Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Geçen gün Hanif Murat ismiyle yazan, isim benzerliği neticesinde, meyil gönderdiğim bir kardeşimizle tanışmayı Allah nasip etti. Sizi tanımak isterim dediğinde ise, kendimi kısaca tanıttıktan sonra, benim düşüncelerimi anlamak istiyorsanız, internetten bulabileceğini, oradan daha iyi tanıyabileceğini söylemiştim. Kendiside sanırım benim yazdığım bir yazıma bakarak, benim hakkımda bir değerlendirme yapmış, konusu da başörtüsü ile ilgili ve bu yazıma binaen benim düşünceme karşı düşüncesini kaleme almış ve bana göndermiş. Kendisine teşekkür ediyorum.
Bizler karşımızdaki bir insanı tanımak adına, her nedense ilk bakışımızda gözümüze takılan, hoşumuza gitmeyen bir detay varsa, o insan ağzıyla kuş tutsa, çok kolay ona ısınmayız, onu tanımaya çalışmadan, hemen defterden sileriz. Daha doğrusu onu hiç dinlemeyiz bile. İşte bu hareket bizleri her zaman yanıltır, hatalara sürükler. Murat kardeşimizde bana göre aynen böyle yapmış. Anladığım kadarıyla başörtüsü konusunda çok hassas, elbette saygı duyarım, ama kendi hassasiyetini başkalarına da göstermek şartıyla. Hiç kimse bir başkasının düşüncesine, ne saygısızlık yapabilir nede inancından dolayı küçümseyebilir. Başörtüsü de aynen böyledir. Bunun Allah emri olduğuna inanan takar, inanmayana da niçin inanmıyorsun diye, kimse kimseye saygısızca sözler söyleyemez, küçümseyemez.
Aşağıdaki yazımı sizlerle paylaşmak istememin nedenini söylemek isterim. Bu kardeşimizin sitesindeki yazılarına baktığımda, gerçekten kur’anın önerdiği yolu görebildiğini, sözlerinden, yazılarından anladım. Kendisini tebrik ederim. Fakat işin ilginci, yazıdan almamız gereken ders, doğru bilgilere sahip olmanın, bazen bizlerin gerçek doğruların tümünü bulmamıza yetmeyeceğini fark ettim. Şöyle söyleyebilirsiniz, bir konuda sizin gibi düşünmediği için siz böyle söylüyorsunuz. Buda bir düşünce ve bakış açısıdır saygı duyarım, çünkü nefis bazen insanı aldatır, eğer akıl devrede değilse. Beni düşündüren esas konu, kur’anın ışığını fark eden bir insanın takındığı tavır, kendisi gibi düşünmediği bir konuda ve karşısındaki insana hitap şeklinin asla kur’anın onay verdiği bir tavır olmasıdır. Daha sonrada bütünün tek tek parçalarına baktığımızda, inandığı düşüncenin getirdiği sonuç inanılmaz farklı. Yani aynı yöntemi kullanarak çıkardığınız sonuçların yüzde doksan dokuzu, aynı sonucu çıkarıyor da, birisinde farklı bir yöntem kullanıyorsanız, burada nefsi müdahalesi var demektir, tabi bu durumda doğru sonuca ulaşmak mümkün olmayacaktır. Tabi bunun farkında olmadan yapılması önemli. Gelin ne anlatmak istediğimi bizzat kendisine hitap ederek sizlerle paylaşmak istiyorum. Çünkü bu yazıdan her insanın önemli kazanımlar edineceğini düşündüğüm için, sizlerle de paylaşmak istedim.
Murat kardeşimi daha iyi tanımak ve fikirlerini öğrenebilmek için, bende kendi sitesinde yazdığı yazıların çoğunu okudum. Doğrusu hepsi birbirinden güzel fikir ve düşünceler. Daha doğrusu kur’an ın ışığını, nurunu alabilmenin yollarını çok güzel kaleme almış. Genellikle yazdıklarının çoğuna katıldığımı da belirtmeliyim. Sözler uçar ama o sözleri gönlümüze yazabiliyorsak, uygulayabiliyorsak, işte kalıcı olan budur. Bunu başaramıyorsak, güzel sözlerin hiçbir önemi kalmaz.
Önce şunu hatırlatmak isterim, peygamberimiz bu dini tebliğ etmeye çalışırken, nasıl bir yol izlemişti burası çok önemli. Acaba onun izinden gidiyor muyuz?
Aliimran 159: Allah'tan bir rahmet dolayısıyla, onlara yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın onlar çevrenden dağılır giderlerdi.
Bakın Allah elçisi kur’anı anlatmaya çalışırken nasıl bir yöntem izliyor. Bunu yaparken hiç iman etmeyenlerde var içlerinde. İsterseniz birde sizin yönteminize bakalım, bana başörtüsü konusunda sizin gibi düşünmediğim için neler söylemişsiniz ve nasıl bir üslup kullanıyorsunuz, kullandığınız sözcükler sitenizdeki bilgileri yazan bir insana yakışacak sözler değil doğrusu. Bunu siz de fark etmişsiniz ki, şu sözleri söylediğinizi hatırlatmalıyım. Burada ben tamamını yazmayı dahi uygun bulmadım. O kadar güzel bilgileri yazan ve sitesine ekleyen bir insan, karşısındaki bir kişiye bu şekilde hitaplarda bulunmaz.
(Eleştiri iyileştirmedir ve dost acı söyler kavlinden değerlendirin yazacaklarımı. İnşallah yanlış anlamaz ve gönül koymazsınız.)
Asla gönül koymam, ama üzülürüm, şunu hatırlatırım sadece, eleştiri yapan yaptığı eleştirinin gerçek doğrusuna vakıf mı acaba. Bakın bu sözlerimi yazınca güzel bir söz geldi aklıma. Kıssadan hisse olur diye nakledeyim.
(Suçsuz insanların çoğunu, kendi suçlarından haberi olmayanlar cezalandırır.)
Siz burada okuduğunuz benim yazıma, daha ilk önce taraf olduğunuzu belirtmişsiniz. Taraf olan, tarafsız konuşamaz. Hatta yazdığım yazı için facia sözlerini kullanmışsınız. Yani cevabınızın ilk cümlelerinde karşınızdaki insan ile aranıza duvarı örmüşsünüz, dikkat edin siz benim gibi düşünmediğiniz bir konuda, ben size aynı yöntemi kullandım mı? Bu gerçek bir müminin yöntemi değildir. Daha sonra sizin doğru bildiklerinizi nasıl anlatacaksınız karşınızdaki bir insana, bunu düşündünüz mü? Ben eğer yanılıyorsam bu sözlerinizden sonra bana gerçekleri, doğruları anlatabilir misiniz? Hâlbuki aynı hatayı yapan siz, bana bakın bu konuda neler söylemişsiniz.
(.Siz baştan başörtüsünün olmadığı olamayacağı üzerine tezinizi bina etmişsiniz.)
Çok doğru, hatta bu konudaki yazdığım yazıların başlığı dahi, konunun özeti mahiyetindedir. Peki, siz bu fikre daha baştan karşı çıkmanız, daha sonra söyleyeceklerinizin de aynı konumda olduğunu göstermiyor mu? Yani sizin tezinizde baştan belli değil mi?
Şimdide gelelim başörtüsü konusundaki cevaplarınıza. Yazımda Diyanetten de örnek verdiğimde şu cümleyi kullanmışsınız onlar için? (Diyanet de durmuş saat gibi en az günde iki defa doğruyu gösteriyor anlaşılan.) Onu bilemem, hiç kimseye de benim gibi düşünmedikleri için saygısızlık yapamam. Her fikri dinlerim, içinde yararlanacağım bilgiler var mı bakarım. Konuyla ilgili olduğu için hatırlatmak isterim. Diyanet vakfının kadın kolları sorumlusu, başörtüsü konusunda Diyanet İşleri Başkanlığı gibi düşünmediği için görevinden alınmış, geçen gün haberde vardı. Daha sonrada tüm üyeler yapılan saygısızlıktan dolayı istifa ettiler. Hatırlatırım konumuz başörtüsü, yani kadınları ilgilendiren konu. Görevden alınma nedeni ni isterseniz bir araştırın anlarsınız. Taktığı başın örtülme şekli ve bu konudaki sözlerini araştırınız lütfen. Peki, kadınları ilgilendiren bu konuda biz erkeklerin, tabiri caizse erkeklenmesini, müdahalesini ne kadar doğru buluyorsunuz? Kadınlar haklarını savunamıyorlar da biz erkekler mi müdahale ediyoruz. Onların yaptığı yanlıştan erkekler mi sorumlu? Yoksa kendi yarattığımız yanlış inanca, onların zorla kabul etmeleri için baskımı yapıyoruz, işimize öylemi geliyor, kadınlar gerçekleri göremez mi, işte bizlerin başörtüsündeki anlatılması, izah edilmesi mümkün olmayan tavrı.
Bana da bir isim takmışsınız modernciler. İşte bir hata daha. Ben sizi ayrı bir kefeye, sınıfa ayırmak gibi bir hata yapamam. Çünkü sizin ne olduğunuzu yalnız Yüce Rabbim bilir. Buda beni zaten ilgilendirmez. Din Allah katından geliyorsa, bunu sınıflara ayırmanın, rabbim e yapılacak en büyük saygısızlık olacağını söylemeliyim. Kur’an her zamana hitap eden, her çağa uyan bir kitaptır. Yani İslam zaten Modern bir dindir. Siz yoksa bunun tersini mi düşünüyorsunuz? Tabi modern sözünden ne anladığınıza bağlı.
Cevabınızdan alıntı yaparak devam edelim.
(Kuran, belki sizin modernci dimağınıza hoş gelmese de özgür köle ayrımı ciddi ciddi yapıyor…)
Bakın yine bir yanlış daha yaptınız. Benim bu sözlerin tersini söylediğimi kim söyledi? Kur’an her şeyden nice örnekleri değişik ifadelerle verdim ki anlayasınız diyorsa, elbette bu açıklamayı da yapmıştır. Peki, bu konuda nasıl bir açıklama yapıyor Rabbim? Dikkat edin lütfen rabbim kölenin yanında yer alıp, özgür insana verilecek cezanın yarısını verin diyor. Var mı başka bir farklılık? Tam tersine kölenin azat edilmesi ve onların da evlendirilmesi konularında yardımcı olunması emrini verir. Demek ki hepsi bu kadar. Köle ve hür ayrımını bizler kafamızdan yapamayız. Gereken açıklamalar rehberde vardır.
Yine cevabınızdan bir bölüm alalım.
(Cariyelerin başörtüsü kullanmalarının yasak olduğunu nerden çıkardınız? Lütfen delil getirin Kuran’dan. Eğer Kuran’dan delil getiremezseniz hadislere mi gideceksiniz? Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu denmez mi? Ki hangi hadis yahut tarihsel vesika bunu söylüyor bir kaynak rica etsem?)
Yukarıdaki sözleriniz yerden göğe kadar doğru. Ben yazdığım yazıda verdiğim örnekler içinde, eğer kur’an dışından bir bilgi veriyorsam, asla kesin emin olamayız diye genelde söylerim. Kur’anın apaçık söylemediği hiçbir bilgiye emin olamayız. Ben peygamberimiz devrinde köle, cariye kadınların başlarını örtmelerinin yasak olduğu örneğini vermiştim. Bu bilgi elbette doğru olmama ihtimali her zaman vardır. Fakat her ne hikmetse bu fikri tarikat, cemaat eksenli kişiler, yazarlar bile var olduğunu kabul ederler ve kölelerin durumu farklıdır diye savunurlar, karşı çıkmazlar. Ama ben kesin doğru bir bilgidir diyemem ve bu bilgi ışığında ise dinimi asla yaşayamam, yönlendiremem. Bunda bir sorun yok. Bana kur’an dan delil getirin demişsiniz, asla getiremem. İşin ilginci kur’an dan delil getiremediğim zamanda, hadislere mi başvuracağımı sormuşsunuz. Daha sonrada kendi sorduğunuza sanki ben cevap vermişim gibi cevapta vermiş, bu ne perhiz bu ne lahana turşusu demişsiniz. Buda sizin bir başka hatanız. Kur’anın dışında delil getiren, kendi yalanında boğulur. Rabbim e de yalan söz isnat etmiş olur. Daha sonraki sözleriniz ise söylediklerinizin tam tersi. Hangi hadis ya da tarihsel vesika bunu söylüyor diyor benden kaynak rica ediyorsunuz. Kur’an dışından size vesika getirsem, bu bilgiyi kur’anın garantisini verdiği gibi kabul edecek misiniz? Bakın bir başka hataya daha düşmüşsünüz. Kur’an dışından hüküm veren sözlere değil, hükmün uygulanmasına dair elbette birçok bilgilerden, vesikadan faydalanmalıyız.
Yine ben bazı hadis örneklerinden bahsettiğimde ise, şöyle bir karşılık vermişsiniz.
Vay vay vay demek ki işimize gelince hadislere de sarılabiliyormuşuz. O zaman adama sorarlar;
1- bu hadisin delili nerde
2- bu hadis senet yönünden sağlam bir zincire mi dayanıyor
3- bu hadis tesettür emrinden önceki mi sonraki mi dönemde vuku bulmuş…
Bir insan olarak yararlanabildiğim her bilgiden istifade ederim. Ama kesin kanıt ve delil benim için kur’andır. Kur’anın onay verdiği her bilgide başımın tacıdır. Gelelim sözlerinize. Önce çok şaşırdığınız anlaşılıyor. Sorularınıza cevap vereyim. Hiçbir hadisin kur’an dışından delili olamaz, kur’anda varsa, onay veriyorsa o hadis doğrudur. İkincisi senedi kimden aldınız, orasını bilmem, nakilde araya beşer girdiyse hata oranı her zaman vardır. Bilginin doğruluğunu Rabbimin rehberinden test ederim onay alırım. Buda bana yeter. Üçüncü olarak sorduğunuzda sitenizde yazdığınız onca yazıyı sanki siz yazmamış türünden bir soru. 1400 yıl önceki rivayetin yılını mı tespit etmemi istiyorsunuz. Tespit edebilsem sizin için kesin hüküm verecek bir kanıt olarak kabul görecek mi? Bakın hatalar devam ediyor ve sitenizde yazdığınız bilgilere de hiç uymuyor. Tekrar söylüyorum sitede yazan fikirlerin birçoğunu onaylıyorum, ama sizin şuanda söylediklerinizi değil.
Yine sizin cevabınızdan bir alıntı yapalım. Ben daha önce Nur suresi 31. ayette Allah başın örtülmesi emrini değil göğüs açıklığının, yani başka bir anlatımla yaka açıklığının, örtülmesi emrini veriyor dediğimde siz;
İşte başını örtsün demiş daha ne desin.
Niye eksik olan ne? Çok açık değil mi? Siz bu ayetten neyin örtülmesi gerektiğini çıkartıyorsunuz? Hep bir göğüs geyiği almış gitmiş yazınızın başından itibaren. Size göre kadınlar bu ayetten önce memeleri açık mı geziyordu?
Bu sözlerinize cevap vermeden önce sizin sitenizde yazdığınız benimde gerçekten çok hoşuma giden, bazı yazılarınızdan alıntılar yapmak istiyorum. Bunu yapmak istememin nedeni, kabul ettiğiniz onca doğru bilgiden sonra, sabit ve tarafsız olamadığında bir insanın nasıl ayetlere farklı bakarak, kendi düşüncesine nasıl deliller aradığını göstermek istiyorum. Aşağıdaki bilgiler sitenizden alıntıdır.
(Kur’anın bahsetmediği alanlar mubahtır.
Tüm, Kuran’ı yetersiz, detaysız, eksik, tarihsel görmenin arka planında yatan gerçek; “eşyada asıl olan mubahlıktır.” ilkesi yerine haramın istihdam edilmesidir. Bu elbette ki tanrılığa soyunanlara geniş manevra alanları kazandırabileceği için revaç bulmuştur. Bir şeyin haram, günah ve mekruh olduğunu savcıların delillendirmeleri gerekir. Ancak, öylesine bir kargaşa yaratılmış ki, örneğin; “erkeklerin ipek giymeleri haram değildir.” dediğimizde; bizden bu cümlenin birebir yazıldığı ayeti istiyorlar. Ancak babamız İbrahim’den (as) öğrendiğimiz en iyi savunma hücumdur (2:258) taktiğini uygulayınca şaşırıp kalıyorlar ve inançlarında ne kadar içtenliksiz olduklarını ortaya koyuyorlar. Çünkü Kuran’da araba sürmek, telefonda konuşmak, takım elbise giyinmek vs helaldir, yazan bir ayet de yok. Ancak bunların hepsini yapıyorlar.)
Yine bir başka başlık altında yazdığınız çok güzel bilgilerden alıntı yapalım.
(İnsanın fıtratıdır toplum tarafından beğenilme güdüsü. Her insan takdir edilmek ister. Toplumun tamamen din üzerine şekillendiği dönemlerde, insanların sahte veya samimi dindarlık gösterileri yapmaları kaçınılmazdır. Bu dindarlık gösterileri elbette dine zam yapmaktan geçer. Kılı kırk yarıp kimsenin hayal bile edemeyeceği haramlar üretmekten geçer. Her hareketinde dini bir işlev yapma sevdasına düşmekten geçer…
Maalesef Müslümanlar bu hususta Yahudilerden hiç de geri kalmamışlardır. Kuran’da bahsedilmeyen pek çok soru sormuşlar, burada cevap bulamayınca imdada hadisler, sünnetler, icmalar ve fetvalar yetişmiştir. Tırnakların nasıl kesileceği, nasıl yatılacağı, nasıl tuvalet edileceği, nasıl yemek yeneceği, detaylı haramlar, mekruhlar ve menduplar listesi gibi pek çok gereksiz soru, soruna dönüştürülmüştür. Her zaman olduğu gibi bu sorunu bazıları fırsata çevirerek amme hizmeti görmüşler, en büyük hizmeti de kendilerine yapmaktan çekinmemişlerdir. Bu şekilde dine eklenenlerin tamamına yakın bir kısmı ALLAH’ın bizi Kuran’da özgür bıraktığı alanlardır. )
Yine başka bir başlık altında yazdığı bir yazıdan alıntı yapalım.
Dini, çelişkiler üzerine oturtup, ihtilafıysa rahmet olarak telakki edenler, elbette ki ilk olarak Kuran’ın apaçık olmasına karşı cephe alacaklardır. Kuran’ın apaçık olduğunu kabul etmek beraberinde ihtilaf sahiplerini mücrim durumuna düşürecektir. En basit düz mantığın sorduğu; “Madem Kuran apaçık, bu çelişkiler nedendir?” sualinin, takkeyi düşürüp keli cascavlak ortaya çıkarması an meselesidir. Ayrıca Kuran’ın apaçık olduğunun ikrarı, günahkârların suçu ALLAH’a yüklemelerin önündeki en büyük engeldir. Onlara göre Kuran kapalı olduğundan dolayı pek çok farklı yorum aynı anda vücut bulabilmiştir. Bu ise büyük bir dinsel lakaytlığın ve samimiyetsizliğin dışa vurumudur.
Şimdi yazacağım alıntıya bakalım, çünkü çok güzel tespitler bunlar.
(Kuran her türlü çelişkiden uzak apaçık bir kitaptır. Art niyetli olmayan, mezhepsel ve kültürel ön yargılarından arınmış hiçbir aklıselim, Kuran’ın muhkem ayetlerinden farklı manalar çıkaramaz. Böyle bir sonuç, farklı görüş sahiplerinden maksimum birinin hak, diğerlerininse batıl olduğu sonucunu doğurur.)
Yukarıda söylediğiniz sözleriniz üzerinde duralım. Kuran her türlü çelişkiden uzaktır. Kesinlikle çok doğru. Art niyetli olmayan mezhepsel ve kültürel ön yargılardan arınmış hiç kimse kur’anın muhkem ayetlerini farklı anlamaz, farklı anlamlar çıkarmaz demişsiniz. Harika, sizi tebrik ederim. Hadi gelin bu sözlerinizin, düşüncelerinizin doğrultusunda Nur suresi 31. ayete bakalım, ama ayete bakarken yalnız ve yalnız Rabbin ne söylediğini anlamaya çalışalım. Geleneklerin ve mezheplerin ön yargısından kurtularak bakalım sizin söylediğiniz gibi. Bunu istediğimiz zaman yapmıyorsak işte o zaman samimi bir insan değiliz demektir.
Sizin yukarıda söylediğiniz sözleriniz arasında, Nur suresi 31. ayet için (İşte başını örtsün demiş daha ne desin.) demişsiniz. Yine ayrıca siz bu ayetten başın örtülmesi emrini baya açık anlamış olmalısınız ki, göğsün üst kısmı ya da yaka açığının örtülme emrini almadığınız çok iyi anlaşılıyor. Bakın ne yazmıştınız.( Niye eksik olan ne? Çok açık değil mi? Siz bu ayetten neyin örtülmesi gerektiğini çıkartıyorsunuz? Hep bir göğüs geyiği almış gitmiş yazınızın başından itibaren.) Bu sözleriniz doğrultusunda ayette geçen o cümlenin ne olduğunu anlamaya çalışalım, bakalım Allah bu ayette başını mı ört diyor?
Nur suresi 31. ayette geçen örtülmesi gereken kısmı, değişik meallerden önce yazalım.
Diyanet meali: Başörtülerini ta yakalarının üzerine kadar salsınlar.
Abdulbaki Gölpınarlı: örtülerini, göğüslerini örtecek bir tarzda omuzlarından aşağıya doğru salsınlar.
Ümit Şimşek: örtülerini, yakalarını kapatacak şekilde örtsünler.
Ali Bulaç: Başörtülerini, yakalarının üstünü (kapatacak şekilde) koysunlar.
Diyanet Vakfı. Başörtülerini, yakalarının üzerine (kadar) örtsünler.
Elmalı Hamdi: başörtülerini yakalarının üzerine vursunlar.
Edip Yüksel: Örtülerini göğüslerinin üzerine kapasınlar.
Süleyman Ateş: Başörtülerini (göğüs) yırtmaçlarının üstüne koysunlar
Yaşar Nuri Öztürk: Örtülerini göğüs yırtmaçlarının üzerine vursunlar.
Yukarıda 9 mealden Nur suresi 31. ayette geçen, aynı cümleden ne anladıklarını gördük. Bir kısmı örtünüzle göğüs açıklığını örtün diyor, diğer bir kısmı da başörtülerinizle göğüs yırtmaçlarınızı, ya da yakanızın üst kısmını örtün anlamında nakletmişler. Biz daha netleştirelim burada Allah yakanızın üst kısmını örtün emrini veriyor diyelim. Hemen cevabınızdan bir cümle hatırlayalım önce.
(Kuran’a göre Kuran’dan ahkâm çıkarmanın tek geçerli yolu; o konuya dair sadece ve sadece Kuran’dan veriler elde etmektir.)
Allah sizden razı olsun, bundan daha doğru bir söz olamaz. Kur’ana böyle bakan bir insan asla rabbin emretmediği hiçbir anlam çıkarmaz ayetten. Yine bu sözlerinizin devamında çok güzel kur’ana bakma, onu anlama yönteminden bahsetmişsiniz. Bakın neler söylemişsiniz.
(Eğer ayetler içerisinde bazı anahtar kelimeler varsa o kelimeler bağlam bütünlüğünden koparılmadan başta Kuran’ın kendi içerisinde olmak üzere sonra da Arap dilbilgisi kamus ve sarf ilmi kullanılarak kelimenin o yerde en doğru hangi manaya geldiği ortaya çıkartılır. Sonra da ulaşılan sonuç(lar) bizzat Kuran referansıyla ortaya konur.)
Çok doğru ayette bahsedilen bir sözcük kelime, bahse konu ayette tam anlaşılmıyorsa, kur’anın kendi içerisinde anlam birliği aramak ve işaret edilen konu hakkında kur’an dan deliller, açıklamalar bulmalıyız. Çünkü Rabbim ne diyordu ayetlerinde, ben her şeyden nice örnekleri değişik ifadelerle verdim ki anlayasınız. Bu ayetlere göre söyledikleriniz çok doğru. Rabbim, sizinde yazılarınızda söylediği gibi, hükmünü çok açık örneklerle verdiğini söylüyor.
Kur’anı anlama konusunda gerçekten çok daha ileriye gidip bana göre inanılmaz sözlerde söylüyorsunuz, bakın onları da hatırlatayım.
(bu metodoloji içerisinde asla kişisel görüşler, mantıksal çıkarımlar, tarihsel atıflar, hadisler madisler, hocalar şunlar bunlar devreye sokulmaz.)
Allah razı olsun inanılmaz derece doğru bir yaklaşım. Şimdide söylediğiniz tüm yöntemlerle gelelim Nur suresinde Rabbimin verdiği hükmü anlamaya. Fakat anlaştığımız gibi tüm etkenlerden uzak bakacağız Rabbin sözlerine. Fakat siz nasıl bakarsınız bilmiyorum tarafsız, çünkü bana sizin eşiniz tesettürlü değil herhalde, çünkü tarafsız olamazsınız siz, türünden sözler söylemiştiniz hatırlarsanız bana. Aslında tarafsız bakmak zorunda olan benim neden biliyor musunuz? Çünkü ben başın örtülmesinin kur’anda olmadığını söyleyen, savunan birisi olarak, yazımda da verdiğim örnekte olduğu gibi, olaya tam tersinden yaklaşarak, yanılıyorsam düşüncemi, inancımı bir an evvel değiştirmeliyim, yaklaşımıyla olaya baktığımı söylemiştim. Bu durumda daha tarafsız bakabilecek varsa oda ben olsam gerek. Tabi sözlerimde samimi isem eğer, onu da Allah biliyor. Amaç Rabbin gerçek emrini öğrenmeye çalışmak ve hesabın görüleceği gün, yüzlerimizin kapkara olmasını istemiyorsak, tarafsız ve beşeri sözlere delil aramadan, kur’ana bakmamız gerekir. Çünkü bu işin şakası yok.
Gelelim konumuza, dokuz mealden alıntılar yaptım. Bunların içinden yine söylediğim gibi kelime üzerinde durmak ve konuşmak istemiyorum, çünkü rabbim kelimeler üzerinden gizlice hükümler vermez, her şeyden nice örnekler verdiğini söyler bizlere. Bu ayette geçen sözcüğün, Başörtülerini, yakalarının üzerine örtsünler olarak alalım. Sizin sözlerinizden yola çıkarak, hiçbir mezhep ve kültürel baskıların altında kalmadan düşünelim. Allah burada ne emrediyor onu anlamaya çalışalım. Bu cümleyi Türkçe öğretmenine götürsek ve desek ki, burada yapılması istenen emir yani cümlenin yüklemi nedir desek, bize ne cevap verir? Sanırım cevap açık. Hatırlayınız siz ne demiştiniz? ART NİYETLİ OLMAYAN ALLAHIN AÇIK AYETLERİNDEN FARKLI BİR ŞEY ANLAMAZ. Benimde çok doğru bulduğum bu sözler, sizin sözünüz. Şimdi tekrar soruyorum size Başörtülerini, yakalarının üzerine örtsünler sözünden siz nasıl bir emir aldınız Rabbimden? Tabi yaka açıklığının örtülme emrini aldım demeniz gerekir, ama siz nedense bunu söyleyememişsiniz. Eğer bazı etkilerin altında iseniz, tarafsız olamıyorsanız, nefsiniz sizi etkiliyorsa, Allah bu ayetinde ayrıca açıkça söylemediği halde, kadın başını da örtme emrini vermiştir diyebilirsiniz. Ya da Ayrıca hüküm vermesine gerek yok, zaten o devrin kadınlarının başları örtülüydü, tekrar bu emri vermesine gerek yokta diyebilirsiniz. Eğer bunları savunursanız sizin yazdığınız, savunduğunuz tüm yaklaşımlara, sözlere, fikirlere ters düşmüş olursunuz. Daha da ileri gideyim, sitenizde yazdığınız onca güzel düşüncenin üzerine set çekmiş olursunuz.
Peki, neden söyledim tüm bunları. Siz ne demiştiniz ayetler içindeki anahtar kelimeleri kur’an bütünlüğünde düşünmeliyiz. Şimdi düşünelim dediğiniz gibi. Acaba Allah Nur suresinde başörtülerinizle yaka açıklarınızı örtünüz derken, başın örtülme emrini de açık değil ama dolaylı verdiyse, kur’anın bir başka yerinde Kadın başını örtmelidir demesi gerekmez mi? Elbette demesi gerekir. Düşünün bu cümlede geçen örtümü yoksa başörtüsü mü diye ihtilaf olduğu halde, biz başörtüsü olarak kabul ederek, kur’anın içinde bu bilgiyi düşünceyi, inancı doğrulayacak bilgi aradığımızda, bize onay veriyor mu? Bu düşüncemizi kabul edecek, tek bir örnek dahi var mı? Asla bulamıyoruz. Yani kadın başını örtmelidir bu benim emrimdir şeklinde asla bir hüküm yoktur. Hani Rabbim her şeyden nice örnekleri değişik ifadelerle veriyorum ki anlayasınız diyordu, ne oldu bu ve buna benzer onlarca ayet? Hani tarafsız kur’an bütünlüğünde bakacaktık ayetlere? Size bir örnek vermek istiyorum, konunun daha iyi anlaşılması için. Ayette geçen cümle neydi hatırlayalım önce.
(Başörtülerini, yakalarının üzerine örtsünler) Yani Allah başörtülerinizle yaka açıklığınızı örtün diyor. Ben size desem ki, Allah ayetinde şöyle bir emir veriyor kadınlara. Ey İman eden kadınlar, gömleklerinin uçlarını aşağıya doğru salın ki, göbekleriniz görünmesin. Size sormak isterim, Allah böyle bir ayet indirmiş olsaydı, burada nasıl bir emir veriyor kabul etmemiz gerekirdi? Kadınların göbek açıklığı görünmesin kapatın diye anlardık değil mi? Peki, burada gömlek giyme konusunda bir hüküm var mı, gömlek giymekte farz diyebilir misiniz? Allah genel bir örnekle yapılması istenen hükmünü veriyor. Yani cümlenin yüklemi önemli, iş ve oluş bildirilen emir bildiriliyor. İşte Nur suresi 31. ayetteki emri de aynıdır. Burada geçen göğüs yaka açıklığının kapatılması emridir. Bunu siz ister başınızı örtüyorsanız onunla örtün, isterseniz giyeceğiniz başka bir örtüyle örtün. Verdiğim örnekte aynıdır. Göbeğinizi ister giydiğiniz gömlekle örtün, isterseniz giydiğiniz kazakla örtün. Tarafsız bakmak sizce böyle olmaz mı? Birde şöyle düşünün, bahsettiğimiz bu örneğe benzer tek bir hüküm gösterebilir misiniz kur’an dan, yani Allah hükmünü dolaylı anlatıp açıkça söylemediği. Buna inanırsak yüzlerce ayeti görmezden gelip üstünü örtmüş oluruz. Allah bu ayet ile biz kullarını çok büyük imtihandan geçiriyor. Acaba kullarım ben açık ve detaylı ayetlerimi gönderip, her şeyden nice örnekleri sundum sizlere, aklınızı ve mantığınızı kullanın dedikten sonra, acaba kullarım benim ayetlerimi ne derece düşünüp uyguluyorlar diye, bizleri çok büyük imtihandan geçiriyor. Bu konuda kimin haklı olduğunu, huzuru mahşerde göreceğiz elbette.
Kur’an detaylıdır yazınızdan bir alıntı yapmak istiyorum. Bakın ne kadar güzel bir tespit yapmışsınız.
(ALLAH düşmanlarının Müslümanları can evlerinden vurmak için tasarladıkları diğer bir yalan ise Kuran’ın detay konulara girmeyen bir anayasa olduğu tezidir.)
Gerçektende Allah bizleri ilgilendiren önemli konularda hüküm veriyorsa açıkça detay verdiğini, açıkladığını söyler. Allah aynı anneden süt emen sütkardeşlerin evlenemeyeceğini söylüyorsa, bu milyonda bir başımıza gelecek bir konuda çok ince bir detaydır. Annelerin kaç ay süt emzireceğini çok önemsediği için söylüyorsa, bu kitap gerçekten gerekli olanı veren kitaptır. Allah kadın saçının namahrem olup, örtülme emrini vermiş olsaydı, tüm bu sizinde benimde, söylediklerimden sonra acaba Nur suresi 31. ayetinde, yaka açıklığının kapatılması emrinde, dolaylı bir yoldan mı emrederdi kadın saçının örtülmesini? Eğer tarafsız olduğunuzu söylüyor ve kur’an dan yararlanmanın yöntemini sizde hayatınıza geçiriyorsanız, sizce sonuç ne olmalıdır? Allah sizce bu cümleyle herkesin anlamayacağı şekilde, kadının başını örtme hükmünü vermiş midir? Allah hem hükümlerini açık, detaylı verir diyeceğiz, hem de bir konuda farklı bir yaklaşım sergileyeceğiz. Şunu lütfen düşünün, Rabbim açıkça izah etmediği, hüküm vermediği bir konuda bizleri sorumlu tutar mı? Yorum ve karar sizin. Çünkü bakın yine çok güzel bir sözünüzü size hatırlatmak istiyorum.
(Din yalnız ALLAH’a özgülendiği takdirde; bizi birbirimize kırdıran, dünyada rezil rüsva, perme perişan eden ihtilaflardan kurtulmuş olduğumuz gibi, ahirette de bunun semerelerini alacağız.)
Ne güzel sözler. Bugün içimizde yaşadığımız ortamda bu sözlerinizden yola çıkarak, Allahın kur’anda açıkça vermediği bir hüküm konusunda bir birimizi kırarak, hatta hakarete varan sözleri söylemekten çekinmeyip mi anlatacağız bu dini, birde bakın neler söylüyorsunuz bana, sizin gibi düşünmediğim için.
(Konu hakikatse insani ilişkiler, saygı sevgi çerçevesi yer yeksan olur.)
Sayın Murat Bey, sizin hakikatlerinize uymayan, sizin gibi düşünmeyenler için siz, saygı ve sevgide her şey yerle yeksan mı oluyor? Yani sizin inancınızda olmayan, sizin gibi düşünmeyen, hakareti hak ediyor öylemi? Bu inancın temelleri Kur’anı işaret etmiyor, peygamberimizin yolu ise hiç değil. İsterseniz bir daha düşünün ne dersiniz? Bakın siz bana neler söylediniz nasıl hitap ettiniz, ama ben size sizin üslubunuzla cevap vermedim, daha doğrusu veremedim, sizin saygıdan uzak sözlerinizin birçoğunu da gizledim, çünkü genelde kalbiniz ve gönlünüzdeki bilgiler, kur’anın izini taşıyor. Sana aynı yöntemi kullanmam mümkün değil, çünkü benim terbiye aldığım Rabbimin rehberi, buna müsaade etmiyor. Aslında sizde aynı terbiyeyi almanıza rağmen, sanırım bazen nefsinize yenik düşüyorsunuz.
Sayın Murat Bey. Son olarak size şu sözleri söylemek isterim. Güzel bir site yapmışsınız kendinize, genelde yazdıklarınıza katılıyorum. Fakat yazı su gibidir kaybolur gider. Önemli olan doğru ve güzel yazıları, fikirleri, bilgileri kalbimize kazımaktır. Kalbimize kazıyamıyorsak, nakledemiyorsak onları aklımızla uygulayamıyorsak, bu bilgilerden istifade edemiyoruz demektir. Siz bana büyük bir ders verdiniz. Ben sizin sayenizde şunu çok daha iyi anladım. Bir insanın doğruları biliyor ve söylüyor olması, tüm bu bilgileri hayatına da bütünüyle geçirecek, onları yaşayacak anlamını taşımıyormuş. Bakın size çok önemsediğim birkaç güzel söz ile tavsiyede bulunacağım, sanırım yaş olarak sizden büyüğüm. Bu güzel sözlerden ibret almanızı dilerim.
Kuşlar gibi uçmasını, balıklar gibi yüzmesini öğrendik ama kardeşçe yaşamayı öğrenemedik.
Suçlamak için işaret parmağınızla birini gösterdiğinizde, geri kalan parmaklarınızın çoğunun SİZİ gösterdiğini UNUTMAYIN!
İnsanoğluna konuşmayı öğrenebilmesi için iki yıl, dilini tutmasını öğrenebilmesi için altmış yıl gereklidir.
Bir insana söz anlatmak için yakasını, paçasını tutmanız yersizdir. Sizi dinlemek istemiyorsa, dilinizi tutun daha iyi olur.
Dinlemeyi öğrenirsen, kötü konuşmalardan bile yararlanabilirsin.
En güzel günlerin sizlerle olması dileklerimle. Rabbim cümlemizin yardımcısı olsun.
SAYGILARIMLA Haluk GÜMÜŞTABAK
|