Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.
Yunus Suresi 105
Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.
Enam Suresi 79
İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
Ali İmran Suresi 67
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.
Nahl Suresi 123
De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.
Ali İmran Suresi 95
Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
Katılma Tarihi: 11 ocak 2009 Yer: Micronesia Gönderilenler: 474
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
"Eğer bir yerde küçük adamların gölgeleri büyük ise,
orada güneş batıyor demektir." Konficyus eğer bir yerde
kücük ve büyük adamların golgeleri eşitse orada oğlen
olmuş demektir.salatı vusta vaktidir:) metehan eğer bir
yerde gölgeler uzamışsa akşam olmuş demektir.Salatı işa
vaktidir:) eğer bir yerde kücük ve büyük adamların
golgeleri oğlen olmasına rağmen eşit değilse muhtemelen
birileri hile yapıyor ve arkasında projektor
kullanıyordur:) sayın konfiçyusün öğrencisi, bunlar
tartışıldı uzun uzun,neden temcid pilavı gibi ısıtıp
ısıtıp getiriyorsunuz ortaya? Nedir bu
Abdest-Namaz takıntısı anlamadım ki... Gelin daha
verimli şeyler tartışalım. Nasıl daha iyi ibadet
edebiliriz.Sonuçta Allah sizin ve benim ibadetine muhtaç
değil Onu tenzih ederim,her türlü eksikten
münezzehtir.Lakin yapacağımız birbirimize huşu içinde
salatı ikame etmek konusunda destek
vermek,umutlandırmak,teşvik etmektir. Esenlikler
dilerim...
__________________ "Allah dilemedikçe siz bir şey dileyemezsiniz"
İlé el-merâfiqi (merafiq çoğul): Dirseklere kadar. (Niçin iki dirseğe kadar denmemiş?)
Neden dirseklere kadar?
3- Başlar mesh edilecek.
Niçin mesh edilecek de yıkanmayacak?
Başlar ne ile, nasıl ve ne kadarı meshedilecek? Neden ayrıntı verilmemiş?
4- Ayaklar mesh edilecek.
Nereye kadar? Topuklara kadar.
Nereden topuklara kadar? Ayakların altı mı üstü mü mesh edilecek? Ne ile ve nasıl mesh edileceği de anlatılmamış!
Ayaklar kokar ve mesela yüzlere nazaran daha çok kirlenir, yıkanması gerekirken neden mesh?
Eller dirseklere kadar dendiğine göre, eller parmaklardan omuzlara kadar oluyor!
Asıl mesele:
Bir kişinin iki eli bir de iki ayağı var, her elde birer dirsek, her ayakta da birer topuk olduğuna göre, toplam iki elde iki dirsek ve iki ayakta da iki topuk olduğuna göre,
Benim anlamadığım ve cevabını beklediğim soru şu:
Neden ayaklar iki topuğa kadar (el-ke'beyn / iki topuk) da, Neden eller ikiden fazla dirseklere kadar (el-merafiq)?
Yani niçin ayaklar iki topuğa kardar, neden eller ikiden çok dirseklere kadar? Normalde 1+1=2 eder. Bu iki ayak için doğru. Ama ellere gelince niçin 1+1= 3,4,5,6,...sınırsız çok..?
Bazı arkadaşların hoşuna gitmeye bilir bu sorular. Ama öyle inanıyorum ki bazı arkadaşlar da verilecek cevapları merak etmeye başladılar şimdiden.
Neden ayaklar iki topuğa kadar (el-ke'beyn / iki topuk) da, Neden eller ikiden fazla dirseklere kadar (el-merafiq)?
Yani niçin ayaklar iki topuğa kardar, neden eller ikiden çok
dirseklere kadar? Normalde 1+1=2 eder. Bu iki ayak için doğru. Ama
ellere gelince niçin 1+1= 3,4,5,6,...sınırsız çok..?
sanırım bunlara net cevapların olacaktır,
1- Yüzler yıkanacak.
Ne kadarı yıkanacak?
2- Eller yıkanacak.
Ne kadarı yıkanacak?
İlé el-merâfiqi (merafiq çoğul): Dirseklere kadar. (Niçin iki dirseğe kadar denmemiş?)
Neden dirseklere kadar?
3- Başlar mesh edilecek.
Niçin mesh edilecek de yıkanmayacak?
Başlar ne ile, nasıl ve ne kadarı meshedilecek? Neden ayrıntı verilmemiş?
4- Ayaklar mesh edilecek.
Nereye kadar? Topuklara kadar.
Nereden topuklara kadar? Ayakların altı mı üstü mü mesh edilecek? Ne ile ve nasıl mesh edileceği de anlatılmamış!
Ayaklar kokar ve mesela yüzlere nazaran daha çok kirlenir, yıkanması gerekirken neden mesh?
Eller dirseklere kadar dendiğine göre, eller parmaklardan omuzlara kadar oluyor!
hocam,burada kişileri bir tarafa çekmeye çalıştığın net zaten sende bunu hoşlarına gitmeyebilir kabilinden dile getirmişsin,
ben bunu sakın yanlış anlama,
kesin emri alan israioğullarının hangisi hangisi hangisi sorularıyla eş tutuyorum,burada işi yokuşa sürme var,ha elbet senin buna bir cevabın vardır ve kastenden yaptın demiyorum ancak ortaya koyduğun levha bunu gösteriyor bir çok insan için.
ben görüşümce cevaplarını vereyim.
1- Yüzler yıkanacak.
Ne kadarı yıkanacak?
sen temiz olduğuna mutmain olana veya imkanın el verdiği ölçüde.bu 1 ve 2 nin cevabıdır.
gelelim başı mesh vakasına,vaka değil ancak öyle levhalar sunuluyor önümüze,
başı günde 3 veya 5 kere yıkamak aklın alacağı iş midir?Allah kullarına bir emir verdiğinde, bu emrin uygulanması hem uygulayana hemde diğerlerine bir faydası olduğu içindir olaya bu açıdan bakmak lazım,yani keyfi emir islamda yoktur insanlara faydası olduğu için emredilmiştir emredilenler,
başı mesh demek,3 te 1 rinide değil,bence ellerinin ıslaklığıyla ki 3 veya 5 neyse tozunu azda olsa kirini gidermek içindir.Tozsuz ortamda niye başı mesh ederiz o vakit..Allahın taktiri deriz elbet vardır bir hikmeti ve emri verende hoca efendi değilki..belki kan dolaşımına belki sinirlere belki dinçliğe bu uzar gider hocam.
Son olarak,ritüeli red eden arkadaşların bu abdest olgusuyla çoğu kez başa çıkamadıkları bir gerçektir,bakalım sizin yorumunuz ne olacak.
Bırak da bilenler cevaplasın asıl cevaplanması gereken soruyu.
Baş için beş kez yıkamayı mekruh görmüşsün ama ayaklar için bir şey dememişsin!
Ben sorduğum soruyu kendim cevaplamayacağım, bunu benden bekleme. Yalınız sen Kuran'da cünüp ve sekrin anlamlarını araştır! Bir de eller ve yüz/yüzlerin içinde yer aldığı ayetleri de bir bir incele, bu kavramların hangi anlamda kullanıldıklarına bak!
İbrahimim kardeşim, hakkımda yazdığın ve iyi niyetinin eseri olan sözlerin için teşekkür ederim. Güzellikler karşılıklıdır.
Değerli dostlar;
Görüleceği üzere, bu konu "kitap ehli"nin standart vaziyetinden öte gitmeyecektir. Temcit pilavı her kesimin kendince sunumu ile ikram edilmektedir.
Bunca yazılan, söylenen şeylere ve hepsinden öte Kuran'a rağmen, Bakara Suresindeki kıblenin bir namaz rüknü olarak dile getirilmesi, namazın kötülükten alıkoyacağının belirtilmesi (Keşke Kuran vahyedileceğine sadece namaz öğütlense idi), salatın öznesine / öznesinin misakına göre vahiy dersi / toplantısı olarak anlaşılabileceği yolundaki görüşümüzün hiç yokmuş gibi mütalaa edilerek, salih amelden önce abdest alınması gerekeceği gibi, aynı mantıkla yorumlamaya gidildiğinde bu söz sahiplerini çok müşkil durumda bırakacak "salat" kullanımlarının varlığı unutularak deliller ikame edilmesi, salat hususunda Kuran'ı anlamaya yönelik bu tartışmanın "namaz-abdest takıntısı" olarak nitelendirilmesi, işin başından beri abesle iştigal ettiğimiz fikrini ciddi anlamda tetiklediğinden, muhtelif başlıklarda salat ile ilgili yeterli açıklamanın yapıldığını da göz önünde bulundurarak bu başlıktaki tartışmalardan -şimdilik- çekiliyorum.
Herkes, kendi bildiği / inandığı salatı ikame etsin. Herkesin salatı kendisine mübarek olsun. Allah bizi en güzel, en doğru yoluna kılavuzlasın.
Esenlik dileklerimle...
__________________ "(Onu size indirdik ki) <Kitap, yalnız bizden önceki iki topluluğa indirildi, biz ise onların okumasından habersizdik (o Kitâpları okuyamıyor, dillerini anlayamıyorduk)> demeyesiniz."(En'am,156)
topuk ayağın yere basan ayadan sonraki arka tarafı olmakla beraber o kısımdan bir 3 veya 4 cm ce yukarı olan kısımdır,
ayakların mesh edilmesi ruhsat,yıkanması azimettir,
siz ayağınız kokarken sanırım meshle yetinmeyeceksiniz veya ayağınız temizken yıkamayla uğraşmayacaksınız..
bu arada sayın hocam,bırak bilenler cevaplasın diye cevap buyurmuşsunuz, BİLENLER KİMDİR HOCAM?, BUNUN YÜKSEK KONSEYİ KİMLER? YOKSA İSLAMDAN RAHATSIZ OLUPTA ADINA YENİİSLAM DEDİKLERİ YERİN OLUŞTURDUĞU YÜKSEK LAÇKA KONSEY Mİ? hocam,sanırım benim elimde bilenleri tutma gibi bir yeteneğim ve üzerlerindede bir sultam yok ve yazınıza ilk cevabı zıt yönde vermiş olmamda o bilenler için engelleyici ve caydırıcı değildir sanırım. Neyse madem arapçanızla ortaya bir levha attınız,zahmet buyurunuz ve anlatınız. Olur ki,bizler öğüt alır ve faydalanırız.
““Kur’an’a”” sordum bana bir pencere açtı aşağıda alıntıladığım “şu ayetlere bak onlar şahittir” dedi.
<!--[if !supportLists]-->1)<!--[endif]-->Gusül ve abdest almak, hasta yada yolcu olmak 4/43 - 5/6
<!--[if !supportLists]-->2)<!--[endif]-->Binek üzerinde ikame etmek ve normale döndüğünde normal kılmak 2/239
<!--[if !supportLists]-->3)<!--[endif]-->Korku halinde ve seferde kısaltılmasında günah yok 2/239 – 4/101
<!--[if !supportLists]-->4)<!--[endif]-->Kısaltmanın yarısını bir bölükle yarısını diğer bölükle kıl rahata erdiğinizde ise yan yatarak ayakta yada oturarak Allah’ı anın 4/102,103
<!--[if !supportLists]-->5)<!--[endif]-->Günün iki ucu gece saatlerinde ve gündüzün belli zamanlarında tespih et 20/130
<!--[if !supportLists]-->6)<!--[endif]-->Üç vakitte izin alsınlar, sabah namazından önce, akşam namazından sonra, öğlen vakti 24/58
<!--[if !supportLists]-->7)<!--[endif]-->Güneşin batıya yönelmesinden gecenin kararmasına kadar, belli vakitlerde kıl namazını 17/78
Katılma Tarihi: 30 nisan 2006 Yer: Turkiye Gönderilenler: 1235
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Selam Ali Aksoy
Kuranda emredilen salat size göre tüm zamanların tüm müslümanlarına mı emredilmiştir yoksa sadece kuranın indiği dönemde Peygamber ve çevresinde bulunan müslümanlara mı emredilmiştir?
__________________ O, yaratıp şekillendiren, âhenk veren ve düzene koyandır
Kuranda emredilen salat size göre tüm zamanların tüm müslümanlarına mı emredilmiştir yoksa sadece kuranın indiği dönemde Peygamber ve çevresinde bulunan müslümanlara mı emredilmiştir?
Selam Savana;
Kuran'ın bütün ayetlerinin muhatabı, inzal edildiği zamanda Hz. Peygamber'den dolaylı yahut dolaysız olarak bunu işiten, aynı dili, aynı ortamı paylaşan, vahiy ortamının bütün verilerine sahip insanlardır.
Kuran'daki salat da doğal olarak onları muhatap almaktadır.
Bizim Kuran'a erişimimiz onlar gibi değildir. Biz, basılı kağıtlar içerisinde yazılı bir mushafa, Kuran kelimelerinin "dini ıstılah anlamı" adı altında tahrif edilmiş / manaları yerinden kaydırılmış / kavramlaştırılmış /belli bir anlama karşılık gelmek üzere dondurulmuş anlamlarına, o zaman diliminden bu güne aksettiği iddia edilen birbirini tutmayan, ciddi bir kısmı hem kendi kendisi ile, hem Kuran'la, hem akıl ve vicdanla, hem bilimsel verilerle çelişkide olan rivayet kültürüne, zaman zaman tüm bunlarla çelişen tutumlar sergileyen dini kimlik kazanmış geleneklere, tevatüre vasıl olduk.
Müşriklerin salatı, kuşların salatı, kendileriyle anlaşma yapılmış müşriklerin salatı, tevbe eden müşriklerin salatı, vasiyetçinin şahitlerinin salatı, nikah aktinin taraflarının salatı, Peygamberin salatı (tebliğ), Peygamberin de dahil olduğu bütün müminlerin salatı, Allah'ın salatı zincirinden çıkardığım anlam örgüsüne göre, kişinin hayır namına bağlandığı edimlerini / misakını / fıtratının - vicdanının gerektirdiği şeyleri ikame etmesi onun salatı olacaktır.
Herhangi bir Kuran ayetinin günümüz insanı için - her kişinin kendi özgün koşulları / mevcudu içerisinde - sorumluluk doğurucu yetkinliği her ne ise, -Peygamber'in kendisine vahyedileni tebliğ şeklindeki özel salatı müstesna- Kuran'daki salat hususunda da vaziyet aynıdır.
Başka başlıklarda da dile getirdiğim gibi, Kuran'a göre insanın işitici, görücü kılınmasının / eğriyi doğruyu ayırd edebilecek yeteneklerle donatılmasının sebebi onun sınanmak istenmesidir.
Gözler, kulaklar / vicdan ve akıl vahiyle birdenbire ortaya çıkmadığına göre, insanın Rabbi karşısındaki mükellefiyeti vahiyle başlayıp vahiyle bitmez.
İnsan, kendisine sunulan bu yetenekleri verilme amacına uygun olarak kullanır ve güzel hareketlerde bulunursa, bu misakın (nimet x nimete teşekkür) gereğini yerine getirmiş, yaratılışını izlemiş, hayrı desteklemiş, salatı ikame etmiş olur. İsterse o, vahiyden hiç bir şeye vasıl olmasın...
Esenlik dileklerimle...
__________________ "(Onu size indirdik ki) <Kitap, yalnız bizden önceki iki topluluğa indirildi, biz ise onların okumasından habersizdik (o Kitâpları okuyamıyor, dillerini anlayamıyorduk)> demeyesiniz."(En'am,156)
Katılma Tarihi: 30 nisan 2006 Yer: Turkiye Gönderilenler: 1235
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Selam
Açıklamalarınız için teşekkür ederim.
Bu konuda bende size katılıyorum.Kuranda bahsi geçen müminler üzerine vakitleriyle yazılmış bulunan salat kuranın indiği zamanın Peygamber ve çevresindeki insanlarını muhatap almaktadır.
Eğer salat tüm zamanların müslümanlarına emredilmiş belirli vakitlerde yapılan toplantı -ibadet -vahiy dinlenmesi vs olsa idi salatın vakit tarifleri güneşin hareketlerine göre olmazdı.
Kutuplarda yaşayanlara kuranda belirtilen vakitlerde salat ettiremezsiniz.İslam kongresi defalarca toplanıp kutuplarda namaz vakitleri nasıl belirlenecek diye yol aramış ancak makul bir görüş sunamamışlardır.
Allahın bir ibadeti tüm güneşin vakitlerine göre müslümanlara emredip kutuplarda yaşayanları unutması söz konusu olamaz.
O halde en akılcı yaklaşım bahsi geçen salatın ayetlerin indiği zamanda ayetlere muhatap olmuş topluluğa emridilen vakitleriyle belirli ibadet olduğudur.
kuranı anlarken kurandaki hitapların\emirlerin hangi zamana hangi zamanın insanlarına olduğunun analizini yapmamız lazım.
__________________ O, yaratıp şekillendiren, âhenk veren ve düzene koyandır
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme Sizin yetkiniz yok forumda konu silme Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme Sizin yetkiniz yok forumda anket açma Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma