Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.
Yunus Suresi 105
Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.
Enam Suresi 79
İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
Ali İmran Suresi 67
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.
Nahl Suresi 123
De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.
Ali İmran Suresi 95
Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
Katılma Tarihi: 06 ekim 2008 Yer: Turkiye Gönderilenler: 148
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Hamas'ı tanıtmaya başlamadan önce nasıl oluştuğu hakkında tarihi hızla bir süzgeçten geçirelim; Tarih= 1928 Yer = Mısır. İngiliz sömürgeciliğine ve islam alemindeki hareketsizliğe tepki olarak,selefilik akımından yola çıkarak,Hasan El Benna adında bir öğretmen tarafından Müslüman Kardeşler (İhvan-ı Müslimin) adında bir örgütün temelleri atılır.Örgütün asıl amacı; Mısır başta olmak üzere Arap dünyasında şeriat yasalarına uygun olarak yaşayan ve yönetilen bir islam toplumu oluşturmaktı.Müslüman Kardeşlerin Mısır'daki mücadelelerine girmeden Filistin bağlantısına girmek istiyorum.Müslüman Kardeşlerin Filistin'e ilgisi,1936'da bölgede bir Yahudi devleti kurulmasını kararlaştıran Peel Komisyonu'nun raporu sonrası Filistin'de başlayan isyanlar ile büyüdü.Müslüman Kardeşler Filistin'e resmi olarak 26 Ekim 1945'te Kudüs'te bir ofis açarak girmiş oldular.Bu arada,örgüte üye olan Mısır'lı subayların Gazze ve Refah'taki görevleri sırasında yerel halkla kurdukları ilişkiler olsun,Gazze'de yaşayıp Mısır'da çalışan işçilerin İhvan'ın fikirlerini Filistin'e taşıması olsun,İsrail'lilere karşı Müslüman Kardeşlerin sıcak çatışmalara girmesi olsun,halk tarafından sempatisinin artmasını sağladı.
1954 tarihinde Nasır'a karşı düzenlenen başarısız suikast girişimi sonucunda, daha sonra FKÖ lideri olacak olan Yaser Arafat adlı bir genç bu dönemde Müslüman Kardeşlerle ilişkisi dolayısıyla tutuklanır.1965'te ise;örgütün Mısır'da devrim yapma girişimi ortaya çıkınca Gazze'de pekçok kişiyle birlikte ilerde Hamas'ı kuracak olan Şeyh Ahmed Yasin'de tutuklanıp,kovuşturmaya uğrar.
Müslüman Kardeşler ve El Fetih
Araplar 1967 yazını hiç unutmadı.6 gün gibi bir kısa sürede Filistin'in tamamı İsrail askerleri tarafından işgal edilmişti.İslami hareket akıllı adımlarla bu hezimeti lehine çevirmeyi başardı.Kurtuluşu 'hak yolu' bırakarak,sosyalizm ve milliyetçilik gibi ideolojilerde arayanlara ALLAH tarafından verilmiş bir ceza olarak nitelendirdi.67 savaşının 'ilahi bir intikam' olduğunu söyleyerek Arap laisizmine savaş açtı.Ancak Filistin'de güçlü bir rakibi vardı:El Fetih! *Başından beri, Arap milliyetçiliğine karşı Filistin milliyetçiliğini savunan Arafat' El Fetih hareketi, savaştan kısa bir süre sonra FKÖ'nün liderliğini alarak Filistin davasının tek temsilcisi oldu.El-Fetih, yürüttüğü silahlı direniş sayesinde Filistinli gençler için cazibe merkeziydi.Müslüman Kardeşler ise; önceliği toplumda İslam'ın tesis edilmesi olarak belirlediğinden İsrail işgaline karşı silahlı ve organize direniş konusunda isteksizdi.Bu durum İhvan hareketinin,El -Fetih karşısında mahcubiyetini oluşturuyordu. *Filistin'in Batı Şeria ve Gazze'de kurulması sonucu, geri kalan Filistin topraklarından vazgeçilmesi kabul edilemezdi. *Müslüman Kardeşlere göre Filistin geçmişte Haçlılardan İslam bayrağı altında kurtarıldığına göre laik düşünceler bir kenara bırakılarak yeniden İslam'a dönülmeliydi.
Silahlı Direniş,İntifada ve Hamas
Müslüman Kardeşlerin işgale karşı silahlı mücadele öncesi, islami bir düşünce sistemi inşa etmek için sabırla beklenmesi projesi,işgale karşı FKÖ'nün silahlı direnişi dindar ve islamcı pekçok Filistinli gözünde "cihad için erken" anlayışını savunmasız bırakıyordu. Çünkü düşman buradaydı, savaş başlamıştı, cihad için erken değil, hatta geç kalınmıştı!İşte Filistin'de Müslüman Kardeşlerin Hamas'a dönüşmesinde bu durum belirleyici olmuştu. Tarih= 1987 Yer = Gazze. 6 İslami Cihad mensubunun Gazze hapishanesinden kaçmasının gerilimi, İsrail askerleriyle Filistinlilerin çatışması sırasında plastik satmakla geçinen bir israilli yerleşimcinin bıçaklanarak öldürülmesiyle zirveye tırmanır.İsrail'e göre bu Filistin'li militanların işidir.Ertesi gün gerilimi tırmandıran başka bir haber manşetleri doldurur.Bir İsrail kamyonu Cebeliye mülteci kampında yaşayan Filistin'li işçileri taşıyan kamyona çarparak 6 Filistin'liyi öldürmüştür.İsrail askerleri öncesinde cesetleri ailelerine vermekle birlikte, cesetleri daha sonradan zorla alıp olayı örtbas etmek için mülteci kampına baskın yapar.Cenaze törenlerinin bir gösteriye dönüşmemesi için yapılan bu hareket ters tepki verecektir.Yıllarca süren işgal,topraklarının gasp edilmesi, kendi evleri yıkılırken yeni Yahudi yerleşim yerleri açılması ve türlü baskılar Filistin halkını canından bezdirmiştir ve Filistin'in kaderi tek bir taşla değişmiştir. Altı Filistin'linin öldüğü 8 Aralık gecesinin sabahında, Filistin'li bir genç iç dünyasında birikmiş olan çığlığın rüzgarına kulak vererek topladığı taşları yoldan geçen İsrail askerlerine atmaya başladı.Onu gören arkadaşları onu taklid etmeye başladı.Kısa bir süre sonra taş atanların sayısı yüzleri buldu.Bu tohaf saldırıya gerçek mermiyle karşı koymaya çalışan İsrail askerleri sağnak bir yağmur gibi yağan taşlar karşısında geri çekilmek zorunda kaldı.Bu olay Ortadoğu'da yıllar boyunca sürecek binlerce benzer gösterinin ilkiydi.Taş, kurşuna meydan okumuş ve kazanmıştı.Yollarda yakılan lastiklerin dumanı,zift ve barut kokusu Batı Şeria ve Gazze'yi sarıverdi, İsrail'in yasakladığı Filistin bayrakları yeniden gün ışığına çıktı.İntifada başlamıştı!
Halkın bu birleşme hareketi üzerine,Şeyh Ahmed Yasin ve arkadaşları İslami Direniş Hareketi (Hareket El Mukavvama El İslamiyye) sözlerinin baş harflerinden oluşan bu kelimeleri hareketin ismi olarak belirledi;HAMAS. Hamas kendi başına da sözcük olarak cesaret,yiğitlik anlamlarına da geliyordu.Hamas'ın 14 Aralık 1987'de halkı İsrail işgaline karşı direnişe çağıran bildirisi örgütün ilk bildirisi sayıldı.
Katılma Tarihi: 06 ekim 2008 Yer: Turkiye Gönderilenler: 148
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Hamas liderleri, camileri eğitim, propaganda ve siyasi örgütlenme platformu olarak kullandı.Kişi yada aileler arasında sorunları çözerken buna karşılık para da almıyordu.Bunlar kadar etkili olan bir yöntem ise; duvar yazıları ve broşürlerdi. Duvarlarda mevcud durumdan dolayı Arap hükümetleri suçluyor,eleştiriyor,Kuran'dan ayetlerle davaya destek aranıyordu.Duvar yazıları karanlığa haykırır gibi, "Siyonist yapıya hayır", "Topraklarımız İslami,kimliğimiz bu", "Çözüm İslam'da" ,"Uluslararası konferans ihanettir".................................................. .......... Hamas'ın bu çizgisi zamanla El-Fetih'i bile etkiledi.Fetih 1988'deki bağımsızlık bildirgesine besmele ile başladı ve İslami referanslarla dolu metni Kuran'dan bir ayetle bitirdi.
Hamas ve El-Fetih Çatışması
İntifadanın ilk önemli değişim hamlesi,1 Ağustos 1988'de Ürdün Kralı Hüseyin'den geldi.Batı Şeria ile olan bütün idari ve hukuki bağlarını sona erdirdiğini,burada yaşayan 1 milyonun üzerinde Filistinliye tanıdığı Ürdün pasaportu kullanma hakkını kaldırdığını ve Batı Şeria'nın 60 kadar temsilcisini içeren Ürdün parlamentosunu feshederek bu temsile son verdiğini bildirdi.Bu açıklama Ürdün'ün, bu toprakların kaderini FKÖ'nün eline bırakması anlamına geliyordu.Ürdün, bu kararla Filistin halkının önünü açmış ve FKÖ'nü bağımsızlık ilanına itmiş oluyordu.Ama bu karar, Hamas ile FKÖ arasındaki bölünmenin de başlangıcı olacaktı. FKÖ yönetimi "Filistin Devleti" fikri üzerinde düşünmeye başladı, devlet demek meşruiyet zemini demekti. Lakin bu meşruiyet arayışı FKÖ'nü o güne kadar reddettiği, BM Genel Kurulu'nun 29 Kasım 1947 tarih 118 sayılı, Filistin topraklarında iki ayrı devlet kurulmasına dair karar olacaktı.Bu tip maddeler üzerinden hazırlanan barış görüşmeleri sonucunda, Hamas artık İsrail kadar El Fetih'in idaresindeki FKÖ'ne ve barış sürecine karşı da savaşmak zorundaydı. (burdaki barış bildiğimiz barış değil,batılıların anladığı yaptırım barışı) 1994 tarihinde Arafat istemeden de olsa "Kanlı Cuma" olarak tarihe geçen ve 15 Hamaslının öldüğü gösteride, İsrail'in pis işlerini yapan biri konumuna düştü.
Canlı Bombalar
Bir direniş stratejisi olarak 1993 yılında başlayan intihar saldırıları,ikinci intifadaya damgasını vurdu. Kökeni 11.yüzyılda kale duvarlarına kamikaze saldırıları yapan Pers Kralı Alamut'a dayandırılan intihar saldırıları, Şii Müslümanların dünyaya yaydığı bir eylem biçimiydi.Bu saldırıların Ortadoğu'da yeniden gündeme gelmesinin nedeni Hizbullah'ın Beyrut'taki eylemleriyle olmuştur. İran'da eğitim gören Lübnan'lı Şii intihar komandoları Beyrut'taki Amerikan ve Fransız üstlerine saldırarak 241 AmeriKAN ,58 Fr(k)ansız askerini öldürmüş, bunun üzerine Abd Lübnan'ı terk etmiştir. İntahar bombacısı olanların sebeblerini 4 maddeye ayırarak özetlersek; *Allah'ın huzuruna şehitlik mertebesinde çıkmak için, *Milliyetçi duyguları ağar basan,ulusal kurtuluş için direniş adına can verenler, *Ailelerinden,dostlarından birini kaybettikten sonra intikam için karar verenler, *İsrail işbirlikçisi sayılmamak ve cesaretini kanıtlamak için öne çıkanlar.
2005 seçimi
25 Ocak 2005 tarihinde uluslararası gözlemcilerin de gözetiminde olan Filistin demokratik seçimleri doğrultusunda halk kararını vermişti.Seçimin gerçek sahibi Hamas'tı.Bu ortadoğu siyasetinde bir depremdi.Arap dünyasında ilk kez İslami hareket seçimle işbaşına geliyordu. AB'nin terör örgütleri listesinde yer alan İslami Hareket, El Fetih'in Filistin davasındaki 40 yıllık öncülüğüne son veriyordu. Seçim sonuçları sonucunda batı ülkelerinden gelen ultimatom niteliğindeki ağar mesajlar manşetleri dolduruyordu.Seçim sonrasında başlayan baskılar, kotalar, ambargolar Hamas'ı çok direnmesine rağmen köşeye sıkıştıracaktı.Ve dünya HAMAS'ın Filistin'i tek başına yönetmesine izin vermeyecekti.
Katılma Tarihi: 06 ekim 2008 Yer: Turkiye Gönderilenler: 148
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
HAMAS ANAYASASI
MADDE 1= İslami Direniş Hareketi'nin rehberi İslam'dır; düşüncesini buradan belirler, varlık, hayat ve insanlıkla ilgili görüş ve yorumlarını buradan alır, yönetimi için ona döner ve attığı her adımda İslam'dan ilham alır.
MADDE 2= İslami Direniş Hareketi Filistin'deki Müslüman Kardeşler'in dallarından biridir.
MADDE 3= İslami Hareketin temel taşı Allah'a sadık ve ona ibadet eden Müslümanlardır.
MADDE 4= Hareket,inanan tüm Müslümanlara açıktır.
MADDE 5= Örgütün amacı İslam,rehberi Peygamber,anayasası Kuran'dır.
MADDE 8= Allah amaç, rehber Peygamber, Kuran anayasa, Cihad yol, Allah yolunda ölmek en yüce inanç.
MADDE 27= FKÖ Hamas'a en yakın olanlardan biridir.Hamas'a babadır,kardeştir,akrabadır,arkadaştır. FKÖ laik devlet fikrini benimsemiştir. Laik düşünce dini düşünceye terstir. FKÖ'nü gelecekte değişme ihtimaline karşı, Arap-İsrail çatışmasındaki rolüne de leke sürmeden takdir ediyoruz. Filistin'in İslami doğasının yerine laik düşünceyi koyamayız. FKÖ İslam'ı benimsediği zaman onu hayatının rehberi yaptığı zaman,biz onun askerleri olacağız, düşmanı yakacağı benzini olacağız. Bu olana kadar da Allah'a bunun bir an önce gerçekleşmesi için dua edeceğiz.
MADDE 31= İslam'ın şemsiyesi altında üç dinin mensupları, İslam,Hıristiyanlık ve Yahudilik, barış ve güven içinde birarada yaşayabilir.
(Bora Bayraktar'ın HAMAS adlı kitabından kısa özetle yazılmıştır)
Bir direniş stratejisi olarak 1993 yılında başlayan intihar saldırıları,ikinci intifadaya damgasını vurdu. Kökeni 11.yüzyılda kale duvarlarına kamikaze saldırıları yapan Pers Kralı Alamut'a dayandırılan intihar saldırıları, Şii Müslümanların dünyaya yaydığı bir eylem biçimiydi.Bu saldırıların Ortadoğu'da yeniden gündeme gelmesinin nedeni Hizbullah'ın Beyrut'taki eylemleriyle olmuştur. İran'da eğitim gören Lübnan'lı Şii intihar komandoları Beyrut'taki Amerikan ve Fransız üstlerine saldırarak 241 AmeriKAN ,58 Fr(k)ansız askerini öldürmüş, bunun üzerine Abd Lübnan'ı terk etmiştir. İntahar bombacısı olanların sebeblerini 4 maddeye ayırarak özetlersek; *Allah'ın huzuruna şehitlik mertebesinde çıkmak için, *Milliyetçi duyguları ağar basan,ulusal kurtuluş için direniş adına can verenler, *Ailelerinden,dostlarından birini kaybettikten sonra intikam için karar verenler, *İsrail işbirlikçisi sayılmamak ve cesaretini kanıtlamak için öne çıkanlar.
canlı bombalar konusu hakikaten çok eleştiri alan ve çok ta irdelenen bir konudur.
tabi her konuda olduğu gibi, herkes yine bakmak istediği zaviyeden bakıyor ve görmek istediğini görüyor en nihayet...
benim anlatmak istediğim : geçmiş bir zaman, bir Arap televizyonunda bir konuşma ( bir flim de olabilir, kesin hatırlamıyorum)vardı. anlayabildiğim kadar, konu intihar bombacıları idi. bir konuşmacı şunu söylüyordu :
İsrail gizli servisi olan mossad gibi en ileri teknolojiyi kullanan istihbarat teşkilatı olsun, her türlü gelişmiş savaş araç gereçleri olsun, velhasıl teknik olarak, herhangi bir İsrail askeri veya sivil (!)vb. noktasına yapılabilecek bir saldırıyı anında tespit edip, karşılığını anında verebilecek süper donanımlara sahiptir. bu durumda herhangi bir israil noktasına bir Filistinlinin yapacağı normal bir silahlı saldırı ( intihar saldırısı değil...) anında karşılık göreceğinden bir intihar saldırısından farksız olacaktır. bu nedenle, israil'e karşı Filistinlilerin yaptığı hemen tüm misilleme saldırıları ( ister intihar saldırısı, isterse normal çatışma şeklindeki...) hemen hepsi de aynı sonla neticelenmektedir. misilleme saldırısında bulunan Filistinliyi bekleyen sonuç, ölümdür, başka değil... bu nedenle ha normal yoldan çatışmış, ha intihar saldırısı düzenlemiş genelde aynıdır şeklinde konuşuyordu. paylaşmak istedim.
Veddua
__________________ Andolsun, size öyle bir kitap indirdik ki sizin bütün şeref ve şanınız ondadır. Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız? ENBİYA 10
İsrail terör devleti ve Hamas RASİM OZAN KÜTAHYALI-TARAF Gazze’de bir katliam yaşanıyor... İsrail devleti bir insanlık suçu
işliyor... İsrail’in vurduğu binalar “Hamas’ın binaları” değil, İsrail
Hamas’ı bombalamıyor... Bu tip bir jargonu medyada duyunca isyan
ediyorum... Bu derece insansız ve vicdansız dil nereden bizim beynimize
girdi? Nasıl oldu da bu dil bu ülkenin bazı insanlarının kalplerini
iğdiş edebildi?
İsrail devleti, Gazze halkını bombalıyor... O
binalar çöl ortasında boş bekleyen beton yığınları değil... O binaların
etrafında sosyal bir hayat var. Kanıyla canıyla insanlar yaşıyor orada.
İsrail vurdukça insanlar katlediliyor. Üstelik o binalar, yapılar
Hamas’tan önce de vardı. Sanki daha evvel Hamas yokken İsrail Gazze’yi,
Batı Şeria’yı bombalamadı, orada yaşayan insanları katletmedi!! Birden
İslamcı terörist Hamas zuhur etti, o sebepten de İsrail gereğini
yapıyor ve Hamas’ın bölgesini bombalıyor gibi bir imajın yayılmaya
çalışılmasından utanıyorum. Kimi medya organları ve mensupları ısrarla
bu dille konuşuyor... Böyle bir durum yok! İsrail devleti sistematik
bir terörist mantık ve stratejiyle varlığını sürdürmek istiyor, bu
maalesef hep de böyle oldu...
İsrail toplumunun içinden
sağduyulu aydınlar ve kesimler bu mantığı dönüştürmek istedilerse de
hep yenildiler. Hep terör devleti ideolojisiyle hareket etmeyi
savunanlar galip çıktı. Üstelik bu mantığa sahip İsrail elitleri “Bakın
içimizde çoğulculuk var bizim. Arap dünyasında var mı?” diyerek,
gerçekten ahlaklı ve vicdanlı davranan İsraillileri diplomatik bir
avantaj unsuru olarak kullandılar... Kendilerine rağmen oluşmuş o
toplumsal çoğulculuğu bile o terör devleti mantıklarını kamufle etmek
için istismar edebildiler...
İsrail devletinin, Gazze’de
hiçbir vicdanın kabul etmeyeceği kıyımları yapması bir doruk noktası...
Oysa uzun yıllardır İsrail devleti, hem kendi içindeki Filistinli
yurttaşlarına karşı, hem de Filistin topraklarında ırk ayrımcılığını
içeren politikalar uyguluyor... 1993-2000 arası “barış süreci”
zamanlarında bu ayrımcı politikalar tam anlamıyla sistemleşmişti.
Mervan Bişara’nın belirttiği gibi Filistin’de adeta iki hukuk
geçerliydi. Güney Afrika’da insanlık dışı ırk ayrımcılığı politikaları
kaldırılırken, Filistin’de ırk ayrımcılığına dayalı bir yerleşim
sistemi benimseniyordu. Filistinliler o dönemden Güney Afrika’nın
zencilerinin belli yerleşim alanlarına sıkıştırıldığı Bantustan’ları
gibi bölgelere yığılıyordu. Oslo anlaşmalarına rağmen dönemin İzak
Rabin hükümeti Batı Şeria ve başka yerlere Yahudi yerleşimleri
kurulmasının önünü açtı. Filistinlilerin ise dolaşım yasaklarıyla eli
kolu bağlıydı.
İsrail devleti sistematik olarak bu etnik
mühendislik projelerini uyguladı, hâlâ uyguluyor. Bu yolla varlığını
garanti altına almak gibi hastalıklı bir düşünceye sahip İsrail devlet
mantığı. Fakat bu mantığın sakatlığını devletin içinden de fark edenler
oluyor. Zamanında İsrail İç Güvenlik Servisi Şin Bet’in müdürlüğünü
yapmış Ami Ayalon, İsrail devletinin kuruluş ilkelerine de atıf yaparak
bu durumu şöyle özetlemişti:
“İsrail, nasıl bir çevrede
yaşamak istediğine hızla karar vermelidir. Çünkü ırk ayrımcılığına özgü
nitelikler taşıyan bugünkü durum Yahudilik ilkeleriyle
bağdaşmamaktadır.”
İsrail içinden ve evrensel Yahudi
toplumu içinden bu tür sesler çok önemlidir... İsrail’in terörist
mantığına haklı olarak karşı çıkarken “Bu katliamlar Yahudiliğin özünden kaynaklanmaktadır”, “İsrail halkının genetiğinde zalimlik vardır”
gibi ahlaksızca ırkçı açıklamalar yapmak tam da o terör devletinin
istediği şeyi yapmak demektir... İsrail devleti de tüm bir Gazze
halkına aynı sapkın mantıkla baktığı için, bu kıyımları gözünü
kırpmadan yapabiliyor. Today’s Zaman’dan Ayşe Karabat’ın belirttiği gibi İsrail şöyle bir mantık kuruyor; “Hamas teröristtir. Bu Filistin halkının çoğunluğu da Hamas’ı desteklemiştir. O zaman, onlar da teröristtir.”
İsrail bu hastalıklı zihniyetten hareketle Hamasistan olarak gördüğü
tüm bir Gazze’yi yerle bir etmeyi meşru görüyor... Bunun karşısında “İsrail’de sivil yoktur. Tüm Yahudiler İsrail’in askeridir. Tüm bir Yahudi halkı katildir” mantığıyla davranmak İsrail devletiyle aynı ahlaksızlık zemininde olmak demektir...
Şüphesiz ki temel olarak “Egemen olan sorumludur” ilkesi geçerlidir. Yahudi bir entelektüelin “Hamas da şunları şunları yaptı”
diye söze başlamasını gayrı ahlaki bir tutum olarak görürüm.
Yahudiliğin de İslam’ın da temel ahlak ilkesi kendini değerlendirirken
sert, başkalarını değerlendirirken yumuşak olmaktır... Elbette aynı
şekilde bir Müslüman da Hamas’ın her yaptığını savunmak gibi bir tutum
içinde olursa aynı gayrı ahlaki tutum içinde olur bence... Hamas,
Filistin halkından daha çok insanın yaşaması için, bir an evvel huzur
ortamının yaratılması için mi çalışıyor? Yoksa Filistin hareketi
içindeki iktidarını sağlamlaştırmak için insanları araç olarak gören
İslam-dışı taktiklerle mi davranıyor? Bence bu çok hayati bir soru...
__________________ "Bir kavme olan kininiz sizi adaletten ayırmasın.."
Kıymetli arkadaşlar,daha önceki inancım her ne olursa olsun Filistine
yardım yönündeydi,yukarıdaki resimdeki hamas'ın veya arap törelerinin
yetiştirdiği türbanlı kadınları görünce(ki dikkatinizi çekmişse hemen
hepsi çarşaf veya türbanlıdır,başı açık bayanlar hemen hemen yoktur)ben bunu şöyle görüyorum,bunların içinde
hiç mi hanifler yok,olsaydı herhalde dik dik bakarlardı onlara,yani başı
açık olanları önce günahkar olarak görmeleri,sen onlara ayetlerden
delil getirerek bunun farz olmadığını ispatladığın zamanda sana Kur'anla
delil getirecekleri yerde seni tahrifçilikle veya batılıların kul veya
kölesi olmakla suçlayacaklardır.örneklerini çokta görüyoruz.Yani kısaca şunu demek istiyorumki,onlar
bağımsız ve hür bir filistine kavuşsa bile israil onlara her türlü
hürriyeti verse bile onlar başı açmayı yasaklayan yasalar yapar ve
kadınları zorla kara çarşafa sokan bir filistin haline getirirler,talibancılar ve ladincilerin yaptıkları bunun örnekleridir.evet
çocukların,masum insanların öldürülmesine karşıyım.,israil'i bu yüzden
gene desteklemem,ancak filistinlilere de bu halleriyle destekte
bulunmayı fazla akıllıca görmüyorum.arap gelenekçiliği onların
damarlarına daha fazla işlemiştir.hamasın misyonu da hep şekilci
islamcılıktır.yani bize tamamen terstir.biz burada hamasın gölgeleriyle
bile çok zaman kaybına uğrattırılıyoruz,aslıyla kimbilir kaç asırlarımız
elden gidecektir.bence en akıllıca yöntem,haktan yana olmaktır.zulme
karşı olmaktır.ama mazlum gibi görünüpte aslında zulüm yapmak için fırsat kollayanlara da mesafeli olmalıyız veya destek
olmamalıyız diye düşünüyorum.bunlar benim şahsi görüşlerimdir.selamlar,sevgiler. en doğrusunu Allah bilir.
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme Sizin yetkiniz yok forumda konu silme Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme Sizin yetkiniz yok forumda anket açma Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma