Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.
Yunus Suresi 105
Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.
Enam Suresi 79
İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
Ali İmran Suresi 67
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.
Nahl Suresi 123
De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.
Ali İmran Suresi 95
Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
Katılma Tarihi: 11 ocak 2009 Yer: Micronesia Gönderilenler: 474
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
haktansapmaz Yazdı:
Merhaba,
Edip Yüksel iyibir kafa, kendisini pek çok konuda
yenileyebilen ıslahatçı bir ruha sahip. Kimi görüşlerini
takdirle karşılıyorum. Ancak hayatına bakıldığında
Edib'in hep aldandığını, sürekli birileri tarafından
kullnıldığını görüyoruz. Fikir ve düşünce alanında da
durumu farklı değil. Pek çok konuda her an fikri değişe
bilir diye düşünüyorum. Namaz, oruç, hac konularında da
Öğrenci'nin dediği muhtemeldir değişmesi. Bu konularda
görüşüne delil olarak ileri sürdüğü ayetler asla delil
olamaz. Örneğin, namaz için delil gösterdiği ayetlerde
iddia ettiği namazın hiç bir ayrıntısı, ama hiç
ayrıntısı yok. Edip çevirisinde 90 civarında namaz
sözcüğünü kullanmış. Kesinlikle bu ayetlerde geçen salat
ve türevlerinin hiç biri namazın teeferruatı ile bir
alakası olamaz. Edip ne salatı, ne haccı, ne kıbleyi, ne
kabeyi, ne rukuyu ne secdeyi...anlayamamış. Edip bütün
peygamberin haccından, orucundan, namazından...dem
vuruyor... Hangi peygamberin haccından, orucundan söz
edilmiş Kuran'da? Bu sözü edilen oruç ne orucudur;
Ramazan orucu mu?
Edib'e göre Mekke'li müşrikler, ehl-i kitaptır; ehl-i
tevhiddir. Bunların haccı, namazları, oruçları var, Ta
İbrahim'den gelen.. Bu görüşü Tamamen Kuran ile
çelişkilidir. Namazı ararken Kuran'da, daha önce
görmediklerini görmeye başlamış...! süprizlerle
karşılaşmış..! İyice şaşırmış olacak ki bu tutarsız
çıkarımları yapmış.
Edip bu ibadetler, öteden beri zaten biliniyordu,
bilinen bir şeyin tarifine gerek olmaz..diyor. Halbuki
müşriklerin Pardon müvehhidlerin(!) namaz olarak
bildikleri ve yaptıkları tek şey, "ıslık ve alkış
çalmaktı. Demek oluyor ki namazın asıl rükünleri
bunlarmış. Kuran İbrahim'den bu yana hangi peygamberin o
bilinen namazını anlatmış, bir tek cümle ile de olsa
Kuran'da yer alıyor mu? Nereden zaten biliniyordu,
nereden biliyor bunu Edip, Allah aşkına bu iddiasını
neden açmıyor?
Ben öyle inanıyorum ki Edip beni duysa bu
fikrini kısa zamanda eğişecek :))
Muhabbetle.
selam,
Abdurrahman Abi sanada hiçbirşeyi,hiç kimseyi
beğendiremiyoruz yani :)
Edip üstadın hayatı boyunca hep aldatıldığını ve
kullanıldığını söylüyorsunuz da Adam bunları saklamıyor
ki,oyle bir kompleksi yok Adamın.
Hangimiz aldatılmadık,kullanılmadık? Hangimiz iyi
niyetimizin kurbanı olmadık ki?
Muhim olan bunlardan Ders almak degil mi? Sanki bu
sözlerinizde bir ima seziyorum.Yine kullanılıyor
gibisinden.
Mekkeli müşriklerin ehlikitap olduguna dair hiçbir
soylemi yok zaten saçma olur.Ehli tevhid olduklarını
beyan eden bir söz göremiyorum.
Muşriklerin Namazının ıslık çalma ve alkıştan ibaret
olduğu ve namazı hakkıyla kılamadıklarına dair Ayet
bencede açık bir delil,neyin delili? Bir Namaz şeklinin
var olduğunun ve Onların bunu Hakkıyla
yapmadıklarının.Bir ıslahın gerekliliğinin delili.Var
olan bir Namaz ibadetin alkış ve ıslık çalmak yontemi
ile yozlaştırıldığının delili.Zaten Putlarını Allaha
yaklaşmak
için birer Yardımcı olarak görmelerinden(tıpkı
şimdilerin Evliyaları gibi)yani hepten allahı
reddetmediklerini biliyoruz.
Bunlar Mekkeli Müşriklerin bazı putlarıda Ticari
kaygılarla barındırdıklarından ve RANTtan vaçgeçmek
istememelerinden kaynaklanıyor.
Edip ustada saygı duymamın en önemli nedenlerinden biri
Gerçekten inancı için HİCRET etmiş olmasından
kaynaklanıyor.İstese Maddi olarak kesinlikle rahat
ayrıca bir Aşiret reisi olarakta bazılarına gore "iyi
mevkii sahibi"olabilecekken o Zor olanı seçmiştir.
Sayın Haktansapmaz Sizede saygı duymakla birlikte sizin
Salat anlayışınızı henuz anlayabilmiş degilim.
Namazı kesinlikle Redderken yerine NE koyduğunuzu
açıklamanızı sabırla bekliyorum.
Ben deniz birçok yazımda size,aliaksoya,ogrenci
kardeşime,muhalif yazılar yazarken,hep şunu savundum.
Evet Namaz kuranda Salatın yerini dolduracak bir kavram
degil ama Alehte bir yönu de yok.Salatı ikame edemesede
destekleyen bir kavram,her ne kadar Rekat uydurmalarına
kızsam da..elimizde şu an bu var.insanlara daha iyi bir
alternatif getiremediğiniz muddetce savundugunuz şeyler
havada,boşlukta kalıyor.O yuzdendir ki tartışmalar
uzayıp gidiyor ama somut bir Tesbit çıkmıyor.
Şimidye kadar gorebildigim kadarı ile sizlerinde boyle
bir çabanız yok.Yani insanların kafası
karışıyor,karışsın diyorsunuz..belki Namaz kılarken
acaba ben yanlış mı yapıyorum ikilemi içinde
kalıyorlarsa bunda bir vebal yokmudur?
Tam konsantre Namaz kılmaya devam.Uykunuzdan fedakarlık
edip şeklen Namaz kıldığınız için Yuce Rabb den
mukafatınızı alacagınıza inancım tamdır Arkadaşlar.
İçiniz Rahat olsun.
__________________ "Allah dilemedikçe siz bir şey dileyemezsiniz"
Namazdaki güzelliği
her mü'min yaşamaktadır.Bu noktada huşûya ulaşabilmek büyük şanstır.
Namazın coşkusunu Şah
Veliyyullah Dehlevi (v. 1176/1762) Namazın Sırları Babı'nda. şöyle izah eder:
"Şunu bil ki
insan bazen göz açıp kapayıncaya kadar kısa bir an içinde Allah'ın huzuruna
götürülür ve mümkün olan en yakın mesafe ile yüce Allah'ın (arşının eşiğine)
kendini yakın bulur, İşte tam bu sırada o kişinin bütün ruhunu kaplayan
birtakım ilâhi tecelliler meydana getir. O burada öyle şeyler görür/ hisseder
ki insanın konuştuğu dil bunu ifade etmekten âciz kalır. (Bir şimşek hızıyla
cereyan edip giden) bu hâl geçip gittikten sonra insan, daha önceki durum ve
şartlarına döner. Ancak bu cezbe ve vecd halinin kaybolup gitmesi sebebiyle
kendini üzüntü ve ızdırap içinde bulur. Böylece elinden kaçırdığı bu şeyi
tekrar bulabilmek için büyük gayret gösterir. Allah'a karşı elde ettiği bu
bilgi ve marifet sayesinde bu dünyada sahip olduğu şartlar dahilinde O'nunla
beraber olma durumuna ulaşmaya/yükselmeye çalışır. Bu durum, emredilen fiil ve
sözler ile hürmet, saygı ve yöneliş/bağlanma ifadesidir..."[15]
Namazın sırlarını ise
Muhammed Hamidullah (v.2002) şöyle anlatır:
"Bir Müslümanın
namaz kılış tarzı, bütün varlıkların muhtelif şekiller altında gerçekleştirdiği
çeşitli namaz kılışlarının (dua edişlerinin) bir araya toplanmış şeklinden
İbarettir:
1- Akarsular devamlı
yıkama ve temizleme halindedirler (Müslümanlar da namazdan önce bazı uzuvlarını
yıkamak zorundadırlar).
2- Yıldıziar
gökyüzündeki hareketlerini hiç değişmeksizin sürekli tekrar ederler
(Müslümanlar da namaz kılarken sürekli aynı hareketleri yaparlar).
3- Dağlar ayakta
dikili dururlar (Müslümanların namazı kıyamda/ayakta başlar).
4- Hayvanlar devamlı
eğilerek dolaşırlar ve dururlar (Namazda kıyamdan sonra rukûya gidilir).
5- Bitkilerin ağızları
kökleridir ve yaşamaları için gerekli olan besinleri kökleri vasıtasıyla
çekerler. (Namazda da rukûdan sonra secdeye gidilir)...''[16]
Muhammed Esed'in
(v.1992) namazla ilgili bir hatırası:
"Günde birkaç kez
namaz için toplanıyorlar ve eğer hava yağmurlu değilse namazlarını açıkta
kılıyorlardı. Uzun tek bir safta toplanıyorlar, hareketlerindeki düzen ve
uyumla askerlere benziyorlardı; hep birlikte Mekke yönüne döner, birlikte
eğilir, sonra kalkar ve birlikte diz çökerek alınları üzerine yere
kapanırlardı. İki secde arasında seccadesi üzerinde, yalın ayak, elleri önünde
bağlı, dudakları sessizce kıpırdayan ve kapalı gözleriyle derin bir huşu içinde
dalıp giden imamın, bütün kalbiyle dua ettiğini görürdünüz; ötekiler,
imamlarının işitilmeyen sözlerini izliyor olmalıydılar.
Böylesine içten bir
duanın bir takım mekanik bedeni hareketlerle birleştirilmesi beni nedense biraz
tedirgin ediyordu. Bir gün, biraz İngilizce bilen Hacı'ya bu konuyu sordum:
"Allah'ın sizden
O'na duyduğunuz saygıyı eğilerek, diz üstü oturarak ve yere kapanarak
göstermenizi istediğine gerçekten inanıyor musunuz? İnsanın sadece kendi içine
bakarak, yüreğin sükûneti içinde dua etmesi daha uygun olmaz mı? Bütün bu
bedeni hareketlerin hikmeti ne?"
Daha bunları söyler
söylemez, pişmanlık duymaya başladım; yaşlı adamın dinî duygularını incitmek
istememiştim. Fakat Hacı hiç de gücenmiş görünmüyordu. Dişsiz ağzıyla gülümsedi
ve şöyle dedi:
"Başka nasıl
ibadet edebiliriz ki Allah'a? O, bedeni de, ruhu da birlikte yaratmadı mı?
Böyle olunca da insanın ruhuyla olduğu kadar bedeniyle de dua etmesi gerekmez
mi? Bakın, biz Müslümanlar duamızı niçin böyle yaparız anlatayım size. Yüzümüzü
Kabe'ye, Allah'ın Mekke'deki Beyt-i Haram'ına çeviririz ve biliriz ki, o anda
dünyanın neresinde olursa olsun, namaz kılan bütün Müslümanlar, hepsi yüzlerini
Kabe'ye çevirmişlerdir; bîr tek vücut gibiyizdir ve düşüncelerimizin merkezi de
O' dur. Önce ayakta durarak Kur'anı Kerimden bölümler okuruz, bunu yaparken, okuduğumuz
kelâmın, insana hayatta dimdik ayakta kalması, sebat etmesi için verilen Allah
Kelâmı olduğu bilinci içindeyizdir. sonra 'Allahu Ekber' (Allah en büyük!)
deriz; Bununla Allah'tan başka kulluk etmeye değer başka hiç kimsenin, hiçbir
şeyin olmadığını dile getirir ve bunun apaçık bir gerçek olduğunu bir daha
duyar ve bu gerçeğe bir daha tanıklık ederiz. Sonra o her şeyden yüce olan
Allah'a duyduğumuz saygıyı, bu yüceliğin önünde eğilerek gösterir, O'nun
gücünü, celâl ve azametini övgüyle anarız. Ve O'nun önünde bir toz zerresinden,
yokluktan, hiçlikten başka bir şey olmadığımızı, O'nunsa bizim yüceler yücesi
yaratıcımız, ve Rabbimiz olduğunu duyarak alınlarımızın üzerine coşkuyla
yerlere kapanırız, sonra alınlarımızı yerden kaldırır ve oturup, günahlarımızı
bağışlaması, bizi rahmetiyle yarlığaması, doğru yola yöneltmesi, bizi sağlık ve
rızkla nimetlendirmesi için dua ederiz, O'nun haberini bize ulaştıran Hz.
Muhammed'e, ondan Önceki peygamberlere, bize, kendimize ve doğru yolu izleyen
herkese Allah'ın selâm ve rahmetini dileriz. Bize bu dünyada da, öteki dünyada
da iyilik ve güzellik ihsan etmesini niyaz ederiz Allah'tan. Sonunda da,
başımızı sağa ve sola çevirerek, nerede olursa olsun, doğru yolda olan herkese
selâm vererek namazdan çıkarız. Peygamberimiz böyle namaz kıldı, böyle dua etti
ve kendisini İzleyenlere de böyle yapmalarını öğretti, bu onların kendilerini
isteyerek ve ta yürekten Allah'a teslim edebilmelerini -ki İslâm'ın anlamı da
budur- ve Onunla da, kendi kaderleriyle de barış içinde yaşayabilmelerini
sağlamak içindir/
Şüphesiz yaşlı adam
anlatırken aynı sözcükleri kullanmadı, ama hatırlayabildiğim kadarıyla
söylediklerinden çıkarılabilecek anlam buna yakındı. Yıllar sonra anladım ki bu
yalın açıklamalarıyla, benim İslâm'ı bir din olarak seçmek yolunda herhangi bir
eğilim duymadığım o günlerde bile, bir camide ya da işlek caddenin kenarında ne
zaman çıplak ayaklarıyla halı ya da hasır bir seccade üzerinde ya da toprakta,
ayakta dikilip, elleri birbirine kenetli, başı öne eğik bir adam görsem, alışılmadık
bir alçakgönüllülük, tuhaf bir boyun eğme duygusu kıpırdanırdı içimde. "[
__________________ O halde yüzünü, Allah'ı bir tanıyarak dine, Allah'ın insanları üzerine yaratmış olduğu fıtratına doğrult. Allah'ın yaratışında değişiklik bulunmaz. Dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler.
"Salat" namaz değilse ne olduğunu ortaya koymanız lazım gelmekte şeklindeki sualinize karşılık, daha evvel dile getirdiğimiz gibi tekrar ifade etmek gerekirse "salat" yüce Rabbimizin buyruklarını dikkate alıp o buyruklara göre hayata yön vermedir. Başka bir ifade ile "iman edip salihatı işlemektir". Doğal olarak, Kur'an ın "salat" kavramına biçtiği elbise hem namaz ritüeline şeklen uymuyor, hemde bu elbise namaz ritüeline çok çok bol geliyor.
Edip Yüksel'in geçmişteki (şu anda nasıldır bilmiyorum) sözlerinden hareketle, bir kısım konulara delil olarak getirmeye çalışıyorsunuz. Hele hele 8/35 ayetine ilişkin değerlendirmesi aslında "salat" ın namaz olmadığını belgeleyen anlayıştır. Çünkü klasiğin tamamen dışında bir çeviri yapmış olup, "illa mukaen ve tesdiyeten" ifadesini "hile ve menetmek" şekliyle çok daha doğru çevirmiştir.
"Onların, Kabe'deki namazları hile ve menetmekten başka bir şey değil. İnkarınızdan dolayı azabı tadın." *[4] 8/35 (e yüksel)
[4] * 8:35 Kuran, oruç ve zekat gibi namazın da İbrahim Peygamberden itibaren başladığını ve ondan sonraki tüm peygamberlerin ve izleyicilerinin namaz kıldığını bildirir (21:73). Mekkeli inkarcılar hiç bir vakit müşrik olduklarını itiraf etmediler. Aksine İbrahim'in yolunu izlediklerini ileri sürüyorlardı. Evliyalarının kendilerine şefaat edeceğine inandıkları ve Tanrı'nın ismini tek başına anmaktan hoşlanmadıkları için Kuran tarafından müşrik olarak mahkum edildiler. Muhammed peygamberi ve din adamlarını putlaştıranlar, Mekke müşrikleriyle aralarında fark oluşturmak için onların da namaz kıldığını bildiren bu ayetin anlamını saptırmışlardır. Lütfen 107. sureye ve 9:54 ayetine bakınız. (Bu ayetin geleneksel çevirisi üzerindeki tartışma için "Kuran Çevirilerindeki Hatalar" adlı kitabima bakabilirsiniz.
Ayete dair dipnotlarına gelince:
1- Namaz Kur'an ın emri olmadığı gibi, İbrahim as. ile başladığı iddiası tamamen Kur'an dışı olup, 21/73 ayetide iddia ettiği konuyla tamamen alakasızdır. Oysa Allah teala buyurmaktadır ki;
"Yoksa O’nun dışında bazı ilahlar mı edindiler? De ki: “Susturucu delilinizi getirin! Benimle beraber olanların da benden öncekilerin de Zikir’i budur. Ne yazık ki onların çokları hakkı bilmezler; bu yüzden de yüz çevirirler.” " 21/24 (y nuri öztürk)
"Kesin olan şu ki o, alemlerin Rabbi’nden indirilmiştir. O güvenilir ruh indirdi onu, Senin kalbine ki uyarıcılardan olasın. Açık-seçik Arapça bir dille indirdi. O, elbette ki öncekilerin kitaplarında da var." 26/192-196 (y nuri öztürk)
Ayetlerde görüldüğü gibi insanlık tarihi boyunca inzal olmuş vahyin niteliği hep aynıdır. Yoksa İbrahim as. ile başlayan farklı bir din vahyetmemiştir.
2- 107. süre ve 9/54 ise müşrikleri değilde münafıkları anlattığı aşikaredir. Gerekli inceleme yapıldığı takdirde böyle olduğu her düşünen kişi tarafından anlaşılacaktır.
Ayrıca "müşrikler İbrahimi metodu izliyorlar" diyen Edip beye sormak lazım, müşriklerin ahirete inandığına dair bir ayet gösterebilirmi ki? Aslında sayın Edip Yüksel' in 15 yıl kadar öncesinde Kur'an ı yeterli görmesine karşılık sorulan geleneksel sorulara, alelacele kendini zorlayarak çıkarmaya çalıştığı cevaplardır. Acaba şimdilerde nasıl düşünüyor?
Muhabbetle...
__________________ Benliğin galebe çaldığı hiçbir yerde, vahiyden, adaletten ve merhametten bahsedilemez.
Mekkeli müşriklerin ehlikitap olduguna dair hiçbir soylemi yok zaten saçma olur.Ehli tevhid olduklarını beyan eden bir söz göremiyorum. diyorsun:
Edip ne diyor: "Aksine, Mekke müşrikerinin kendilerini İbrahim peygamberi izleyen ve Tek Tanrı'ya tapan insanlar olarak gördüklerini öğrenmekteyiz. (6:23; 39:3;)Nitekim onlar, İbrahim'in hatırası olan Kabe'ye saygı gösteriyorlar.(9:19), namaz, oruç ve haccı bazı tahrifatlarla da olsa uyguluyorlar.(2:183, 199; 8:35; 9:54; 107:4-6).."
Aslında bu inanç ve anlayış beraberinde onların Bir Allah inancının yanı sıra Ahiret inançlarının olduğunu da getiriyor ki bu anlayış, Allah'ın Mekke'li müşriklerin inançlarıyla ilgili Kuran boyu söylediklerinin tam zıddı oluyor. Neyse. Edib'in görüşlerine referanas yaptığı ayetler (6:23; 39:3) genelde bütün zamanların müşriklerini özelde de Ehl-i Kitab'ı muhatap alıyor.
6:23, Allah'a ortak koşan insanların asıl başlarına felaket getirenin, dünyada iken söyledikleri şu sözleridir: "Vallahi, Rabbimize yemin olsun ki, biz müşrik değiliz." demeleridir. Bunu bugün Allah'a her şirk koşan söylemiyor mu? Bunu ogün /Ahiret Günü söylemeyecekler, söyleyemezler de, bunu bugün söylüyorlar.
9:19'da Kabe'nin esamasi yok, "mesacidin" Kabe olduğunu nereden çıkarıyor Edip? 18. ayet müşriklerin Allah'ın mescitlerini mamur edemeyeceklerini... söylüyor. Bu, ogün savunma amaçlı ileri sürülmüş bir söze cevap niteliğinde söylenmiş bir söz olsa gerek; Mescid-i Haram Mekke'dir, Mekke'nin fetih günü Mekke'ye gelmiş olan insanları birilerinin (muhtemel burada, hicret etmeyip Mekke'de kalmış müslümanlar kastediliyor) Mekkey'e gelenleri suvaranların, Mescid-i Haram'ı yani Mekke'yi mamur olanların (hicret etmemiş müslüman sakinlarinin), Allah'a ve Ahiret Günü'ne inanmış olarak buradan hicret etmiş, Allah Yolunda cihada katılmış olanlarla Allah tarafından asla bir tutulmayacakları hatırlatılıyor.
"Muşriklerin Namazının ıslık çalma ve alkıştan ibaret olduğu ve namazı hakkıyla kılamadıklarına dair Ayet bencede açık bir delil,neyin delili? Bir Namaz şeklinin var olduğunun ve Onların bunu Hakkıyla yapmadıklarının.Bir ıslahın gerekliliğinin delili.Var olan bir Namaz ibadetin alkış ve ıslık çalmak yontemi ile yozlaştırıldığının delili.Zaten Putlarını Allaha yaklaşmak" diyorsun.
Sevgili kardeşim, burada salat, izleme, ilgi, alakadır. El-Beyt de Allah'ın Elçisi Muhammed'i tebliğiyle görevlendirdiği Dini'dir. Bu ayet zaten öteden beri var olduğu iddia edilen namazlarını anlatmıyor. Ayet şunu söylüyor: Müşriklerin Beyt’ten yana salatı /onunla olan ilişkileri, onu izleyişleri (şiddetle inkar etmeleri / karşı olmaları sebebiyle), onu ;tebliğini engellemektir. Ayetin son cümlesine dikkatinizi çekerim: “O halde bu inkarınızdan dolayı tadın azabı!” Sözü edilen mükâ’ ve tesaddii, inkarın yaptırdığı engellemedir, protestodur; söyletmeme, dinletmeme çabasıdır.
Sayın Haktansapmaz Sizede saygı duymakla birlikte sizin Salat anlayışınızı henuz anlayabilmiş degilim. Namazı kesinlikle Redderken yerine NE koyduğunuzu açıklamanızı sabırla bekliyorum.” diyorsun.
Kuran’da yok dediğim şeyin yerine ne koymamı beklersin benden sayın Metehan? Ben yok diyorum, yok olanın yeri mi olur? İlla benzer bir ritüel icat etmemi istiyorsan, şöyle bir önerim var size; rukusu geriye doğru belden yarı bükülerek, secdesi de çeneniz yere gelecek şekide geriye köprü vaziyeti… :))
Katılma Tarihi: 11 ocak 2009 Yer: Micronesia Gönderilenler: 474
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Ey Rahmanın Kulu
"Kuran’da yok dediğim şeyin yerine ne koymamı beklersin
benden sayın Metehan? Ben yok diyorum, yok olanın yeri
mi olur? İlla benzer bir ritüel icat etmemi istiyorsan,
şöyle bir önerim var size; rukusu geriye doğru belden
yarı bükülerek, secdesi de çeneniz yere gelecek şekide
geriye köprü vaziyeti… :))"
ÜSTTEKİ TALİHSİZ SÖZÜ YAZARKEN SIZE HOŞ GORUNMUŞ
OLABİLİR,AMA BİR DAHA
OKUMANIZ İÇİN YORUMSUZ BIRAKIYORUM ve BEKLİYORUM!
veyl olsun!
veyl olsun!veyl olsun!
Katılma Tarihi: 11 ocak 2009 Yer: Micronesia Gönderilenler: 474
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Ey Rahmanın Kulu olduğunu unutan Adam,HAKTAN SAPTIRAN
Şunu bilki ben terbiyemi bozmam.
Yukarıda yazmış oldukların beni derin bir üzüntüye
boğdu.En çok üzüldüğüm de Fikirlerine ve Bilgisine değer
verdiğim,şahsen tanımasamda guya iyi referansları olan
birisinden gelen bu SEVİYESİZ sözler,benim gibi
Rabbul Aleminle İLETİŞİM kurma yöntemi olarak NAMAZ
kılan halis ve muhlis niyetli MİLYARLARCA insana
yapılmış bir HAKARET ile Namazı çarpıtmanızdır.
Yevmiddin de :
rukusu geriye doğru belden yarı bükülerek,
secdesi de çeneniz yere gelecek şekide geriye köprü
vaziyeti…HAŞROLUNDUGUNDA bu sözlerimi
hatırlarsınız!!!!
xxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxx
Saygı hakedenlere sevgi bu tatsız şakaya rağmen
herkese...
Katılma Tarihi: 05 ocak 2007 Yer: Turkiye Gönderilenler: 611
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Selam Metehan,katılmadığım düşüncelerin olsada seni ilgiyle izliyorum.Çünkü doğruya meyilli bir tutum sergiliyorsun.Ancak Haktansapmaz hocaya yönelik yaptığın eleştirileri hiç ama hiç tasvip etmiyorum.Katılırız ya da katılmayız ama hoca konuyla ilgili düşüncelerini defalarca detaylı bir şekilde anlattı.Anlatımında ve eleştirilerinde olabildiğince hakkaniyyetle davranan forumun çok değerli bir üyesine yönelttiğin yakışıksız lafları geri almanı ve farklı fikirlere karşı daha soğukkanlı davranmanı rica ediyorum.Ayrıca forumdan ayrılmanıda doğru bulmuyorum.Selamlar..
__________________ Nahl.6:Bir güzellik de vardır onlarda sizin için: Sabah saldığınız sırada, akşam topladığınız sırada. Ve lekum fîhâ cemâlun hîne turîhûne ve hîne tesrehûn
söz söyleyene söylenene kendisi için söylendiği şeye söylendiği zamana vesaire sebepler ile anlam kazanır,
metehan kardeşimin kılmış olduğu şekilsel namazın kendisi için jimnastik hareketleri ifade ettiğini düşünmüyorum ki, haktan sapmaz emmi jimnastik alternatifler söylemiş, haktan sapmaz abimizin normalde bu gibi konularda muhattabın özeline karşı saldırgan olmadığını bilerek ve ayrıca şunun da altını çizere kendisi ayda yılda bir espri yapayım demiş onda da farkında olmadan metehan kardeşimizi kırmış, hak gelenek kardeşimin olayın bu yönünü de görmesini rica ediyorum, eminim metehan kardeşimizin yaptığı öz eleştiriyi haktansapmaz abimizde yapacaktır,
ayrıca metehan kardeşimiz yazısının sonunda eleştirisinin durumunu belirtmiş, öz eleştiri yapmış,
metehan kardeş, kıldıkları iddia edilen şekiller ile, ikame ettikleri iddia edilen salat şu an itibari ile sadece var mı yok mu boyutunda değerlendiriliyor, kardeşin olarak şunu söylemek isterim ki, şekilsel namaz ve eylemsel salat arasındaki farktan önce ve bu konuda çokca araştırmadan önce her birey kendisine şunları sormalı,
Allah bir eylemi/işi/hayatı kendisi için ister mi? Allah kulların kendisine dönük yanını semboller/şekiller/törenler ile sınırlandırır mı?Kulların sadece Allah'a dönük yönleri olabilir mi, yoksa gene döndükleri kendileri midir? Allah isbatlanacak kuramlar indirir ve bunlarla imithan eder mi ? buna benzeri bir kaç soru daha,
Rabbimizle iletişimimiz,
dili yok ki Rabbin kelimelerimiz yetsin,
gözü yok ki Rabbin bakışlarımız değsin,
bedeni yok ki Rabbin tenimiz dile gelsin,
Ruhumdan üflediğim dediği
Ruhdan size bir kıdım verildi dediği
Ruhlarımız var, Bir Allah'ın ruhu var bir kulun gıdım ruhu,
Allah'ın ruhu kulun gıdımına değdimi,
Allah'ın seması, kulun esması,
Başlarlar işaret (vahiy) dili ile
Ayetleşmeler, kitaplaşmalar,
metehan sen benim çenemi düşürdün :)
neyse zaten forumda fazla uzun sürmez bu kavga gürültü ne de olsa düğünüme az kaldı hepinizi aynı odanın içine koyduğumda Allah'a haşyet duyan kalplerin gözlerindeki ışıklar birleştiğinde, bu kelimelerin esamesinin ortada olmayacağından bu tartışmaların esamesinin kalmayacağına adım gibi eminim, en azından tartışma olsa bile kol kola el ele olacağından eminim, Allah'ın izni ile
"Ey inananlar! Bir topluluk başka bir toplulukla alay etmesin! Olabilir ki, alay ettikleri topluluk kendilerinden hayırlıdır. Kadınlar da başka kadınlarla alay etmesinler. Alay ettikleri, kendilerinden hayırlı olabilir. Öz benliklerinizi ayıplamayın/kendi nefislerinizde ayıplar aramayın; birbirinize lakaplar yakıştırmayın. İmandan sonra sapıklıkla adlanmak ne kötü şeydir! Kim ki tövbe etmez, işte böyleleri zalimlerdir." 49/11
Kasdı aşan ve yanlış anlaşılan bir durum oduğunu düşünüyorum.
"İyilik ile kötülük bir değil, sen (kötülüğü) daha güzel olan ile sav;
bak, o zaman seninle arasında düşmanlık olan kimse, (eski bir) dostun,
gerçek bir arkadaşınmış gibi davranır!
Bu güzel davranışa
ancak sabredenler kavuşturulur. Buna ancak (hayırdan ve olgunluktan)
büyük payı olanlar kavuşturulur." (41/34-35)
"Bir kötülüğün karşılığı, onun gibi bir kötülüktür (ona denk bir cezadır). Ama kim affeder ve arayı düzeltirse, onun mükâfatı Allah’a aittir. Şüphesiz O, zâlimleri sevmez." 42/40
__________________ "(Onu size indirdik ki) <Kitap, yalnız bizden önceki iki topluluğa indirildi, biz ise onların okumasından habersizdik (o Kitâpları okuyamıyor, dillerini anlayamıyorduk)> demeyesiniz."(En'am,156)
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme Sizin yetkiniz yok forumda konu silme Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme Sizin yetkiniz yok forumda anket açma Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma