dost1 Admin Group
Katılma Tarihi: 28 haziran 2006 Yer: Turkiye Gönderilenler: 538
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Selamün Aleyküm! Değerli Safbilgi Kardeşim!
“Safbilgi yazdı:
"Dunyanın yaratılışıyla Zulkarneyn peygamberin ...."
İfadenize aşağıdaki soruyu sormuştum.
Zulkarneyn peygamber ifadesini açar mısınız lütfen?
Zulkarneynin, peygamber olduğu ile ilgili delili gösterir misiniz?
Kişileri yazdıkları bağlar.
Bir önceki iletimde yazdığım tüm ayetlerde, okuyan kardeşlerimiz görebilsin diye ayetlerin orijinallerini yazmıştım.
Zülkarneyn ifadesini de olduğu gibi belirtmiştim.
Hamdolsun Rabbimize.
Zülkarneyn ile ilgili peygamber midir değil midir diye ilk dönem tefsircileri de dahil yapılan tüm tartışmaları biliyoruz. Bu tartışmaları da bu forma taşımadık.
Her insan kendi kararını kendi verir.
Kur’an da geçen isimleri Alemlerin Rabbi olan Yüce Allah nasıl tanıttıysa öyle tanırız.Rabbimiz; “Nebi” dediyse, “Nebi” olarak tanırız. “Resul” dediyse “Resul” olarak tanırız.
Belirtilmeyenler ile ilgili olarak da:
“Rabbimiz Kur’an’da belirtmemiş . Rabbimiz ne dedi ise odur. Ancak şu nedenlerden dolayı “Nebi” olarak ya da “Resul” olarak düşünülebilir”
denilir.
Allah Razı olsun. İyi görelim diye büyük harflerle yazmışsın.
Safbilgi yazdı:
AÇIKTIR Kİ VAHYE MUHATAP OLMUŞ MİSYON YUKLENMİŞ KURANDA SEÇKİN VE ÖVULMUŞ SAYDIĞINIZ ZATLAR İSMİ VERILSIN YADA HIKAYEDEKİ ÖĞÜTÜN ESPRISI İÇİN VERILMESIN,PEYGAMBERDİR İBARESİ YANINDA YAZILSIN YAZILMASIN, LOKMAN,ZULKAERYN,ELYESA,ZÜLKİF...VS HEPSİ PEYGAMBERDİR.NİCE PEYGAMBER KURANIN BILDIRDIĞI ÜZERE GELİP GEÇMİŞTİR
İlgilenen Kardeşlerimiz için Kur’an’da nebi olarak geçen ve resul olarak geçen ayetleri iniş sırasına göre dikkatlerine sunuyorum.
Kur’an’da “Nebî” geçen Sureler ve ayetleri:
A'râf: 39/94, 157, 158; Furkan: 42/31; Meryem: 44/30,41, 49, 51, 53, 54, 56, 58; İsra: 50/55:
En'âm: 55/19, 112; Sâffât: 56/112; Zümer: 59/69; Zuhruf: 63/6,7; Câsiye: 65/16; Ankebût: 85/27; Hac: 88/52; Bakara: 92/61, 136, 177, 213, 247, 248; Enfâl: 93/64, 65,67,70; Âl-i İmrâtı: 94/21, 68, 80, 146, 161; Ahzâb: 97/1, 6,7, 13, 28, 30, 32, 38, 40, 45, 50, 53, 56, 59; Nisa: 98/69, 163; Talak: 100/1; Hucurat: 105/2; Tahrîm: 106/1,3,8,9; Mâide: 110/20,44,81; Müntehine: 111/12; Hadîd: 112/26
Kur’an’da “Resul” geçen Sureler ve ayetleri:
:
Müzzemmil: 3/15,16;Tekvîr: 7/19; Şems: Mürselât: 33/11; Kaf: 34/14; Sâd: 38/14; A'râf: 39/6, 35,37,43, 53, 61,62,67,68, 77,79, 93, 101, 104, 144, 157, 158; Cin: 40/23,27,28; Yâsîn: 41/3, 13, 14, 16, 20, 30, 47, 52; Furkan: 42/7, 20, 27, 30, 37, 41; Fâtır: 43/1, 4, 25; Meryem: 44/19 51, 54; Tâhâ: 45/47, 96, 134; Şu'arâ: 47/16, 21, 27, 105, 107, 123, 125, 141, 143, 160, 162, 176, 178; Nemi: 48/10, 35; Kasas: 49/7, 47, 59, 65; İsrâ: 50/15, 77, 93, 94, 95; Yûnus: 51/13, 21, 47, 103; Hûd: 52/59,81,69,77, 120; Yûsuf: 53/50,74, 110; Hicr: 54/11, 57,61, 80; En'âm: 55/10, 34, 48, 61, 124, 130; Sâffât: 56/37, 133, 139, 171,181; Sebe1: 58/45; Zümer: 59/71, Mü'min: 60/5,22, 34,50,51, 70, 78, 80, 83; Fussılet: 61/14, 43; Şûra: 62/51; Zuhruf: 63/29, 45, 46; Duhân: 64/13, 17. 18; Ahkaf: 66/9, 35; Zâriyât: 67/31,52; Kehf: 69/56, 106; Nahl: 70/35, 36, 113; İbrâhîm: 72/4, 9, 10, 11, 13,44, 47; Enbiyâ: 73/25, 41; Mü'minûn: 74/32, 44, 51, 69; Hakka: 78/10,40; Rûm: 84/9, 47; Ankebût: 85/18, 31, 33; Ra'd: 87/32, 38, 43; Hac: 88/52, 75, 78; Bakara: 92/87, 98, 101, 108, 129, 143, 151, 214, 252, 253, 279, 285; Enfâl: 93/1, 13, 20, 24, 27, 41, 46; Âl-i İmrân: 94/32,49, 53, 81, 86, 101, 132, 144, 153, 164, 172, 179, 183, 184, 194; Haşr: 95/4, 6, 7, 8; Cum'a: 96/2; Ahzâb: 97/12, 16,21,22,29, 31,33, 36,39,40,53,57,71;
Nisa: 98/13, 14,42,59,61,64,69,79,80,83, 100, 115, 136, 150, 152, 157, 164, 165, 170, 171; Muhammedi 99/32, 33; Nûr: 102/47, 54, 56, 63; Talâk: 100/8, 11; Beyyine: 101/2, 48, 50, 51, 52, 62; Münâfikun: 103/1, 5, 7, 8; Mücâdele: 104/4, 5, 8, 9, 12, 13, 20, 21, 22; Hucıırât 105/1, 3, 7, 14, 15; Teğabün: 107/6, 8, 12; Fetih: 109/9, 12, 13, 17,26, 27,28,29;Saff. 108/5, 6,9, 11; Mâide: 110/12, 15,19,32,33,41,55,56, 67,70,75,83,92,99, 104, 109, 111; Mümtehine: 11 l/İ; Hadîd 112/7, 19, 21, 25, 27, 28; Tevbe: 113/1, 3,7, 13,16, 24, 26, 29, 33, 54, 59,61, 63,65,70,71,74,80,81,88,90,91,94,97,99, 105, 107, 120, 128.
Dini Allah’a özgüleyen biri olarak :
Alemlerin Rabbi olan Yüce Allah’ın yukarıdaki ayetlerde belirttiği gibi; Nebi dediklerini Nebi; Resul dediklerini de Resul olarak kabul ediyorum.
Bunların dışındaki tüm kabulleri de insanların şahsı görüşü olarak değerlendiriyorum.
Yukarıda belirtiğim ayrım yapılmadan da “peygamber” kelimesinin kullanılmasının yanlış olduğunu düşünüyorum.
Değerli Safbilgi Kardeşim!
Kehf Suresi |
90 |
Bir süre sonra, Güneş'in doğduğu yere(UZAKDOĞU,ÇİNSEDDI) varınca onu, ona karşı kendilerine bir siper yapmadığımız(SABAHA GUVENLİ GIRMEYEN,EMNİYETSİZ) bir topluluğun üzerine doğar buldu |
Kehf Suresi |
86 |
Nihayet, Güneş'in battığı yere varınca onu kara balçıklı bir gözede(BÜYÜK BİR PINAR,GÖL,DENİZ) batar buldu. Onun yanında bir de kavim buldu. Dedik ki: "Ey Zülkarneyn, ya bunlara azap edersin ya da haklarında güzel bir tavrı esas alırsın." |
Mealini verdiğin ayetlerde geçen
“matliaş şemsi” Güneş'in doğduğu yere (“UZAKDOĞU,ÇİNSEDDI” )
“lem nec'al lehüm min duniha sitra “
ona karşı kendilerine bir siper yapmadığımız (SABAHA GUVENLİ GIRMEYEN,EMNİYETSİZ )
“fı aynin” gözede (BÜYÜK BİR PINAR,GÖL,DENİZ) ayn kelimesine bakıldığında lügatlarda deniz anlamına hiç rastlanılmaz. Fi aynin ifadesine bakmanı öneririm.
Parentez içerisinde belirttiğiniz ve Kur’an’da bulunmayan bu anlamlar için Rabbime dua ediyorum. Farka gelip tevbe nasip etmesi için.
Şahsınıza ait görüşlerinizin hepsine de saygı duyarım. Bunu ayrıca belirtebilirsiniz. “matliaş şemsi” /Güneşin doğduğu yer ifadesinden ben bunun uzak doğu olduğunu anlıyorum. diyebilirsiniz. İnsanlar görüşünüze katılır ya da katılmaz.
Ama bu görüşünüzü meal içerisinde parentez açarak belirtemezsiniz.
Araştırıcı kimliğiniz ile bunların ayırdında olabileceğinize inanıyorum.
Lütfen beni benim yazımla değerlendiriniz. Her kişi yazdığından sorumludur.
Kıyamet ile ilgili de değerlendirmeyi nasip olursa yapacağım inşallah.
Sizi seviyorum. Araştırmalarınızın devamını diliyorum. Kur’an eri olarak gördüğüm şahsınızın Kur’an’a karşı daha titiz davranmasını bekliyorum.
Kusursuzluk sadece Allah’a mahsusdur.
En doğrusunu bilen Allah’tır.
Sevgi,saygı ve muhabbetle .
Allah’a emanet olunuz.
Bakara :159 İndirdiğimiz açık-seçik delillerle, kılavuz mesajı; biz onu Kitap'ta insanlara ayan-beyan gösterdikten sonra gizleyenlere, işte onlara, hem Allah lanet eder hem de diğer lanet okuyanlar lanet eder.
|
dost1 Admin Group
Katılma Tarihi: 28 haziran 2006 Yer: Turkiye Gönderilenler: 538
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Selamün Aleyküm! Değerli safbilgi Kardeşim!
Safbilgi yazdı:
ELIMDE FURKAN MEAL PROGRAMI VAR,EGER MEALCILERDEN BİRİ PINAR BİRİ DENIZ DEMİŞSE HEPSINI ORAYA PARANTEZLE YAZMAK OKUYUCULARA SECME SANSI TANIR.
Niyetimiz Kur’an’a gitmek ve doğruyu bulmak. Sitemizin amaclarından ilki Kur’an’ı Allah’a özgülemek değil mi?
fı aynin: Gözenin içinde. Pınar anlamı da var. Deniz,okyanus gibi anlamları yok.
Bu sitede Arapça’ya hakim olan bir çok arkadaşımız var. “Ayn” kelimesinin anlamını yazsınlar lütfen.
Safbilgi yazdı
ARASTIRMACI KİŞİLİĞİNİZLE BILMENIZ GEREKİRKİ UZAKDOĞU MEALİ EDIP YUKSELE AITTIR
Kehf 86. Hatta iza belağa mağribeş şemsi vecedeha tağrubü fı aynin hamietiv ve vecede ındeha kavma* kulna yazel karneyni imma en tüazzibe ve imma en tettehıze fıhim husna
Edip Yüksel Meali
18/86 Uzak batıya varınca güneşi büyük bir okyanusta batar buldu ve orada bir topluluk ile karşılaştı. "Ey İki Nesil Sahibi, dilersen onları cezalandır, dilersen onlara iyi davran," dedik.
mağribeş şemsi: Uzak batı diye çevirmiş
Hani nerede uzak sözcüğü?
Şems sözcüğü nereye gitti?
Fi aynin: Okyanusta batar buldu diye çevirmiş.
Hani nerede okyanus .sözcüğü?
Kişinin adının Edip Yüksel olması yazdıklarının mutlak doğru olduğunu gösterir mi?
Kesin tek doğru vardır. O da Yüce Allah’ın kur’an’ı.
Yunus100. “…ve yec'alür ricse alellezıne la ya'kılun “
“... Allah, pisliği, aklını kullanmayanlar üzerine bırakır.”
Edip Yüksel böyle yazmış diye, aklımızı işletmeyecek miyiz?
Bu yazıyı okursa Edip kardeşimiz de cevap versin lütfen.
Uzak ile okyanus kelimesini nerden bulmuş, güneşi nereye göndermiş göstersin de biz de görelim.
Yaşar Nuri Meali
18/86 Nihayet, güneşin battığı yere varınca onu kara balçıklı bir gözede batar buldu. Onun yanında bir de kavim buldu. Dedik ki: "Ey Zülkarneyn, ya bunlara azap edersin ya da haklarında güzel bir tavrı esas alırsın."
Diyanet meali:
18/86 Sonunda güneşin battığı yere ulaşınca onu, kara balçıklı bir suda batıyor gördü. Orada bir millete rastladı. "Zulkarneyn! Onlara azap da edebilirsin, iyi muamelede de bulunabilirsin" dedik.
Safbilgi yazdı:
İBRAHIMIM ADLI ARKADAŞ,HER AYETTEN ANLADIĞINI YAZARKEN YECUC VE MECUCUN RADYASYON OLARAK MEALLENDIRMİŞ, SETTI DUNYA ÇEKİRDEĞİNİN MERKEZİ VE KATMANLARI YAPMIŞ
Değerli Safbilgi Kardeşim!
Meal farklı, açıklama ve düşünce belirtme farklı.
Safbilgi yazdı:
Kehf Suresi |
90 |
Bir süre sonra, Güneş'in doğduğu yere(UZAKDOĞU,ÇİNSEDDI) varınca onu, ona karşı kendilerine bir siper yapmadığımız(SABAHA GUVENLİ GIRMEYEN,EMNİYETSİZ) bir topluluğun üzerine doğar buldu |
Kehf Suresi |
86 |
Nihayet, Güneş'in battığı yere varınca onu kara balçıklı bir gözede(BÜYÜK BİR PINAR,GÖL,DENİZ) batar buldu. Onun yanında bir de kavim buldu. Dedik ki: "Ey Zülkarneyn, ya bunlara azap edersin ya da haklarında güzel bir tavrı esas alırsın." |
İbrahimim yazdı:
Kehf 86-88 “Nihayet, güneşin battığı yere varınca onu kara balçıklı bir gözede batar buldu. Onun yanında bir de kavim buldu. Dedik ki: "Ey Zülkarneyn, ya bunlara azap edersin ya da haklarında güzel bir tavrı esas alırsın." “Dedi: "Zulmedene azap edeceğiz; sonra Rabbine döndürülecek, O da onu görülmedik bir azaba çeker." "İman edip hayra ve barışa yönelik iş yapana gelince, onun için ödül olarak en güzeli var. Ve ona, buyruğumuzdan, kolay olanı söyleyeceğiz."
Ozamanlar yer küre bir ateş topuydu, su buharlaşıp bulutlar (Nihayet, güneşin battığı)yoğun bir şekilde su depoluyordu ve güneş yer yüzüne artık ulaşmıyordu, su hayattır. Bulutların içindeki (Onun yanında bir de kavim buldu) Allah’ın emriyle yaratılacak canlılar (Dedik ki: "Ey Zülkarneyn, ya bunlara azap edersin ya da haklarında güzel bir tavrı esas alırsın." “Dedi: "Zulmedene azap edeceğiz; sonra Rabbine döndürülecek, O da onu görülmedik bir azaba çeker." "İman edip hayra ve barışa yönelik iş yapana gelince, onun için ödül olarak en güzeli var. Ve ona, buyruğumuzdan, kolay olanı söyleyeceğiz.") yer yüzüne nakış nakış kurallar işleniyor yasalar (sünnetullah) oturtuluyordu.
Kehf 89.90,91 “Sonra bir sebebi daha izledi.” “Bir süre sonra, güneşin doğduğu yere varınca onu, güneşe karşı kendilerine bir siper yapmadığımız bir topluluğun üzerine doğar buldu.” “İşte böyle! Biz onun yanında olan her şeyi bilgimizle kuşatmıştık.”
“Bulutlara yeter topladığınız su indirin yer yüzüne” dedi ve 100 yıllarca yağmurlar yağdı bulutlar çekildi güneş çıktı (“Bir süre sonra, güneşin doğduğu yere varınca onu, güneşe karşı kendilerine bir siper yapmadığımız bir topluluğun üzerine doğar buldu.”) Atmosfer henüz oluşmadığı için güneşin zararlı ışınları denizin diplerinde canlanmaya hazır oluşumlara meydan vermiyordu.
Kehf 91. “İşte böyle! Biz onun yanında olan her şeyi bilgimizle kuşatmıştık.” “Sonra yine bir sebebi izledi.”
Kehf 93-96 “Nihayet, iki set arasına ulaştı. Setler arasında öyle bir topluluk buldu ki neredeyse söz anlamıyorlardı.” “Dediler: "Ey Zülkarneyn! Ye'cuc ve Me'cuc bu yerde bozgunculuk yapıyorlar. Onlarla bizim aramızda bir set yapman şartıyla sana vergi verelim mi?" Dedi: "Rabbimin beni içinde tuttuğu imkan ve güç daha üstündür. Siz bana bedensel gücünüzle destek verin de onlarla sizin aranıza çok muhkem bir engel çekeyim." "Bana demir kütleleri getirin!" İki ucu tam denkleştirince, "körükleyin" dedi. Onu ateş haline koyunca da "getirin bana, üzerine erimiş bakır/katran dökeyim" diye seslendi.
“Dediler: "Ey Zülkarneyn! Ye'cuc ve Me'cuc (her türlü radyasyon canlı organizmalara zararlı ne varsa) bu yerde bozgunculuk (yaşama olanaklarımıza engel oluyorlar bozgunculuk) yapıyorlar.
Ateş topu olan yer küre öyle kızgın öyle hararetle yanıyordu ki önüne geleni eritip yiyordu (Setler arasında öyle bir topluluk buldu ki neredeyse söz anlamıyorlardı.) radyasyon yayıyor hiçbir canlı organizmanın yapılanmasına müsaade etmiyordu. (”Dediler: "Ey Zülkarneyn! Ye'cuc ve Me'cuc bu yerde bozgunculuk yapıyorlar. Onlarla bizim aramızda bir set yapman şartıyla sana vergi verelim mi?”) bütün canlı varlıklar hiçbir bedel/vergi ödemeden yer yüzünde hayatını sürdürüp rızıklanıyorlar. (Dedi: "Rabbimin beni içinde tuttuğu imkan ve güç daha üstündür. Siz bana bedensel gücünüzle destek verin de onlarla sizin aranıza çok muhkem bir engel çekeyim.”) yağmurlar yağdıkça hararet azalmaya, ağır metaller dünyanın çekirdeğine doğru yoğunlaşmaya başlamıştı ve yer kabuğu şekillenemeye devam ediyordu, Zülkarneyn canlanacak varlıklara ”Siz bana bedensel gücünüzle destek verin” dedi şimşekler yıllarca çaktı yağmurlar yağdı (“Bana demir kütleleri getirin!") Hadid 25 Andolsun, biz resullerimizi açık-seçik delillerle gönderdik ve onlarla birlikte Kitap'ı ve ölçüyü de indirdik ki, insanlar adaleti ayakta tutsunlar/adaletle doğrulsunlar. Ve demiri de indirdik. Onda zorlu bir kuvvet ve insanlar için birçok yarar vardır. Allah bu sayede, kendisine resullerine, gayba inanarak kimin yardım edeceğini bilecektir. Allah Kavi'dir, Aziz'dir. Uzayda nova yıldızlarının infilak etmesi sonucu oradan kopup gelen demir kütleleri yer yüzünün merkezine/çekirdeğine inmiştir ve yerçekimini belli bir düzeyde tutmasını sağlamıştır. Dünyanın içten dışa doğru kütlesi ağır maddelerden sıralanmıştır, demir bakır katran vb.. gibi İki ucu tam denkleştirince, "körükleyin" fırtınalar şimşekle yağmurlar derken canlı organizmanı peydahlana bileceği ortam oluşmasına hazır hala getirmiştir. ”Siz bana bedensel gücünüzle destek verin” bitkiler oluşarak karbondioksit emip oksijen yaymaya başlayarak bedensel güçleriyle yardım etmiş uzayla dünya arasına yerkabuğuyla magma arasına set çekilmesine yardım etmişlerdir.
Kehf 97-99 Artık onu ne aşabildiler ne de delebildiler. “Dedi: "Bu, Rabbinizden bir rahmettir. Rabbimin vaadi gelince onu yerle bir eder. Ve Rabbimin vaadi haktır." “O gün onları bırakmışızdır, birbirleri içinde dalgalanırlar. Sura da üflenmiştir. Hepsini bir araya toplamışızdır.”
Şimdi bir özet çıkaracak olursak.
1) Güç :Yer yüzünü yaşanabilir bir hale getire bilme yetkisi
2) Saltanat :yer yüzündeki bütün şeylere (madde ve enerji) hükmedebilme
3) Sebep :yapacağı her işi bir sebebe ve sıraya koyma yukarıdan aşağıya rabbimin verdiği yaratılışta tekamül zincirini takip etme
4) Set :Dünya ile uzay arasındaki atmosfer seti ve magma ile yerkabuğu arasındaki set vb..
5) Ye'cuc ve Me'cuc: her türlü radyasyon canlı organizmalara zararlı ne varsa
6) Zülkarneyn: Yüce Allah’ın yer yüzünde yaşam koşullarını ve kurallarını oluşturması için görevlendirdiği yasalar topluluğunun fotoğrafı
Not: Bu çalışmamızda mutlak doğrusu budur demiyoruz. En iyisini mutlak
Alim olan Allah bilir.
Takdir sizlerindir.
Safbilgi yazdı:
BENIM YORUMUMA KATILMAYABILIRSINIZ ,BENCE UZATMAYA GEREK YOK,OKUYUCU MANTIKLI GELENI ALIR.
Her türlü görüşüne saygılı olduğumu defalarca belirterek bir ayrıntıya dikkatinizi çekmiştim.
Tüm içtenliğimle; Araştırmacı Kişiliğinize yönelik olarak gönderme yapıp Kur’an Eri diye nitelendirmiştim ki, sizi öyle görüyorum. Gördüğüm için de o açıklamaları yapmıştım.
Safbilgi yazdı:
ARASTIRMACI KİŞİLİĞİNİZLE BILMENIZ GEREKİRKİ UZAKDOĞU MEALİ EDIP YUKSELE AITTIR
Allah Razı olsun. Bildiğimi anımsattınız vesile oldunuz.
Değerli Safbilgi Kardeşim!
Benim için siz önemlisiniz. Hamdolsun Rabbime Türkiye’de yayınlanan mealleri biliyorum. Dileğim araştırmalarınıza ışık olabilme yönünde bir gayretti…
Ne yapalım? Özlerdekini bilen Rabbim hepimiz için de hayırlısını versin.İnşaallah
Kusursuzluk sadece Allah’a mahsusdur.
Şüphesiz en doğrusunu bilen Allah’tır.
Sevgi,saygı ve hürmetle.
Allah’a emanet olunuz.
|