Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.
Yunus Suresi 105
Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.
Enam Suresi 79
İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
Ali İmran Suresi 67
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.
Nahl Suresi 123
De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.
Ali İmran Suresi 95
Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
Katılma Tarihi: 11 ocak 2009 Yer: Micronesia Gönderilenler: 474
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
"KURAN'A GÖRE NASIL
NAMAZ KILABILİRİZ?" Dini sadece Allah'a özgülemeye çağrıldıkları, Kuran'ın
dışında izledikleri öğretilerdeki çelişkiler ve
saçmalıklar sergilendiği vakit, Sünnilerin ve Şiilerin
koru halinde: "Hadisleri, sünneti, mezhep imamlarının
ictihadlarını Kuran'a eş koşmasak nasıl namaz
kılabiliriz?" diye soru yönelttikleri bilinen ve sürekli
tekrarlanan bir olay. Bu soruyu samimiyetle soranlar
varsa, onlara bir müjdemiz var: namaz kılabilme uğruna
onca çelişkiyi ve hurafeyi din edinmenize ve şirk
çamurunda boğulmanıza gerek yok artık; Kuran sorunuzun
cevabını vermekte ve namazın nasıl kılınacağını
detayıyla bildirmektedir. Sadece Kuran'ı izlesek mezhep
kitaplarının tarif ettiği namazlardan birini kılamayız.
Ancak, Allah'ın emrettiği, elçilerinin ve müminlerin
kıldığı namazı hemen hemen tüm detaylarıyla
öğrenebiliriz. Islam özel bir isim olmayıp Tanrı'ya
teslimiyet anlamına gelir. Tüm elçiler ve inananlar
islam ve müslüman kelimelerinin kendi dillerindeki
karşılıklarını, kendilerini tanımlamak için
kullanmışlardır ( 2:131; 7:126; 10:72; 22:78; 27:31,42;
28:53; 72:14). Nitekim, Tanrı yanında makbul biricik din
islamÕdır, yani AllahÕa teslimiyettir (3:19). Bir çok
sözde müslüman, "(Tanrı'nın buyurduğu gibi) Kuran, tam
ve detaylı ise namazların rekaatlerini Kuran'ın
neresinde bulabiliriz?" diye Tanrı'ya meydan
okumaktadır. İslam'ın tüm pratiklerinin Kuran'ın
vahyinden çok önce ortaya konmuş olduğunu yine Kuran'dan
öğrenmekteyiz (8:35; 9:54; 16:123; 21:73; 22:27; 28:27).
Ibrahim'den sonraki tüm elçiler namazı gözetiyorlar,
zekatı veriyorlar, oruç tutuyorlar ve hac ediyorlardı
(2:43; 3:43; 11:87; 19:31,59; 20:14; 28:27; 31:17).
Mekke müşrikleri ise rivayetlerin ileri sürdüğü gibi
heykellere tapmıyorlardı; AllahÕın kutsal kulları
olduklarına inandıkları Lat, Uzza, Menat gibi isimlerden
şefaat bekledikleri (53:19-23; 39:3) ve Allah adına
haramlar ve farzlar uydurdukları için müşrik olarak
tanımlanmışları (6:145-150). Mekke putperestleriyle olan
benzerliği ortadan kaldırmak için rivayetler uyduranlar,
uydurdukları heykel tasvirlerindeki çelişkileri ile
aslında yalanlarını ele vermektedirler. Kuran'ın hiçbir
yerinde onların heykellere taptıkları, Muhammed'in
heykelleri kırdığı v.s. bildirilmemektedir. Aksine,
Mekke müşriklerinin kendilerini Ibrahim peygamberi
izleyen ve Tek Tanrı'ya tapan insanlar olarak
gördüklerini öğrenmekteyiz (6:23; 39:3) Nitekim onlar,
Ibrahim'in hatırası olan Kabe'ye saygı gösteriyorlar
(9:19), namaz, oruç ve haccı bazı tahrifatlarla da olsa
uyguluyorlar, (2:183,199; 8:35; 9:54; 107:4-6), zekatı
bildikleri halde gereği gibi yerine getirmiyorlardı
(53:34). Zekat, gelirin ihtiyaçtan fazla olan bolumunu
(2:219) geciktirmeden (6:141) ihtiyaç sahiplerine ve
Allah yoluna (9:60) gizli veya açık olarak (2:274) verme
yükümlülüğüdür (51:19). Nitekim 16:123 ayeti, İbrahim'in
pratiklerinin Muhammed tarafından izlenmdiğini bildirir.
Kuran'ın herkes tarafından bilinen bir ibadeti
açıklamasına gerek yoktu; sadece yapılan tahrifatları ve
eklenilen bidatleri düzeltmesi yeterliydi. Dini sadece
Allah'a has kılmaya karar verişimizden yıllar sonra bazı
dostlardan mektuplar ve öğütler beni Kuran'da namazla
ilgili ayetleri topluca incelemeye yöneltti. Sürprizle
karşılaşmıştım. Kuran, namazı tüm gerekli detaylarıyla
bildiriyordu. Üstelik, Kuran'ın namaz hakkındaki detaylı
bilgi hadis kitaplarında yapılan namaz tarifinden çok
daha üstündü. Ne Kuran ne de hadis kitapları Peygamberin
nasıl namaz kıldığını gösteren resimler ve video
klipleri içermemektedir. Hem Kuran ve hem hadis
kitapları namazı kelimelerle tarif eder. Şimdi bu
tarifleri üç maddede karşılaştırayım: 1. Kuran'ın dili
hadis rivayetlerde kullanılan dilden daha üstündür.
Hadis rivayetleri, farklı lehçeler, kronik ve endemik
gramer hataları içermektedir. Kuran'ın dili genel olarak
sadedir. Kuran'ın bu özelliği ayetlerle vurgulanır ve
Kuran'ı inceleyen müslümanlarca teslim edilir (11:1;
54:17,22,32,40). 2. Doğru, hadis kitapları çok daha
fazla detay içermektedirler. Ancak bu detaylar Allah'ın
gerekli gördüğü ve elçisinin öğrettiği detaylar mı? Bu
detaylar Kuran ile uyumlu mu? Bu detaylar arasında
çelişkilere ne demeli? Hadis kitaplarında namazın
detaylarıyla ilgili düzinelerce çelişkiden hangisin
seçeceğiz? Babamızın üzerinde bulunduğu mezhebin
imamının seçtiğini mi seçmeli? Örneğin, Sahih-i
Müslim'de Peygamberin Fatiha okuduktan sonra rukuya
vardığını, yani eğildiğini bildiren birçok hadis
rivayeti var. Ancak, bir başka hadis kitabında Muhammed
Peygamberin falanca veya filanca sureyi zammettiği
rivayet edilir. Abdestin alınması ve bozulması hakkında
çelişkili bir sürü hadis, mezhepler arasındaki
ihtilaflara katkıda bulunmuştur. Elleri salmalı mı
bağlamalı mı? Bağlayınca göbek üzerinde mi yoksa kalp
üzerinde mi tutmalı? Tekbir getirirken elleri ne kadar
kaldırmalı? Ayak parmaklarını nasıl tutmalı? Şehadeti
söylerken işaret parmağını ne yapmalı? Ağzı nasıl
misvaklamalı? Cemaatle kılarken omuzları ne kadar
sürtüşmeli? Kılarken önündekinin ensesine mi yoksa yere
mi bakmalı yoksa gözleri tümüyle mi kapamalı? Yatsıdan
sonra kaç rekaat sünnet kılmalı? Öğle namazından sonraki
iki rekaat sünnet mi, vacip mi, müstehap mı? Abdesti
alırken sağdan başlamak ne kadar önemli? Kafaya sarık
sarmak mı yoksa takke takmak mı daha sevap? Tuvalete
girerken ne demeli ve hangi ayakla girmeli? .... Hadis
kitaplarında namaz konusunda rivayet edilen çelişkili
"detayları" Allah'ın kelamındaki detaylara eklemek
doğruya iletmez; olsa olsa kıldan tüyden, parmaktan
tırnaktan bir sürü gereksiz detayla meşgul ederek
namazın asıl amacını kaybettirir bize. 3. Hadis
kitapları namazın vakitleri konusunda garip bir hikaye
anlatırlar. Buhari'deki en uzun hadislerden biri olan
"mirac" rivayeti ünlüdür. Beş vakit namazın aslında az
bile olduğunu vurgulayan, ama bu arada Allah'a
hakaretler yağdıran ve Muhammed'i düşünemiyen birisi
olarak tanıtan bir rivayet! Rivayete göre, acaip bir ata
binerek göğe yükselen Muhammed Peygamber, altıncı gökte
ikamet eden Musa Peygamberden akıl alarak, altıncı gök
ile yedinci gök arasında mekik dokuyarak, Allah ile
büyük bir pazarlık sonucunda günde 50 vakit (her 28
dakika için bir vakit) emredilen namazları 5 vakte
indirmiş. Hesap-kitap bilmeyen ve kullarına karşı
acımasız olan bir tanrı ile cesaretle pazarlık yapan ve
ümmetini bu büyük felaketten kurtaran bir kurtırıcı
olarak olarak sunulmak istenir Muhammed. Tabii, onun bu
basit hesabı bilebilmesi için, sürekli olarak Musa'dan
akıl alması gerektiği de... Kuran, kuşkusuz böyle
hikayeleri içermez. KURAN'A GÖRE NAMAZ Namazın Amacı
Namaz kılmak, sıkça zekatla ve muhtaçlara yardım etmekle
birlikte anılarak namaz kılan kişinin toplumsal bilinç
ve sorumluluğa sahip olması vurgulanır (2:43,83,110;
4:77, 22:78; 107:1-7). Namaz sadece Allah'ı anmak için
kılınır (6:162; 20:14). Bu özel anma ve iletişim ibadeti
gözetilirken dış dünya ile ilişkiler minimuma
indirilmeli (4:101-103). Namaz, müslümanları günahlardan
ve başkalarına zarar vermekten alıkor (29:45). Namaz
hayat boyu gözetilecek bir görevdir (70:23). Abdest
Namaz kılmak için abdestli olmak gerekir (4:43; 5:6).
Yüzler, eller yıkanır, başlar meshedilir, ayaklar da
topuklara kadar. Ayetlerdeki ifade, ayakların hem
yıkanabileceği ve hem meshedilebileceği biçimde
anlaşılır (nitekim bunu bir önceki cümleyle yansıtmaya
çalıştık). Böylece, duruma ve iklime göre bize serbesti
tanınır. Abdesti sadece cinsel ilişkide bulunmak ve
tuvalet ihtiyacını gidermek bozar; gaz kaçırmak,
kanamak, kadınlarla tokalaşmak ve kadının adet görmesi
abdesti bozmaz ve namaza engel olmaz (5:6; 2:222). Su
bulunmazsa, namaza zihinsel olarak hazırlanmak için
temiz bir zemine dokunularak yüzler ve eller meshedilir
(5:6). Giyim Namaz için örtünme diye bir koşul yoktur.
Odasında kendi başına veya eşiyle birlikte namaz kılan
biri dilerse çırılçıplak namaz kılabilir. Tanrı bizi
elbileselerimize göre değerlendirmez ve bizim saklamaya
çalıştığımız organları yaratan ve çalıştıran da kendisi
olduğundan onları görmekten mahcup olmaz. Adem ve
Hava'nın cennetteki tavırları, suç işleyerek
bedenlendikleri için, suçluluk psikolojisiyle
gösterdikleri bir refleksti. Aradan milyonlarca yıl
geçmiş ve bu suç herkese ayan beyan olmuştur! Ayrıca,
örtü olarak kullanılan pamuk, yün, naylon gibi
nesnelerin çıplak vucutları meleklerden gizleyeceği
biçimindeki yaygın inanış da temelsiz. Bizim çıplak
vucudumuz meleklerin umurunda bile olmaz. Kaldı ki,
banyolardan veya yatak odalarından melekler kaçmaz.
Onlar her an bizim hizmetimizdedirler ve yaptıklarımızı
her an kaydetmektedirler. Ayrıca, namazda muhatabımız
melekler değil, Allah'tır. Örtünme toplumsal bir
gereksinme olup kişiyi cinsel ve duygusal ilişkilerde
diğerlerinden koruma amacını güder. (7:26,31; 24:31;
33:59). Kıble Namaz için İbrahim peygamberin kurduğu
Kutsal Mescide yani Kabeye yönelmeli (2:125, 143-150;
22:26). Yolculuk anında kıbleye dönme koşulu ihmal
edilebilir (2:115). Rekaat Sayısı Kuran namaz icin belli
bir rekaat sayisi bildirmiyor. Normal koşullarda
Rekaatlerin minimum 2 reakaat olduğu tartışılabilir
(4:101-103). Cuma namazının sadece iki rekaat olması
ilginçtir. Bu namaz her hafta topluca tekrarlandığı için
rekaat sayısına ekleme yapılamamıştır. Cuma namazı
dışında, cemaatle kılınmayan namazların rekaat sayıları
çeşitli biçimlerde zamma uğramış olabilir. Namazın kaç
rekaat kılınacağı kişinin durumuna ve koşullara
bağlıdır. Toplu namazlarda namazı iki rekaatle
sınırlandırmak daha uygundur. Mekaniği Namazı ayakta
durarak kılmaya başlamalı (2:238; 3:39; 4:102) ve özel
durumlar hariç durulan yerden hareket edilmemeli
(2:239). Namazda eğilerek yere kapanmalı (ruku ve secde)
böylece Allah'a teslimiyet fiziksel olarak da
bildirilmeli (4:102; 22:26; 38:24; 48:29). Herhangi bir
korku durumunda ayakta durma ve eğilerek yere kapanma
koşulu aranmaz (2:239). Okuma Namazda okuduğumuz duanın
anlamını namaz anında bilmeli ve Allah ile
konuştuğumuzun bilincinde olmalıyız (4:43). Namazları
saygı içerisinde kılmalı (23:2). İhtiyacımıza ve içinde
bulunduğumuz duruma uygun olarak Allah'in herhangi bir
ismini (sıfatını) zikredebiliriz (17:111). Namazda
Allah'tan başkasını anmak namazın amacıyla çelişir
(6:162; 20:14; 29:45). Namazda Allah'ı anmalı, övmeli,
yüceltmeli, tesbih etmeli ve sadece O'ndan yardım
istemeli (1:1-7; 20:14; 17:111; 29:45; 2:45). Fatiha
suresi baştan sona Allah'ı muhatap alan bir dua
niteliğinde olan biricik sure olup değişik dilleri
konuşanların topluca namaz kılabilmelerini
sağlayabilmesi açısından uygundur (62:9-11; 4:101-103).
Namazlarda orta bir sesle okumalı ve namazlar ne
özellikle gizlenmeli ne de gösteriş amacıyla açıkta
kılınmalıdır (17:111). Toplu namaz kılınırsa, namaza
önderlik eden kişinin orta bir ses tonuyla okuduğu dua
dinlenmeli (7:204; 17:111). Otururken "tahiyyat" denilen
duayı okumamalı; zira bu dua Muhammed peygamber sanki
herşey nazır ve hazır bir tanrıymış gibi bir hitap
içermekte ve Allah'tan başkalarını anmaktadır. İlla
birşey okunmak dilenirse, Allah'ın birliğine şehadet
getirilebilir veya herhangi bir dua yapılabilir. Cuma
Namazı Kadın-erkek tüm inananlar haftada bir Cuma
(toplantı) günü öğle namazına açık bir duyuru ile
çağrılır ve namazı erkek veya kadın bir müslümanın
önderliğinde topluca gözettikten sonra herkes tekrar
işine döner (62:9-11). Duyuru Allah'ı anmaya bir çağırı
olup başka isimler zikredilmez (72:18-20). Hutbe namazın
bir parçası olmayıp toplantıdan yararlanılarak yapılan
bazı hatırlatmalar ve güzel öğütlerden ibarettir.
Mescitler (camiler) sadece Allah'a özgülenmeli. Allah'ın
ismi bir levhaya asılmışsa O'nun ismi yanında hiç bir
ismi özellikle yerleştirmemeli (72:18-20). Mescitler
topluma açık yerler oldukları için mescitlere gidenler
temiz ve güzel giyinmeli. (7:31). Cenaze namazı olarak
bilinen dua, bir namaz değil aslında. Dileğe bağlı bir
duadır. Allah'a ortak koşmadan ölmüş olanları hayırla
anıp geride kalmış yakınlarına destek verme amacını
güder (9:84). Vakitler Gecenin gündüzün iki ucuna yakın
bölümlerinde gözetilmesi gereken Sabah (Fecr: 24:58;
11:114) ve Akşam namazlarıyla (Işa: 24:58; 17:78;
11:114; 38:32) güneşin göğün ortasından sarkmaya
başlamasından akşama kadar kılınması gereken Orta
(Vusta: 2:238; 17:78) namazı olmak uzere üç vakit namaz
mevcuttur. Kuran'da sadece üç namazın ismi geçer. Bir
başka deyişle, "salat" (namaz) kelimesi, zaman bildiren
üç tanımlayıcı kelime ile birlikte anılır. 1. Salat-el
Fecri-SABAH NAMAZI (24:58; 11:114). 2. Salat-el İşa'-
AKŞAM NAMAZI (24:58; 17:78; 11:114; 38:32) 3. Salat-el
Vusta- ORTA NAMAZ (2:238; 17:78) Namaz vakitlerini
belirleyen ayetlerin hepsinin bu üç vakit hakkında
olduğunu görüyoruz. Spekülasyonlara girmezsek ORTA NAMAZ
olarak adlandırılan namazın sabah ile akşam namazı
arasındaki öğle namazı olduğunu rahatlıkla bulabiliriz.
Gecenin uyumamız için yaratıldığını (78:10-11) ve gece
ortasında kalkıp Allah'ı anmanın üzerimize farz
kılınmadığını (73:20) ve Cuma namazının günün ortasında
kılınmasının emredildiğini (62:9-11) düşündüğümüzde
"orta" namazın sabah ile akşam namazı arasındaki öğle
namazı olduğunu anlarız. Tevrat bu anlayışı destekler.
Namazın İbrahim peygamberle başladığını ve Musa'nın
namaz kıldığını hatırlarsak Tevrat'ta namaz vakitleriyle
ilgili ifadelerin tarihsel değerini daha iyi idrak
ederiz. Tevrat'ın çevirilerine güvenim tam olmamakla
birlikte Tevrat'ın en az üç ayetinde bulduğumuz bu
desteğin bir hata vaya tahrif sonucu oluştuğuna
inanamıyorum. Tevrat'taki bu ayetlerin gerek
birbirleriyle ve gerekse Kuran ayetleriyle olan
tutarlılığına dikkatinizi çekerim. (Bak: 1 Samuel 20:41;
Zebur 55:16-17; Daniel 6:10). Namaz vakitlerinin beşe
çıkarılmasının oluşturduğu kara dumanların izini
mezhepler tarihinde görebilirsiniz. Şia'nın beş vakit
namazı üç vakte sıkıştıran garip pratiği, namazları beşe
çıkartan Sunniler'in baskısı neticesi bir uzlaşmadan
kaynaklanıyor olmasın? Sünnetlerle, nafilelerle, teravih
namazlarıyla namaza sürekli zam yapan hadis ve sünnet
izleyicilerinin üç vakit namazı beşe cıkarmaları çok mu
uzak bir ihtimal? Namaz Sonrası Namazları oruç gibi
kazaya bırakmak diye bir şey olmayıp belli vakitlerde
yerine getirilmeli (4:103). Namazdan sonra Allah'ı
anmaya ve zikretmeye devam etmeli (4:103). Bidatler
Namazları birleştirmek, kaçırılmış namazları kaza etmek,
namazları yolculuk anında kısaltmak, sünnet ve nafile
namazlar eklemek, namaz kıldırma memurluğu (imamlık)
diye bir meslek icad etmek, kadınların namazda önderlik
etmesini yasaklamak, otururken Et-tahiyatu duasını
okumak ve bu duada peygambere ikinci şahıs olarak
seslenmek, şehadette Muhammed peygamberin ismini
Allah'ın yanına eklemek, Fatiha'dan sonra zammussure
okumak, eller ve parmakların yeri konusundaki detaylarla
meşgul olmak, abdest alırken ağzı ve burnu yıkamayı
abdestin bir şartı bilmek, namazdan önce ağzı
misvaklamanın, sarık veya terlik giyilmesinin daha sevap
olacağına inanmak gibi nice kurallar ve inançlar Hadis-
Sünnet ve mezhepler yoluyla Muhammed Peygamberden daha
sonra sokulan bidatlerdir.
edip Yuksel
__________________ "Allah dilemedikçe siz bir şey dileyemezsiniz"
Katılma Tarihi: 26 nisan 2007 Yer: Australia Gönderilenler: 854
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Merhaba,
Musluman cevrenin disindan olup Kuran'i arastiran bilim adamlari bizim icin guzel bir orneklik teskil eder. Japon Toshihiko Izutsu'da buna guzel bir ornektir. Cok kisa bir zamanda arapcayi ogrenerek, Kuran'in orjinal metni uzerinde calismalara koyulmustur. Yazdigi eserleri musluman cevrenin disindan bir kimsenin Kuran'i nasil anlayabilecegini gormemize yardimci olmaktadir. Bildigim kadariyla hic bir Kuran arastiricisi bilim adami sekli rituellerin tamamiyla uydurma oldugu iddiasini yapmamistir.
Biz muslumanlarin Kuran'a yaklastigimizdaki talihsizligimiz, icinde yasadigimiz cevrelerin asiri reaksiyonuyla karsi karsiya kalmaktir. Kuran'dan kavradiklarimizi paylastigimiz kimselerin sert tepkileri ve Kuran'in yetersizligini ispat icin one surdukleri argumanlar bizi, Kuran'a kayitli olarak izah edemedigimiz meseleler hakkinda inkara sevketmistir. Kuran'dan izah edemedigimiz herseyin olmadigini iddia edip onlari sembolik olarak aciklama aliskanligi kolaya kacmaktir diye dusunmekteyim.
Yalniz Kuran dedigi icin defalarca tutuklanan, iskence altinda gusul abdesti aldirilarak namaz kildirilmaga zorlanildigi halde, namaz yerine iskenceyi tercih etmis bir kimseyim. Bizlerin icinden namaz var diyenler siyasi sube tarafindan serbest birakildi, geride kalan bir duzine arkadas mamakta istirahate gonderildik. Dindar dinsiz her kimse kafayi namaz kilmadigimiza takmisti. Milli gorus,ulkuculer ve nurcu emniyet gorevlileri yoldan cikartiriz diye, solcularin dahi bizlerle konusmalarina musade etmiyorlardi. Bunlar 1985 'e kadar devam etti. Siyasi sube ensemizden ayrilmadigi halde inandigimiz salati muzzemmil geregince her gece toplanarak yerine getirdik. Boyle bir gelisimin devaminda salim akilla arastirarak degerlendirdigimde samimi olmamiza ragmen bazi konularda takintilarimizin oldugunu da gayet rahat gormekteyim. Iste namazda bunlardan birisi.
Kuran kelimeleri Saffet beyin belirttigi orneklerle izahi tam ortusmesede, beserin olusturup kullandigi dillerden bir dil olan arapcaya ait. Arapca Allah'in Kuran vahyi ile birlikte var ettigi sirf Kuran'a mahsus olan ozel bir dil degil.
Beserin hatalarinin,yanlisliklarinin,tutarsizliklarinin, kuraldisiliklarinin icinde barindigi, kesinlikle tanrisal olmayan bu dilin, oldugu sekliyle dil duzenlemesine tabi tutmadan Kuran iletiminde kul lanilmis oldugunu gormekteyiz . Bu yontem Kuran'in ifadesi ile; Allahin suregelen bir uygulamasidir. Her toplum kendi ifade edis bicimlerine sahip olan elciler ile kendi anlayis bicimlerini iceren mesajlarla uyarilmistir. Bunun sebebi muhataplarin anlamalarina engel olacak engeller asgariye indirilmek istenmektedir. Muhatabin dilinde-anlayis seklinde mesajin iletilme gerekliligi bizleri mesajin muhataplari uzerine arastirma yapmaya zorunlu kilmaktadir. Bu arastirmalar yapilmadan gunumuz algilayis sekillerinin sinirlari icinde yapacagimiz yorumlar bizleri yaniltmaktan baska bir ise yaramaz.
Kuran vahiy akisina uygun okunarak, baslangic donemi ortami ve takiben degisen ortamlar ile iliskiler kurulmalidir. Bu yontem nuzul sebebleri mantigi gibi ayetlerin sirf belli bir ortama mahkum edilmesi degildir. Burda ki amac kullanilan ifadelerin kendisiyle irtibatlandirilacagi hususlarin saglikli tespitlerini yapmaktir. Cok zor olmasina ragmen, Kuran harici hic bir kaynak kullanmaksizin dahi bu belli bir olcude mumkundur. Batililar bu alanda bir cok ornekler sunmuslardir. Bu alanda ihtisaslasmaya yonelik calismalar yapildiginda saglikli tespitler yapmak icin formuller gelistirilebilecegine inaniyorum.
Katılma Tarihi: 11 ocak 2009 Yer: Micronesia Gönderilenler: 474
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
selam,
Herşey çok açık ve net..delilleri ayetleri yanında
..dileyen tevrattanda saglamasını yapabilir.
Tek kusuru şimdi her Şer Amerikadan geldiği için,çıkar
birisi derki bunlar Amerikada oturmuşlar Dinimiz
degiştiriyorlar.
Biz atalarımızın yolundan ayrılmazuk...
Kafa karıştırmaya devam mı?
Yoksa bazı şeyler netleştimi?
Saygı ve sevgilerimle...
__________________ "Allah dilemedikçe siz bir şey dileyemezsiniz"
sn.Hasan,verdiğin bir ayet ve Kuranda yüce allah resullerini değişik kereler zikrediyor.şimdi mümkünmü senede sadece bir kez ibrahmin bir kez şuaybın bir kez musanın da bu çağrıya ilave edilmesi..böyle bir şey teklif dahi edilemez..işte sizler bilerek yada bilmeyerek bu yanlış gidişata çanak tutuyorsunuz.ha, benim çokta umurumda değil bu çağrı..çünkü salatımı ona göre düzenlemiyorum..sadece sizanlayasınız çelişkiler ortaya çıksın diye örneklendirdim.rıdvan ve onun gibi düşünen arkadaşların temel yanlışlarından biri de her hangi bir mevzuyu çözmek için ilk önce mekke medine şartlarına o dönemin tarihsel rivayetlerine başvurmaları.oysa yapılacak ilk iş kuran daki diğer resullerin kıssalarına gitmek olmalı değil mi?neden davut un nasıl oruç tuttuğu nasıl salat ettiği nasıl hac ettiği sorgulanmaz?neden din özellikle muhammed resul dönemi ile başlatılır?dediğim gibi daha çok şey söylenir ama şimdilik meseleyi burada keselim.
Sn.HAKgelenek,
hem " yanlış gidişata " çanak tuttuğumdan söz edip/ İTHAM EDİP, hem de " şimdilik meseleyi burada keselim " şeklinde konuşmanız, sizce doğru mudur? şık mıdır? madem suçlayıp itham ediyorsunuz, bari kendimizi savunmamıza sabır gösterin ve " meseleyi burada keselim " şeklinde konuşmayınız lütfen. madem kesmek istiyordunuz, ne diye halâ ithamlarda bulunuyorsunuz? bildiğiniz muhakkaktır ki, her itham, bir savunmayı gerektirir( hoş her müddeî'nin aslında bir kanıta dayanması gerekir ya...) hele de bu ithamlarınızı red ettiğimize / bir iftira olarak gördüğümüze göre...
arkadaşım, Hz.İbrahim, Hz.Şuayb, Hz.Musa'nın nede diğer Resullerin, tıpkı Hz.Muhammed gibi, anlamaniçin söylüyorum, tıpkı ve aynısıyla örneklik teşkil ettiği konusunda ne Rıdvan Kardeşimin ne de benim asla ve kat'a şüphemiz yoktur ve asla ve kat'a olmayacak da... nasıl ki Hz.Muhammed bir örnek model ise, diğer tüm Peygamberler de öyledir. asla ve kat'a - itham ettiğiniz şekilde- aralarında bir fark gözetmeyiz. aralarında fark gözetmenin - nuferrik- yapmanın Kur'an'a aykırı olduğuna iman edenlerdeniz.
hem,bir insanın beyanı esastır. ha, bu beyana aykırı bir belge mi var? işte ancak bu durumda " kardeşim , sen bu beyan da bulundun, fakat şu belge dediklerini doğrulamıyor...denir/ denebilir. ne ma'lum belkide yanlış yorum düzeltilir, itham eden de yaptığı ithamdan dolayı " zor " durumda kalabilir...
açmış bulunduğum " KUR'AN'DA MUHAMMED VE PEYGAMBERLERİN MİSYONU " başlığından dolayı, benim : " Hz.Muhammed ve diğerleri " demek istediğimi, böylelikle Resuller arasında bölücülük yapmış olduğumu İDDİA edip ithamlarda bulunuyorsun. bu ithamını kesinlikle red ediyorum. bu başlığın açılış illetinden bahsetmiştim. bugün toplumda kemikleşmiş bulunan rivayetler dininin tarif / tavsif ettiği Hz.Muhammed'e karşılık, Kur'an'daki gerçek Hz.Muhammed ve gerçek hadisleri göstermek adına açılmış bir başlıktır. nitekim siz, bu forumun içindekine değil, ifrat boyutuna ulaştırmış bulunduğunuz hassasiyetlerinizden dolayı içeriğine değil de bu sefer konunun başlığına taktınız. niye Kur'an'da Hz.Muhammed diyorsun da niye Kur'an'da Hz.İdris demiyorsun şeklinde...arkadaşım , daha önce de söylediğim gibi, bugün rivayetler dininin , ehl-i sünnet vel fecaat dininin üzerine bina edildiği kaynaklar ( kütüb-i sitte vs.) Hz.Muhammed'e atfedilmiş de ondan. bugün, ilahlaştırılıp, her bir işyerinde ismi Yüce Allah'ın hemen yanında ( Rab yardımcısı kadrosu verilmiş gibi...) levhalara asılmış vaziyette bulunan Peygamber Hz.Muhammed'dir de ondan. bu yüzden Kur'an'daki Muhammed ve Peygamberlerin misyonu dedim ( içeriğine bir itirazın yok zaten...)
Selam
NOT :
Sevgili Ali Aksoy Kardeşime teşekkür ederim.
__________________ Andolsun, size öyle bir kitap indirdik ki sizin bütün şeref ve şanınız ondadır. Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız? ENBİYA 10
Katılma Tarihi: 07 ekim 2008 Yer: Turkiye Gönderilenler: 672
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Merhaba arkadaşlar,
Sanırım şimdi mesele daha net.
Sorun metodoloji sorunu. İlke sorunu.
Sorun meal değil, yorum sorunu.
Şimdi bir japon olsanız Hac 26 da, Al-i İmran 43 tenamaz var. (Daha bir çok yerde var da en belirgin olanı)
Omurga burada. Allah için kıyam duracaksınız, rüku edeceksiniz, secde edeceksiniz.
Şimdi arkadaşlarımız biz rükudan Alçakgönüllülüğü, secdeden itaati anlıyoruz diyebilirler. Hiç te itiraz etmiyorum. Anlama bir derinlik, güzellik te katıyor.
Ama öncelikle meal anlamını en zahiri anlamını almamız gerekiyor.
Eğer bu ilke ile gidersek, bunca tartışmaya da gerek kalmaz. Kelimelerin ikincil anlamları dediğimiz gibi bir derinlik, güzellik katar ve buna kimsenin itirazı olmaz.
Şimdi bir Arap bulsak ve ona desek, rüku et kardeşim. Eğiliyorsa. Secde et deyince bildiğimiz secdeyi yapıyorsa. Ekimüs Salati dediğimizde bildiğimiz namazı yapıyorsa işte Kur'anın dediğide budur.
Dersiniz ki Kureyş zamanındaki Araba ekimüssalati deseydin böyle yapmazdı. Hayır ya bugün bildiğimiz namaz gibi bir şey yapacaktı veya putuna taparken ne tip hareketler yapıyorsa işte ondan bir şeyler yapacaktı.
Kur'anı Japoncaya çevirdiğimizde Rükü deyince bunu japona rüku demiyeceğiz. Eğil falan gibi bir kelime ifade edeceğiz. Secde et deyince o hareketi tarif edeceğiz. Veya o kavramın tam karşılığı bir kelime Japon kültüründe vardır. Ona bakacağız.
Yani Hac 26, Ali İmran 43 ebakan bir insan Namazı kılar. Nasıl kılar.
Allah için Kıyam durur. Hiçbir şey bilmiyorsa Allah der. Yani bu işi Allah için yaptığına dair bir şeyler düşünür veya söyler. Eğilir. Eğilirken, doğrulurken Allahü ekber demesi şart değildir. Secdeye gider. Rüküda, secdede bir şey demesi şart değildir. Allah dese olur. O da şart değil.Namazdaki Allahü ekberlersadececemaatle kılarken yönlendirme için. İşte ey cemaat Namaza başlıyoruz, rüküya gidiyoruz, secdeye gidiyoruz, namazdan çıkıyoruz gibi trafik işaretleri. Başka bir şey değil. İbadetin özüyle, ruhuyla alakası yok.
Bireysel kılıyorsan , Aynen(teşbihte hata olmasın) bir kıralın karşısında nasıl davranıyorsan. Rüku eder, secde eder, kıyam durursun. İşte bu kardeşim.
Ama Mezhepler uzatmış ta uzatmış, namaz için neredeyse bir cilt kitap yazmış. İşte yünüdür, tüyüdür vb. Bunlar Kur’anda yok. O onların zevki. Şu okunur, bu okunur falan.
Hiç bilmeyen Allah desin, bismillah desin götürsün işi. İçten bir iman, temiz bir akılla yapılan kabuldür yani. Çünkü namaz Allahı anmak için kılınır (Tevbe 14), Kulluk borcu taksidi ödemek için değil.
Bakara suresindeki yahudiler gibi olmayalım. Allah bir İnek kes dedi. Git inek kavramına giren bir tanesini al kes işte. Yani allahın tek koşulu inek. Körde olabilir, topal da olabilir. Sarı da olabilir, kara da olabilir, besili de olabilir, cılız da. Ama sordu da sordular. İşi zorlaştırmak için ellerinden geleni yaptılar.
Maalesef Sünni ve Şii mezheplerin durumu aynı. Detayı çok seviyorlar. Detay , allahım detay. Tabi kılavuzları kim, mişnacı Yahudiler.
Mesela Allah Kabeyi tavaf edin dedi. Kaç kere tavaf edeceğini bildirmedi. O zaman ne yaparsınkendiliğinden bir defa tavaf edersin. Yazılımda Default diye bir kavram vardır. Hukukta re’sen diye bir kavram vardır. Kafadan, kendiliğinden diye çevrilebilir.
Bunu ufacık çocuk bilir. Desek ki çocuğa git kabeyi tavaf et. Gider bir kere tavaf eder. Gelir. Bunlar ne yapıyor. İşte Hadise gidiyor. Peygamber yedi kere döndü diyor.(Adam kolayın düşmanı illaki zorlaştıracak illa. Adam dini sevdirmek için değil, insanları kaçırmak için çalışıyor.) Yani artık nasıl anlıyorsanız.
Hz. Ömer, Hz. Ali nin öldürülmeleri Namazda olmuştur. Bunu bu şahısların dostu da öyle söyler , düşmanı da. Bütün tarihler böyle yazar. Batısı da, arabı da, Türkü de böyle yazar. Kimse demez bunlar namazda imamlık yaparken suikaste uğramadı, başka bir iş yaparken işte tarladayken, ticaret yaparken , savaştayken falan öldürüldü diye.
Neyseönemli olan Kur’anın düz mealidir. Oradaki kelimelere yüklediğimiz yorumlar değildir. Yoksa biz anlaşamayız. Ve kimse kimseyle başa çıkamaz. Dil de dillikten çıkar. Sorun Arapçada değil insanlardadır.
Medeni Kanunda ne yazar. Kanun sözü ve özüyle geçerlidir.Kur’an da mealiyle geçerlidir. Kelimenin zahiri anlamı tatminkar bir cevap vermiyorsa, siyak sibaka, başka ayetlerde ne anlamda kullanıldığına falan bakılır.
Yani Şeklisalat vardır. Salat aynı zamanda dua, aynı zamanda Allahın Kitabına bağlılığı da ifade eder. Allahın kitabından ne kadar haberdar olur ve ona ne kadar bağlı olursan o kadar iyi, dindar insanlar olaya bu boyutuyla yaklaşsın, çocuklarına böyle öğretsin. AMENNA. Herkes bu fikre katılır. Destekler. Yapsa, yapmasa itiraz etmez.
Ama Salat, Allahın kitabına bağlıllıktır, Kur’anda şekli namaz yoktur dersen , o zamanbilenden, bilmeyenden, senin ne demek istediğini anlayandan, anlamayandan tepki görürsün. Çünkü bu evin duvarının rengi, malzemesiyle ilgili bir konu değil. Yük taşıyıcı sistemler ile ilgili konu. Kolonu kirişi kesmekten bahsediyorsun. Bu hem zararlıdır, hem de çok itiraz , tepki falan alırsın.
Uzun Lafın kısası :Hac 26, Ali imran 43 uyarınca Allahın emrettiği şekli namazı kılabilirsin. Altyapım bunu böyle yorumlamaya yeterlidir. Önceki yazılarımda yeterince detay verdim.
Herkese selamlar.
__________________ Allah Aklını kullanmayanların üzerine pislik yağdırır.
Katılma Tarihi: 05 ocak 2007 Yer: Turkiye Gönderilenler: 611
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Sn.Hasan,sizin şu "ebu hureyre" rivayetlerinin oluşumu namazı savunuyo olmanız bile başlı başına ayrımcılığın daniskasıdır.yaptığınız ve savunduğunuz tüm bu ritüeller Kurandaki resullere ait olmayıp "Hz.Muhammed S.A.V" yapımıdır.bunları yaşama sokmak çok büyük bedel ister sanırım savunduğun arkadaşların ve senin sıkıntın buradan kaynaklanıyor.bu arada ezan-ı İbrahim,ezan-ı İdris olayını es geçme.
__________________ Nahl.6:Bir güzellik de vardır onlarda sizin için: Sabah saldığınız sırada, akşam topladığınız sırada. Ve lekum fîhâ cemâlun hîne turîhûne ve hîne tesrehûn
o sırada orada olsam ve size şahitlik edip bunlar var dı desem korkarım ki bana yine inanmayıp kuranı gösterip sanamı inanacağım yoksa buna mı diyeceksiniz...
çünkü hali hazırda ki binlerce şahide aynı yalancı şahit muamelesini çok rahat yapabiliyorsunuz...
hz muhammed hiç bir zaman namaz kılmadı diyorsunuz...
diyorsunuz çünkü namaz yoktur demek aynen bunu söylemektir...
çünkü olmayan birşeye var diyen yapılmayan bir şeye yapıldı diyen yalancı dır sahtekardır..
bunların içinde şimdiki ve tarihteki müslümanın diyen ve namaz kılanların hepsi var...
hatta müslüman olmayan yabancı araştırmacılarda elbirliğiyle bu yalancı ve sahtekarlara dahil olmuşlar...
bizim elimize hep bu sahtekarların eliyle gelmiş kuran...
biz bu sahtekarları sadece yazdığı kurana bakarak bunların sahtekarlığını ortaya çıkarabiliyoruz...
evet hepimiz allaha hesap vereceğiz...
Selam Asım bey;
Hiç merak buyurup korkmayınız. Ben şahitliğinizi kendim için istemedim. Kinaye yoluyla kendinize yönelttim. Çünkü, benim bir şeye iman etmem sizin şahitliğinize bağlanmaz. Böyle "iman" mı olur ? İman subjektif bir kabüldür. Kuran'a inanırsın, inanmazsın. Sorun şu ki, iman ediyorum dedikten sonra "Kuran'a rağmen" inandığınız diğer şeyler tutarlılığınızı zedeleyebilir.
Vahiy ve vahye tanıklık konusundaki düşüncelerimi bildiğinizi varsayarak bu konu üzerinde durmayacağım.
Ama şu "sahtekar atalar" konusuna değinmek istiyorum.
Asım bey;
Siz, bir kısım verileri inkar yolu ile bütün Hıristiyanları potansiyel sahtekar / yalancı konumuna sokarken, bütün Yahudileri ve atalarının tanıklığına itibar eden müşrikleri de aynı konuma sokarken hiç bir problem yoktu öyle değil mi ?
Yani onların hepsi "yalan söylemiş" olabilir...
Ama sizin "kutsal" atalarınız için asla böyle bir şey söz konusu olamaz öyle değil mi ?
Neden ? Onlar (atalarınız dışındakiler) başka bir gezegenin aşağılık yaratıkları mıdır ? Sizin atalarınız da onlar gibi "beşer / insan" değil mi ?
Yani siz, başlarında Harun peygamber olduğu halde / O'na rağmen İsrailoğullarının 40 günde yoldan çıktığına (hem de ibadette falan değil tevhit konusunda) inanırsınız da atalarınızın yanılmış olabileceğine asla inanmazsınız öyle mi ?
Kuran'ın da ne amaçla kullanılageldiğine bakarsanız neden bu gün elinizde bulunmakta olduğunu anlayabileceğinizi düşünüyorum.
Esenlikle...
__________________ "(Onu size indirdik ki) <Kitap, yalnız bizden önceki iki topluluğa indirildi, biz ise onların okumasından habersizdik (o Kitâpları okuyamıyor, dillerini anlayamıyorduk)> demeyesiniz."(En'am,156)
Katılma Tarihi: 05 ocak 2007 Yer: Turkiye Gönderilenler: 611
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Ali Aksoy
"Kabe, bir yönetim merkezi idi ise, buradan insanlara okunan ayetler sebebiyle, kinaye olarak "hüda" olarak anılmış olabilir mi, bilmiyorum.
Ama bu halde dahi, bildiğimiz hacc ve kabe anlayışı A'dan Z'ye değişecektir."
Sevgili Kardeşim Ali,elbette böyle olmalı.Çünkü her şeyin çift yaratılmasından dolayı iki boyutu var.Yani bir kavramın ete-kemiğe bürünmüş hali ruh-beden ilişkisi gibi.Aksi takdirde sn.Kadir arkadaşın sadece mecaz-sanal eleştirisi haklılık kazanır.A'dan Z'ye değişim konusunda sizi anlıyorum ama yinede bu herşeyin yanlış olduğu anlamına gelmez.
__________________ Nahl.6:Bir güzellik de vardır onlarda sizin için: Sabah saldığınız sırada, akşam topladığınız sırada. Ve lekum fîhâ cemâlun hîne turîhûne ve hîne tesrehûn
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme Sizin yetkiniz yok forumda konu silme Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme Sizin yetkiniz yok forumda anket açma Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma