Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Merhaba arkadaşlar, Metehan ve Mircan arkadaşlara teşekkür ediyorum.
Daha fazla katkılarınızı bekliyorum.
Yoksa faiz gibi netameli bir başlığa kimse pek girmek istemiyor.
Fakat birinin ekonomonin temel kanunlarına, temel uygulamalarına, onlar gibi olmak istediğimiz Avrupa, Amerika gibi ülkelerin uygulamalarına dikkat çekmesi gerekiyordu.
Birinin Emek sömürüsüne, yolsuzluk ekonomisine, Allah ile aldatmaya dikkat çekmesi gerekiyordu. Bu konular forumda daha fazla işlenmeli ,insanlar bilgi , ve tecrübelerini anlatmalı ve foruma katılıp ta bu konularda yeterli birikimi olmayan kişileri aydınlatmalılar.
Birilerinin Kral çıplak deme zamanı gelmiştir.
Dini bilip, dini hassasiyetleri dolayısıyla sömürülmekten kurtulmasının zamanı gelmiştir.
Tabii halkımızın bazı hasletleri var. Bu hem çok beğendiğim, hem de en nefret ettiğim bir özellik. İfrat tefrit nasıl oluyor. Halkımızın özelliği özellikle köylü halkımızın özelliği dine çok saygılı olmasıdır. Ama bu saygı hem bazı yobazlıklara yol açıyor, hem de Allah ile aldatılmaya yol açıyor.
Kur'anın emridir. Aldatan sizi Allah ile aldatmasın. Ama adamların peygamber ve Allah sevgisi buna neden oluyor. Çünkü dini de sade şekil olarak biliyor ve yaşıyorlar.
Bir tanıdığım vardır. Adam siyasi. Bir parti içinde etkili ve yetkili. Yani bu partinin başkanına, yönetimine rahat ulaşabiliyor. İstediğine ulaşabiliyor. Artı bu adam, her görüşteki partinin adamlarıyla sosyal ilişkilerileri yakın. Güya onlara muhalif veya başka partiden. Sonuçta her partiye iş yaptırabiliyor. Hani Aşırı sağcı olup, Aşırı sol bir partiye bazı işlerini yaptırabilmek veya tam tersi , sol görüşlü bilinip, AKP, MHP gibi partilere nazını geçirme becerisi. Bu tanıdığım böyle şeytan tüyüne sahip bir kişi.
Adamın yaşantı makul ve mazbut ama Hanımı başı açık (tek kusuru da bu yani). Bu kişi doğu kökenli. Çocukluğu köy yaşantısından gelmiş. Köy hayatını seviyor. Gitti bir köyden muhtar tapusuyla bir arazi aldı. (köy muhtarları ve ihtiyar heyeti kararı ile köyün ortak yerlerinden örneğin mera gibi. köye gelir olsun diye arazi, ev falan satabilme yetkikeri var. Bu normal tapu olmuyor tabii ama sana tapunun sağladığı hakları da sağlıyor. Biraz güvensiz bir şey ama Türkiyede böyle arazi, mülk sahibi olan çok kişi var.
Neyse bu araziye güzel, modern bir ev kondurdu. Köyün bazı sorunları vardı. Otobüsü yoktu. Adam allem etti , kallem etti, belediyeden yarım saatte bir çalışan otobüs koydurdu. Yolu bozuk asfalttı. Yine ağırlığını kullandı. Adamını buldu, bürokratını buldu. Yolu düzeltti.
İşte köyün elektrik, su ile ilgili bazı problemleri vardı. Onları da yaptırdı. Görüntü ne kadar modern olursa olsun , adam köydeyken Cumasına, bayramına gider. Kurbanını keser. Köydeki herkesin düğünün de fakirinde, zenginin de tanısın tanımasın bir altın gönderir. Taktırır. Bayramda çoluk çocuğa bol harçlık ta dağıtır.
Ama yinede o köyün oyunu kendi partisine yöneltemedi. Kendisi ile konuşmalarımız da şöyle şeyler anlatır. Yahu ben bu köylü milletini anlayamadım. Şimdi ben karımı tesettüre soksam, Kuran kursunu ihya etsem. Daha büyük bir cami yaptırsam. Köylü anında beni benimser. Haftasında köyün en has adamı olursun. Ama bunları yapmazsan, hep bir frekans bozukluğu vardır. Köylü seni sevse de çok benimsemez.Yedi göbek burada kalayım. Yabanım. (Karaosmanoğlu'nun Yaban romanını okuyunuz.). Ama onları yapsam köyün en has adamıyım.
Yani köylüye işte tesettürlü kadını göster, Kur'an kursuna yardım falan. Senden büyüğü yok, istersen oraya yararın değil, zararın olsun. İşte köylümüzün durumu. Eskiden de böyleydi. Hala böyle. Ne zaman aklını kullanmayı öğrenecek. Ne zaman insanları namazla, tesettürle değerlendirmekten vaz geçecek. Yani artık köylümüz de Allah ile aldatmadan ne zaman kurtulacak.
Tabii bunun iyi bir yanı da var. Doğuda bölücü terörün başarılı olamamasının sebebi de köylünün dine saygısından doğan bu tavrıdır. Doğuda hiç bir partinin adamı köylerde, şehirlerde gezemezken, Refah partisin adamları Kürt , Türk farketmez. istediği yerde geziyordu. Bölücü örgüt bunlara bir şey yapamıyor, hatta çekiniyordu.
Ben insanımızın, dini , peygamberi sevmesine karşı değilim ama bunu hep şekli uygulamasına (ör. tesettür ve namazla aldatma ve aldanma ) ve bu konuları istismar edenlere karşı bir bilinç düzeyinin düşük olmasına karşıyım.
Ama bir Musibet, bin nasihattan evladır. Zamanla onlarda musibetlerle karşılaşa, karşılaşa akıllarını kullanmayı öğrenecek, onlar öğreninceye kadar Allah üzerlerine pislik yağdıracaktır.
Yine eskilerden yaklaşık 20 yıl kadar önce. PKK doğuda çok büyük terör yapıyor. Biz de bir sohbette yahu bu Kürt ler neden böyle yapıyorlar. Bu halk kardeş, kimse kimseyi ayırmıyor. Sen Kürtsün , değilsin diye bir şey yapan yok. modunda konuşuyoruz.
Bir avukat arkadaşım anlattıydı. Arkadaş dedi bu memlekette doğulu avukat ta, Hakim de çok. Belki toplam hakim ve avukat sayısının yarısı. Bir de aralarında hemşehri dayanışması var. Bu doğulu avukatlar eskiden şöyle işler çevirirdi.
Şimdi o zamanlar bilgisayarlı sistemler yok. Mahkemelerde duymuşuzdur. Örneğin işte dördüncü asliye, onbeşinci asliye, üçüncü ağır ceza, beşinci sulh ceza, ikinci ticaret vb. mahkemesi gibi mahkemeler var. Her gün de bu mahkemelerden bir nöbetçi. Sen de bir avukat olarak genel olarak davalarını hep belirli bir mahkemeye açarsın. Çünkü mahkemenin hakimi, yazı işleri müdürü, memurları, mübaşiri falan bunlarla iyi olacaksın ki işlerin rahat yürüsün. Bu konularda rahatlık varsa olmazı olur yaparlar veya oluru olmaz yaparlar. Mesela Amanın sayın hakimim borçlu kaçıyor, şunun mallarına tez elden bir tedbir koyalım. Hakim avukatla samimiyetine bakar, tanıdığı beğendiği bir avukatsa işi kolaylaştırır,memurlar bütün yazışmaları son hız yaparlar ama beğenmediği veya tanımadığı bir avukatsa işi gene kanun içinde yapar ama bir kolaylaştırma, bir esnetme, fedakarlık olmaz. İşin yürümez veya zor yürür.
Bunun için avukatlar o zamanlar her konudaki davalarını belli mahkemeler ve icra daireleri ile çözmeye uğraşırlardı. Çünkü insani ilişkiler olayı kolaylaştırır veya zorlaştırırdı.
Şimdi bu doğulu avukatlar davayı, genel olarak kendi hemşehrisi olan bir hakimin mahkemesine düşürmek için, o mahkemenin nöbetçi olduğu günde davasını açar. O mahkemenin memurları zaten o avukatı tanır ve davasını kendi mahkemelerine alır, tanımadıkları avukatın davasını başka mahkemelere atardı. Buna tevziat denirdi.
Şimdi bu işler olmuyor. Çünkü davanın hangi mahkemeye gideceğine bilgisayar rastgele karar veriyor. Nöbetçi mahkemenin artık bir etkisi yok.
Neyse o zamanlar, davayı açacağı mahkemeyi de belirlemiş doğulu avukatlar arabalarına karılarını full tesettür giydirir.Hatta arabada kızkardeş, baldız modundan bir kaç tesettürlü kadın daha bulundurulur. Ne kadar çok sayıda ve tesettürlü bayan varsa etki o kadar artacaktır. Arabaya bol çukulata falan koyar. Cuma namazı vaktine doğru köylere giderler. Erkek veya erkekler cuma namazını köyde kılar. Kadınlar tesettürlü ya, köyün kadınları ile anında iletişim kurarlar. Kocaları camideyken, onları arabada falan bekletmezler. Hemen eve misafir. Allah ne verdiyse, ayran, çay, peynir, gözleme vb. en alasından bakım.
Zaten kadınlar bu kadınları benimsemiştir. Kadınlar arabadaki çukulatalardan köyün çocuklarına dağıtır. Çocuklarda bir neşe, bir bayram. Köy yerinde çocuk o çukulatayı nerden görsün ve bulsun.
Artık namaz biter. Köyün muhtarı ve diğer köylülerle bir sohbet kurulur. Artık ikindiye kadar. Avukatlar derlerki, arkadaş köyünüzün davalık işleri varmıdır. Tanıdık iyi hakim hemşehrilerimiz, abilerimiz var. Davanızı onların mahkemesinde açarız. En kısa zamanda en iyi şekilde sonuçlandırırız. Sizi üzmeyiz. Üzdürmeyiz. Merak etmeyin falan. Buralardan kapacağı davayı kaparlar.
Bu şekilde çok zengin olmuş avukat vardır.
Şimdi aynı şekilde eşi başı açık bir avukat, aynı ikna ediciliği sağlıyamıyor. Köylüyle bir iletişim kuramıyor.
Anladınız mı olayı. Halkımızın yapısını falan.
Halkımız temizdir, biraz da kurnazdır. Ama Allah ile aldatılmaya müsaittir.
Şİmdi bu faizsiz bankacılık konusunda da bu oyunlar olacaktır ve olmaktadır.
Ben halkın, altın, askı almasındansa, eğer banka faizinden rahatsızlık duyuyorsa bu finans kurumlarına para yatırmasına karşı değilim.
Teknik olarak bunlarda piyasanın finans ihtiyacını karşılamaktalar. Faizle çalışmasalarda uyması gereken kıstasları merkez bankası koymaktadır. Mesela Cari Mevduat faizi oranı % 10 diyorsa. Buna bütün bankalar uymak zorundadır. Faizsiz finans kurumuda karını, zararını buna göre ayarlar. Piyasadaki oyunun kuralını Merkez bankaları koyar.
Eğer Merkez bankasının denetleyici kuralları olmasa , bu konularda da Allah ile aldatıcı işler olur. Bu finans kurumlarının bazıları işini gerçekten iyi yapmaktalar. Ama ismi lazım değil, bir tanesi çok kötü batıp, insanları büyük sıkıntıya düşürdüydü.
Yani bu Allah ile aldatma işinde uyanık olalım. Her Sakallıyı babamız, her türbanlıyı bacımız sanmayalım.
Maalesef sermaye birikimi dönemindeyiz ve ekonomi yolsuzluk ekonomisi. Abidik kubidik çok işler var. Bilinçli olmalıyız.
Örneğin ABD de faiz oranı % 3 sende %10 ise , bu nedendir. Ekonomiler kapalı olmadığından parasını ABD de % 3 le değerlendireceğine adam Türkiyede % 10 la değerlendirsin diye bir dış finansman politikasıdır.
Sendeki borsa niye almanyadakine, ABD dekine benzememektedir. Burada da ve bize benzer ülkelerde de Borsa bir dış finansman aracı olarak kullanılmakta. Çok sayıda yabancı para borsaya girmekte. İşte sen o adamlara kazandıracaksın ki, Türkiye borsasına gelsin. İstanbul borsasında para kaybetmiş bir tek yabancı yoktur. Bu şuna benzer ki hani bizler Antalyadaki otellerde bireysel gitsek günlüğü 250 tl ye kalırken, Alman , Rus günlüğü 50 tl ye kalıyor. Senin bir günlük ücretinle alman bir hafta kalıyor. Üstelik adamlar organize, tur acentesi var, sigortası var falan. Sen Organize gitsende Almanın, Rusun avantajlarında olamıyorsun. Erken Rezervasyon bile yaptırsan. Ayrıca en ufak bir terslikte alman kamerayla belgeliyor.Tur acentasına şikayet ediyor. Otel hemen aksaklığı gideriyor yoksa turist Almanyada Tur acentasını mahkemeye veriyor. Mahkeme kararıyla Turizm sigortasından parasını alıyor. Bir de Tur dan tazminat alıyor. Tur otele kızıyor. O otelle anlaşmasını bozuyor. Başka otelle anlaşıyor falan. Yani kimse birbirine kazık atamıyor. Herkes işinde ciddi çalışıyor. Yoksa korku dağları bekliyor.
Senin varmı böyle bir koruma mekanizman. Sen aynı şikayeti, aynı yolları takip etsen bile Otel aynı şekilde seni ciddiye almıyor.(seni korunmasız da olsan üzmeyen, işini ciddi yapan oteller yok değil.haklarını yemeyelim ama çoğunluk değil. ) Bu borsa işlerinde de böyle.
Borsada sen bireysel yatırımcı organize değilsin. Ama yabancı veya kurumsal profesyonel Türk çok organize. Zaten sen önemli değilsin, yabancı batıpta İstanbul borsasına gelmekten vazgeçmesin. Böyle hesaplar, Amerikada, Almamyada olmadığı için oralar gerçek borsa, sendeki ve senin benzerlerindekiler Mehmet Ali Erbilin tabiriyle Çakma Borsa.
Her işte böyle. Bilinçlenmeliyiz arkadaşlar. Bu konuları Kur'anın ilkeleri açısından yorumlayalım , kim daha Kur'ana, islama Uygun yaşıyor.
Ayrıca daha dün akşam (25.01.2009 perşembe) National Geographic Kanalında saat 21 de İslamiyet ve Kur'an diye bir belgesel vardı. Yönetmen Antony Thomas'tan İslam dünyasına çok yönlü bir bakış ve Arapları, iranlıları gösterdi. Arada Konunun uzmanı Oxford lu bir profun yorumları , değerlendirmeleri vardı. Bu belgesel yine bu kanalda tekrar ediliyor. Yani kaçırmışsanız tekrarlama şansınız var.Seyretmenizi tavsiye ederim.
Onlarda güya Kur'anın yolundalar. Ama nafile.
Hani Oğuz Yılmaz'ın bir şarkısı vardı.
Nafilesin aslan yarim, sen de nafile.
İşte öyle bir şey.
Herkese selamlar.
__________________ Allah Aklını kullanmayanların üzerine pislik yağdırır.
|