Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.
Yunus Suresi 105
Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.
Enam Suresi 79
İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
Ali İmran Suresi 67
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.
Nahl Suresi 123
De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.
Ali İmran Suresi 95
Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
Samsun'un Tekkeköy İlçesi'nde rahatsızlanarak hastaneye kaldırılan 2.5 aylık bebek hayatını kaybetti. Doktorlar bebeğin beslenme yetersizliğinden öldüğünü söylüyor.İşsiz baba Murat Bakıcı ile anne Necla Bakıcı gözyaşlarına boğuldu. Kübra Bakırcı’nın cenazesi otopsi yapılmak üzere Gazi Devlet Hastanesi morguna kaldırıldı.
2,5 aylık bebek açlıktan öldü
Samsun’un Tekkeköy İlçesi’nde rahatsızlanarak hastaneye kaldırılan 2.5 aylık bebek hayatını kaybetti.
Güncelleme:18 Ocak 2011 17:50
Doktorlar bebeğin beslenme yetersizliğinden öldüğünü söyledi.
Samsun’un Tekkeköy İlçesi Cumhuriyet Mahallesi’nde oturan 25 yaşındaki Necla ve 26 yaşındaki Murat Bakırcı çiftinin 2.5 aylık bebekleri Kübra Bakırcı rahatsızlandı ve dün Kadın Doğum ve Çocuk Hastalıkları Hastanesi’ne kaldırıldı.
Sürekli ağlayan bebeği muayene eden doktorlar, yaptıkları tüm müdahaleye rağmen Kübra Bakırcı’yı kurtaramadı. Yapılan ilk belirlemelere göre bebeğin beslenme yetersizliğinden öldüğü tespit edildi.
İşsiz baba Murat Bakıcı ile anne Necla Bakıcı gözyaşlarına boğuldu. Kübra Bakırcı’nın cenazesi otopsi yapılmak üzere Gazi Devlet Hastanesi morguna kaldırıldı. Burada yapılan otopside beslenme yetersizliğinden öldüğü belirlenen Kübra bebeğin ölüm nedeni Trabzon Adli Tıp Kurumu’nda yapılacak incelemenin adından kesinleşecek.
DHA
hale bak yav..
__________________ "Asılan hırsız değil, yakalanandır."
Çek Sözü
işte bu kapite açlar ordusu yaratıyor. açlıktan ölenler. bunların günahı ne namaz la ne abdestle ne de mes üstüne mesle gider. allah onlardan öyle bir hesap soracakki. keşke taş olsaydım diyecekler. ama iş işten geçecek. yürüttükleri inadın akıbetini gittikleri yolun sonunu görecekler. onlar allahın yer de yarattıklarını akıllılar işletir. sanıyor. sermaye allahdan üstün, yaşasın moman diyorlar. bütün işler. momana döner diyorlar. allah öldü yaşasın moman o hayatta diri yediriyor içiriyor. her insan evladı ona tapıyor. allahın yarattığı dünya nimetlerine ortak olmuş. sanki kendi yaratıyor. eğer fabrika olmazsa aç kalırsınız. eğer banka olmazsa size para veren borç veren olmaz. salat gitti yaşasın bankalar. toprak gitti yaşasın fabrikalar. sinsi sinsi yerleşti . damarlarda dolaşıyor.
şimdi; be allahdan korkmazlar. devlet malı deyip miskini kapitenin eline düşürmeseydiniz. de oda bir köşede ailesi için bir şeyler yapsaydıda bu dünya allahın devlette kimmiş. sen nerede ekeceksen ek nerden kazanacaksan kazan. yeterki o çocuğuna bir şeyler ver açlıktan ölmesin deselerdi ya. ama kapiteye uşak oldular. yedirmediler içirmediler. allahın toprağını devlet vatan toprağı yaptılar. ite kaka kapitenin eline düşürdüler. o kendini allah sanan kapite o çocuğu öldürdü. bunu vebali her devlet ferdindedir. bu düzeni kabul edendedir. o namaz kılanlardadır. o hac edenlerdedir. vay ben bilmiyordum mazeretini.. yapamayacaklar. allah onlardan öyle bir hesap soracakki. keşke taş olsaydım diyecek.
şimdi allahın minetlerini allahmı kısıtlıyor yoksa kapiteye hizmet edenlermi. allah mı dedi devlet toprahı yapın yer yüzünü. allah mı dedi tapulu tapulu arazi yapın diye. allah mı dedi. aklı çalışanlar aklı ermezlerin geçimi için fabrika sermaye banka kursun diye . bu allaha yakışırmı. yarattığını bir başkasına muhtaç edermi. o insanı asgari ücretmi. verir. siz hangi allaha tapıyorsunuz.
__________________ ben yanlız kendimi kurana adadım.
Tunus’ta Devlet Başkanı Zeynelabidin Bin Ali’nin ülkeyi terk etmesine rağmen gösteriler sürüyor.
zeynel bin ali.. 1,5 ton altınla çiftliğinden tüyen adam..
Dün Başbakan Muhammed Gannuşi tarafından açıklanan geçici hükümeti
beğenmeyen göstericiler, bugün yine protesto gösterisi düzenliyor. Yeni
hükümetin içindeBin ali döneminden kalanbakanları istemeyen yaklaşık
bin kadar gösterici, İçişleri Bakanlığı binasına doğru yürüyüşe geçti.
Geçici hükümet aleyhine slogan atan göstericiler, “Hırsızların
paralarına el konulsun” şeklinde sloganlar atıyor. Gösteride şu ana
kadar polis müdahalesi olmadı. Ancak bakanlığın etrafında çok sayıda
polis bulunduğu belirtiliyor.
Hırsızların paralarına el konsun.. nihayet anlamışlar HIRSIZ KİMDİR? i..
saddamda yakalandığında yanında tonla DOLAR vardı.. küçük insan bunlar.. bunların ufak adamlar olduğunu ne yazık anlamaları zaman alıyor.. umarım orada sosyalistler biraz daha cesur olur da, birşeyler yaparlar.. aksi halde sömürüye devamül ekber..
__________________ "Asılan hırsız değil, yakalanandır."
Çek Sözü
Katılma Tarihi: 13 ocak 2010 Yer: Turkiye Gönderilenler: 288
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
selamlar.
kuranın ana temasını ben hep burda canlı tutacağım taki iyi ce anlaşılıncaya kadar. bu dünyada allah ölmüştür. tekrar dirilmeli toplum düzenine sahip olmalı insanlar allahın dinin ölçülerine tekrar geri dönmeli, insanlar için allah kalmalı gerisi tefarruat olmalı yoksa gidişat kötü. her nereye baksak iş dönüp dolanıp aynı şeye gidiyor birileri, nini.. söyleyip insanları uyutuyor dünyayı dar ediyorlar. mal ve kazanma hırsından insanları eziyorlar. hz nebi yirmi üç yıl bununla mücadele etti gel görki ben müslimim diyen peygamberin ardından gidiyorum diyen onu ve getirdiğini unuttu. türlü türlü dalaverelerle çeşitli ayak oyunları ile yine çok sevdikleri malcılığı hayata geçirdiler. bu kez iyi silahlandılar. dinide mal biriktirir konuma getirdiler. kıldan tüğden şeyleri din diye aslından sapıttırdılar. namaz diye bir icatı din ana konusu yaptılar. ha bir de hayla dağa burda o namaz denen zerdüş ayinin allaha yakıştırıyorlar. bune gaflet uykusu ki bir türlü uyanamıyorlar. allahın öğretisi bunlardan dağa iyi o hak ile bölüştürür. hz nebi zamanında mekke çetesi idi darül nedva şimdi kapite çetesi hiç bir farkı yok. dağa eskilerde başka başka çeteleşme örnekleri hep mevcut. eski nebilerin uğraştığı hep aynı inanmayan kuranı okur. hep malcılarla uğraşmışlar. allahın rıskının üstüne üşüşüp insanlara vermediler veririm bana da allah dersen dediler. bir kızıldereli atasözü ; bir insana hergün balık getirceğine ona balık tutmasını öğret. hz nebi bunu dedi gölü gasp edipte her gün alsana bir balık değil. onada gölde bir balık yeri aç. ki oda hakkı olanı tutsun.. yok kırk ta bir zekatmış.. nasıl kazandın kırkını kimin rıskının üstüne oturdun. da birini veriyorsun.
bu gün din adına öğretilerin gittiği yer hep kapite bütün kapılar ona açılıyor. salat namaz oldu ona açılıyor. infak kırta bir oldu ona açılıyor. oruç aç beklemek oldu ona açılıyor. altında hep mal biriktirme hırsı var. malı biriktirmezsen hacca nasıl gidersin. hacca gitmek için kapitenin evinin önünden geçmelisin. işte şu yapılanlar allahın dinimi kapitenin dinimi. şimdi namaz dinin direği diyenler yatıp kalkmakla hangi direği dikiyorlar. arapça kuran okumakla allaha yakınlaşıyormuşlar. ya allah arapçadan başka dil bilmiyormu?... o zaman bizi başka allah yaratttı. çünkü bizide aynı allah yaratsaydı. bizim dilimezden de anlardı. o zaman ahireti kurtarmak için arabın allahının dilini bilmek zorudayız yoksa cehenneme gideriz. ne biliyim efendim yok yere kapandıkmı. itaat edermişiz. sen zaten her an itaat ediyorsun. onun oksijenin kullanıyorsun. yemek ihtiyacın tuvalet ihtiyacın hep ona itaat .. yeme bakalım itaat etmebakalım.. o seni yemek zorunda içmek zorunda yarattı. hadi bir itaatsizlik yap sonu ne oluyor bir gör. ama insandan allah olursa eğildirir secde ettirir. çünkü aşşağılık kompeksi var . allahda aşşağılık kompeksi olurmu da geçin karşımda secde edin ben bir göreyim . egolarımı tatmin edeyim. hiç böyle şey olurmu siz hangi allaha secde ediyorsunuz. yada bu gün din adına açlık. oruç .. bu kadar nimet bu kadar şey allah bunları boşu boşuna mı yarattı. da bir ay boyunca sabahın köründen akşamın darına kadar aç kalın. burdada insan ürünü bir allah yokmu. şimdi iyi bir akılla düşünelim. sebebi ne olursa olsun rızıkla terbiye olurmu. mesela günümüzde açlık grevi var bir otoriteyi veya bir şeyi beğenmeyerek ona karşı koymak yani bir tepkidir. bu açlık ne tepki verir insanda ne verir anlatayım kan şekeri düşer. görme yitisi olur. sinir hat safada olur. akıllı düşünme yitirilir. kandaki şeker oranı düştüğü için. bayin glikoz oranı azalır. hafıza zayıflar. akşamda birden miğde yemekle tanışır. şişer hazım güçlüğü çekilir. gaz olur. insanı rahatsız eder. insanda huzur diye bir şey bırakmaz. gece kalkıp yemek yemek de. ve hemen yatmakda şeker ve kalp gibi hastalıklara davetiye çıkartır. insan sahlığına zerre faydası yok .. ben yeryüzünde halife kılacağım diyen bir allaha bu dayatma yakışırmı. açlıkla imtağanı nasıl yakıştırıyoruz. allah insanı aç bırakırmı. o her an rızık veren köpeğe bile iki gün yemek verme bir başka sı bir lokma versin seni bir dağa tanımaz. allah insanı aç bırakıpta kendine hasımmı yapacak. yada insanı kendine hasım yaparak az sen aç kal aklın başına gelsinmi. diyecek. yok bu allahın orucu değil. bu olsa olsa insan allığının orucu. hasımlık insana öz dür. allah bunlardan uzaktır...
hacc; çalıp çırpıp helalinden kazanan helal perest kapite uşakları .. teşvik olsun diye hacc denen dini vecibeyi din diye yuturdular. malı mülkü olan ömründe bir defa hac etsin bakın malı mülkü. olan diyor. fıkıh. o allah diyorki kuran da mülk allahındır. zaten burdan yakayı ele veriyor. neyse devam edelim. bilmem ne kadar altın olacak allah buyurdu; o doymaz yığdıkça yığıyor. altını gümüşü. ee bu kuran ayeti nasıl olacak. altın ve gümüş olmadan nasıl hacc ederiz. neyse devam.. mekkenin ortasıda bir bina buna kabe deniyor. etrafında yedi tur attınmı ana dan üryen günahsızsın. ondan sonra git şeytan taşlamaya karşında bir sütün elinde bilmem ne kadar taş. tek tek atıyorsun şeytanıda bir güzel taşladın. hırsın geçti. yok geçmedi eline biraz dağa alıp kafasını gözünü yarıyorsun şeytanın. bu da tamam sonra 3,4 milyar parayı orlarda kendin için harcıyor . yedi tur kabede. iki tur orda bir tur burda gitti paralar. ha birde kurban kesiyorsun. eti orda kalıyor . ve geldin evet artık sen hacı sın anadan doğma günahsız. artık şeytanın da kafasını gözünü yardın sana darıldı bir dağa konuşmaz senle. küsmüş. şu hacıya söyleyin ben onunla konuşmuyorum diyor. şeytan. ve allah için hac ettin öylemi sen bir taş furyasının etrafında dönüp durdun dönerken de. senin başını döndürüp paranı gasp ettiler. haydan gelen huya gider. din ayağı altında fakirin parasını türlü türlü dolaplarla alırsan allah da seni dolap beygiri gibi çevirir . geri alır. paranı heba olursun... çünkü oraya gitme başlangıcın da alahın mülkünü gasp ettin. miskinin rızkını aldın fakire vermedin versen sana bir şey kalmaz. ancak bir geçimliğin. olur. eee demekki bu hacc denen organizasyonda kapiteye dayanıyor. kapite bir tarafdan oraların yer altı zenginliğini söğüşlerken diğer tarafdanda ordakilerin sesini kesmek için bu düzeneği kurmuş. sana ben para kazanacak bir kapı açtım. millet buraya geliyor dolap beygiri gibi dönüp. paralarını burda harcıyor. memleketlerindeki fakirlere verseler. bizim düzen tehlikeye girer. burda sana versinler. bizde onların memleketlerinde. miskin ve yoksulların allahı oluruz. onlara veririz. ama bizim farikalarda bankalarda. kapitenin yarınları için büyümesi için mutlak ve tek insaların allahı olmaları için çalışırlarsa.
ŞİMDİ ; EY ALLAHIM O YUKARDA SAYDIĞIM KAPİTE DAVÜL NEDVA FİRAVUN DÜZENLERİNİ ONLARIN BAŞINA GEÇİR.
__________________ ben yanlız kendimi kurana adadım.
Mahşer günü dile gelip öfkeyle kükreyecek olan yer!
Öyle bir öfke ki, hepimiz kaçacak bir yer, sığınacak bir delik arayacağız.
Ama size garanti ederim:
Bulamayacağız…
*** *** ***
İki buçuk aylık ve otopsi masasında!
Midesinde hiçbir şey bulamamış doktorlar, “Bomboştu.” diyorlar!
“Besin yetersizliği” teşhisi konmuş.
Şu bildiğiniz açlık.
Açlıktan ölmüş Kübrâ bebek.
Açlıktan!..
*** *** ***
“Her günü çay içip kuru ekmek yiyerek geçiriyoruz.” diyor annesi; “Sütüm olmuyor, emziremiyordum…”
Babasının ayağı iş kazasında bileğinden kopmuş. Bir tersanede sigortasız çalıştırıldığı için malulen emekli de olamıyor. Kadın dilenerek günde 10 lira kazanıyormuş; “Yetmiyor.” diyor…
Bunlar Türk!
Bunlar müslüman!
Bunlar insan ulan, bunlar insan!..
*** *** ***
“Üslup hikmetli olmalı!” diye uyarıyorlar beni; kaba saba yazıyormuşum, sert yazıyormuşum, dilim sivriymiş…
Daha nazik, daha kibar, daha mülayim olmalıymışım…
Bunlar beni göbeklerinden kapitalizme/hakim sınıflara bağlı şu kıçıkırık kıytırık yazarlardan sanıyorlar; güzel yazı yazmaya çalışan, kendini beğendirmek için binbir dereden su getiren, hakim sınıfların gözüne girmek için şerefini/namusunu üç otuz paraya satan!
Güzel yazınızın, hikmetli üslubunuzun, hakim sınıflara yaltaklanma şe..izliğinizin Allah bin türlü belasını versin!
Bu insan yavrusu henüz iki buçuk aylıktı.
İki buçuk aylık!..
*** *** ***
Ellerinde 10.000 liralık çantalarla, bileklerinde 50.000 liralık saatlerle, parmaklarında 100.000 liralık yüzüklerle ortalıkta gezinip duran küçük burjuvalar, yeni yeni burjuvalaşan dinibütün Müslümanlar…
Aynı günkü gazetelerde, 2.000 doları 1.5 yılda nasıl da 1.000.000 dolara çıkardığını ballandıra ballandıra anlatan borsa çakalları…
39.000 lira aylık kira alanlar, bir televizon programından haftada 250.000 lirayı götürenler, New York’da 20 tane daire kapatanlar, 11 tane lüks arabası olup bunların birinin üstüne oturarak yılışık yılışık resim çektirerek gazetede yayınlattıranlar…
Aksırıncaya tıksırıncaya kadar yiyip öküz gibi geğirdikten sonra elhamdülillah çekenler…
Özelleştirme ihalesinde 8.000.000.000 doları gözü kapalı sayanlar, vergi barışında 5.000.000.000 dolar getirenler…
İktidarın gözüne girmek için sistem yanlısı yazılar yazıp ayda 50.000 liraları, 100.000 liraları götüren sözümona köşe yazarları…
Ve daha 2.5 aylıkken açlıktan ölerek otopsi masasına yatan Kübra bebek!..
*** *** ***
Bu bir sistem sorunu.
Bir düzen sorunu.
Bunu anlamak bu kadar zor mu!
Kapitalizm bu işte, serbest piyasa bu; otuz tane kitap yazsan, bu örnek kadar çarpıcı biçimde açıklayamazsın!
Kapitalizm bu işte; gücü gücü yetene!
Bunu anlamak bu kadar zor mu!
*** *** ***
Üslüp hikmetli olmalı, ha!
Bunun Arabistan’da, cahiliye döneminde diri diri gömülen kız çocuklarından ne farkı var! (Tekvir, 8-9)
Kübra bebek gibi milyonlarcası var; biz sadece basına yansıyanlardan haberdar oluyoruz.
İnsanlar aç!
Çocuklar açlıktan ölüyor!
Ama üslup hikmetli olmalı, öyle mi!
Tüh Allah bin türlü belanızı versin!
*** *** ***
Siz bu yazıyı(!) okuduğunuzda Kübrâ bebek mezarda olacak.
Bir an için düşünün:
Yaratıcı, Arabistan’da diri diri gömülen kız çocukları için ne diyordu?
Bu bir kader mi, Yaratıcı bu çocuğun alnına 2.5 aylıkken açlıktan ölmeyi mi yazmış; benzer biçimde, hayatta kalmaya çalışan veya ölen çocuklar Tanrı tarafından bu biçimde yaşamaya veya ölmeye mi mahkûm edilmiş?
Yoksa bu uğursuz kaderi yazan biz miyiz?!.
*** *** ***
Kübrâ…
Yani daha (en, pek, çok) büyük olan…
Ama Kübrâ’dan daha Büyük Olanı da var.
Hatırlatayım dedim…
*** *** ***
Siz, ben, o…
O gün kaçacak bir yer, sığınacak bir delik arayacağız.
Ama size garanti ederim:
Bulamayacağız…
YILMAZ YUNAK
Skyturk.net alıntıdır.
__________________ "Asılan hırsız değil, yakalanandır."
Çek Sözü
Robinson, cumanın bu tepkisi karşısında hemen teşhisi koydu ve dedi ki,
-ey cuma, sen günahkarsın tevbe et belkim Allah affeder.. Cuma dedi ki, ben beni günahkar görenin ne yanında ne yöresinde olamam, şimdi senden ayrılıyorum ve adanın diğer tarafına yerleşmeye gidiyorum ve giderken senden hakkım olan geçimliklerimi de istiyorum.. Robi vermek istemese de verdi, cuma adanın öte tarafında ekti biçti kurdu düzenledi..
balık tutmak için hiçbir gereci yoktu ve uzun süredir de ondan yoksundu.. robinin memleketine gitti ve ondan balık tutabilmek için araç gereç istedi.. Robi dedi ki, elbette veririm vermesine de sen bana ne vereceksin.. o dedi ki, ekmeğim var, unum var, patatesim var, soğanım var.. güzel deyip listeyi cumaya verdi.. ve dedi ki, bana 2 ton un, 200 kilo patates ve her nebattan 100 er kiloluk getireceksin.. getirirsen bende sana hem balık tutmayı öğretir hemde gereçlerini veririm.. cuma dedi ki, robi sen bunları bende istiyorsun ama bunları hesap etsen kişi başına düşen gayri safi milli hasıladan çok.. ee bende tek kişiyim bunu ben karşılayamam.. robi düşündü ve dediki, o zaman şöyle yapalım, ben sana araç gereç vermeyeceğim ama istediğin balığı vereceğim, sen ise bana yine bu şartlarla borçlanacaksın.. günü geldiğinde de senden bunları alırım ne dersin.. ? cuma kabul etti.. robi hemen sözleşmeyi ortaya çıkarıp otuzsekiz adet imza ile sevindi..
cumaya söz verdiği balıkları da verdi..
Cuma o vakitler yedi içti.. ve borcun kalanı için daha fazla çalışmaya başladı.. vadeyle beraber robide geldi..
ve dediki, cuma.. vade geldi.. şimdi borcunu ödeme zamanı..
cuma işlerin kesat gittiğini borsanın sallantıda olduğundan vs bahsetti.. ve süre istedi.. robi elbette dedi ve her salise için ek mal isterim dedi ve cuma da kabul etti.. cuma çok çalıştı.. epey çalıştı ve vadeyke beraber robi yine geldi..
cuma dediki, istediklerinin ancak yarısını verebileceğim bana da 3 te 1 i kalıyor bu durumda.. yani borcun yarısı kaldı anlayacağın.. robi, verileni aldı ve ekledi, kalan borcun için ne vade istersin? cuma da dedi k.. şu kadar zaman.. peki deyip ekledi ve dedi ki, borç tamamı ödenemezse yine üzerine ek gelecektir anlıyorsun değilmi. bak bizde ekmek kavgasındayız.. anlıyorum dedi cuma ve o eki de kabul etti..
gel zaman git zaman bu böyle epey sürdü.. cuma robiyi ziyarete gitti.. baktı ki,robi havaii sahillerinde sanki, şezlonga eşek gibi uzanmış kokteylini yudumluyor.. cuma robinin tarlalarını gezdi ve bomboş olduğunu gördü.. tek bir soğan dahi ekilmemiş dedi kendince ve pis pis güldü.. demek fakir kalmış.. selam robi.. selam cuma.. robi görüyorum da halin bin perişan gibi.. tarlaların bomboş..
evet dedi robi bomboş.. ama onları bana kira ile işletebilecek zekaya kabiliyete dirayete sahip dinç biri lazım.. şişeye yazıp suya attım.. anlayacağın eleman arıyorum.. nasıl dedi cuma.. şöyle dedi robi.. bak şimdi sen eğer benim bu tarlalarımı eker biçersen bana çıkan üründen kira verirsin 4 te 1 i benim olur ve eğer bu şanslı kişi sen olursan o zaman bana olan borcunuda rahat ödersin çünkü senin arazilerin küçük.. sen bilirsin yani..
Cuma kabul etti... işlemeye başladı ve hem cumanın kirasını hem cumaya olan borcunu ödemeye başladı.. bu borç, robi 25 sene sonra ölünce bitti.. cuma da dedi ki, ben asla hak hukuk yiyen değilim ama bana ondan kalan miras bu deyiverdi.. ve bakti.. kalan sadece boş tarlalar ve geçen tamir ettiği barınak idi.. düşündü taşındı kaşındı..
kim zarar ve karda?.. robi borç dengesiyle çalışmadan ömrünün sonuna kadar keyfle yaşadı, cumada borç ödemek için ha bire debelendi durdu..
__________________ "Asılan hırsız değil, yakalanandır."
Çek Sözü
Katılma Tarihi: 13 ocak 2010 Yer: Turkiye Gönderilenler: 288
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
selamlar...
sayın prangasız davan da emin adımlar la yürüyorsun bir gün bu insanların beyinlerine kapite ne denli kötü ne denli insanlık düşmanı öğreteceksin. başarılar diliyorum.allahdan sabır sebat diliyorum.
__________________ ben yanlız kendimi kurana adadım.
Tunus’ta devrim ve Arap Devrimi’nin geleceği -Alan Woods
23 Ocak 2011 - Tunuslu işçilerin ve gençliğin olağanüstü devrimci hareketi tüm dünya için örnek oluşturuyor ve bir ilham kaynağı. Bir haftayı aşkın bir süredir, Tunus, destansı boyutlarda bir devrimi yaşamakta. Tunus’daki kitlesel ayaklanma, halkın, nefret ettiği diktatör Zine al-Abidine Ben Ali’yi, 23 yıllık iktidarından sonra, alaşağı etmesiyle sonuçlandı.
İsyanı, hükümet dahil herkes şaşkınlıkla karşıladı. The Economist, 6 Ocak’da, güvenli bir şekilde: “Tunus’un dertleri, ne 74 yaşındaki başkanı yerinden edecek, ne de onun otokrasi yönetim modelini sarsacak gibi görünmüyor.”diyordu. Aslında demirden bir yumrukla yönetiliyor olsa da, bu Kuzey Afrika ülkesi, bir istikrar cenneti ve görece refah içinde bir ülke olarak görülüyordu.. Yabancı yatırımcılar için, Tunus, güvenli ve ucuz emek kaynağı bir bölge olmuştu. Turistler içinse, güneşlenip yaşamın tadının çıkarılacağı bir yer.
Açık mavi gökyüzünde birdenbire çakan bir şimşek gibi görünen şey, gerçekte, onyıllardır içten içe oluşmaktaydı. Bu şimşek, bir bakıma, ekonomik durumun en ciddî etkisini gösterdiği toplumsal statünün en alt kademelerindeki insanların daha da kötüleşen koşullarını yansıtmaktaydı. Ama bu daha az görünür olan fakat daha önemli bir başka bir şeyi daha yansıtıyordu.. Devrim oluşumu yalnızca yoksullukla açıklanamaz, çünkü kitleler her zaman yoksulluktan çekmişlerdi. Bu, binlerce sayıda küçük haksızlığın birikerek, bir patlamanın kaçınılmaz olduğu o kritik noktaya ulaşmasını içeren diyalektik bir süreçtir. Toplum bu noktaya geldiğinde, patlamayı, herhangi bir toplumsal kaza tetikleyebilir.
Bu olayda genel yangını ateşleyen kıvılcımı oluşturan şey, Sidi Bouzid şehrindeki işportacı bir meyve satıcısının kendini ateşe vermesiydi. Kendini yakan Muhammed Bouazizi adlı genç adam, aslında, diğer pekçokları gibi, uygun bir iş bulamayan bir üniversite mezunuydu. Meyve ve sebze işportacılığı yaparak, dişiyle tırnağıyla yaşamını kazanmaya çalışıyordu. Polisin izinsiz satmasına engel olmasıyla, o bile elinden alındı. Çaresizlik içinde, hayatına dramatik bir yolla son verme kararı aldı. Birkaç hafta sonra da öldü. Bu olay, Tunus’un kitlesel gösterilerle dalgalanmasına yol açtı ve yaygın isyanı tetikledi.
Gıda ve diğer temel eşyaların fiyatlarında artışlar, oranı gittikçe büyüyen işsizlik, ve özgürlüğün olmaması, isyanların büyüyerek ülke çapında yayılmasına neden oldu. Ajitasyonu başlatan yoksul halka, binlerce öğrenci ve işçi de katıldı ve kitleler, rejime duydukları nefreti haykırmak için sokaklara döküldü. Denkleme yeni katılan bir öğe ise, iş bulma umutlarını yitirmiş, eğitimli gençlerden oluşan büyük hacımlı bir katmandı. Milyonlarca kişinin televizyona ve internete ulaşma olanağı bulduğu, kitlelerin zenginlerin sürdüğü yaşam biçiminin ayırdında olduğu bir düzende, insanları öğütüp geçen yoksulluktan ve işsizlikten kurtulmanın olanaksızlığı, artarak katlanılamaz bir hal almaktadır.
Ben Ali ve Trabelsi kabilesi; yolsuzluk, neden oldukları muazzam eşitsizlik ve uyguladıkları politik baskılarla anılıyorlardı. Yolsuzlukları, Wikileaks belgelerinde de açıklandığı gibi, ABD büyükelçisini bile öfkelendirecek boyuttaydı. Dayanılmaz yaşam koşullarını, işsizliği ve yaşam pahalılığını protesto etmek üzere başlayan kitle hareketi, hızla politik bir nitelik kazandı. Protestoların hedefi tek bir sloganla özetlenebilir: Ben Ali defol!
Ateş bir kere yakılmıştı ve söndürmek olanaksızdı. Ülkeyi; işsizliğe, gıda maddeleri fiyatlarının artışına, ve yolsuzluğa karşı düzenlenen sürekli gösterilerle, dalga dalga kargaşa kaplamıştı. Yüksek sayıda üniversite mezunu işsizler, özgürlüklerin olmayışından dolayı duyulan öfke, yönetici sınıfın aşırılıkları, ve polis zorbalığına karşı duyulan kızgınlık, hepsi birden, halkın durdurulamaz öfke dalgasının kıvılcımını ateşlemişti.
Baskıdan ödüne Çatışmalar, 8-9 Ocak hafta sonunda daha ölümcül bir hal aldı ve başkent Tunus’a kadar yayıldı. Sokaklardaki isyan etkisiyle sarsılan rejim, kendini kurtarmak için baskı ve ödünlerden oluşan bir taktiğe sarıldı. Her zamanki gibi müracaat edilecek ilk önlemler; mermiler, göz-yaşı bombaları ve coplardı. Polis saldırısındaki vahşet, batının pişmiş gazetecilerini bile şoke etti. Bu kanlı çatışmalarda kaç kişinin yaşamını yitirdiğini söylemek zor, ancak insan hakları örgütlerine göre en az 60 kişi öldürüldü.
Bir hafta sonra, hükümetin uyguladığı tüm bu saldırı metodlarının işe yaramadığı açıklık kazandı. Polisiye uygulamalar, tam tersine, ancak yangının üstüne daha çok petrol dökülmesini sağlamıştı. Tüm halk bir kez ayağa kalkıp “hayır” deyince, karşısında hiçbir devlet, hiçbir ordu veya polis gücünün duramayacağı anlaşılmıştı.
Kitleler korkularından bir kez arınmaya görsün, uyguladığı saldırılarla karşılarında duran hiçbir diktatörlük rejimi ellerinden kurtulamaz.
Devlet başkanının ilk savunması, polisin aşırı-güç kullandığını inkâr etmek şeklinde oldu. Ona göre, polis yalnızca, kamu malını bir avuç “terörist”e karşı korumaktaydı. Bu açıklama, protestocuları yatıştırma konusunda hiç de etkili olmadı. Gençleri evlerinde, sokaktan uzakta tutmak için bir emirle tüm üniversiteler ve okullar kapatıldı. Bu taktik de başarısız oldu. Rejimi gözlerinin önünde un ufak olurken, gerçek, başkanın kalın kafasına yavaş yavaş da olsa nüfuz etmeye başladı.
Başkan, 12 Ocak’ta, içişleri bakanını görevden aldı ve isyanlar sırasında gözaltına alınanların tümünün salıverilmesi talimatını verdi. “Yolsuzlukları araştırma”sı için bir de özel komite kurdurdu. Bu, Şeytan’ın, şeytan başı İblis hakkında inceleme başlatması gibi bir şeydi. Aynı zamanda, işsizlik sorununu, 300,000 yeni isdihdam olanağı yaratarak temelden çözme vaadinde bulundu. Fakat bunlara rağmen, kargaşa sürdü ve gece sokağa çıkma yasağına rağmen, 13 Ocak’ta merkeze, başkente, ulaştı.
İsyan bu noktaya gelince, Ben Ali, gıda maddelerinin artan fiyatları sorununu çözeceğine, basın ve internet özgürlüğünü tanıyacağına, ve “demokrasiyi derinleştirip, çoğulculuğu yeniden hayata geçireceğine” dair söz verdi. 2014’de tekrar başa geçmesini sağlamak üzere anayasada değişiklikler yapmayacağı sözünü de verdi. Kendisini korumak için son bir atak daha yaptı ve televizyona çıkarak, polisin göstericilere ateş açmasına izin verilmeyeceğinden ve bir dizi reform vaadiyle beraber, halka tanıyacağı ayrıcalıklardan bahsetti. Artık tasarrufunda olmayan şeyleri ihsan etmek kolay olsa gerek.
Başkan, ancak polisin uyguladığı katliam daha ileri boyutlara ulaştığında, ve askerin, hâttâ en üst rütbeli askerlerin bile bu duruma başkaldıracağı aşikâr hale geldiğinde, polise silah kullanmayı durdurması emrini verdi. Fransızca bir internet sitesi, Tunus ordusunda büyümekte olan huzursuzluğa ve polisle ordu arasındaki ayrışmaya vurgu yapıyor: “Bu hafta başlarındaki yeni ve önemli bir gelişme, ordunun bir kısmının rejimle arasına mesafe koyması oldu. Pekçok tanığın belirttiği gibi, Pazartesi günü, Kasserine mahkemesi önünde bir düzine asker, içerdeki olası bir karmaşayı önlemek ve avukatları korumak amacıyla nöbet tuttu.
Ordu ve halk arasında dostlukların kurulduğu ve bazı durumlarda Ordu’nun göstericileri polis güçlerine karşı koruduğu haberleri rapor edilmektedir. Askerlerin başkent sokaklarından çektirilip yerine polisin getirilmesinin nedeni de budur. Kitle gösterisi başkanlık sarayına ulaştığında halk ve askerlerin kucaklaşmaları da, görülmesi gereken bir olaydı.
Binlerce kişinin, rejimin sembolü konumundaki içişleri bakanlığı önünde toplandığı Cuma günü, protestolar doruğuna ulaşmıştı. Pekçok kişi bakanlığın çatısına tırmandı. Polis yaylım ateşi açtı ve göz-yaşı gazı bombalarıyla saldırdı ancak bir yararı olmadı. Sokaklara dökülmüş kitleler güçlerinin bilincine varmıştı ve Başkan’ın mesajını, doğru bir şekilde, onun zayıflığının belirtisi olarak gördü ve yorumladılar. Her yerde: “Bin Ali defol!” sloganı atılıyordu. Ben Ali zaten 2014’de gitme sözü vermişti. Fakat bu hesabı kendisi için biraz iyimser bir hesaptı. Sokaktaki halk, onun derhal çekilmesinde israr etti ve bu hedefine de ulaştı.
Eski konuma düşmüş başkan, ahlâksızca bir aceleyle hükümetini ve parlamentoyu dağıttı, pılısını pırtısını topladı ve en yakın hava alanına kendisini attı. Bay Ben Ali ve ailesi Tunus’u terk etti ve şimdi sığınacak bir yer arıyor. Söylemesi kolaydır. Yaşamın acı gerçeği ki, bir kişi zengin ve başarılıysa pek çok dostu bulunabiliyor; başarısızlığa düştüğünde ise bütün kapılar yüzüne kapanmış oluyor.
Başkan Sarkozy, eski dostunun uçağının Fransa’ya inmesi talebini nazik ama kesin bir dille reddetti. En son gelen haberler, Suudi Arabistan’da Jeddah’a inmiş olduğu yolunda. Burada, çok uzak olmayan bir gelecekte kendilerini de benzer bir kaderin beklediğini düşünmeye başlaması büyük olasılık olan Suud Ailesi üyeleri tarafından, daha cana yakın bir şekilde karşılanacağı kesin.
Başkanın ülkeyi alelacele terketmesi, idarenin en üst seviyesinde; sahne arkasında endişeli bir şekilde ipleri çekmeye hazırlanan Washington’un müdahalesinin ön plâna geçeceği bir manevra alanı yarattı. İlk adım olarak, Cuma günü öğleden sonra, Başbakan Muhammed Gannuçi televizyonda halka seslendiği konuşmasında, kendisinin geçici başkan olarak idareyi devraldığını ve olağanüstü hal ilân edildiğini duyurdu.
Askerler daha şimdiden, her yerde hâzır ve nâzır Ben Ali’nin, tüm ülkedeki reklâm panolarında ve kamu binaları duvarlarında asılı bulunan fotoğraflarını indirmeye başlamışlardı bile. İdareciler, otoriter yönetimin görünürdeki işaretlerini ortadan kaldırmakla, kitlelerin tatmin olup evlerine döneceklerini umut etmişti. Bu, eskiden de yönetici olan aynı insanların, yönetimin tüm araçlarını şimdi gene ellerinde tutarken, halka, bir şeylerin değiştiği imajını vermelerinden başka bir şey değildi.
Bu insanların anlamlı politik reformlar hayata geçirmelerini ve özgür ve adil seçimler düzenlemelerini beklemek, aptallığın en üst düzeyi olurdu. Muhammed Gannuçi, eski rejimin başındaki etkin yöneticilerden biriydi ve kendisi Ben Ali’nin adamıdır. Şimdiki karmaşaya yol açan ekonomi politikaların mimarıdır. Kurulduğundan beri eski rejimin tam merkezinde yer almıştır. Kendisine, halkın çıkarı doğrultusunda hareket edeceğine dair, hiçbir güven duyulmamaktadır. Demokrasi ve anayasal idare konularında hoşa giden şeyler söylese de, ordu ve güvenlik güçlerinin zoruyla olağanüstü hal ilân etmiştir.
Bu, yalnızca, ordunun ve rejim elitlerinin, protestoları bastırmak ve sonra da pençelerini yönetim üzerine yeniden geçirmek için uyguladıkları gizli bir oyun. Sahte “demokrasi” görünümü ardındaki gerçek amaç, üçten fazla kişinin biraraya gelmesini yasaklayan ve tüm gece boyunca sokağa çıkma yasağı dayatan olağanüstü hal hükmünün sürdürülmesi. Güvenlik güçleri; bu emirleri ihlâl eden herkese ateş açma yetkisiyle donatılmışlardır.
Sosyalizm denince akıla hemen komunizm, komunizm denincede hemen akıla dinsizlik gelir.. getirilir olacaktı aslen :)
memleket natoya üye.. Allah bu dinsizlerden bizi koruya..
efenim sonra.. sonrası şu; kapitalizm yani sömürü dinsizlerin değil, dinlilerin işi olmalı.. baksanıza her sosyalizm kelimesinde aha din elden gidiyor diye yaygarı basanlar bunlar.. iyi o zaman.. siz öyle, dinli dinli oturun yerinizde.. hem zaten din adamlarından kimse halden de şikayetçi değil.. keyfleri yerinde..
american uşağı yönetimleri ve tarızını İLAH ve TEK ÇIKIŞ bellemiş olan bu dinli dinsizler sizlere vaaz ediyor.. ekonomi enflasyon düzeldi, düzelecek.. bakın işte o kadar yollar köprüler yaptık.. köprülerden geçenler aç, o köprü altlarına düşürülen kadınlar günahsız olmalı..
aman cuma namazı kaçmasın.... bizim bu Türk milleti duygusal millet.. öyleyse onların kabulleneceği bir yapı olmalı.. aslında bu memlekette SOL un tanımını gözden geçirmek gerek.. 1. tanım.. solcu; solun adamı.. dine ve sömürüye karşı.. 2. tanım.. solcu; her haksızlığa ve sömürüye karşı.. bu tanımı islami sol yapsanızda, islami olmayan solu dışarda bırakmış olursunuz.. o zaman tanım evrensel sol olmalı.. Allah bilir..
__________________ "Asılan hırsız değil, yakalanandır."
Çek Sözü
''Ulusal çıkarlarımız herşeyin üzerindedir..'' Burjuvazi Ata Sözü.
Ulusu sömürmek için Efendilerin, dillerine pelesenk ettiği şu meşhur cümle.. halkın çoğunluğu bankalara borçlu..
demek ki ulusal çıkar dendiğinde anlamamız gerek şu.. efendilerin çıkarları herşeyden üstündür, sizden bile.. bu cümle sadece safları teselli için uyrulmuş zengin ağzıyla söylenen sözlerdir.. kimsenin ulusal çıkarı falan taktığı yok.. varsa yoksa kendi çıkarları..
__________________ "Asılan hırsız değil, yakalanandır."
Çek Sözü
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme Sizin yetkiniz yok forumda konu silme Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme Sizin yetkiniz yok forumda anket açma Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma