum, sen alacağın mesajı ya alırsın ya almazsıni ben alacağım mesajı ya alırım ya almam, hayat yaratılmadan önce yazıldı, ve her bir tavrın bir sistemi var, sen bu tavırınla bir düğmeye bastın ve sistem işlemeye başladı, yazıllım böyle çünkü, 6 yaratma evresinden sonraki 7. evre bu iş için zaten, bize düşen sadece 8. evreyi beklemek,
ben gel vatandaş gel moduna gireyim, kasıyor beni bu tripleriniz, neyse herkes kendi tadında güzel :)
Esenlik dilerim cümle aleme
|
Yukarı dön |
|
|
Saffet Metin Uzman Uye
Katılma Tarihi: 07 ekim 2008 Yer: Turkiye Gönderilenler: 672
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Sayın Muhliskul ,
Benim tarihle ilgili verdiğim bilgi Ansiklopedik bilgidir. İçinde yanlış bir bilgi de yoktur. Ben insanlara kendi çok iyi bildiğim ve bu sitede ki büyük çogunluğun bilmediği konulardan örnekler veriyorum. Hepsini de merak ediyorsanız ansiklopedilerle, internetle falan doğrulatabilirsiniz. Sonuçta ben bilimin vardığı sonuçları aktarıyorum tarih bilmeyenlere. İnsanlar ne tevrat bilir, ne incil bilir, ne protestanlık bilir. Ne de adam gibi tarih, sosyoloji, ekonomi bilir. Benim anlattıklarım bunlara dayanır. Aksi takdirde düz mantıkta debelenme ve at kafadan forum oluyor.
Hani ben işte ilber Ortaylının ve hatta Murat Bardakçının konumunda bir adam da değilim ama belge okurum.Ayrıca gerçekten tarih konusunda çok bilgiliyim. Yani ben şimdi tarih lisans veya Siyasal a falan girsem bana çerez gelir. Böyle bir bölüm okumadığıma da şimdi çok yanıyorum.
Bu site ne akademik tarih, ne de akademik ilahiyat sitesi. Ben sadece aydınlatmak amaçlı insanlara geniş perspektifli bir bilgi sunuyorum. Sizi tatmin etmeyebilir ama o yazıları okuyan binlerce insan var. Magazinel olarak ta algılayabilirsiniz. Murat Bardakçı, Soner Yalçın, Mustafa Armağan gibi. Onlarında TV programlarını mutlaka izlemeye çalışırım. Çünkü çok istifade ettim.
İgnaz Goldhizeri ve Watt ı biliyorum. Miraç la ilgili değerlendirmem tümüyle ona dayanır. Onun kitabını okumadım. (ingilizce veya Almanca) Ama ona referans veren kitaplardan okudum. Watt ın da Zamanında Tercüman 1001 temel eser serisinden çıkan “İslam Medeniyeti” diye bir kitabı vardı. Hatırlıyorum.
Turan dursun olayı ile ilgili şunları söyliyeyim.
Eskiden 1957,58 lerde Milli eğitimin bir uygulaması varmış. Lise Mezunlarını işte bazı kitaplardan imtihan ederek başarırsa öğretmen olarak alıyormuş. Babam da lise mezunu idi ve böyle birşeye teşebbüs etmiş. Evde Öğretmen okulu kitapları diye kitaplar var. Ben bu kitapların hepsini pedagoji dahil okudum. Bir de Dale Carnegie nin söz söylemek iş başarmak sanatı diye bir kitabı vardı. Orada şöyle bir örnek vardı. Der di ki. Soyut ifadelerinizi somutlaştırın.
Mesela ifade : Amerikada yetişen pamuğun üçte ikisi Pennsylvania da yetişir. Gibi.
Bunu böyle ifade eder geçerseniz. Bu kimsenin aklında kalmayacaktır. Ama şöyle derseniz .
Amerikada yetişen pamuğun üçte ikisi ikisi Pennsylvania da yetişir. Giydiğiniz elbiselerin, iç çamaşırlarının, çorapların üçte ikisi ikisi Pennsylvania da yetişen pamuktan yapılmıştır.
Şimdi adam çorabını bile giyerken vay anasına be, Pennsylvania da yetişen pamuk ha. Gibi düşünür. Hatta ömrü boyunca bu aklından çıkmaz.
İşte iyi öğretmenlik böyle bir şey. Pedagoji böyle bir şey. Bunlardan haberi olmayan bir adam Einstein da olsa iyi öğretmen olamaz. Zorlama pedagoji dersiyle de olmaz. Adam ben bunu öğrencinin kafasında nasıl somutlaştırırım derdinde olacak.
Şimdi bu kitaplardan okuduklarımla , ben hiç tanımadığım, eğitimi hakkında hiçbir şey bilmediğim bir kişi ile birkaç saat sohbet etsem onun tahsil seviyesini tahmin ederim. Yani o sizin bahsettiğiniz kalın kafalı profesörler pedagojik testte üniversite, ama şu zehir gibi çocuk dediğiniz adam orta okul gözükebilir. Kalın üniversiteliler, zehir ilkokullular vardır, bu da eğitim bilimlerinin özellikle pedagojinin alanıdır.Yani seviye seviye eğitim belli bir teoriye göre ve belli entelektüel melekelerin çalıştırılması esasına göre verilmektedir.
İşte Turan Dursun olayında da bu bilgilerimle bir çözümlemeye ulaştım.Tabii dediğiniz gibi şeytan faktörünün de tesiri vardır. Çünkü Allah kendine yönelen kullarına daha çok yaklaşır, sapan kullarını ise daha çok saptırır.
Yoksa Haktansapmaz imanlı bir kişidir. Arapça bilgisi mükemmeldir. Belki yazılarla değil, daha önceden tanışarak birbirimizle yazışmamız olsaydı bunlar olmazdı.
Ama ne yapayımki benim gibi bir adama çattı. Şanssızlığı orda. Ben de site de en iyi Arapça bilen adama çatmışım Şanssızlığım burada .
Fikirleri Metodist yaklaşım. Ben bunu zaten kabul ediyor ve uyguluyorum. Neredeyse %95 uyuşuyoruz. Çatışmamız onun narsizmi ve benim buna şiddetli tepkim yüzünden.
Diğer hocalar ile ilgili Magazinel yaklaşmıyorum. Onları kişilikleri ile değil eserleri ile değerlendiriyorum. Şüphesiz Süleyman Ateş hoca ve Bayraktar Bayraklı hocanın çalışmaları da güzel. Ama etraflarındaki Sünni kesimi darıltmamak için hele ki namaz hususunda geleneksele yakın şeyler söylüyorlar. Söylediklerini kıvırıyorlar. Abidik kubidik twist modunda şeyler çıkıyor. Ama yani adamlar da ne yapsın. Ortam da henüz müsait değil.
Ümeyye ve Abbasi delileri zamanında kuyuya öyle taşlar atmış ki şimdi değil kırk, binlerce akıllı çıkaramıyor.
Kur’anda şekli namaz varmı ya, kimse bir çözüm bulamıyor. Arapça bileni de bulamıyor. Bilmeyeni de. Namazı çağrıştıran ayetler var ama biri Çinde öteki Maçinde. Farklı yorumlamaya çok müsait. Ayrıca Fethullah Gülen , Mustafa İslamoğlu gibi kişiler bile bu konuda Kur’an da şeklen bildirilmemiştir diyebiliyor.
Öyle bir durumdayız ki kimse kimseyi yanlışlıkla suçlayamaz. Sanki Peygamberin kendisi gelse Kur’an la işin içinden çıkamaz. Benim delillerim bunun şekli uygulandığına dair, Hz.Ömer ve Hz. Alinin vefat şekilleri oldu. Bunların magazinle alakası yok. Sadece tarihi Ansiklopedik bilgi.
Sonuçta ben namazı Süleyman Ateş hocanın Kur’an böyle diyor dediği gibi uyguluyor ve uygulatıyorum. Benim amacım etraftaki imanlı günahkarları , bilinçli dindarlık yoluna sokabilmek. Türkçe Kur'an okuyun, Sabah ve akşam namaz kılın gibi. Ama bu da bu ortamda gerçekten zor.
Herkese Selamlar.
__________________ Allah Aklını kullanmayanların üzerine pislik yağdırır.
|
Yukarı dön |
|
|
gondolcu Uzman Uye
Katılma Tarihi: 07 haziran 2007 Yer: Turkiye Gönderilenler: 450
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Saffet Metin Yazdı:
Sonuçta ben namazı Süleyman Ateş hocanın Kur’an böyle diyor dediği gibi uyguluyor ve uygulatıyorum. Benim amacım etraftaki imanlı günahkarları , bilinçli dindarlık yoluna sokabilmek. Türkçe Kur'an okuyun, Sabah ve akşam namaz kılın gibi. Ama bu da bu ortamda gerçekten zor.
Herkese Selamlar.
|
|
|
haklısın Saffet bey...
__________________ saygılarımla
Aaydın
|
Yukarı dön |
|
|
baybora Ayrıldı
Katılma Tarihi: 06 eylul 2007 Yer: Turkiye Gönderilenler: 547
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
selam,
tartışmalara bir katkı olur umuduyla
Salât ve Vakit
“Vakit” çoğ. “eVKâT” kelimesi “Vav-Kaf-Te” harflerinden oluşur (Ve-Ka-Te)..Bu yazıda “Salat ile ilgili” dördüncü surenin yüz üçüncü ayetinde geçen “meVKûTên” kelimesinin anlam alanını belirlemeye çalışacağız. Ragıb “Vakit (el-VaKTu)” bir iş için (lilA’MeLi) tayin edilmiş “el-meFRûZu” zamanın (ez-ZeMêNu) sonu(NiHêYetun) dur. Onun için hemen her zaman belirlenerek söylenir. Mutlak anlamda söylenmez. Arablar :“Ona belli bir vakit tayin ettim“CeALetu lehu Vaktên”anlamında “VaKTe KeZê” derler. (Bkz. Ragıb. V-K-T maddesi). Kitab’ul Ayn’da “mikdêrun min’e-zemênin”
“li HeZê’l-VaKTi” şimdi, şu anda anlamında, “MeA’l-VaKTi” zamanla, zaman geçtikçe, yavaş yavaş anlamındadır. “fî KeSîRi’l-eVKâTi” çogu vakitler, “işêratu’l-VaKTi” vakit, zaman, saaat, işareti anlamında kullanılır. “meVKit” çoğ. “meVâKît” tarih, zaman, mevsim, “meVâKiTu’l-HaCCe” “Hac vakitleri” anlamalarında kullanılır.“Yes'elûneke ani’l-ehillete, kul: Hiye meVâKiTu li’n-Nêsi ve’l-Hacci” (2:189) ayetinde bu anlamdadır. Burada çoğul olarak “el-eHilleti” (hilaller) (tek. el-HiLêlu) yani “ayın evreleridir”. (Arablarda ve Yahudilerde ) “Ayın evreleri” “vakit” veya “zaman” birimini tayin etmede kullanılmıştır (Kameri takvim). “teVKiTu Sayfi” yaz saati, “teVKiTu Mehalliye” yerel saat anlamındadır. “meVaKiT” tayin edilmiş, verilmiş, belirlenmiş zaman/vakit anlamındadır. “muVaKKaT” ise belli bir zaman için ayarlanmış, tayin edilmiş, belirlenmiş zaman “geçici”, “kalıcı olmayan” anlamındadır. “Hukûmetun muVaKKaTetun” geçici hükümet anlamındadır.
Kur’an’ı Kerim’de ise bu kelime türevleriyle on iki ayette geçmektedir.
- 15:38 ve 38:81’de: “İlê yevmi’l-VaKTi’l-ma'lûmi”
- 7:187’de: “Yes'elûneke ani’s-Saati eyyêne mursê-hê, kul: innemê ilmu-hê inde rabbî lê yucelli-hê liVaKTi-hê illê huve”
a. Musa(a.s) :“feTeMMe mîKâTu”
b. ‘SâHiR’ler: “fe cumia’s-Seharatu limîKâTi yevmin ma'lûmin”
c. Evvelkiler ve Sonrakiler: “lemecmûûne ilê mîKâTi yevmin ma’lumin”
· 78:17’de: “inne yevme’l-Fasli kêne mîKâTên”
· 7:143,155’de:
a. Musa(a.s): “ve lemmê cêe mûsê limîKâtinê”
b. Yetmiş Adam: “vêhtêra mûsê kavme-hu seb'îne raculên limîKâTinê”
· 44:40’da: “inne yevme’l-Fasli mîKâTu-hum ecmeîne”
· 2:189’da: “Yes'elûneke ani’l-ehillete, kul: “Hiye meVâKiTu li’n-Nêsi ve’l-Hacci”
Şeklinde geçmektedir. “Ve-Ka-Te” fiilini “odak kelime” kabul ettiğimizde. Bu kelimeyle ilişkiye giren “anahtar terimler” ;
“Yevm”(gün); 15:38,38:81, 26:38, 56:50
“Yevme’l-Fasl”; 44:40, 78:17
“Hacc”: 2:189
“Nês” (İnsanlar): 2:189
“Ma’lumin” :26:38, 56:50
“İlm”: 7:187
“Mûsê”: 7:143
“seb'îne raculên” (Yetmiş adam): 7:155
“mecmûûne”: 56:50
“es-Seharatu” (sihir-bazlar): 26:38
“yucelli”(izhar etti): 7:187
“TeMMe”(bitiverdi, tamanladı): 7:142
şeklindedir. “Malum vakit günü”, “tamanlanan vakit”, “İnsanlar ve Hacc için Vakit”, “Belirlenmiş vakit”, “tayin edilen vakit”, “toplanılan vakit” anlamlarında kullanılmıştır. “el-miKâTu” her hangi bir şey belirlenmiş zamandır. Ayrıca zamanı belirlenmiş söz verme, randevu, buluşma yeri demektir. Bir şeyin yapıldığı yer içinde(mekan) “miKâT” kelimesi kullanılmaktadır. Musa(a.s) tarafından Rabimizin(a.c) “mikâtı” “kırk geceyle” tamamlanmıştır. Musa(a.s) yine kavminden “tayin edilen vakit için” “yetmiş” adam seçmiştir. (Ay takvimine göre ayler ve günler “geceden” başlar). Musa(a.s) SêHiR’lerle ve halkla bilinen bir vakitte toplanmışlardır. O gün “yevmuz zinet”tir (20:59). “Saatin”, “vakti” ise Rabbimizin(a.c) indindedir.
“innes salate kanet alel mu'minine kitaben mevkutên.”(4:103)
“Gerçekten Salât mü’minler üzerine vakitlenmiş bir ‘yazgı/belirleme’dir”
__________________ Tanrı'ya inanan adam olmak kolay, ve fakat Tanrı'nın inanacağı adam olmak zor!
|
Yukarı dön |
|
|
Saffet Metin Uzman Uye
Katılma Tarihi: 07 ekim 2008 Yer: Turkiye Gönderilenler: 672
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Sayın İbrahimizm ,
Şimdi size verceğim cevap şu olabilir. Başınıza gelmemiş.
Nasrettin hocanın dediği gibi Damdan düşmemişsiniz.
Damdan düşeydiniz ne demek istediğimi anlardınız.
Siz özelde çalışıyorsunuz. Ben hem özelde çalıştım, hem devlette.
Bu olay devlette çalışırken başıma geldi.
Özelde bu mealde şey olmaz.
Adam Tarlaya sür dedi. Siz süremem , Arabada gider, sen de ben de rahmeti rahman. Üstelik bundan dolayı şirket şöyle zarara girer derseniz. Patron da müdür de anında kabul eder.
Zaten bunu demezseniz size kızar. Hor hakir görür, hatta kapı önüne koyar. İşini bilmeyen insan gözüyle bakar.
Zaten normal insan mantığı böyle düşünür.
Bir özel sektör kuruluşunda atıyorum gübre üretiyor olsun. Patron pazarlama müdürüne derki işte akrabam olan eczacı bilmem kime şu kasabada gübre bayiliği verelim. Müdür der ki olmaz. Patron, Neden olmaz der. Müdür Eczacılardan iyi gübre satıcısı olmaz, gübreyi en iyi ya akaryakıtçılar, ta da tarım aleti satıcıları satar der.Çünkü köylüyle en fazla temasta olan onlar. Patron tamam o zaman der. Yani burada müdür ne yaptı. Patronun menfaatini korudu. Patron ne yaptı, akıllı müdürü sayesinde yanlıştan döndü.
Ama devlette bu olmaz. Torpili olan, siyasi olan istediğini yaptırır. Özelden devlete geçen kimse mutlu olmaz. Orada emir saçma da olsa , onu uygulamak zorundasınız. Çünkü bulunduğu yerin niteliklerini taşımayan çok adam vardır.Çünkü oraya torpille gelmiştir. Onların görevi iletken olmaktır, yalıtkan değil. Siz eğer itiraz edecekseniz bunu şöyle bir gerekçeyle yapabilirsiniz.
Aman sayın bakanım bunu böyle uygularsak, partimiz çok zarar görür, vallahi çok oy kaybederiz.
Mantıklı gelirse yanlışlıktan dönülür. Siz de değer kazanırsınız. Aksi takdirde size güven kaybolur, Muhalif olarak damgalanırsınız. ayrıca o yanlış iş uygulanır.
Başıma gelenin başınıza gelmesini asla temenni etmem.
Sayın Malik bin Nebi ,
Bu davranışlarımın bir sebebi var.
Bir gün Özel sektörde çalışırsanız, veya ticaret falan yaparsanız anlarsınız. Kendinizi ortaya koymanızın ve kendinizi insanlara tanıtmanın gerekliliğini ve bunun kötü bir şey olmadığını.
Bana karşı yargılarınız beni tanımamaktan ileri geliyor.
Zararı yok. Zamanla değişir.
Çok hoş şeyler yazıyorsunuz, severek okuyorum.
Herkese Selamlar.
__________________ Allah Aklını kullanmayanların üzerine pislik yağdırır.
|
Yukarı dön |
|
|
|
|