HANiFDOSTLAR.NET

 

Kuran Müslümanı
 

(Şahıs odaklı din anlayışından Allah odaklı din anlayışına...)

Ana Sayfa Hanif Mumin  Iste Kuran Kurandaki Din  Kur'an Yolu  Meal Dinle Sohbet Odasi Hanifler E- Kitaplik Kütüb-i Sitte ?  ingilizce Site Kuran islami Aliaksoy Org  Hasanakcay Net Tebyin-ül Kur'an Önerdiğimiz Siteler Bize Ulasin

 

- Konulara Göre Fihrist

- Saçma Hadisler

- Hadislerin-Sünnetin İncelemesi

- Haniflikle İlgili Sorular Cevaplar

- Misakın Elçisi Kim?

- Kuranda Namaz/Salat

- Onaylayan Nebi

- Kuranda Namaz/Salat

- Enbiya 104

- Kuranda Yeminler

- Adem Hakkında Sorular

- Ganimetleri Resulün Eline Nasıl Vereceğiz?

- Allahın ındinde YIL ve DOLUNAYLAR

- Abese ve Tevella

- Hadisçilerce Tahrif Edilen Ayetler

- Mübarek Yer, Mübarek Vakit

- Arkadaş Peygamber

- Kuranın İndirilişinden Günümüze Gelişi

- Bir Türban Sorusu

- Kuran ve Bize Öğretilenlerin Farkı

- Namazın Kılınışı

- Hadislere Göre Namaz

- Kuranda Salat Namaz mıdır?

- Kuran Yetmez Diyen Uydurukçular

- Bizler Hanif Dostlarız

- Sahih Hadis mi İstersiniz?

- Hakkı Yılmaz'ın Tebyin Çalışması

- Kur'anı Anlamada Metodoloji

- Tarikatçıların Çarpıttığı Birkaç Ayet

- Nasıl Kur'an Okuyalım?

- Kur'anı Kerim Nedir?

- Kur'anda Oruç

- Allah'sız Bir Din ve Allah'sız Bir Kur'an İnancı

- Kuransız Bir İslam Anlayışı ve Müşrikleşme

- Meal Çalışmasına Davet

- Allah Şahit Olarak Kafi Değil mi?

- Doğru Hadisleri Ne Yapacağız?

- Kur'andaki Muhammed ve Peygamberlerin Misyonu

- Mahrem, Avret, Ziynet

- Nur Suresi Çeviri-Yorum

- Cilbab

- Resule İtaat Ne Demektir?

- Hadis Kalburcuları ve Kalburları

- Kur'anı Kerim'in İndiriliş Gayesi

- Kur'anda Amellere Karşı Cahili Yaklaşım

- İslamdışı İnanışlara Kur'andan Örnekler

- Biri Şu Haram Üretim Tesislerini Kapatsın

- Tasavvufta İslam Var mı?

- İslamda Delil Sorunu

- Kurban Kesmek

- İlahi Hitabın Serüveni

- Ecel Nedir?

- Şirk, İşrak, Müşrik, Müşareke, Müşterik

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Peygamberlere Karşı Rabbani Yaklaşımlar

- Salat-ı Tefriciye yada Zikri Çarpıtmaya Bir Örnek

- Mucize Nedir?

- Ayrılıkların Nedenleri

- Sıfır Hata veya Kur'an

- Haniflik Nedir?

- Rabıta İle Şeyhlere Tapanlar

- Hadis Zindanının Mezhepçi Mahkumları

- İslam Dininin Öğrenilmesinde Kaynak Sorunu

- Fasık ve Münafıkların Genel Tanımlaması

- Hadisler, Hıristiyanlık ve Selman Rüştü

- Kur'anı kerim'in İndiriliş Gayesi

- Müstekbirlere Karşı Cahili Yaklaşım

- Halis-Hanif İslam

- Kur'anda Şefaat

- Fuhuş Tellalı Tefsirciler

- Hayızlıyken Neden Namaz Kılınmasın?

- Cebrail, Vahiy, Melek

- Dindarlıkta Müşrikleşme Temayülü

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Yaratılış, Adem, Havva

- Kur'an Yerel mi, Evrensel mi?

- Reform Dinde mi, Dindarlıkta mı?

- Ne Mutlu Tağutu Olmayanlara

- Peygambere Saygı(?)

- Hadislere Kanıt Diye Gösterilen Ayetler

- Allah Nazara Karışmadı mı?

- Kur'anı Kerimle Amel Etmek Mümkün mü?

- Kur'anda İnkar Edenlerin Vasıfları

- Müminlerin Vasıfları

- Allah'ın Vasıfları

- Kur'anın Vasıfları

- Dine Karşı Cahili Yaklaşımlar

- Kur'an Merkezli Din

- İrin Küpü Patladı; Mevlana

- Hurafe ve Bidatlar

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Hz. İsa'nın Ölümü

- Allah'ın Mesajının Adı: Kelamullah

- Allah'ın Resule Uyarıları

- Kur'ana Göre Tenkit ve Eleştiri Nasıl Olmalı?

- Kur'anda Sevgi

- Sofuların Devlet Desteğiyle Desteklenmesi

- Hans Von Aiberg Aldatmacası

- Kabir Azabı Safsatası

- Kur'an Kıssalarının Önemi; Masal Değiller

- Kur'anda Toplumsal Sünnetler

- Tefsirde İsrailiyyat

- Kardeş Evliliği Olmadan Çoğalma

- Hans Von Aiberg Tutuklandı

- Kur'anda Tevbe Kavramı

- Yaşar Nuri Öztürk'ün Yorumuyla Namaz

- Karadelikler; Bir Büyük Yemin

- Mezhepçilerin Ümmi Açmazı

- Kabe Nedir? Mekkede midir, Kudüste mi?

- Kur'anda Ruh Kavramı

- Kur'anda Nefs Kavramı

- Amin Kavramı ve Putperestlik

- Diyanet İşleri Başkanlığının Sitemize Cevabına Cevaplar

- Resul ve Nebi -1

- Resul ve Nebi -2

- Sapık Bir Fırka: Hansçılar

- Cihad mı, Çapulculuk mu?

- Kur'an Deyip Namazı Yok Sayanlar

- Cennete Sadece Müslümanlar mı Girecek?

- Kur'anda El Kesme Cezası var mı?

- Nazar veya Göz Değmesi Var mı?

- Şehadet Getir, Münafık(?) Ol

- Kur'anda Eleştiri Metodu

- Hacc Mekkede mi, Bekkede mi?

- İslami Tebliğde Kur'an Metodu

- Saptırılan Kavram: Mekruh

- Kur'anda Cuma Namazı var mı?

- Of Be Kader, Allah mı Suçlu Yoksa Biz mi?

- Kader Açısından Cebir ve İhtiyar

- Baban Peygamber Olsa Ne Yazar

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Vahdet-i Vücud, Şirkin Alası

- Tasavvufi Bilginin Kaynağı Vahiy mi?

- İslam'da Resullük Son Bulmuştur

- Teveffi Kelimesi ve Arap Dili

- Tasavvuf Üzerine Düşünceler

- Nefis Mertebelerinin İç Yüzü

- Allah Rızası Anonim Şirketi; Tarikatlar

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -1

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -2

- Nakşi Şeyhi Allah'ın Avukatı mı?

- Kur'anda "ve+la" Öbeği

- Putlar ve Tapanlar

- Son Peygamberimizin Okuma Yazması

- Mesih ve çarpıtılan Bir Ayet

- Hac İzlenimleri

- "Üzerinde 19 var" da Son Nokta

- Secde Emri

- Kur'andaki Hac

- Aracıların Gaybı Bildiği İnancı

- Tarikatçı - Müşrik Karşılaştırması

- Gazali'nin Kadına Bakışı

- Kur'anda Kadına Verilen Önem

- Başörtüsü Allah'ın Emri Değil

- Başörtüsü Takmak Kur'anda Var mı?

- Kur'anda Kadın Dövmek Var mı?

- Cariye, Köle; Utanmaz Mealciler

- Kadına Yönelik Şiddet

- Sünnet Edilen Kızın Öyküsü

- Erkekçe ve Kadınca Meal Konusu, Nebe 33. Ayet

- Harem - Selamlık Kimin Emri?

- Zina, Evlilik ve Örtünme Adabı

- Cariyeleri Aç, Hür Kadınları Kapat (!)

- Çok Eşliliği Yasaklayan Ayetler

- Kur'ana Göre Evlilik Hukuku

- 2 Kadın = 1 Erkek, Uydurma mı?

- Danimarkalı mı Sapık, Buhari mi?

- Ebu Hanife, Cariyenin Avreti

- Nisa 25, Hür Kadın ve Fahişe İfadesi

- Maymunların Hadisi ve Recm Vahşeti

- Hz. Muhammed'in Tebliği

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Angarya Haline Getirilen İbadet

- Buhari'nin Hadislerini Buhari Yazmamıştır

- Hadis ve Sünnet Gerçeği

- Uydurma Hadisler, İslamın Kara Boyası

- Hadisler Dinin kaynağı Olamaz

- Uydurmaların Sınırı Yok; Şeytan Geyiği

- Beşeri Hükümler Neden Kutsal Oluyor?

- Hadis - Kur'an Çelişkisi

- Kur'anda/Dinde Olanlar ve Olmayanlar

- Cehennem'den Çıkış Yok

- Kur'anda Tağut

- Ebu Hureyre Gerçekte Kimdir?

- Hadis - Mantık Çelişkileri

- Kurban ve Kurban Bayramı Nereden Geliyor?

- Hadislere Göre Kur'an Eksiktir

- Bildiri: İslam Anlayışında Reform

- Arapça mı, Arap Saçı mı?

- Koca mı Üstün, Allah mı?

- Esbab-ı Nüzül Komedi Hadisleri

- İşte Geleneğin Dini

- Ulul Emir İle Kim Kastediliyor?

- Kul Hakkı

- Yezidi Bir Gelenek: Aşure Tatlısı

- Hz. İbrahim'den Asrımıza Dersler

- Taklitçiliğin Boyutları

- Seb-ul Mesani Nedir?

- Kelle Sayılarak Gerçek Bulmak

- Kıyamet - Mahşer Günü ve Sonrası

- Kur'anda Namaz Vakitleri

- Kur'anda Cuma Konusu

- Salih Olmak Yetmez

- Hudeybiye Anlaşması Uydurma mı?

- Kitap Yüklü Eşekler

- Kur'andaki Hac

- Hz. Nuh'un Oğlu Kimdi? İftira mı?

- Ruhun Ağırlığına Başka Bakış

- Hz. İbrahim Yalancı Değildi

- İncil'de Kadına Bakış

- Şirkin Büyüğü Küçüğü Olur mu?

- Kur'andaki Abdest ve Hijyen

- Din de Bir Araçtır

- Kur'an Okumanın Zararları

- Kur'anda Dua Ayetleri

- Kur'anda Tarih Kavramı ve Bilinci

- Şekilsel Secde Kur'anda Yok mu?

- Salat ve salatı İkame

- Kur'andaki Emr Kavramı Üzerine

- Dindar İnsanlar Şirk Koşar

- Alak Suresinin İlk Beş Ayeti

- Men Arefe'nin Çözümü

- Kur'andaki Av Yasağı

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Din Büyüklerini Tanrılaştırma

- Allah'a ve Muhammed'e Değil

- Kur'andaki Örnek Tevekkül

- Şekilsel Rüku Kur'anda Yok mu?

- Hz. İbrahim Kuşları Kesti mi?

- Ehli Sünnet Dininin Anayasası

- İnsan Allah'ın Halifesi mi?

- Kur'an Üzerinde Düşünmek

- Şirkin Kuyusuna Düşenlere Uyarılar

- Kur'an Ölülere Okunmak İçin mi İndirildi?

- Ayda Okunan Kur'an Masalı

- Hz. İbrahim, Safa ve Merve Masal mı?

- "Haç"er-ul Esved (!)

- Mevlana Sahte Bir Peygamber Değil mi?

- Tasavvufun Tanrısı İki Zıttır

- Kur'andaki Tasavvuf: Teveccüh

- Önce Batıl ve Hurafe İle Savaşalım

- Resuller Haram Kılamaz mı?

- Elçi Muhammed ile İnsan Muhammed'in Farkı

- Tarikatlarda Aracılar Rezaleti

- Nur Suresi 31. Ayet Nasıl Çarpıtılıyor?

- Sırat Kıldan İnce, Kılıçtan Keskin mi?

- Kur'anda Zalimler

- Bütün Mehdileri Çöpe Atıyoruz

- Kur'ana Göre Ramazan Ayı ve Haram Aylar

- Tasavvufçuların İlahı; Varlık ve Yokluk

- Tasavvufçuların Küçük Putları

- Sünnet Etmek yaratılışı Değiştirmedir

- Son Peygamberimizin Mektupları

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Mescid-i Aksa Nerede?

- Büyük Kandırmaca: Hadis

- Kur'an Neden Arapça Olarak İndirilmiştir?

- Kimin dini? Kimin Kitabı? Kimin Meali?

- Evliya Kelimesinin geçtiği Ayetler

- Şimdiye Kadar Yaşanan İslam

- Ayın Yarılması Diye Bir Mucize Yoktur

- Kabe Dikili Taş Değil mi?


Up | Down | Top | Bottom
 
Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.

Yunus Suresi 105

Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.

Enam Suresi 79

İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.

Ali İmran Suresi 67

Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.

Nahl Suresi 123

De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.

Ali İmran Suresi 95

Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.

Hacc Suresi 31


Up | Down | Top | Bottom

HABERLER

 

 








 

 

  Hanif Islam

 

Kur'an Hükümleri ve Kavramları
 Hanif Dostlar Ana Sayfa -> Kur'an Hükümleri ve Kavramları
Konu Konu: KALBİN YARILMASI MI GÖĞSÜN AÇILMASI MI? Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazanlarda
Gönderi << Önceki Konu | Sonraki Konu >>
Deli Laz
Katilimci Uye
Katilimci Uye
Simge

Katılma Tarihi: 09 nisan 2006
Gönderilenler: 40
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Deli Laz

ŞARH-I SADR: KALBİN YARILMASI MI GÖĞSÜN AÇILMASI MI?


'Bizim asıl cehaletimiz gerçekten cereyan eden ha­diseleri izah edemeyişimizden ziyade gerçekte olma­mış şeylere izah buluşumuzdadır; bu demektir ki, bizi hakikate götürecek prensiplere sahip olmadığımız hal­de yanlışa götürmeye gayet müsait prensiplerimiz var.'


Bu cümleler Paul HAZARD adındaki bir batılı düşünüre ait. Paul Hazard Batı Düşüncesindeki Büyük Değişme adlı eserinin, mucizeyi konu edindiği bölümünde, anlattığı a l t ı n d i ş hikayesinden sonra bu yargısını belirtiyor. Hikayeye göre 1593 yılında dolaşan söylentilere Silezya'da yaşayan yedi yaşındaki bir çocuğun bütün dişlerinin çürüdüğü anlatılır. Ama azı dişlerinden birinin yerine altın bir diş gelmiştir. Olay büyük yankı uyandırır. Ta­bi ki olay mucize vasfını kazanmakta gecikmemiştir. Tanrının Türklerden çok izdırap çeken hıristiyanlara bir tesellisi olarak kabul görür. Altın diş üzerine eser­ler, makaleler yazılmaya başlanır. Ama çocuğun dişi bir kuyumcuya götürüldüğünde anlaşılır ki dişin üze­rine çok ince bir altın varak ustaca yerleştirilmiştir. Müellif diyor ki, 'önce kitaplar yazıldı sonra kuyum­cuya danışıldı.'(1)


Gerek Hz. Peygamberin göğsünün yarılması olayı gerekse O'na izafe edilen sair bazı olaylara çok uygun düştüğü için bu hikayeyi anarak yazıya başlamak isti­yoruz.

Kur'an'ın bir çok ayetinde göğsün açılması (şarh-ı sadr) deyimi kullanılmasına rağmen, Mekke'de nazil olan inşirah suresinden esinlenerek islam riva­yet geleneği, Hz. Peygamber için göğsünün ya da kal­binin yarılıp yıkanması şeklinde bir senaryo uydur­makta pasif davranmamıştır. Tamamen ahad haberlere ve içinde pek çok aklî-naklî çelişkiyi barındıran rivayetlere dayanan göğsün yarılması olayı yukardaki altın diş hikayesine çok benziyor.


Kur'an'ın sarahaten anlatmadığı ve Peygamberden(s) açıkça bilinmeyen bir olayı asırlar boyu nakledegelmek, müslümanların kafalarını hurafe yığınlarıyla iğdiş etmek hak olmasa gerektir! İnşirah suresiyle, kalbin yarılması senaryolarının bir ilgisi yoktur. Biz bu yazıda İnşirah suresinin anlamı ve indiği ortam hak­kında bilgi verdikten sonra, yığınları bulan yakıştırma rivayetlerin tahlilini yapmaya çalışacağız.


İNŞİRAH SURESİ

Sekiz ayetlik İnşirah ya da Şarh suresi Mekke döneminin erken devirlerinde, bir başka deyişle risaletin başlangıç zamanında inmiştir. İniş sırası itibariyle 11 ya da 12. suredir ve Duha suresinden sonradır. Seyyid KUTUB'un da dediği gibi(Bkz. Fizilal) -ki bu zaten her iki surenin de içeriğinden çok rahatlıkla anlaşılmakta­dır- duha ve inşirah sureleri Allah Rasulüne ilk risalet görevinin tevdi edildiği ve bu uğurda karşısına dikilen zorluklar, sıkıntılar, alaya alınmalar karşısında Allah'dan bir teselli, bir yardım ve destek olarak nazil ol­muşlardır.


Surelerin fetret dediğimiz bir aralık vahyin kesilmesi ve müşriklerin, zanlarında doğruluklarını kanıtlayıcı sandıkları ara dönemden sonra indiği bildi­riliyor. Her iki surede de, 'belini büken ağır yük' al­tında ezilen, aldığı emaneti en iyi şekilde yerine getir­me çabası içinde olmakla beraber müşriklerin alayları ve 'Rabbinin onu terkettiği' şeklindeki propagandalarından etkilenmiş olabilecek bir peygamber(Hz. Muhammed) portresi çizilmektedir. O, bu halet-i ruhiye içindeyken Rabbi imdadına yetişiyor ve diyor ki:


'...Rabbın sana darılmadı ve seni bırakmadı..' (Duha:3)


Arkasından gelen İnşirah suresinde ise şöyle buyu­ruyor:


'Biz. senin göğsünü açmadık mı? Ağırlığından do­layı belini büken yükünü senden alıp atmadık mı? Senin şanını ve ününü yüceltmedik mi? Şunu iyi bil ki muhakkak zorlukla beraber bir kolaylık vardır. (Evet) , zorlukla beraber bir kolaylık vardır, işlerinden boşaldı­ğın vakit tekrar çalış ve yorul. Rabbine rağbet et.(0na yönel) '


Görüldüğü üzere bu sure, nübüvvet ve elçilik gibi yüce bir göreve tayin edilmiş bir beşerin eğitilmesi, sabır sınavından geçirilmesi ve cahilî tazyiklere karşı metanetinin takviyesi, pişirilmesi amacındadır. Rabbının kendisine olan ihsanlarını da hatırlatarak, müşrik­lerin propagandalarının etkisinde kalmaması, bu ihsanların rabbının O'nu unutmadığına bir delil olduğu dikkatine sunuluyor. Bu ihsanlar ise şöyle maddelendirilebilir;


1- Peygamber'in(s) göğsünün açılması.

2- Belini büken ağır yükün üzerinden hafifletilme­si.

3- Şanının ve ününün yüceltilmesi. (Mesela; Top­lumda el-Emîn olarak tanınması gibi..)



'Birinci ayette bildirilen göğsünün açılması olayı (şarh-ı sadr) sadece ve sadece Peygamberin(s) kalbi­nin ferahlatılması, ona genişlik, sabır, metanet, süku­net, tahammül ve olgunluk gibi meziyetlerin bahşedilmesidir. Belini büken ağır yükün kaldırılması ve şanı­nın yüceltilmesi ifadeleri de bu ayetin yorumu mahi­yetindedir. Bu deyimler halk arasında da kullanılan sözlerdir. Geniş ufuklu, dar görüşlü iyi kalpli, kalbi katı v.s. gibi deyimler de mecaz ifade eden sözlerdir. Mesela; 'dar görüşlü' deyimi kişinin görme açısının darlığını anlatmaz. 'Kalbi katı' da, biyolojik kalbinin sertliğini anlatmaz. Vurdum duymaz ya da acımasızlığını ifade eder.

Bunun gibi göğsün açılması (şarh-ı sadr) da Pey­gamberin bu uğurdaki tehdit, tenkit, suçlamalar ve her türlü tazyike karşı katlanabilecek bir rahatlık ve tahammülkarlığın verilmesini ifade eder. Peygamber, cahiliyenin, en yoğun şeklini yaşadığı paganist bir top­lumda tüm toplumu karşısına alabilecek, köklü sos­yal devrimler getiren, yepyeni bir tarz-ı hayat sunan bir yenilikçi gibi insanların huzuruna çıkmaktadır.

Ta­bii ki vahiy nedir kitap nedir bilmeyen bir 'dilsizler, sağırlar, körler' güruhuna gayb aleminden haberler dinletmek deveyi iğne deliğinden geçirmekten daha zordur. Ki nitekim Mekke döneminin başından sonuna kadar hiç değişmeden süren küfrî katılığını herkes bi­lir. İşte böyle bir ortamda Peygamberin(s) kalbinin açılması gerekiyordu...

Yani tabir caizse demire su verilip çelikleştirilmesi isteniyordu, ve oldu da... Allah'ın risaletini tebliğ edecek elçisinin, bir kaç müşrikin 'Bunları sana rabbin mi emrediyor? ' diye alaylı itiraz­ları karşısında kalbinin daralıp, göğsünün sıkışıp köşesine, kabuğuna çekilmesi beklenemezdi. İşte bunun için Allah-u Teala, elçisinin göğsünü açmıştır. Tıpkı 'yetim bulup barındırması' gibi; 'şaşırmış bulup yol göstermesi' gibi; 'fakir iken zengin etmesi' gibi; sırtından ağır yükünü kaldırması' gibi ve 'şanını yüceltmesi' gibi. Surenin genel manada anlamı budur.


Müfessirler de bunu açıkça bildirmişlerdir. Keşşaf Tefsiri sahibi Zemahşerî. 'Kalbini fasihleştirdik ki tüm nübüvvet ve ağır davet işleri rahat olsun. Yahut da kavminin kafirleri ve başkalarından sana arız olacak muhtemel olaylara karşı fasihleştirdik; ya da göğsüne verdiğimiz ilim ve hikmetle fasihleştirdik, korku ve ce­haletten kaynaklanan darlık ve zorluğu giderdik.' şeklinde yorumlamaktadır.(2)

İbni Kesir de, biraz sonra bahsedeceğimiz, göğsün fiilen yarılması rivayetlerine iştirak etmesine rağmen, bu ayetin şeriatın geniş, rahat, müsamahalı olması anlamına geldiğini de belirtmektedir.(3) Buhari ise 'İbni Abbas'a dayandırdığı bir rivayette 'elem neşrah, yani Allah göğsünü İslam için şarh etti demektir' şeklinde naklediyor.(4)


PEYGAMBERLERİN GÖĞSÜNÜN YARILMASI RİVAYETLERİ

l- Çocukken

Rivayetlere bakılırsa Hz. Peygamber bir değil birkaç defa göğüs ameliyatı geçirmiştir. Bunlardan ilki henüz çocukken emzirilmek için süt annesi Halime'nin yanına verildiği esnada gerçekleşmiştir.

Süt annenin yanındayken gerçekleştirilen bu, kalbi ve göğsü yarma operasyonu, rivayetin birinde şöyle anlatılıyor:

'Hadis ulemasından Ebü Yala ve Ebü Naîm'in İbni Asakir nakillerine Seddad b. Evs'den(r.a) rivayet olunmuştur ki, Resul-i Ekrem(sav) buyurdu ki, çocuk idim. Bir gün kendi akranım olan sabilerle bir dere içinde idik. Birden gördüm ki, üç kimse geldiler. Yanlarında bir altın leğen dahi vardı, içi karla doluydu. Hemen beni sabîler arasından aldılar. Sabiler de süratle koşup kabileye gittiler. Sonra o kimselerden biri beni yer üzerine yanım üstüne yatırdı. Karnımı yardı. Ben bakıp duruyordum. Ama hiç acısını duymazdım. Karnımda olan bağırsakları dışarıya çıkarıp o leğende olan kar ile iyice yıkadı. Yine karnıma koydu. Biri daha geldi, kalbimi dışarı çıkarıp yardı ve içinden bir parça pıhtılaşmış kara kan çıkarıp attı. Sonra eliyle sağ ve sol yanımdan bir şey alır gibi oldu. Hemen gördüm, elinden nurdan bir hatem peyda oldu. Ki bakar kimsenin aklı hayran olurdu. O hatemle kalbimi mühürledi ondan sonra kalbim nur-u nübüvvet ve hikmetle doldu. Ve yüreğimi getirip yine yerine koydu. Nice zaman o hatemin soğukluğunu k a l b i m d e duyar idim. Ondan sonra üçüncü kimse gelip karnımın yarılan kısmını eliyle sıvadı, biznillahi Teala yarası iyi oldu ve elime yapışıp lütufla beni ayak üzerine kaldırdı.'(5)

Bu rivayet, çocukken kalbinin açıldığına ilişkin en teferruatlı olanı denebilir. Bundan başka rivayetlerde de farklı ifadeler yer almakta, farklı uygulamalardan bahsedilmektedir. Mesela; 'İbni İshak'ın rivayetine göre peygamberimiz, süt kardeşi ile beraber evin birazcık uzağında hayvanların yanında bulundukları sırada iki adam gelir. Beyaz giyinmişlerdir. İçi kar dolu altın bir leğenle gelirler. Küçük Muhammedin karnını yarıp kalbini çıkardıktan sonra kan pıhtısını atarlar ve kalbini ve karnını o kar ile yıkarlar. Tekrar eski haline getirirler. O iki adamdan biri diğerine Muhammed'i, ümmetinden on kişiyle tartmasını söyler. Tartar, Muhammed ağır gelir. Yüz kişiyle tartar, bin kişiyle tartar ağır gelir. Eğer tüm ümmetiyle tartarsan yine ağır gelirdi der ve operasyon böylece son bulur.(6)

Halime'nin naklettiği bir haberde ise, Halime kocasıyla beraber koşarak (küçük Muhanımed'in) yanına varırlar. Babası onu kucaklar, neler oldu der. O da aynı olayı anlatır.(7) Bir diğer rivayette Halime'ye haberi veren oğlu Damre'dir ve Muhammed'i bir kimsenin aralarından alıp bir dağ üzerine götürdüğünü, karnını yardığını hikaye eder. (8)

Aslında konuyla ilgili oldukça ilginç rivayetler bulunmaktadır. Ama bunlar lafı uzat­maktan başka işe yaramayacaktır. Mesela; Peygamberimize iki meleğin turna suretinde geldikleri, yanlarında soğuk kar ve soğuk su bulunduğu, birisinin göğsünü yarıp diğerinin gagasıyla (su veya kar) püskürterek yıkadığı (9): meleklerin, göğsünden kan pıhtısını alırlarken 'bu, şeytanın senden olan haz ve nasibidir' diyerek fırlatmaları(10) bunlardan bazılarıdır.

2-10 Yaşındayken Göğsünün Yarılması

İbni Kesir'in anlattığına göre, Abdullah b. Ahmed b. Hanbel Bezzar kanalıyla Übey b. Kab'dan nakletmektedir. Ebü Hüreyre, Hz. Peygamber'e nübüvvet konusuyla ilgili ilk gördüğün şey nedir diye bir soru yöneltmiş. Resulullah(s) ise düz oturup, Ebü Hürey­re doğrusu sen bir sual soruyorsun' demiş; ve devam etmiş: 'Ben on yaşından bir kaç ay almışken çöle düş­tüm. Ve başımın üstünden bir konuşma duydum. Bak­tım ki bir adam diğer adama 'O o mu? ' diyor. Adam 'evet' deyince ikisi beni karşıladılar. Hiçbir yaratıkta görmediğim bir çehre ve hiç bir yaratıkta bulmadığım bir ruh ve hiç bir yerde görmediğim elbiseleri vardı. Yürüyerek bana doğru geldiler. Nihayet her biri benim bir bacağımı tuttu. Ama hiç birinin tuttuğunun farkında değildim. Biri arkadaşına dedi ki, 'yatırın'. Çekmeksizin ve zorlamaksızın beni yatırdılar. Biri diğerine de­di ki 'göğsünü yar.' İkisinden biri göğsüme uzandı ve benim gördüğüme göre kan akmaksızın ve ağrı duymaksızın göğsümü yardı. Adam dedi ki, 'içindeki kin ve hasedi çıkar'. O da pıhtı şeklinde birşey çıkarıp attı. Daha sonra adam diğerine dedi ki, 'merhamet ve şef­kati girdir'. Bir de baktım ki, 'gümüşe benzer birşey çıkardı. Sonra benim sağ ayağımın baş parmağını titretip 'salim olarak kalk' dedi. Ben böylece kalkıp koş­tum. Küçüğe şefkat, büyüğe merhamet dolu olarak.'(11) .

Bu haberin Übey b.Ka'b ve Ebü Hüreyre'den nakle­dilmiş olmasıda ayrıca düşündürücü yanıdır olayın... Olayı başka kimse değil de sadece Ebü Hüreyre, Hz. Peygamber'e sormuştur. Bu da biraz eleştiriye açık durumdur.

3- Hira Mağarasında İlk Vahiy Geldiğinde

Hz. Peygamber'in bir defa da Hira mağarasında ilk vahiy aldığı esnada 'açık kalp ameliyatı' geçirdiği rivayet edilmekle beraber bunda teferruat verilmemiştir.(12) Herhalde bunu detaylandıracak bir ravî buluna­mamış olmalıdır...

4- Miraç Esnasında

Nicel ve nitel anlamda en fazla rivayet, en detaylı bilgi, Resulullah'ın miraç gecesi kalbinin yarıldığına ilişkin olanlardır. Sadece rivayetleri toplayıp yazsak herhalde onlarca sayfa tutabilecek niteliktedir. Bu çokluk karşısında hadisleri aynıyla alıntılamak yerine öz itibariyle, anlatılan olayları özetlemeye çalışalım.

Hz. Peygamber miraç gecesinde Hatîm ya da Hicr denen yerde (Kabe'nin etrafında) , yan üzere yatmış ve yan uykulu yarı uyanık bir halde bulunuyorken Cebra­il gelip göğsünü yarmış. Rivayetlerde boğazdan göbeğe kadar, veya göğüs kısmı yarıldığı anlatılıyor. Bazı rivayetlerde de Hz. Peygamber Mescid-i Haram'da uyumaktayken üç neferin geldiği, birinin 'o hangisidir' dediği, diğerinin 'o ortada olandır' dediği, o gece Hz. Peygamber'in onları görmediği, ertesi gün yeniden ge­lip O'nu götürdükleri ve o üç neferden Cebrail'in tes­lim aldığı, sonra Cebrail'in, boğazından gırtlağına ka­dar yardığı anlatılır. Sonra altından bir leğen getirilir. İçinde de hikmetle ve imanla dolu bir tas vardır. Kalbi göğsü zemzemle yıkanır. Akabinde o iman dolu tasdan göğsüne boşaltılır. Göğsü ile boğazındaki damar­lar, içi hikmet ve imanla dolu kabın içindekiyle sıvaz­lanır. Yarılan yerler tekrar kapatılır, eski haline getiri­lir. Arkasından, burak adında, gözün alabildiği yere basan bir 'h a y v a n' ya da binit getirilir ve miraç yolculuğu başlar...(13)

Yukarı dön Göster Deli Laz's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Deli Laz
 
Deli Laz
Katilimci Uye
Katilimci Uye
Simge

Katılma Tarihi: 09 nisan 2006
Gönderilenler: 40
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Deli Laz

HABERLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ

Miraç olayını anlatan her hadiste Peygamber'in göğsünün yarılması da mutlaka zikredilmiştir. Miraç olayında oldukça farklı rivayetlere rağmen öz itibariy­le değişmeyen bir dizi ameliyeden biri de göğsün yarılmasıdır.

Böylece Miraçla şarh-ı sadr adeta özdeşleştiği için önce miraç hususunda bir değerlendirmede bulun­mak istiyoruz.

Olayı anlatan rivayetlerdeki çelişki ve abartılar­dan, baştan sona inkar edilmeyi hakettirecek kadar garip olan miraç hadisesinin zamanı hakkında dahi ih­tilaf edilmiştir. Hicretten on sekiz ay önce vuku buldu­ğu genel kabul görmesine rağmen(14) peygamberlik gelmezden önce vuku bulduğuna dair haberler de mevcuttur.(15) Aynı şekilde miraç olayının adedinde de ihtilaf edilmiştir.

Miraç, yani Allah elçisinin göklere uruç etmesi Kur'an'da anlatılmayan bir olaydır. Kur'an, İsra suresinin birinci ayetinde sadece Rasulullah'ın daha doğ­rusu, Rasulullah olarak yorumlanan 'Allah'ın ku­lu'nun gece yolculuğundan bahseder. Miraç ise tama­men ahad rivayetlere dayanmaktadır. Peygamberimizin göklere çıkışını yirmi beş kişi rivayet etmiştir. Bunlar arasında Enes b.Malik, Zübeyde b.Hüseyb, Cabir b.Abdillah, Huzeyfe, Ebü Saîd el-Hudrî, Seddad b.Evs İbni Abbas, İbni Mes'ud, Abdurrahman b.Kurt, Ömer b.Hattab, Ebü Hüreyre, Hz.Aişe, Ümmühanî gibi sahabe bulunmaktadır.(16)

Bu ravilerden bir çoğu sahabenin en küçükleri olup Bedir, Uhud gibi savaşlara çocuk olduğu için katılamamış kişilerdir. Enes b.Malik, İbni Abbas, Ebü Said el-Hudrî bunlardandır. Miraç ise hicretten önce gerçek­leşmiş yani bu insanlar henüz çocukken olay olmuş­tur. Rivayetlerinin abartılı ve garibliği ile dikkat çeken Ebü Hüreyre ise hicretin 7. senesinde müslüman ol­muştur.(17) Miraç gibi son derece gaybî ve önemli bir olayın, örneğin olayı ilk duyduğunda 'O demişse ina­nırım' diyerek derhal tasdik ettiği ve s ı d d î k lakabını aldığı söylenen Hz.Ebü Bekir tarafından değil de, yaşları küçük bu zevat tarafından rivayet edilmiş olması oldukça ilgi çekicidir. Bilhassa Enes b.Malik'den on ayrı hadis rivayet edilmiş, kendisi de üç ayrı kişi­den (Malik b.Sa'sa, Ebü Zer, Übey b.Ka'b) rivayette bulunmuştur. (18)

Ebü Hüreyre'ye gelince, şanına yaraşır şekilde en uzun rivayet O'nundur. Tercümesi tam yedi sayfa tutarındadır. İbni Kesir de, bu durum karşısında vicdanı­nın sesine kulak vererek, 'Ebü Hüreyre'nin rivayeti gerçekten uzun ve garibliklerle doludur.' demeden edememiştir.(19)

Ebü Hureyre herhalde kendi rivayetinin daha bir göz doldurucu olmasını istemiş ki, O, olay esnasında Cebrail'in yanında M i k a î l'i de bulundurmuş, Cibril O'ndan üç tas zemzem suyu istemiş, göğsü içindeki pislikleri temizlemişler, göğsünü dilim dilim iman, yakîn ve islam ile doldurmuşlardır! İki omuzu arasına da peygamberlik mührünü vurmuşlardır!

İbni Kesir yine bu hadis için şunları söylüyor: 'Bu hadisin bir takım sözlerinde çok aşırı münkerlik ve gariblik bulunmaktadır. Ayrıca Semure b.Cündeb'in Buhari’den naklettiği uzun rüyalardan bazı rüyalar da buraya karışmıştır. Bu hadis, miraç olayı dışında başka kıssalardan, rüyalardan ve değişik hadislerden derlenmişe benzemektedir.'(20)

Aslında başlı başına bir makale konuşu olan miraç olayında öz olarak demek istediğimiz, bu olay çelişkilerle, abartılarla, akıl almaz tasvirlerle doludur. Resulullah'ın göklere çıkartılması, 'kuyruğunu sallayan' ve Cebrail'in bir taşa bağladığı, uzunca beyaz bir hay­van olarak tanımlanan (Enes'den) Burak’a(21) bindirilmesi; bir apartmanı andıran, her gök katında bir pey­gamber ikamet ettirilmesi, Musa'nın, kabrinde namaz kıldığını görmesi(22) , O'na su, şarap bazan da süt sunulması, suyun içseydi ümmetinin ve kendisinin suda boğulacağı, şarabı içseydi ümmetinin ve kendisinin şarapçı olacağı(23): yemişleri Hecer destileri, yaprakları fil kulağı gibi olan sidre ağacı ve bu ağaç dibinden çı­kan dört ırmaktan ikisinin N i l ve Fırat oluşu(24): Rasulullah'ın, semadaki kalem cızırtılarını duyacak kadar yükseltilmesi(25) ve daha çok sayıda akıl almaz olaylar bunlardandır. Örneğin Nil ve Fırat ırmaklarının göklerde ne işi var, doğrusu anlamak imkansızdır...

İşte miraç olayının akıl almaz serencamı gibi bu yolculuktan bir safha olan göğsün yarılması olayı da izahdan halî bir hadisedir.

GENEL ELEŞTİRİ

Peygamberin(s) göğsünün ve kalbinin yarılıp pis­liklerden temizlenmesi, iman, hikmet, sevgi, merha­metle doldurulması olgusunu akıl bazında tartışacak olursak karşımıza ilginç manzaralar çıkar. Bir defa şu­nu belirtelim ki, Allah Rasulü'nun hayatı, O'nun çok olağanüstü bir insan, tüm gelmiş geçmiş insin ve cinnin, tüm peygamberlerin de peygamberi olduğunu vurgulamak amacıyla olağanüstü vakalarla adeta be­zenmiştir. Yani tabir caizse müslümanlann rasulcülüklerinin bir tezahürüdür bu yakıştırmalar.


Akıllarınca Allah Elçisini, böyle bir operasyonla kin, nefret, imansızlık v.b. kötü hasletlerden arındırıp imanlı, hikmetli, şefkatli, sevgi dolu, basiretli bir in­san kılığına büründürmek isteyenler diğer yandan O'na neler isnad ettiklerinin farkında değiller. Zira buna göre, bisetten on yıldan fazla bir süre sonra gerçekleşen miraç gecesi bu 'pisliklerden' arındırılan(!) Allah Rasulü demek ki bu vakte kadar sözkonusu kirlerle mülevves durumdaydı. Haşa! Oysa o bir peygamberdi ve elçiliğini nereye vereceğini çok iyi bilen Allah bu durumdaki bir insana nasıl peygamberlik verebilirdi? O, zaten imanlı, hikmetli, şefkatli idi.


Eğer bu ameliyatın ilk başta naklettiğimiz gibi çocukken gerçekleştiğine inanılırsa bu sefer de, miraçtakinin yadsınması gerekecektir. Her ikisi de (ya da her dördü de) olmuştur denilse, o zaman, sık sık tazele­yen ve ikide bir ameliyat gerektiren tıbbî bir maraz gi­bi Allah Rasulü'nun kalbinin sık sık kirlendiği kabul edilecektir. Ki bundan da O'nu tenzih ederiz. Zaten ak­lın kabul edeceği bir düşünce de değildir bu.

Hem sonra hiç bir insanın kalbinde veya göğsünde, insanın itikadî açıdan sapmasının nedeni olan, buna kaynaklık edecek bir organ yoktur. Eğer böyle ol­saydı, bir Ömer b.Hattab'ın, bir Hamza'nın, bir Abbas'ın, hasılı İslam'a giren tüm insanların, önce kalplerinden o imansızlık kaynağı 'yedek parça'nın çıkar­tılması gerekirdi. Allah Rasulü'nun bağırsaklarına ka­dar zemzem suyuyla yağlayanlar, herhalde yara pansumanından, hasta tedavisinden etkilenmiş olmalılar. Allah elçisinin miraca çıkış serüveni de, acemi bir çıra­ğın, işine adapte edilmesi ya da bir padişahın huzuruna kabul ediliş merasimlerini andırmaktadır. Musa'nın akıl hocalığı sayesinde Allah'la pazarlık yapılarak 50 vakitten beş vakte indirilen namaz da işin cabası...


Olayı baştan sona okuyanlar kendilerini bir kasa­bın ameliyeleri ya da bir operatörün, asistanlarıyla beraber bir ameliyat seansındaki uğraşları karşısında hissedecekler kendilerini.


Diğer yandan baş tarafta zikrettiğimiz bir haberde (İ.İshak) , Peygamber daha çocukken, ümmetinden on, yüz, bin kişi ve tüm ümmetiyle tartılıyor ve yine ağır geliyor. Bu da, Rasulün anlamını, fonksiyonunu değerinin nede olduğunu anlamayanların uydurmasıdır. Onlara göre peygamberin değeri, kiloda ağır gelmekle doğru orantılıdır. Oysa O da bizim gibi bir beşerdir.(26) Bu insanlar gerçekten peygamber konusunda ölçüyü taşırmışlardır. Peygamberi, melekten daha öte, hatta neredeyse İsa'nın Allah'ın oğlu zannedilmesi gibi, uluhiyet ortağı mesabesine çıkartmışlardır.


Bu zihniyet, Allah Elçisi daha çocukken O'nun kalbini başarılı bir by-pass ile yarmakta, nurdan bir hatem ile (yüzük veya mühür) kalbine peygamberlik mührünü basmakta ve peygambere nice zamanlar o mührün soğukluğunu kalbinde hissettirmektedirler(!) (27) Sanki kalbe bir protez ya da kalp pili yerleşti­rilmiş gibi.

İnşirah suresine tekrar dönecek olursak, bu sure hiç bir şekilde Rasulullah'ın kalbinin yarıldığı şeklinde bir anlam bildirmemektedir. Kur'an'ın dört ayetinde daha göğsün şarh edilmesi ifadesi geçmek­tedir.

Bunlardan birinde 'Allah kime doğru yolu. gös­termeyi dilerse göğsünü İslam için açar..”(28) buyur­maktadır. Zümer, 22. ayetinde de 'Allah'ın, kalbini İslam'a açtığı...' şeklinde, Nahl, 106. ayette ise 'göğsünü küfre açmak' tarzında kullanılmaktadır. Bu deyim Taha suresinin 25. ayetinde ise en açık, en parlak an­lamını bulur. Allah-u Teala'nın Firavun'a gidip onu İslam'a davet etmesini istediği Musa(a) , 'Rabbim, göğsümü aç(gönlümü geniş yap) ve işimi kolaylaştır. Bir de dilimden bağı çöz ki sözümü anlasınlar.' diye dua eder(29)

Söz konuşu surenin anlamı da bu şekilde anlaşıl­malıdır. Allah-u Teala Rasulü'nün göğsünü açtığını, O'na serinkanlılık, rahatlık verdiğini bildiriyor.

Dikkatlerden kaçan bir husus var ki o da şudur:

Rasulullah'a(s) elle tutulur, gözle görülür, tüm insanlara meydan okuyucu bir mucize verilmemiştir. O'nun en büyük mucizesi Kur'an-ı Kerim olmuştur. Çünkü Kur'an akıllara hitabederek insanları adeta çarpmıştır. Dinleyenleri derhal etki alanına almıştır. Kur'an-ı Ke­rim bu fikrimizi destekleyen ayetler sunmaktadır. Bunlardan birisi şudur: 'Eğer onların yüz çevirmesi sana ağır geldiyse yapabilirsen yerin içine inebileceğin bir tünel, ya da göğe çıkabileceğin bir merdiven ara. Ki onlara bir mucize getiresin! Allah dileseydi elbette on­ları hidayet üzerinde toplayıp birleştirirdi. O halde sa­kın cahillerden olma.'(30)
Yukarı dön Göster Deli Laz's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Deli Laz
 
Deli Laz
Katilimci Uye
Katilimci Uye
Simge

Katılma Tarihi: 09 nisan 2006
Gönderilenler: 40
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Deli Laz

SONUÇ

Son olarak özetleyecek olursak, Mekke'de nübüv­veti tebliğe yeni memur edilmiş olan Rasulullah'a hitaben inen ve O'na destek mahiyetinde olan İnşirah suresi, zannedildiği gibi O'nun kalbinin, göğsünün, karnının veya boğazının yarıldığını anlatmaz. Çocukluğunda, on yaşında ya da miraçta göğsünün yarılması da ahad haberlerle anlatılan uydurma bir senaryodan başka birşey değildir. Bunun en büyük delillide haberlerin birbirini yalanlaması. Çelişkilerle dolu olması ve akla, dinin esaslarına aykırı oluşudur. Kaldı ki Peygamberin(s) böyle bir kalp ameliyatına ihtiyacı yoktur. Kalpte de bu şekilde atılması gereken kötülük menbaı bir kan pıhtısı v.s. bulunmaz.


Peygamberin göğsünün şarh edilmesi ise O'nun sıkıntılara karşı dayanma gücü kazanması, kafirlere karşı metanet, tahammül, sabır ve davet yolunda azim ve kararlılık elde etmesidir.(31) Allah-u Teala'nın 'Her zorlukla beraber bir kolaylık var' demesi ve bunu ikinci kez te'kid etmesi meseleyi açıklamıyor mu? Ya­ni Rasulü'ne diyor ki; Evet zorluk olacaktır. Ama zorluklara katlanırsan sonunda mutlaka bunun kolaylığını tadacaksın. Bu, sünnetullahdır. Bugün göğsün daralabilir, sıkılabilirsin ama ilerde bunun mükafatını alacaksın. Nitekim Allah Rasulü Medine döneminde bu mükafatı tatmıştır.

Her şeyin en iyisini bilen Allah'dır


DİPNOTLAR



1- Paul Hazard, Batı Düşüncesindeki Büyük Değişme, Mtc.Erol Güngör, İst. 1973, s. 196-197.

2- Zemahşerî, el-Keşşaf, Beyrut, C.4, s.770.

3- İbni Kesir, Hadislerle. K. Kerim Tefsiri, C.XV, s.8506.

4- Buhari, Sahih, Kitabut Tefsir, İnşirah Suresi.

5- İbnül Hatip el-Askalanî, Mevahibül Ledünniye, Mtc.: Abdulbaki, Der-saadet. 1316,C.I,s.26.

6- İbni İshak, Siret, Tahkik ve Talik: Hamîdullah. Konya, 1981, s.26-27.

7- a.g.e., s.27.

8- Mevahip, I/26-27.

9- İ.İshak, s.28.

10- Tecrid-i Sarih Tercümesi, C.H, s.274.

11-İbni Kesir, XV/8506.

12- Mevahip, I/26-27; Tecrit, lt/273-274.

13- Buhari, Sahih, Miraç; Mevahip, II/7-8; İbni Kesir, 1X/4606-4616; Tecrit-i Sarih, 1551 nolu hadis. Buharî, bu mevzuya ait hadisleri Salat, Hacc, Enbiya, Tevhid ve Menakip bablarında da rivayet etmiştir.

14-İ.Kesir, IX/4651.

15- Süleyman ATEŞ, Yüce Kur'an'ın Çağdaş Tefsiri, İst. 1990. C.5, s. 193. Bu, Buharî'nin Miraç babında zikrettiği Enes b.Malik'in, Malik b.Sa'sa'dan yaptığı rivayettir. Tecrit'de ise 1551 nolu hadistir. Ayrıca bkz. Zemahşerî, el-Keşşaf, H/647.

16- İ. Kesir, IX/İsra ayetinin tefsiri.

17- Bkz. Dr.Subhi es-Salih, Hadis İlimleri ve Istılahları, Ank. 1980, s.(sıra­sıyla) 312-314,317,308.

18-İ.Kesir, IX/4615-4620.

19-a.g.e., s.4638.

20- a.g.e., s.4646.

21- a.g.e., s.4610, 4622-2624.

22- a.g.e., s.4609.

23-a.g.e., s.4611.

24-a.g.e.,s.4617.

25-a.g.e., s.4620.

26-Kehf,110.

27- Mevahip, 1/26.

28-En'am, 125.

29-Taha, 25-28.

30- En'am, 35.

31- Mevdudî, Tarih Boyunca Tevhit Mücadelesi ve Hz.Peygamber. Ank. 1983,1/349.
 
Yukarı dön Göster Deli Laz's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Deli Laz
 
Alperen
Admin Group
Admin Group
Simge

Katılma Tarihi: 09 nisan 2005
Gönderilenler: 2974
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Alperen

Alperen Yazdı:

UYDURMA - 2  


Göğsün Açılması/Kalbin Yarılması

Göğsün açılması ile ilgili rivayet özetle şöyledir: Peygamberimizin dört kez göğsü açılarak kalbi temizlenmiştir. Bunlardan, birincisi, henüz çocukken sütannesi Halime'nin yanında, ikincisi on yaşlarında çölde üçüncüsü Hira mağarasında ilk vahiy geldiğinde, dördüncüsü de Miraç esnasında meydana gelmiştir. Kütüb-i Sitte ve diğer islam kaynaklarında bu konuda birbirinden farklı ve çoğu yerde de birbiriyle çelişen birçok rivayet bulunmaktadır. Ortak olan anlatıma göre, beyaz elbiseli görevliler peygamberi yere yatırıyor, göğsünü açıyor, kalbini dışarı çıkarıp altın kaptaki zemzem suyu ile yıkayıp kalbinin üzerinde bulunan kan pıhtısını da attıktan sonra işlemi tamamlıyorlar. Ve bu işlem yukarıda da değindiğimiz gibi ayrı ayrı zamanlarda ve yerlerde dört kez tekrar edilmiştir.

Bu rivayetler ayrıca,"Ey Muhammed ! Senin göğsünü genişletmedik mi? (İnşirah -1) ayeti ile desteklenmiştir. Ayetle de desteklendiği için kesin olmuş bir hadiseymiş gibi Müslümanların düşüncesine yerleşen bu uydurma göğüsün yarılması olayının kritiğini yaptığımızda, gerçekle hiçbir ilgisi olmadığı açıkça görülmektedir. Hadis rivayetleri üzerinde durmaya değer görmüyoruz. Zira uydurma oldukları, olayın hikaye edilişinden de anlaşılmaktadır. Sanki, Allah elçi seçeceği kulu bilmiyormuş gibi temiz kalpli birini yaratacağı veya seçeceği yerde; elçi seçmeye karar verdiği kimsenin kalbini temizleme gereği duymuştur. Ayrıca temiz olması gereken -her canlıda bulunan- bir et parçası olarak düşünülmesi de olayın nasıl bilinçsiz bir temele oturtulduğunu göstermektedir.

Neden bir kez değil de dört kez kalp ameliyatı yapıldığı da işin başka bir gülünç yanı. Bu ameliyata neden ihtiyaç duyulduğu da ayrı bir sorun. Dini, 'efsaneler ve kıssalar dini' haline sokanlar uydurdukları bu yalanla, bütün bir islam alemini kandırmış olmaları, Müslümanım diyenlerin islam'dan ve onun Kitab'ı Kur'an'dan ne kadar uzak olduklarını göstermektedir. Bu, 'hurafeci ve kıssacı' çarpık zihniyet, Hz.Muhammed(sav) için "bütün bir alem onun hatırı için yaratılmıştır" diyen zihniyettir. Bütün evrenin kendisi için yaratıldığı bir kimseyi, ameliyatla 'kalbini' temizlenmesi gereken bir kişi konumuna düşürmek, bu zihniyetin ne kadar gerçek dışı, basit ve dayanaksız olduğunu ortaya koymaktadır.

Bu gibi yanlış, yalan ve uydurma rivayetlerin inancımızda yer etmesi Kur'an'dan uzak kalmamız yüzündendir. Göğsün açılması deyiminin geçtiği diğer bazı ayetlere baktığımızda ne anlama geldiğini gayet net bir biçimde görmekteyiz. Örneğin:

"Allah kimi doğru yola iletmek isterse onun göğsünü İslam'a açar..."(En'am - 125) ayetini ele alalım.

Şimdi bu ayete, "Allah kimi doğru yola iletmek isterse, göğsünü meleklerine açtırarak kalbini zemzemle temizler" şeklinde anlam vermek mümkün mü? Veya, "Allah'ın göğsünü İslam'a açtığı kimse, Rabb'inden bir nur üzerinde değil midir?" (Zümer -22) ayetindeki "göğsün İslam'a açılması" deyimine; 'göğsün yarılması(ameliyat edilmesi) anlamını vermek doğru olabilir mi?

Keza, "İnandıktan sonra , Allah'a nankörlük eden, kalbi imanla yatışmış olduğu halde(inkara) zorlanan değil, fakat küfre göğüs açan, (küfürle sevinç duyan) kimselere Allah'tan bir gazap iner ve onlar için büyük bir azap vardır." (Nahl - 106); ayetindeki "kalbin küfre açılması"nı, Allah'ın, nankörlük, eden kimselerin göğüslerini meleklere yardırarak (ameliyatla), onları kafir yaptığı anlamını çıkarmak mümkün mü? Bu bütün küfredenlerin ameliyatla kafir yapıldıkları anlamına gelmez mi?

Gerek bu ayetler ve gerek " (Musa) dedi ki: "Rabb'im benim göğsümü aç (risalet görevini yüklenebilmem için yüreğimi genişlet.)" (Taha - 25) ayetinde, göğsün açılmasının ne anlama geldiği açıkça ifade edilmektedir.

"Göğsünü açmadık mı" ayetini, bu ayetlerin ışığında değerlendirdiğimiz zaman görmekteyiz ki: 'Göğsün açılması' asla ameliyat edilme anlamına gelmemektedir. Dolayısıyla bu konudaki rivayetlerin uydurma oldukları da kendiliğinden ortaya çıkmaktadır. Zaten, İnşirah suresinden bir önce inen "Duha" suresi ile bu ayetin devamı olan diğer ayetlere bakıldığında, göğsün yarılması(açılması) olayının ne anlama geldiği açıkça görülmektedir.

'Duha' suresinde, Allah, peygamberin giriştiği çetin mücadelede; karşılaştığı zorluklar, bitmez tükenmez saldırılar ve yaptığı davetin cevapsız kalması yüzünden, oldukça zor durumda kalmasından dolayı ona 'moral destek' vererek , yalnız ve sahipsiz olmadığını ve "sonunun iyi olacağını bildirerek, bıkmadan usanmadan yoluna devam etmesini istemektedir. Ayrıca, "seni yetim bulup, barındırmadı mı?, şaşırmış bulup yola iletmedi mi?, fakir bulup zengin etmedi mi?" ayetleri ile de kendisine daha önce verilen nimetler hatırlatılarak; bu sahiplenmenin devam edeceği belirtilmektedir.

"Göğsün açılması" da, 'bir destek ve yardım anlamında' bu nimetlerin arasında nimetlerden bir nimet olarak yer almaktadır. Bununla; bunalan, çaresizlik içinde kıvranan Rasulüne; sana düşen sadece uyarmaktır, onların iman etmeyişlerini kendine dert etme, gönlünü ferah tut, canını sıkma; kendini harap ederek bir yere varamazsın; 'hesap görücü olarak' onları bana bırak" denmektedir. Bu mesaj, Rasulullah'ı rahatlatarak 'göğsünün açılmasını' sağlamıştır.

Demek ki, "göğsün açılması" ayeti : Sıkıntılara ve zorluklara karşı yılgınlığa düşmemek; ümitsizliğe kapılmamak, morali bozmamak anlamına gelmektedir. Gerçekten de müşrik ve kafirlerin amansız saldırıları, her sahada boykota gitmeleri, iftira kampanyaları açmaları, alay etmeleri ve hakaretleri karşısında Allah Rasulü çok güç durumda kalmış ve bu durumun verdiği sıkıntıdan göğsü alabildiğine daralmıştı. Allah'ta ondaki umutsuzluk ve çaresizlik 'hissini' "göğsünü açarak" gidermiştir. Her türlü zorluğa katlanma ve dayanma gücünü 'kendisinde bulma duygusunu' Rasulüne aşılayan Allah; bunu "göğsünü açmak" olarak tanımlamıştır. Evet, göğsün açılmasının gerçek anlamı budur; yoksa ameliyat edilerek, kalbinin zemzem suyu ile yıkanması değil.

Göğsün açılması deyimini kendimize uyarlayarak açıklamaya çalışalım; örneğin,çok değerli bir eşyanızı yitirdiniz. Bu sizde sıkıntıya neden olmaz mı? Ve bu sıkıntıdan dolayı göğsünüz daralıp canınız sıkılmaz mı? Şayet yitirdiğinizi bulursanız bunun sizde meydana getirdiği rahatlamaya karşılık, "oh be göğsüm açıldı, rahatladım" demez misiniz?

Veya birine borcunuz var. Ödeme günü geldi ve ödeyecek paranız da yok. Çaresiz, 'canınız sıkkın ve dünyanız kararmış' bir durumdasınız. Şaşkın ve ne yapacağınızı bilememenin verdiği sıkıntısından göğsünüz daralmış bir haldesiniz, işte böyle bir durumda hiç ummadığınız bir arkadaşınızla karşılaşıyor ve o size borcunuzu ödeyecek miktarda para yardımında bulunuyor. Bu yardım sizdeki sıkıntıyı sona erdiriyor ve bunun verdiği rahatlamayı arkadaşınıza: "Allah razı olsun; göğsüm bayağı daralmıştı, sanki canım çıkacak gibiydi; yardımınla ferahladım, adeta dünyalar benim oldu". Şeklinde veya diğer bir deyimle "oh be dünya varmış, göğsüm açıldı" demez misiniz? İşte Allah'ın Peygamber(sav)"göğüs açması" da bu anlamdadır.

http://63.231.71.139/forum_posts.asp?TID=1414&PN=1&T PN=2

http://www.kuranislami.com/tartisma/peygamber_mucize.html

 



__________________
Yunus 105. Şu da emredildi: "Yüzünü dine bir hanîf olarak çevir. Sakın müşriklerden olma!"
Yukarı dön Göster Alperen's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Alperen
 

Eğer Bu Konuya Cevap Yazmak İstiyorsanız İlk Önce giriş
Eğer Kayıtlı Bir Kullanıcı Değilseniz İlk Önce Kayıt Olmalısınız

  Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazıcı Sürümü Yazıcı Sürümü

Forum Atla
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme
Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme
Sizin yetkiniz yok forumda konu silme
Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme
Sizin yetkiniz yok forumda anket açma
Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma

Powered by Web Wiz Forums version 7.92
Copyright ©2001-2004 Web Wiz Guide
hanif islam

Real-Time Stats and Visitor Reports Sitemizin Gunluk, Haftalik, aylik Ziyaretci  Detaylari Real-Time Stats and Visitor Reports

     Sayfam.de  

blog stats