Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.
Yunus Suresi 105
Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.
Enam Suresi 79
İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
Ali İmran Suresi 67
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.
Nahl Suresi 123
De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.
Ali İmran Suresi 95
Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
6/22- O gün hepsini mahsere toplayacagiz. Sonra Allah'a ortak kosanlara: " Hani nerede o Kuruntusunu ederek Allah'a ortak saydiginiz
KİMSELER" diyecegiz.
6/23- Sonra, (Onlar): "Rabbimiz, Allah'a yemin ederiz ki, biz müsriklerden degildik" demekten baska bir özür bulamayacaklar.
6/24- Bak, vicdanlarina karsi nasil yalan söylediler! O uydurduklari da kendilerinden kaybolup gitti
6/56- De ki: "Süphesiz ki bana, Allahin berisinden yalvardi
ğınız KİMSELERE kulluk etmem etmem yasaklandi". De ki: "Sizin çarpik isteklerinize uymayacagim, (eger uyarsam) o zaman sapitmis olur, dogru yolda gidenlerden olmamis olurum".
6/71- De ki: "Biz Allah
ın berisinden bize fayda veya zarar vermeyenlere mi yalvaralim? Allah bizi dogru yola kavusturduktan sonra ardimiza mi dönelim? Arkadaslari, bize gel, diye dogru yola çagirdiklari halde yeryüzünde saskin saskin dolasip, seytanlarin ayartarak uçuruma çektikleri ahmak gibi mi olalim?". De ki: "Allah'in gösterdigi yol, yegane dogru yoldur. Bize, bütün âlemlerin Rabb'ine teslim olmamiz emrolundu".
6/100- Onlar, Allah'a cinlerden de ortak kostular. Halbuki onlari yaratan O'dur. Bilgileri olmadan O'na ogullar, kizlar uydurdular. O'nun sâni onlarin uydurduklari sifatlardan münezzeh ve yücedir.
37/158- Onlar, Allah ile cinler arasinda bir neseb (hisimlik bagi) uydurdular. Oysa andolsun cinler bilirler ki, o yalancilar mutlaka cehenneme götürüleceklerdir.
6/101- gökleri ve yeri benzersiz yoktan var eden O'dur. , nasil olur da çocugu olur? Her seyi yaratan O'dur. Ve O, herseyi bilendir.
6/108- Onlarin Allah
ın berisinden yalvardiklarina sövmeyin ki, onlar da bilmeyerek siniri asip Allah'a sövmesinler. Biz, her ümmete yaptiklari isi böyle süslü gösterdik. Sonunda dönüsleri Rablerinedir. O, onlara ne yaptiklarini haber verir.
6/128- (Allah), onlarin hepsini topladigi gün, cinlere: "Ey cin toplulugu! Insanlarin çogunu yoldan çikardiniz" der. Insanlardan cinlerin dostu olanlar da söyle derler: "Rabbimiz! Biz birbirimizden faydalandik. Nihayet bize tayin ettigin vademize ulastik". Allah da:"Sizin duraginiz cehennemdir. Orada, Allah'in dilemesi müstesna, ebedi olarak kalacaksiniz" der. Süphesiz Rabbin hikmet sahibidir, her seyi bilendir.
6/136- Allah'in yarattigi ekin ve hayvanlardan Allah'a bir hisse ayirmakta ve kendilerince: "Bu, Allah'a ait; su da ortaklarimiza ait" demektedirler. Ortaklari için olan hisse Allah'a ulasmamakta, fakat Allah'a ayrilan hisse ortaklarina ulasmaktadir. Verdikleri hüküm ne kötüdür.
5/103- Allah, ne "bahîre"yi, ne "sâibe"yi, ne "vesile"yi ve ne de "hâm"i mesru kilmistir. Fakat küfredenler, Allah'a yalan iftira etmektedirler. Onlarin çogunun akillari ermez.
7/33- De ki: "Rabbim, sadece fuhsiyati, onun açik ve gizli olanini, günahlari, haksiz yere isyani, haklarinda hiç bir delil indirmedigi seyleri Allah'a ortak kosmanizi ve Allah hakkinda bilmediginiz seyleri söylemenizi yasaklamistir
7/191 (Allaha) h
iç bir şey yaratamayan, yaratılmışları ortak koşuyorlar
7/192 (Onların) kendi canlarına faydası yokki, onlara faydaları dokunsun
7/193- Eger siz onlari dogru yola çagirsaniz, size uymazlar. Onlari ha çagirmissiniz, ha çagirmayip susmussunuz, hiç fark etmez.
7/194- Allah
ın berisinden yalvardığınız KİMSELER SİZİN GİBİ KULLARDIR. Eger iddianizda dogru iseniz haydi onlari çagirin da size cevap versinler.
7/195- Onlarin yürüyecek ayaklari, tutacak elleri, görecek gözleri veya isitecek kulaklari mi var? De ki: "Haydi çagirin o ortaklarinizi, sonra bana istediginiz tuzagi kurun ve elinizden gelirse göz açtirmayin."
7/ 197- "Sizin Allah
ın berisinden yalvardığınız KİMSELER, size neyardim edebilirler, ne de kendi canlarına yardimlari dokunur."
7/198- " onlari dogru yola çagiracak olsaniz da duymazlar." Onlarin sana baktiklarini görürsün, bakarlar, ama görmezler.
Bu ayette putlara işaret var gibi görünüyor. Ama derinliğine incelendiğinde bu ayette kast edilenlerin müşrikler olduğu ortaya çıkmaktadır.Resulullah nediye cansız varlıklar olan heykelleri doğru yola çağırsınki.heykellerin hidayete tabi olma gibi bir mükellefiyetleri yokki.doğru yola çağırıldığı halde icabet etmeyip kör ve sağır gibi davrananlar müşrikleridir heykeller değil. Zira bunu bunu bir sonraki ayette teyid etmektedir
7/199- Sen yine de affa saril, iyiligi emret ve cahillerden yüz çevir.
10/ 18- Allah
ın berisinden, kendilerine ne fayda, ne de zarar verebilecek olanlara kulluk ediyorlar ve "Bunlar bizim Allah katinda sefaatçilerimizdir." diyorlar. De ki, "Siz Allah'a göklerde ve yerde O'nun bilmedigi bir seyi mi haber veriyorsunuz?" Allah onlarin ortak kostuklari seylerin hepsinden münezzehtir
10/28- O gün ki, hepsini mahsere toplayacagiz, sonra da o sirk kosanlara "Haydi yerlerinize! Siz de, ortak kostuklariniz da!" diyecegiz. Artik aralarini iyice açmisiz. O ortak kostuklari
KİMSELER, "Siz bize kulluk etmiyordunuz ki." diyecekler.
10/29- "Simdi sizinle bizim aramizda sahit olarak Allah yeter. Sizin bize
kulluk ettiğinizden bizim haberimiz yoktur" (diyecekler).
10/34 Deki;sizin ortaklarınızdan,önce benzersiz yaratıp, sonra onu diriltebilecek biri varmı? Deki; Allah ise benzersiz yaratır,sonrada diriltir.O halde peki nasıl uyduruyorsunuz.
104- De ki: "Ey insanlar! Eger benim dinimde bir süpheniz varsa, sunu bilin ki, Allah
ın berisinden SİZİN KULLUK ETTIĞİNİZ KİŞİLERE kulluk etmem. Lâkin sizin de caninizi alacak olan Allah'a taparim. Bana müminlerden olmam emredilmistir".
ın berisinden, sana faydasi da, zarari da dokunmayacak olan seylere yalvarma! Eger öyle yaparsan, o zaman hiç süphesiz sen zalimlerden olursun.
13/14. Gerçek dua O'nadir.
ONUN BERİSİNDEN YALVARDIKLARI KİŞİLER asla onlara icabet edemezler. Onlar olsa olsa agzina su gelsin diye iki avucunu açana benzer ki, o, ona gelmez. Kâfirlerin duasi hep bir sapiklik içindedir
13/16. De ki: "Göklerin ve yerin Rabbi kimdir?" De ki: "Allah'dir". De ki:
Allahın berisinden kendi canlarına zarar ve fayda vermeye gücü yetmeyenleri mi dost ediniyorsunuz?" De ki: "Hiç kör ile gören bir olur mu? Hiç karanliklarla aydinlik bir olur mu?" Yoksa Allah'a, O'nun gibi yaratan birtakim ortaklar buldular da, bu yaratis kendilerince birbirine benzer mi göründü? De ki: "Allah, her seyi yaratandir. O, birdir. Her seye üstün ve kahredicidir
16/20- A
LLAHIN BERİSİNDEN YALVARDIKLARI KİŞİLER ise, hiçbir sey yaratamazlar. Çünkü onlar, kendileri yaratilmislardir.
16/21- Onlar ölüdürler, diri degil ve
ne zaman dirileceklerinin şuurunda da değillerdir
16/86- Ve ortak kosanlar, ortak kostuklarini gördükleri zaman: "Rabbimiz! Iste bunlar,
SENİN BERİNDEN YALVARDIGIMIZ KİŞİLER" diyecekler. Ortakları da onlara; "Siz mutlaka yalancilarsiniz" diye söz atarar.
18/52 Ve o gün (Allah) kuru
ntusunu ederek ortak koştuğunuz kimselere seslenin (bakalım)der. Onlar yalvarırlar ama, kendilerine icabet edilmez.Biz aralarına engel koymuşuzdur
18/ 102 O kafirler benim yanımdan KULLARIMI DOST (EVLİYA) edineceklerini mi sandılar.Biz cehennemi kafirlere konukluk olarak hazırladık
19/81- Onlar, kendilerine kuvvet ve seref kazandirsin diye, Allah
ın berisinden ilâhlar edindiler.
19/82- Hayir, (zannettikleri gibi degil, o ilâhlar) onlarin ibadetlerini inkâr edecekler ve aleyhlerine dönüp düsman olacaklardir.
21/24- Yoksa Onun berisinden ilâhlar mi edindiler? De ki:(madem öyle) "Kesin delilinizi koyun ortaya. Iste benimle beraber olanlarin kitabi ve benden öncekilerin kitabi." Hayir, onlarin çogu gerçegi bilmezler de onun için yüz çevirirler.
21/29- (iç
lerinden) Kim, ben onun berisinden ilahım derse onu cehennemle cezalandırırız. İşte zalimlerin cezası budur
22/11- Insanlardan kimi de Allah'a bir yar kenarindaymis gibi kulluk eder, eger kendisine bir iyilik gelirse mutmain olur ve eger basina bir bela gelirse yüzüstü dönüverir. Dünyayi da ahireti de kaybeder. Iste apaçik kayip budur.
22/12- Allah
ın berisinden zararı ve faydası olmayanlara yalvarir. Iste derin sapiklik budur.
22/13- O, zarari faydasindan daha yakin olan kimseye yalvariyor. (Yalvardigi kimse) ne kötü mevla ve ne kötü yoldastir.
22/71- Onlar Allah
ın berisinden Onlar, haklarinda hiçbir delil indirmedigi ve kendilerinde de bir bilgi bilgi sahibi olmadıkları seylere kulluk ederler. Zalimler için hiçbir yardimci yoktur.
73- Ey insanlar! Bir misal verildi, simdi ona iyi kulak verin: Sizin Alla
hın berisinden YALVARDIĞINIZ KİŞİLERİN TAMAMI bir araya gelseler,kesinlikle bir sinek bile yaratamazlar.Sinek onlardan bir sey kapsa onuda kurtaramazlar. Yalvaranda aciz, yalvarılanda.
Sineğin kapıp götürdüğünü bu insanlar niçin geri getiremezler? Çünkü onlar hiç bir şeye gücü yetmeyen mezarlarda yatan ölülerdir.Günümüzdeki müşrik toplum (tasavvufu benimseyenler) tarafından kutsallaştırılan ve öldükten sonra bile ruhaniyetlerinden medet umulan bu insanların kabirlerine bir parça bal sürün ve bekleyin bakalım sineğin kapıp aldığını mezardaki o çürümüş cesetler geri alabilecekmi?
İşte bu inatçı müşriklere kafalara Allahın azarı
22/74- Allah'in
yüceliğini geregi gibi degerlendirip bilemediler. Süphesiz ki Allah çok kuvvetlidir, her seye üstündür.
23/99- Nihayet onlardan (müşriklerden) birine ölüm gelip çattığında, "Rabbim, beni (dünyaya) geri gönder,"
23/100- "Ta ki, boşa geçirdiğim dünyada iyi iş (ve hareketler) yapayım." Hayır! Onun söylediği bu söz ancak (boş) laftan ibarettir. Onların gerisinde ise, yeniden dirilecekleri güne kadar (süren) berzah vardır
.
23/101- Sûr'a üflendiği zaman aralarında artık ne soysop (üstünlüğü) vardır, ne de birbirlerini soruşturacaklardır.
23/ 117- Her kim Allah ile beraber ba
şka bir ilaha yalvarırsa -ki onun bu hususta (hiçbir) delili yoktur o kimsenin hesabi ancak Rabbinin nezdindedir. Surasi muhakkak ki, kâfirler kurtulusa eremezler.
25/ 3- (Kâfirler), O'nu berisinden bir sey yaratamayan, bilakis kendileri yaratilmis olan, kendi
canlarına ne zarar ve ne de fayda verebilen; öldürmeye, diriltmeye ve ölümden sonra tekrar canlandirmaya güçleri yetmeyenleri ilahlar edindiler.
25/17- Hele o gün (Rabbin) onlari Allah
ın berisinden kulluk ettikleriyle toplar da, der ki: "Siz mi saptirdiniz su kullarimi, yoksa kendileri mi yolu kaybettiler?"
25/ 18- Onlar: "Sübhansin seni tenzih ederiz. Seni senin berinden baska dostlar edinmek bize yarasmaz; fakat sen onlara ve atalarina o kadar nimet verdin ki, sonunda senin anmayi unuttular ve helaki hak eden bir kavim oldular." derler.
25/ 19- (Bunun üzerine ötekilere hitaben söyle denilir.) Iste (taptiklariniz)
sizi söylediklerinizde yalanci çikardilar. Artik ne (azabinizi) geri çevirebilir, ne de bir yardima çare bulabilirsiniz ve içinizden kim zulmederse, ona büyük bir azab tattiracagiz.
25/ 42- "Sayet
ilahlarımızda sebat göstermeseydik, gerçekten de bizi neredeyse saptiracakti" diyorlar. Azabi gördükleri zaman, kimin yolunun sapik oldugunu bilecekler!
25/ 43-
Arzularını kendisine ilah edinen kimseyi gördün mü? Simdi ona sen mi vekil olacaksin?
25/ 44- Yoksa sen, onlarin çogunun gerçekten söz dinleyecegini yahut akillanacagini mi saniyorsun? Gerçekte onlar hayvanlar gibidir, hatta gidisçe daha sapiktirlar.
25/ 54- O (hakir) sudan, bir insan yaratip ona bir neseb bahseden ve sihriyet bagi ile akraba yapan O'dur. Rabbinin her seye gücü yeter.
25/ 55- (Böyle iken inkârcilar) Allah
ın berisinden ne fayda, ne zarar veremeyen seylere kulluk ediyorlar. Inkârci olan kimse Rabbine karsi ugrasip durmaktadir.
25/ 77- (Resulüm!) De ki: "Rabbim size ne kiymet verir duaniz olmasa?
(mademki sadece Allaha yalvarma gerçeğini) yalanladınız; o halde azab yakanizi birakmayacaktir!
28/ 62- O gün (Allah) onlara seslenerek, kuruntusunu ederek ortak ko
ştuğunuz kimseler nerde ?" diyecek.
28/ 63- (O gün) haklarinda azaba itilme, hükmü gerçeklesen kimseler, "Rabbimiz! Biz nasil azmissak, iste bu azmislari da öylece azdirdik. (Onlarin suçlarindan) beri oldugumuzu sana arzederiz. Zaten onlar aslinda bizlere kulluk etm
iyorlardıki." derler.
28/ 64- Ortaklarinizi çagirin!" denir, onlar da çagirirlar; fakat kendilerine cevap vermezler ve (karsilarinda) azabi görürler. Ne olurdu (dünyada iken) dogru yola girselerdi!
28/ 74- O gün (Allah) onlara seslenerek, kuruntusunu ederek
ORTAK KOŞTUĞUNUZ KİŞİLER nerde?" diyecek.
28/ 88-(Ey resul) Allah ile b
eraber başka bir ilaha yalvarma! O'ndan baska ilah yoktur. O'nun zatindan baska her sey helak olacaktir. Hüküm O'nundur ve siz ancak O'na döndürüleceksiniz.
29/ 41- Allah
ın berisinden dost edinenlerin durumu, kendine yuva yapan dişi örümcegin durumu gibidir. Halbuki, evlerin en çürügü süphesiz örümcek
yuvasidir. Keske bilselerdi.
Niçin dişi örümcek. Allahın şu mucizesine bakın
Canlıların çok büyük bir bölümünde erkekler dişilere nazaran daha iri, daha kuvvetlidir. örümcekler dişilerin erkeklerden daha büyük olduğu azınlıktaki canlı türlerinden biridir. örneğin örümceklerin "Saatli Karadul(Latrodectus Mactons)" türünde, dişilerin uzunluğu, erkeklerin uzunluğunun dört katına kadar ulaşabilmektedir.
Canlı türleri genelde evlerini; sıcaktan, soğuktan, düşmanlardan ve her türlü zarardan korumak için inşa ederler. Oysa örümcek evini; yok etmek, zarar vermek, evine yanlışlıkla uğrayanları yemek için inşa eder. Bu yüzden evlerin en güvenilmezi, örümceğin evidir. Dişi örümcek, cinsel ilişkiye girdikten sonra kendi erkeğini de yemektedir. Bu yüzden dişi örümceğin evi bırakın başkalarını, kendi erkeği için bile güvenilmezdir. Eğer erkek örümcek cinsel ilişkiden sonra kaçmayı başarabilen ender şanslı erkeklerden değilse, dişisinin evi kendi mezarı olacaktır.
" İncelediğimiz ayet bizi Allah'ın yakınından (evliya) edinenlere karşı uyarmaktadır. Allah'ın yakınından TARİKATLERE, DERGAHLARA,TEKKELERE sığınanlar örümceğin evine sığınanlar gibi mahvolmaya mahkumdur. Dişi örümcek kendisine en dostane yaklaşan erkeğini bile hiç acımadan öldürür. İşte dişi örümceğe benzetilen,
evliya, kendilerine sığınanları, kendilerine güvenenleri böyle mahvederler.
Nasıl ki dişi örümcek kendisiyle ilişkiye giren erkeği öldürüp mahvediyorsa,şeyhlerle RABITA yoluyla ilşikiye girenler itikaden öldürülür ve müşrik olurlar
29/ 42- Allah, onlarin onun berisinden hangi seye yalvardiklarini süphesiz ki bilir. O mutlak güç ve hikmet sahibidir.
31/ 30- Bu da sundandir ki, Allah hakkin ta kendisidir. (Insanlarin) O'nun berisinden
yalvardıkları ise mutlaka batildir. Süphesiz ki Allah, çok yücedir, çok büyüktür.
34/ Deki; Allahın berisinden kuruntusunu ettiğiniz KİŞİLERE (istediğiniz kadar) yalvarın. Onların göklerde ve yerde zerre miktarına güçleri yetmez.Onların bunlarda bir payı da yok. O nun, onlardan bir yardımcısıda yok.
34/ 27- De ki: "O'na ortak diye
kattığınız kimseleri bana gösterin bakayim! Hayir, öyle sey yoktur, dogrusu güçlü ve hikmet sahibi olan ancak Allah'tir."
34/ 40- O gün( Allah), onlari hep birlikte mahsere toplayacak, sonra meleklere: "Sunlar size mi
kulluk ediyorlardı?" diyecektir.
34/ 41- Onlar da: "Seni tenzih ederiz. Bizim onlara karsi siginacak velimiz sensin. Hayir, onlar cinlere
kulluk ediyorlardı. Çogu onlara inanmislardi." diyecekler.
34/ 13- O, geceyi gündüze sokuyor, gündüzü de geceye sokuyor. Günesi ve ayi emrine âmâde kilmistir. Her biri mukadder bir gayeye akip gidiyor. Iste bu gördüklerinizi yapan Allah sizin Rabbinizdir. Mülk (hükümranlik) O'nundur. O'
nun berisinden yalvardıklarınız kimseler ise, bir çekirdek zarini bile idare edemezler.
34/ 14- Kendilerine dua ederseniz duanizi isitmezler.
(farzı muhal) Isitseler bile size cevabini veremezler. Kiyamet günü de sizin şirk,inizi inkâr ederler. Sana her seyden haberdar olan (Allah) gibi bir haber veren olmaz
34/40- De ki: "Gördünüz ya, Allah
ın berisinden YALVARMAKTA OLDUĞUNUZ KİŞİLERİ Gösterin bana, yer yüzünden neyi yaratmislardir?" Yoksa onlarin gök yüzünde bir payı mı mi var? Yoksa biz kendilerine bir kitap vermisiz de ondan bir delil üzerinde mi bulunuyorlar? Hayir o zalimler, birbirlerine aldatmadan baska bir vaadde bulunmuyorlar.
35/ 13- O, geceyi gündüze sokuyor, gündüzü de geceye sokuyor. Günesi ve ayi emrine âmâde kilmistir. Her biri mukadder bir gayeye akip gidiyor. Iste bu gördüklerinizi yapan Allah sizin Rabbinizdir. Mülk (hükümranlik) O'nundur. O'n
un berisinden yalvardığınız kimseler ise, bir çekirdek zarini bile idare edemezler.
35/14- Kendilerine dua ederseniz duanizi isitmezler.
(farzı muhal) Isitseler bile size cevabini veremezler. Kiyamet günü şirkinizi inkâr ederler. Sana her seyden haberdar olan (Allah) gibi bir haber veren olmaz
37/158- Onlar, Allah ile cinler arasinda bir neseb (hisimlik bagi) uydurdular. Oysa andolsun cinler bilirler ki, o yalancilar mutlaka cehenneme götürüleceklerdir.
40/66- De ki: "Bana Rabbimden apaçik deliller geldigi zaman, ben o sizin Allah'in b
erisinden yalvardığınız kimselere kulluk etmekten kesinlikle men edildim ve bana âlemlerin Rabbine teslim olmam emredildi."
42/9
yoksa onlar Allahın berisinden dostlar mı edindiler. Fakat gerçek dost ancak Allahtır. Ölüleri o diriltir ve her şeye gücü yetendir.
43/31- Yine Onlar: "Bu Kur'an, su iki sehirden bir büyük adama indirilmeli degil miydi?" dediler.
43/32- (Ey Resul)! Rabbinin rahmetini onlar mi taksim ediyorlar? Dünya hayatinda onlarin geçimliklerini aralarinda biz taksim ettik. Birbirlerine islerini gördürsünler diye biz onlarin bir kismini digerlerinden derecelerle üstün kildik. Rabbinin rahmeti onlarin biriktirdikleri seylerden daha hayirlidir.
43/86- Onlarin Allah'in b
erisinden yalvardıkları kimseleri şefaate nail olamazlar. Ancak bilerek hakka sahitlik edenler başka
45/4- Ey Resul)! De ki: "Allah'
ın berisinden yalvardiklarinizi gördünüz mü? Onlar yerden ne yaratmislar bana gösterin. Yoksa onlarin göklerin yaradilisinda bir payı mi var? Eger siz dogru söyleyen kimseler iseniz bana bu Kur'an'dan önce indirilmis bir kitap veya ilimden bir eser getirin."
45/ 5- Allah
ın berisinden kiyamet gününe kadar kendisine hiç bir cevap veremeyecek KİŞİYE YALVARANDAN daha sapik kim vardır? Oysa oysa onlar bunların yalvarislarindan haberleri bile yoktur.
İzahı.Bu ayetten de heykellere işaret edecek en ufak bir belirti yoktur.Zira ayetin metninde iki kere ''Men'' edatı geçmektedir.Men adatı ise sadece canlı varlıklar için kullanılır.Ayrıca burda şirk koşulanların kıyamete kadar cevap veremeyeceklerinden bahsedilmektedir. Bu; şirk koşulanların kıyametten sonra cevap verebilecekleri anlamına gelir. Heykellerin ise ne kıyamete kadar nede kıyametten sonra cevap vermeleri Kurana göre olanak dışıdır.çünkü kıyametten sonra dirilme ve hesap verme Allaha karşı sorumlu olan canlılar için geçerlidir. heykeller için ise böyle bir şey söz konusu değildir. Şirk koulanların kıyametten sonra cevap vereceklerini söylemiştik. zira bunu bir sonraki ayet çok açık bir şekilde izah etmektedir
45/6- (Kiyamet günü) insanlar biraraya toplandiginda da
onlara düşman olur ve kulluklarını inkar ederler
Kabirdeki ölüler kendilerine yapılan bu kulluktan haberleri olmadıkları için,kendilerine yalvarmak suretiyle kulluk edenlere düşman olacaklar ve onların kulluğunu inkar edecekler
43/ 15- Buna ragmen insanlar, Allah'in kullarin
ı O'nun bir parçasi saydilar. Gerçekten de insan apaçik bir nankördür.
5/117 Onun berisinden ancak dişilere yalvarıyorlar. (aslında) ancak inatçı şeytana yalvarıyorlar
Bu ayetten dişi yani kadın şeklinde heykeller çıkarmak mümkün değildir. Zira bu dişi zannedilenlerin kim olduğunu yine kurandan öğreniyoruz
53/27. Ahirete iman etmeyenler meleklere disilerin adlarini takip duruyorlar
53/28. Onlarin bu hususta bir bilgileri yoktur.
Sadece zanna uyuyorlar. Zan ise, süphesiz hakikat bakimindan birsey ifade etmez.
Mekkeli müşriklerin meleklere taktıkları dişilerin adlarınıda veriyor kuran
53/ 19. Siz de gördünüz degil mi o
Lât ve Uzza'yi?
53/20. Ve üçüncü olarak da öteki
Menat'i?
53/21. Size erkek O'na disi öyle mi?
53/22. Öyle ise bu çok insafsizca bir taksim.
53/23. Onlar hiçbir sey degil, sirf sizin ve babalarinizin taktiginiz (bos) isimlerdir.
Allah onlar hakkinda hiçbir delil indirmedi. Onlar yalniz zanna ve nefislerin sevdasina uyuyorlar. Halbuki onlara Rableri tarafindan yol gösterici gelmistir.
53/27. Ahirete iman etmeyenler meleklere disilerin adlarini takip duruyorlar
53/28. Onlarin bu hususta bir bilgileri yoktur. Sadece zanna uyuyorlar. Zan ise, süphesiz hakikat bakimindan birsey ifade etmez.
43716- Yoksa O, yarattiklarindan kendisine kizlar edindi de erkek çocuklari size mi seçti?
43/17- Onlardan biri Rahman olan Allah'a isnad ettigi kiz çocugu ile müjdelendigi zaman yüzü simsiyah kesilir de öfkesinden yutkunur durur.
43/18- Yoksa onlar, süs ve zinet içerisinde yetistirilip de mücadelede erkek gibi kendisini savunmaya açik olmayan kizlari mi O'na isnad ediyorlar?
43/19- Onlar Rahman olan Allah'in kullari olan melekleri de disi saydilar. Onlar meleklerin yaratilisini gördüler mi? Onlarin sahitlikleri yazilacak ve onlar sorguya çekileceklerdir.
43/20- Onlar: "Eger Rahman olan, Allah dileseydi, biz o meleklere tapmazdik." dediler. Onlarin bu hususta hiçbir bilgileri yoktur. Onlar sadece yalan söylüyorlar.
5/90 - Ey iman edenler! içki, kumar,
mezar taşları( Türbeler) ve falcılık seytan isi birer pisliktir. Bunlardan kaçinin ki, kurtulusa eresiniz.
Ayetin metninde ki, dikme sözcüğünden gelen ''ensab'' kelimesini bilerek mezar taşları ve türbeler olarak çevirdim.Çünkü bu dikili taşların heykel anlamına gelmediğini yine Kurandan anlamak mümkün. Zira Kuran heykellerin nasıl imal edildiğinin ayrıntısınıda veriyor.
gale eta,budune ma
TENHİTUN
37/95
(İbrahim) Siz YONTTUKLARINIZA mı kuluk ediyorsunuz dedi
Arapçada heykel tıraşa yani heykel yontana
''nehhat'' denilir.Heykeller yontularak imal edilir. Ensab,da ise yontma filan yoktur, alırsınız bir taşı mezarın başına DİKERSİNİZ. Eğer daha görkemli olmasını isterseniz taşları üstüste dikerek TÜRBE meydana getirisiniz. Zaten mekkeli müşrikler heykel perest değil, türbeperest idiler.
Onların türbeperest olduğunu gayet iyi açıklayan ayeti şimdi yazalım
60/ 13. Ey iman edenler,
Allah'in azab ettigi kimselerle dostluk etmeyin. Kâfirler, mezarlik halkindan nasil ümidi kesmisse, onlar da ahiretten öyle ümidi kesmişlerdir
Her ne kadar müfesirler bu ayetin mekkeden önce nazil olduğunu söyleselerde vakıaya uygun düşme
nmektedir Zira bu ayette kastedilen iki zümrenin ümidini kesebilmiş olması için büyük bir olayın olmuş olması gerekirki o da mekkenin fethidir.
Bu ayette kast edilen Allahın azab ettiği kişiler ''kitap ehlinden yahudilerdir''Zira daha onlara daha dünyada iken Allahın bir çok emrini çiğnedikleri için azab edlidiğini kuran çok detaylı bir şekilde açıklamaktadır. bunu ayrıntılarına girmeyeceğim.Sade örnek olarak cumartesi balık avlama yasağını ihlal etikleri için aşağılık maymunlara dönüştürülmesini verebiliriz.
Peki yahudiler niçin ahiretten ümidini kesm
işlerdir. Yahudiler siyer kitaplarının bildirdiğine göre ellerindeki tevrata dayanarak yakında ahmed adında bir peygamberin geleceğini ve ona tabi olup araplarla savaşacaklarını ve onlara galip geleceklerini anlatıp hava atmaktan geri durmuyorlardı. Ancak beklenen peygamber kendi ırklarından değilde, arap ırkından gelince sırf kavmiyet tassubundan dolayı Hz Muhammede inanmadılar.. Kuran bu duruma şöyle işaret eder.
2/146 Kendilerine kitap verdiklerimiz onu (o kitaptaki peygamberi), öz ogullarini
tanidiklari gibi tanirlar. Buna ragmen onlardan bir gurup bile bile gerçegi gizler.
Hatta inanmamakla kalmayıp mekkenin fethine kadar müşriklerle beraber olup, Hz Peygamberle ve müslümanlarla savaşma cüretinde bile bulundular. Siyer kitapları bu bilgilerle doludur.Ama onlar tüm bunlara rağmen Hz Muhammedin hak peygamber olduğunu içlerinden biliyordu.Biliyordu diyorum çünkü her insan yaptığı işin doğru veya yanlış olduğunu bilecek özellikte yaratılmıştır. Kuran bunu şöyle ifade eder
''Fe elhemeha fucuraha ve takvaha'' ''(Nefse) isyankarligini ve iyiligini bildirenin hakki için'' ( Es Sems 8 )
Hani bile bile yaptı deriz ya. Yahudilerde Hz Muhammedin hak peygamber olduğunu bildikleri halde ırkçılık mikrobunun zirvesinde oldukları için sırf kendi kavimlerinden olmadığı için Ona inanmıyorlar ve onu yok etmeye çalışıyorlardı. Onların bu ırkçılık mikrobu hastalıklarını kuran şöyle ifade eder.
Maide 18 Yahudiler ve hiristiyanlar "Biz Allah'in ogullari ve
sevgilileriyiz" dediler. De ki: Öyleyse günahlarinizdan dolayi size niçin azap ediyor? Dogrusu siz de O'nun yarattigi insanlardansiniz. O, diledigini bagislar ve diledigine azap eder. Göklerde, yerde ve ikisinin arasinda ne varsa mülkiyeti Allah'a aittir. Sonunda dönüs de ancak O'nadir.
Allahın oğulları ve sevgilileri olduğuna inanan bu sakat beyinliler
mekke feth edilince artık her şeyin bittiğini, Hz Muhammede tabi olup kurana inanmadıkça Allahın sevgilileri düşüncelerinin boş bir kuruntu olduğunu artık anladılar. Ve ona inanmadıkları müddetçe ahiretten nasipleri olmadığını anladıkları için, ayette beyan edildiği gibi ''ahiretten ümidi kestiler
Gelelim ayette kast edilen ikinci zümreyeki onlarda arap müşrikleridir.Onlarda kutsayıp yücelttikleri ve kabirlerine giderek medet umdukları ölülerin kendilerine hiç bir faydası olmadığını mekke feth edilince onlarda anladılar. Yani onların evliyasının foyası meydana çıktı.Bundan dolayı kabir halkından ümidi kestiler
Resulullahın dönemini bildiren ayetlerin hiç birinde ne
evsan ne esnam nede temasil kelimeleri geçer
Heykeller Hz İbrahimin döneminde vardır.
Hz Ibrahim a.s kendi dönemindeki müsriklerin kulluk etiklerini nitelerken, ankebut 17de ''
Esnam = sanem,in çoguludur.Hacmi ve belli bir kütlesi olan HEYKELLER
Evsan= vesen,in çoğuludur.Araştırmacılara göre vesen de heykel olmakla birlikte imal ediliş malzemesinde farklılık vardır ve bunlar madenden yapılmıştır.
Temasil = temsil,in çoguludur. Heykel ve resimlere yüklenen
MISYONdur. Buna türkçede ''SEMBOL'', veya ''SIMGE'' deriz
İşte asıl önemli mesele burasıdır. Hz ibrahimin dönemindeki müşrikler bile salt putların kendisine değil, bu putların temsil ettiği kişilere kuluk etmişlerdir.Kutsayıp yücelttikleri kişileri TEMSİL etmesi içinde heykeller yapmışlardır.
Hz İbrahimin putları kırdığı için ateşe atılması ve Allahın izniyle kurtulması tarihte bir eşine rastlanmayan büyük bir olaydır.Aradan geçen uzun bir zamana rağmen bu bilgi yani put kıran Hz İbrahimin ateşten kurtulması çok büyük bir ihtimalle Hz ismailin soyundan gelen Hz Muhammedin dönemindeki müşriklere kadar ulaşmıştır.
Sadece bu değil. Hz ibrahimden kalma kurban adeti de ozamana kadar gelmişti. Ne varki Onlar bir ksım hayvanları Allah için ayırıken bir kısmınıda mezardaki ortaklarına ayırdıkları için , bunların kabirleri başında bu hayvanları kurban ediyorlardı
6/136- Allah'in yarattigi ekin ve hayvanlardan Allah'a bir hisse ayirmakta ve kendilerince: "Bu, Allah'a ait; su da ortaklarimiza ait" demektedirler. Ortaklari için olan hisse Allah'a ulasmamakta, fakat Allah'a ayrilan hisse ortaklarina ulasmaktadir. Verdikleri hüküm ne kötüdür.
Hz İbrahimin inancından kalma olaki, bu insanlar meleklere ve cinlerede inanıyorlardı.(6/100; 37/158) Ancak ne varki melekleri Allahın kızları, cinleride Allahın oğulları zannettikleri için bunlardan medet umup yalvarmakta idiler
Ve yine mekkeli müşrikler kabeyi tavaf ediyor ve hacılara su dağıtıyorlardı
Kısaca İbrahimi bazı geleneklere bağlı olan bu insanlar Allaha i
nanan, (muminun 86,87,88,89) ve çarpıkta olsa bazı dini pratikleri olan insanlardı
İşin el ilginç tarafı ise ahirete inanmayan bu insanlar, kabirde hayat olduğuna inanan insanlardı.
Kabirde hayat olmadigini bildiren ayetlerin büyük çogunlugunda dikkat edilirse mekkeli müsriklerin sakat inançlarina göndermeler vardir. Ahirete inanmayan bu insanlar kabirde hayat olduguna inandiklari için kabirdekilerden medet umup yalvarmakta idiler
Tüm bunlardan yola çıkarak günümüze gelirsek, mekkeli müşriklerin dört dörtlük tasavvufcu oldukları ortaya çıkmaktadır.Zira tasavvufun temel ekseni
EVLİYA adı takılarak kutsallaştırılmış insanların öldükten sonra bile ruhaniyetlerinden medet umulacağı esasına dayanır. Bu evliyaların bunun için kocaman kocaman türbeleri DİKİLİR .Bunun için insanlar akın akın türbelere gider ziyarette bulunurlar. Mekkeli müşrikler kabirdekilere hayvan kurban ediyorlardı, bugünkü bilgisiz ayak takımı çaputları.Biraz aklı başında olanlarda kuran okuyarak Allahın kitabını o ölülere kurban ediyorlar.Oysaki islamda ölülere kuran okumak diye bir şey yoktur ve sonradan uydurulmuş bir bidattir.
Nasıl bügün tasavvufcuların
EVLİYASI varsa mekkeli müşrtiklerin de EVLİYAsı vardı
Müslüman zannedilenlerin yaşadığı ülkelere bir bakın. Her tafar mantar sürüsü gibi türbelerle dolu.konunun başında mekkeli müşriklerin dört dörtlük tasavvufcu olduklarını söylemiştik. Bunun tersini söylemekte mümkün.
Hani nerde rivayetlerdeki gibi kabede 360 tene put.Kendi şirkleri ile Resulullahın döneminde müşriklerin arasınadı tıpatıp benzerlik belli olmasın diye bu rivayetlerin uydurulduğu belli olmuyormu
Katılma Tarihi: 16 haziran 2005 Yer: Turkiye Gönderilenler: 23
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
sevgi değer dostum yazın güzelde teşbihlerde biraz zan ağır basıyor.
mesela peygamber as. dan sonra bu putların tamamı kaldırıldı ve her kez tevhidi bir itikatla allaha,meleklere,kitablara ve resullere inandılar.
bu aydınlanma resulullah efendimizin onlara iyibir elçi,rehber, ve mürşit olmasındandı onların her birini bizim itikaden algılamakta zorlanacağımız bir imana resulullaha teslim oldular ve taklidi imanlarını bizzat ondan öğrendikleri bilgilerle tahkikata geçirdiler ve inanıyorumki bu gaye ile
biz onların seviyesine ulaşamayız.
çünkü aralarında ihtilaflarını kuranla çözen ve kuranı bizzat yaşayan en son olduğuna kuranca şahid bir peygamber vardı.
bu yüzden onlar sapmadılar ve resulden aldıkları o üstün ahlakla gittikleri her beldeye ışık oldular.
başlangıçta onlar resule uyumlu yaşamlarına sadece züht diyorlardı ve takvaya göre bir anlayışın iz düşümünde kuranca ihtilafsız sıratı müstakimin bilincinde idiler.
bunu islam tarihini ibret ve basiretle tahkik edersek zaten görürüzde.
zamanla ashab yerini tabiine onlarda tebei tabiine devşirdiler.
bu ara kuran resulullahın yaşamındaki anlaşılarak yaşanan üslubuna ashabın kurralarıyla renk katarken..
savaşlar ve fitne bi okadarda ihtilaflar aralarındaki alim sahabenin zamanla azalması delillerin daha sıhhatli gözlenmesini ve araştırılmasını sağlaDI.
mesela kuranca sünnet zamanla salt sünnet algılamasına dönüştüğünü selefin zamanını incelersek görürüz.
bu ara ihtilaflardaki uzlaşmayı çözebilmek için hadislerin sıhati ve tahkikatı incelenip sahih olanları zapturapt edilerek tutanaklandırılıyordu.
gelecekte bu ihtilafları uydurma hadislerle pekiştirmesinler diye.
gerek sahabe ,tabiin ve tebei tabiinde temelde bir itikadi sapma kesinlikle yok ken insan nefsinin ikbal hırsı sahabeleri bile karşı karşıya getirebildi.
mesela sıffın bunların en anlamlısı ve orda hakemlik ibretle incelendiğinde bize konu hakkında fazla yorum hakkı bırkmıyor.
çünkü ortada taraf olanların biri resulullahın amca oğlu ve damadı bi okadarda alimliği ve ilmi tartışılmıyacak kadar samimi ali rad.
öte tarafta resulullahın kayın biraderi mekkenin eski hakimi ebu sufyanı oğlu ayrıca resulün vahiy katibi.
şimdi biz bunları bu güzide insanları kendi dar bilgimizle eleştirme hakkına sahib olabilirmiyiz.
o günlerin siyasi ikballeri gereği taraf olanlar olabilir ve zaten haricilik te o dönem bu mantıkla kıyam etmedimi.
kuran, sünnet,icma,bizzat biliniyor ve yaşanıyordu aralarında sonra müteselsil kıyas bilgisi oluştu ve o günlerde hiç bir sahabe tabiin putperes olmadı.
çünkü kuran bilinmenin ötesinde hissedilerek yaşanıyordu aralarında.
bu dönem emevi ve abbasilikle başlayan siyasi ikbal ve ihtiras belki ümmetin bir daha asla uzlaşamıyacakları bir kin ve intikam zemininide oluşturuyordu dünyamızda.
buraya kadar çizdiğim tabloda ve araştırmalarımda islamda ve sosyal hayatta putların hakimiyetinin olamdığını görmekteyiz.
alimler sultanların hilafeti babadan oğula intikal eden ihtiraslarına alet olmamak için gerekirse şehit bile olmaktan geri durmuyor ve bu dini onların ihtirasına alet etmiyorlardı.
işte bu yüzdendi ehlibeyt düşmanlığı bu yüzdendi on iki imam ve sonradan gelen lere şia demeleri.
islam devlet olmuştu kıtalara seferler yapılıyordu bu seferler kurancada teşfik edilip deliller getiriliyor ve milleten maddi ve manevi destek isteniyordu.
karşı çıkanları ya asilikle yada dindeki cıkışları yüzünden tekfir veya tard ediyorlardıki halk uyanmasın.
mesela imam gazalinin dönemi ve olaylara bakışı inceleneblinir sanırım.
halkın hilafet ve umeredan korkmaları ve çeşitli baskılar dinde yeni arayışlar getirirken zühtün yerine sufilik şeriatın yerine tasavvuf sanki islam hükümranlığında bir eylem ve toplumdan kendine kaçışı ifade eder olmuştu.
ozamana kadar red edilen putlar sevgi ve hürmette ifratla birlikte islam dünyasına girer oluştu .
kah hindistan ve çinden devşirilenler. kah eski yunan ve roma putlarından esinlenmeler.tasvir ve senbolleri yavaş yavaş islam dünyasına göz kırpmaya başlayınca.
yahudilerin islama olan kinlerinin ve özellikle hayber in intikam ateşi hiç sönmeyen bir nefretle yüreklerini müminlere karşı bilerken.
islam dünyasının ihtişam sarhoşu halifelerinin sözde islama hizmet diye yahudi mütercimleri saraya ve ilim mercilerine taşımaları.
islam dünyasında artık geri dönülmeyen itikadi tahripler ve hurafelere zemin oluşturdu .
binlerce el yazması kitablara islamda olmayan görüş ve fikirler ve israiliyat bilinçlice o dönemde sokuldu .
emevi ve abbasi hanedanlığı vasıtasıyla gerçekleştirildi bütün bunlar.
resulullah ve sonraki dönemlerde zühtün ibadat ve taattaki kimliğinde zikir asla tartışılan bir konu değildi fakat bu günün tarkat altında holdinkleşenlerin ihtirasıda yoktu o gerçek hak doslarında .
konu putlardan açıldı nerelere kadar geldi sevgili kardeşim şukadar ki bu gayretimiz düşünen ve ibret alacak olanların kiminle ve ne için beraber olmalarının gerekliliğini anlatabilmek içindi.
bu konuya sanırım daha cevap yazmam lazım diye düşünüyorum fakat hiç zamanım yok .
tekrar görüşmek üzre rabbim imanımzı kavileştirsin
selam ve dua ile
__________________ yaşamak güzel şeydir,Yaşatanı anlarsan...
Katılma Tarihi: 31 mart 2005 Yer: Germany Gönderilenler: 380
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
sevgi değer dostum yazın güzelde teşbihlerde biraz zan ağır basıyor.
mesela peygamber as. dan sonra bu putların tamamı kaldırıldı ve her kez tevhidi bir itikatla allaha,meleklere,kitablara ve resullere inandılar.(c.Tayyar)
işte benzetmem
Tüm bunlardan yola çıkarak günümüze gelirsek, mekkeli müşriklerin dört dörtlük tasavvufcu oldukları ortaya çıkmaktadır.Zira tasavvufun temel ekseni EVLİYA adı takılarak kutsallaştırılmış insanların öldükten sonra bile ruhaniyetlerinden medet umulacağı esasına dayanır. Bu evliyaların bunun için kocaman kocaman türbeleri DİKİLİR .Bunun için insanlar akın akın türbelere gider ziyarette bulunurlar. Mekkeli müşrikler kabirdekilere hayvan kurban ediyorlardı, bugünkü bilgisiz ayak takımı çaputları.Biraz aklı başında olanlarda kuran okuyarak Allahın kitabını o ölülere kurban ediyorlar.Oysaki islamda ölülere kuran okumak diye bir şey yoktur ve sonradan uydurulmuş bir bidattir.
Nasıl bügün tasavvufcuların EVLİYASI varsa mekkeli müşrtiklerin de EVLİYAsı vardı
Müslüman zannedilenlerin yaşadığı ülkelere bir bakın. Her tafar mantar sürüsü gibi türbelerle dolu.konunun başında mekkeli müşriklerin dört dörtlük tasavvufcu olduklarını söylemiştik. Bunun tersini söylemekte mümkün.
Hani nerde rivayetlerdeki gibi kabede 360 tene put.Kendi şirkleri ile Resulullahın döneminde müşriklerin arasınadı tıpatıp benzerlik belli olmasın diye bu rivayetlerin uydurulduğu belli olmuyormu (hanif)
Bu teşbihin neresi zan olmuş şayet ayerlerle düzeltseydiniz bende yanlışımdan dönerdim.Ama siz bunun yerine bir tek ayetle bile destekleyemediğiniz bir takım düşüncelerinizi yazmışşısnız
Hz Muhammedin dönemindeki müşrikler kutsallaştırdıkları bir takım kişilerin öldükten sonra (16/21)yerleri belli olması için meezarlarının başına işaret amacıyla taşlar dikmişler (ensab, maide 90) ve bu mezarlara başına gelerek onlar için kurbanlar kesmişler ve bazı isteklerinin gerçekleşmesi için dilekkerde bulunmuşlar,yani yalvarıp dua etmişler.
günümüzde insanların çoğu putperestlik denilince bir heykelin karşısına geçip secde etmek şeklinde anladığı için müşrikleride bu şekilde davranan insanlar olarak algıladıklarından çok rahat bir şekilde mezarlara türbelere akın edip dua edip yalvarmıyorlarımı?
Kuran putperestliğin sadeceHz İbrahim dönemindeki gibi heykel perestlikten değil, Hz Muhammede dönemindeki ''TÜRBE PERESTLİK'' şeklinde de bahsediyor.Kaldıki Hz İbarahim dönemindeki müşrikler bile salt heykellerin kendine değil, onların simgelediği kişilere perestij etmekte idiler (temasil,enbiya 52)
Şirkin odak noktasında daima insanlar vardır.Yine hakeza ehli kitabın içine düştükleri şirkte de bunu görmekteyiz (tevbe 31)
Herne kadar bir takım arıtma tesisi görevlisi olan bazı insanlar (sizi tenzih ederim) tasavvuf adı verilen bu batıl dininin içini islami normlarla yüklemeye çalışsalar bile, tasavvufun temel ekseni evliya (allah dostu) adı verilen kutsallaştırılmış insanların düşüncelerine dayanır.Bu insanların kutsallıkları toplumda yer edebilmesi için keramet adı altında binlerce soytarılık anlatılır ve halende anlatılmaya devam edilmektedir.tasavvuf kitapları bu şarlatanlıklarla doludur.Bu insanlar hayatta iken kendilerine gassalın elindeki gibi teslim olunması gerekilen yüce kişilerdir.Zira bunlar fena fillah (sözde Allahta eriyip gitmiş yani bir nevi ilahlaşmış kişilerdir)
Allah için söyleyin binlerce tekke ve tarikat niçin kuruldu.İnsanlara kuran islamını anlatmak içinmi, yoksa şehy adı verilen iki ayklı şeytanlara insanları kul köle etmek için mi??
makamına ermiş insanlardır.Bu makama ermiş kişiler elbette gerçek anmaldsa ölmezler tasavvuf anlayışına göre. Bu sebepten de bunlar öldükten sonra türbeleri yapılırve insanlar bunların ruhaniyetinden istifade edebilmek için bunların mezarlarına gidip dileklerde bulunurlar.Tüm bu sapıklıkların aslı vahdeti vücud inancına dayanmaktadır.
Gücünüz yetiyorsa kaldırın bakalım tasavvuftan vahdeti vücud inancını, tasavvufun ''T'' si bile kalmaz
Aynısını mekkeli müşriklerde yapıyorlardı.İllada tasavvuf kelimesini kulanmış olmaları gerekmez ki
Sevgili dostum eline gönlüne sağlık. Çok güzel özetlemişsin bence.
Aldanış devamlı var. Değişen hiçbirşey yok. Değişen sadece dekor/argümanlar/ enstrümanlar.
Bazılarımız müşrik olmadığını sanıyor. Şirk koşmadığını, putçuluk yapmadığını iddia ediyor. Aynı iddiayı mekkeli müşrikler de yapıyordu. Onlar da şirk koştuklarına inanmıyorlardı. Onlara göre onlar asla müşrik değildi. Muhtemelen kendilerinden önceki insanların müşrik olduklarına ve putlara taptıklarına inanıyorlardı ama kendilerinin asla onlara benzemediklerini sanıyorlardı.
Hz. Muhammed onlara Kur'an ile “sizler şirk içindesiniz” dediğinde çok şaşırmışlardı ve itiraz etmişlerdi. Ve ne yazıkki çoğunluğu bu itirazında devam etmişti.
Yahudilere/Hristiyanlara “sizler şirk koşmaktasınız” diyen Allah’a Yahudiler/Hristiyanlar ne demekteler? “Hayır biz şirk koşanlardan değiliz.” Müşriklere şirk koşmaktasınız bundan vazgeçin dendiğinde standart cevap budur.
Sonuçta yapılan işlem aynı. Allah'a yakınlaştırsınlar diye birilerini Allah ile arana alma faaliyeti.
Evet istisnasız her müşrik müşrik olmadığını iddia ediyor. Ve amaç Allah'a yakınlaşmak.
Allahım ne acı bir aldanıştır bu. Sen "sizler müşriklerdiniz" dediğin halde bu insanlar ahirette bile hala "hayır biz müşriklerden değildik" diyecekler(Enam 23).
Hanif olabilmek bu kadar mı zor?
Arkadaşlar ne olur geçmiş insanları aptal sanmayalım. Tarihte yaşamış her insan bizim kadar akıllı. Aramızdaki tek fark bizim teknolojimizin seviyesi ve bu teknolojimizin getirdiği birtakım sonuçlar. Hadiseler aynı, duruşlar aynı, bakışlar da aynı. Onlar taştan, helvadan, tahtadan heykeller yapıp salt onlara tapınmıyorlardı. Yok böyle birşey. Olamaz da. Bu kadar büyük bir kafasızlık olabilir mi? İnsan bu kadar gerizekalı olabilir mi? O metalar neyi simgelemekte idi? Amaçları neydi?
Onların sonuçta amaçladıkları şey ile bazılarımızın amaçladıkları şey aynı. Sadece araçlar ve simgeler farklı.
ALLAH İLE KENDİ ARAMIZA HERHANGİ BİR ARACI KOYARSAK MÜŞRİKİZ.
Bu aracılık faaliyetindeki araçların/argümanların hiçbir önemi yok. Kimi heykellerle, kimi evliyalarla ve rabıtayla, kimi başka bir şeyle aynı sonucu amaçlayabilir. Allah’a yakınlaşmak…
ALLAH’A ULAŞMA, O’NA DAHA İYİ KUL OLMA ADINA BİRİLERİNİN GÖRÜŞLERİNE DE İMAN EDİYORSAK MÜŞRİKİZ.
Şirk koşarken malzeme olarak kullandığınız değerlerin İslami değerler olmasının da hiçbir önemi yok.
İyi bir Müslüman olmaya çalışırken iyi bir müşrik olmak ne acı. Ahirette bile hala kendimizi iyi bir Müslüman sanmak, Cenneti/mükafatı falan ummak ama acı gerçekle orada yüzleşmek ne acı… Ne büyük bir şaşkınlık ve ne büyük bir yıkılış.
Haniflik, haniflik, haniflik…
Ya Hanifsin ya müşrik. Bunun ortası yok maalesef… Bu yüzden Kur’anda hanifliğe özel vurgu var. Bu yüzden Resulullaha ve bize bu konuda özel emir var. Haniflikten yani Allah’ı birlemekten daha öncelikli başka hiçbir konu yok. Bu haniflik kavramı 10000 rakamının başındaki 1 rakamı gibi. O varsa her şey anlamlı, o yoksa…
Andolsun, sana ve senden öncekilere vahyolundu (ki): Eğer şirk koşacak olursan, şüphesiz amellerin boşa çıkacak ve elbette sen, hüsrana uğrayanlardan olacaksın. (Zümer Suresi, 65)
__________________ Yunus 105. Şu da emredildi: "Yüzünü dine bir hanîf olarak çevir. Sakın müşriklerden olma!"
Katılma Tarihi: 25 nisan 2005 Yer: Turkiye Gönderilenler: 450
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Kişiler Akl-ı Selimi elden bırakınca hiç şüphesiz yerini iblis doldurur:
34/20 And olsun ki; İblis, onlar hakkındaki görüşünü doğru çıkartmış; inananlardan bir topluluk dışında hepsi ona uymuşlardı.
Dikkat edin! insanlardan bir topluluk demiyor ayet! İnananlar içinde bir topluluk! Yani insanların ekserisi nden arta kalan istisna diyeceğimiz azınlıktaki HANİFLER! Ateistleri hariç tutarsak iki tür inanan vardır.
1-Müşrik = Allah'a da iman etmekle birlikte, şefaat/en doğru yolun göstericisi...vs gibi statü verilen insanları veli edinenler ve/veya nasların sözlerini, Kur'anın ayetlerine/delillerine yeğleyenler, böylece Kur'andaki İslam'dan farklı bir dine tabi oldukları halde İslam dairesi içinde olduklarını sananlar ==> 6/23
2- Hanif = Qalu Belada Allah'ın, bizleri şahit tutmasının manasını, yani; doğan tüm insanların aslında bir elçi gelmese dahi Rabb'i bulabilecek şekilde donatılıp yaratıldığını(Bela Şahidna sırrı) ama dünyaya gelmekle beraber, üstüne düşmeden aklı ön planda tutup sorgulamadan hatırlayamayacağımız, "EVET ŞAHİDİZ" deyip, FITRATIMIZ haline gelen bu değişmez/qayyum imana yüzümüzü dönemeyiz! Yüce Allah ancak hanif olunarak Fıtratımız olan (EVET Şahidiz) dine dönebileceğimizi vurguluyor! İşte bu şekilde yüzünü dönene HANIF denir!
Birilerinin peşine takılıp "Bu bizi Allah'a yaklaştıracak" diyenlerin sonunu Allah Enam/23. ayette gayet NET açıklamıştır.
Kur'an verileri göz önüne alındığında; insanlar ya haniftir ya da müşrik! bunun ortası YOKTUR! Çünkü haniflikte şirke ASLA tolerans tanınmaz. Hanifliğin amacı/temeli/esprisi SIFIR şirkle iman etmektir. Bu gün artık şirk daha örtülü ve sinsi şekilde varlığını sürdürmekte, Allah'a da iman etmekle beraber, şirk içinde olduğunu kabul etmeyen/idrakinde olmayanlar ne acıdır ki çoğunlukta. Ahrette Yüce Allah; kendisine inanmakla birlikte, şirk içinde olduklarını söylediğinde, müşrikler, hayretler içinde kalıp, yemin ederek şirk içinde olmadıklarını söyleyeceklerdir. İşte bu derece sinsidir şirk:
6/23- Sonra, (Onlar): "Rabbimiz, Allah'a yemin ederiz ki, biz müşriklerden değildik" demekten başka bir özür bulamayacaklar.
Ve orada hiçbir özür/mazeret geçerli değildir. Bu yüzden inananlar, kendi gidişatlarını İbrahim (AS) misali sorgulamalı, sorgulamalı, sorgulamalı...................
Katılma Tarihi: 25 nisan 2005 Yer: Turkiye Gönderilenler: 450
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Elbetteki putlar, geçmişte veli/ermiş/kutsal kişi/yarı tanrı/tanrı olarak inanılan insanların anısına yapılmıştır. Şimdi günümüz 21, yüzyıl budist ile 1400 yıl öncesi mekkeli müşriklerin ortak yönlerine bakalım:
ibadet Stupa denilen mabetlerde yapılır. Stupalar helezoni yapıda inşa edilmiştir. ibadet için Stupaya giren Budist önce Buda 'nın heykeline saygı gösterisi yapar; O 'na çiçek ve tütsü sunar...
Oysa şuan bir put olan buda, bir zamanlar kendince hakikati arayan bir insandı. Yani uzun yıllardan buyana değişen hiç birşey yok! putların mazisi sonuçta kutsal/ilah/yüce kişi sayılanlara dayanır.
Benzerlik bununla da kalmaz. Sıra geldi ikinci ve bize hiç de yabancı gelmeyen benzerliğe. Aslında bu bir benzerlik değil islama sonradan sokulduğunun delilidir. Peki nedir bu benzerlik bakalım:
Budizm ' de mabetlere “Vihara” denir. Budistler Karma- Ruhgöçü 'ne inanırlar. Vihara da ayda 2 kez bir araya gelen rahipler yaptıkları hataları itiraf ederek benliklerini öldürürler. Bazı dinlerde olduğu gibi Budizm 'de de bir kurtarıcı bekleme inancı vardır. Kurtarıcının isma Metteya veya Maitreye ' dir. inançlarına göre Metteya tüm dünyayı düzeltmek olarak gelecek ve Buda ' nın tamamlayamadığı dini tamamlayacaktır.
İnsanın pes diyesi geliyor. Ortada Hakim ve Mübin bir kitap olmasına, 21. yüzyılda bilgi teknolojisinin zirvelerinde ve her türlü bilgiye araştırmaya kolaylıkla ulaşıldığı böyle bir zamanda bile bizim mesih/mehti bekleyen "müslüman" ların durumu gerçekten ibret vericidir.
Budizm 'de inancın temeli “ Buda 'ya sığınırım, Dhamma 'ya (dine,doktrine) sığınırım, Sangha 'ya sığınırım (Rahipler Cemaati,dünyanın en eski bekar rahipler topluluğu)” cümlesi oluşturur.Bunlardan birini inkar eden kişi budist sayılmaz ve Budizm 'e girmek için yukarıdaki cümleyi söylemek gerekir.
Allah'ın kitabı haricindeki söz/hadisler/nakil konusundaki benzerlik:
Budistler Buda 'nın vaazlarının Pali - Kanon adlı bir kitapta toplandığına ve 400 yıl kadar sözlü olarak nesilden nesile aktarıldığına inanırlar. Budizm 'in kutsal kitabı üç sepet anlamına gelen “Tripitaka veya Tipitaka 'dır”.Tripitaka da;
Vinaya Pitaka Sutta Pitaka Abhidhamma adlı bölümler bulunur.
Bu kitaplarda rahip ve rahibelerle ilgili kurallar, ayin usulleri, beslenme,giyinme, Buda 'nın hayatı,konuşmaları,vaazların yorumu,Budizm ' felsefesi vb ayrıntılı bir şekilde anlatılır.
Buda 'nın meditasyon yöntemi öyle dalıp gitmeyi kendinden geçmeyi değil, tersine sürekli uyanıklılığı, sürekli bilinçli kalmayı gerektiriyor. Tam bilinçlilik gerçekleşince tam uyanıklık kendiliğinden gelir. Burada tüm ikilikler yok olur; düşünenin düşünceden, bilenin bilinişten, öznenin nesneden kopukluğu diye bir şey kalmıyor; zihinle yaşantı arasındaki bölüntü kalkıyor. Bütün bu ayrımların yaşantıyla ayırt edilecek somut bir gerçekliği olmadığını, bunların akıl yoluyla varılmış çıkarımlar olduğunu fark ediyorsunuz. Size “bu benim, bu da benim düşüncem” yada “gören benim, bu da gördüğüm şey” diye ayrım yapmanıza olanak veren şeyin bir gözlemden daha çok, sözcüklerin ve mantığın aracılığıyla elde edilmiş bir kuramdan Başka bir şey olmadığını anlıyorsunuz.
Budayla ilgili kısımlar: dunyadinleri.com dan alınmıştır.
__________________ Asaf'ın miktarını bilmez Süleyman olmayan. Bilmez insan kadrini alemde, İNSAN olmayan.
Katılma Tarihi: 25 nisan 2005 Yer: Turkiye Gönderilenler: 450
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
EK:
Önce sitemdeki Hz Muhammed & Mekke'li Müşrikler bölümünden bir alıntı:
Allah her topluma/kavme uyarıcı/hatırlatıcı Elçiler göndermiştir. Yani Tevhid dini aradan belli bir zaman geçtikten sonra ağır ağır dejenere oluyor....şerikler koşulmaya başlanıyor. Ama birtakım bilgiler/kırıntılar unutulmuyor ve unutulamaz da. Bunun örnekleri tarihte mevcuttur. Bir basit bir gelenek dahi, aradan asırlar geçmesine rağmen, değişmesine rağmen, KÖKTEN silinmesi, TAMAMEN %100'ünün unutulmuş olması aklın ilkelerine terstir.Mutlaka belli doğru kırıntıları kalır. Aksi takdirde şöyle bir tablo çıkar ki; Allah ayetlerinde/kendi sözlerinde kıssalar iken bunun tam tersini söylüyor. Yani: İki Elçi arasındaki zaman diliminde kalan insanların, DİN hükümlerinin %100'ünü unutarak, asırlar boyu uyarılmamış, hatırlatılmamış olarak kalması demektir.
Risalet öncesi) Mekkeli müşrikler Kâbe'nin İbrahim (A.S)' ın yaptığını biliyorlar ve Kâbe'ye İbrahim'in evi de diyorlardı. Allah ismi (Lafza-i Celal) de biliniyordu. Hatta Mekkeli Müşrikler, Allah'a da inanıyorlardı fakat kendilerine şefaat edeceklerini umdukları putları O'na şerik koşarak.
31/25- Andolsun ki onlara: "Gökleri ve yeri kim yarattı?" diye sorsan, elbette "Allah" diyecekler. "Allah'a hamd olsun." de. Fakat onların çoğu bilmezler
43/87- Eğer sen onlara kendilerini kimin yarattığını sorsan elbette: "Allah" derler. O halde nasıl haktan çevriliyorlar?
39/38- Andolsun ki onlara: "O gökleri ve yeri kim yarattı?" diye soracak olsan: Elbette "Allah!" diyeceklerdir. O halde gördünüz ya Allah'tan başka çağırdıklarınızı! Eğer Allah bana bir zarar vermek isterse, onlar O'nun zararını giderebilirler mi? Yahut bana bir rahmet dilerse, onlar O'nun rahmetini tutabilirler mi? De ki: "Allah, bana yeter." Tevekkül edenler, hep O'na dayanırlar.
43/9- Eğer sen onlara: "Gökleri ve yeri kim yarattı?" diye sorsan elbette: "Onları Aziz, Alim olan Yarattı." derler.
29/61- Andolsun ki onlara, "Gökleri ve yeri yaratan, güneşi ve ayı buyruğu altında tutan kimdir?" diye sorsan "Allah" derler. O halde nasıl (haktan) çevrilip döndürülüyorlar?
39/3- İyi bil ki, halis din ancak Allah'ındır. O'ndan başka birtakım veliler tutanlar da şöyle demektedirler: "Biz onlara sadece bizi Allah'a daha çok yaklaştırsınlar diye ibadet ediyoruz." Şüphe yok ki; Allah, onların aralarında ihtilaf edip durdukları şeyde hükmünü verecektir. Herhalde yalancı ve nankör olan kimseyi Allah hidayet etmez.
3 semavi dinin ortak atası olan İbrahim (A.S) ve ondan miras kalan HANİF din uygulamaları eksik-gedik ve hatalı olmasına rağmen devam ediyordu. Mesela: Sadaka ve kurban hanif dinden kalan uygulamalardır. Fakat gelin görün ki, sadaka Allah'ın emrettiği şekilde değil. Kurban ise hem Allah'a hem de putlara adanıyordu. Enam/136. ayette bu çok açık şekilde anlatılıyor. Allah'a ayrı, putlara da ayrı olmak üzere kurban kesiyorlardı
Şimdi de Akhenton bölümünden bir paste:
Ayrıca her ne kadar güneşe tapıyorlar idiyseler de Hz İbrahim'in Hanif dininden kalan uygulamaları devam ettiriyorlardı. Yani: domuz etini haram diye yemiyorlar, sünnet oluyorlar, tapınaklara girmeden önce ellerini yüzlerini ve ayaklarını yıkıyorlar(abdest) ve cinsel ilişkiden sonra mutlaka yıkanıyorlardı (gusül abdest
Gelelim hala günümüzde varlığını sürüdüren (Japon dini) şintoizmdeki İbrahim dininden kalan doğru kalıntılarına:
Japonların ibadet şekilleri çok sade ve basittir. ibadet etmek isteyen kişi mabede gider, elini, yüzünü ve ayaklarını Müslümanların abdest almaları gibi yıkarlar. Mabetteki kıymetli eşya karşısında diz çöker. ibadetini tamamlar ve dışarı çıkar. Eskiden ibadette kurban bulanmasına rağmen, günümüzde rastlanmamaktadır. ibadet için temizliğe çok önem veren Japonlar bunu ihmal etmeyi büyük günah sayarlar. Bazı özel durumlarda islam inancındaki gusüle benzer bir temizlik yaparlar. ibadeti rahipler idare eder. Özel öğretimlerle yetiştirilirler.
__________________ Asaf'ın miktarını bilmez Süleyman olmayan. Bilmez insan kadrini alemde, İNSAN olmayan.
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme Sizin yetkiniz yok forumda konu silme Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme Sizin yetkiniz yok forumda anket açma Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma