Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.
Yunus Suresi 105
Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.
Enam Suresi 79
İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
Ali İmran Suresi 67
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.
Nahl Suresi 123
De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.
Ali İmran Suresi 95
Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
Bugün internette bir haber vardı bakın aynen aktarıyorum. (Diyanet Denetçisi Doç. Dr. Karagöz: “Allah doğal afetlerle bazı insanların sabrını sınar” Deprem Dede Prof. A. Mete Işıkara: “Deprem Allah'ın imtihanı değil yeryüzü hareketidir”) Doğrusu bu haberi okuduğumda birkaç satır yazmadan rahat edemeyeceğimi söylemeliyim. Bizler ne yazık ki bir konuya bakarken ya en tepeden bakıyor aşağıdakileri görmüyoruz, ya da en aşağıdan bakıyor en üsttekini görmüyoruz. Daha açıkçası hiçbir konuya objektif bakmasını öğrenemedik vesselam.
Bence iki düşünceye de yanlış derken, aslında ikisinin de belli dayanaklarında haklılık olmakla birlikte özden uzak bir anlatım şekli diyebilirim. Diyanet görevlisi Kurandan aldığı örnekleri eğer sığ bir anlatımla sunarsa topluma, Rabbin anlattıkları doğru anlaşılmaz. Allah Kuranda verdiği örneklerle insanlıktan çıkan birçok kavmi yerle bir ettiğini söyler. Ama bir başka yerinde yeryüzünde denge unsuru olarak dağları yarattığını da belirtir. Örneğin bu iki örneği verdiğimizde deprem olduğunda Allah bizleri cezalandırıyor dememeliyiz, yeryüzündeki bir dağı iş makineleriyle dümdüz yaptığımızda dünyanın dengesi bozulur diyemeyeceğimiz gibi, esas olan anlatılmak isteneni anlamaktır. Eğer depremlere yalnız bir imtihan ya da cezalandırma düşüncesinden bakarsak, bakın nasıl bir yanlış izlenim çıkıyor ortaya. Depremin en fazla olduğu Japonya da bol bol deprem olmasına rağmen oradaki binalarda çok az hasar ve ölüm oluyor. Ülkemizde aynı şiddette deprem olunca daha çok ölüm ve hasar oluyor. Demek ki Allah Japonları çok daha fazla seviyor da, daha az mı insanların sabrını sınıyor, ya da cezalandırıyor gibi aptalca bir hüküm vermemiz gerekecek bu durumda.
Diyanet görevlisinin Allah insanı sınar sözüne gelince. Her olay bir sebepten oluşur bizlere göre. Eğer bizce sebep yok da bir şey oluyorsa onun sebebi Allah der geçeriz genelde. Ama Yüce Allah bizleri bu şekilde bir imana asla yönlendirmiyor Kuranda. Bakın bu düşüncemi şöyle açıklamak isterim. Allah indirdiği ayetlerin sonunda bizlerin düşünmesini ve akıl yürütmesini ister her zaman. Hiçbir ayetinde bu söz benim sözümdür düşünmeden iman edin dememiştir zorlamamıştır. Bir amiri ya da askerde bir komutanınızı düşünün. Verdiği emrin hiç itiraz etmeden yapılması istenir. Verilen emirde yanlışlık gördüğünüzde kendisine yanlış olduğunu söylediğinizde, size kızar ve birçoğu yanlış olduğunu bile bile o emrin yapılmasını ister, ama Allah asla tek bir emir bile böyle vermemiştir. Bizler onun içindir ki İslam akıl ve mantık dinidir diyoruz.O halde deprem konusunda Allahın bizleri imtihanı ya da cezalandırmasıdır demek mi lazım, yoksa olayın araştırılması ve ilmi açıdan depremin oluşunu anlatarak ondan korunma yollarını ve bu olaylar hakkında da Kuranın verdiği örnekleri daha akılcı bir şekilde birleştirip insanlara verip, işte Allah mahşer günü tasvirinde bunların milyonlarca katını biranda yapacağını söylüyor bizlere türünden uyarılarla açıklama yapması daha doğru olmaz mı?
Bence bir ilim adamı ve Kuran adına konuşan bir insan, bir konuyu açıklarken aklın yolundan ayrılmamalıdır. Deprem uzmanı da (Deprem Allah'ın imtihanı değil yeryüzü hareketidir.) şeklinde karşı düşüncenin tam tersi uç noktasından olaya bakması da yanlıştır. Çünkü her kötü olayın değişik yönlerle araştırılması ve incelenmesi en doğru yöntemdir. Bir hasta doktora gittiğinde eğer açık görünen bulgular saptayamamışsa sende hiçbir şey yok deyip hastayı göndermez. Onu Psikatriye sevk eder. İşte burada gözle görülmeyen ama olayların etkisiyle görünmez sorunların olduğu değişik yöntemlerle, ama görünen kanıtlar dışındaki yöntemlerle hasta iyileştirilmeye çalışılır.
Son olarak şunu söylemeliyim, bizler bir olaya bakarken ilmin ve kuranın ışığında birlikte bakmalıyız. Eğer ikisinden birisi bakış açımıza uzaksa asla doğru tanı koyamayacağımız kanaatindeyim. SAYGILARIMLA Haluk GÜMÜŞTABAK
Katılma Tarihi: 17 ekim 2006 Yer: Turkiye Gönderilenler: 506
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
halukgta Yazdı:
Bence iki düşünceye de yanlış
derken, aslında ikisinin de belli dayanaklarında haklılık olmakla birlikte
özden uzak bir anlatım şekli diyebilirim. Diyanet görevlisi Kurandan aldığı
örnekleri eğer sığ bir anlatımla sunarsa topluma, Rabbin anlattıkları doğru
anlaşılmaz. Allah Kuranda verdiği örneklerle insanlıktan çıkan birçok kavmi
yerle bir ettiğini söyler. Ama bir başka yerinde yeryüzünde denge unsuru olarak
dağları yarattığını da belirtir. Örneğin bu iki örneği verdiğimizde deprem
olduğunda Allah bizleri cezalandırıyor dememeliyiz, yeryüzündeki bir dağı iş
makineleriyle dümdüz yaptığımızda dünyanın dengesi bozulur diyemeyeceğimiz
gibi, esas olan anlatılmak isteneni anlamaktır. Eğer depremlere yalnız bir
imtihan ya da cezalandırma düşüncesinden bakarsak, bakın nasıl bir yanlış
izlenim çıkıyor ortaya. Depremin en fazla olduğu Japonya da bol bol deprem
olmasına rağmen oradaki binalarda çok az hasar ve ölüm oluyor. Ülkemizde aynı
şiddette deprem olunca daha çok ölüm ve hasar oluyor. Demek ki Allah Japonları
çok daha fazla seviyor da, daha az mı insanların sabrını sınıyor, ya da
cezalandırıyor gibi aptalca bir hüküm vermemiz gerekecek bu durumda.
Diyanet görevlisinin
Allah insanı sınar sözüne gelince. Her olay bir sebepten oluşur bizlere göre.
Eğer bizce sebep yok da bir şey oluyorsa onun sebebi Allah der geçeriz genelde.
Ama Yüce Allah bizleri bu şekilde bir imana asla yönlendirmiyor Kuranda. Bakın
bu düşüncemi şöyle açıklamak isterim. Allah indirdiği ayetlerin sonunda
bizlerin düşünmesini ve akıl yürütmesini ister her zaman. Hiçbir ayetinde bu
söz benim sözümdür düşünmeden iman edin dememiştir zorlamamıştır. Bir amiri ya
da askerde bir komutanınızı düşünün. Verdiği emrin hiç itiraz etmeden yapılması
istenir. Verilen emirde yanlışlık gördüğünüzde kendisine yanlış olduğunu
söylediğinizde, size kızar ve birçoğu yanlış olduğunu bile bile o emrin
yapılmasını ister, ama Allah asla tek bir emir bile böyle vermemiştir. Bizler
onun içindir ki İslam akıl ve mantık dinidir diyoruz. O halde deprem
konusunda Allahın bizleri imtihanı ya da cezalandırmasıdır demek mi lazım,
yoksa olayın araştırılması ve ilmi açıdan depremin oluşunu anlatarak ondan
korunma yollarını ve bu olaylar hakkında da Kuranın verdiği örnekleri daha
akılcı bir şekilde birleştirip insanlara verip, işte Allah mahşer günü
tasvirinde bunların milyonlarca katını biranda yapacağını söylüyor bizlere
türünden uyarılarla açıklama yapması daha doğru olmaz mı?
SAYGILARIMLA Haluk GÜMÜŞTABAK
Selamlar,
Sayın halukta
eline sağlık güzel bir yaklaşım.
Selam ve dua
ile.
__________________ Ey inananlar, Allah'tan korkarsanız O size iyi ile kötüyü ayırdedici bir anlayış verir, kötülüklerinizi örter ve sizi bağışlar. Allâh büyük lutuf sâhibidir
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme Sizin yetkiniz yok forumda konu silme Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme Sizin yetkiniz yok forumda anket açma Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma