Selam Akik .Salat vakitlerini belirlemek için alıntıladığın şekil güzel ama ayetlerin birbirini açıkladığı gerçeğini gözardı ettiğinden şeklin dayanakları sağlam değil.Bir defa vusta vakti diye bir vakit yok.11/114 ve 17/78 ayetleri birbirini açıklıyor.Örneğin buradaki iki taraf kelimesini,"geceye yakın saatler" açıklıyor.buna siz fecr ve işa ifadelerini de eklediğinizde vakitlere kesinlik kazandırılmış oluyor.Yani:

 FECR SALATI:Gece karanlığının bitip gündüz aydınlığının ortaya çıktığı vakitte kılınır.Bu şu an türkiye saatiyle 5.30 ile 7.00 saatleri arasındadır.

 İŞA SALATI:Gündüz aydınlığının bitip gece karanığının başladığı andan karanlığın çöküşüne kadarki vakitte kılınır.bu da türkiye saati ile 17.30 ile 19.00 arasına tekabül eder.

  Senin grafiğe benzer bir grafik çizmek isterdim .Ancak bu konuda yeterli yazılım deneyimim olmadığından yapamıyorum.Senin de dediğin gibi ben de negatif olmak istemem.ancak konu ayetleri anlayıp teslim olmaksa bunu tekrar tekrar düşünmekte ve değerlendirmekte fayda var.

   Hele bir de işin içinde kelimelerin anlamlarını saptıran Seferimi dir, safarimidir her ne karın ağrısı ise olan kurancılar(!) var ise.Baksana adamlar namaz kılan herkesi müşrik ilan edecek kadar sapıttılar.Dediğim dedik,çaldığım düdük misali doğrular yalnızca bizdedir mantığı  çok tehlikelidir.Oysa doğrular Allahtan,yanlışlar ise bizdendir vesselam.

Slm Abdullah & Dostlar

Aslında işin esprisi Kur'ana dayanmak ve sadece onu hayat rehberi edinmektir. Bu konuda yakın bir dostumun verdiği şöyle güzel örnek vardı: Kur'anda daha önce hiç tanışmamış ama islam girmeye karar vermiş birinin eline kendi dilinde bir Kur'an verilse ve bu kişiye başka hiç bir kaynak verilmeden ıssız bir adada "al bunun ile amel et" dense.......

Ve bu kişi kasıtsız olarak vr uygulamak üzere her 10 hükümden birini TAM TERS olarak algılasa ve öylece amel etse............. zannetmiyorum ki Alemlerin Rabb'i onu sorumlu tutmuş olsun. Kur'ana olan bağlılığından ve Allah kelamını birini ve TEK sıraya koyuşundan ekstra mükafat bile alır.... diyen dostumun bu görüşünü ben de benimsiyorum.

Sen ve ben veya siz veya başka bir hanif dost, yüzlerimizi HANIF olarak İbrahim milleti'ne dönüp, Allah'a zerrece hiç birşeyi ortak koşmadıktan sonra biri 2 diğeri 3 vakit namaz kılmış ne önemi var!

Önemli olan MAUN namazının olmayışı, önemli olan, TEK vakit dahi olsa KUR'AN NAMAZININ oluşudur. Salih ameller elbette çok çok önemlidir. Ama Kur'an bütünlüğüne vurguladığı espiriye bakılırsa, Allah amel den önce tabiri amiyene ile "Adam gibi" (şirksiz) iman istiyor. Önemli olan öncelikle böyle bir imana sahip olmaktır..........diye aklımdan geçiyor :)

Selâm Dostlar ve Sinan

11/114 Ve ekımıs salate tarafeyin nehari ve zülefem minel leyli innel hasenati yüzhibnes seyyiat zalike zikra liz zakirın

http://hanifislam.kuraneksenlisiteler.com/tarafeyinnehar.jpg

tarafeyin nehari: burada gündüz(nehar)ün iki kısımı için vurgu yapılmaktadır. Bizce doğu yönünden itibaren güneşin izlediği seyir anlatılmaktadır. Doğan güneşimiz devamlı irtifa almak suretiyle zirve(tepe) yapacağı zamana değin irtifa almaya devam eder. Zirve yaptığı nokta da, tam gün ortası olup, gündüzün 1.kısmı tamama ermiştir.

http://hanifislam.kuraneksenlisiteler.com/tarafeyinnehar1.jp g

Devamında yine güneşimiz seyrine devam ile batı istikametine doğru irtifa kaybederek(duluk) hareketine devam etmekte, sonra da geceye değin bu sürecini tamamlamaktadır(gündüzün 2. kısmı).

http://hanifislam.kuraneksenlisiteler.com/tarafeyinnehar2.jp g

Ne oldu? bizce gece tarafından geldi ve yine gece tarafına döndü. Gündüz bir ayetti ve bitti! devamında gece ayeti başladı. Gece ve Gündüz iki farklı ayettirler(17/12).

[017.012] [IK] Biz, geceyi ve gündüzü iki ayet kıldık. Rabbınızdan lutuf dileyesiniz ve yılların hesabını, sayısını bilesiniz diye gece ayetini silip gündüz ayetini aydınlık kıldık. Ve her şeyi uzun uzadıya açıkladık.

"tarafeyin nehari" hitabından da, aynen yukarıdaki ayetimizde belirtildiği gibi! gündüzün "iki kısımda(eyn)" bize verildiği açıkça anlaşılmaktadır. Bu iki kısımı çizen de güneşimizdir ki; bunu da yukarıdaki yazımızda tasvir etmeye çalışmıştık. Gündüz ayeti gece ayetini sildi, gece ayeti de gündüz ayetini sildi. Gündüzde tepe yapan güneşimiz de, gündüzü iki-ye böldü! geldiği kısım 1.tarafa, tepeden itibaren gittiği kısımda taa gece ayetine değin 2.tarafa işaret etmektedir(17/78).

"trf" kökü aynı zamanda "göz" manasına da işaret etmektedir. Şimdi arkamıza yaslanıp şu tasviri güzelce bir düşünelim!

Gece kısmı; gözümüzün gözyatağındaki dışardan görünmeyen karanlık(gece) kısmı olsun. Dışarıdan görünen(gündüz~yarıküre) kısmı da hep beraber temaşa edilen ve kapaklar arsından bakan, bildiğimiz zahiri kısmı olsun diyelim. Yarıküre şeklinde olan bu zahiri gördüğümüz "göz"ümüzün bir tepe(merkez) noktasına sahip olduğunu görmekteyiz. Her iki gözkapağımız da bu tepe noktasına değin bir uzanış yapmakta(kapanma) sonra da açılmaktadırlar. Gündüz olan bu dışardan görülen gözümüzün, kapaklarca da ikiye bölündüğünü görmekteyiz. Gözkapağımızın biri, güneşimizin gündüzün 1.kısmında çizdiği hareket sürecini, diğer kapak da gündüzün 2.kısmında çizdiği hareket sürecini bizlere anlatmaktadır. Diğer bir şekilde şöyle de düşünebiliriz; gözler kapalı halde iken "gece"yiz ve "gece"miz bile sanal olarak iki-ye bölünmüştür. Her bir göz kırpmalarımızla bile gündüz olan açık bakışlarımızın da iki-ye bölündüğünü görebiliyoruz. Gözkapaklarımız da güneşimizin hareket sürecini bizlere açıklamaktadır.

ve zülefem minel leyli: "zlf" kökü bizlere "zûlfa~yakınlık" manasını vermektedir. Bu ayetimizde "gecenin ilk bölümü" diyebileceğimiz! zûlfeh(t) kelimesinin cemisi(zûlefûn) şeklinde veyahut "zûlefen" hitabı ile bizlere "gece(leyl)nin ilk saatleri"ne işaret buyurulmaktadır. Zira, yakınlığın azamisi %50 olup, bunu geçen zaman dilimleri için artık bir yakınlıktan söz edememekteyiz. Dikkat edilecek olursa "gece"ye vurgu bulunmakta olup, konunun gündüz ayeti ile bir alakası bulunmamaktadır.

Veyahutta  gecede kalmak şartı ile;"gecenin gündüze yakın saatlerinde" olan zaman dilimleri için, resulullah'ın yaşamına uygun anları da bizlere anlatmaktadır! resulullah, gece vakti girince  öncelikle akşam namazı olan salat-işa'yı iqame ediyor, yemek-misafir derken yatıyor ve ona(SvS) emr edilen "gece kalkışı" için "gece" kalkıyordu. Bu gece kalkışlarını da gündüzün başlangıcına şahid olmak üzere devam ettirmekte ve böylece "qur'an-el fecr" yahutta "salat-il fecr"i iqame ediyordu. Yani burada "gece ve gündüze şahid olma" bağlamına da işaretler vardır da diyebiliriz.

Ama aklımızı sündürüp! koskoca gündüzü bir lastik zannedip! sonra bir "ucu" ve "öbür ucu"ndan tutmaya çalışmaz mıyız? EVLERE ŞENLİK olan "avea" tarifesine geçmez miyiz? ALLAH'IM; SEN, AKLIMIZA MUKAYYED OL!

RZi,,, Amin

Not: Sinancığım, Allahû Teâla Hazretleri; salat-ı iqame eden ve sabr edenleri rızasına ulaştıracaktır inşaaAllah. Sakın ola salat-ı iqame etmekten gafil olma.. Kaza etme şansımız bile yok iken üstelik.. "3" vakit kafana yatmıyorsa, doğru hangisi diyorsan! ona göre iqame etmeye çalış lütfen..