Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Selam Tardu
Sevgili dostum, çok güzel nokta yakalamışsın. Maide 19’da Rabbimiz Nebiler arasında fetret/inkıta konusundan bahsetmiyor. Bilakis Resuller arasındaki Fetretten bahsediyor.
Bu çok çok önemli.
Örneğin Sevgili Peygamberimiz Hz. İsa ile Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed arasında geçen 571 yıl. Ne kadar uzun bir zaman. İşte bu iki Resul arasındaki geçen süre fetret konusuna örnek.
Benim görebildiğim kadarıyla durum şu:
Resul elçi demek. Ve İki tür Elçi var.
-Birinci elçi Allah’ın elçisi. Allah’ın elçilerinin özel ismi Nebidir.
-Diğer elçiler ise ya bir Allah Elçisinin/Resulünün yani Nebisinin Elçisi yada O Nebiye gelen vahyin Elçisi/Resulü yada herhangi bir kişinin Elçisi/Resulü yada temsilcisi.
Örneğin Yusuf Suresi 50’de Firavunun Haberci olarak gönderdiği şahıs da Resul/Elçi olarak anılmıştır. Aynı gerçeği Neml 35’te de görmekteyiz. Orada da Allah’ın elçileri değil Hz. Süleymanın elçileri/Resulleri/temsilcileri sözkonusu.
Buradan şu gerçek ortaya çıkıyor. Allah tarafından biz insanlara dosdoğru yolu gösterme adına gönderilmiş Resullerin Hepsi Nebidir.
Veli-Resul diye bir şey asla yoktur.
Ayrıca Allah’ın yeryüzü işleriyle vazifeli melekler de Resul olarak anılmıştır. (En’am 61, Zuhruf 80) Bu gerçek bizim yukarıdaki tanımımızı zedelemiyor. Çünkü Allah’ın vazifelendirdiği bu -Melek Resuller- insanlara gelip de dosdoğru yolu anlatmıyorlar. İşleri farklı. Onlar Allah’ın yeryüzü işlerini yürüten vazifeli elçiler yani Resuller. Bu resul/Elçi konusunun Allah tarafından biz insanlara dosdoğru yolu gösterme adına gönderilmiş Resullerle yani Nebilerle hiçbir alakası yok.
Ayrıca Allah’ın -özel mesajını- iletmek için görevlendirdiği, tek bir iş için vazifelendirdiği melekler de Resul/Elçi olarak anılmıştır. (Hud 69, 77, 91, Hicr 61) Bunların da yine Allah tarafından biz insanlara dosdoğru yolu gösterme adına gönderilmiş Resullerle yani Nebilerle hiçbir alakası yoktur.
Sözün özü Resul=Elçi özel isim olarak kullanıldığında Nebiyi işaret eder. Genel isim olarak kullanıldığında ise herhangi bir haberciyi/elçiyi/temsilciyi işaret eder.
Değinmek istediğim bir başka konu daha var.
Kur’anda kullanılan millet , kavim ve ümmet kavramları belli bir etnik kökeni işaret etmez. Hucurat 13’te de görürüz ki etnik köken ifade eden kavram “kabaile”=kabile kavramıdır. Diğer kavram olan “şuuben” tüm bu millet, kavim, ümmet kavramlarını kapsar.
De ki: "Beni, dosdoğru yola Rabbim iletmiştir. Güçlü, pürüzsüz bir dine, hanîf olan İbrahim'in milletine. Müşriklerden değildi o." (Enam Suresi 161)
De ki: "Allah, doğrusunu söylemiştir/vaadinde sadıktır. Hadi artık hanîf olarak İbrahim'in milletine uyun! Müşriklerden değildi o." (Ali İmran Suresi 95)
Ayette görüldüğü gibi millet kavramı etnik köken ifade etmiyor. İbrahimin Milletinden olmak İbrahimin Dindaşı olmak demektir. Millet=Dindaşlık.
Kur’anda Kavim kavramı da asla etnik köken ifade edilerek kullanılmamıştır. Kavim kavramı da dindaşlık, fikirdaşlık anlamında kullanılmaktadır. Bu Kavim Kavramının geçtiği 51 ayet incelenirse bu gerçek görülür.
Kur’anda ümmet kavramı da etnik köken ifade etmez. Örneğin Enbiya 92’de İslam ümmeti tek bir ümmet olarak belirtilmiştir.
Buradan şuraya varmak istiyorum. “Her ümmete” demek “her ırka” demek değildir, “her millete” demek “her ırka” demek değildir, “her kavme” demek “her ırka” demek değildir.
Dolayısıyla her Irka Allah tarafından bizi uyarmakla görevli Resul yani Nebi gönderilmemiştir.
“Kendi lisanları ile” tabiri ise tamamen mecazi bir söylemdir. “Senin dilinden konuşuyorum kardeşim” deriz ya işte bunun gibi. Kendi lisanları ile demek kendi anlayacakları dilde/tarzda/usulde demektir. Yoksa Hz. Muhammed neden sair ırklara onların lisanları ile konuşan Resuller gelecekse elçiler göndersin. Mektuplar yazmış, sahabeler dil öğrenmiş, Resulullah’ın Resulleri/Elçileri tutmuş gitmiş o insanlara gerçeği tebliğ etmiş.
Burada iki önemli bulgumdan bahsetmeye çalıştım:
Birincisi; Resulullah olanların yani insanlara İlahi gerçeği, Allah vahyini, dosdoğru yolu, hidayeti duyurmakla görevli Allah Elçilerinin hepsi Nebidir. Yani peygamberdir. Veli-Resul diye bir şey asla yoktur.
Resul özel isim olarak kullanıldığında Nebi demektir. Genel isim olarak kullanıldığında ise elçi/haberci vb. demektir.
İkincisi; Millet, Kavim, Ümmet kavramları etnik köken=ırk ifade etmez. Her ırka Peygamber=Allah Resulü=Nebi gönderilmemiştir. Bu Resuller=Resulullahlar arasında fetret vardır.
Çok önemli bir gerçeği daha vurgulamak istiyorum. Hatemünnebiyyin olan Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed’le birlikte Resulullahlık dönemi kapanmıştır. Son Nebi demek son Allah elçisi yani Resulu demektir. “Allah tarafından görevlendirildim”, “Ben de Allah’ın Resulüyüm”, “Allah beni de veli-Resul(?) olarak vazifelendirdi” iddiasıyla ortaya çıkanlar yalancıdır, sahtekardır.
Hz.Muhammed’den sonra gelen insanlar Allah’ın Resulü değil, Hz. Muhammed’in Resulüdür, Kur’anın Resulüdür, Kur’anda anlatılan dosdoğru yolun=sıratı müstakimin=hidayetin Resulüdür, elçisidir. İrtibatları Resulullahlar gibi direkt Allah ile değil, Manen Resulullahlarla ve on(lar)a gelen Vahiylerledir. Bu meyanda hepimiz Resulüz.
Saygılar
__________________ Yunus 105. Şu da emredildi: "Yüzünü dine bir hanîf olarak çevir. Sakın müşriklerden olma!"
|