Yazanlarda |
|
Kuranıanla Newbie
Katılma Tarihi: 16 nisan 2012 Yer: Turkiye Gönderilenler: 37
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Daha çok sorum olacak Maun suresindeki lanet edilenler
kimler ? maide 6 da madem salat namaz demek değil niye
yıkıyoruz oramızı buramızı ? bunları açıklamak zorundasınız
boş zamanında otur yaz fazıl kardeş uzun yazamıyorum diye
kaçıp gitme hemen :)
tevbe 107 108 de o mescidde namaz kılma diye çevrilen yer
aslında nasıl ? mescidde ne yapılır ? aklıma geldikçe
yazacam
__________________ “Allah kendisine şirk koşulmasını asla bağışlamaz. Ondan başka günahları istediği kimse için bağışlar. Kim Allah’a ortak koşarsa büsbütün sapıtmıştır.” (Nisa, 4/116)
|
Yukarı dön |
|
|
Guests Guest Group
Katılma Tarihi: 01 ekim 2003 Gönderilenler: -259
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Merhaba kuranı anla, umarım anlıyorsun.
Fazıl kardeşim, yazacaklarımı yaptığı alıntı ile fazlasıyla yazmış. Ekleyeceğim bir şey yok. Dikkat ettiysen yere kapanmak, yere düşmek anlamı xarra fiiline aittir. Ruku ve secdenin sözlük anlamı baş eğmek, boyun bükmek, ıstılahi anlamı teslimiyettir, taatttir.
Hem Arapça bilmiyorsun hem çok iddialı ve israrcısın. Bakara 171'deki adam misali sadece kendi sesini duyuyorsun. Bu ayeti de senin astığın kimi mealler gibi düzgün meallendirilmedikleri için belki ne demek istediğimi tam anlayamayacaksın.
Benim Kuran'ın bütününden haberim var. Kuran'ı bana öğretmeye kalkışma! Dikkatini çekerim; o astığın ayetlerin hiç birinde salat kelimesi dahi geçmez. Bu ayetlerdeki ruku ve secdeleri neye dayanarak namazla ilişkilendiriyorsun. Bana bir ayet göster ki içinde kıyam, ruku, secdenin yanısıra salat bulunsun. Kıldığın namazın şeklini hangi ayet tarif etmiş, onu yaz buraya. Yazdığın bir çok ayet meali asıl anlamı buraya aktardığın gibi de değildir. Çok ayet yazmışsın, hangisini ele alayım, değeceğini bilsem üşenmeden yazacağım ama bir şeyin değişeceğini sanmıyorum senin açından.
Kuran'da geçen mescid kelimeleri, Kabe de dahil olmak üzere hiç biri senin bildiğin namazgah, cami falan denilen bir bina değildir. Onun için, son sorduğun Tevbe 107'deki münafıkların tesis ettiği o zararlı yapı da içinde namaz kılmak için inşaat malzemesiyle yapılmış bir bina değildir. 107'deki mescit, inananlara zarar vermek, aralarına küfür ve nifak sokmak için ve de Allah ve Resulü ile savaşan müşriklere radar görevi gören, bir yapılanmadır. Çok dikkatli okursan, göreceksin ki 107-110 ayetleri iki mescitten, iki yapıdan söz edyor. Münafıkların kurduğu yapının/yapılanmanın içinde ebeda durma, diyor. "İçinde namaza durma" diye yamulttuklarına bakma! İçinde durulmayı hak eden mescit/yapı/kurum, taa ilk başta (islamın doğuşu ile) takva üzere tesis edilmiş olan mescittir. Orada (o mescidin/ o tesisin, o bünyanın/ o yapının içinde, temizlenmek isteyen yiğitler var ve Allah, temizlenenleri seviyor. Münafıklarınsa temizlenmek gibi bir dertleri yok. Münafıklar yapılarını, cehennem ateşine yuvarlanmak üzere uçurumun kenerına kurmuşlar. Onların, kalplerinde kaypak/kaygan zemin üzerine bina ettikleri o yapıları sadece kalplerini durmadan kalplerini parçalayacak. Allah zalimleri sevmez.
Bilmem anladınız mı, ya da ben anlata bildim mi? Şayet buradaki mescit ile ilgili yaptığım bu açıklama sana bir şeyler anlattıysa, başka sorularına cevap yazmaya gayret ederim, aksi halde havanda su döveriz ki yararı olmaz.
|
Yukarı dön |
|
|
fazıl Yasaklı
Katılma Tarihi: 06 subat 2011 Yer: Turkiye Gönderilenler: 335
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Merhaba Kuran,
Çok yorgunum dediydim sen tüydün dedin :) peki öyle olsun, ben senin bana baktığın gerçeğin açısını değiştiremem... Geçen dogma adlı bir başlık açmıştım, ve orada Allah var mı sorusuna düşünülmeden var veya yok deniyorsa bunun bir dogma olduğunu söylemiştim.. Şimdi sevgili Ali'nin bir yazısını asıyorum, o isim koymamış ama ben bir isim bulup asıyorum..
Çarıksız Gezilen Vadi
''''Benim heyecanım "İbrahim" boyutunda...
İbrahim, herhangi bir metni izlemedi. Karşısına çıkan her veriyi, duru bir akılla sorguladı, çelişkilerden arındı.
Müthiş ve akıllara durgunluk verecek bir özgüven içerisinde "eylem" sergiledi. Putların değil ama putçuluğun düşmanı oldu.
İnsanlar için ah eden bağrı yanık İbrahim...
Sınamalardan geçince Rabbi ona fısıldadı.
Rabbine dahi soru sordu, gerçeğin peşinde yürüdü...
Başlı başına bir ümmet, bir model, bir örnek...
...
Benim heyecanım, ancak "İbrahim"in yaptıklarını yahut benzerini yapabildiğim müddetçe olacaktır.
İnsanın şeytanı bile ona kendi dilinde vahyeder. İçinizde size kendi dilinizde doğruyu ve yanlışı işaret edip yön gösteren bir "fısıltı" yok mu?
"Yerlerin ve göklerin yaratılışı hakkında derin derin düşünenler" dir ki, her şeyi temaşa ederler...
Her sözü dinlerler, güzeline uyarlar...
Bir kısım insanların kini, nefreti, buğzu beni ne ilgilendirir ?
Doğru bildiğimi söylüyorum. Doğru bildiğim yanlışlanırsa, yanlışlandığına sağlam bir delil / basiret üzerinde kanaat edinirsem onu hemen terkediyorum.
Gerçeğe ve gerçeğin sahibine teslim olmaya çalışıyorum. Gerçeğin, üstüne üstüne gidiyorum. Bütün fobi ve kuruntulardan kurtulmaya çalışıyorum.
Beytini fobi ve kuruntularla, hurafelerle inşa edip içinde huzur bulanların beyti örümceğin beyti gibidir. İki üç soruda / bir fiskede yıkılıp gider.
Ben ayağımı sağlam bir kayaya basmak, düşünce ve inanışımı basiret ve gerçek üzerine kurmak, bol yağmur alan, bol yağmuru olmasa da en azından bir çisiltisi bulunan, ekini bol bir vadiye yürümek istiyorum.
Çarıksız gezilecek bir vadi...
Yerleri ve gökleri temaşa etmek ve gerçeği öğrenmekten daha büyük bir heyecan bilemiyorum.
"Bilgi"yi en lezzetli bir azık gibi görüyorum.
Hangi bir kardeşimin bilmediğim bir şeyi bana öğreten bir yazısını okusam, içimde bir yer ısınıyor, inanılmaz bir sevinç ve mutluluk duyuyorum.
Dün dayandığım yere bakıp, şimdi bastığım yeri sürekli gözetiyorum.
İşte benim heyecanım bu...''''
Çok güzel bir yazı, tek kelimeyle on numara.. ve bu yazı hakkında sormak isterim, Ali burada ne diyor sence?
Sevgili Kuran, senin suallerinden kaçan yok, lakin sen, en azından sana sunulmuş bazı noktaları hazmetmeden, diğer sorularına geçiyorsun ve böylece de bunun ardı arkası kesilmiyor, kesilmez de hem zaten sende dedin, daha çok soracağım diyerekten.. Şimdi evvel aktardığımı anlamadan veya gayret etmeden bu anlatacağıma nasıl sabredeceksin ki.. bu olsa olsa senin gadrını artırmaktan başka işe yaramayacak..
Vahyin muhataplarının anladığını anlamamız için neden bu kadar zaman ve çaba harcanıyor? Çünkü bizimle onlar arasında çok önemli bir ayrım var, onlar verilen mesajlarda ne anlatıldığını, ne söylendiğini birebir algılıyorlardı, oysa bizler, mevcut hafıza ile yani onların anladıklarından uzak bir şekilde anlamlandırmaya çalışıyoruz ve bu haliyle tarafları ortaya çıkarıyor, kimini öteliyor, kimini etiketliyor vs..
maide 6
Ey İnananlar! Namaza kalktığınızda yüzlerinizi, dirseklere kadar ellerinizi, -başlarınızı meshedip- topuk kemiklerine kadar ayaklarınızı yıkayın. Eğer cünüpseniz yıkanıp temizlenin; şayet hasta veya yolculukta iseniz veya ayak yolundan gelmişseniz yahut kadınlara yaklaşmışsanız ve su bulamamışsanız temiz bir toprağa teyemmüm edin, yüzlerinizi, ellerinizi onunla meshedin. Allah sizi zorlamak istemez, Allah sizi arıtıp üzerinize olan nimetini tamamlamak ister ki şükredesiniz
Haydi çık içinden çıkabilirsen.. gerçi sonrakiler vahye uymak yerine vahyi kendilerine uydurarak bunları çözdüklerini sandılar.. kabeyi yıkmaya gelen ebrehe ve fillerini bile çözdüler :) Çölde fil artık ne arıyorsa..
Ben tek kelime arapça bilmem lakin ayetin aslında ne anlatmak istediğini anladığımı sanarak şöyle diyeyim..
ey inananlar ( yani alayınız), salata kalktığınızda benliğinizde gizlediğiniz kuruntuları bir kenara bırakın, eğer bunu yapmaktan uzaksanız, veya yapamıyorsanız, yapıncaya kadar, bu şüphe vesairleri bir kenara atıncaya kadar salata yaklaşmayın, önce şu saçmalıkları kafanızdan bir atın, şayet hastalanmışsanız, yolculuktaysanız, veya üzerinizdeki sıkıntıyı henüz attıysanız,(sıkıntılıysanız) kadınların vesveseleriyle boğuşuyorsanız, bu durumunuzdan düze çıkmaya yol arayın, niyet edin, azmedin ve bu şekilde de olsa bir çıkışı Allahtan dileyin.. Allah kolaylık ister, sizi arıtmak, fikirsel olarak temizlemek ister ki nimetine erişesiniz...
ayetin başında algılanan maddi temizlik her ne hikmetse manevi temizliğe dönüşmüş.. Ama ille de yok ben maddi temizlik anlarım dersen sen bilirsin ama değil o vakitler, bu vakitlerde bile arabistanda su kıtlığı var.. geçen senelerde oradan dönen birine sormuştum nasıl oralar diye.. berbat demişti.. her yer çöl.. ne ağaç var ne gölge ne de su, Allahın unuttuğu yer babında bir söz etmişti..
Şimdi yıl 2012 bilmem kaç yüz yıl aradan geçip gitmiş.. Kuranın tamamlanmasında o süreçte neler yaşanmış ve onlar bu süreci nasıl ve ne şekilde karşılamışlar, aşmışlar? Dikkat edersen, dönem elçi dönemi, ve onlara bir yol gösterici var ve onların arasında.. bir şekillenme var, bir oluşum var ve bu oluşumun mecburen getirdiği ve dayattığı süreç ve olaylar var.. Onlar, kendilerine gelen öğüdün gereğince bu süreci atlattılar, isteselerde istemeselerde olaylara yön verdiler ve vahiy de onları yönlendirdi.. Şimdi tüm bunları gözardı ederek Kuranı her yönüyle yaşamak isteyen, gidip kendine bir elçi ve taraftarlarını bulmalı... Ayrıca, hiçte sanmam ki Allah, kullarından bunu istesin... bunun olamayacağını O zaten en iyi biliyor.. Ama bu sürecin ortaya çıkardığı, hatırlattığı ilkeler var ve zaten yaratan bu ilkeleri vicdana yerleştirse de bundan da ders alınır diyerek ilkeleri bir kezde vahiylerde veriyor.. Yani bu kitap, şimdinin inananını mümin yapmadığı veya sorumlu tutmadığı gibi, bu kitaba şöyle veya böyle nedenlerle inanmayanları da kafir, sorumsuz yapmaz.. müminlik ve kafirlik ayrımı elçi zamanındaydı, gerçi şimdide var lakin arada fark var, oda şu ki, ilkeler.. İlkelere yani hem vahyin, hem vicdanın ve vahiy vicdanı destekliyorsa sadece vicdanın da denebilir, o ilkeler.. dünyanın her neresinde veya hangi zamanında yaşarsa yaşasın, insanın sorumlu olduğu ilkeler vicdanlarında vardır.. a dininden, b dininden, hiç fark etmez.. insanı kafir yapan da mümin yapanda vicdanıdır, vicdanına ters düşüyorsa zaten kafirdir, düşmüyorsa mümindir.. bazılarının bazılarını, sırf mantralarına ilgi duymadı diye küffar etmelerinin bir anlamı yok.. En nihayetinde Kuran, ilkelerin hatırlatılma görevini üstlenmiştir ve orada geçenlerde bunların, bu sürecin bir anlatımıdır.. İbrahim elçiyi onlar sorgularken, o onlara dediki, şu kendini bile koruyamayanlara mı yöneliyor, onlara kutsallık atfediyorsunuz.. onlar ibrahimin bu sözleri üzerine bir an olsun kulak verdiler de yani vicdanlarını dinlediler de onun haklı olduğunu, kendilerinin haksız olduğunuı anladılar ancak bu kulak verişi kestikleri anda eski hallerine döndüler.. ilkelerin başında gelen neydi, mülk kavramı.. zaten üç gün yaşayıp ölüp gideceğiz, bu malı diğerlerinden esirgemenin ve dolayısıyla onlara yokluğu tattırmanın manası ne? hiçbir şey.. bunun gibi.. düşüncem bunlar derken, Alinin o yazıda ne dediğini düşündün mü? arapça bilenler ayetin en doğrusunu asıp yazarlarsa ne ala.. vesselam..
|
Yukarı dön |
|
|
Fers Uzman Uye
Katılma Tarihi: 29 nisan 2011 Yer: Turkiye Gönderilenler: 188
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
selam
Kuranıanla Yazdı:
Filmlerde görüyoruz mesela adam yalvarıyor ayaklarına kapanıyor kralın falan secde ediyor,
|
|
|
o kral, kibir/acziyet sahibi, küçücük dünyasında kocaman zannettiği etiketinin ağırlığı var omuzlarınında...ne yapsın garibim diz çöktürecek elbet önünde, çünkü öyle emreder efendisi olduğu küçücük sisteminde iblisinin uydurduğu kuralları...
alemlerin efendisi ne maksatla diz çöktürtsün önünde, mekandan soyut, acziyetten/kibirden münezzeh iken...basit dünyanın kibir ve acziyet kokan uyduruk itaat hareketlerini muhatab sayar mı kendine...
|
Yukarı dön |
|
|
hasakcay Uzman Uye
Katılma Tarihi: 22 ocak 2008 Gönderilenler: 1236
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Merhaba fazil kardesim. Nasilsiniz?
Isrâ 107-109… Bu ayetlerdeki “yexirrune lil ezqani succeden” ile “yexirrune lil ezqani yebkune” ifadeleri deyimsel anlamdalar. Çene üstüne düşmek, kabul ve teslimiyet anlamınadır. Çenenin yukarı kalkması reddetmek, aşağı indirilmesi kabul demektir.
Haklisiniz. O ifadelerde mecazî anlam var.
Lafzî anlam ise
karsilastirma yapildiginda
ortaya cikiyor.
YEBKÛNE aglaya aglaya demek olduguna göre CENELERI ÜZERINE husu icinde anlamina geliyor, bir duygu seline kapilarak.
Sonuc olarak 107 ve 109’daki SECDE fizikî, lil ezkâni ise mecazidir. 107’deki yahirrûne lil ezkâni succedâ bir duygu seli icinde yere kapanirlar demek.
Ordaki CENE "secde"nin bedenî cene üzerine degil cosku seline kapilarak yapildigini anlatiyor.
Sevgi ile,
Hasan Akcay
__________________ hasanakcay.net
allahindini.net
|
Yukarı dön |
|
|
hasanoktem Admin Group
Katılma Tarihi: 10 eylul 2006 Gönderilenler: 2837
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Allah razı olsun, Sevgili Hasan Akçay kardeşim!
Bu konuya bir örnek ile katkı vermek istiyorum :
" Yağirrûne " ifadesini daha iyi anlamak için bir misal :
Dibi bir şekilde delik veya delinmiş olan bir teneke
kutunun içerisindeki suyun aşağıya doğru inmesine, yere
dökülmesine, nüzul hâlini almasına (tenzil olmasına...) "
Yağirrûne " denir...( May yığır...Yinzel esfel!...)
Muhabbetle
__________________ Andolsun, size öyle bir kitap indirdik ki sizin bütün şeref ve şanınız ondadır. Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız? ENBİYA 10
|
Yukarı dön |
|
|
Guests Guest Group
Katılma Tarihi: 01 ekim 2003 Gönderilenler: -259
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Sevgili Hasan abi,
"YEBKÛNE aglaya aglaya demek olduguna göre CENELERI ÜZERINE husu icinde anlamina geliyor, bir duygu seline kapilarak."
Doğru. Huşu seline kapılıyorlar ve ağlayarak ÇENELERİ ÜZERİNE düşüyorlar. Karşı komaları mümkün mü, mümkün değil, gerçeğin karşısında dayanmaları imkansız.
Süccedâ.. Secde ederek (teslim olmuş, muti' halde) ÇENELERİ ÜZERİNE DÜŞÜYORLAR. Duygu seli, huşu artışı sadece ağlamaları sırasında meydana gelmiyor, secdeleri anında da oluşuyor. Ağlamaları ile secdeleri aynı andadır. Yebkûne de succeden de YEXİRRÛNE LİL-EZQÂNİ için durum belirtiyor. "Ağlayarak", bağımsız bir eylem olmadığı gibi, burada "secde ederek" de bağımsız bir eylem değildir. Fiziki olanı, yexirrûne lilezqân. XARRAnın olduğu yerde takattan kesilir insan, istem devre dışı kalır. Anlayış verilmiş olanın gerçeğin karşısında düşmemesi, durması mümkün değildir artık.
|
Yukarı dön |
|
|
Guests Guest Group
Katılma Tarihi: 01 ekim 2003 Gönderilenler: -259
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Sevgili Kuran'ı anla! İçinde bir şeylerin değişmeye başladığını hisediyorum. Eskisi gibi acele cevap yetiştirmeye koşturmuyorsun artık. Düşünüyorsun.. Umarım yanılmamışım.
Sorduğun ayetlerden Maide 6 kalsın, sonraya kalsın, onu anlatmak şimdilik ağır gelir bana. O cünüp olanlarala alakalı, onu Nisa 43'le birlikte okumalı. Biz diğerlerine bakalım:
Benim "okuma" dediğime burun kıvırmıştın ama senin verdiğin ayetlerin önemli bir bölümünde de secdenin yanı başında "okuma" var: Âli Imran 113, İsrâ 107, Meryem 58, Secde 15.
Kuranıanla'nın yazdıklarında alıntıdır aşağıdaki mealler:
Ama hepsi bir değildir.Ehlikitap içinden Allah için baş kaldıran/Allah huzurunda el bağlayan/hak ve adaleti ayakta tutan/kalkınıp yükselen bir zümre de vardır; gece saatlerinde SECDElere kapanmış olarak Allah’ın ayetlerini okurlar.Ali imran 113
De ki: "İster inanın ona, ister inanmayın. O, kendilerine daha önce ilim verilmiş olanlara okunduğunda, onlar, çeneleri üstü SECDElere kapanıyorlar. Kul âminû bihî ev lâ tu’minû, innellezîne ûtul ilme min kablihî izâ yutlâ aleyhim yahırrûne lil ezkâni succedâ(succeden). "İsra 107 İşte bunlar, Allah'ın kendilerine nimet lütfettiği peygamberlerdendir: Âdem'in soyundan, Nûh'la birlikte taşıdıklarımızdan, İbrahim ve İsrail'in soyundan, kılavuzluk edip seçtiğimiz kimselerden. Kendilerine Rahman'ın ayetleri okunduğunda, ağlayarak SECDElere kapanırlardı.Meryem 5
Bizim ayetlerimize o kimseler inanır ki, onlarla kendilerine öğüt verildiğinde, SECDElere kapanırlar ve hiç böbürlenmeyerek Rablerine hamt ile tespih ederler. Secde 15
İşte bunlar senin verdiğin ayet meallerinden. Ayetlerin mesajını bir hayli yamultmuş meal sahibi zat. Ama okuma duruyor o mesajlarda.
İsrâ 107'yi yukarda müzakere ettik.
Âli İmrân 113'ü bir hayli hırpalamış. Benim anladığım:
Âli İmrân 113: Aynı değiller; Kitap ehlinden bir grup var ki gece vakitleri ayaktalar (yataklarında değiller), İnanarak/tam bir kabul ve teslimiyetle Allah'ın ayetlerini okuyorlar. (Düzgün bir mealden Zümer 9 ayeti ile de karşılaştır!)
Meryem 58: ... Kendilerine Rahman'ın (yol gösteren Allah'ın) ayetleri okunduğu zaman, derhal teslim olur ağlarlardı. (İsrâ 107-109'daki gibi)
Devamındaki ayeti de okuyun: Onlardan sonra (bak 7/169) kötü bir ardıl (guruh) geldi, zikre bağlılığı (Elçilerin getirdiği dini imanı) bıraktılar kendi şehvetlerine uydular.
Salat burada Allah'n ayetlerine iman, din. "Zikre bağlılık" diye çevirdim.
Secde 15: Ayetlerimize, onlar kendilerine hatırlatıldığında (okunduğunda) derhal teslim olup Rab'lerinin hamdini (buyruğunu/mesajını) küçümsemeden dillendirenler (ona uyanlar) ancak iman ederler. 16: Yanları yatağa ilişmiyor onların. Rablerine korku ve ümitle kulluk ediyorlar. Onlar kendilerine verdiğimiz rızkı infak ediyorlar. (Bu 16.ayet, Âli İmran 113 ile aynı mesajı içeriyor)
|
Yukarı dön |
|
|
hasakcay Uzman Uye
Katılma Tarihi: 22 ocak 2008 Gönderilenler: 1236
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
hanif06 Yazdı:
Ağlamaları ile secdeleri aynı andadır. Yebkûne de succeden de YEXİRRÛNE ALEL-EZQÂNİ için durum belirtiyor. "Ağlayarak", bağımsız bir eylem olmadığı gibi, burada "secde ederek" de bağımsız bir eylem değildir. Fiziki olanı, yexirrûne lilezqân. |
|
|
Bu aciklamanizdan anladigim
107'de hal bildiren bir zarf olan SUCCEDÂ yani secde var; coskuya kapilmalari o halde oluyor. LIL EZKÂNI beden degil mecazen teslimiyet gibi bir kendinden gecis "duygu"sudur: Yahirrûne lil ezkâni succedâ - Duygu seline secde seklinde KAPILIRLAR.
109'da ise secde yok:
Ve YAHIRRÛNE lil ezkâni yebkûne ve yezîduhum husûâ - Duygu seline aglama seklinde KAPILIRLAR ve bu, onlarin coskusunu artirir.
Bu anladigim dogru mu?
Sevgi ile,
Hasan Akcay
__________________ hasanakcay.net
allahindini.net
|
Yukarı dön |
|
|
Kuranıanla Newbie
Katılma Tarihi: 16 nisan 2012 Yer: Turkiye Gönderilenler: 37
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Hanif06 sen beni tanımıyorsun ben gerçeği arayan biriyim
eğer sorgulamasam hayvandan ne farkım kalır ? Tabiki
düşünüyorum körü körüne Allahın demediği birşeyi yapmak
istemem burasını iyi kavra..Maide 6 yı açıklamak
zorundasın bu arada ne yap ne et çalış dersini gel yaz
buraya ikna et beni :)
Fazıl arapça bilmiyorum diyorsun ama normal anlanması
gereken ayetleri nasıl teorileştiriyosun ? Yahu su
bulamazsanız toprakla yapın diyor bunu nasıl anlayacaz ?
Yok içinizdeki kuşkuları atın temizleyin falan filen inan
bana vicdanım direk reddediyor bu cümleleri, eğer öyle
söylemek istese Allah söylerdi merak etme..
Fers kardeş ateist bir sitede adama sordum neden iman
etmiyorsun.. Tanrı çok kibirli ben onun önünde diz çökmem
dedi anlatabildim mi ?
__________________ “Allah kendisine şirk koşulmasını asla bağışlamaz. Ondan başka günahları istediği kimse için bağışlar. Kim Allah’a ortak koşarsa büsbütün sapıtmıştır.” (Nisa, 4/116)
|
Yukarı dön |
|
|
|
|