Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
KUR'AN VE KORKU
İnsanın doğumuyla birlikte gelen ve çocukla beraber gelişerek kendini ilk olarak gösteren duygular iki yönde gelişim gösterir. İçe yöneliş, Dışa yöneliş. Korku ve üzüntü daha çok insanın iç dünyasında ağırlığını hissettirirken, öfke ve kibir dışa dönük bir yansıma gösterir.
Korku ve üzüntüde içsellik, derinlik vardır, genellikle riyası, yapmacığı olmaz. Öfke ve kibir ise daha ziyade dışa taşarak görün tü verir, yüzeyseldir.
Korku ve üzüntüde süreklilik söz konusudur, beşikten mezara kadar, hatta ölüm ve sonrasında da insanı etkisi altında tutar. Öf ke ve kibir ise anlıktır ya da belli bir süreyi kapsar. Yaşlı insanda korku ve üzüntü olabilir ama o güçte kibirlenebileceği düşünülmez.
Korku ve üzüntü, olumlu pek çok duygu ve yeteneği bloke edebilir, köreltebilir hatta öldürebilir. Sevgi gibi en temel ihtiyacımızı yok edebilir.
Önemlisi de korku ve üzüntü, insan karakterinin oluşumunda son derece etkilidir. Çocuk yaşta insanı etkiler ve hayat boyu bunların etkisi hissedilir, hatırlanır. Olumsuz pek çok alışkanlıklara da zemin hazırlayabilir.
Bu gibi sebeplerle Kur'an'da sıkça ele alınan Korku ve Üzüntüyü ilk maddeler olarak işlemeyi uygun buluyoruz.
Mahiyetimizde bulunan bu duygu, kontrol altında tutulur yerinde ve dozajında kullanılırsa insan için nimet sayılır. Özellikle ken dimizi tehlikelere karşı korumamız ve tedbir almamız açısından son derece yararlı hatta gerekli olan bir duygudur. Tehlikenin ve zararın ne olduğunu bilemediği dönemler de çocuklarımız, ilk birkaç deneyimden sonra bu duyguyu kolayca öğrenirler. Yanan sobaya dokun muşsa bir daha denemez, havlayan kufuryok zamanla korkulacak bir varlığa dönüşür. Anne babanın tepkilerine göre de korkmayı, ağla mayı, sevinmeyi, gülmeyi öğrenmiş olur.
Günlük yaşamda kullandığımız korkuların başında gelen "Allah korkusu!" kavramı sıkça tekrar edilir. Fakat bir taraftan bunun ne anlama geldiğini, insanın neler hissetmesi gerektiğini tam çözemeyiz. Diğer taraftan da çocukluğumuzdan beri bilinçaltımız, aile ve çevremiz tarafından yerleştirilen korkuların, yoğun işgal ve istilasına uğramıştır.
Ayrıca ekonomik durumlar, yaşam tarzı özentileri, aile sorunları gibi engelleyici olgular, Allah ve ahiret korkusunu hissetmek için nefes alacak bir boşluk bırakmamaktadır. Buna bağlı olarak neslimiz, belli bir kısmı itibariyle, günahlara, insana ve topluma zarar veren suçlara belli oranda da olsa a- çık hale gelmiş bulunmaktadır. Kısaca dünya korkuları ukbâ korkularını kamufle etmiş sayılabilir.
Korkuların bir kısmı doğamızda bulunmakla birlikte, çocuk dönemde bilinçaltımıza yerleştirilen programlar sayesinde bir ömür boyu bu duygulardan etkilenme de söz konusu olabilir. Kişisel gelişimle ilgili çoğu kitapta, patern değiştirme, iç temsil yöntemi, swish modeli ya da psikodrama gibi zihinsel ve duygusal işlemlerle bu eski filim şeritlerinin ve programlamanın değiştirilebileceği üzerinde du rulur.
İnsanın yararına olan her çalışmadan yararlanmak güzeldir şüphesiz. Ne var ki biz, en son ve en mükemmel bir Kitap’ın sâlik leri olarak kendi vicdan kültürümüzü yaşamak, korku duygusunu, daima her şeyin gerçeğini, hakikatini söylediğini söyleyen (Sa'd, 38/84) Cenab-ı Hakkın kelamına bakarak anlamak ve yaşamak isteriz. Psikoloji ilminin, yani insan aklının her araştırmasının sunduğu gerçeklere de kapalı kalamayız; onları kendi kültür imbiğimizden geçirir, her insan gibi istifade etmeye çalışırız. Nitekim yer yer benzer tavsiyeleri biz de yapmaktayız. Hatta bazen Psikolojik yaklaşımların Kuran tavsiyeleriyle bire bir örtüştüğüne şahit oluyoruz.
Söz gelimi Borderline bir kişilik bozukluğu tanımıdır. Tutarsızca yoğun duygular arası gelip gitme demektir ve bize Kur'an'da sa dece bir kere geçen şu ayeti hatırlatmaktadır: "Müzebzebîne beyne zâlik", "İki duygu arası durmadan gelip giderler!"(4/143). Tabi Kur' an duyguları ele alırken, temel sebeplerini ve çözümlerini de dolaylı anlatımlarla vererek ele alır. Ayet, tavsiye edilen güzel duygulara, inanç ve ibadete yönelmek durumunda bırakılan isteksiz bir insanın, inanç ve ahlaki konuda özgürlük isteyen çıkarcı Egosuyla yaşadığı iç çatışmayı bize anlatır.
Korku konusunda da, Kur'an bize "Güzel Korku" ve "Hiç korku ve üzüntü duymama!" diyebileceğimiz önemli alternatif korku tedavisi sunmaktadır. Sıkça geçen bir ayet, bilincimize, bütün korkularımızı gölgede bırakacak müthiş bir olumlu enerji yüklemektedir.
Cennet korku ve üzüntü yeri değildir. Cennetten inip, dünya korku ve üzüntüleriyle yüzleşme durumunda kalan insanoğluna verilen ilk ilahî mesaj şöyledir: "Cennetten inin! Benden gelen hidayete uygun davranırsanız bir korku ve üzüntü hissetmeyeceksiniz!" (2/38). Başka ayetler de bu hidayeti, Kur'an, Peygamber, iman, ilim, ibadet, salih amel, istikamet, ihsan gibi kavramlara sahip çıkmak ve yaşamak olarak açıklar.
1-KUR'AN'DA KORKU
Korku, Kur'an'da en sık geçen iki duygudan birisidir. Ve farklı yöntemlerle insanın bu temel duygusu harekete geçirilir, işletilmesi istenir.
Korku duygusu öncelikle insanî bir duygu olarak kabul edilir ve bu konuda Peygamberlerden çokça örnek vardır. Örneğin Hz. Musa ilk kez elindeki asâsını atıp yılan olduğunu görünce korkmuş, ürkerek geri çekilmiş, Allah da korkma sen üstün geleceksin deyip teselli etmiş, Allah karşısında Peygamberin korkmayacağı konusunda uyarmıştır ( 20/67-68, 27/10) Yakup Peygamber, Yusuf'u kur dun kapabileceği konusundaki korkusunu dile getirir (12/13).
İnanan insanlar için ahirette korku ve üzüntü olmayacağı sıkça vurgulanır. Dünyada iman eden, farzları eda eden, ameli salih yapan, istikamet içinde yaşayan muhsinlerin, kimseden korkusunun olmayacağı (2/277/48), insanlardan değil sadece Allah’tan (2/150;5/3,44;9/13) ahiret gününden (2/48,123,281;22/1) cehennemden (1/24; 3/131) günahlardan (3/76) korkulması gerektiği ısrarla ifa de edilir.
Kur'an'da korku anlamını da taşıyan "Takva" kelimesi, Allah’tan ve azabından sakınmak, farzları yapıp büyük günahları terk et mek, kalbi sadece Allah'a verip her şeyi atmak anlamında kullanılmış, özlü ifadesini "Şeaire tazim-Allah'ın her hükmüne saygı kalplerin takvasındandır" (22/32) ayetinde bulmuştur.
Bu, Allah'ın Kur'an'daki hükümleri olduğu kadar, kainattaki kanunlarını, psikolojik ve sosyolojik yasalarını da içermektedir. Bu na göre, Kur'an'ın emir ve yasaklarına aykırı davranmaktan nasıl korkuyorsak, doğadaki Allah kanunlarına riayet konusunda da öyle hassas davranmamız gerekmektedir. İnsanın duygu ve düşünce dünyasını ilgilendiren psikolojik durum prensiplerine de aynı derecede önem verilmeli, evrende cereyan eden terbiye prensiplerine uyum içinde, insana da duygu ve düşünce yönetim eğitimi verilmelidir. İnsa nımız, korkusunu, üzüntüsü, öfkesini ve diğer duygu ve düşüncelerini denetlemesini ve yönetmesini çok iyi bilmelidir.
Allah katında insanın en şerefli yüksek değere ulaşması demek olan takva (49/13), başta korku, üzüntü ve öfkeden ibaret bu üç temel duygu olmak üzere, bütün duygu, düşünce ve davranışlarımızın, O'nun hoşnut olacağı kıvama gelmesine de güzel bir isim ola bilir. Ve böyle bir takvayı elbise yapıp (7/26) üzerimize vasıf olarak geçirirsek, son derece besleyici bir gıda gibi (2/197) aklımıza ve kal bimize yedirirsek, korku başta olmak üzere aşamayacağımız hiç bir olumsuz duygu ve düşünce engeli kalmayacak demektir.
Korku, üzüntü ve öfke cennete ait değil cehenneme ve cehennemliklere özgü üç baskın duygu olduğundan, inanmış kulların bunlardan uzak kalacakları çok ayette belirtilir. İnsan ebedi hayatını bu dünyada oluşturacağına göre, önemli bir savaşta öncelikle üç stratejik tepeyi ele geçirme gibi, bu üç duyguyu yönetme becerisini elde edebilirsek, çok duygumuza rahatlıkla söz geçirebilir güzel dü şüncelere sahip olabiliriz. Bu yüzden çalışmamızı bu temel üç duygu ve düşünce karakteriyle sınırlı tutmak istiyoruz: Korku, üzüntü ve öfke...
Bütün korkulardan kurtulmanın en güzel yolu, sabır konusunda olduğu gibi korkuyu fobiler halinde, sağa sola dağıtmamak, sa dece Allah'a yöneltmek (2/150), korkuyu bir kamçı yaparak, saygıya dönüştürerek, Allah'ın Merhametine yönelmektir. Ayrıca korku konusunu iyi incelemek, o konuya başka bakış açılarından bakabilmek, olumlu yanlarını görebilmektir. Öte yandan da korkulacak konu nun hiç de korkuya değer olmadığını kavramaktır.
Korkuya sebep olan perde arkası duygu ve düşünceleri belirlemek, onları ortadan kaldıracak psikiyatrik yardım almak da her zaman geçerlidir.
Kalbin zümrüt tepelerinde korku üç yönüyle ele alınmaktadır. Birincisi, imanlı olmanın gereği olan korku (3/175), ikincisi ilim bu udlu korku(35/"8) üçüncüsü de marifet mertebesindeki korkudur (3/28).
2-KORKU BUR İMTİHAN VESİLESİDİR
|