Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
(3)فاذا سجدوا - Secde ettiklerinde. Askerin ellerini kaldırıp "Teslim oluyorum!" diye bağırması, namaz kılanın secdeye varıp "Allah bir!" demesi.
Burada secde Resul’ün okuduklarını/anlattıklarını anladıklarını ona boyun eğdiklerini ifade ediyor. Secde teslimiyeti ifade ediyor. Sihirbazlar da gördükleri hakikatler karşısında el ayakları tutmaz olmuş, takattan düşmüş, ister istemez teslim olmuş, iman etmişlerdi.
Savaştasınız. Yenildiniz. ELLERİNİZİ KALDIRIP düşmanınıza doğru yürürseniz teslim olmak istediğinizi çok rahat anlarlar çünkü savaşanın ELLERİNİ KALDIRIP düşmanına doğru yürümesi dünyanın her yerinde "Teslim oluyorum!" anlamına gelir. Sizi artık ateşe tutmaz, esir alırlar. Canınızı kurtarırsınız. Peki, ya ellerinizi kaldırmaksızın "Teslim oluyorum!" demekle yetinirseniz ve üstelik karşınızdakiler Türkçe bilmiyorsa... başınıza ne gelir?
Allah’a/mesajlarına teslimiyeti düşmana teslimiyetle kıyaslamak doğru değildir. Yüreklerdeki teslimiyet önemlidir, Allah yüreğinizdeki teslimiyeti görüyor. Ayrıca kırala yaptığınız gibi, bunu ispat etmek üzere, Allah'a da yere yüz üstü kapanmanıza gerek yoktur.
O durumda sizin başınıza ne gelirse tarihte yabancı bir hükümdarın önünde secde etmeksizin "Teslim oluyorum!" diyenin başına da o gelirdi. Yani secde diye bir eylem ve o eylemin yapılmasını gerektiren haller var.
İnsanlar hükümdarın önünde tarih boyunca saygı ve korkuyla hep el pençe divan durdular, eğildiler ve yere kapandılar. Bu hareketler hep yapıldı ve en Büyük Hükümdar'ın önünde hâlâ yapılıyor.
Allah’a/mesajlarına teslimiyeti düşmana teslimiyetle kıyaslamak doğru değildir. Yüreklerdeki teslimiyet önemlidir, Allah yüreğinizdeki teslimiyeti görüyor. Ayrıca bunu ispat etmeniz için yere yüz üstü uzanmanıza da ihtiycı yok.
Tâ Hâ 70: فالقي السحرة سجدا Sihirbazlar YERE KAPANIP قالوا امنا برب هارون وموس "Harun'un ve Musa'nın rabbine İMAN ETTİK!" dediler. Yani teslim oluşlarını lafzen belirtmekle kalmadılar, fiilen de belirttiler.
Yere kapanma diye bir şey ifade etmiyor secde. İman ve teslimiyeti, boyun eğmeği ifade ediyor. Boyun eğmek, kinayeli bir anlatım olup iman etmek, teslim olmak demektir. Secde ruku ile eşanlamlı olup ikisi de inhinâ ve ta’ta’, yani başı öne eğmektir. Başı öne eğmenin ne anlama geldiğini her kes bilir; Kabul, okey.
“Ulqiye … succeden", "xarra succeden” deyimsel birer ifade olup iman etmekten, teslim olmaktan başka çarenin kalmadığını anlatır. Yüsek bir yerden düşmekte olanın havada düşüşünü durdurmasına gücü yetmediği gibi. “Sihirbazlar derhal ve çaresiz/zorunlu olarak Harun ve Musa’nın Rabbi’ne teslim oldular, iman ettiler”dir “Ulqiyesseharatu sécidîn”in anlamı.
Ne xarra ne de succeden yere kapanmayı ifade etmiyor. Xarra mecburi, zorunlu düşüşü, inişi anlatıyor. Xarra secde ile birlikte deyimsel bir ifadedir. Zorunlu iniş, düşüş. Yani ister istemez kabul, teslimiyet, iman. Xarra ruku ile de aynı anlama geliyor. "Hemen teslim oldu, derhal iman etti". Xarra Musé saiqa: Musa derhal bayıldı, gibi. Musa gördüğünün karşısında bayılmanın önüne geçemezdi, buna gücü yetmaz. Sihirbazlar da öyle; çaresiz teslim olmak zorundalardı, dizlerinin bağı çözülmüştü, iman etmeme, teslim olmama takatları kalmamıştı. Öyle bir hakikat ve güc ile karşı karşıya olmuşlar ki, ona direnmeleri imkansızdı. O kadar ki, başlarına gelecek umurlarında bile değildi.
Namaz bir teslimiyet anıdır; o yüzden inananlar namaza başlarken ELLERİNİ KALDIRIP* "Allah büyük!" derler; Allah'ın önünde eğilirler ve secdeye varırlar.
Nisâ 102'de فاذا سجدوا denerek açıklanan secde gerçeği budur.
*NAHR boğaz çukuru demektir. Aynı kökten gelen İNTİHAR da kişinin boğazını kesip hayatına son vermesi, kendini öldürmesidir.
Kevser Suresi’ndeki VENHAR "Boğazla!" anlamına gelebildiği gibi "Elini boğazına götür!" anlamına da gelir.
Hz. Ali bu kelimenin, "Elini boğaz düzeyine kaldırıp tekbir al!" anlamına geldiğini söylemiştir. Ayetin sözgeliminden de bu mana anlaşılıyor.
(Süleyman Ateş: VATAN gazetesi 30 Ağustos 2008, 12 Aralık 2008)
Buna göre Kevser sûresi: BİZ seni bolluğa kavuşturduk. Sen de فصل لربك Rabbin için namaz kıl وانحر ve ellerini kaldır. Asıl sonu kesik olan "Muhammed'in sonu kesik!" diyendir.
Hem “salli” hem de “eqim essaléte” yi “namaz kıl” olarak çevirmenize bir anlam veremiyorum. “Salli li Rabbike ve inhar!”; Rabbine bağlan/güven ve göğsünü kabart/dik tut!
Rekat... REKAT ta nerden çıktı?
Salâtın cephede "1 kıyam + 1 secde"lik uygulamasından çıktı (4:102). Kıyam ile başlayıp secde ile biten o "birim uygulama"ya REKAT adı verilmiş. Siz isterseniz başka bir ad üretin ama anılan birim Kuranîdir; değişmez.
Tam salâtın rekat sayısı kimin hükmü? Siz karar verin:
1 rekatlık salât cephedeki uygulamadır. Caizdir ama yalnızca felaket ortamında caizdir; güven ortamında kılınan "tam salât"tan eksiktir. Tam salâtın rekat sayısı buradan çıkar, matematiksel bir kesinlikle. Çünkü matematikle belirlenir.
Eksiği 1 rekat olan salâtın tamamı kaç rekattır? İşte bu bir matematik sorusu. Cevabı ararken olmayana ergi yöntemini kullanalım:
Salâtın TAMAMI 3 rekat olabilir mi? Hayır! Çünkü 3 rekatın eksik uygulaması 1 rekat olabilir, 2 rekat olabilir. Oysa Allah Nisâ 102'de yalnızca 1 rekattan söz ediyor; 2 rekat yok orda. TAM SALÂT 3 rekat olamaz.
4 rekat olabilir mi? Hayır! Çünkü 4 rekatın eksik uygulaması 1 rekat olabilir, 2 rekat olabilir, 3 rekat olabilir. Oysa cephede caiz olan eksik salâtta 2 rekatlık uygulama yok; 3 rekatlık uygulama yok. TAM SALÂT 4 rekat olamaz.
2 rekat olabilir mi? Elbette. Çünkü 2 rekatın eksik uygulaması tek olup 1 rekattır ve cephedeki uygulama odur. Onun tamamı 2 rekattır. Allah'ın caiz kıldığı ve eksik uygulaması 1 rekat olan tek salât 2 rekatlık salâttır. TAM SALÂT odur.
Ne kadar çabalarsanız çabalayın sonuç değişmeyecektir; Bir iki’ye çıkmaz, iki de bir’e inmez. Secde iman ve teslimiyettir. 1 secde, 2 secde… diye tespih taneleri gibi üst üste veya aralıklarla çekilen bir şey değildir. Her gurubun secdesi kendilerini ilgilendiriyor. Salat ne kadar uzun yada kısa olursa olsun secde bir defa oluyor. Olan salat her zaman bir secde ile bitiyor. Muhataplar inananlar olduğuna göre, zaten secde halindeler, can kulağıyla dinliyorlar, Sonundaki secdeleri kavradıklarını, dersin bittiğini ifade ediyor. Secde teslimiyetin göstergesi olarak yere kapanmaksa bir defa yeterlidir. Ardı ardına 2-3-4… secde; ikide bir yatıp kalkmak size saçma gelmiyor mu? Önünüzde yere kapanan kulunuz işaretinizle secdeden kalkar. İkide bir yatıp kalkmasına sinir olursunuz.
(5) kıldığınızda
Namazı kıldığınızda ayakta, oturur durumda, yanlarınızın üzerinde فاذكروا الله Allah'ı anın.
Açık ve net. "Allah'ı anın!"dan kasıt "Namaz kılın!" olamaz çünkü namazdan sonra yapacaksınız anma işini; NAMAZI KILDIĞINIZDA: فاذا قضيتم الصلاة.
Aslında "Allah'ı yüceltin!" deniyor, TESBİH EDİN. Örneğin "Allah öyle yücedir ki oğula ihtiyaç duymaz; övgü Allah'a!" deyin. Bakara 116: "Allah oğul edindi," dediler. Yücedir O!
“İzé qudiyetissalétu…” salat sona erdiğinde… Allah’’ anın/ Allah’ın size dediklerini unutmayın; her an aklınızda bulunsun.
Örneğin Tâ Hâ 130:
Güneşin doğuşundan önce de batışından önce de وسبح بحمد ربك Rabbini övgü ile yücelt. قبل غروبها güneşin batışından önceki TESBİH eşittir İKİNDİ NAMAZI imiş.
“Güneş doğmadan önce, batmadan önce”den, gece ile gündüzün kast edildiğini bir anlasalar! “Sabah akşam”, “aydınlıkta karanlıkta”, “sabaha çıkarken, akşama varırken”, gün ışıyınca karanlık çökünce” vs tekerlemelerle gece gündüz demek olduğunu kimileri bir türlü anlayamıyor, anlamayacak da!
6)كتابا موقوتا -vakitli olarak yazıldı
“Salat inananlara zorunlu bir vecibedir.”
(7)واقم الصلاة طرفي النهار Gündüzün iki ucunda namaz kıl وزلفا من الليل ve gecenin zülüflerinde. Aslında gecenin zülüflerinde demek yeter çünkü başı sonu belli iki zaman diliminin tanımıdır bu.
“Zulufen minelleyl” ile “min énéilleyl”, aynı vakitlerdir; gece saatleri, geceden kesitler. Bunun gündüzdeki karşılığı da “etrâfennehér”dır; gündüz saatleri.
GÜNDÜZÜN İKİ UCUNDA ifadesi yalnızca ek bilgi veriyor. UÇ, çizgidir yani boyutsuz, sanal; anılan zaman dilimlerinin başlangıcını ve sonunu gösterir yalnızca. Ama GECENİN ZÜLÜFLERİ zaten başı sonu belli olan dilimlerdir.
1.Gecenin gün doğumuna inen zülüfleri, sabah namazının vakti:
Bu zaman diliminin başlangıcı "size şafağın ak ipinin kara ipinden belli olduğu an"dır. O ana kadarki zaman gecenin kendisidir; ondan sonra ise zülüfleri. Bunu Bakara 187'den anlıyoruz:
Hud 114, belirlenmiş iki saatı vermez. İnananların sıkı takip edildikleri erken dönemde salat için yer ve zaman alenen belirtilmez. Tercih edilen zamanlar daha ziyade gece saatleridir.
Ve وكلوا واشربوا yiyin, için حتي يتبين لكم الخيط الابيض من الخيط الاسود من الفجر size şafağın ak ipi kara ipinden belli olana kadar; ثم اتموا الصيام الي الليل sonra geceye kadar oruç tutun...
Gece yeme içme zamanı değildir. “yiyin için” den amaç, sabaha kadar mutlak yeme içme eylemini anlamak doğru olmaz. Yeme içme birdeyim; “geceleri serbestiniz” demektir. Gündüz eğitim ve öğretim esnasında getirilen kısıtlamalar kaldırılıyor.
Allah'a emanet olun, hayırda olun, sağlıkla kalın! Selam ve sevgilerimle Muhterem Hasan Akçay abim.
Abdurrahman
|