1. Elif. Lam. Ra. İşte bunlar hikmet dolu Kitab'ın ayetleridir.
|
|
2. İçlerinden bir adama: İnsanları uyar ve iman edenlere,
Rableri katında onlar için yüksek bir doğruluk makamı olduğunu müjdele,
diye vahyetmemiz, insanlar için şaşılacak bir şey mi oldu ki, o
kafirler: Bu elbette apaçık bir sihirbazdır, dediler?
|
|
3. Şüphesiz ki Rabbiniz, gökleri ve yeri altı günde yaratan,
sonra da işleri yerli yerince idare ederek arşa istiva eden Allah'dır.
Onun izni olmadan hiç kimse şefaatçı olamaz. İşte O Rabbiniz Allah'tır.
O halde O'na kulluk edin. Hala düşünmüyor musunuz!
|
|
4. Allah'ın gerçek bir vadi olarak hepinizin dönüşü ancak
O'nadır. Çünkü O, mahlukatı önce yaratır, sonra da iman edip
iyi işler yapanlara adaletle mükafat vermek için geri
çevirir. Kafir olanlara gelince, inkar etmekte oldukları şeylerden
ötürü onlar için kaynar sudan bir içki ve elem verici bir azap vardır.
|
|
5. Güneşi ışıklı, ayı da parlak kılan, yılların sayısını ve
hesabı bilmeniz için ona birtakım menziller takdir eden O'dur.
Allah bunları, ancak bir gerçeğe binaen yaratmıştır. O,
bilen bir kavme ayetlerini açıklamaktadır.
|
|
6. Gece ve gündüzün değişmesinde Allah'ın
göklerde ve yerde yarattığı şeylerde, sakınan bir
kavim için elbette nice deliller vardır!
|
|
7. Huzurumuza çıkacaklarını beklemeyenler, dünya hayatına razı
olup onunla rahat bulanlar ve ayetlerimizden gafil olanlar da vardır
muhakkak.
|
|
8. İşte onların, kazanmakta oldukları yüzünden varacakları yer, ateştir!
|
|
9. İman edip güzel işler yapanlara gelince, imanları sebebiyle
Rableri onları nimet dolu cennetlerde, alt tarafından ırmaklar akan erdirir.
|
|
10. Onların oradaki duası: "Allah'ım! Seni noksan sıfatlardan
tenzih ederiz!". Orada birbirleriyle karşılaştıkça
söyledikleri ise "selam" dır. Onların dualarının sonu da şudur: Hamd,
alemlerin Rabbi Allah'a mahsustur.
|
|
11. Eğer Allah insanlara, hayrı çarçabuk istedikleri gibi şerri
de acele verseydi, elbette onların ecelleri bitirilmiş olurdu. Fakat
bize kavuşmayı beklemeyenleri biz, azgınlıkları içinde bocalar bir
halde bırakırız.
|
|
12. İnsana bir zarar geldiği zaman, yan yatarak, oturarak veya
ayakta durarak bize dua eder; fakat biz
ondan sıkıntısını kaldırınca, sanki kendisine dokunan bir sıkıntıdan
ötürü bize dua etmemiş gibi geçip gider. İşte böylece haddi aşanlara
yapmakta oldukları şeyler güzel gösterildi.
|
|
13. Andolsun ki sizden önce, peygamberleri kendilerine mucizeler
getirdiği halde zulmettiklerinden dolayı nice milletleri
helak ettik; zaten onlar iman edecek değillerdi. İşte biz suçlu
kavimleri böyle cezalandırırız.
|
|
14. Sonra da, nasıl davranacağınızı görmemiz için onların ardından sizi yeryüzünde halifeler kıldık.
|
|
15. Onlara ayetlerimiz açık açık okunduğu zaman
bize kavuşmayı beklemeyenler: Ya bundan başka bir Kur'an getir veya
bunu değiştir! dediler. De ki: Onu kendiliğimden değiştirmem benim için
olacak şey değildir. Ben, bana vahyolunandan başkasına uymam. Çünkü
Rabbime isyan edersem elbette büyük günün azabından korkarım.
|
|
16. De ki: Eğer Allah dileseydi onu size okumazdım, Allah da onu
size bildirmezdi. Ben bundan önce bir ömür boyu içinizde durmuştum.
Hala akıl erdiremiyor musunuz?
|
|
17. Öyleyse kim Allah'a karşı yalan uydurandan veya onun
ayetlerini yalanlayandan daha zalimdir! Bilesiniz ki suçlular asla
onmazlar!
|
|
18. Onlar Allah'ı bırakıp kendilerine ne zarar ne de fayda
verebilecek şeylere tapıyorlar ve: Bunlar, Allah katında bizim
şefaatçılarımızdır, diyorlar. De ki: "Siz Allah'a göklerde ve yerde
bilemeyeceği bir şeyi mi haber veriyorsunuz? Haşa! O, onların ortak
koştuklarından uzak ve yücedir."
|
|
19. İnsanlar sadece bir tek ümmetti, sonradan ayrılığa düştüler.
Eğer Rabbinden bir söz geçmemiş olsaydı, ayrılığa düştükleri konuda hemen aralarında
hüküm verilirdi.
|
|
20. Ona Rabbinden bir mucize indirilse ya!
diyorlar. De ki: Gayb ancak Allah'ındır. Bekleyin ben de
sizinle beraber bekleyenlerdenim.
|
|
21. Kendilerine dokunan bir sıkıntıdan
sonra insanlara bir rahmet tattırdığımız zaman, bir de
bakarsın ki ayetlerimiz hakkında onların bir tuzağı vardır. De ki:
Allah'ın tuzağı daha süratlidir. Şüphesiz elçilerimiz kurduğunuz
tuzakları yazıyorlar.
|
|
22. Sizi karada ve denizde gezdiren O'dur. Hatta siz gemilerde
bulunduğunuz, o gemiler de içindekileri tatlı bir rüzgarla alıp
götürdükleri ve bu yüzden neşelendikleri zaman, o gemiye
şiddetli bir fırtına gelip çatar, her yerden onlara dalgalar hücum eder
ve onlar çepeçevre kuşatıldıklarını anlarlar da dini yalnız Allah'a
halis kılarak: "Andolsun eğer bizi bundan kurtarırsan mutlaka
şükredenlerden olacağız" diye Allah'a yalvarırlar.
|
|
23. Fakat Allah onları kurtarınca bir de bakarsın ki onlar, yine
haksız yere taşkınlık ediyorlar. Ey insanlar! Sizin taşkınlığınız ancak
kendi aleyhinizedir; sadece fani dünya hayatının menfaatini
elde edersiniz; sonunda dönüşünüz yine bizedir. O zaman yapmakta
olduklarınızı size haber vereceğiz.
|
|
24. Dünya hayatının durumu, gökten indirdiğimiz bir su gibidir
ki, insanların ve hayvanların yiyeceklerinden olan yeryüzü bitkileri o
su sayesinde gürleşip birbirine girer. Nihayet yeryüzü zinetini
takınıp, süslendiği ve sahipleri de onun üzerinde kudret
sahibi olduklarını sandıkları bir sırada, bir gece veya gündüz ona
emrimiz gelir de onu sanki dün yerinde yokmuş gibi kökünden
koparılarak biçilmiş bir hale getiririz. İşte iyi düşünecek kavimler
için ayetlerimizi böyle açıklıyoruz.
|
|
25. Allah kullarını esenlik yurduna çağırıyor ve O, dilediğini doğru yola iletir.
|
|
26. Güzel davrananlara daha güzel karşılık, bir de fazlası
vardır. Onların yüzlerine ne bir toz bulaşır ne de bir
horluk. İşte onlar cennet ehlidirler. Ve onlar orada ebedi
kalacaklardır.
|
|
27. Kötülük yapanlara gelince, kötülüğün cezası misli iledir.
Onları zillet kaplayacaktır. Onları Allah'a karşı koruyacak hiç kimse
yoktur. Onların yüzleri sanki karanlık geceden bir parçaya bürünmüştür.
İşte onlar da cehennem ehlidir. Onlar orada ebedi kalacaklardır.
|
|
28. Onların hepsini biraraya toplayacağımız, sonra da Allah'a
ortak koşanlara: "Siz ve koştuğunuz ortaklar yerinizde bekleyin"
diyeceğimiz gün artık onların aralarını tamamen
ayırmışızdır. Ve onların ortakları, derler ki: "Siz, bize
ibadet etmiyordunuz.
|
|
29. Bu yüzden bizimle sizin aranızda şahit olarak Allah yeter. Şüphesiz ki biz sizin tapmanızdan tamamen habersizdik."
|
|
30. Orada herkes geçmişte yaptıklarını karşısında bulur. Artık
onlar gerçek sahipleri olan Allah'a döndürülmüşlerdir. Uydurmakta
oldukları şeyler da onları terkedip kaybolmuştur.
|
|
31. De ki: Size gökten ve yerden kim rızık veriyor?
Ya da kulaklara ve gözlere kim malik bulunuyor? Ölüden
diriyi kim çıkarıyor, diriden ölüyü kim çıkarıyor? işi kim
idare ediyor? "Allah" diyecekler. De ki: Öyle ise
sakınmıyor musunuz?
|
|
32. İşte O, sizin gerçek Rabbiniz olan Allah'tır. Artık haktan sonra sapıklıktan başka ne kalır? O halde nasıl döndürülüyorsunuz?
|
|
33. İşte böylece Rabbinin yoldan çıkanlar hakkındaki "Onlar inanmazlar" sözü gerçekleşmiş oldu.
|
|
34. De ki: ortak koştuklarınız arasında, ilk defa yaratacak, arkasından onu yeniden döndürecek biri var mı? De ki: Allah ilk defa yaratıp onu yeniden döndürür. O halde nasıl
saptırılırsınız!
|
|
35. De ki: Ortak koştuklarınızdan hakka iletecek olan var mı? De
ki: "Hakka Allah iletir." Öyle ise hakka ileten mi uyulmaya daha
layıktır; yoksa hidayet verilmedikçe kendi kendine doğru yolu bulamayan
mı? Size ne oluyor? Nasıl hükmediyorsunuz?
|
|
36. Onların çoğu zandan başka bir şeye uymaz. Şüphesiz zan,
haktan hiçbir şeyin yerini tutmaz. Allah onların yapmakta
olduklarını pek iyi bilendir.
|
|
37. Bu Kur'an Allah'tan başkası tarafından uydurulmuş bir şey
değildir. Ancak kendinden öncekini doğrulayan ve o Kitab'ı
açıklayandır. Onda şüphe yoktur, o alemlerin Rabbindendir.
|
|
38. Yoksa, Onu uydurdu mu diyorlar? De ki: Eğer
sizler doğru iseniz Allah'tan başka, gücünüzün yettiklerini çağırın da onun benzeri bir sure getirin.
|
|
39. Bilakis, onlar ilmini kavrayamadıkları ve yorumu kendilerine
asla gelmemiş olan yalanladılar. Onlardan öncekiler de böyle
yalanlamışlardı. Şimdi bak, zalimlerin sonu nasıl oldu!
|
|
40. İçlerinden öylesi var ki ona inanır, yine
onlardan öylesi de var ki ona inanmaz. Rabbin bozguncuları en iyi
bilendir.
|
|
41. onlar seni yalanlarlarsa de ki: Benim işim bana,
sizin işiniz de size aittir. Siz benim yaptığımdan uzaksınız, ben de
sizin yaptığınızdan uzağım.
|
|
42. Onlardan seni dinleyenler vardır. Fakat sağırlara -üstelik akılları da ermiyorsa- sen mi duyuracaksın?
|
|
43. Onlardan sana bakan da vardır. Fakat -hele göremiyorlarsa- körleri sen mi doğru yola ileteceksin?
|
|
44. Şüphesiz ki Allah insanlara hiçbir şekilde zulmetmez, fakat insanlar kendilerine zulmederler.
|
|
45. Allah'ın onları, sanki günün ancak bir saati kadar
kaldıklarını zanneder vaziyette yeniden diriltip toplayacağı gün
aralarında birbirleriyle tanışırlar. Allah'ın huzuruna varmayı
yalanlayanlar elbette zarara uğramışlardır. Zira onlar doğru yola
gitmemişlerdi.
|
|
46. Eğer onları tehdit ettiğimiz bir kısmını sana
gösterirsek; yok eğer seni vefat
ettirirsek nihayet onların dönüşü de bizedir. Sonra, Allah onların yapmakta olduklarına da
şahittir.
|
|
47. Her ümmetin bir peygamberi vardır. Peygamberleri geldiği zaman, aralarında adaletle hükmedilir ve onlara asla zulmedilmez.
|
|
48. Doğru iseniz bu vaad ne zamandır? diyorlar.
|
|
49. De ki: "Ben kendime bile Allah'ın dilediğinden başka ne bir
zarar ne de bir menfaat verme gücüne sahibim." Her ümmetin bir eceli
vardır. Ecelleri geldiği zaman artık ne bir saat geri kalırlar ne de
ileri giderler.
|
|
50. De ki: Ne dersiniz? Allah'ın azabı size
geceleyin veya gündüzün gelirse. Suçlular ondan
hangisini istemekte acele ediyorlar!
|
|
51. Başınıza bela geldikten sonra mı O'na iman edeceksiniz,
şimdi mi? Halbuki onu istemekte acele
ediyordunuz?
|
|
52. Sonra o zulmedenlere, "Ebedi azabı tadın!"
denilecek. Kazanmakta olduğunuzdan başkasının karşılığını mı
bulacaksınız?
|
|
53. "O bir gerçek midir?" diye senden haber istiyorlar.
De ki: Evet, Rabbime andolsun ki o şüphesiz gerçektir ve siz aciz
bırakacak değilsiniz.
|
|
54. zulmeden herkes yeryüzündeki bütün servete sahip
olsa elbette onu feda eder. Ve azabı
gördükleri zaman için için yanarlar. Aralarında adaletle hükmolunur ve
onlara zulmedilmez.
|
|
55. Bilesiniz ki, göklerde ve yerde olan her şey Allah'ındır. Yine bilesiniz ki, Allah'ın vadi haktır, fakat onların çoğu bilmez.
|
|
56. O hem diriltir hem de öldürür ve yalnız O'na döndürüleceksiniz.
|
|
57. Ey insanlar! Size Rabbinizden bir öğüt, gönüllerdekine bir şifa, müminler için bir hidayet ve rahmet gelmiştir.
|
|
58. De ki: Ancak Allah'ın lütfu ve rahmetiyle, işte bunlarla
sevinsinler. Bu, onların topladıklarından daha
hayırlıdır.
|
|
59. De ki: Allah'ın size indirdiği rızıktan bir kısmını helal,
bir kısmını da haram bulmanıza ne dersiniz? De ki: Allah mı size izin
verdi, yoksa Allah'a iftira mı ediyorsunuz?
|
|
60. Allah'a karşı yalan uyduranların kıyamet günü
hakkındaki kanaatleri nedir? Şüphesiz Allah insanlara karşı lütuf
sahibidir. Fakat onların çoğu şükretmezler.
|
|
61. Ne zaman sen bir işte bulunsan, ne zaman Kur'an'dan bir şey
okusan ve siz ne zaman bir iş yaparsanız, o işe daldığınız zaman biz
mutlaka üstünüzde şahidizdir. Ne yerde ne gökte zerre ağırlığınca bir
şey Rabbinden uzak kalmaz. Bundan daha küçüğü ve daha büyüğü
yoktur ki apaçık kitapta bulunmasın.
|
|
62. Bilesiniz ki, Allah'ın dostlarına korku yoktur; onlar üzülmeyecekler de.
|
|
63. Onlar, iman edip de takvaya ermiş olanlardır.
|
|
64. Dünya hayatında da ahirette de onlara müjde vardır. Allah'ın
sözlerinde asla değişme yoktur. İşte bu, büyük kurtuluşun kendisidir.
|
|
65. Onların sözleri seni üzmesin. Çünkü bütün izzet Allah'ındır. O, işitendir, bilendir.
|
|
66. İyi bilin ki, göklerde ve yerde ne varsa yalnız Allah'ındır.
Allah'tan başka ortaklara tapanlar neyin ardına düşüyorlar!
Doğrusu onlar, zandan başka bir şeyin ardına düşmüyorlar ve onlar
sadece yalan söylüyorlar.
|
|
67. O, geceyi içinde dinlenesiniz diye sizin için
yaratan, gündüzü aydınlık kılandır.
Şüphesiz bunda dinleyen bir toplum için ibretler vardır.
|
|
68. "Allah çocuk edindi" dediler. Haşa! O bundan
münezzehtir. O'nun ihtiyacı yoktur. Göklerde ve yerde ne varsa
O'nundur. Bu hususta yanınızda herhangi bir delil yoktur. Allah
hakkında bilmediğiniz bir şeyi mi söylüyorsunuz?
|
|
69. De ki: Allah hakkında yalan uyduranlar asla kurtuluşa eremezler.
|
|
70. Dünyada bir miktar geçim, sonra dönüşleri
bizedir; sonra da inkar etmekte oldukları şeylerden ötürü onlara
şiddetli azabı tattırırız.
|
|
71. Onlara Nuh'un haberini oku: Hani o kavmine demişti ki: "Ey
kavmim! Eğer benim durmam ve Allah'ın ayetlerini hatırlatmam
size ağır geldi ise, ben yalnız Allah'a dayanıp güvenirim. Siz de
ortaklarınızla beraber toplanıp yapacağınızı kararlaştırın. Sonra
işiniz başınıza dert olmasın. Bundan sonra hükmü, bana
uygulayın ve bana mühlet de vermeyin."
|
|
72. "Eğer yüz çeviriyorsanız, zaten ben sizden bir ücret
istemedim. Benim ecrim Allah'tan başkasına ait değildir ve bana
müslümanlardan olmam emrolundu."
|
|
73. Yine de onu yalanladılar, biz de hem onu hem de onunla
beraber gemide bulunanları kurtardık ve onları halifeler
kıldık; ayetlerimizi yalanlayanları da boğduk. Bak ki
uyarılanların sonu nasıl oldu!
|
|
74. Sonra onun arkasından birçok peygamberi kendi toplumlarına
gönderdik. Onlara mucizeler getirdiler. Fakat onlar daha önce
yalanladıkları şeye inanacak değillerdi. İşte haddi aşanların
kalplerini biz böyle mühürleriz.
|
|
75. Sonra onların ardından da Firavun ve toplumuna Musa ile
Harun'u mucizelerimizle gönderdik, fakat onlar kibirlendiler ve
günahkar bir toplum oldular.
|
|
76. Katımızdan onlara hak gelince: "Bu elbette apaçık bir sihirdir" dediler.
|
|
77. Musa: "Size hak geldiğinde onun için mi dersiniz? Bu bir sihir midir? Halbuki sihirbazlar iflah olmazlar" dedi.
|
|
78. Onlar dediler ki: Babalarımızı üzerinde bulduğumuz
bizi döndüresin ve yeryüzünde ululuk sizin ikinizin olsun diye mi bize
geldin? Halbuki biz size inanacak değiliz.
|
|
79. Firavun dedi ki: Bilgili bütün sihirbazları bana getirin!
|
|
80. Sihirbazlar gelince Musa onlara: Atacağınızı atın, dedi.
|
|
81. Onlar atınca, Musa dedi ki: "Sizin getirdiğiniz
sihirdir. Allah onu boşa çıkaracaktır. Çünkü Allah bozguncuların işini
düzeltmez."
|
|
82. "Suçluların hoşuna gitmese de Allah, sözleriyle gerçeği açığa çıkaracaktır."
|
|
83. Firavun ve kavminin kendilerine işkence etmesinden korkuya
düştükleri için kavminden bir gurup gençten başka kimse Musa'ya iman
etmedi. Çünkü Firavun yeryüzünde ululuk taslayan ve
haddi aşanlardan idi.
|
|
84. Musa dedi ki: Ey kavmim! Eğer Allah'a inandıysanız ve O'na teslim olduysanız sadece O'na güvenip dayanın.
|
|
85. Onlar da dediler ki: "Allah'a dayandık. Ey Rabbimiz! Bizi o zalimler topluluğu için deneme konusu kılma!
|
|
86. Ve bizi rahmetinle o kafirler topluluğundan kurtar!"
|
|
87. Biz de Musa ve kardeşine: Kavminiz için Mısır'da evler
hazırlayın ve evlerinizi namaz kılınacak yerler yapın, namazlarınızı da
dosdoğru kılın. Müminleri müjdele! diye vahyettik.
|
|
88. Musa dedi ki: Ey Rabbimiz! Gerçekten sen Firavun ve kavmine
dünya hayatında zinet ve nice mallar verdin. Ey Rabbimiz! insanları senin yolundan saptırsınlar ve elem verici cezayı
görünceye kadar iman etmesinler, diye mi? Ey Rabbimiz! Onların
mallarını yok et, kalplerine sıkıntı ver.
|
|
89. İkinizin de duası kabul olunmuştur. O halde siz doğruluğa devam edin ve sakın o bilmezlerin yoluna gitmeyin! dedi.
|
|
90. Biz, İsrailoğullarını denizden geçirdik. Ama Firavun ve
askerleri zulmetmek ve saldırmak üzere onları takip etti. Nihayet boğulma haline gelince, "Gerçekten,
İsrailoğullarının inandığı Tanrı'dan başka tanrı olmadığına ben de iman
ettim. Ben de müslümanlardanım!" dedi.
|
|
91. Şimdi mi! Halbuki daha önce isyan etmiş ve bozgunculardan olmuştun.
|
|
92. Senden sonra geleceklere ibret olması için,
bugün senin bedenini kurtaracağız. İşte insanlardan bir
çoğu, hakikaten ayetlerimizden gafildirler.
|
|
93. Andolsun biz İsrailoğullarını güzel bir yurda yerleştirdik
ve onlara temiz nimetlerden rızık verdik. Kendilerine ilim gelinceye
kadar ayrılığa düşmediler. Şüphesiz ki Rabbin, kıyamet günü onların,
aralarında ihtilaf etmekte oldukları şeyler hakkında hükmedecektir.
|
|
94. Eğer sana indirdiğimizden kuşkuda isen, senden önce Kitab'ı okuyanlara
sor. Andolsun ki, Rabbinden sana hak gelmiştir. Sakın şüphecilerden
olma!
|
|
95. Allah'ın ayetlerini yalanlayanlardan da olma, sonra ziyana uğrayanlardan olursun.
|
|
96. Gerçekten haklarında Rabbinin sözü sabit olanlar,inanmazlar.
|
|
97. Kendilerine bütün mucizeler gelmiş olsa bile, elem verici azabı görünceye kadar inanmayacaklardır.
|
|
98. Yunus'un kavmi müstesna, herhangi bir ülke halkı, keşke iman etse de
bu imanları kendilerine fayda verseydi! Yunus'un kavmi iman edince,
kendilerinden dünya hayatındaki rüsvaylık azabını kaldırdık ve onları
bir süre faydalandırdık.
|
|
99. Eğer Rabbin dileseydi, yeryüzündekilerin hepsi
elbette iman ederlerdi. O halde sen, inanmaları için insanları
zorlayacak mısın?
|
|
100. Allah'ın izni olmadan hiç kimse inanamaz. O, akıllarını kullanmayanları murdar kılar.
|
|
101. De ki: "Göklerde ve yerde neler var, bakın" Fakat inanmayan bir topluma deliller ve uyarılar fayda sağlamaz.
|
|
102. Onlar, kendilerinden önce gelip geçmiş toplumların günlerinin benzerlerinden başkasını mı bekliyorlar? De ki: Haydi
bekleyin! Şüphesiz ben de sizinle beraber bekleyenlerdenim.
|
|
103. Biz, sonra peygamberlerimizi ve aynı şekilde iman edenleri kurtarırız. İnananları üzerimize bir borç olarak kurtaracağız.
|
|
104. De ki: "Ey insanlar! Benim dinimden şüphede iseniz, ben Allah'ı bırakıp da sizin taptıklarınıza tapmam, fakat ancak
sizi öldürecek olan Allah'a kulluk ederim. Bana müminlerden olmam
emrolundu."
|
|
105. "Ve hanif olarak yüzünü dine çevir; sakın müşriklerden olma, diye."
|
|
106. Allah'ı bırakıp da sana fayda veya zarar vermeyecek şeylere
tapma. Eğer bunu yaparsan, o takdirde sen mutlaka zalimlerden olursun.
|
|
107. Eğer Allah sana bir zarar dokundurursa, onu yine O'ndan
başka giderecek yoktur. Eğer sana bir hayır dilerse, O'nun keremini
geri çevirecek de yoktur. O, hayrını kullarından dilediğine eriştirir.
Ve O bağışlayandır, esirgeyendir.
|
|
108. De ki: Ey insanlar! Size Rabbinizden Hak gelmiştir. Artık kim doğru yola gelirse, ancak kendisi için gelecektir.
Kim de saparsa, o da ancak kendi aleyhine sapacaktır. Ben sizin
üzerinize vekil değilim.
|
|
109. Sen, sana vahyolunana uy ve Allah hükmedinceye kadar sabret. O hakimlerin en hayırlısıdır.
|