Yazanlarda |
|
Sinan_B Uzman Uye
Katılma Tarihi: 24 mart 2005 Yer: Germany Gönderilenler: 95
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Nebi – Rasul II
Kur'an-in belirledigi kriterlere göre:
1. Her Rasul yalnizca tek olan Allah'a kulluk etmekle
emrolunmus,
kavmine getirdigi ilk temel iletide budur.
2. Hic bir Rasul ne kendisi icin birsey iddia etmistir nede bir ücret
talep etmistir.
3. Hic bir Allah'in Rasul'ü, kendisine Allah'dan beyyine verilmeksizin
gönderilmemistir! Her Rasul istisnasiz beyyineler ile
gelmistir.
NebiRasul veya
XRasul seklinde diledigimiz kadar ayrim yapalim, Adam ben Allah'in
Rasulüyüm diyorsa is bitti, bu kriterlere göre egrisi dogrusu muhakkak
ortaya cikar.
Beyyineler
Allah'in her türlü Ayetleridir. Allah her Rasulü'ne acik secik deliller
vermistir, hic bir Rasul dayanaksiz bir topluma gitmemistir.
Beyyineler
herkesce esit sekilde acik secik görüp algilanmasi zorunludur.
Herkesce
esitce algilanmayan beyyineler, beyyine olamaz! Beyyineler
sirf laf ile
olmaz. Yok efendim, sancagim kilicim var,
basimda mühür var ama sadece inananlar görebilir gibi safsatalara
kanmayalim. Kur'an a bakarsaniz, Rasuller'in görev aldigi toplumlari,
Rasullere inandiklari icin mi beyyinelere tanik oluyorlardi? Ne alaka?
Ayrica Beyyine kavramini
yalnizca mucizevi olaylar ile dondurmak yanlis olur.
Allah'in indirdigi kutsal sayfalar, Kitaplar'da birer Beyyinedir.
Kur'an-in 98. Suresinin adi da BEYYINE'dir.
Beyyine kavramini
sirf mucizevi olaylara baglayip, ve bu mantigin dogal cikarimi olarak
bazi Rasullerin Allah'dan Ayetler almadigini düsünmek, büyük bir
yanlistir.
Bunun altini bastan cizelim!
Her
Rasul, Allah'in vahyini teblig etmekle yükümlüdür
5.
Maide - 67. Ayet: Y[a] ayyuh[a]
a(l)rrasoolu balligh
m[a] onzila ilayka min rabbika wa-in lam tafAAal fam[a] ballaghta
ris[a]latahu wa(A)ll[a]hu yaAA[s]imuka mina a(l)nn[a]si inna
All[a]ha l[a] yahdee alqawma alk[a]fireen(a)
Meal: Ey
Peygamber, Rabbinden sana indirileni tebliğ et.
Eğer yapmayacak olursan, O'nun elçiliğini tebliğ
etmemiş olursun. Allah seni insanlardan koruyacaktır. Şüphesiz, Allah,
kâfir olan bir topluluğu hidayete eriştirmez.
Not:
Risalet, Elcilik görevidir. Risaleti duyurmamak, Elcilik
görevini yerine getirmemek olur.
5.
Maide - 99. Ayet: M[a]
AAal[a] a(l)rrasooli
ill[a] albal[a]ghu
wa(A)ll[a]hu yaAAlamu m[a] tubdoona wam[a] taktumoon(a)
Meal:
Rasul'e
düşen, tebliğden
başka bir şey değildir. Allah sizin açığa vurduklarınızı da
gizlediklerinizi de bilir.
Peki bu hususta Nebi ve Rasul arasinda bir fark varmidir?
YOK!
42. Sura - 48. Ayet: Fa-in
aAAra[d]oo fam[a] arsaln[a]ka AAalayhim [h]afee{th}an in AAalayka
ill[a] albal[a]ghu
wa-inn[a] i[tha] a[th]aqn[a] al-ins[a]na minn[a] ra[h]matan fari[h]a
bih[a] wa-in tu[s]ibhum sayyi-atun bim[a] qaddamat aydeehim fa-inna
al-ins[a]na kafoor(un)
Meal: Yüz
çevirirlerse,
biz seni onlar üzerine bekçi
göndermemişiz. Sana
düşen, tebliğden
başka bir şey değildir.
Biz insana, bizden bir rahmet tattırdığımızda, onunla sevinip şımarır.
Kendi ellerinin hazırladığından bir kötülük başlarına sarılınca,
bakarsın insan, alabildiğine nankörleşmiştir.
36. Yasin - 17. Ayet: Wam[a] AAalayn[a] ill[a] albal[a]ghu almubeen(u)
Meal: "Bize düşen, açık bir tebliğden başka şey değildir."
Sura Suresinde konu dogrudan son Nebi
olan Hz. Muhammed'dir selam olsun
Yasin Suresinde söz alan Rasuller ise, Kur'an-da Nebi
olarak anilmayan Rasuller'dir. Bu da gösteriyor ki, bu hususta
Nebi ve Rasul arasinda hic
bir fark yok. Ayrica bkz: Nebi olarak anilmayan bir diger Rasul selam
olsun Hz.
Hûd:"...benimle size gönderileni size bildirdim/teblig ettim(Ablaghtukum)..."(11.Hud-57) ve ayrica her ümmete teblig yapan bir Rasul gönderildigi Nahl Suresi 36. Ayet'te yaziyor.
Her
Rasul bir müjdeci ve uyaricidir
2. Bakara - 213. Ayet: K[a]na
a(l)nn[a]su ommatan w[ah]idatan fabaAAatha All[a]hu a(l)nnabiyyeena mubashshireena wamun[th]ireena
waanzala maAAahumu alkit[a]ba bi(a)l[h]aqqi liya[h]kuma bayna
a(l)nn[a]si feem[a] ikhtalafoo feehi wam[a] ikhtalafa feehi ill[a]
alla[th]eena ootoohu min baAAdi m[a] j[a]at-humu albayyin[a]tu baghyan
baynahum fahad[a] All[a]hu alla[th]eena [a]manoo lim[a] ikhtalafoo
feehi mina al[h]aqqi bi-i[th]nihi wa(A)ll[a]hu yahdee man yash[a]o
il[a] [s]ir[at]in mustaqeem(in)
Meal:
İnsanlar bir tek ümmetti. Allah
Nebileri müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdi;
insanların ayrılığa düşecekleri hususlarda aralarında hüküm vermek için
onlarla birlikte hak Kitaplar indirdi. Ancak Kitap verilenler,
kendilerine belgeler geldikten sonra, aralarındaki ihtiras yüzünden
onda ayrılığa düştüler. Allah, inananları, ayrılığa düştükleri gerçeğe
kendi izni ile eriştirdi. Allah dilediğini doğru yola eriştirir.
Dikkat edelim!, üsteki Ayette "Rasuller"
demiyor Allah, "Nebiler"'den
söz ediyor!
Peki yalnizca Nebiler'mi müjdeci ve uyaricidirlar?
Hayir!, Rasuller'de müjdeci ve
uyaricidir:
18.
Kehf - 56. Ayet: Wam[a] nursilu
almursaleena
ill[a]
mubashshireena
wamun[th]ireena wayuj[a]dilu alla[th]eena kafaroo bi(a)lb[at]ili
liyud[h]i[d]oo bihi al[h]aqqa wa(i)ttakha[th]oo [a]y[a]tee wam[a]
on[th]iroo huzuw[a](n)
Meal: Biz, Rasulleri sadece müjdeci
ve uyarıcılar olarak
göndeririz. Küfre sapanlar ise bâtıla yapışarak onunla hakkı
kaydırmak için uğraşıyorlar. Onlar, ayetlerimi ve uyarıldıkları şeyleri
eğlence edindiler.
2:113'de Allah
Rasuller'den söz etmiyor, 18:56'da da
Nebiler'den söz etmiyor.
Görüyoruz ki, bu
acidan da Nebi ve Rasul arasinda hic bir fark yok.
Iskender Evrenesoglu ne diyor du? Veli-Rasuller arasinda fetret olmaz
diyordu, Veli-Rasuller
böylelikle Nebilerin gelmedigi dönemlerde de gelmisler, Insanlari
uyarmislar. Mis.
Yalan söylüyor,
Kur'an-dan isine geldigi gibi Ayetleri secip kendi iddiasina dayanak
olarak kullanan bu sapik adam, insanlarin gözünün icine baka baka yalan
söylüyor.
Rasuller arasi fetret vardir!
Iskender'in iddiasi:
- Her topluma, her irka kendi
dilinde bir Rasul gönderilmistir; ki aralarinda fetret olmaz, Nebilerin gelmedigi dönemlerde,
yani Nebilerin fetret döneminde Rasuller her zaman gelmistir
Diyor. Bakiniz simdi Iskender Efendinin bu iddiasini nasil cürütüyoruz.
Önce son Peygamberimiz selam olsun Hz. Muhammed'le ilgili:
34.
Sebe - 28. Ayet: Wam[a] arsaln[a]ka ill[a] k[a]ffatan li(l)nn[a]si
basheeran wana[th]eeran
wal[a]kinna akthara a(l)nn[a]si l[a] yaAAlamoon(a)
Meal: Biz seni insanlara
yalnizca müjdeci ve uyarıcı
olarak gönderdik!
Ama insanların çokları bilmiyorlar.
Insanlar'dan kasit kac insan veya hangi toplumlar dir?
Hic böyle cahilce bir soru olabilir mi? Peygamberimiz son Nebi olduguna göre,
Insanlar'dan kasit, Kur'an la yüzlesen yer yüzünde ki bütün gelmis ve
gelecek olan Insanlar'dir.
Tekrar Iskender'in yukarida ki iddiasina bakin ve simdi nakledecegimiz
Ayetleri degerlendirin:
34. Sebe - 43 ve 44. Ayet: Wa-i[tha]
tutl[a] AAalayhim [a]y[a]tun[a]
bayyin[a]tin
q[a]loo m[a] h[atha] ill[a] rajulun yureedu an ya[s]uddakum AAamm[a]
k[a]na yaAAbudu [a]b[a]okum waq[a]loo m[a] h[atha] ill[a] ifkun
muftaran waq[a]la alla[th]eena kafaroo lil[h]aqqi lamm[a] j[a]ahum in
h[atha] ill[a] si[h]run mubeen(un)
Wam[a] [a]tayn[a]hum min kutubin
yadrusoonah[a] wam[a] arsaln[a]
ilayhim qablaka min na[th]eer(in)
Meal:
Karşılarında açık
deliller halinde âyetlerimiz
okunduğu zaman o zalimler: «Bu, başka değil, sırf sizi atalarınızın
taptığı tanrılardan men etmek isteyen bir adam.» dediler. Ve: «Bu
(Kur'ân), başka bir şey değil, sırf uydurulmuş bir iftira» dediler. O
kâfirler, hak kendilerine geldiği zaman: «Bu apaçık bir sihirden başka
bir şey değil.» dediler. Oysaki biz onlara, araştırıp ders alacakları kitaplar vermemiştik; daha önce
kendilerine bir uyarıcı da görevlendirmemiştik/göndermemiştik.
A aaa, bakin gördünüz mü? Peygamber efendimizden önce kendilerine bir
Uyarici gelmemisti!
NEZIR, uyarici demek. Iste Allah söylüyor bunu, hani Veli-Rasul adinda
ne
idü belirsiz birileri her devirde, her zamanda, her topluma, her irka,
kendi konustuklari dilleri ile (bir Veli-Rasul) gelip toplumu dogruya,
yani hidayete ulastiriyordu?
Not:
Arsalna ifadesini bazen göndermek bazende görevlendirmek olarak tercüme
ediyoruz, nitekim esas manasi "Elci olarak görevlendirmek" oldugundan,
Elcilendirmek türkcemize uymuyor. Elciyi vazifeli kilmak, elci olarak
görevlendirmektir. Zaten biz gönderildi olarak tercüme ettigimizde
mantiken daha önce görevlendirilmis oldugunun ön kabulunu gözetmekteyiz!
Hz. Isa'dan sonra geldilerde Allah niye uyarici gelmemisti diyor? Kim
dogrusunu söylüyor, Allah'mi yoksa Iskender mi? Hic süphesiz Yüce Allah
dogru söyleyendir! Iskender Yalan
söylüyor. Selam olsun, Hz. Isa ile Hz. Muhammed arasinda nereden baksak
saglam bir
besyüz yillik zaman gecmis olsa gerek. Bu besyüz yil icinde Hz.
Muhammed'in yasadigi toplumuna hic bir Uyarici ugramadi mi?
Bu sorunun cevabi yukarida, 34:44. Ayette, yani HAYIR, gelmedi!
Dikkat edelim, Allah, Rasullerin de birer müjdeci ve uyarici
olduklarindan söz ediyor! Yalnizca Nebilere özgülenmemis; ve zaten
aralarinda bu hususta ayrim yapmanin bir belirtisi, ölcegi bile yok!
34:44'de
bakiniz, uyarici gelmemisti o topluma! Ister Nebi olsun ister Nebi
olmadigini farzedelim. Kimse gelmemisti.
Daha bitmedi! Bakiniz Allah Maide Suresinde ne diyor:
5. Maide - 19. Ayet:
Y[a] ahla
alkit[a]bi qad j[a]akum rasoolun[a]
yubayyinu
lakum AAal[a] fatratin
mina a(l)rrusuli
an taqooloo m[a] j[a]an[a] min basheerin wal[a]
na[th]eerin faqad j[a]akum basheerun
wana[th]eerun wa(A)ll[a]hu AAal[a] kulli shay-in qadeer(un)
Meal: Ey ehl-i kitab! Rasuller'in (fetret)arası
kesilmiş olduğu bir zamanda size apaçık beyanda bulunur olarak Rasûlümüz geldi. "Bize ne
müjdeci nede uyarıcı gelmedi" demeyesiniz. İşte size müjdeci ve uyarıcı
geldi. Allah her şeye kadirdir.
Iste ispat ortada, Rasuller arasi
fetret devri olabiliyor, olamaz diyen
Allah'in sözlerini yalanlamis olur. Dikkat edelim, Nebi
denmiyor, Rasuller sözkonusu!
Bu Ayet, bir cok
Ayet gibi, Iskender
Hazretlerinin isine gelmeyecegi icin, Nebirasul
olarak yorumlayip Kur'an i kendi sapikligina malzeme ediyor.
Birazdan bununla ilgili baska Ayetler'de sunacagiz!
Hz.Isa'dan son Peygamberimize dek hic bir Rasul gelmedi!
Üstelik Hz. Isa kendinden sonra Ahmed adinda bir Nebi'in degil, bir Rasul'ün gelecegini
Insanlara müjdeledi:
61. Saf
- 6. Ayet: Wa-i[th] q[a]la AAees[a] ibnu maryama y[a] banee
isr[a]-eela innee rasoolu All[a]hi
ilaykum mu[s]addiqan
lim[a] bayna yadayya mina a(l)ttawr[a]ti wamubashshiran
birasoolin
ya/tee min baAAdee ismuhu a[h]madu
falamm[a] j[a]ahum bi(a)lbayyin[a]ti q[a]loo h[atha] si[h]run mubeen(un)
Meal:
Meryem oğlu İsa'nın da şöyle dediğini hatırla: "Ey İsrailoğulları! Ben
size Allah'ın
Rasulüyüm. Benden önce Tevrat'ı tasdikleyici
ve benden sonra gelecek Ahmet adında
bir Rasul'ü müjdeleyici olarak
gönderildim." Fakat İsa'nın müjdelediği elçi onlara apaçık deliller
getirdiğinde: "Bu, katıksız bir büyüdür!" dediler.
Ve son olarak yine bir örnek, 28:46(....Senden önce kendilerine uyarıcı
gelmeyen bir toplumu uyarman için, Rabbinden bir rahmet olarak
gönderildin; belki düşünürler.)
Her
devirde her kasabaya,
her beldeye, her irka birer Rasul gönderildigi tutarsizdir. Bu iddia
Kur'an la
bagdasmaz, Kur'an-in bütünlügü esastir!; iste Ayetler(26:208, 28:59 ve
25:51). Sehirlerin anasi
günümüzün tabiriyle Kentlerin merkezleridir. Ankara'ya Rasul
geldiginde, diger illere bir Elcinin gelmesi gerekmiyor, bu sadece kaba
bir örnektir. Son Peygamber
selam olsun Hz. Muhammed bütün insanliga gelmistir, sadece bir kentin
merkezine degil!, bakin 1400 seneden beri bu Haber nasil yayildi ve
günümüzde
Dünyada Müslümandan, Islam'dan hic haberi olmayan bir Ülke görelim?
Allah Rasuller arasi Fetretten bahsediyor, daha önce hic bir Uyarici
gelmemisti diyor, Hz. Isa bir Nebi'i degil
toplumuna Ahmed adinda bir Rasul'ü müjdelemis, ama gel gelelim ki
Iskender Efendi cok yaman oynuyor.
Iskender Evrenesoglu yalan söylüyor, Kur'an-i,
Ayetleri, kendi sapikliginin geregi istismar
edip
konu ve kavramlari carpitiyor, isine gelmedigi Ayetler oldugunda iki
yüzlülük yapiyor. Kur'an da Rasuller zümresinde Veli-Rasul adinda ayri
bir zümre yok. Son üc dört Ayeti bir arada ele alsaniz bile Iskenderin
acikca yalan söyledigi ortaya cikiyor.
Yazimizin bu bölümünü noktalamadan, önemli bir ayrinti daha var, buna
mutlaka deginmeliyiz!
Hz.
Mûsa'dan sonra Allah
Rasuller gönderdigini, daha sonra Hz. Isa'yi görevlendirdigini
söylüyor. Iskender Evrenesogluna göre Hz. Mûsa'dan sonra gönderilen
Rasuller birer Peygamber degil, Veli-Rasuller imis. Biz
simdi bu iddiayi cürütmekle beraber, Nebi ve Rasul arasinda bir fark
olmadigini da birkez daha ortaya koymak isteriz:
2. Bakara - 87. Ayet: Walaqad
[a]tayn[a]
moos[a] alkit[a]ba waqaffayn[a] min baAAdihi bi(al)rrusuli
wa[a]tayn[a] AAees[a] ibna maryama albayyin[a]ti waayyadn[a]hu
biroo[h]i alqudusi afakullam[a] j[a]akum rasoolun
bim[a] l[a] tahw[a]
anfusukumu istakbartum fafareeqan ka[thth]abtum wafareeqan taqtuloon(a)
Meal:
And olsun ki, Musa'ya kitap
verdik ve ardi sira Rasuller
gönderdik. Meryem oğlu İsa'ya belgeler verdik, onu Ruhul Kudüs
ile
destekledik. Size bir Rasul
nefsinizin hoşlanmadığı bir şey
getirdikçe, büyüklük taslayarak, bir kısmını yalancı sayıp, bir kısmını
öldürür müsünüz?
2. Bakara - 246. Ayet:
Alam tara il[a] almala-i min banee isr[a]-eela min baAAdi moos[a]
i[th] q[a]loo linabiyyin
lahumu ibAAath lan[a] malikan nuq[a]til fee sabeeli All[a]hi q[a]la hal
AAasaytum in kutiba AAalaykumu alqit[a]lu all[a] tuq[a]tiloo q[a]loo
wam[a] lan[a] all[a] nuq[a]tila fee sabeeli All[a]hi waqad okhrijn[a]
min diy[a]rin[a] waabn[a]-in[a] falamm[a] kutiba AAalayhimu alqit[a]lu
tawallaw ill[a] qaleelan minhum wa(A)ll[a]hu AAaleemun
bi(al){thth}[a]limeen(a)
Meal:
Mûsa'dan
sonra İsrailoğullarının kodamanlar meclisini görmedin mi?
Kendilerine gelen bir Nebi'e şöyle
demişlerdi: "Bize bir kral gönder, Allah yolunda çarpışalım."
Dedi ki: "Üstünüze savaş yazılır da savaşmazsanız ne olacak?" Dediler
ki: "Nasıl olur da Allah yolunda savaşmayız? Yurtlarımızdan çıkarıldık,
oğullarımızdan uzak düşürüldük." Nihayet, üzerlerine savaş yazıldığında
pek azı hariç yüz çevirdiler. Allah, zalimleri çok iyi bilir.
Hani Nebi olmayan Rasuller
gönderilmisti? Hani nerede?
Devam ediyoruz:
2. Bakara - 247 ve 248.
Ayet:
Waq[a]la lahum
nabiyyuhum
inna All[a]ha qad baAAatha lakum [ta]loota malikan q[a]loo ann[a]
yakoonu lahu almulku AAalayn[a] wana[h]nu a[h]aqqu bi(a)lmulki minhu
walam yu/ta saAAatan mina alm[a]li q[a]la inna All[a]ha i[st]af[a]hu
AAalaykum waz[a]dahu bas[t]atan fee alAAilmi wa(a)ljismi wa(A)ll[a]hu
yu/tee mulkahu man yash[a]o wa(A)ll[a]hu w[a]siAAun AAaleem(un)
Waq[a]la lahum
nabiyyuhum inna
[a]yata mulkihi an ya/tiyakumu a(l)tt[a]bootu feehi sakeenatun min
rabbikum wabaqiyyatun mimm[a] taraka [a]lu moos[a]
wa[a]lu h[a]roona
ta[h]miluhu almal[a]-ikatu inna fee [tha]lika la[a]yatan lakum in
kuntum mu/mineen(a)
Meal:
Nebileri onlara dedi ki:
"Allah, Tâlût'u size kral gönderdi." Şöyle konuştular: "O bizim
üzerimizde nasıl saltanat kurabilir? Yönetimde biz ondan daha çok hak
sahibiyiz. Ona bir mal genişliği de verilmemiştir."
"Allah onu seçip size üst olarak gönderdi. Onu bilgi ve beden gücü
yönünden üstün kıldı." Allah, mülkünü dilediğine verir. Allah, mülkü
genişletendir, her şeyi bilendir.
Nebileri onlara şöyle söyledi:
"Onun mülk ve saltanatının belirtisi o Tabut'un size gelmesidir. Onun
içinde Rabbinizden bir huzur, Mûsa
hanedanının, Hârun
hanedanının bıraktığından bir kalıntı vardır. Onu melekler
taşır. Eğer iman sahipleri iseniz, bunda sizin için elbette bir ibret
vardır."
Her Rasul müjdeci
ve uyaricidir! Allah uyarici göndermedik diyorsa, Rasul gelmedi
demektir. Dolayisi ile gelmeyen bir Rasul'ü geldi olarak ilan etmek,
yalan söylemekten öte Allah'a karsi bir iftiradir!
Ve son naklettigimiz Ayetlerde de görüyoruz ki, Hz. Mûsa ve Hz.
Hârun'dan sonra gönderilen Rasuller, Hz. Isa'dan önce gelen birer Nebi
idi. Olmayan Veli-Rasul adinda bir takim sözde devrin imamlari
degil! Allah Nebiler'den söz ediyor.
Her Rasul Din gününde sorguya cekilecek,
sahitlik edecektir.
73.
Muzemmil - 15. Ayet: Inn[a] arsaln[a] ilaykum rasoolan
sh[a]hidan
AAalaykum kam[a] arsaln[a] il[a] firAAawna rasool[a](n)
Meal:
Firavun'a bir Rasul
gönderdiğimiz gibi, size de, hakkınızda şahidlik
edecek bir Rasul
gönderdik.
4. Nisa
- 159. Ayet: Wa-in min ahli alkit[a]bi ill[a] layu/minanna bihi
qabla mawtihi wayawma alqiy[a]mati yakoonu AAalayhim shaheed[a](n)
Meal:
Kitap ehlinden hiçbir kimse yoktur ki, ölmeden önce ona iman etmiş
olmasın. Kıyamet gününde o, onlara şahitlik
edecektir.
Not: Ayette sözü
edilen, sahitlik edecek olan kisi selam olsun Hz. Isa'dir
4. Nisa
- 41. Ayet: Fakayfa i[tha] ji/n[a] min kulli ommatin
bishaheedin
waji/n[a] bika AAal[a] h[a]ol[a]-i shaheed[a](n)
Meal:
Her ümmetten
bir şahit
getirdiğimiz, seni de bunların üzerine şahit
getirdiğimiz zaman, bakalım bunların hali nasıl olacak?
Her ümmetten getirilen sahit, ümmetlere gönderilen Rasuller'dir.
7. Araf - 6. Ayet:
Falanas-alanna
alla[th]eena orsila
ilayhim walanas-alanna
almursaleen(a)
Meal:
Kendilerine Rasul gönderilmiş
olanlara soracağız
ve
gönderilen Rasullere de soracağız.
Ne sorulacagina dair örnek olarak 28:65'i
verebiliriz. Dünyadayken kendilerine gönderilmis olan Rasuller'e ne
cevap verdikleri soruluyor. Ayrica bakiniz:
43. Zuhruf - 44. Ayet:
Doğrusu bu Kur'an sana ve ümmetine bir öğüttür, ondan sorumlu
tutulacaksınız.
11. Hûd
- 54. Ayet: In naqoolu ill[a] iAAtar[a]ka baAA[d]u [a]lihatin[a]
bisoo-in q[a]la innee oshhidu All[a]ha wa(i)shhadoo annee
baree-on mimm[a] tushrikoon(a)
Meal: -Biz ancak ‘seni
ilahlarımızdan biri çarpmış’ demekten başka bir şey demeyiz, dediler. -Ben, Allah’ı
şahit tutuyorum. Ve
Siz de şahit olun ki, ben sizin O’nu bırakıp
koştuğunuz şirklerden uzağım.
Not: Ayette söz
alip cevap veren kisi selam olsun Hz.
Hûd. Ki Kur'an da Nebi olarak anilmayan bir Rasul'dür.
33.
Ahzap - 45. Ayet: -Ya Nebi!, biz
seni bir şahit(sahiden), bir
müjdeci(mubesshiran) ve bir uyarıcı(naziran) olarak gönderdik.
Her Rasul'e Ayetler verilsmistir!
Tabiat Ayetleri var, Olaganüstü Ayetler var, birde Kitap/Sayfa Ayetleri
vardir.
Bir Rasul'ün topluma gidip, insanlara Allah'in mucizelerini gösterip
geri
cekilmesini, yada yalnizca postaci görevini yapmis
oldugunu, insanlara hic bir Ayet getirmeyip, kagita alinmaksizin sirf
Vahiy üzere Rehberlik yaptigini düsünmek, yanlistir.
Allah'in her Rasul'ü mutlaka Ayetlerle gelmistir.
Ayetler insanlara neden verilir?
Önce bu soruya cevap alalim:
- Temizlenip arinabilmemiz icin
(3:164)
- Aklimizi isletmemiz icin (2:242)
- Düsünüp ögüt alabilmemiz icin
(2:231, 7:26)
- Dogruya ve Güzele kilavuzlanmamiz icin (3:103)
- Bizlere bir Rehber, Kilavuz olsun diye (2:2, 5:44)
- Bize ibadet yollarimiz bildirilsin diye (2:128)
Allah'dan baskasina kulluk etmemek, Namaz, Abdest,
Zekat, Oruc....(98:5, 5:6, 9:31, 2:185, 2:196, 2:83, 2:125, ...)
Elciler neden gönderilir?, birinci bölümden bu yana yazdiklarimiz
esasen bu soruyu da cevaplamistir, kisaca:
- Insanlari müjdeleyip uyarsinlar diye (18:56)
- Insanlara Allah'in Ayetlerini bildirip, hesap gününe karsi uyarsinlar
diye(7:35, 6:130)
- Elciler geldikten sonra, insanlarin Allah'a karsi "bize birsey
gelmemisti" mazareti olmasin diye (4:165, 5:19)
- Elciler toplumlara örnektirler (33:21, 43:59, 60:4)
- aramizda ayriliga düstügümüz seyleri bize bildirmesi icin ve
inananlara da dogru yol rehberi ve rahmet olmasi icin Elciye Zikr/Kitap
verilmistir (16:64)
....
Kur'an da Nebi
olarak anilmayan, fakat isimleri ile belirtilmis Rasuller var demistik.
Selam olsun, Hz. Hûd, Hz. Sâlih ve
Hz. Sûayb.
Not: "Nebi olmayan
Rasuller" gibi bir ifade Kur'an-da yoktur,
ancak
arastirmamizi sürdürebilmemiz icin bu tabiri kullanmak zorundayiz.
Soru: Sadece Kur'an-da Nebi
olarak anilmayan Rasuller'in kavimleri mi helak edilmistir?
Hayir! Örnek, Nebi olarak anilan Hz. Nûh, Hz. Lût ve Hz. Ibrahim'in kavmide helak edilmistir(9:70). Bu hususta aralarinda hic
bir fark yoktur.
Soru: Kur'an da ismi ile
belirtilen ancak Nebi olarak anilmayan Rasuller hangi kavimlere
gönderilmistir?
Hz. Hûd Âd kavmine, Hz. Sâlih
Semûd kavmine ve Hz. Suayb Medyen, Eyke halkina gönderilmistir.(Suara
Suresi)
Soru: Bu kavimler Hz. Nûh'dan
öncemi yoksa sonra mi var oldular?
Tufanla birlikte Hz. Nûh'un
kavmi helak edilmis, dünyada kurtarilanlarin disinda hic bir insan
nesli birakilmamistir. Dolayisi ile bu kavimler Hz. Nûh'un zürriyyetindendir. Hz.
Nûh'dan önce yasamis degiller idi. (71:26,
40:31)
Ve bu baglamda son Soru: Sözkonusu
Rasuller'in Nebiler'den bir farki var mi?
Kur'an-in bütünlügüne göre
aralarinda hic bir fark yok! Peygamberler
arasinda Veli takma adiyla ayriyetten Rasuller zümresi yok! Sözkonusu
Rasuller'in birer Nebi oldugunu daha sonra baska Ayetler'den
ögreniyoruz.
57.
Hadid - 25. Ayet: Laqad arsaln[a] rusulan[a]
bi(a)lbayyin[a]ti waanzaln[a] maAAahumu alkit[a]ba
wa(a)lmeez[a]na liyaqooma a(l)nn[a]su bi(a)lqis[t]i waanzaln[a]
al[h]adeeda feehi ba/sun shadeedun waman[a]fiAAu li(l)nn[a]si
waliyaAAlama All[a]hu man yan[s]uruhu warusulahu
bi(a)lghaybi inna All[a]ha qawiyyun AAazeez(un)
Meal: Yemin olsun, biz, Rasullerimizi
açık-seçik delillerle
gönderdik ve onlarla birlikte Kitap'ı
ve Mizanı'da indirdik
ki, insanlar
adaleti ayakta tutsunlar/adaletle doğrulsunlar. Ve demiri de
indirdik.
Onda zorlu bir kuvvet ve insanlar için birçok yarar vardır. Allah bu
sayede, kendisine ve resullerine,
gayba inanarak kimin yardım edeceğini bilecektir. Allah Kavî'dir,
Azîz'dir.
Kur'an da bazi Ayetler'de Kitap ve Hüküm, Kitap ve Hikmet, Kitap ve
Mizan.... kavramlari Kitapla bir arada zikredilir. Bu demek degildir
ki,
Kitap ayri Hüküm ayri, Kitap ayri Hikmetler ayri, Kitap ayri Mizan/Ölcü
ayri.... ve saire. Hayir! Bunlar hep Allah'in Ayetlerinin özelligidir.
NOT: Peygamberimizin Kur'an disi vahiy
alarak Hikmetler ögrendigini iddia etmek acik bir sapiklik olsa gerek.
Bu sapikligin bir devami olarak, birileri her zaman kendine bir mertebe
hazirlayip insanlari saptirmistir. Tipki Iskender Evrenesoglu'nun
yaptigi gibi. Kur'an-in
bütünlügünü esastir!
Kisacasi Allah Ayetler vermeseydi, kim neye göre Hükmedecek, kim hangi
Hikmeti kavrayabilecek, kim neye göre Mizani, insanlar arasi Yasalari
belirleyecek, neye göre Adaleti saglayacak, nasil hükmedecekti?
Insanlar dogru yolu bulamayacaklari gibi Allah'in rizasinida
bulamazlardi.
19.
Meryem - 58. Ayet: Ol[a]-ika alla[th]eena anAAama All[a]hu
AAalayhim mina a(l)nnabiyyeena
min [th]urriyyati [a]dama
wamimman [h]amaln[a]
maAAa noo[h]in
wamin [th]urriyyati
ibr[a]heema wa-isr[a]-eela wamimman hadayn[a] wa(i)jtabayn[a]
i[tha] tutl[a] AAalayhim [a]y[a]tu a(l)rra[h]m[a]ni kharroo sujjadan
wabukiyy[a](n)
Meal: İşte bunlar Allah'ın kendilerine nimetler
sunduğu Nebiler;
Adem'in
zürriyyetinden, Nuh ile
beraber taşıdıklarımızdan;
İbrahim
ve İsmail'in zürriyetinden ve doğru yola erdirdiğimizden, seçip
beğendiklerimizdendirler. Rahman'ın ayetleri onlara okunduğu zaman ağlayarak secdeye
kapanırlardı.
57. Hadid - 26. Ayet: Walaqad
arsaln[a] noo[h]an wa-ibr[a]heema
wajaAAaln[a] fee [th]urriyyatihim[a]
a(l)nnubuwwata
wa(a)lkit[a]ba faminhum muhtadin wakatheerun minhum
f[a]siqoon(a)
Meal: Yemin olsun, Nûh'u ve İbrahim'i
de Elcilikle
görevlendirdik. Nübuvveti ve
Kitap'ı bunların zürriyetleri
arasına koyduk. O soylardan bir kısmı hidayete ermiştir. Ama onlardan
çoğu, yoldan çıkmış olanlardır.
Belli isimlerin zürriyetleri arasina Kitaplar
verilmisse, Ayetler hayli hayli verilmis demektir. Yoksa hangi Nebi
olmayan Rasul insanlara nasil rehberlik yapacak idi?
Hz. Nûh ile Hz. Ibrahim
birer Nebi'dir. Her ikisinin Nesline Kitap ve
Nübuvvet verilmistir.
Ayetler ayri ayri sekilde selam olsun Hz. Adem Hz. Nûh
Hz.
Ibrahim ve Hz. Ismail'in zürriyetlerinden bahsetmekte. Egerki Hz.
Nûh'un zürriyeti ile diger Zürriyetler kastedilmis olsa idi,
ayri ayri
zikredilmesinin bir geregi kalmazdi. Hz.
Ibrahim'den öncede Nebiler var
idi. Bunlardan birtanesi örnegin bizzat Hz. Nûh ve Hz. Nûh'un
zürriyetinden gelen Rasullerdir.
1. Hz.
Nûh
2. Hz. Hûd
3. Hz.
Sâlih
4. Hz. Lût
5. Hz.
Suayb
Isimlerini zikrettigimiz bu 5 Peygamberin konusunu ve konusmalarini
dinleyelim ve
aralarinda hic bir fark olmadigini görelim! Suara Suresi 105. Ayetten itibaren:
026.105 Ka[thth]abat
qawmu noo[h]in almursaleen(a)
Meal: Nuh
kavmi gönderilen Resulleri tekzib etti
Not: tekzip
etmek = yalanlamak, yalanci saymak
026.123 Ka[thth]abat
AA[a]dun almursaleen(a)
Meal: Âd,
gönderilen Resulleri tekzib etti
Not: Âd, Hz.
Hûd'un kavmi idi!
026.141 Ka[thth]abat
thamoodu almursaleen(a)
Meal: Semûd
gönderilen Resulleri tekzib etti
Not: Semûd,
Hz. Sâlih'in kavmi idi.
026.160 Ka[thth]abat
qawmu loo[t]in almursaleen(a)
Meal: Lût
kavmı gönderilen Resulleri tekzib etti
026.176 Ka[thth]aba
a[s]-[ha]bu al-aykati almursaleen(a)
Meal: Eshabı Eyke gönderilen Resulleri
tekzib etti
Not:
Eshabi Eyke ve Medyen halkina Hz. Sûayb gönderilmisti.
026.106 I[th] q[a]la lahum akhoohum noo[h]un al[a] tattaqoon(a)
Meal: Kardeşleri Nûh onlara: "Sakınmaz mısınız?" demişti.
Hz. Hûd
026.124 I[th] q[a]la lahum
akhoohum hoodun al[a]
tattaqoon(a)
Meal: Kardeşleri Hûd onlara: "Sakınmaz mısınız?" demişti.
Hz. Sâlih
026.142 I[th] q[a]la lahum
akhoohum [sa]li[h]un al[a]
tattaqoon(a)
Meal: Kardeşleri Sâlih onlara: "Sakınmaz mısınız?" demişti.
Hz. Lût
026.161 I[th] q[a]la lahum
akhoohum loo[t]un al[a]
tattaqoon(a)
Meal: Kardeşleri Lût onlara: "Sakınmaz mısınız?" demişti.
Hz. Suayb
026.177 I[th] q[a]la lahum shuAAaybun al[a] tattaqoon(a)
Meal: Şuayb onlara: "Sakınmaz
mısınız?" demişti.
Buraya kadar gördük ki, farkli bir söylem yok, devamina bakalim, neler
diyorlar.
Hz. Nûh:
026.107 Innee lakum rasoolun ameen(un)
026.108 Fa(i)ttaqoo All[a]ha
waa[t]eeAAoon(i)
026.109 Wam[a] as-alukum AAalayhi
min ajrin in ajriya ill[a] AAal[a] rabbi alAA[a]lameen(a)
Hz. Hûd:
026.125 Innee lakum rasoolun ameen(un)
026.126 Fa(i)ttaqoo All[a]ha waa[t]eeAAoon(i)
026.127 Wam[a] as-alukum AAalayhi min ajrin in
ajriya ill[a] AAal[a] rabbi alAA[a]lameen(a)
Hz.
Sâlih:
026.143 Innee lakum rasoolun ameen(un)
026.144 Fa(i)ttaqoo All[a]ha waa[t]eeAAoon(i)
026.145 Wam[a] as-alukum AAalayhi min ajrin in
ajriya ill[a] AAal[a] rabbi alAA[a]lameen(a)
Hz.
Lût:
026.162 Innee lakum rasoolun ameen(un)
026.163 Fa(i)ttaqoo All[a]ha waa[t]eeAAoon(i)
026.164 Wam[a] as-alukum AAalayhi min ajrin in
ajriya ill[a] AAal[a] rabbi alAA[a]lameen(a)
Hz.
Suayb:
026.178 Innee lakum rasoolun ameen(un)
026.179 Fa(i)ttaqoo All[a]ha waa[t]eeAAoon(i)
026.180 Wam[a] as-alukum AAalayhi min ajrin in
ajriya ill[a] AAal[a] rabbi alAA[a]lameen(a)
Mealler:
026:178 Ben size gönderilmiş,
güvenilir bir Rasulüm
026:179 Artık Allah'tan sakının da
bana itaat edin.
026:180 Buna karşı sizden bir ücret
istemiyorum. Benim mükafatım alemlerin Rabbine aittir.
Soru: Rasuller neden kendilerine itaat edilmesini istiyor? Nicin?
Rasulllerin sadece
Teblig edip uyarmakla yükümlü olmadiklarini iste
buradan da cok acik ve net olarak anliyoruz.
Not: Hic bir Rasul
yalnizca aldigi Vahyi teblig etmekle
kavimlere gönderilmedi. Bu cok yavan bir istir; Kur'an-in bütünlügüne
göre ve zaten Vahyin amaciyla
da bagdasmaz. Peygamberler, kendisine uyup itaat edenlere Allah'in
verdikleri ile Rehberlik yapmistir, örnektirler. Konusunu ettigimiz
kavimler helak edilmistir, Peki, Peygamber ve az
sayida insan ondan sonra ne yapmistir? Peygamber yalnizca azabi
müjdelemek icin mi geldi? Peygamber kendisiyle beraber kurtulan
insanlara ne sekilde rehberlik yapti? Ayetler verilmeksizin rehberlik
olur mu? Inananlara kuru kuru itaat emri verilmis olsa idi, Peygamber
vefaat ettikten sonra bu insanlar ne yapacakti? Hadislere göremi
hareket edeceklerdi?
Insanlar Allah'in verdigi
Ayetler'den sorumludur. Allah Ayetlerini yalnizca
Peygamberlerine göndermedi!
Kur'an
da bazi Rasul'ün dogrudan Nebi olarak
anilmamasi, Nebi olmadigini belgelemez. Tam aksini ortaya koyan Ayetler
sunacagiz!
2. Bakara - 151. Ayet: Kam[a]
arsaln[a] feekum rasoolan
minkum yatloo
AAalaykum [a]y[a]tin[a] wayuzakkeekum wayuAAallimukumu
alkit[a]ba wa(a)l[h]ikmata
wayuAAallimukum
m[a] lam takoonoo taAAlamoon(a)
Meal: Nitekim size aranızdan bir Rasul
göndermişiz; size ayetlerimizi okuyor, sizi temizleyip arıtıyor,
size Kitap'ı ve hikmeti öğretiyor, size, daha
önce bilmediklerinizi öğretiyor.
Ayetler
verilmeksizin temizlenip arinmak, Kitabi
ve Hikmeti ögrenmek, daha önce bilinmeyenleri bilmek, olamaz. Bütün
bunlar ancak Allah'in Ayetleri ile olur.
Bu arada: Siz
saniyormusunuz ki, sonradan gelen bir Rasul, kendinden önceki Rasul'e
verilen Kitabi yalnizca kuru kuru sözler ile tastikledi? Hz. Isa, Incil
ile Tevrati tastikledi, Hz. Muhammed, Kur'an ile Incil ve Tevrati,
önceki gelen Kitaplari tastikledi. Allah hic bir Peygamberini desteksiz
dayanaksiz göndermez, kaldi ki mevzu tastidlemek oldugunda kendisine
Ayetler verilmemis olsun! Allah'in yasasidir bu, degisme olmaz.
3. Ali
Imran - 164. Ayet: Laqad manna All[a]hu AAal[a] almu/mineena
i[th] baAAatha feehim rasoolan
min
anfusihim yatloo
AAalayhim [a]y[a]tihi wayuzakkeehim wayuAAallimuhumu
alkit[a]ba wa(a)l[h]ikmata wa-in k[a]noo min qablu lafee [d]al[a]lin
mubeen(in)
Meal:
Yemin olsun ki, Allah müminlere
lütufta bulunup onları minnettar bırakmıştır: Kendi içlerinde onlara
bir Rasul
gönderdi, onlara Allah'ın ayetlerini okuyor,
onları temizleyip
arındırıyor, onlara Kitap'ı ve hikmeti
öğretiyor. Oysaki onlar, bundan önce açık bir sapıklığın
tam içindeydiler.
Bir Rasul görev aliyorsa,
diyebilirmiyiz ki: "Yalnizca vahyi teblig etmekle yükümlüdür?" Isin püf noktasi da burada:
Allah'a iman edenler hayatlarina ne sekilde yön verip, ne sekilde
davranip, ne sekilde Allah'in rizasini bulacaklarini, hak ve adaleti,
yol ve yöntemi ne sekilde belirleyeceklerini nereden bilecekler?
Insanlara Rehber olacak, kilavuzluk yapacak, Ayetler verilmis olmasi
gerekiyor.
Bizler kac sayfalik Ayetler, kime Kitap kime
sayfalar verildigini tartismiyoruz. Bu bizim mevzumuz degil.
Acik
secik deliller, yani
Beyyineler genelde Mucizeleri, kanit olan isaretleri, delilleri
kasteder. Ki Allah'in her türlü Ayetleri basli basina birer Mucizedir.
Kisacasi siz, Ayet kavramini ne sekilde degerlendirirseniz, Ayet o
sekilde karsiniza cikar! Kur'an-in bir cok yerinde
"Ayetlerimizi/Ayetleri yalanladilar" söylemi vardir, bu ifadelerden
yalnizca mucizevi olaylari anlayip yorumlamak bir hatadir. Kafirler
yalnizca mucizevi olaylari yalanlamadi ki, Allah'in Peygamberlerine
verdigi yazili Ayetleri de yalanladilar. Allah'in her Ayeti Allah'in
varligina birligine birer delildir, isarettir, beyyine dir. Acikcasi
Beyyine kavramini sadece mucizevi olaylar olarak yorumlarsak, bu genis
kavrami daraltip dondurmus oluruz. Her Ayet bir Beyyine, her Beyyine
bir Ayettir. Allah'in Peygamberlere verdigi sayfalar veya Kitaplar ise
birer beyyine
olmakla birlikte, insanlara bir yol gösterici, aydinlatici,
temizleyici, arindirici, bilmeyenleri bildirici, kisacasi bir
Kilavuzdur,
bir Rehberdir. Bunu en iyi sekilde hayata gecirip insanlara örnek
olacak kisi de Allah'in görevlendirdigi Peygamberleridir. Kur'an-in
bütünlügünü esas alirsaniz, yalanlanip inkar edilen Ayetler'in yalnizca
Mucizevi olaylar olmadigini anlarsiniz.
NÜBUVVET: N - B -E "haber verdi" anlamındaki
kelimenin fâili: "nebî",
mastarı ise: "nübüvvet"
gelir. Buna göre nebî: Haber getiren, nübüvvet ise "Haber getirme görevi"
anlamındadır. Kur'an'da risalete göre daha az geçen bu kelime ve
türevlerinin hemen hepsinin sadece "insan elçileri", yani
peygamberleri ifade için kullanıldığını görüyoruz.(1)
Tekrar Ayetlere bakalim:
57. Hadid - 26. Ayet: Walaqad
arsaln[a] noo[h]an wa-ibr[a]heema
wajaAAaln[a] fee [th]urriyyatihim[a]
a(l)nnubuwwata
wa(a)lkit[a]ba faminhum muhtadin wakatheerun minhum
f[a]siqoon(a)
Meal: Yemin olsun, Nûh'u ve İbrahim'i
de Elcilikle
görevlendirdik. Nübuvveti ve
Kitap'ı bunların zürriyetleri
arasına koyduk. O soylardan bir kısmı hidayete ermiştir. Ama onlardan
çoğu, yoldan çıkmış olanlardır.
Hz. Ibrahim'in soyuna Peygamberlik
verilmistir, selam.olsun. Hz. Ibrahim,
Hz. Ismail'le Beyt'in
temellerini yükseltiyordu(2:127):
2. Bakara - 128 ve 129. Ayet: Rabban[a]
wa(i)jAAaln[a] muslimayni laka wamin [th]urriyyatin[a] ommatan
muslimatan laka waarin[a] man[a]sikan[a] watub AAalayn[a] innaka anta
a(l)ttaww[a]bu a(l)rra[h]eem(u)
Rabban[a] wa(i)bAAath feehim rasoolan
minhum yatloo
AAalayhim [a]y[a]tika
wayuAAallimuhumu
alkit[a]ba wa(a)l[h]ikmata wayuzakkeehim
innaka anta alAAazeezu al[h]akeem(u)
Meal:
Rabbimiz! İkimizi Sana teslim olanlardan kıl, soyumuzdan da Sana teslim
olanlardan bir ümmet yetiştir. Bize ibadet yollarımızı göster,
tevbemizi kabul buyur, çünkü tevbeleri daima kabul eden, merhametli
olan ancak Sensin. Rabbimiz! İçlerinden onlara, senin ayetlerini
okuyacak,
kendilerine Kitap'ı
ve hikmeti öğretecek, onları temizleyip arındıracak bir Rasul
gönder. Sen, evet
sen, Azîz'sin, tüm ululuk ve onurun sahibisin; Hakîm'sin, tüm
hikmetlerin kaynağısın.
Tufan ile Hz. Nûh'dan
önceki nesiller ve kendi kavmi yer yüzünden silinmisti. Insanlarin
zürriyeti böylece Hz. Nûh'dan
sonra devam etmistir.
Suara
Suresinde sözü edilen kavimler, Nuh kavminden sonra(17:17) bir
biri ardina var olan kavimler
idi, birinin digerinin basina ne geldi, haberleri yok degildi!,
örnek(7:65-69, 7:73-74, 11:89). Bilhassa 11:89'a dikkat etmek gerekir,
Medyen halkina
görevlendirilen Hz. Suayb, Nuh milletinden, Ad, Semud ve Lut Milletine
dikkat cekip, kendilerinden uzak olmadiklarini vurgulamaktadir, buda
demektir ki, bu Milletlerin bir birlerinden ve akibetlerinin ne
oldugundan haberleri var idi!
Bu
topluluklar Hz. Nûh'un
neslinden/zürriyetindendir. Dolayisi ile bu toplulukta görev alan
Rasuller'e 6:89 ve 57:26'ya göre Nübuvvet görevi verilmis olmasi
gerekiyor. Nebi olan Hz. Nûh'un zürriyetinden gelen kavimlere
gönderilen
Elciler birer Peygamber idi. Nebi olmayan Rasuller degil! Kur'an da
zaten Nebi ve Rasul arasinda kesinlikle ayrim yapacak bir ölcü bile yok.
Tam askine, her defasinda iki kavram arasinda bir ayricalik olmadigini
gösteren Ayetlere rastgeliyoruz:
43. Zuhruf - 6, 7 ve 8.
Ayet:
-Wakam arsaln[a] min nabiyyin fee al-awwaleen(a)
-Wam[a] ya/teehim min nabiyyin
ill[a] k[a]noo bihi yastahzi-oon(a)
-Faahlakn[a] ashadda minhum ba[t]shan wama[da] mathalu al-awwaleen(a)
Meal: Biz, öncekiler için de nice Nebiler gönderdik. Onlara bir Nebi
geldiğinde mutlaka onunla alay ediyorlardı. Biz, gücü-kuvveti onlardan
daha üstün olanları da helâk etmişizdir. Öncekilerin örneği geçti.
Not!:
"Öncekilerin örnegi gecti"
sözü bizim yorumumuz degil, Ayetin
icerigidir!
Nuh kavmi, Ad kavmi, Semûd kavmi,
Ibrahim- ve Lût kavmi, Medyen halki, Eykeliler..... helâk
edildi!
Hepsine Selam olsun:
Hz. Nûh, Hz. Hûd, Hz. Sâlih, Hz. Ibrahim, Hz. Lût, Hz.
Suayb....
Her biri istisnasiz birer Nebi
idi.
Allah'in Elcilikle görevlendirdigi her Rasul birer Nebi'dir, her Nebi
birer Rasul'dür.
Kur'an
da bazi sorularin cevabi dogrudan verilir, bazi sorularin cevabi
da dolayli sekilde verilir, baska Ayetler aciklik getirir, gönderme
yapar,
cevaplar, acik kapi birakmaz.
Kisacasi
Kur'an-in bütünlügü esastir.
Sadece bir konu veya Ayetten yola
cikarak fikir yürütmek yanlis sonuclara götürebilir ve malesef bir cok
kisi Peygamberler arasi ayrim yaparak, git gide bu tür kavram ve
konulara takilarak bir Peygamberin yerini almis ve sapitmistir.
Kur'an-in
bütünlügüne göre Nebi ve Rasul arasinda hic bir fark yok. Birinci
bölümden bu yana, Rasul ve Nebi'in bir birinden farkli birseyler
yaptigini göremedik!
Tam aksini ortaya koyacak birden fazla Ayetler
sunduk ve devam
ediyoruz.
2. Bakara - 213. Ayet: K[a]na
a(l)nn[a]su ommatan w[ah]idatan fabaAAatha All[a]hu a(l)nnabiyyeena
mubashshireena wamun[th]ireena waanzala
maAAahumu alkit[a]ba
bi(a)l[h]aqqi liya[h]kuma bayna a(l)nn[a]si feem[a] ikhtalafoo
feehi wam[a] ikhtalafa feehi ill[a] alla[th]eena ootoohu min baAAdi
m[a] j[a]at-humu albayyin[a]tu baghyan baynahum fahad[a] All[a]hu
alla[th]eena [a]manoo lim[a] ikhtalafoo feehi mina al[h]aqqi
bi-i[th]nihi wa(A)ll[a]hu yahdee man yash[a]o il[a] [s]ir[at]in
mustaqeem(in)
Meal: İnsanlar
bir tek ümmetti. Allah Nebileri müjdeci ve
uyarıcı olarak gönderdi; insanların ayrılığa düşecekleri
hususlarda aralarında hüküm vermek için onlarla birlikte hak Kitaplar indirdi.
Ancak Kitap verilenler, kendilerine belgeler geldikten sonra,
aralarındaki ihtiras yüzünden onda ayrılığa düştüler. Allah,
inananları, ayrılığa düştükleri gerçeğe kendi izni ile eriştirdi. Allah
dilediğini doğru yola eriştirir.
57. Hadid - 25. Ayet:
Laqad
arsaln[a] rusulan[a] bi(a)lbayyin[a]ti
waanzaln[a]
maAAahumu alkit[a]ba
wa(a)lmeez[a]na liyaqooma a(l)nn[a]su bi(a)lqis[t]i waanzaln[a]
al[h]adeeda feehi ba/sun shadeedun waman[a]fiAAu li(l)nn[a]si
waliyaAAlama All[a]hu man yan[s]uruhu warusulahu bi(a)lghaybi inna
All[a]ha qawiyyun AAazeez(un)
Meal: Andolsun
biz Rasullerimizi
açık delillerle gönderdik ve insanların adaleti yerine
getirmeleri için beraberlerinde kitabı ve mizanı
indirdik. Biz demiri de indirdik ki onda büyük bir kuvvet ve
insanlar için faydalar vardır. Bu, Allah'ın, dinine ve peygamberlerine
gayba inanarak yardım edenleri belirlemesi içindir. Şüphesiz Allah
kuvvetlidir, daima üstündür.
3.
Ali Imran - 184. Ayet: Fa-in
ka[thth]abooka faqad ku[thth]iba rusulun min
qablika j[a]oo bi(a)lbayyin[a]ti wa(al)zzuburi wa(a)lkit[a]bi almuneer(i)
Meal: Seni yalanladılarsa,
senden önce de Resuller
yalanlandı. Açık-seçik deliller, sayfalar ve aydınlatıcı kitabı
getirmişlerdi onlar.
35.
Fatir - 25. Ayet: Wa-in yuka[thth]ibooka faqad ka[thth]aba
alla[th]eena min qablihim j[a]at-hum rusuluhum bi(a)lbayyin[a]ti wabi(al)zzuburi wabi(a)lkit[a]bi almuneer(i)
Meal: Seni yalanlıyorlarsa, onlardan öncekiler
de yalanlamıştı. Resulleri onlara açık-seçik
deliller, sayfalar ve aydınlatıcı kitap
getirmişlerdi.
7. Araf - 35: Y[a]
banee [a]dama imm[a] ya/tiyannakum rusulun
minkum yaqu[ss]oona
AAalaykum [a]y[a]tee
famani ittaq[a] waa[s]la[h]a fal[a] khawfun AAalayhim wal[a] hum
ya[h]zanoon(a)
Meal: Ey âdemoğulları!
İçinizden size ayetlerimi
bildiren
Rasuller
geldiğinde, korunup hallerini düzeltenlere hiçbir korku
dokunmayacaktır, tasalanmayacaklardır da.
6. En'am - 130. Ayet: Y[a]
maAAshara
aljinni wa(a)l-insi alam ya/tikum rusulun
minkum yaqu[ss]oona
AAalaykum [a]y[a]tee wayun[th]iroonakum
liq[a]a yawmikum h[atha] q[a]loo shahidn[a] AAal[a] anfusin[a]
wagharrat-humu al[h]ay[a]tu a(l)dduny[a] washahidoo AAal[a] anfusihim
annahum k[a]noo k[a]fireen(a)
Meal: Ey
cin ve insan
topluluğu! İçinizden size âyetlerimi bildiren ve
bu günle karşılaşacağınıza dair sizi uyaran Rasuller
gelmedi mi? Derler ki: «Kendi aleyhimize şahitlik ederiz.» Dünya hayatı
onları aldattı ve kâfir olduklarına dair kendi aleyhlerine şahitlik
ettiler.
16.
Nahl - 43 ve 44. Ayet: Wam[a] arsaln[a] min
qablika ill[a] rij[a]lan noo[h]ee
ilayhim fa(i)s-aloo ahla
a(l)[thth]ikri in kuntum l[a] taAAlamoon(a)
Bi(a)lbayyin[a]ti
wa(al)zzuburi waanzaln[a]
ilayka a(l)[thth]ikra
litubayyina li(l)nn[a]si
m[a] nuzzila ilayhim walaAAallahum
yatafakkaroon(a)
Meal: Biz senden önce de kendilerine
vahyettiğimiz adamlardan/iki
ayak
üzerinde yürüyenlerden başkasını göndermedik.
Eğer
bilmiyorsanız, zikir ehline sorun.
Açık
delillerle, sayfalarla.
Sana da bu zikiri indirdik
ki, kendilerine indirileni insanlara açık-seçik
bildiresin de
derin derin düşünebilsinler.
Nebi ve Rasul'ün görev farki yoktur. Nebi Allah'dan Vahiy getirmisse(ki
ister kutsal Sayfalar olsun ister Kitap, nihayetinde Vahiy bütünüdür!)
kendisine Vahyolunani teblig edip hayata gecirmekle zaten Risalet
görevini de üstlenmis
oluyor. Ayni zamanda, bir Rasul Risalet görevini yerine getiriyorsa,
daha önce bundan haberdar olup ne yapip ne yapmamasina yönelik
Allah'dan Haber almis olmasi gerekiyor. Ki haliyle nübuvvet göreviyle
yüzlesmis oluyor. Allah'dan haber alan bir Rasul,
insanlari yalnizca uyarip, teblig etmekle
görevlendirilmedi. Böyle bir iddia Kur'an'la bagdasmaz.
Kur'an-in bütünlügüne göre her Rasul bir Nebi, her Nebi bir Rasul'dür.
Her Peygambere Ayetler verilmistir, hic bir Rasul Ayetler verilmeksizin
gönderilmemistir.
Bazi Ayetler'de, Rasul ve Nebi, her iki kavram bir arada ifade
edilmektedir, bunun gayesini en iyi Allah bilir. Belki böylelikle Allah
bazi insanlarin sapitmasini dilemistir?
Kanaatimizce, (özellikle Hac Suresi 52. Ayet) her iki kavramin bir
arada ifade edilmesi( ...ne Rasul nede Nebi...) ya bir birini
güclendirici veya aralarinda hic bir fark olmadigini göstertmek icin
kullanilmistir. Eger Allah Hac Suresinde sadece Nebi veya sadece Rasul
kavramini kullanmis olsa idi, bu sefer insanlar baska türlü sapitip,
Rasullerin düsüncelerine Seytan karisabiliyormus, demekki Nebilerde
böyle bir sey yok kanisina varacaklar idi(yada tam tersi Nebilerde var
Rasullerde yok kanisi olurdu). 33:40'ci Ayette kanaatimizce yanlis
yorumlaniyor, "Rasulullahi" ifadesi Hz. Muhammed'in yalnizca Allah'in
Elcilik görevini yapiyor olmasini vurguluyor, Nebi ve Rasul arasinda
bir fark oldugunu göstertmiyor ki!, adamlarinizdan hic birisinin babasi
degildir demekle söylemler bir birini tamamliyor. 3:81'e gelince, orada
ki sözkonusu Misak yalnizca Peygamberlerden alinmadi, Peygamberlere
itaat edip, Allah'a iman etmis insanlar'dan da haliyle alinmistir bu
Misak(neden Ayetlerin devami okunmazki? ayetin devamini okursaniz söz
verenlerin sadakati ortaya cikacak!, Yahudiler Allah'a söz
vermemismiydi? Son Peygamber gelipte ellerindekilerini tasdikleyince
neden sözlerinden döndüler???????????), ikincisi, sonradan gelecek olan
Rasul her zaman bir Nebi idi, nitekim gelipte öncekini tastiklemek
ancak ve ancak yine Allah'in Ayetleri ile olur. Kuru kuru hangi Rasul
geldi de öncekini tastikledi? Allah her zaman Ayetlerini yine
gönderidig Ayetleri ile tasdikletmistir.
Kisacasi Kur'an-in bütünlügünü esas aldigimizda Peygamberlerin arasinda
hic bir ayrim, ayricalik yok. Sünetullah'da degisme olmamistir,
olmazda.
Bosu bosuna kimse bir Rasul beklemesin, Allah Yahudilere cikisiyor,
Tevrat ellerinde iken Hakemmi ariyorlar diye, biz Müslümanlar büyük bir
Nimet olan Kur'an-a kavusmusken daha hangi Rasul gelipte bizi dogruya
iletecek?
Kur'an-in bütünlügünü göz ardi ettigimiz sapitmak pek mümkündür.
Kimilerine göre Kur'an-da kendilerine Kitap verilmis Peygamberlerin
Nebi olarak anildigina isaretler var imis.... ancak saglam
bir
dayanak arz etmiyor ki. Etmiyor cünkü diger Rasuller baska Ayetler'de
Nebi
olarak anilmakta, ve hal böyleyken kime Kitap verilip kime
verilmedigini Kur'an-dan cikartmak kesinlikle mümkün degil. Bir
yere kadar ayrim yaptik, ondan sonra? Ademogluna
toplam kac Peygamber gönderildigini dahi bilmiyoruz, kaldi ki
aralarinda, sınırlı bilgilere dayanarak ve Kur'an-in bütünlügünü
gözetmeksizin: ayrim yapalim!? Bu vebalin altina biz girmek istemeyiz.
Acikcasi Peygamberler arasi her ne sekilde olursa olsun ayrim yapmak
bizim haddimize degildir, kanaatimiz:
Her iki kavram'in es anlamli
olup, ayni kisinin iki türlü sifati, tek kiside toplaniyor olmasidir.
En dogrusunu süphesiz Yüce
Allah bilir!
Allah rizasi icin dogrusunu anlamaya calistik/calisiyoruz, hatalardan
muaf tutulmadik, insaniz. Ayetlere dayanarak görüslerimizi belirttik.
"Iste biz yazdik bu konuda kapandi..." gibi bir iddiamiz yok. Tam
aksine, hatalarimizi insaAllah düzeltip dogrusuna bakalim.
Allah razi olsun ve hamd olsun Subhan
Allah'a.
Bakara - 136: Şöyle deyin:
"Allah'a, bize indirilene, İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakub'a, onun
torunlarına indirilene, Mûsa'ya ve İsa'ya verilene ve diğer Nebilere verilene inandık.
Bunlar arasından hiç kimseyi ayırmayız. Biz yalnız O'na/Allah'a
teslim olanlarız."
Bakara - 285: Rasul,
Rabbinden kendisine indirilene inanmıştır; müminler de. Hepsi; Allah'a,
onun meleklerine,
kitaplarına, rasullerine inanmışlardır.
Allah'ın rasullerinden hiçbirini
ötekinden ayırmayız. Şöyle demişlerdi: "Dinledik, boyun eğdik.
Affet bizi, ey Rabbimiz. Dönüş yalnız sanadır."
Nisa - 69: Allah'a
ve rasule
itaat eden kişilere gelince, bunlar, Allah'ın kendilerine nimet
verdikleriyle beraberdirler. Nebilerle!, hak dostlarıyla, şehitlerle,
hayır ve barışı sevenlerle. Ne güzel dosttur bunlar!
|
Yukarı dön |
|
|
sailamasr Uzman Uye
Katılma Tarihi: 23 nisan 2005 Gönderilenler: 543
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
selam selam
muhakkak buna da bir kulp takılacaktır. liste yapıp bunları sıraya koymak numaralandırmak sonrada parantezlerle desteklemek profesyonel bir çalışma gerektirir. maalesef iskenderde bu profesyonelliği görememekteyiz. çünkü eklediği parantezler MEAL üzerine; tutup bir kelimenin anlamını orjinalinden çevirmiyor,çeviremiyor.
sistemi şu şekilde işliyor, öncelikle eline sıkı bir meal alıyor (bol parantezli) sonra parantezleri kaldırıp kendi mantığına göre yeni parantezler ekliyor. savunması basit "mealde zaten parantez vardı"
sonra yapılan bu yeni meal, orjinalinden aynı anlam çıkarılması için arapça bilen müridlere veriliyor. ancak o da ne? söz konusu olan parantezli ayet orjinalinden sapmış durumda. eeee? efendi hazretleri şaşıracak değil ya. başlıyorlar bulmaca çözmeye.
kurandan bol parantezli bir ayet meali buluyorlar ve bunu ilk ayete göre değiştiriyorlar ve uygun bir kelime bulunduğunda da "farkedemediğimiz bir mucizesi daha" diyerek kendi icadları olan bu sisteme iman ediyorlar.
daha önceden başka türlü bir yorum mu yaptılar?
"çöpe at" diyemezler çünkü edip yüksel öyle dedi.
"overwrite oldu" diyemezler hans dedi
"ayetin başka başka işaret ettiği şeyler var" cümle alem zaten böyle diyor
"ancak bazı yüksek iman sahipleri ayetleri anlayabilir" cemaatler öyle diyor
"ayet üzerinde yorumda hata yapmak rahmettendir" bunu da hep şapa oturan hevesliler diyorlar
ellerinde kala kala sadece nebilik kaldı çünkü tüm bahaneler uydurulmuş ve kullanılmış durumda.o zaman işin içine VAHİY giriyor. çünkü o parantezin sorgulanmaması gerekli,"çarpılırsınız ha" diyerek paranteze iman etmemenin vahiyi ve kuranı reddetmek olduğunu söylüyorlar.
bir kere prangayı taktılar mı gerisi de geliyor. efendinin her yaptığında keramet aranır,topladığı paralar nereye gider hesabı sorulmaz. televizyon yayın hakkını neden aldı? sorulmaz. neden açılmasına izin verdiler? sorulmaz.
maalesef bu işler böyle arkadaşlar
selam selam
|
Yukarı dön |
|
|
okyanu_s Katilimci Uye
Katılma Tarihi: 06 haziran 2005 Yer: Turkiye Gönderilenler: 37
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
bu ayet resül ve nebi kavramlarının farklı olduğu kanıtlamak için yeterli değildir. Buradaki anlam tıpkı şu cümledekine benziyor. Ayşe hanım müdür değildir. Ancak O bir öğretmendir ve en iyi hocalarımızdan biridir. Bu cümlede tıbkı yukardaki ayet gibi aynı anlamda kullanılan ve fakat yazılışları farklı kelimeler vardır. Bu cümlede hoca ile öğretmen farklı şeylerdir diyemeyiz. Yukarıdaki ayette bu açıdan bakıldığında nebi ile resülün farklı şeyleri ifade ettiğinin bir kanıtı olamaz.
başka bir ayet
Kitapta, Mûsâ’yı da an. Şüphesiz o seçkin bir insan idi. Bir resül, bir nebi idi. (meryem 51)
bu ayette sanki resül ve nebi farklı anlamalara geliyormuş gibi görünüyor. Ancak bazı meallerde bu ayetin son kısmı " peygamber olan bir elçi idi şeklinde çevriliyor.
Arapçayı bilmiyorum ama ifade bu şekilde ise yani -"peygamber olan bir elçi"- o zaman bu ayette resül ile nebinin farklı anlamlara geldiğini kanıtlamaz.
Ancak "bir resül ve bir nebi idi" şeklinde ise farklı anlamlarda olduğunu söyleyebiliriz. Ancak bu mihr'cilerin iddia ettiği gibi veli-resül'lerin varlıklarını kanıtlamaz başka anlama da geliyor olabilir. Nebi ve resül kelimelerinin nerede, kimler için ve ne zaman kullanıldığına çok dikkat ederek konu incelenmeli.
Diğer ayetlerde nebi ve resül arasında fark göremedim sadece meryem 51 aklımı karıştırdı. Arapça bilen arkadaşlar varsa bu ayetin tam olarak meali ne olduğunu yazabilirler mi.
|
Yukarı dön |
|
|
Sinan_B Uzman Uye
Katılma Tarihi: 24 mart 2005 Yer: Germany Gönderilenler: 95
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Selam Okyanus.
Abi, görüsümce bu kavramlar arasinda, Peygamberlik acisindan hic bir fark yok. Aralarinda bir fark olsa bile bu fark yine Peygamber zümresi dahilinde olduguna inaniyorum, Peygamberler'den ayri bir zümreye isaret olmadigi gibi, saglam enufak bir delil bile yok.
Evet, Ahzap 40'da bende seninle ayni görüsteyim, oradaki söylem Peygamberin sadece Elcilik görevini yapiyor olmasini vurguluyor. Adamlarinizdan herhangi birisinin babasi degildir sözüne dogrudan atf var.
Rhashad Khalife (19. teorisinin mimari) ye göre Kur'an da, örnegin Meryem-51'de ki gibi RasulanNebiyyen kavramlarinin var olmasi, aralarinda bir fark oldugunun göstergesi imis.
Bu mantik dogru olsa idi, örnegin SiddikanNebiyyen kavrami da var Kur'an da. Peki Siddik olmayan Nebilerde mi var diye hakli olarak sormak gerekir? Bazisi özü sözü dogruydu da digerleri degilmiydi?
Allah'in Nebileri ve Rasulleri arasinda bir fark oldugunu kabul etsek bile, birinin Peygamber digerlerinin Peygamber olmadigi sonucu Kur'an-in bütünlügüne ters düser.
Sadece senin söylediklerine yönelik yazmadim Okyanus, genel konusuyorum.
|
Yukarı dön |
|
|
okyanu_s Katilimci Uye
Katılma Tarihi: 06 haziran 2005 Yer: Turkiye Gönderilenler: 37
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Selam Sinan_B
Bende aralarında fark olduğunu zannetmiyorum. Ancak söylediğim gibi Meryem 51 kafamı karıştırdı. Peki bir şey sormak istiyorum SiddikanNebiyyen "sıkdık olan nebi" demek mi yoksa "bir sıddık ve bir nebi" mi demek. Aslında benim öğrenmek istediğim de bu nokta RasulanNebiyyan "resül olan elçi" şeklinde tercüme edilebilir mi. Bu şekilde tercüme edilirse zaten nebi ile resül arasında fark olduğuna bu ayet delil gösterilemez. Ancak "bir resül, bir nebi" şeklinde tercüme edilirse belki. Ama bu da onların iddea ettiği gibi veli-resüllerin varlığını kanıtlamaz. Resül ve nebi, peygamberlik zümresini temsil ediyor ve sadece peygamberler arasındaki bir farkı da belirtiyor olabilir(herhangi bir özellikten dolayı)
|
Yukarı dön |
|
|
Sinan_B Uzman Uye
Katılma Tarihi: 24 mart 2005 Yer: Germany Gönderilenler: 95
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Selam Dostum.
RasulanNebiyye ifadesi nasil ingilizcede
Messenger-Prophet, almancada Apostel-Prophet seklinde tercüme ediliyorsa türkcemizde de farkli degil, yani Rasul-Nebi, Elci-Nebi...
SiddikkenNebiyye'de aynen bu sekilde, özü sözü dogru bir Peygamber, Siddik-Nebi...
Seninde dedigin gibi VeliRasul adinda bir takim zümreye isaret olmadigi gibi Kur'an-in hic bir yerinde ismine cismine delil bile yok.
Birde örnegin Araf Suresi 157. Ayette RasulanNebiyyelÜmmi kavrami var. Bu ifadenin tam dogru tercümesi nasil bende bilmiyorum ama, Ümmi kavrami dogrudan Nebi kavrami ile baglaniyor, Rasul olan Nebi, Nebi olan Ümmi seklinde bir anlam kazaniyor. Benim anladigim kadariyla tercümesi "Rasul olan Ümmi-Nebi" seklindedir; Nebi olan Ümmi-Rasul'e degil.
Böyle iki türlü kavramin bir arada ifade edilmesinini hikmeti nedir acaba? Mesela Kur'an-in bir cok yerinde "Kitap ve Hikmet" kavramlari bir arada anilir. Bu demek degildir ki, Kitap ayri Hikmet ayri! Kitap verilmeksizin Hikmet verilmez ki? Ayetler olmaksizin Hüküm de verilemez?
Kitap verilmeksizin de insana Hikmetler verilebilir seklinde itirazlar gelebilir. Oysa Allah her razi oldugu kuluyla konusmadigi gibi, Kur'an-da cokca vurgu yapilan Hikmet kavramida genelde Kitapla birlikte anilir, dogrudan Allah'in Ayetleri ile ilintilidir.
Kisacasi sahsi kanaatimce, böyle iki kavramin bir arada anilmasi, diger kavrami ya bir bakimdan güclendirip bir birinden ayrik olmadigini gösteriyor, yada diger kavram'in bir özelligine vurgu yapip, ön plana cikartmakta. En dogrusunu Allah bilir.
Tardu Arkadasimizin Rasul Nebi konusunda tesbitleri var ve devam ediyor. InsaAllah sonucunda oradan da hayirli tesbitlerde bulunur, dogruya bir adim daha yaklasmis oluruz.
Saygilar.
|
Yukarı dön |
|
|
okyanu_s Katilimci Uye
Katılma Tarihi: 06 haziran 2005 Yer: Turkiye Gönderilenler: 37
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
selam Sinan
Daha önceki yazılarını okudum aslında aşağıdaki alıntın herşeyi yeterince açıklıyor bence.
Alıntı:
Peygamberlere, Allah'dan önemli haber (vahy) aldýklarý için "nebi"; aldýklarý haberleri gönderildikleri insanlara bildirdikleri için de "resul" denir. Onlarýn en önemli görevi, kendilerine indirilen ilâhî vahyi teblið etmektir. O halde risaletin manasý Allah Teâlâ'nýn, seçtiði kullarýndan birini ilâhî hüküm veya þerîatini baþkalarýna teblið etmekle mükellef tutmasýdýr. Bu kelime, peygamber ile diðer insanlar arasýndaki alâkayý açýklamaktadýr. O da, irsal (gönderilme) ve elçilik kavramýdýr |
|
|
Nebi'yi haber alan, resülüde haber veren manasında düşünürsek meryem51 deki düğüm de çözülmüş oluyor. Bu ayette peygamberin Allahtan haber alması ve aldığı haberi tebliğ etesi vurgulanmış oluyor.
|
Yukarı dön |
|
|
Alperen Admin Group
Katılma Tarihi: 09 nisan 2005 Gönderilenler: 2974
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Bence (de) Resul ve Nebi kavramları madolyonun iki yüzü gibi.
İnsan nebi olmadan yani Allah'tan haber almadan Resulullah olamıyor, Resulullah olamadan yani Allah tarafından insanları Hakk yola davetle vazifelendirilmeden yada bu iş için (Risalet Görevi) belirlenmeden de nebi olma yani haberalma durumu olmuyor. Sonuçta ortaya çıkan gerçek şu: Nebiler de Resulullahlar da Peygamberdir. Veli-Resul ve Nebi-Resul diye bir ayrım asla sözkonusu değildir. Bu konudaki saptırmalar işi kılıfına uydurma, Cinlerin Risalet Nurlarındaki Vahyini Kur'ana zorla onaylatma amaçlıdır.
Saygılar
__________________ Yunus 105. Şu da emredildi: "Yüzünü dine bir hanîf olarak çevir. Sakın müşriklerden olma!"
|
Yukarı dön |
|
|
Abdullah16 Uzman Uye
Katılma Tarihi: 21 eylul 2005 Yer: Turkiye Gönderilenler: 727
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Selam arkadaşlar.Bir aylık bir üye ve bu siteyi yeni tanıyan biri olarak sitedeki tartışma konularının hepsini okumaya ve dilim döndükçe(yoksa klavyem mi demeliyim?)birşeyler söylemeye çalışıyorum.
Gördüğüm kadarıyla tartışmaların en seviyeli olduğu yer burası.Her ne kadar mahallenin delileri(Mİhrciler)buraya da girmişse de yine iyi.Ben de genel olarak her nebinin resül olduğuna inanıyorum.
Yalnız her resülün nebi olduğu tam belirgin değil.19/51 ayeti belirsizlik takısı kullanılarak verilmiş.buna benzer ayetlerin yanında benim kafam şu sorulara da takılıyor.
1-)Birçok ayet sizden ve içinizden resül diye başlıyor.Bence siz ifadesi Kur'anın ilk muhataplarının yanında bizi de kapsaması gerekmez mi?
2-)2/151 ve 3/164 gibi ayetlerde sapkın olan toplumlara;Allah'ın ayetlerini okuyan,onları arındıran,Kitap ve bilgeliği öğreten,bilmediklerini öğreten bir resül(Belirsizli takısı var ikisinde de)gönderildiği açıklanıyor.
Bu durumda biz çağımızın insanları salt Kur'ana çağıran müslümanları birer resül olamazmıyız?(Lütfen bu sorumu Kur'an dışı şeytani vahiylere çağıranları açıkça dışlayarak cevaplayın).En azından kelime anlamıyla da olsa böyle düşünemezmiyiz? 3-)Kitapla birlikte anılan Hikmet kelimesi,biz çağdaş (Bu çağda yaşayan anlamında)müslümanların yaşadığımız hayatı Kur'an ile birebir örtüştürüp doğru hüküm ve sonuna ulaşma anlamında kullanılabilir mi?
Evet sorularım şimdilik bunlar.İnşallah 17/53 ayetini gözeten cevaplar vermeniz dileğiyle,esen kalın.
__________________ ''Eğer biz bu Kur'anı bir dağın üzerine indirseydik,kesinlikle onun,Allah korkusuyla baş eğerek parça parça olduğunu görürdün..''Haşr:21
|
Yukarı dön |
|
|
Akik Ozel Grup
Katılma Tarihi: 25 nisan 2005 Yer: Turkiye Gönderilenler: 450
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Abdullah16 Yazdı:
Yalnız her resülün nebi olduğu tam belirgin değil.19/51 ayeti belirsizlik takısı kullanılarak verilmiş.buna benzer ayetlerin yanında benim kafam şu sorulara da takılıyor.
|
|
|
Slm
Öncelikle Alperen Kardeşimi kutluyorum. Nebi ile Resul farkının özü en anlaşılır şekilde yazmışsın. Abdullah kardeşin takıldığı noktaya gelir isek:
Kur'ana bu konuda bir bütün olarak baktığımızda, "içinizden Resuller..." ifadesinden kastın, Nebilerin irsal vazifesinden bahsedildiğidir. Bu görev uğrunda çoğu kez yalanlandıkları, eziyet gördükleri ve hatta öldürüldüklerini anlıyoruz. Resul (alınan vahyi yayma görevi verilen) elçi, bunun için görevlendirilmiş (Vahy) almış olması gerekiyor. Nebilik = Seçilmişlik/irsal görevini yerine getirme payesidir. Bunun devamı olan ResullükVahyi yayma görevi) ise BU payenin/seçilmişliğin görevi/işlevidir.
İşte bu yüzden dedik ki: Hz Meryem ve Hz Musa'nın annesi eğer nebi/seçilmiş görevli olsalar idi, bu vahyi yayma görevlerinin olması/mücadele etmesi gerekirdi. Az önce yukarıdada belirttiğim gibi bu çok çetin bir görev olduğundan sürülmeler, eziyetler ve hatta öldürülmeler yaşandığından dolayı ve hele ki: o devri de göz önüne aldığımızda Neden Kadın Elçi olamazdı nın da cevabını anlamış oluruz.
Umarım anlatmak istediklerim kelimelerime yansımıştır.
__________________ Asaf'ın miktarını bilmez Süleyman olmayan. Bilmez insan kadrini alemde, İNSAN olmayan.
|
Yukarı dön |
|
|
|
|