Yazanlarda |
|
Mutezile Newbie
Katılma Tarihi: 26 ekim 2005 Gönderilenler: 37
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
''Hani bir zamanlar Musa kavmine dedi ki; Ey kavmim cidden siz o buzağıyı put edinmekle kendi kendinize zulmettiniz, bari gelin Rabbinize tevbe ile dönün de nefislerinizi öldürün. Böyle yapmanız Bârî Teâlânız katında sizin için hayırlıdır, böylece tevbenizi kabul buyurdu. Gerçekten de o Tevvab ve Rahîm'dir.'' Bakara suresi 54. ayet (ELMALILI meali)
Diyanet Meali: ''.....Tevbe edin, Tevbe ETMEYENLERİNİZİ ÖLDÜR ÜN'' (Bakara 54.)
''.....Buzağıya tapmamış olanlar, tapmış olanları öldürsün'' (Abdurrahman İbnü'l-Cezvi VE Damığani)
''....Nefsinizi yenin'' H. B Çantay/A. Gölpınarlı
Bakara54:
"Musa Kavmi için:Ey Kavmim,buzağıyı(tapınmak için) edinmekle nefsinize zulmettiniz Rabbinize tövbe edin ve nefislerinizi öldürün,bu Rabbinizin yanında sizin için daha hayırlıdır.(Bu şekilde) tevbenizi kabul etti. O tevbeleri kabul eden merhametlidir."
Evet, bu ''nefsinizi öldürünü ''nasıl anlamalıyız, ne düşünüyorsun uz. Şimdiden teşekkürler
__________________ İçin temiz olmadıktan sonra
Hacı hoca olmuşsun kaç para
Hırka tespih post seccade güzel
Ama Tanrı kanarmı bunlara..
Ömer Hayyam
|
Yukarı dön |
|
|
Alperen Admin Group
Katılma Tarihi: 09 nisan 2005 Gönderilenler: 2974
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Mutezile, bu ayet hakkında senin KENDİ yorumun nedir?
Önce senin yorumunu alalım, bu konuda ne düşündüğünü öğrenelim.
Saygılar
Not: Senden rica ediyorum. Lütfen aynı anda 8-10 başlık açma. Öncelikle açtığın başlıklarda tartışma ortamı doğsun ve bir noktaya gelinsin bakalım. Etap etap yaz ki yazdıkların okunsun ve tartışılabilsin. Çok yazı asmakla, görüşlerini sağlıklı bir şekilde sunmak yada tartışmaya açmak arasında ters orantı olduğunu hatırlatmak isterim. Ayrıca zaten açılmış ve tartışılmış mevzuları lütfen birdaha ayrı başlık altında tartışmaya açma (Örneğin Atatürk'le alakalı yazın). Ve lütfen öncelikle forumu güzelce oku. Oku ki; delil olarak sunacağın şeylerin forum mensupları tarafından itibar görüp görmeyeceğini öğren. Böylece forum mensuplarının genel kanaati hakkında bir görüş edinmenin yanısıra sağlıklı bir tartışma metodu da belirlemiş olursun.
__________________ Yunus 105. Şu da emredildi: "Yüzünü dine bir hanîf olarak çevir. Sakın müşriklerden olma!"
|
Yukarı dön |
|
|
Mutezile Newbie
Katılma Tarihi: 26 ekim 2005 Gönderilenler: 37
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Sevgili Alperen kardeşim,
Bakara Suresi 54 ayet'i hakkında yaptığım karınca kararınca araştırmayı ve içine harmanladığım kendi yorumumu derin görüşlerinize arzederim:
BAKARA 54:''Fektul-ü Enfüseküm--(Li yaktül ba'daküm ba'dan)''
Rağıb el-İsfehânî; ''el-Müfredâtfî Garîbi'I-Kur'ân'dan'': Bu aytette geçen 'NEFS' kelimesine: Kişi anlamı veriyor;
Yine bu ayette geçen 'KATL' de mecaz anlamıyla değil: kendi gerçek anlamıyla=adam öldürmek anlamıyla açıklanı yor. Rağıb ayette yer alan:''fektulü enfüseküme de''; ''Li Yaktil Ba'daküm Ba'dan'' (Kimimiz; kiminizi öldürsün) anla mını yüklerken; Katl'e mecaz anlamınında kullananların da olduğunu ekliyor.
*Ey kavmim! Haydi Allah’a tevbe edin! Yaratıcınıza dönün! Allah’ın dediğini dinleyin! O size diyor ki: Birbirinizi öldürün! Birbirinizi öldürün!
Bununla ilgili tefsirlerde şu bilgiler verilmiştir:
1- Herkes kendi kendisini öldürsün. Yâni herkes intihar etsin. Herkes kendi kendisini öldürsün.
2- Herkes kendi nefsini öldürsün. Öyle bir öldürün ki nefislerinizi, bir daha böyle gurura, kibre kapılmasın nefisleriniz. Nefislerin öldürülmesi isteniyor burada denmiş. Yâni bu tür isyanları emreden nefislerin ıslahı isteniyor denmiş. Islah-ı nefs edin buyuruluyor denmiş.
3- Birbirinizi öldürün! demektir bunun mânâsı demişler. Gü-nahsızlar günah işleyenleri öldürsün. İçinizdeki puta tapınmayan mu-vahhidler putçuları öldürerek temizlesinler şeklinde anlayanlar olmuş. Acaba Rabbimizin bu âyetini nasıl anlayacağız?
Kendi kendinizi öldürün! demek değildir. Yâni intihar edin! demek değildir. Zira bakıyoruz bu hadîseden sonra kimse intihar etmemiş. Bunu biliyoruz.
Nefsinizi öldürün! Yâni nefislerinizi öldürün! demek de pek hoş gelmiyor. Yâni böyle insanda bir nefis var, bir de işte insanın kendisi var. Nefsini öldüreceksin; ama kendin yaşayacaksın demek de olmaz. Çünkü İslâm’da böyle bir şey yoktur. İslâm’da nefis, insanın bizzat kendisi demektir. Şu bedenle ruhun bileşkesi olan insanın bizzat kendisine İslâm’da nefis denir.
Âyeti de bunu anlatır. Yâni insanda bir nefis var, bir de onun kendisi var, insanın kendisi ölmeyecek de onun nefsi ölecektir diyemeyeceğimize göre, mânâ öyle de değildir. Peki nedir? Nefis insanın bizzat kendisi demektir. Kişinin kendisi demektir. Arapça şekliyle söylersek:
“Gultü li nefsi”
Ben nefsime dedim değil de, ben kendime dedim; yâni kendim kendime dedim ki demektir. Nefis insanın bizzat kendisi demektir. Yâ-ni nefis kişi demektir, şahıs demektir. Buna göre:
Birbirinizi öldürün! anlamına gelecektir bu. Bundan biliyoruz ki, her günahın tevbesi kendi cinsindendir. Her günahın tevbesi, o günahla doğru orantılıdır. Allah’ı bırakıp ta buzağıya tapınmanın cezası veya tevbesi de bunu yapan insanların öldürülmesidir. Bu insanların ölümle karşı karşıya gelerek şirk pisliğinden temizlenip Allah’ın rızasına ulaşmasıdır. Bilebildiğimiz kadarıyla Hz. Mûsâ buzağıya tapmayanlara; bu puta tapanları öldürün! diye emir verir. İbni Abbas der ki: Buzağıya tapınmayanlar ellerine kılıçlarını alıp ayağa kalktılar. Üzerlerine şiddetli bir karanlık çöktü. Onların aralarına dalmışlar ve önlerine gelen herkesi öldürüyorlard ı. Babaları, anaları, kardeşleri, çocukları kim olursa olsun önlerine gelen herkesi öldürüyorlardı. Sonra Hz. Mûsâ işaret etti ve bıraktılar. Bu hadîsede ölenlerin sayısı yetmiş bini bulmuştu. Böylece ölenlerin de öldürenlerin de tevbeleri kabul ediliyordu.
Bir gruba ölüm cezası, öbür gruba da kardeşlerini öldürme azabı tattırılmıştı. Çünkü berikiler de onları bu işten vazgeçirme konusunda zaaf göstermişlerdi. Ölmek kadar öldürmek de zordur. Her iki grup da böylece cezalarını çekmiş oldular.
Birileri ölümü tadıyordu, ama berikiler de kendi kardeşlerini, kendi babalarını öldürme azabıyla karşı karşıya kalıyorlardı. Böylece her iki gruba da bu azap tattırılarak affa mazhar olma imkânı lütfedilmiştir. (BESARİÜL KU'RANdan)
*"Onlar irtidâddan tevbe etmiş oldukları halde, nasıl öldürülmeye müstehak olmuşlardır? Halbuki irtidâddan tevbe eden kimse öldürülmez?" Cevap: Bu, dinin değişen hususlarındandır; belki de Hz.Musa (a.s)'nın şeriatı ya hepsi hakkında umumi veya bu kavme mahsus olarak irtidâddan tevbe eden kimsenin katlini gerektirmişti. (Tefsir-i Kebir Mefâtihu’l-Gayb'den)
* Hz. Musa, buzağıya tapmayanlara, ona tapanları öldürmelerini emretti. Onlar da öldürmeye başladılar. Ölenlerin sayısı yetmiş bin'e ulaştı. Bunun üzerine Hz. Musa ağlamaya başladı. Allah teala da onların tevbelerini kabil etti.
Âyet-i kerimede geçen ve "birbirinizi Öldürün" diye tercüme edüen ifadesi, Ebul Âliye, Ebu Abdurrahman, Said b. Cübeyr, Müca-hid, Abdullah b. Abbas, Süddi, Zühri, Katade, Ubeyd b. Umeyr, İbn-i İshak ve İbn-i Zeyd tarafından bu şekilde izah edilmiştir.
İkri-me, Abdullah b. Abbasın bu âyetin izahında şunları söylediğini rivayet etmiştir: Musa, kavmine, rabbinin, birbirlerini öldürmelerine dair emrini bildirmiştir. Bunun üzerine buzağıya tapanlar saklanmışlar ve bulundukları yerlerde oturup kalmışlardır. Buzağıya tapmayanlar ise hançerleri ellerine alıp diğerlerini öldürmek istemişlerdir. Tam o sırada kendilerini şiddetli bir karanlık kaplamış onlar da karanlıkta birbirlerini öldürmeye girişmişlerdir. Karanlık kalktığında yetmiş bin kişinin öldüğü görülmüştür. Bu olay, öldüren için de, öldürülen için de bir tevbe idi.
Said b. Cübeyr ve Mücahid ise şöyle demişlerdir: "İnsanlar birbirlerine karşı hançerleri çekmişler ve birbirlerini öldürüyorlardı. Akrabası olsun olmasın kimse kimseye acımıyordu. Nihayet Hz. Musa elbiseseini ters çevirdi. Bunun üzerine ellerinde bulunan hançerleri bıraktılar. Yetmiş bin kişinin öldüğü görüldü. Allah teala Hz. Musaya: "Bu kadarıyla yetindim" diye vahyetti. (TABERİ Tefsiri)
* ''Tefsircileri ekseriyetine göre bu ayetteki öldürmeden geçen maksat gerçek öldürmedir; intihardır. bazı zatlara göre mecazi mana bir kendini öldürmedir bu:Nefsi ıslah etmek ve onu kötü temayyüllerden arındırmak ve onu hayra yöneltmekten ibarettir. Fakat bu görüş asılsızdır. (Ömer Nasuhi Bilmen)
* Buzağıya tapma meselesi, Musa'nın kavmi içinde büyük bir bozulmaya ve karışıklığa sebep olmuş ve bu belanın temizlenmesi birtakım nefislerin ölmesini ve can kaybını gerektirmiştir. "nefislerinizi öldürün" ifadesi mefhum olarak üç mânâya gelebilir. Birincisi hakikat anlamı ki, herkesin kendi kendini öldürmesidir, yani intihar etmesidir. Lakin böyle olsa idi muhatap olarak kavim kalmaz veya ancak asîler kalırdı. Şu halde kastedilen mânâ bu değildir. İkincisi, işin geleneksel gerçeğidir ki, esasen kardeş olan bir kavmin fertleri, haydi bakalım şimdi birbirinizi öldürünüz, demektir. Çoğunlukla tefsirciler bu mânâyı gözetmişlerdir. (Elmalılı Tefsiri)
*"Hani Musa kavmine dedi ki; "Ey kavmim, sizler buzağıyı ilâh edinmekle kendinize zulmettiniz. Gelin, yaratıcınıza tevbe edin ve nefislerinizi öldürün. Yaratıcınız katında bu sizin için hayırlıdır."
"Nefislerinizi öldürün". Yani içinizdeki itaatkârlar, asileri öldürsün. Bunu yapan, hem asiyi ve hem de kendini arındırmış olur. Bu ağır kefaret ile ilgili rivayetler, olayı böyle anlatır. Gerçekten ağır ve uygulaması son derece zor bir yükümlülük. Kardeşin kardeşi öldürmesi... İnsanın gönüllü olarak kendi kendini öldürmesi gibi birşey. Fakat bu kefaret biçimi her türlü kötülüğe balıklama dalan, hiçbir yasaktan kaçınmayan sözkonusu sefil ve perişan karakter için gerekli bir uslandırma, yola getirme metodu oluyor. Eğer onlar yasaktan kaçınsalardı, peygamberleri gözlerden kaybolunca buzağıya tapmazlardı. Madem ki, sözle kötülükten el çekmiyorlardı, zor kullanılarak kötülükten alıkonsunlar, uslanmalarını sağlayarak bu yolla kendilerine yararlı olacak sözkonusu ağır fidyeyi ödesinlerdi. (Fizilal'il-Ku'ran'dan)
*''.....Buzağıya tapmamış olanlar, tapmış olanları öldürsün'' (Abdurrahman İbnü'l-Cezvi VE Damığani)
*''....Nefsinizi yenin'' H. B Çantay/A. Gölpınarlı
''Besari'ul-Kuran'da'' Bu olayın tasviri-ki yukarıda da vardır-çok anlaşılır bir betimlemeye tabi tutulmuştur. Buraya kadar okuma sabrı geçen arkadaşlara tekrar o sahneyi anımsatmak-KONUNUN NE OLDUĞUNU TEKRAR-gözler önüne sermek isterim. Zira tartışma, teorik, retorik bir tartışma değil; bir Mukatelenin tasviridir:
Buzağıya tapınmayanlar ellerine kılıçlarını alıp ayağa kalktılar. Üzerlerine şiddetli bir karanlık çöktü. Onların aralarına dalmışlar ve önlerine gelen herkesi öldürüyorlardı. Babaları, anaları, kardeşleri, çocukları kim olursa olsun önlerine gelen herkesi öldürüyorlardı. Sonra Hz. Mûsâ işaret etti ve bıraktılar. Bu hadîsede ölenlerin sayısı yetmiş bini bulmuştu. Böylece ölenlerin de öldürenlerin de tevbeleri kabul ediliyordu.
Bir gruba ölüm cezası, öbür gruba da kardeşlerini öldürme azabı tattırılmıştı. Çünkü berikiler de onları bu işten vazgeçirme konusunda zaaf göstermişlerdi. Ölmek kadar öldürmek de zordur. Her iki grup da böylece cezalarını çekmiş oldular.
Birileri ölümü tadıyordu, ama berikiler de kendi kardeşlerini, kendi babalarını öldürme azabıyla karşı karşıya kalıyorlardı. Böylece her iki gruba da bu azap tattırılarak affa mazhar olma imkânı lütfedilmiştir. (BESARİÜL KU'RANdan)
Buradaki mantık silsilesi-böyle bir şeyden söz ödülebildiği ölçüde- DEHŞET VERİCİDİR. Kainatın efendisi Bak-i Zülcelal kendi yarattığı garib kullarına onları cennetlerine kabul edebilmek için:''Şimdi hepiniz uslu çocuk olun ve bu dünyadaki hayatlarınıza (kardeş kardeşi, ana-oğlu, oğlu-ebeveynlerini öldürmek suretiyle) bir son verin bakayım'' diyor. Ve bir kaç saat içinde 70 000 kişi katlediliyor. Bu zavallıların doğdukları anda alınlarına Rızıklarını, Ecellerini, Amellerini vb sanki O yazdırmadı. Bu gariblerin kafatasının içine 1,3 kg kadar bir ağırlığa sahip olan gri hücreleri (bu hücreleri performansını ve randımanını, sınırlarını, zaaflarını) sanki O yerleştirtmedi. Bu gariblerin TAMAMININ gerek dünya gerek ahiret hayatındaki her saniyesini Ümmü'l-Kitab olan Levh-i Mahfuz'da kayıt altına sanki O aldırmadı. Sayın osman ''Teşekküre değmez mi'' diyor. Sahnelenen bir ortaoyunudur. Minik, insan denen patetik kukla bin yıllardır Zaaflarına ve Nefsine yenik düşmekten bitab düşmüştür. Ama bu absürdlüğü izleyip katıla katıla gülmekten bıkmayan birileri bu 2 perdeli (dünya/ahiret) grotesque oyunu aynı iştahla seyir etmekten bıkmamıştır. Aynı Kavim içinde 70 000 can (Birbiriyle direkt birinci dereceden kan bağı olan İnsanların) nasıl ana-katili, nasıl evlad katili olabileceğini de sanırım betimlemiş olduk
Hamiş (1): Yaşar Nuri ve Edip Yüksel'in İlim dışı olduğunu düşündüğüm tefsirleri ortadadır. Buraya koymadım. İsteyen gider okur. Aynı şekilde yine -naçiz kanaatimce- berbat bir tefsir olan Mevdudi'nin 'Tefhim'ul-Kuran' Tefsirinden de hiç bahsetmedim (Belkide Mevdudi'nin Tefsiri çok iyidir, ama bu maddenin Şerhi acınası idi).. Okuduğum ama şu anda adını anımsamadığım bir iki Eyyamcı Müffesir dışında Konuyu ciddiyetle ve vicdanla ele alanların: a-) ya tefsirlerine yer verdim b-) ya da 19 maddelik kaynakça da Kitablarına işaret ettim.
Hamiş (2): Cemel olayını bilenler; Ridde olaylarında ateş çukurları açılıp Mürtedlerin NASIL DİRİ DİRİ yakıldıklarını bilenler; Benü Mustalık Kıyımını bilenler bu tip Mukatelelere karşı şerbetli olduklarından bu ve benzeri Vahiy hükümlerinin (Bakara 54 gibi) onları şaşırtması zor olacaktır. Ama bu konulara o kadar vakıf olmayanlar eminim farklı bir tepki ortaya koyacaklar.
Hamiş (3): Burada zikredilmediği halde Tefsir olarak Bakara 54'ü bu yazıdaki C İ H E T T E Şerh eden diğer Kaynakları da vermemiş olmayalım:
1-) Fahruddin Razi, e't-Tefsiru'l-Kebr, 3/81-82
2-) Zemahşeri, Keşşaf 1/69
3-) Kazi Beyzavi, 1/81
4-) İbn Kesir, 1/161-162
5-) Celaleyn, 1/8
6-)e'n-Nesefi, Tefsiru'n-Nesefi; 1/48-49
7-)Meraği; 1/120
8-)Kurtubi; 1/342-343
9-)Muhammed Reşid Rıza; Tefsir'l-Menar; 1/319-320
10-) Alusi, 1/216
11-)Ebu's-Suud; Tefsiru Ebi's-Suud (İrşadu'l-akli's-Selim İla Mezaya-l Kuran-il-Kerim) 1/81-82
12-)Hazin 1/48
13-)Tantavi, el Cevahir fi tefsiri'l-Kuran; 1/72-73
14-) İsmail Hakkı; Ruhu'l-Beyan 1/93-94
15-) Ebu't-Tayyib Sıddik 1/111
16-) Ali e's-Sabuni Safve't-Tefasir, 1/58
17-)Mehmet Vehbi 1/128-129
18-) Ayıntabi Mehmet Efendi Tefsir-i Tibyan, 1/39-40
19-) Ferah Efendi, Tefsir-i Mevakıb, 30-31
Hamiş (4): Ku'ranı Kuranla kendisi tefsir eden ve Müffesirlerin aynı noktada birleşemediklerini ve hepsinin kafasına göre Tefsir yaptıklarını, çoğunu (şöhretlilerini de) yerden yere vurarak defalarca ifade edenler var. BU ÇİRKİN PEŞİN-HÜKÜM BU KONU ÇERÇEVESİNDE en azından- ayakta güçlü bir argüman olarak durma yeteneğini kaybetmiştir. Esbab-ı Nüzulde ve Tefsir'de yaşanan fikir ayrılıklarının birer Renk ve Emek olduğu gerçeğini hatırda tutarak - sanırım bu işlerle meşgul olanlar, severek okuyan dostlar; yine eskiden olduğu gibi Tefsir'i Temel Kaynaklardan karşılatırmalı olarak alma geleneğinden ayrılmayacaklardır Yoksa geçmişi karalamak, bu ilimlere başkoyanları yerden yere (bazeninsafsızca) vurmak; (onların elinde günümüz teknolojisi olsaydı daha iyisini yaparlardı gibi içerik olarak bomboş argümanlarla gelmek) çok zarif bir yaklaşım olmasa gerek. Mahmut Ebu Reyye'nin eteğine sarılanlardan özellikle hiç hazetmediğimi de eklemek isterim
__________________ İçin temiz olmadıktan sonra
Hacı hoca olmuşsun kaç para
Hırka tespih post seccade güzel
Ama Tanrı kanarmı bunlara..
Ömer Hayyam
|
Yukarı dön |
|
|
Sinan_25 Ozel Grup
Katılma Tarihi: 24 eylul 2005 Yer: Almanya Gönderilenler: 333
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Selam.
Senin ortaya attigin görüs Kur'an-in ilkeleri ile bagdasmaz. Eger buradan yola cikarak Kur'an-in kendi icinde celistigini lanse etmek istiyorsan, ki kac basliktan beri ne niyette oldugun belli, nafile.
Birincisi, gercek anlamiyla yorumlansa bile "böyle yapmaniz sizin icin daha hayirli" gibi bir söylem izlemez. Bir birlerini öldüreceklerde bu hayirdan ölenler nasil nasiplenecek? Puta tapip tövbe etmeyip ve kan bagindan olan insan tarafindan bu insan katledilecek, sonra bu ölen kisi hayra erecek? Bunu hangi mantik kabul eder?
Ikincisi, sirf Puta taptilar diye ölüm emri hak olsaydi Hz. Ibrahim kendi kavmini katletmeliydi, kendi babasini öldürmesi icin emir verilirdi. Örnekler bununlada sinirli degil.
Ücüncüsü, yine gercek anlamda ele alinsa, "haydi bakalim birbirinizi öldürün" emri gercek anlamda olamaz, kardes kardesi nasil öldürebilir ki? Ben buradan, "sizin yaptiklariniz iste buna denktir/bedeldir, kendinizi/birbirinizi yerin, hakli cikartamazsiniz" olarak anliyorum.
Örnek: Bir baba evlatlari icin, bes parmagin beside birdir der. Ama buna ragmen baba, evlatlardan birini ayirt ederse(üvey evlat muamelesi), diyebiliriz ki "haydi parmaginin birini kes!" derim. Nasil keserim diyecek, nasilki kendi evladina üveylik muamelesi yaptin, parmaginida kes at.
Yani nasil ki bu adam parmagini kesmeyecekse, kendini hakli cikartmayada hakki yok. Kendi evladina muamelesi, parmagininin birini kesmekle esdegerdir.
Dahasi, yine ayni Ayetin devaminda Allah'in tövbeleri kabul etmesi sözkonusu. Siz ne anliyorsunuz? Tövbe etmeyenler öldürüldü, Tövbe edenler af edildi, olabilir mi? Hem böyle yapmaniz sizin icin daha hayirlidir, hem Allah tövbeleri kabul edendir denecek, hemde öncesinde bir birilerini öldürmeleri emredilecek?
Ben bu görüsü kabul etmiyorum.
Ayette bir birinizi öldürün emri gercek anlamiyla yorumlansa bile sonuc bakimindan bu icraati gercek anlamda istemiyor/gerektirmiyor. Tepkisel ve tesvik edici bir metod'tur. Yaptiklariniz birbirinizi öldürürcesine denktir, egolarinizi temize cikartmayin gibi manalar verebiliyorum. Ayrica bir birinize sahip cikamadiniz, sapkinliginiz kardesi kardesten ayirdi(birbirinizi öldürdünüz), gibi anlamlar yüklemekte bence mümkün.
Diger Arkadaslar bu konuda ne düsünüyor?
Saygi ile
Sinan.
|
Yukarı dön |
|
|
radyoman Uzman Uye
Katılma Tarihi: 09 mart 2005 Yer: Antigua And Barbuda Gönderilenler: 362
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Mutezile Yazdı:
Sevgili Alperen kardeşim,
Bakara Suresi 54 ayet'i hakkında yaptığım karınca kararınca araştırmayı ve içine harmanladığım kendi yorumumu derin görüşlerinize arzederim:
BAKARA 54:''Fektul-ü Enfüseküm--(Li yaktül ba'daküm ba'dan)''
Rağıb el-İsfehânî; ''el-Müfredâtfî Garîbi'I-Kur'ân'dan'': Bu aytette geçen 'NEFS' kelimesine: Kişi anlamı veriyor;
Yine bu ayette geçen 'KATL' de mecaz anlamıyla değil: kendi gerçek anlamıyla=adam öldürmek anlamıyla açıklanı yor. Rağıb ayette yer alan:''fektulü enfüseküme de''; ''Li Yaktil Ba'daküm Ba'dan'' (Kimimiz; kiminizi öldürsün) anla mını yüklerken; Katl'e mecaz anlamınında kullananların da olduğunu ekliyor. ...................... |
|
|
Mutezille Ragib El Istefanin yada Ibni El Zartonun yada Ibn-i El Zortonun dedigine bakacagiz yoksa Allah ne demi ona mi bakacagiz. Burda hadisler gecerli degil. Onda anlastik. Simdi Ibn-i Al Zortonun yada Ib-ni El Zirtonun dedigi eger Kuran uymuyorsa oda gecersizidir. Simdi Burdaki Nefsin oldurulmesi mi yoksa sahsin oldurulmesi mi Kurana bakmaiz gerek.
ق ت ل - q-t-l K-t-l
QTL kokunden ureteilen kelimler Kuranda 169 ayetde gecer. QATAL oldurme, arapca QATALA kelimesi ise utandirmak anlaminada gelir.
NEFIS is ن ف س - n-f-s
kokunden gelir ve Kuranda 299 ayet n-f-s Kokunden turetilen kelimler vardir. Bu ayetde gecen nefsin oldurulmesi dir.
(BAKARA suresi 54. ayet) (Resmi:2/İniş:92/Alfabetik:11)
واذ قال موسي لقومه ياقوم انكم ظلمتم انفسكم باتخاذكم العجل فتوبوا الي بارئكم فاقتلوا انفسكم ذلكم خير لكم عند بارئكم فتاب عليكم انه هو التواب الرحيم
Okunuş |
Ve iz kale musa li kavmihi ya kavmi inneküm zalemtüm enfüseküm bittihazikümül icle fe tubu ila bariiküm faktülu enfüseküm, zaliküm hayrul leküm inde bariiküm, fe tabe aleyküm, innehu hüvet tevvabür rahiym |
Diyanet Açıklamalı |
Musa kavmine demişti ki: Ey kavmim! Şüphesiz siz, buzağıyı (tanrı) edinmekle kendinize kötülük ettiniz. Onun için Yaradanınıza tevbe edin de nefislerinizi (kötü duygularınızı) öldürün. Öyle yapmanız Yaratıcınızın katında sizin için daha iyidir. Böylece Allah tevbenizi kabul etmiş olur. Çünkü acıyıp tevbeleri kabul eden ancak O'dur. |
Diyanet Vakfı |
Musa kavmine demişti ki: Ey kavmim! Şüphesiz siz, buzağıyı (tanrı) edinmekle kendinize kötülük ettiniz. Onun için Yaradanınıza tevbe edin de nefislerinizi (kötü duygularınızı) öldürün. Öyle yapmanız Yaratıcınızın katında sizin için daha iyidir. Böylece Allah tevbenizi kabul etmiş olur. Çünkü acıyıp tevbeleri kabul eden ancak O'dur. |
Elmalılı Orijinal |
Ve bir vakit Musa kavmine dedi ki: «Ey kavmim cidden siz o danaya tutulmanızla kendinize zulmettiniz gelin bârinize dönün, tevbe edin de nefislerinizi öldürün, böyle yapmanız bâriniz yanında sizin için hayırlıdır» bu suretle tevbenizi kabul buyurdu. Filhakika o, öyle tevvab öyle rahîmdir |
Simdi birde Nefs Kelimesini gectigi ayetler bakalim.
(BAKARA suresi 9. ayet)
Okunuş |
Yühadiunellahe vellezine amenu, ve ma yahdeune illa enfüsehüm ve ma yeş'urun |
Diyanet Vakfı |
Onlar (kendi akıllarınca) güya Allah'ı ve müminleri aldatırlar. Halbuki onlar ancak kendilerini aldatırlar ve bunun farkında değillerdir. |
Tefhimü-l Kuran |
(Sözde) Allah'ı ve iman edenleri aldatırlar. Oysa onlar, yalnızca kendilerini aldatmaktadırlar da şuurunda değildirler. |
(BAKARA suresi 44. ayet)
Okunuş |
E te'mürunen nase bil birri ve tensevne enfüseküm ve entüm tetlunel kitab, e fe la ta'kilun |
Diyanet Vakfı |
(Ey bilginler!) Sizler Kitab'ı (Tevrat'ı) okuduğunuz (gerçekleri bildiğiniz) halde, insanlara iyiliği emredip kendinizi unutuyor musunuz? Aklınızı kullanmıyor musunuz? |
Tefhimü-l Kuran |
Siz, insanlara iyiliği emrediyorken, kendinizi mi unutuyorsunuz? Oysa siz kitabı okumaktasınız. Yine de akıllanmayacak mısınız? |
(BAKARA suresi 48. ayet)
Okunuş |
Vetteku yevmel la teczi nefsün an nefsin şey'ev ve la yukbelü minha şefaatüv ve la yü'hazü minha adlüv ve la hüm yünsarun |
Diyanet Vakfı |
Öyle bir günden korkun ki, o günde hiç kimse başkası için herhangi bir ödemede bulunamaz; hiç kimseden (Allah izin vermedikçe) şefaat kabul olunmaz, fidye alınmaz; onlara asla yardım da yapılmaz. |
Tefhimü-l Kuran |
Ve hiç kimsenin, hiç kimse adına bir şey ödeyemeyeceği, hiç kimseden bir şefaatin kabul edilmeyeceği ve hiç kimseden bir fidye alınmayacağı ve yardım görülmeyeceği günden korkup-sakının. |
(BAKARA suresi 54. ayet)
Okunuş |
Ve iz kale musa li kavmihi ya kavmi inneküm zalemtüm enfüseküm bittihazikümül icle fe tubu ila bariiküm faktülu enfüseküm, zaliküm hayrul leküm inde bariiküm, fe tabe aleyküm, innehu hüvet tevvabür rahiym |
Diyanet Vakfı |
Musa kavmine demişti ki: Ey kavmim! Şüphesiz siz, buzağıyı (tanrı) edinmekle kendinize kötülük ettiniz. Onun için Yaradanınıza tevbe edin de nefislerinizi (kötü duygularınızı) öldürün. Öyle yapmanız Yaratıcınızın katında sizin için daha iyidir. Böylece Allah tevbenizi kabul etmiş olur. Çünkü acıyıp tevbeleri kabul eden ancak O'dur. |
Tefhimü-l Kuran |
Musa, kavmine dedi: «Ey kavmim, gerçekten siz, buzağıyı (tanrı) edinmekle kendinize zulmettiniz. Hemen, kusursuzca yaratan (gerçek ilah) ınıza tevbe edip nefislerinizi öldürün: bu, yaratıcınız katında sizin için daha hayırlıdır.» Bunun üzerine (Allah) tevbelerinizi kabul etti. Şüphesiz O tevbeleri kabul edendir, esirgeyendir. |
(BAKARA suresi 57. ayet)
Okunuş |
Ve zallelna aleykümül ğamame ve enzelna aleykümül menne ves selva, külu min tayyibati ma razaknaküm, ve ma zalemuna ve lakin kanu enfüsehüm yazlimun |
Diyanet Vakfı |
Ve sizi bulutla gölgeledik, size kudret helvası ve bıldırcın gönderdik ve «Verdiğimiz güzel nimetlerden yeyiniz» (dedik). Hakikatta onlar bize değil sadece kendilerine kötülük ediyorlardı. |
Tefhimü-l Kuran |
Bulutları üzerinize gölgelendirdik ve size kudret helvası ve bıldırcın indirdik. Size rızık olarak verdiklerimizin iyisinden yiyin (dedik) . Onlar bize zulmetmediler, ancak kendi nefislerine zulmettiler. |
(BAKARA suresi 72. ayet)
Okunuş |
Ve iz kateltüm nefsen feddara'tüm fiha, vallahü muhricüm ma küntüm tektümun |
Diyanet Vakfı |
Hani siz bir adam öldürmüştünüz de onun hakkında birbirinizle atışmıştınız. Halbuki Allah gizlemekte olduğunuzu ortaya çıkaracaktır. |
Tefhimü-l Kuran |
Hani siz bir kişiyi öldürmüştünüz de bu konuda birbirinize düşmüştünüz. Oysa Allah, sizin gizlediklerinizi açığa çıkaracaktı. |
(BAKARA suresi 84. ayet)
Okunuş |
Ve iz ehazna misakaküm la tesfikune dimaeküm ve la tuhricune enfüseküm min diyariküm sümme akrartüm ve entüm teşhedun |
Diyanet Vakfı |
(Ey İsrailoğulları!) Birbirinizin kanını dökmeyeceğinize, birbirinizi yurtlarınızdan çıkarmayacağınıza dair sizden söz almıştık. Her şeyi görerek sonunda bunları kabul etmiştiniz. |
Tefhimü-l Kuran |
Hani sizden «Birbirinizin kanını dökmeyin, birbirinizi yurtlarınızdan çıkarmayın» diye kesin söz almıştık. Sonra sizler bunu onaylamıştınız, hâlâ da (buna) şahitlik etmektesiniz. |
(BAKARA suresi 85. ayet)
Okunuş |
Sümme entüm haülai taktülune enfüseküm ve tuhricune ferikam minküm min diyarihim tezaherune aleyhim bil ismi vel udvan, ve iy ye'tuküm üsara tüfaduhüm ve hüve muharramün aleyküm ihracühüm, e fe tü'minune bi ba7dil kitabi ve tekfürune bi ba'd, fe ma cezaü mey yef'alü zalike minküm illa hizyün fil hayatid dünya, ve yevmel kiyameti yüraddune ila eşeddil azab, vemallahü bi ğafilin amma ta'melun |
Diyanet Vakfı |
Bu misakı kabul eden sizler, (verdiğiniz sözün tersine) birbirinizi öldürüyor, aranızdan bir zümreyi yurtlarından çıkarıyor, kötülük ve düşmanlıkta onlara karşı birleşiyorsunuz. Onları yurtlarından çıkarmak size haram olduğu halde (hem çıkarıyor hem de) size esirler olarak geldiklerinde fidye verip onları kurtarıyorsunuz. Yoksa siz Kitab'ın bir kısmına inanıp bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz? Sizden öyle davrananların cezası dünya hayatında ancak rüsvaylık; kıyamet gününde ise en şiddetli azaba itilmektir. Allah sizin yapmakta olduklarınızdan asla gafil değildir. |
Tefhimü-l Kuran |
Sonra (yine) siz, birbirinizi öldürüyor, bir bölümünüzü yurtlarından sürüp -çıkarıyor ve günah ve düşmanlıkla aleyhlerinde ittifaklar kuruyor ve size esir olarak geldiklerinde onlarla fidyeleşiyorsunuz. Oysa onları çıkarmanız, size haram kılınmıştı. Yoksa siz, Kitabın bir bölümüne inanıp da bir bölümünü inkâr mı ediyorsunuz? Artık sizden böyle yapanların cezası, dünya hayatında aşağılık olmaktan başka değildir; kıyamet gününde de azabın en şiddetli olanına uğratılacaklardır. Allah, yapmakta olduklarınızdan gafil değildir. |
(BAKARA suresi 87. ayet)
Okunuş |
Ve le kad ateyna musel kitabe ve kaffeyna mim ba'dihi bir rusüli ve ateyna iysebne meryemel beyyinati ve eyyednahü bi ruhil kudüs, e fe küllema caeküm rasulüm bima la tehva enfüsükümüstekbartüm, fe ferikan kezzebtüm ve ferikan taktülun |
Diyanet Vakfı |
Andolsun biz Musa'ya Kitab'ı verdik. Ondan sonra ardarda peygamberler gönderdik. Meryem oğlu İsa'ya da deliller verdik. Ve onu, Rûhu'l-Kudüs (Cebrail) ile destekledik. Ama ne zaman size bir peygamber nefislerinizin hoşlanmadığı bir şey getirdiyse büyüklük taslayarak kimini yalanladığınız kimini de öldürdüğünüz doğru değil mi! |
Tefhimü-l Kuran |
Andolsun, biz Musa'ya Kitap verdik ve ardından peşpeşe peygamberler gönderdik. Meryem oğlu İsa'ya da apaçık belgeler verdik ve onu Ruhu'l-Kudüs'le teyid ettik. Demek, size ne zaman bir peygamber nefsinizin hoşlanmayacağı bir şeyle gelse, büyüklük taslayarak bir kısmınız onu yalanlayacak, bir kısmınız da onu öldürecek misiniz? |
(BAKARA suresi 90. ayet)
Okunuş |
Bi'semeşterav bihi enfüsehüm ey yekfüru bi ma enzelellahü bağyen ey yünezzilellahü min fadlihi ala mey yeşaü min ibadih, fe bau bi ğadabin ala ğadab, ve lil kafirine azabüm mühin |
Diyanet Vakfı |
Allah'ın kullarından dilediğine peygamberlik ihsan etmesini kıskandıkları için Allah'ın indirdiğini (Kur'an'ı) inkâr ederek kendilerini harcamaları ne kötü bir şeydir! Böylece onlar, gazap üstüne gazaba uğradılar. Ayrıca kâfirler için alçaltıcı bir azap vardır. |
Tefhimü-l Kuran |
Allah'ın kularından, dilediğine kendi fazlından (peygamberliği) indirmesini 'kıskanarak ve hakka baş kaldırarak' Allah'ın indirdiklerini tanımamakla, nefislerini ne kötü şeye karşılık sattılar. Böylelikle gazab üstüne gazaba uğradılar. Kâfirler için alçaltıcı bir azab vardır. |
(BAKARA suresi 102. ayet)
Okunuş |
Vettebeu ma tetlüş şeyatiynü ala mülki süleyman, ve ma kefera süleymanü ve lakinneş şeyatiyne keferu yüallimunen nasas sihra ve ma ünzile alel melekeyni bi babile harute ve marut, ve ma yüallimani min ehadin hatta yekula innema nahnü fitnetün fe la tekfür, fe yeteallemune minhüma ma yüferrikune bihi beynel mer'i ve zevcih, ve ma hüm bi darrine bihi min ehadin illa bi iznillah, ve yeteallemune ma yedurruhüm ve la yenfeuhüm, ve le kad alimu le menişterahü ma lehu fil ahirati min halakiv ve le bi'se ma şerav bihi enfüsehüm, lev kanu la'lemun |
Diyanet Vakfı |
Süleyman'ın hükümranlığı hakkında onlar, şeytanların uydurup söylediklerine tâbi oldular. Halbuki Süleyman büyü yapıp kâfir olmadı. Lâkin şeytanlar kâfir oldular. Çünkü insanlara sihri ve Babil'de Hârut ile Mârut isimli iki meleğe indirileni öğretiyorlardı. Halbuki o iki melek, herkese: Biz ancak imtihan için gönderildik, sakın yanlış inanıp da kâfir olmayasınız, demeden hiç kimseye (sihir ilmini) öğretmezlerdi. Onlar, o iki melekden, karı ile koca arasını açacak şeyleri öğreniyorlardı. Oysa büyücüler, Allah'ın izni olmadan hiç kimseye zarar veremezler. Onlar, kendilerine fayda vereni değil de zarar vereni öğrenirler. Sihri satın alanların (ona inanıp para verenlerin) ahiretten nasibi olmadığını çok iyi bilmektedirler. Karşılığında kendilerini sattıkları şey ne kötüdür! Keşke bunu anlasalardı! |
Tefhimü-l Kuran |
Ve onlar, Süleyman'ın mülkü (nübüvvet) aleyhinde şeytanların uyduklarına uydular. Süleyman ise küfretmedi; ancak şeytanlar küfretti. Onlar, insanlara sihiri ve Babil'deki iki meleğe Harut'a ve Marut'a indirileni öğretiyorlardı. Oysa o ikisi: «Biz, yalnızca bir fitne (denemeden geçiren kimse) yiz, sakın küfretme» demedikçe hiç kimseye (bir şey) öğretmezlerdi. Fakat onlardan erkekle karısının arasını açan şeyi öğreniyorlardı. Oysa Allah'ın izni olmadıkça onunla hiç kimseye zarar veremezlerdi. Onlar ise, kendilerine zarar verecek ve yarar sağlamayacak şeyi öğreniyorlardı. Andolsun onlar, bunu satın alanın, ahiretten hiç bir payı olmadığını bildiler; kendi nefislerini karşılığında sattıkları şey ne kadar kötü; bir bilselerdi. |
(BAKARA suresi 109. ayet)
Okunuş |
Vedde kesirum min ehlil kitabi lev yerudduneküm mim ba'di imaniküm küffara, hasedem min indi enfüsihim mim ba'di ma tebeyyene lehümül hakk, fa'fu vasfehu hatta ye'tiyellahü bi emrih, innellahe ala külli şey'in kadir |
Diyanet Vakfı |
Ehl-i kitaptan çoğu, hakikat kendilerine apaçık belli olduktan sonra, sırf içlerindeki kıskançlıktan ötürü, sizi imanınızdan vazgeçirip küfre döndürmek istediler. Yine de siz, Allah onlar hakkındaki emrini getirinceye kadar affedip bağışlayın. Şüphesiz Allah her şeye kadirdir. |
Tefhimü-l Kuran |
Kitap Ehlinden çoğu, kendilerine gerçek (hak) apaçık belli olduktan sonra, nefislerini (kuşatan) kıskançlıktan dolayı, imanınızdan sonra sizi küfre döndürmek arzusunu duydular. Fakat, Allah'ın emri gelinceye kadar onları bırakın ve (onlara) ilişmeyin. Hiç şüphesiz Allah, her şeye güç yetirendir. |
(BAKARA suresi 110. ayet)
Okunuş |
Ve ekiymus salate ve atüz zekah, ve ma tükaddimu li enfüsiküm min hayrin teciduhü indellah, innellahe bi ma ta'melune besiyr |
Diyanet Vakfı |
Namazı kılın, zekâtı verin, önceden kendiniz için yaptığınız her iyiliği Allah'ın katında bulacaksınız. Şüphesiz Allah, yapmakta olduklarınızı noksansız görür. |
Tefhimü-l Kuran |
Dosdoğru namazı kılın, zekâtı verin; önceden kendiniz için hayır olarak neyi takdim ederseniz, onu Allah katında bulacaksınız. Hiç şüphesiz Allah, yapmakta olduklarınızı görendir. |
(BAKARA suresi 123. ayet)
Okunuş |
Vetteku yevmel la teczi nefsün an nefsin şey'ev ve la yukbelü minha adlüv ve la tenfeuha şefatüv ve la hüm yünsarun |
Diyanet Vakfı |
Ve bir günden sakının ki, o günde hiç kimse başkası namına bir şey ödeyemez, kimseden fidye kabul edilmez, hiç kimseye şefaat fayda vermez. Onlar hiçbir yardım da görmezler. |
Tefhimü-l Kuran |
Ve hiç kimsenin hiç kimse adına bir şey ödeyemeyeceği, hiç kimseden bir kurtuluş karşılığı (fidye) alınmayacağı ve hiç kimseden bir şefaatin kabul edilmeyeceği ve yardım görülmeyeceği bir günden korkun. |
(BAKARA suresi 130. ayet)
Okunuş |
Ve mey yerğabü ammileti ibrahime illa men sefihe nefseh, ve le kadistafeynahü fid dünya, ve innehu fil ahirati le minas salihiyn |
Diyanet Vakfı |
İbrahim'in dininden kendini bilmezlerden başka kim yüz çevirir? Andolsun ki, biz onu dünyada (elçi) seçtik, şüphesiz o ahirette de iyilerdendir. |
Tefhimü-l Kuran |
Kendi nefsini aşağılık kılandan başka, İbrahim'in dininden kim yüz çevirir? Andolsun, biz onu dünyada seçtik, gerçekten ahirette de o salihlerdendir. |
(BAKARA suresi 155. ayet)
Okunuş |
Ve le neblüvenneküm bi şey'im minel havfi vel cui ve naksim minel emvali vel enfüsi ves semerat, ve beşşiris sabirin |
Diyanet Vakfı |
Andolsun ki sizi biraz korku ve açlık; mallardan, canlardan ve ürünlerden biraz azaltma (fakirlik) ile deneriz. (Ey Peygamber!) Sabredenleri müjdele! |
Tefhimü-l Kuran |
Andolsun, biz sizi bir parça korku, açlık ve bir parça mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle imtihan edeceğiz. Sabır gösterenleri müjdele. |
(BAKARA suresi 187. ayet)
Okunuş |
Ühille leküm leyletes siyamir rafesü ila nisaiküm, hünne libasül leküm ve entüm libasül lehünn, alimellahü enneküm küntüm tahtaune enfüseküm fe tabe aleyküm ve afa anküm, fel anebaşiruhünne vevteğu ma ketebellahü leküm, ve külu veşrabu hatta yetebeyyene lekümül hüytul ebyadu minel haytil esvedi minel fecri sümme etimmüs siyame ilel leyl, ve la tübaşiruhünne ve entüm akifune fil mesacid, tilke hududüllahi fe la takrabuha, kezalike yübeyyinüllahü ayatihi lin nasi leallehüm yettekun |
Diyanet Vakfı |
Oruç gecesinde kadınlarınıza yaklaşmak size helâl kılındı. Onlar sizin için birer elbise, siz de onlar için birer elbisesiniz. Allah sizin kendinize kötülük ettiğinizi bildi ve tevbenizi kabul edip sizi bağışladı. Artık (ramazan gecelerinde) onlara yaklaşın ve Allah'ın sizin için takdir ettiklerini isteyin. Sabahın beyaz ipliği (aydınlığı), siyah ipliğinden (karanlığından) ayırt edilinceye kadar yeyin, için, sonra akşama kadar orucu tamamlayın. Mescitlerde ibadete çekilmiş olduğunuz zamanlarda kadınlarla birleşmeyin. Bunlar Allah'ın koyduğu sınırlardır. Sakın bu sınırlara yaklaşmayın. İşte böylece Allah âyetlerini insanlara açıklar. Umulur ki korunurlar. |
Tefhimü-l Kuran |
Oruç gecesinde kadınlarınıza yaklaşmak size helal kılındı. Onlar, sizin örtüleriniz, siz de onlara örtüsüsünüz. Allah, gerçekten sizin, nefislerinize ihanet etmekte olduğunuzu bildi, tevbenizi kabul etti ve sizi bağışladı. Artık onlara yaklaşın ve Allah'ın sizin için yazdıklarını dileyin. Fecir vakti, sizce beyaz iplik siyah iplikten ayırd edilinceye kadar yiyin, için, sonra geceye kadar orucu tamamlayın. Mescidlerde itikafta olduğunuz zamanlarda da onlara (kadınlarınıza) yaklaşmayın. Bunlar, Allah'ın sınırlarıdır, (sakın) onlara yanaşmayın. İşte Allah, insanlara ayetlerini böylece açıklar; umulur ki sakınırlar. |
(BAKARA suresi 207. ayet)
Okunuş |
Ve minen nasi mey yeşri nefsehübtiğae merdatillah, vallahü raufüm bil ibad |
Diyanet Vakfı |
İnsanlardan öyleleri de var ki, Allah'ın rızasını almak için kendini feda eder. Allah da kullarına şefkatlidir. |
Tefhimü-l Kuran |
İnsanlardan öylesi de vardır ki, Allah'ın rızasını ara(yıp kazan) mak amacıyla nefsini satın alır. Allah, kullarına karşı şefkatli olandır. |
(BAKARA suresi 223. ayet)
Okunuş |
Nisaüküm harsül lemü fe'tu harseküm enna şi'tüm ve kaddimu li enfüsiküm, vettekullahe va'lemu enneküm mülakuh, ve beşşiril mü'minin |
Diyanet Vakfı |
Kadınlarınız sizin için bir tarladır. Tarlanıza nasıl dilerseniz öyle varın. Kendiniz için önceden (uygun davranışlarla) hazırlık yapın. Allah'tan korkun, biliniz ki siz O'na kavuşacaksınız. (Yâ Muhammed!) müminleri müjdele! |
Tefhimü-l Kuran |
Kadınlarınız sizin tarlanızdır; tarlanıza dilediğiniz gibi varın. Kendiniz için (geleceğe hazırlık olarak güzel davranışlar) takdim edin. Allah'tan korkup-sakının ve bilin ki elbette O'na kavuşucusunuz. İman edenlere müjde ver. |
(BAKARA suresi 228. ayet)
Okunuş |
Vel mütallekatü yeterabbasne bi enfüsihinne selasete kuru', ve la yehillü lehünne ey yektmne ma halekallahü fi erhamihinne in künne yü'minne billahi vel yevmil ahir, ve büuletühünne ehakku bi raddihinne fi zalike in eradu islaha, ve lehünne mislüllezi aleyhinne bil ma7rufi ve lir ricali aleyhinne deraceh, vallahü azizün hakim |
Diyanet Vakfı |
Boşanmış kadınlar, kendi başlarına (evlenmeden) üç ay hali (hayız veya temizlik müddeti) beklerler. Eğer onlar Allah'a ve ahiret gününe gerçekten inanmışlarsa, rahimlerinde Allah'ın yarattığını gizlemeleri kendilerine helâl olmaz. Eğer kocalar barışmak isterlerse, bu durumda boşadıkları kadınları geri almaya daha fazla hak sahibidirler. Kadınların da ödevlerine denk belli hakları vardır. Ancak erkekler, kadınlara göre bir derece üstünlüğe sahiptirler. Allah azîzdir, hakîmdir. |
Tefhimü-l Kuran |
Boşanmış kadınlar kendi kendilerine üç 'hayız ve temizlenme süresi' beklerler. Eğer Allah'a ve ahiret gününe inanıyorlarsa Allah'ın rahimlerinde yarattığını saklamaları onlara helal olmaz. Kocaları, bu süre içinde barışmak isterlerse, onları geri almada (herkesten) daha çok hak sahibidirler. Onların lehine de, aleyhlerindeki maruf hakka denk bir hak vardır. Yalnız erkekler için onlar üzerinde bir derece (farkı) var. Allah Aziz olandır. Hakim olandır. |
(BAKARA suresi 231. ayet)
Okunuş |
Ve iza tallaktümün nisae fe belağne ecelehünne fe emsikuhünne bi ma'rufin ev serrihuhünne bi ma'rufiv ve la tümsikuhünne diraran li ta'tedu, ve mey yef'al zalike fe kad zaleme nefseh, ve la tettehizu ayatillahi hüzüvev vezküru ni'metellahi aleyküm ve ma enzele aleyküm minel kitabi vel hikmeti yeizuküm bih, vettekullahe va'lemu ennellahe bi külli şey'in aliym |
Diyanet Vakfı |
Kadınları boşadığınız ve onlar da bekleme müddetlerini bitirdikleri vakit ya onları iyilikle tutun yahut iyilikle bırakın. Fakat haksızlık ederek ve zarar vermek için onları nikâh altında tutmayın. Kim bunu yaparsa muhakkak kendine kötülük etmiş olur. Allah'ın âyetlerini eğlenceye almayın. Allah'ın sizin üzerinizdeki nimetini, (size verdiği hidayeti), size öğüt vermek üzere indirdiği Kitab'ı ve hikmeti hatırlayın. Allah'tan korkun. Bilesiniz ki Allah, her şeyi bilir. |
Tefhimü-l Kuran |
Kadınları boşadığınızda, bekleme sürelerini tamamlamışlarsa, onları ya güzellikle tutun ya da güzellikle bırakın. Fakat haklarını ihlal edip zarar vermek için onları (yanınızda) tutmayın. Kim böyle yaparsa artık o, kendi nefsine zulmetmiş olur. Allah'ın ayetlerini oyun (konusu) edinmeyin ve Allah'ın size verdiği nimeti ve size öğüt olsun diye size indirdiği Kitab'ı ve hikmeti anın. Allah'tan da korkup-sakının ve bilin ki, Allah her şeyi bilendir. |
(BAKARA suresi 233. ayet)
Okunuş |
Vel validatü yürdi'ne evladehünne havleyni kamileyni li men erade ey yütimmer radaah, ve alel mevludi lehu rizkuhünne ve kisvetühünne bil ma'ruf, la tükellefü nefsün illa vüs'aha, la tüdarra validetüm bi velediha ve la mevludül lehu bi veledihi ve alel varisi mislü zalik, fe in erada fisalen an teradim minhüma ve teşavürin fe la cünaha aleyhima , ve in eradtüm en testerdiu evladeküm fe la cünaha aleyküm iza sellemtüm ma ateytüm bih ma'ruf, vettekullahe va'lemu ennellahe bi ma ta'melune basiyr |
Diyanet Vakfı |
Emzirmeyi tamamlatmak isteyen (baba) için, anneler çocuklarını iki tam yıl emzirirler. Onların örfe uygun olarak beslenmesi ve giyimi baba tarafına aittir. Bir insan ancak gücü yettiğinden sorumlu tutulur. Hiçbir anne, çocuğu sebebiyle, hiçbir baba da çocuğu yüzünden zarara uğratılmamalıdır. Onun benzeri (nafaka temini) vâris üzerine de gerekir. Eğer ana ve baba birbiriyle görüşerek ve karşılıklı anlaşarak çocuğu memeden kesmek isterlerse, kendilerine günah yoktur. Çocuklarınızı (süt anne tutup) emzirtmek istediğiniz takdirde, süt anneye vermekte olduğunuzu iyilikle teslim etmeniz şartıyla, üzerinize günah yoktur. Allah'tan korkun. Bilin ki Allah, yapmakta olduklarınızı görür. |
Tefhimü-l Kuran |
Emzirmeyi tamamlamak isteyenler için anneler çocuklarını iki tam yıl emzirirler. Onların (annelerin) yiyeceği, giyeceği bilinen (örf) e uygun olarak, çocuk kendisinin olana (babaya) aittir. Kimseye güç yetireceğinin dışında (yük ve sorumluluk) teklif edilmez. Anne, çocuğu, çocuk kendisinin olan baba da, çocuğu dolayısıyla zarara uğratılmasın; mirasçı üzerindeki (sorumluluk ve görev) de bunun gibidir. Eğer (anne ve baba) aralarında rıza ile ve danışarak (çocuğu iki yıl tamamlanmadan) sütten ayırmayı isterlerse, ikisi için de bir güçlük yoktur. Ve eğer çocuklarınızı (bir süt anneye) emzirtmek isterseniz, örfe uygun vereceğinizi ödedikten sonra size bir sorumluluk yoktur. Allah'tan korkup-sakının ve bilin ki, Allah yapmakta olduklarınızı görendir. |
(BAKARA suresi 234. ayet)
Okunuş |
Vellezine yüteveffevne minküm ve yezerune ezvacey yeterabbasne bi enfüsihinne erbeate eşhüriv ve aşra, fe iza belağne ecelehünne fe la cünaha aleyküm fima fealne fi enfüsihinne bil ma'ruf, vallahü bi ma ta'melune habir |
Diyanet Vakfı |
Sizden ölenlerin, geride bıraktıkları eşleri, kendi başlarına (evlenmeden) dört ay on gün beklerler. Bekleme müddetlerini bitirdikleri vakit, kendileri hakkında yaptıkları meşru işlerde size bir günah yoktur. Allah yapmakta olduklarınızı bilir. |
Tefhimü-l Kuran |
İçinizden ölenlerin (geride) bıraktığı eşler, kendi kendilerine dört ay on (gün) beklerler. Bu bekleme süresi dolduğundan, artık onların kendi haklarında maruf (meşru) bir şekilde yaptıklarından dolayı size sorumluluk yoktur. Allah, işlediklerinizden haberi olandır. |
(BAKARA suresi 235. ayet)
Okunuş |
Ve la cünaha aleyküm fima arradtüm bihi min hitbetin nisai ev eknentüm fi enfüsiküm, alimellahü enneküm se tezkürunehünne ve lakil la tüvaidulünne sirran illa en tekulu kavlem ma'rufa, ve la ta'zimu ukdetem nikahi hatta yeblüğal kitabü eceleh, va'lemu ennellahe ya'lemü ma fi enfüsiküm fahzeruh, va'lemu ennellahe ğafurun halim |
Diyanet Vakfı |
(İddet beklemekte olan) kadınlarla evlenme hususundaki düşüncelerinizi üstü kapalı biçimde anlatmanızda veya onu içinizde gizli tutmanızda size günah yoktur. Allah bilir ki siz onları anacaksınız. Lâkin, meşru sözler söylemeniz müstesna, sakın onlara gizlice buluşma sözü vermeyin. Farz olan bekleme müddeti dolmadan, nikâh kıymaya kalkışmayın. Bilin ki Allah, gönlünüzdekileri bilir. Bu sebeple Allah'tan sakının. Şunu iyi bilin ki Allah gafûrdur, halîmdir. |
Tefhimü-l Kuran |
(İddeti bekleyen) Kadınları nikâhlamak istediğinizi (onlara) sezdirmenizde ya da böyle bir isteği gönlünüzde saklamanızda sizin için bir sakınca yoktur. Gerçekte Allah, sizin onları (kalbinizden geçirip) anacağınızı bilmiştir. Sakın bilinen (meşru) sözler dışında onlarla gizlice vaadleşmeyin; bekleme süresi tamamlanıncaya kadar nikâh bağını bağlamaya kesin karar vermeyin. Ve bilin ki, elbette Allah kalbinizden geçeni bilmektedir. Artık ondan kaçının. Ve bilin ki, şüphesiz Allah bağışlayandır, (kullara) yumuşak davranandır. |
(BAKARA suresi 240. ayet)
Okunuş |
Vellezine yüteveffevne minküm ve yezerune ezvaca, vesiyyetel li ezvacihim metaan ilel havli ğayra ihrac, fe in haracne fe la cünaha aleyküm fi ma fealne fi enfüsihinne mim ma'ruf, vallahü aziyzün hakiym |
Diyanet Vakfı |
Sizden ölüp de (dul) eşler bırakan kimseler, zevcelerinin, evlerinden çıkarılmadan, bir yıla kadar bıraktıkları maldan faydalanmaları hususunda (sağlıklarında) vasiyet etsinler. Eğer o kadınlar, (kendiliklerinden) çıkıp giderlerse, kendileri hakkında yaptıkları meşru şeylerden size bir günah yoktur. Allah azîzdir, hakîmdir. |
Tefhimü-l Kuran |
İçinizde ölüp de (geride) eşler bırakmakta olanlar, (evlerinden) çıkarılmaksızın, senesine kadar yararlanmaları için eşlerine vasiyet (bıraksınlar) . Ama onlar, (kendiliklerinden) çıkarlarsa, artık onların maruf (meşru) olarak kendileri için yaptıklarından dolayı size sorumluluk yoktur. Allah güçlü ve üstün olandır. Hüküm ve hikmet sahibidir. |
(BAKARA suresi 265. ayet)
Okunuş |
Ve meselüllezine yünfikune emvalehümüb tiğae merdatillahi ve tesbitem min enfüsihim ke meseli cennetim bi rabvetin esabeha vabilün fe atet üküleha di'feyn, fe il lem yüsibha vabilün fe tall, vallahü bima ta'melune basiyr |
Diyanet Vakfı |
Allah'ın rızasını kazanmak ve ruhlarındaki cömertliği kuvvetlendirmek için mallarını hayra sarfedenlerin durumu, bir tepede kurulmuş güzel bir bahçeye benzer ki, üzerine bol yağmur yağmış da iki kat ürün vermiştir. Bol yağmur yağmasa bile bir çisinti düşer (de yine ürün verir). Allah, yaptıklarınızı görmektedir. |
Tefhimü-l Kuran |
Yalnızca Allah'ın rızasını istemek ve kendilerinde olanı kökleştirip-güçlendirmek için mallarını infak edenlerin örneği, yüksekçe bir tepede bulunan, sağnak yağmur aldığında ürünlerini iki kat veren bir bahçenin örneğine benzer ki ona sağnak yağmur isabet etmese de bir çisintisi (vardır) . Allah, yapmakta olduklarınızı görendir. |
(BAKARA suresi 272. ayet)
Okunuş |
Leyse aleyke hüdahüm ve lakinnellahe yehdi mey yeşa', ve ma tünfiku min hayrin fe li enfüsiküm, ve ma tünfikune illebtiğae vechillah, ve ma tünfiku min hayriy yüveffe ilayküm ve entüm la tuzlemun |
Diyanet Vakfı |
(Ya Muhammed!) Onları doğru yola iletmek sana ait değildir. Lâkin Allah dilediğini doğru yola iletir. Hayır olarak harcadıklarınız kendi iyiliğiniz içindir. Yapacağınız hayırları ancak Allah'ın rızasını kazanmak için yapmalısınız. Hayır olarak verdiğiniz ne varsa, karşılığı size tam olarak verilir ve asla haksızlığa uğratılmazsınız. |
Tefhimü-l Kuran |
Onların hidayete ermesi, senin üzerinde (kesin bir yükümlülük) değildir. Ancak Allah, dilediğini hidayete erdirir. Hayır olarak her ne infak ederseniz, kendiniz içidir. Zaten siz, ancak Allah'ın hoşnutluğunu istemekten başka (bir amaçla) infak etmezsiniz. Hayırdan her ne infak ederseniz -haksızlığa (zulme) uğratılmaksızın- size eksiksizce ödenecektir. |
(BAKARA suresi 281. ayet)
Okunuş |
Vetteku yevmen türceune fihi ilellahi sümme tüveffa küllü nefsim ma kesebet vehüm la yuzlemun |
Diyanet Vakfı |
Allah'a döndürüleceğiniz, sonra da herkese hak ettiğinin eksiksiz verileceği ve kimsenin haksızlığa uğratılmayacağı bir günden sakının. |
Tefhimü-l Kuran |
Allah'a döneceğiniz günden korkun-sakının. Sonra herkese kazandığı eksiksizce ödenecek ve onlara haksızlık yapılmayacaktır. |
(BAKARA suresi 284. ayet)
Okunuş |
Lillahi ma fis semavati ve ma fil ard, ve in tübdu ma fi enfüsiküm ev tuhfuhü yühasibküm bihillah, fe yağfiru limey yeşaü ve yüazzibü mey yeşa', vallahü ala külli şey'in kadir |
Diyanet Vakfı |
Göklerde ve yerdekilerin hepsi Allah'ındır. İçinizdekileri açığa vursanız da gizleseniz de Allah ondan dolayı sizi hesaba çekecektir, sonra dilediğini affeder, dilediğine de azap eder. Allah her şeye kadirdir. |
Tefhimü-l Kuran |
Göklerde ve yerde ne varsa Allah'ındır. İçinizdekini açığa vursanız da, gizleseniz de, Allah sizi onunla sorguya çeker. Sonra dilediğini bağışlar, dilediğini azablandırır. Allah, her şeye güç yetirendir. |
(BAKARA suresi 286. ayet)
Okunuş |
La yükellifüllahü nefsen illa vüs'aha, leha ma kesebet ve aleyha mektesebet, rabbena la tüahizna in nesina ev ahta'na, rabbena ve la tahmil aleyna isran kema hameltehu alellezine min kablina, rabbena ve la tühammilna ma la takate lena bih, va'fü anna, vağfir lena, verhamna ente mevlane fensurna alel kavmil kafirin |
Diyanet Vakfı |
Allah her şahsı, ancak gücünün yettiği ölçüde mükellef kılar. Herkesin kazandığı (hayır) kendine, yapacağı (şer) de kendinedir. Rabbimiz! Unutursak veya hataya düşersek bizi sorumlu tutma. Ey Rabbimiz! Bizden öncekilere yüklediğin gibi bize de ağır bir yük yükleme. Ey Rabbimiz! Bize gücümüzün yetmediği işler de yükleme! Bizi affet! Bizi bağışla! Bize acı! Sen bizim mevlâmızsın. Kâfirler topluluğuna karşı bize yardım et! |
Tefhimü-l Kuran |
Allah, hiç kimseye güç yetireceğinden başkasını yüklemez. Kazandığı lehine, kazandırdıkları da aleyhinedir. «Rabbimiz, unuttuklarımızdan ya da yanıldıklarımızdan dolayı bizi sorumlu tutma. Rabbimiz, bizden öncekilere yüklediğin gibi bize de ağır yük yükleme. Rabbimiz, kendisine güç yetiremeyeceğimiz şeyi bize taşıtma. Bizi affet, bizi bağışla. Bizi esirge, Sen bizim mevlamızsın. Kâfirler topluluğuna karşı bize yardım et.» |
(ÂLİ IMRÂN suresi 25. ayet)
Okunuş |
Fe keyfe iza cema'nahüm li yevmil la raybe fihi ve vüffiyet küllü nefsim ma kesebet ve hüm la yüzlemun |
Diyanet Vakfı |
Fakat, onları gelmesinde şüphe edilmeyen bir gün için topladığımız ve hiçbir haksızlığa uğramaksızın herkese kazandığı şeyler tastamam ödendiği zaman halleri nice olur? |
Tefhimü-l Kuran |
Artık onları, kendisinden şüphe olmayan bir gün topladığımızda ve her bir nefse -kendileri haksızlığa uğratılmaksızın- kazandığı tam olarak ödendiğinde nasıl olacak? |
(ÂLİ IMRÂN suresi 28. ayet)
Okunuş |
La yettehizil mü'minunel kafirine evliyae min dunil mü'minin, ve mey yef'al zalike fe leyse minallahi fi şey'in illa en tetteku minhüm tükah, ve yühazzirukümüllahü nefseh, ve ilellahil masiyr |
Diyanet Vakfı |
Müminler, müminleri bırakıp da kâfirleri dost edinmesin. Kim bunu yaparsa, artık onun Allah nezdinde hiçbir değeri yoktur. Ancak kâfirlerden gelebilecek bir tehlikeden sakınmanız başkadır. Allah, kendisine karşı (gelmekten) sizi sakındırıyor. Dönüş yalnız Allah'adır. |
Tefhimü-l Kuran |
Mü'minler, mü'minleri bırakıp da kâfirleri veliler edinmesinler. Kim böyle yaparsa, Allah'tan hiç bir şey (yardım) yoktur. Ancak onlardan korunma gayesiyle sakınma(nız) başka. Allah, sizi kendisiyle sakındırır. Varış Allah'adır. |
(ÂLİ IMRÂN suresi 30. ayet)
Okunuş |
Yevme tecidü küllü nefsim ma amilet min hayrim muhdarav ve ma amilet min su', teveddü lev enne beyneha ve beynehu emedem beiyda, ve yühazzirukümüllahü nefseh, vallahü raufüm bil ibad |
Diyanet Vakfı |
Herkesin, iyilik olarak yaptıklarını da kötülük olarak yaptıklarını da karşısında hazır bulduğu günde (insan) isteyecek ki kötülükleri ile kendisi arasında uzun bir mesafe bulunsun. Allah, kendisine karşı (gelmekten) sizi sakındırıyor. Allah kullarına çok şefkatlidir. |
Tefhimü-l Kuran |
Her bir nefsin hayırdan yaptıklarını hazır bulduğu ve her ne kötülük işlediyse onunla kendisi arasında uzak bir mesafe olmasını istediği o günü (düşünün) . Allah, sizi kendisiyle sakındırır. Allah, kullarına karşı şefkatli olandır. |
(ÂLİ IMRÂN suresi 61. ayet)
Okunuş |
Fe me hacceke fihi mim ba'di ma caeke minel ilmi fe kul tealev ned'u ebnaena ve ebnaeküm ve nisaena ve nisaeküm ve enfüsena ve enfüseküm sümme nebtehil fe nec'al la'netellahi alel kazibin |
Diyanet Vakfı |
Sana bu ilim geldikten sonra seninle bu konuda çekişenlere de ki: Geliniz, sizler ve bizler de dahil olmak üzere, siz kendi çocuklarınızı biz de kendi çocuklarımızı, siz kendi kadınlarınızı, biz de kendi kadınlarımızı çağıralım, sonra da dua edelim de Allah'tan yalancılar üzerine lânet dileyelim. |
Tefhimü-l Kuran |
Artık sana gelen bunca ilimden sonra, onun hakkında seninle 'çekişip-tartışmalara girişirlerse' de ki: «Gelin, oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı, kendimizi ve kendinizi çağıralım; sonra karşılıklı lanetleşelim de Allah'ın lanetini yalan söyleyenlerin üstüne kılalım.» |
(ÂLİ IMRÂN suresi 69. ayet)
Okunuş |
Veddet taifetüm min ehlil kitabi lev yüdilluneküm, ve ma yüdillune illa enfüsehüm ve ma yeş'urun |
Diyanet Vakfı |
Ehl-i kitaptan bir kısmı istediler ki, ne yapıp edip sizi saptırabilsinler. Oysa onlar sadece kendilerini saptırırlar da farkına bile varmazlar. |
Tefhimü-l Kuran |
Kitap Ehlinden bir grup, sizi şaşırtıp-saptırmayı arzuladı; fakat onlar ancak kendi nefislerini şaşırtıp-saptırırlar da şuuruna varmazlar. |
(ÂLİ IMRÂN suresi 93. ayet)
Okunuş |
Küllüt taami kane hillel li beni israile illa ma harrame israilü ala nefsihi min kabli en tünezzelet tevrah, kul fe'tu bit tevrati fetluha in küntüm sadikiyn |
Diyanet Vakfı |
Tevrat'ın indirilmesinden önce, İsrail'in (Ya'kub'un) kendisine haram kıldıkları dışında, yiyeceğin her türlüsü İsrailoğullarına helâl idi. De ki: Eğer doğru sözlü iseniz, o zaman Tevrat'ı getirip onu okuyun. |
Tefhimü-l Kuran |
Tevrat indirilmeden evvel, İsrail'in kendine haram kıldıklarından başka, İsrailoğullarına bütün yiyecekler helal idi. De ki: «Şu halde eğer doğruysanız, Tevrat'ı getirin de onu okuyun.» |
(ÂLİ IMRÂN suresi 117. ayet)
Okunuş |
Meselü ma yünfikune fi hazihil hayatid dünya ke meseli rihin fiha sirrun esebet harse kavmin zalemu enfüsehüm fe ehleketh, ve ma zalemehümüllahü ve lakin enfüsehüm yazlimun |
Diyanet Vakfı |
Onların, bu dünya hayatında yapmakta oldukları harcamaların durumu, kendilerine zulmetmiş olan bir kavmin ekinlerini vurup da mahveden kavurucu bir rüzgârın durumu gibidir. Onlara Allah zulmetmedi; fakat onlar kendilerine zulmediyorlar. |
Tefhimü-l Kuran |
Onların bu dünya hayatındaki harcamaları kendi nefislerine zulmetmiş olan bir kavmin ekinine isabet eden kavurucu soğukluktaki bir rüzgâra benzer ki, onu (ekini) helak etmiştir. Allah, onlara zulmetmedi, fakat kendi nefislerine kendileri zulmetmektedirler. |
(ÂLİ IMRÂN suresi 135. ayet)
Okunuş |
Vellezine iza fealu fahişeten ev zalemu enfüsehüm zekerullahe festağferu li zünubihim, ve mey yağfiruz zünube illellah, ve lem yüsirru ala ma fealu ve hüm ya'lemun |
Diyanet Vakfı |
Yine onlar ki, bir kötülük yaptıklarında, ya da kendilerine zulmettiklerinde Allah'ı hatırlayıp günahlarından dolayı hemen tevbe-istiğfar ederler. Zaten günahları Allah'tan başka kim bağışlayabilir ki! Bir de onlar, işledikleri kötülüklerde, bile bile ısrar etmezler. |
Tefhimü-l Kuran |
Ve 'çirkin bir hayasızlık' işledikleri ya da nefislerine zulmettikleri zaman, Allah'ı hatırlayıp hemen günahlarından dolayı bağışlanma isteyenlerdir. Allah'tan başka günahları bağışlayan kimdir? Bir de onlar yaptıkları üzerinde bildikleri halde ısrarla durmayanlardır. |
(ÂLİ IMRÂN suresi 145. ayet)
Okunuş |
Ve ma kane li nefsin en temute illa bi iznillahi kitabem müeccela, ve mey yürid sevabed dünya nü'tihi minha, ve mey yürid sevabel ahirati nü'tihi minha, ve senecziş şakirin |
Diyanet Vakfı |
Hiçbir kimse yok ki, ölümü Allah'ın iznine bağlı olmasın. (Ölüm), belli bir süreye göre yazılmıştır. Her kim, dünya nimetini isterse, kendisine ondan veririz; kim de ahiret sevabını isterse, ona da bundan veririz. Biz şükredenleri mükâfatlandıracağız. |
Tefhimü-l Kuran |
Allah'ın izni olmaksızın hiç bir nefis için ölmek yoktur. O, süresi belirtilmiş bir yazıdır. Kim dünyanın yararını (sevabını) isterse ona ondan veririz, kim de ahiret sevabını isterse ona da ondan veririz. Biz şükredenleri pek yakında ödüllendireceğiz. |
(ÂLİ IMRÂN suresi 154. ayet)
Okunuş |
Sümme enzele aleyküm mim ba'dil ğammi emeneten nüasey yağşa taifetem minküm ve taifetün kad ehemmethüm enfüsühüm yezunnune billahi ğayral hakki zannel cahiliyyeh, yekulune hel lena minel emri min şey', kul innel emra küllehu lillah, yuhfune fi enfüsihim ma la yübdune lek, yekulune lev kane lena minel emri şey'üm ma kutilna hahüna, kul lev küntüm fi büyutiküm le berazellezine kütibe aleyhimül katlü ila medaciihim, ve li yebteliyellahü ma fi suduriküm ve li yümehhisa ma fi kulubiküm, vallahü alimüm bi zatis sudur |
Diyanet Vakfı |
Sonra o kederin arkasından Allah size bir güven indirdi ki, (bu güvenin yol açtığı) uyuklama hali bir kısmınızı kaplıyordu. Kendi canlarının kaygısına düşmüş bir gurup da, Allah'a karşı haksız yere cahiliye devrindekine benzer düşüncelere kapılıyorlar, «Bu işten bize ne!» diyorlardı. De ki: İş (zafer, yardım, herşeyin karar ve buyruğu) tamamen Allah'a aittir. Onlar, sana açıklayamadıklarını içlerinde gizliyorlar. «Bu işten bize bir şey olsaydı, burada öldürülmezdik» diyorlar. Şöyle de: Evlerinizde kalmış olsaydınız bile, öldürülmesi takdir edilmiş olanlar, öldürülüp düşecekleri yerlere kendiliklerinden çıkıp giderlerdi. Allah, içinizdekileri yoklamak ve kalplerinizdekileri temizlemek için (böyle yaptı). Allah içinizde ne varsa hepsini bilir. |
Tefhimü-l Kuran |
Sonra kederin ardından üzerinize bir güvenlik (duygusu) indirdi, bir uyuklama ki, içinizden bir grubu sarıveriyordu. Bir grup da, canları derdine düşmüştü; Allah'a karşı haksız yere cahiliye zannıyla zanlara kapılarak: «Bu işten bize ne var ki?» diyorlardı. De ki: «Şüphesiz işin tümü Allah'ındır.» Onlar, sana açıklamadıkları şeyi içlerinde gizli tutuyorlar, «Bu işten bize bir şey olsaydı, biz burada öldürülmezdik» diyorlar. De ki: «Eğer evlerinizde de olsaydınız, üzerlerine öldürülmesi yazılmış olanlar, yine devrilecekleri yerlere gidecekti. (Bunu) Allah, sinelerinizdekini denemek ve kalplerinizde olanı arındırmak için (yaptı) . Allah, sinelerin özünde saklı duranı bilendir. |
__________________ 43/44 Dogrusu o Kur'an, senin için de, kavmin için de bir ögüttür ve siz ondan sorguya çekileceksiniz.
|
Yukarı dön |
|
|
Alperen Admin Group
Katılma Tarihi: 09 nisan 2005 Gönderilenler: 2974
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Selam Mutezile
Alinin Velinin yorumlarını değil senin kendine özgü yorumunu yazmanı umardım. Birilerinin yorumlarını olduğu gibi sunmak yada onların gölgesinde yorumlar üretmek yada onların görüşlerini referans alıp doğru/yanlış önermeleri yapmak “uygar” insanın tavrı olmasagerek.
Bakara 54’e gelelim.
Ayet gayet açık. Üzerinde yorum yapmayı gerektirmeyecek, sağa sola çekiştirilmeye muhtaç olmayacak derecede apaçık.
Ayetin Mealine Bakalım:
Bakara 54. Hani Musa, toplumuna demişti ki: "Ey toplumum, buzağıyı tanrı edinmenizle nefislerinize zulmettiniz. Hadi, yaratıcınıza, Bari'inize tövbe edin; nefislerinizi öldürün. Böyle yapmanız yaratıcınız katında sizin için daha iyidir; O sizin tövbelerinizi kabul eder.Hiç kuşkusuz O, evet O, tövbelerinizi çok kabul edendir,rahmeti sonsuz olandır."
Ayette söylenen şu: Hz. Musa’nın kavmi buzağıyı Tanrı edinerek nefislerine zulmetmişlerdi. Allah onlardan kendi özbenliklerine yapmış oldukları bu zulmü durdurmalarını emretmişti. Bunu ifade ederken de edebi bir üslup kullanarak nefislere zulmetmenin zıddı olarak nefislerinizi öldürün demişti. Evet bu ayette “nefislerinize zulmetmeyi kesin” demek “nefislerinizi öldürün” demekle eşdeğer olarak kullanılmıştır.
Mutezile, gayet açık olan bu meseleyi dert edinerek ve buraya taşıyarak neyi amaçlıyorsun? Kimi veya neyi karalamaya çalışıyorsun?
Kur’ana edebi üsluptan uzak “kaba saba bir kitap” nazarıyla bakarsan işte böyle kendi elinle kendine kaba saba seviyede bir adam profili çizmiş olursun.
Zahmet edip de forumu okusaydın NEFS konusunu da detaylarıyla tartıştığımızı görürdün. Boşu boşuna “dişlerini fırçalamayı unutma” demiyoruz yani.
Nefs birçok ayette et-kemik bedeni ifade etme adına kullanılmaz. Nefs bazı ayetlerde “asıl bizi” ifade eder. Bir çok ayette geçen “insanın kendi nefsine zulmetmesi” nedir? Mazoşistlik mi? Ayrıca Ali İmran 185’te “her nefis ölecektir” yerine “her nefis ölümü tadıcıdır” denilerek “asıl bizim” değil sadece bedenimizin öleceği vurgulanır. “Asıl biz” ölümü deneyimleyeceğiz ama ölmeyeceğiz ölen et-kemik bedendir. Bazı ayetlerde de Nefs et-kemik beden içindeki “asıl bizim” negatif yönümüzdür. Rabbimiz Hz. Yusuf’un diliyle “Nefs, Rabbimin merhamet ettiği durumlar hariç, olanca gücüyle kötülüğü emreder.” (Yusuf 53) diyerek içimizdeki bu negatif yönümüze işaret etmiştir. İşte öldürülmesi emredilen şey bu içimizdeki negatif özelliktir. Bakara 54’te kırılması, silinmesi, yok edilmesi istenilen şey Allah karşısındaki egomuzdur.
Hem ayetin devamında tevbe etmekten ve Allah’ın tevbeleri kabul edeceğinden bahsediliyor. Allah insanların tevbelerini birbirlerini katlettikten sonra mı kabul ediyor? Apaçıktır ki nefislerine zulmetmeyenler =onu öldürenler yani başkasını değil yalnız Allah’ı Rabb olarak bilenler tevbe etmiş oluyor.
Nefislerinizi öldürün denilerek et-kemik bedenlerinizi katledin denmediği gün gibi ortadadır. Hem ifade “birbirinizin nefislerini öldürün” değil “nefislerinizi öldürün” şeklindedir. “Nefislerinizi öldürün” denilerek karşılıklı yapılacak bir fiilden değil herkesin kendi başına yapacağı bir fiilden bahsedilmektedir. Allah bir topluluğa sesleniyor. Eğer bir tek kişiye seslenseydi tekil ifadeyle “nefsini öldür” diyecekti. Bir topluluk mevzu bahis olduğundan dolayı çoğul ifadeyle “nefislerinizi öldürün” diyor. Gayet açık değil mi? Mesele sadece temel dilbilgisi ile bile anlaşılır netlikte.
Şimdi ayetin devamına bakalım:
Bakara 54. Hani Musa, toplumuna demişti ki: "Ey toplumum, buzağıyı tanrı edinmenizle nefislerinize zulmettiniz.Hadi, yaratıcınıza, Bari'inize tövbe edin; nefislerinizi öldürün. Böyle yapmanız yaratıcınız katında sizin için daha iyidir; O sizin tövbelerinizi kabul eder.Hiç kuşkusuz O, evet O, tövbelerinizi çok kabul edendir,rahmeti sonsuz olandır."
Bakara 55. Siz şunu da söylemiştiniz: "Ey Musa!Biz, Allah'ı apaçık görmedikçe sana asla inanmayacağız."Bunu üzerine sizi yıldırım çarpmıştı.Ve siz bakıp duruyordunuz.
Bakara 56. Sonra ölümünüzün ardından sizi dirilttik ki, şükredebilesiniz.
Bakara 57. Ve bulutu üstünüze gölgelik yaptık ve size kudret helvasıyla bıldırcın indirdik: "Rızık olarak size verdiklerimizin, en temizlerinden yiyin." Dedik.Onlar zulmü bize yapmadılar, onlar kendi nefislerine zulmetmekteydiler.
Bakara 54’ün devamını dikkatlice okursak “nefislerini öldürenlerin” yani egolarını yenip buzağıya tapınmayı terk edenlerin yani tevbe edenlerin öldüklerine yada birbirlerini öldürdüklerine dair en ufak bir ibarenin olmadığını görürüz. Bakara 55’e göre bu insanların yaşamları devam ediyor. Ve sonra isyanları sebebiyle onları yıldırım çarpıyor. Ancak bu şekilde ölüyorlar. Ölüm bir önceki evrede değil yıldırım çarpmasıyla oluşuyor. Daha sonra Allah onları yeniden diriltiyor (Bakara 56)
Bakara 54’teki “nefislerinizi öldürün” kavramına yamuk bakarak yamukluk bulduklarını sanacaklar için Bakara 55 ve Bakara 56 mucizevi nitelik taşıyor. Zira Bakara 54’teki “nefislerinizi öldürün” ifadesinden “et-kemik beden anlamında birbirinizi katledin” anlamının çıkamayacağını devamındaki iki ayet söylüyor.
Allah’ın ayetlerine önce -nasıl olması gerekiyorsa öylece- iman edip=önkoşulsuz kabullenip sonra da öğrenme amacıyla gayret sarfedip kafa yorarsan bu basit gerçekleri görmemene imkan yok. Ama kusur arama adına, birilerinin görüşlerini de bahane ederek bakarsan yanlış bakmış ve yanlış görmüş olursun.
Mutezile Kur’ana birilerinin yamuk, mesnetsiz, sallamasyon fikirlerinin penceresinden değil direkt kendisinden bak lütfen. Bakarken de iyi niyetli ol ve iyice incelemeden ve ifadelerdeki bütünlüğü gözardı etmeden karar verme lütfen…
Buzağıya tapmayanlar tapanları öldürmüşmüş. İyi de buzağıya bile tapabilen insanlar nasıl oluyor da şipşak fikir değiştirerek tapmayanların kendilerini öldürmelerine müsaade ediyor? Böyle bir zulmü işleyebilenler nasıl oluyor da canlarını seve seve verebiliyorlar? Buzağıya tapmayanlar ellerinde kılıç katliam yaparken tapanların elleri armut mu topluyor? Hava kapkaranlık oluyor ve buzağıcılar kör oluyor da diğerleri neden kör olmuyor? Anlaşılan o ki tek taraflı bir durumdan ziyade iki taraf arasında bir savaş sözkonusu. 70 bin buzağıcı varsa buna mukabil kaç bin buzağıcı düşmanı var? Kaynaklar neden bir taraf adına rakam veriyor? 70 bine 70 bin dersek buzağıcı güruh da en azından binlerce düşman öldürmüştür. Onların durumu ne olacak? Şehitlik mertebesine ulaşacaklar mı? Allah insanların yararına olmayan böyle saçmasapan bir emri neden versin? Allah neden diğer hiçbir ayette başka putperest kavimlerden Yahudi toplulukları yada diğer herhangi bir millet için benzer emri vermemiş? Meselenin ne akla ne mantığa ne de Kur’anın bütünlüğüne asla uymadığı gün gibi ortada…
Ey iman edenler, Allah'tan korkup-sakınırsanız, size doğruyu yanlıştan ayıran bir nur ve anlayış verir, kötülüklerinizi örter ve sizi bağışlar. Allah büyük fazl sahibidir. (Enfal Suresi, 29)
__________________ Yunus 105. Şu da emredildi: "Yüzünü dine bir hanîf olarak çevir. Sakın müşriklerden olma!"
|
Yukarı dön |
|
|
Alperen Admin Group
Katılma Tarihi: 09 nisan 2005 Gönderilenler: 2974
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
70.000 kişiyi kim katletti?
Hz. Musa’nın kavmi peygamberleri aralarında değilken Allah’ın dışında başka bir varlığı RABB olarak benimsediler ve ona taptılar.
Bu taptıkları nesne buzağı idi. Kur’anda anlatılana göre bu buzağı heykeli sıradan bir heykel değildi. Samiri adındaki kişi (Taha 88) ona “böğürme” özelliği de kazandırmıştı. Bundan dolayı Hz. Musa’nın kavmindeki BİR ÇOK KİŞİ o buzağıya tapınmaya başlamıştı.
Araf 148. Musa'nın kavmi, onun Allah'la konuşmaya gidişinden sonra, süs eşyalarından oluşmuş, böğürebilen bir buzağı heykelin ilah edinmişti. Görmediler mi ki, o onlarla ne konuşabiliyor ne de kendilerine yol gösterebiliyor? Onu benimsediler ve zalimler haline geldiler.
Dikkat edilirse Allah “Musa’nın kavminden bir grup” demiyor. Direkt “Musa’nın kavmi” diyor.
Bakara 92. Yemin olsun ki, Musa size açık-seçik hak beyanlarla gelmişti de onun arkasından buzağıyı ilah edinmiştiniz. Zalimlersiniz sizler.
Bakara 51. Ve Musa ile kırk gece için sözleşmiştik de siz bunun ardından buzağıyı tanrı edinmiştiniz.Zulme sapmıştınız siz.
Allah “siz” diyor sizin içinizden bir grup demiyor.
Bakara 54. Hani Musa, toplumuna demişti ki: "Ey toplumum, buzağıyı tanrı edinmenizle öz benliklerinize zulmettiniz.Hadi, yaratıcınıza, Bari'inize tövbe edin;egolarınızı öldürün.Böyle yapmanız yaratıcınız katında sizin için daha iyidir; O sizin tövbelerinizi kabul eder.Hiç kuşkusuz O, evet O, tövbelerinizi çok kabul edendir,rahmeti sonsuz olandır."
Allah yine Musa’nın kavminden bahsediyor. Onun kavmi içinden bir gruptan değil.
O halde kavmin tamamından bahsediliyorsa kim kimi öldürdü?
Buzağıcılar için 70000 rakamını referans alanlar neden o grup içinden buzağıya tapmayanları ayetlerden göstermiyorlar? Neden onlar adına bir rakam telaffuz etmiyorlar? Yanlış yola sapanlara oranla doğru yolda olanların oranı nedir? Örneğin %1 ise (ki ayetlerdeki ifadelerden bu oran bile çıkmıyor) nasıl oluyor da bu %1’lik grup kalan herkesi öldürebiliyor? Sadece bunların eli mi kılıç tutuyor? Dün Allah’a kafa tutup buzağıya tapınanlar nasıl oluyor da bugün öldürülmeye razı oluyorlar?
Müslümanlara sesleniyorum. Müslüman alimlerimizin(!) bir kısmının din düşmanlarına hem de Kur’ana muhalefet etme adına nasıl kozlar verdiğini görüyor musunuz? Uydurmacılığın boyutlarını, dindarlık kisvesi altında dine nasıl zarar verildiğini görüyor musunuz? YÜCE SANDIKLARIMIZIN CÜCE VE HAİN VE KAFASIZ OLDUKLARINI BU VESİLEYLE BİR KEZ DAHA GÖRMÜŞ OLDUK BÖYLECE. Görüyor musunuz bu İsrailiyat sevdalısı alimciklerimiz kimlerin ekmeğine yağ sürüyor.
__________________ Yunus 105. Şu da emredildi: "Yüzünü dine bir hanîf olarak çevir. Sakın müşriklerden olma!"
|
Yukarı dön |
|
|
Alperen Admin Group
Katılma Tarihi: 09 nisan 2005 Gönderilenler: 2974
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
AYETLER AŞAĞIDA. BU AYETLERİN NERESİNDEN İNSANLARIN BİRBİRLERİNİ KATLETTİREREK ARINDIRILDIĞINA DAİR DELİL VAR?
ARAF SURESİ
141. Şunu da hatırlayın: Sizi Firavun hanedanından kurtarmıştık. Size azabın en kötüsüyle işkence ediyorlardı: Oğlanlarınızı katlediyor, kadınlarınızı diri bırakıyorlardı. Bunda sizin için Rabbinizden gelmiş büyük bir imtihan vardı.
142. Musa ile otuz gece için vaatleştik. Ve bunu, bir on ekleyerek tamamladık. Böylece Rabbinin belirlediği süre kırk geceye ulaştı. Musa, kardeşi harun'a dedi ki: "Toplumum içinde benim yerime sen geç, barışçı ol, bozguncuların yolunu izleme."
143. Musa, bizimle sözleştiği yere gelip Rabbi de kendisiyle konuşunca şöyle konuştu: "Rabbim, göster bana kendini, göreyim seni." Dedi: "Asla göremezsin beni. Ama şu dağa bak. Eğer o yerinde durabilirse, sen de beni görebileceksin." Rabbi dağa tecelli edince onu parça parça etti. Ve Musa baygın vaziyette yere yığıldı. Kendine gelince şöyle yakardı: "Tespih ederim o yüce varlığını, tövbe edip sana yöneldim. İman edenlerin ilkiyim ben."
144. Allah buyurdu: "Ey Musa! Ben, gönderdiğim vahiylerle, konuşmamla seni seçip yücelttim. Sana verdiğimi al ve şükredenlerden ol."
145. Biz Musa için levhalarla herşeyi yazdık: Öğüt olarak, herşeyin ayrıntısı olarak. "Kuvvetle tut bunları ve emret toplumuna da onları en güzel şekliyle tutsunlar. Fasıklar yurdunu göstereceğim size."
146. Yeryüzünde haksız yere büyüklük taslayanları ayetlerimden uzak tutacağım: Onlar hangi mucizeyi görseler ona inanmazlar. Doğruya varan yolu görseler, onu yol edinmezler. Ama azgınlık yolunu görseler onu yol edinirler. Bu böyledir. Çünkü onlar ayetlerimizi yalanladılar ve onlara karşı kayıtsız kaldılar.
147. Ayetlerimizi ve ahirete varılacağını yalan sayanların tüm yaptıkları boşa gitmiştir. Bulacakları karşılık, yapıp ürettiklerinden başkası olmayacaktır.
148. Musa'nın kavmi, onun Allah'la konuşmaya gidişinden sonra, süs eşyalarından oluşmuş, böğürebilen bir buzağı heykelin ilah edinmişti. Görmediler mi ki, o onlarla ne konuşabiliyor ne de kendilerine yol gösterebiliyor? Onu benimsediler ve zalimler haline geldiler.
149. Başlari avuçaları arasına düşürülüp de sapmış olduklarını fark ettiklerinde şöyle yakardılar: "Rabbimiz bize merhamet etmez, bizi affetmezse mutlaka hüsrana düşenlerden olacağız."
150. Musa, kızgın ve üzgün bir halde kavmine döndüğünde şöyle dedi: "Benden sonra arkamdan ne kötü şeyler yaptınız! Rabbinizin emrini bekleyemediniz mi? Levhaları yere attı, kardeşinin başını tuttu, kendisine doğru çekiyordu. Kardeşi dedi ki: "Ey annem oğlu! Bu topluluk beni horlayıp hırpaladı. Nerdeyse canımı alıyorlardı. Bir de sen düşmanları bana güldürme. Beni şu zalim toplulukla bir tutma."
151. Musa şöyle yakardı: "Rabbim! Beni ve kardeşimi bağışla. Rahmetine sok bizi. Sen, rahmet edenlerin en merhametlisisin."
152. Buzağıyı ilah edinenler var ya, yakında onlara Rablerinden bir öfke ve dünya hayatında bir zillet ulaşacaktır. İftiracıları böyle cezalandırırız biz.
153. Günahlar işlendikten sonra tövbe ile iman edenlere gelince, o tövbe imandan sonra Allah çok affedici, çok merhametli olacaktır.
DEMEK Kİ BUZAĞIYA TAPTIKTAN SONRA BU KİŞİLERE DE AF YOLU AÇIK. ONLAR BİRBİRLERİNİ ÖLDÜRMÜŞLERDİ(!) DEĞİL Mİ???
154. Öfke, Musa'yı rahat bırakınca, levhaları aldı. Onlardaki yazıda, yalnız Rableri karşısında ürperenler için bir rahmet ve bir kılavuz vardı.
__________________ Yunus 105. Şu da emredildi: "Yüzünü dine bir hanîf olarak çevir. Sakın müşriklerden olma!"
|
Yukarı dön |
|
|
Mutezile Newbie
Katılma Tarihi: 26 ekim 2005 Gönderilenler: 37
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Gereksiz görüldüğünden silinmiştir!
__________________ İçin temiz olmadıktan sonra
Hacı hoca olmuşsun kaç para
Hırka tespih post seccade güzel
Ama Tanrı kanarmı bunlara..
Ömer Hayyam
|
Yukarı dön |
|
|
radyoman Uzman Uye
Katılma Tarihi: 09 mart 2005 Yer: Antigua And Barbuda Gönderilenler: 362
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Mutezile Yazdı:
................Şurdan giderken defalarca sorduğum soruyu tekrarlayalım bari BİR TEK şey öğrenerek gidelim:
Siyer, Tabakat, Tefsir, Hadis, İcma, Kıyas, Sünnet İslam tarihi (al-Taberi gibi) vb İslam kaynaklarının tamamını reddediyorsunuz, Vahiy ve Hükümleri dışında hiç bir şeye inanmıyorsunuz değil mi? Doğru mu anlıyorum? |
|
|
Mutezille hem soruyu soruyorsun hemd ecevabini okumuyorsun. Bu benim gorusum cevabi buraya tekrar aktarayim. Gozunden kaciyor herhalde. Onu icin bize su boyle demis su Ibn-i Al zorto bu ayeti soyle tefsir tefsir diye yada buhari boyle demis diye Kaynak getirme. Kuranin en guzle tefsiri Kurandir. Buyur ogren. Mismislarla ismiz yok.
Son derece bait bir soruya Kur'andan son derece basit bir cevap.
"Rabbinizden size indirilene (Kur'an'a) uyun. O'nu birakip da baska dostlarin peslerinden gitmeyin. Ne kadar da az ögüt aliyorsunuz! (7/3)
demekki Kurani Birakip Siyer, Tabakat, Hadis, Tefsir, İcma, Kıyas vb KAYNAKLARin pesinden gitmiyoruz.
43/44 "Dogrusu o Kur'an, senin için de, kavmin için de bir ögüttür ve siz ondan sorguya çekileceksiniz"
Demeki Allah sizi Kurandan hesaba cekecem diyor. kimler cekecek Hem bizi hemde Peygamber efendimizi. Ayet oyle diyor. Simdi Eger Allah sizi Siyer, Tabakat, Hadis, Tefsir, İcma, Kıyas vb hesaba cekecem deseydi onlarida kabul ederdik. Demedigien gore hepsini oku sonrada Kuran karsisidna cope at.
unutmaki su ayet kayda deger.
"Muhammed yalnızca bir elçidir. Ondan önce nice elçiler gelip-geçmiştir. Şimdi o ölürse ya da öldürülürse siz topuklarınız üzerinde gerisin geriye mi döneceksiniz? İki topuğu üzerinde gerisin geri dönen kimse, Allah'a kesinlikle zarar veremez. Allah, şükredenleri pek yakında ödüllendirecektir. (3/144)
Hic bir seyi Allah es tutmuyoruz neden mi Allah oyle diyor
“Insanlardan bazilari Allah’tan baskalarini (Allah’a) denk tutarlar. Onlari Allah’i sevdikleri gibi severler. Iman edenler ise en çok Allah’i severler.” (Bakara: 165)
o halde biz su ayete iman ettik. Mutezille
30/30-O halde yüzünü bir hanif olarak dine tut, Allah' ın insanları kendisi üzerine yarattığı fıtratına. Allah'ın yaratışında değişme yoktur, dosdoğru sabit din odur. Fakat insanların çoğu bilmezler.
Peki Kime itiat ediyoruz. Elbetde Siyer, Tabakat, Hadis, Tefsir, İcma, Kıyas vb degil Kur'ana. Neden Allah oyle diyor.
[064.012] [DI] Allah'a itaat edin; eger bundan yüz çevirirseniz bilin ki Peygamberimize düsen apaçik tebligdir
Sorunun cevabi basit oldu insallah
__________________ 43/44 Dogrusu o Kur'an, senin için de, kavmin için de bir ögüttür ve siz ondan sorguya çekileceksiniz.
|
Yukarı dön |
|
|
|
|