Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Geçen gün televizyonda ramazan dolayısıyla oruç konusunda bilgi veriliyordu. Burada dikkatimi çeken bir bilgiyi sizlerle paylaşıp üzerinde yine birlikte sizleri düşünmeye davet etmek istiyorum. Şöyle söylüyordu konuşmacı; Allah oruç konusunda yolcu ve hasta halinde oruç tutulmayıp, hastalık ve yolculuk geçtiğinde, tutamadığımız sayısı kadar tutulmasını emreder ayetinde dedi. Oruç tutamamak diye bir neden yoktur çünkü Allah orucun faydasından dolayı daha sonra tutulmasını emrediyor, geleneksel İslam da ve hadislerde ise, bizlerin devamlı rahatsızlığı ve oruç tutamayacak işlerde çalışan kişiler için ise, bir kolaylık sağlanmış ve bu kişilerin bir insanı doyurması kefaretini vermesi kolaylığını getirmiştir dedi. Bu kolaylık kur’an da belirtilmemiştir deyince, doğrusu çok şaşırdım, acaba ben ayeti yanlış mı hatırlıyorum, ya da yanlış bir bilgimi aldım diye araştırmaya başladım, bahsedilen ayeti. Fakat Yüce Rabbin kur’anda sizler için bu kitabı yemin olsun ki kolaylaştırdım, sizler için her şeyi ayrıntısıyla açıklayıcı, bir kılavuz olsun diye gönderdim dediği sözlerine hiç uymadığını da düşündüm. Gelin bu konuyu birlikte anlamaya çalışalım, elbette kur’anın bütünlüğünde, ondan ayrılmadan ondan sapmadan. Önce Diyanet İşleri Başkanlığının yeni kur’an mealinden alıntı yapalım, Bakara 184. ayeti.
Diyanet İşl. Bşk. Yeni: Bakara 184: Oruç, sayılı günlerdedir. Sizden kim hasta, ya da yolculukta olursa, tutamadığı günler sayısınca başka günlerde tutar. Oruca gücü yetmeyenler ise bir yoksul doyumu fidye verir. Bununla birlikte, gönülden kim bir iyilik yaparsa (mesela fidyeyi fazla verirse) o kendisi için daha hayırlıdır. Eğer bilirseniz oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır.
Yukarıdaki ayeti okuduğumda daha önceki bilgimin de bu doğrultuda olduğunu gördüm. Peki, o zaman televizyonda ki konuşmacı, oruç tutamayacak kadar sürekli rahatsız olan bir kişinin, yoksulu doyurma fidyesinin kur’anda olmadığını, bu geleneksel İslam’ın bir öğretisidir diye neden söyledi, bu beni gerçekten tedirgin etti. Çünkü bu konu bir hüküm konusudur, hiç kimse Rabbin vermediği bir hükmü, bir kolaylığı bir ruhsatı asla beşer veremez, sanki HÂŞÂ Rabbin göstermediği bir eksikliği tamamlarcasına. Çünkü Allah her konuda sizler anlayasınız diye örnekler verdim diyor kur’anda. Gelin bu konuda diğer kur’an meallerine bakalım, acaba farklı düşünen, çeviren var mı?
Muhammet Esed. Bakara 184: Sayılı günlerde [oruç]. Ancak sizden kim, hasta veya seyahatte olursa diğer zamanlarda [aynı gün sayısı kadar oruç tutmalıdır]; ve [bu gibi hallerde] gücü yetenlere bir muhtacı doyurarak fidye vermek, bir yükümlülüktür. Her kim, yapmaya yükümlü olduğundan daha fazla iyilik yaparsa kendisine iyilik yapmış olur; zira oruç tutmak kendinize iyilik yapmaktır -keşke bunu bilseydiniz.
Yukarıdaki Muhammet Esed in mealinde dikkat ederseniz burada oruç tutamayacak durumda olanlar, bir muhtacı doyursun diye tam bir açıklama yok, bu gibi hallerde sözünden tam ne demek istediği anlaşılmıyor, üstü kapalı bir geçişle aktarmış. Şimdide Edip Yükselin mealine bakalım.
Edip Yüksel Bakara 184: Sayılı günlerde... Hasta olanlarınız veya yolculukta bulunanlarınız tutamadığı günlerin sayısınca diğer günlerde tutar. Güç yetirenler bir yoksulu doyurarak adakta bulunsunlar. Kim gönül isteğiyle (daha fazla yoksulu doyurmak için) iyilik yaparsa kendisi için daha iyidir; ancak oruç tutmanız sizin için en iyisidir, bir bilseniz.
Yukarıdaki mealde açıkça belirtiliyor ve dikkat ederseniz sürekli oruç tutamayacak durumda olanlardan hiç bahsedilmiyor, güç yetirenler yani maddi durumu iyi olanlar, orucun yanında bir yoksulu da doyurması gerektiği belirtiliyor. Ayeti bu durumuyla kabul edersek, sürekli rahatsız oruç tutamayacak durumda olanlar için, bu ayette hiçbir hüküm, açıklama yok demektir. Yine bir başka mealde de bu çeviriye rastladım bu meal kimindir öğrenemedim ama Süleymaniye Vakfının sitesinden alıntı yaptım.
Bakara 184:“Sayılı günlerde… Sizden kim hasta veya yolculukta olursa, o günler sayısınca diğer günlerde oruç tutsun. Onu tutabilenlere bir yoksulu doyuracak fidye de gerekir. Kim bir hayrı içten gelerek yaparsa onun için daha hayırlı olur. Oruç tutmanız sizin için daha iyidir. Bir bilseydiniz!”
Yukarıdaki kur’an mealin dede dikkat ederseniz, sürekli oruç tutamayacak durumda olanlardan bahsedilen hiçbir açıklama yok. Sizlere ilk verdiğim kur’an meali, Diyanet İşleri Başkanlığının yeni kuran çevirisiydi orada da bahsettiğimiz cümlede;( Oruca gücü yetmeyenler ise bir yoksul doyumu fidye verir.) diye açıklanmıştı. Şimdide diğer kur’an meallerine bakalım, onlar rabbin bu cümlesinden ne anlamışlar.
Diyanet vakfı bakara 184: Sayılı günlerde olmak üzere (oruç size farz kılındı). Sizden her kim hasta yahut yolcu olursa (tutamadığı günler kadar) diğer günlerde kaza eder. (İhtiyarlık veya şifa umudu kalmamış hastalık gibi devamlı mazereti olup da) oruç tutmaya güçleri yetmeyenlere bir fakir doyumu kadar fidye gerekir. Bununla beraber kim gönüllü olarak hayır yaparsa, bu kendisi için daha iyidir. Eğer bilirseniz (güçlüğüne rağmen) oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır.
Ali Bulaç meali. Bakara 184: (Oruç) Sayılı günlerdir. Artık sizden kim hasta ya da yolculukta olursa tutamadığı günler sayısınca başka günlerde (tutsun). Zor dayanabilenlerin üzerinde bir yoksulu doyuracak kadar fidye (vardır). Kim gönülden bir hayır yaparsa bu da kendisi için hayırlıdır. Oruç tutmanız, -eğer bilirseniz- sizin için daha hayırlıdır.
Yaşar Nuru Öztürk Bakara 184: Sayılı günlerdir. Sizden kim hasta olur veya yolculuk halinde bulunursa tutamadığı gün sayısınca başka günlerde tutar. Oruca zorlukla dayananlar üzerine düşen, fidye olarak bir yoksulu doyurmaktır. Kim bir mecburiyeti olmaksızın içinden gelerek iyilik yaparsa bu onun için daha hayırlı olur. Ve oruç tutmanız, eğer bilirseniz, sizin için daha hayırlıdır.
Dikkat ederseniz yukarıda örnek verdiğim kur’an mealleri ve baktığım ama buraya yazmadığım birçok yazarların kitaplarının çevirileri de, yukarıda verdiğim gibi oruca zorlukla dayananlar, yani sürekli tutamayacak durumda olanların, bir yoksulu doyurmaları gerektiği anlamında çevirmişler ayeti. Sanırım sizlerde tedirgin oldunuz benim gibi. Dikkat ederseniz aynı ayet çok farklı manalarda çevrilmiş isterseniz alt alta yazalım daha çok dikkatimizi çeksin.
— Oruca gücü yetmeyenler ise bir yoksul doyumu fidye verir.
— Onu tutabilenlere bir yoksulu doyuracak fidye de gerekir.
Sanırım iki cümle arasında taban tabana zıtlık açıkça görülüyor. İşte bu ve buna benzer bazı ayetlerin kur’an bütünlüğün den uzak çevrilmesi bizleri çok tedirgin etmektedir, hatta bizleri korkutmaktadır da diyebiliriz. Fakat asla korkmadan kendimize güvenerek, kur’anı defalarca okuyup onun ayetlerini bir bütün olarak düşündüğümüzde, inanın Rabbinde yardımıyla doğruyu bulacağımızdan hiç şüphem yok. Şimdi söylediğim şekilde birlikte düşünelim, acaba bu iki hükmün hangisi doğru olabilir?
Allah her şeyden nice örnekleri değişik ifadelerle verdim ki anlayasınız diyorsa, hiç oruç tutamayacak durumda hasta olan kullarının da durumu hakkında bir açıklama yapmalı değil mi sizce? Allah her hükmü verdim kur’anda diyorsa, bunun tersini asla yapmaz ve bu konuda ki hükmü de beşerin inisiyatifine de bırakmaz.
Şimdide diğer düşünceye bakalım, Allah burada oruç tutamayan ile fakiri doyurma örneğini veriyorsa, kur’anın bir başka yerinde de buna benzer bir örneği vermiş olmalı mantığından yola çıkarak, kendimize delil arayalım rabbin yardımıyla.
Maide 95: Ey iman edenler! İhramlı iken avı öldürmeyin. İçinizden kim onu kasten öldürürse öldürdüğü hayvanın dengi (ona) cezadır. (Buna) Kâbe'ye varacak bir kurban olmak üzere içinizden adalet sahibi iki kişi hükmeder (öldürülen avın dengini takdir eder). Yahut (avlanmanın cezası), fakirleri doyurmaktan ibaret bir kefarettir yahut onun dengi oruç tutmaktır. Ta ki (yasak av yapan) işinin cezasını tatmış olsun. Allah geçmişi affetmiştir. Kim bu suçu tekrar işlerse Allah da ondan karşılığını alır. Allah daima galiptir, öç alandır.
Yukarıdaki ayeti dikkatle incelediğimizde Allahın yapmamızı istediği bir hükmün yapamadığımızdaki gösterdiği yönteme bakalım lütfen. Bir yasağı çiğniyoruz ve bunun karşısında bizden istenen kolaylıklara bakalım. Burası çok önemli, Rabbin önerdiği yol FAKİRLERİ DOYURMAK YA DA BUNU YAPAMIYORSANIZ ONUN DENGİ ORUÇ TUTMAK DİYOR. Demek ki Oruç ile fakiri doyurmak arsında bağı kuran, onu eşitleyen Yüce Rabbim açıklamasını yapıyor bizlere. İşin ilginci Bakara 184. ayetti çevirirken bir kısım Onu tutabilenlere bir yoksulu doyuracak fidye de gerekir diye çevirmişlerdi. Hâlbuki Allah ikisini bir arada değil, birini diğerinin yerine kullanıyor. Sizlere bu konuda başka örnekte verebilirim kur’andan. Bakara 196. ayette yine bir birinin yerine aynı denklemi kurmuş Rabbim. (İçinizden hasta olan yahut başından rahatsızlığı bulunan ORUÇ tutarak, yahut sadaka vererek….) Bir başka örnekte yine Maide 89. ayette.( . Böyle bir yeminin kefâreti, ailenize yedirmekte olduğunuzun orta derecesinden on yoksulu doyurmak yahut onları giydirmek yahut da özgürlüğünden yoksun kalmış bir benliği özgürlüğüne kavuşturmaktır. Bunlara imkân bulamayan üç gün ORUÇ tutar. ) Yine bir başka örnek Mücadile 4. ayetinde. (aralıksız iki ay ORUÇ tutacaktır. Buna da gücü yetmeyen, altmış yoksulu doyuracaktır.) Tüm bu örneklerden de anlaşılacağı gibi rabbim, bizler için kolaylaştırdığı dini yaşarken, her kolaylığı göstermiştir. Tüm bu örneklerden anlaşılacağı gibi Allah oruç tutamayacak kadar hasta olan ve bu sürekli ise, onunda çözümünü yapmış ve fakiri doyurma kolaylığını getirmiştir.
Bu bilgiler ışığında tekrar düşünelim. Allah bu kadar önemli bir sorunun, yani orucu hiç tutamayacak kadar hasta olanların durumu hakkında hüküm vermemiş olabilir mi? Bana göre asla olamaz, bunu düşünmek kur’anın ilkelerine ters düşer. Bu durumda bakara 184. ayette geçen açıklama mutlaka orucu hiç tutamayanlar için getirilen kolaylıktır demeliyiz diye düşünüyorum. Buna açık delilimde yine sizlere örnek gösterdiğim Maide 95. ayet ve yazdığım diğer örneklerdir. Allah burada fakirleri doyurmak ile orucu, aynı derecede tuttuğunun örneğini de vermiştir. Bakara 184. ayeti bütünüyle düşündüğümüzde de ayetin son kısmındaki öneriden bunu da anlıyoruz. Ayette oruç tutamayacak durumda olanlara getirilen kolaylık tan bahsediyor olmalı ki sonunda bakın ne diyor?
(Kim bir mecburiyeti olmaksızın içinden gelerek iyilik yaparsa bu onun için daha hayırlı olur. Ve oruç tutmanız, eğer bilirseniz, sizin için daha hayırlıdır.)
Sözcüklere dikkat edelim lütfen, Allah hiçbir mecburiyeti zorunluluğu olmadan iyilik yaparsa, yani vermek zorunda olmadan mecburiyet karşısında kendisini hissetmeden hayırda bulunursa, bu daha iyidir diyor Allah. Demek ki burada yapılan iyilik hayır bir mecburiyetten oluşuyor, yani oruç tutacak durumda değiliz bunun karşılığında insanlara hayırda bulunuyor, onları doyuruyor anlamı çıkıyor. Devamındaki cümlede düşüncemi doğruluyor. Ve oruç tutmanız, eğer bilirseniz, sizin için daha hayırlıdır diyorsa Rabbim, demek ki bir önceki verilen hüküm oruç tutamayanlar için olmalı ki, oruç tutulmasının bizler için çok faydalı ve hayırlı olduğu açıklaması yapılıyor.
Ben kur’andan ve onun bütünlüğünde düşündüğümde, bakara suresi 184. ayeti ben böyle anladım. Rabbim yanıltmasın, doğruyu gerçek doğruyu yalnız Rabbim bilir. Bizlere düşen onun rehberinden, gönül gözünden faydalanarak doğruları aramak ve bulmak olmalıdır. Bizleri şaşırtmak, korkutmak ve bakın kur’an meallerini okursanız işte böyle oluyor diyenlere aldırmadan, onu mutlaka anlayarak okuma yoluna gitmeliyiz. Önümüze çıkan sivri taşları, engelleri yine Rabbin güneşi, rehberiyle çözümleme, bulma çabasında olursak Onun yardımcı olacağından hiç şüphemiz olsun. Bir bütünün tamamını anlamadan okumak ve hiç bir şey anlamamak yerine, birkaç engelle karşılaştığımızda yine o engelleri kur’anın bütünlüğünde çözmeye çalışmanın da, bizler için büyük bir imtihan olduğunu unutmayalım.
SAYGILARIMLA Haluk GÜMÜŞTABAK
|