Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP

merhaba

Sayin hak gelenek farkli dusunmenizi anlayisla karsiliyorum fakat katilmiyorum. Kendinizinde belirttigi gibi uzatmaya gerek yok.

Allah'a emanet

kadir

Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP

Cümle / tümce de mana itibariyle çok'u, tüm'ü, bütün'ü ifade eder. Şu an elimizde olan Kuran, mushaf olarak içine aldığı sure ve ayet cümleleriyle tek cümledir. Tıpkı bir külliye gibi, Top kapı Sarayı gibi. Bu sarayın bir dış giriş kapısı var, buna cümle kapısı denir.

Muhabbetle.

Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP

Merhaba Kadir bey,maksadım sizi kırmak değil,böyle anlaşıldıysam cidden özür dilerim.Aslında daha önce tartıştığınız hiçbir arkadaşımızın maksadı da sizi kırmak değildi.Lütfen bunu bu şekilde düşünün.Ancak şuda kesindir ki sanal ortamlarda asla gerilim bitmez.Sizin arapçaya vakıf olduğunuzu biliyorum.Eğer isterseniz sizde "cümleten vahidaten" ifadesini türkçeye çeviriniz,istemezsenizde sorun yok.Aynı teklifim Sn.Rıdvan/Baybora arkadaşım içinde ve ilgilenen arapça bilen diğer arkadaşlar içinde geçerlidir.

Sizde Allah'a emanet olun..

Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP

Aslında kelime söz, konuşma demektir. Bildiğimiz söz cümlesi de bir kelimedir. Bidiğimiz sözcük anlamındaki kelimenin (ç:kelimat) yerine müfred ç:müfredat kullanılır; kelimeler..

Kelime bildiğimiz cümlenin fertlerinden çok, söz söyleme,vecize, darb-ı mesel, anons, nüfuz.. anlamlasrına gelir.

Örnekler:

Bi kelimetin uxra: Başka bir deyişle.

Elqâkelimeten: Konuşma yaptı.

Lî kelimetun meak: Seninle konuşmalıyım.

Cemeû kelimetehum:...oy birliğiyle karar aldılar.

İctemeat kelimetuhum: Birleştiler.

Tevhidul-kelime / cem'ul-kelime: İttifak, birleşme.

Qâle kelimetehu: Söyleyeceğini söyledi.

El-kelimâtul-aşr: On emir.

Kelimmetun temhidiyye: Giriş konuşması.

Kelimetussır: Parola. 

Muhabbetle.

Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP

 Sayin hak gelenek haktan sapmaz kardesimiz kelimenin degisik kullanimlarini yeterince izah etti. Benim soyleyeceklerimde bu izahlara paralellik tasiyacaktir. Ilerde gerekirse ilaveler yapmaya calisirim

Allah'a emanet

Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP

selam,

Tüm peyamberlere(a.s) vahiylerin "bir defada" indirilmediğini düşünüyorum yani "tevrat, İncil ve Kur'an" ın bir defada indirilmediğine, Kur'an'ı Kerim'in Ramazan ayında, kadir ve mubarek bir gecede indirilmeye başlandığına inanıyorum.

Başlığa uygun soruyu şöyle anlıyorum ""Kur'an'ın "kronolojik" sure numaraları niçin belli değil?" 

Bu soruyla ilgili kanaatim Kur'an'ın mushaflaşması(iki kapak arasında toplanması) ve redaksiyonunun "sahabenin içtihadıyla" olduğu yönündedir. Yani şuanki sıralamanın "ilahi" olmadığına inanıyorum.

(not. hakgelenek kardeşimin davetine icabet etmeyi vacib gördüm)

selam ve dua ile,

rıdvan

Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP

selam,

"cümle-i vêhide" tabirininde bu kitabların bir defada indirildiğini düşündürüyorsa da  nuzül olayının, tek bir defada indirilişi ifade eden "unzile" ile değil, peyderpeylik ifade eden "nuzzile" kalıbıyla anlatılması bunun aksini destekliyor.Yani "birkaç nuzül" ile.

bu ayetten benim anladığım muşrikler; "Bu, çeşitli olayların akabinde (sözgelimi)altı/yediyüz nöbet halinde peyderpey okuyup durduklarını, (sözgelimi)on-onbeş nöbet halinde okusan ya!" demek istiyorlar.

selam ve dua ile,

rıdvan

Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP

Merhabalar

Yaşanan bir hayatın içerisinde bireylerden başlayarak toplumun ıslahı için, olayların akışına göre şekillenen bir vahiy sürecini görmekteyiz. Belki bu konudaki en güçlü delillerden biride aşağıda meali verilmiş ayettir.

"Sana vahyedilene uy ve Allah hüküm verinceye kadar sabret. O, hakimlerin en hayırlısıdır." 10/109 (y nuri öztürk)

Muhabbetle...

Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP

Selam Rıdvan, umarım iyisin.

"nuzzile" fiilinin gelmiş olması sizi yanıltmasın! "Cumleten vâhideten" ifadesi, inzali veya sandığınız gibi okumayı, bir kaç yüz kereden bir kaç kereye indirgeme gibi bir anlam lüksü yoktur. 

"cumleten" sözcüğü muferriqan ve muteferriqan ile zıd anlamlıdır.

Ayetteki ifade şekli "cumleten vâhideten" dir. Sanırım "cümle-i vâhide" aynı manayı vermez. Cümle-i vâhide, cümle-i munferide ile eşanlamlı olsa gerek.

"Ve qâlellezîne keferû levlâ nuuzzile aleyhil-qur'ânu cumleten vâhideten": Ey muctemian. Ya'ni hellâ unzile aleyhi defaten vâhideten fî veqtin vâhidin.

Manası:Yani hep birlikte. yani: Kafirler, "O'na bir kerede ve bir vakitte indirilmeli değil miydi", dediler. 

Muhabbetle.